Medineweb Forum/Huzur Adresi

Go Back   Medineweb Forum/Huzur Adresi > ..::.MEDİNEWEB FORUM GENEL.::. > Edebiyat > Makale ve Köşe Yazıları

Konu Kimliği: Konu Sahibi Ali Parlak,Açılış Tarihi:  16 Aralık 2013 (21:59), Konuya Son Cevap : 01 Nisan 2019 (10:40). Konuya 90 Mesaj yazıldı

Beğeni Aldı1Kez Beğenildi
Yeni Konu aç  Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Değerlendirme
Alt 02 Ekim 2014, 13:03   Mesaj No:71
Medineweb Aktif Üyesi
Ali Parlak - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Ali Parlak isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 38986
Üyelik T.: 10 Şubat 2014
Arkadaşları:3
Cinsiyet:Erkek
Memleket:Karaman
Mesaj: 164
Konular: 25
Beğenildi:76
Beğendi:68
Takdirleri:340
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cevap: Aşk'a Aşk'la Aşk'ta Yolculuk/Ali Parlak

NİÇİN AŞK?

Namazı kıldıktan başka, Allah'ı ayakta iken, otururken, yan yatarken de anın. Emniyete kavuştuğunuzda, namazı gereğince kılın. Namaz şüphesiz, inananlara belirli vakitlerde farz kılınmıştır. (Nisa Suresi 103)

Ayetten de anladığımız gibi, Rabbimiz bizim kendisini her anımızda anmamızı istiyor. Sadece namazlarda değil, O’nu her halimizde (ayakta, otururken, yatarken... ) anmamızı istiyor. İnsanın her halinde Allah’ı anması için de Aşk gerek.
Çünkü aşık, her nereye bakarsa aşkından başka bir şey görmez. Aşık birisi, aşkıyla yatar aşkıyla kalkar. İşte bu yazı dizimizde insanı Aşk ile tanıştırmayı, Allah aşkına ulaşmayı hedef aldık.

Birisi bir gün bir tekkeye gider. Tekkenin mürşidine der ki:
- Ben sizden ders almaya, size bağlanmaya geldim.
Mürşit sorar:
- Hiç aşık oldun mu?
Adam:
- Hayır, der.
Mürşit:
- O zaman git ve birine aşık ol. Aşkı öğren öyle gel. Bu yolda Aşkı bilmeyene yer yok.

O halde bize de iyi bir Allah aşkı gerek. Biz de bu yollara girmek ve Allah aşkı ile tanışmak isteyenlere yardımcı olalım istedik.
Bizim yaptığımız sadece Aşk’ı anlatmaktır. Yoksa alim geçinip insanlara bilgi aktarmak değil. Bilgi isteyen bu yazıları okumasa da olur. Başka pek çok güzel kaynaklar var.


Sabah namazı ezanında Rabbimiz bizi huzuruna çağırıyor:
Hayyaalesselah... Haydin namaza... Rabbimiz çağırıyor, imam değil... İmamın sesini değil Allah'ın sesini duyun.
Sonra gelin kurtuluşunuza diyor:
Hayyaalelfelah: Haydin kurtuluşa.............. Demek ki namaz kurtuluş...
Sonra sesleniyor bize;
Essalatu hayrunminennevm..... Namaz uykudan hayırlıdır...

Uyku... Nedir uyku... Gaflet mi? O'ndan habersiz geçen bir yaşam mı? Bence hepsi...

5 vakit namazın dışında bir namaz daha var. Rabbimiz bize bunu ''orta namaz'' diye isimlendirmiş. Orta namazı da yukarıdaki ayette açıklamış.
Ayakta, otururken, yatarken...
Kısaca her halimizde O'nunla olmak. Namaz zaten Allah ile baş başa kalmak değil midir? İşte bu orta namazı kılabilenler, hep O'nunla olurlar. Her halinde O'nunla olan da, O'nun emirlerinin dışına çıkar mı onu da size bırakıyorum.

Bir saatlik tefekkür binlerce yıllık ibadete bedel denir. Bir saat değil, tüm saatlerin O'nunla geçiyorsa, kaç yıla tekabül eder isteyen otursun hesaplasın. Bizim işimiz hesap değil. Çünkü bizim Aşkımızla bir alacak verecek işimiz olmaz. İşimizde ücret beklentimiz yoktur. Biz deriz ki:

Cennet cennet dedikleri,
Bir kaç köşk bir kaç huri,
Dileyenlere versin onları,
Bize Allah gerek Allah,
Bize Aşkımız gerek aşkımız.

Cenneti küçümsüyorsun diyenlere de şunu sorup;
Cenneti küçümsüyorsun derken, sen Allah'ı küçümsüyorsun bunun farkında mısın?
deyip fazla konuşmak istemiyorum.

Peygamber efendimiz de buyuruyor; İnsanlar uykudadır, ölünce uyanırlar.
Yine peygamber efendimiz buyuruyor ki; Ölmeden önce ölünüz.
O zaman bize de ölmeden önce uyanmak, ya da ölmeden önce ölmek düşüyor. Bu da Aşk ile olur.

Rüya alemine dalmadan, gerçeklere yönelmek daha akıllıca olmaz mı?
Rüya alemi bu dünya...
Gerçekler ise; ayakta, otururken, yatarken, kısaca her halimizde Allah ile olmak.

Ölmeden önce ölmek için yaptığımız her işte Allah ile olmalıyız:

İşlerinde Allah yoksa, ya sende iş yok ya da işlerinde, demişler…

Allah yolunda Allah ile olmak için de insana aşk gerek. Buyrun Aşk ile Aşk'ta, Aşk namazına...

Aşk'a kurban olmak üzere, kurban bayramınız mübarek olsun...

Aşk ile...



Ali Parlak
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]



__________________
O'nunla var ol var olacaksan,
Kurtul O'nsuz tüm var oluşlardan...
Alıntı ile Cevapla
Alt 02 Ekim 2014, 13:11   Mesaj No:72
Medineweb Sadık Üyesi
Beytül Ahzan - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Beytül Ahzan isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 44651
Üyelik T.: 03 Temmuz 2014
Arkadaşları:13
Cinsiyet:bayan
Memleket:istanbul
Mesaj: 632
Konular: 96
Beğenildi:41
Beğendi:0
Takdirleri:60
Takdir Et:
Standart Cevap: Aşk'a Aşk'la Aşk'ta Yolculuk/Ali Parlak

Alıntı:
Ali Parlak Üyemizden Alıntı Mesajı göster


Aşk'a kurban olmak üzere, kurban bayramınız mübarek olsun...

Aşk ile..
AşK'ınız Bayramınız olsun abi ..

ALLAH razı olsun ..
__________________
Rabbim..
namazımın bozulmasına sebep olan gözyaşlarımı...bağışla...
Alıntı ile Cevapla
Alt 08 Ekim 2014, 18:46   Mesaj No:73
Medineweb Sadık Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:ali70 isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 36490
Üyelik T.: 14 Aralık 2013
Arkadaşları:17
Cinsiyet:
Memleket:karaman
Mesaj: 812
Konular: 38
Beğenildi:236
Beğendi:586
Takdirleri:449
Takdir Et:
Standart Cevap: Aşk'a Aşk'la Aşk'ta Yolculuk/Ali Parlak

Kalabalık toplanmış delikanlıyı izliyordu.
Cezası ahali önünde uygulanıyordu.
Kırbaçlar sırtında şakladıkça, derin yaralar oluşturuyordu.
Kan revan içinde kalmıştı. Ama gıkı çıkmıyordu.
Gıkı çıkmadığı gibi yüzünde bir memnuniyetsizlik belirtici ifade de yoktu.
Yani ha bir aaaahhh etse... Cık... Hiç bir serzeniş gören olmadı...
Nihayet kırbaç cezası bitti... Ahali dağıldı...
Delikanlıyı serbest bıraktılar...
Yorgun ve bitkin vaziyette bir köşeye çekildi...
Nefes nefese kalmıştı... Biri yanaştı yanında:
- Kardeş... Cezan ne bilmiyorum... Beni hiç ilgilendirmez ama... Çok dikkatimi çekti... Senin için sakıncası yoksa sorabilir miyim?
- Efendim kardeş neyi soracaksın?
- İki saattir dayak yiyorsun. Her yerin yara bere. Ama senin bir Aaaahhh dediğini duymadım. Acı hissin mi yok oldu?
- Yok kardeş yok... Acılar içindeyim. Ama ben dayak yerken, ahali içinde sevdiğim kız da bana bakıyordu. O bana bakarken nasıl Aaahh derdim...



Kıssadan Hisse: Her halinizde Allah sizi izlerken ve o acıların O'ndan geldiğini bilip dururken nasıl Aaaah diyebiliyoruz ki... Hem de O'na seni seviyorum derken...
__________________
Hay'dan gelir, Hu'ya gideriz.
Alıntı ile Cevapla
Alt 08 Ekim 2014, 22:26   Mesaj No:74
Medineweb Aktif Üyesi
Ali Parlak - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Ali Parlak isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 38986
Üyelik T.: 10 Şubat 2014
Arkadaşları:3
Cinsiyet:Erkek
Memleket:Karaman
Mesaj: 164
Konular: 25
Beğenildi:76
Beğendi:68
Takdirleri:340
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cevap: Ve Aşk Kulunun Alnından Öpüverir/Ali Parlak

ALLAH'IN KULUNUN ALNINDAN ÖPMESİDİR SECDE

SECDEYE BUYURMAZ MISINIZ?

Dendi ki, Secde etmek seni yaratan Allah'a yaklaşmaktır.
Bir gün olup secde etsen, yaklaşanı kendin mi sanırsın?
Emre icabet edip, secde için yönünü çevirmişsin kabeye,
Sen taş ve topraktan Kabe'ye mi secde ettiğini sanırsın?

Zamanlardan birinde, emir geldi, ademe secde edin diye,
İblis isyan etti, dedi, ben ateştenim o topraktan diye,
Melekler itaat etti, düşünmedi, kapandı hemen secdeye,
Sen orada gördüğün Ademi sadece topraktan mı sanırsın?

Meleklerin secde ettiği Adem görünüşte toprak idi,
Ama melekler aslında Ademin Rabbine secde etmişti.
İblis ise emre itaat etmedi kibirle kendini beğendi,
Onun kovulmasına sebep olanı sadece topraktan mı sanırsın?

Bir gün yeryüzünde inşa edildi Adem'in bir benzeri,
Evlerin en güzeliydi, o Adem'in adına da Kabe dendi.
Çağırdı İbrahim Allah'ın kullarını, burası secde yeri,
Sen hala secdeye çağıran İbrahim'i topraktan mı sanırsın?

Dünya'daki secde yerinin adını Beytullah diye koydular,
Dünya üzerindeki mescitlere Beytullah'ın şubesi dediler.
Namaza, secdeye, itaate çağıran müezzine Bilal dediler,
Sen seni çağıran Bilalleri hala topraktan mı sanırsın?

Ruh melek gibidir, hep huzur içinde şimdi şimdi diyerek,
Nefs ise şeytan gibidir, kaçar hep sonra sonra diyerek.
Gel beri, ahirinde kovulmak istemiyorsan şeytanı dinleyerek,
Melek ile şeytanı sen kendinden gayrı da mı sanırsın?

Müezzin ezan okurken çağırıyor kulları namaza ve secdeye,
Mevla soruyor; ''Ben sizin Rabbiniz değil miyim?'' diye,
Tam zamanıdır, ''Bela'' demek üzere haydi koşuşturun camiye,
Sen seni çağıran sesi hala müezzinin sesi mi sanırsın?

Bela dedikten sonra sıra gelir Resulullah'ın kabulüne,
Bundan sonra da huzura gelmelisin haydi salah için camiye.
Kurtuluşundur bu senin hiç kaçılır mı gel sen de itaatine,
Sen huşu ile ikame ettiğin namazı sadece spor mu sanırsın?

Kıyamda dur Allah için, bil, bu senin mahşerdeki kıyam/et'in,
Tezellül ile eğil huzurdasın, sanma ki çarşıda pazardasın,
Secdeye varınca düşündün mü hiç, sen ne yüce bir makamdasın?
Huşu ile kıldığın namazda, kendini hiç kendin mi sanırsın?

Secdede kafa mim, kollar ha, kasıklar mim, dal ise ayakların,
Okuyunca Muhammed(sav) yazıyor, sen vücudunu kendinin mi sanırsın?
Secdede fısıldadığın yakarışlarının reddedileceğini mi sanırsın?
Hala anlamadın mı, sen kendini Rabbinden gayrı mı sanırsın?


Ali Parlak
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]
__________________
O'nunla var ol var olacaksan,
Kurtul O'nsuz tüm var oluşlardan...
Alıntı ile Cevapla
Alt 08 Ekim 2014, 22:47   Mesaj No:75
Medineweb Aktif Üyesi
Ali Parlak - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Ali Parlak isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 38986
Üyelik T.: 10 Şubat 2014
Arkadaşları:3
Cinsiyet:Erkek
Memleket:Karaman
Mesaj: 164
Konular: 25
Beğenildi:76
Beğendi:68
Takdirleri:340
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cevap: Ve Aşk Kulunun Alnından Öpüverir/Ali Parlak

SECDELERİ ÖZLEMEK

Dediler ki secde edenin alnı
Allah'tan gayrıya değmezmiş.
Sana hasretle geldim,
Secdelerdeki kokunu buseni hissederek...
Usulca fısıldadım kulağına,
Hani aşıkların ömrü hep secdeymiş ya,
İşte secdede geçen bir ömür dilerim... Sana...
Kaldırmak istemiyorum başımı, ne olur kaldırma.
Bak işte dayadım alnımı sana...
Bazen dalınca Senden gayrılara,
Nasıl da özlenirmiş secdeler...
Özlerim secdelerimi...
Çünkü o tatlı buseni hissederim orada...
Hani demişsin ya, bana bir adım gelene,
Bak... Attım adımımı.. Sana...
Bu alın kurban olsun sana...


Ali Parlak
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]
__________________
O'nunla var ol var olacaksan,
Kurtul O'nsuz tüm var oluşlardan...
Alıntı ile Cevapla
Alt 14 Ekim 2014, 18:16   Mesaj No:76
Medineweb Aktif Üyesi
Ali Parlak - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Ali Parlak isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 38986
Üyelik T.: 10 Şubat 2014
Arkadaşları:3
Cinsiyet:Erkek
Memleket:Karaman
Mesaj: 164
Konular: 25
Beğenildi:76
Beğendi:68
Takdirleri:340
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cevap: Aşk'a Aşk'la Aşk'ta Yolculuk/Ali Parlak

İNANCIN GÖNÜLLERE YERLEŞMESİ
Her müslümanım diyen bilir ki, Cenab-ı Hak birdir, ortağı ve benzeri yoktur. Eşsizdir. Mekandan münezzehtir. Yarattıklarından hiç birine benzemez. Aynı zamanda da her mekanda hazır ve nazırdır. Ve her mümin bu bildiğinin şahididir. Ama bu iman ve şehadet, bazı kalplere pek nakşetmez. Sadece dildedir. Söyler ve düşünmez. Sadece sorarsan hatırlar ve ayrıntıya girmez. Şu ayeti kerime belki de buna işaret etmektedir:

Bedeviler: 'İnandık' dediler, de ki: 'İnanmadınız ama İslam olduk deyin; inanç henüz gönüllerinize yerleşmedi; eğer Allah'a ve Peygamberine itaat ederseniz, işlediklerinizden bir şey eksilmez; doğrusu Allah, bağışlar, merhamet eder.' (Hucurat Suresi 14)

Peki inancın gönüllere yer etmesi için ne yapmak gerekir. İşte bunun için aşk lazımdır. bizim hedefimiz de işte o aşka adım adım gitmektir.

Biz sadece İslam olmak istemiyoruz. Aynı zamanda inancımızı gönüllerimize yerleştirmek (Hucurat 14) ve oraya nakşetmek kazımak istiyoruz.

Hz. Ali efendimiz buyurmuşlar ki:
''Gayb perdesi açılsa, mevcut imanımda en ufak bir artış olmaz.''

Bu sözü söyleyebilmenin ilk şartı aşktır işte.
Aşık olan kişiye eğer gayb perdeleri açılsa, emin olun imanında en ufak bir artış olmaz. Çünkü o kadar kesin bir şekilde iman etmiş, inancını gönlüne yerleştirmiştir(Hucurat 14), nakşetmiştir.

Hani anlatırlar:
Adamın birisi gelmiş bir aşığa ve demiş ki:
-Ben Allah'ın varlığını 99 değişik yoldan ispatlarım.
Aşık gülmüş:
- Bana ne ya, demiş. Benim ispata ihtiyacım yok ki. Ben zaten inanıyorum.

İşte böyle aşıklardan yapsın bizi de Mevlam.

Çünkü bu aşıkların imanı ruhuna hakim olmuştur. Ruhunu kuşatmıştır. Beden sadece Ruhun mabedi olmuştur. Bedenden geçmişlerdir. Her an ilahi mürakabe içindedirler. Bütün rabıtaları Allah'adır.

Yani tüm fiillerini Allah ile yaparlar. Böylece yüce Mevla da o kişinin, ''tutan eli, gören gözü, yürüyen ayağı ... olur.''

İşte bu marifettir. Marifet için de ilk basamak tarikattır. Ama bazılarının yaptığı gibi tarikata girmekle şeriat terk edilmez. Mevlana gibi, bir ayak şeriatte sabit duracak, diğer ayakla tüm alemleri dönüp duracaksın.

Marifette ise bir son yoktur. İnsan Allah'a marifet kazandıkça huzurla dolar. Namazlarına huşu girer.

Öyle bir hale gelir ki, Hz. Ali'nin dediği gibi:
''Görmediğim Allah'a secde etmem'' der.

İşte ondan sonra kul anlar ki akıbeti gerçekten son nefestedir. Devamlı olarak, yaşadığı müddetçe akıbetinden endişe edip durur.

Hz. Ömer efendimiz, cennetle müjdelendiği halde devamlı akıbetinden endişe etmiş, münafık olma korkusuyla ömrünü geçirmiştir.

Peygamber efendimiz de:
''Eğer benim bildiğimi bilseydiniz, az güler çok ağlardınız'' diye buyurmuştur.

Çünkü Allah'ın iradesine mani olacak bir başka irade daha yoktur. İşte marifet sahibi buna yakinen inanmıştır.
Allah'ın büyüklüğü karşısında kendi hiçliğinin farkına varmıştır. Her zerrede Allah'ın tecellisini ''Oku'' (Alak Suresi)'maya başlamıştır. Bir kapı gıcırtısı bile Allah'ı hatırlatır. çünkü gönlünde Allah'tan başkası yoktur.

Bunun içinde insana lazım olan şey... AŞK'tır...

Zaten Aşkı bulan neyi kaybetmiştir ki,
Aşkı kaybeden de neyi bulmuştur ki...

Aşkı bulan insanın önüne cenneti serseniz de dönüp bakmaz ve onun nazar ufkuna girmez. Peygamber efendimiz miraca çıktığında, tüm alemler ayağının altına serilmiştir.
Cennet, cehennem, arş, kürsü, felekler... Hiç birine dönüp bakmamıştır. Ve hiç bir şey onun nazar ufkuna girmemiştir.

Zaten Allah ile olan birisi başka yöne bakabilir mi?

Rabbimiz buyuruyor:
"Kulum bana bir karış yaklaşırsa ben ona bir zira yaklaşırım, o bana bir zira' yaklaşırsa ben ona bir kulaç yaklaşırım. O bana yürüyerek gelirse ben ona koşarak giderim." (Buhari)

Bakın attık adımımızı...

Şahit ol ya Rab...

Aşk yolunda Aşk ile buyrun sefere...












Ali PARLAK
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]
__________________
O'nunla var ol var olacaksan,
Kurtul O'nsuz tüm var oluşlardan...
Alıntı ile Cevapla
Alt 16 Ekim 2014, 16:58   Mesaj No:77
Medineweb Aktif Üyesi
Ali Parlak - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Ali Parlak isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 38986
Üyelik T.: 10 Şubat 2014
Arkadaşları:3
Cinsiyet:Erkek
Memleket:Karaman
Mesaj: 164
Konular: 25
Beğenildi:76
Beğendi:68
Takdirleri:340
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cevap: Aşk'a Aşk'la Aşk'ta Yolculuk/Ali Parlak

ZÜMRÜDÜ ANKA EFSANESİ

“Her ne istiyorsan kendinde ara.
Senin içinde bir can var, o canı ara.
Senin dağının içinde hazine var, o hazineyi ara.
Eğer yürüyen dervişi arıyorsan;
Onu senden dışarıda değil,
Kendi nefsinde ara!”
Mevlana

Mevlana’mızın bu sözüyle kendi nefsimize doğru bir yolculuğa çıkalım.
Çünkü “Gerçek yolculuk, kendine yapılan yolculuktur.”

Yalnız konumuzun taaa başından beri süregelen paylaşımlarımız, Aşk’ı Aşk’ta arayanlar içindir. Gayrıları için zehir olabilir bu dereye girmesinler. Çünkü bu dere yokluk deresidir, giren yok olur. Çünkü Aşk, kendisine yöneleni yok eder…


Mistik bir kuştur Zümrüd-ü Anka. Ya da diğer ismiyle Simurg. Çeşitli mitolojilerde çeşitli şekillerde resmedilir. Pençeleri olan, insan yüzlü vb...


Çeşitli milletlerde ise farklı şekillerde isim alır.
Örneğin:
İbranicede Anak, Yunancada Fonix, Türkçede Tuğrul, Arapçada Anka, Farsçada Simurg, Eski Mısır’da Bern Bern, Batı kültürlerinde Phoenix, Doğu mitolojilerinde Şirenk, Hüma Kuşu, Anka’yı Mugrip, Zümrüt gibi isimler alır.


Her ne ismi alırsa alsın, ortak bir noktada buluşurlar. Kaf dağında yaşayan efsanevi hükümdar.


Zümrüd-ü Anka kuşların efendisidir. Kaf dağında yaşar. Her hayvandan iz taşır. Sesi güzeldir. Rengarenk tüyleri vardır. Tektir. Eşsizdir. Ömrünün sonuna gelince yanarak ölür ve küllerinden yeniden doğar. İnsan yüzlüdür. Yaşadığı yer fazlasıyla sulaktır. Yılanlara karşı bir düşmanlığı vardır. Ölümsüzdür. Bilgi ağacında bir yuvası vardır. İran efsanesine göre dünyanın yıkılışına üç kez tanık olmuştur. Tüm zamanların bilgisine sahiptir. Persler, dünya ile gök arasındaki birliği sağlayacağına inanırlardı. Tüyleri bakır rengindedir. İyiliksever bir doğası vardır. Uçuşa kalktığında, bilgi ağacının yaprakları titrer ve her bitkinin tohumlarının dökülmesine yol açar. Bunun sayesinde de tüm hastalıkları tedavi eder. Yani bir kanat dokunuşu ile tüm yara ve hastalıklara şifa veren bir kuştur. Bu kuşun gözyaşları da şifalıdır. Bilgi Ağacının dallarında yaşadığı için de her şeyi bilir. Tüm kuşlar ona inanır ve onun kendilerini bir gün kurtaracağına inanır.


Kuşlar mutlu mesut yaşarlarken, işler her ters gittiğinde, Zümrüd-ü Anka’yı bekler ve onu arar dururlar. Ne var ki Zümrüd-ü Anka hiç görünmez.
Sonunda kuşlar Zümrüd-ü Anka’nın varlığından şüphelenmeye başlarlar. En sonunda da umutlarını keserler.


Derken bir gün uzak ülkelerden birinde Zümrüd-ü Anka’ya ait bir tüy bulunur. Zümrüd-ü Anka’nın var olduğunu sonunda anlayan kuşlar, hep birlikte onun huzuruna çıkmaya karar verirler. Bütün kuşlar toplanır ve aralarında en bilge kuş olan Hüdhüd’den yardım isterler.


Hüdhüd kuşlara,
‘’Sizin padişahınız Zümrüd-ü Anka’dır. Kaf dağının ardında yaşar. Ancak binlerce nur ve zulmet perdelerinin ardında gizlidir. O, bize bizden yakın, biz ise O’nda uzağız. Ona ulaşmak için 7 dehşetli, dipsiz ve çok çetin vadilerden geçmek gerek. Eğer ona ulaşmak isterseniz size kılavuzluk edebilirim.’’ der.


Karar verirler ve tüm kuşlar Hüdhüd başkanlığında yola çıkarlar. Önlerinde 7 dipsiz ve tehlikeli, aşılması çok zor vadiler vardır.

Bu vadiler sırasıyla şöyledir:
1. Vadi: İstek Vadisi
2. Vadi: Aşk Vadisi
3. Vadi: Marifet Vadisi
4. Vadi: İstiğna(ihtiyaçsızlık) Vadisi
5. Vadi: Tevhid/Vahdet Vadisi
6. Vadi: Hayret Vadisi
7. Vadi: Yokluk Vadisi (Fena ve Beka)


Kuşlar hep beraber yola çıkarlar çıkmasına da, daha birinci vadiye gelmeden pek çoğu vazgeçer ve geri döner. Bunlar, isteği az olanlar ve sebat edemeyenlerdir.

Hepsi de Zümrüd-ü Anka’yı görmek istemelerine rağmen, kendilerince mazeretler bularak yolculuktan birer birer vazgeçerler. Çünkü gönüllerinde yatan daha basit ve kolay olan dünyevi şeylerdir.

Örneğin:
Bülbül’ün isteği gül, dudu kuşunun arzuladığı abı-hayat, tavus kuşunun amacı cennet, kazın mazereti su, kekliğin aradığı mücevher, hümanın istediği nefsi kibir ve gurur, doğan mevki ve iktidara sevdalı, üveyik ihtirasla denizi arzular, baykuş viranelerdeki defineleri, kuyruksalanın zafiyeti kuyudaki Yusuf, mazeretler mazeretler… Özürler bahaneler…
Sahi sizin bahaneniz nedir?


Hüdhüd bütün mazeretlerin hepsine doğru ve inandırıcı cevaplar verir.

Hüdhüdü dinleyelim:

Zümrüd-ü Anka hiç olmasaydı eğer, Ez Zahir olarak hiç gölgesi olur muydu?
Zümrüd-ü Anka’yı göremiyorsanız eğer, gönül aynanız temiz değil demektir.
O’nun güzelliğinden bizim takatimiz kalmadı.
O önceleri görünmezdi.
O görünmek için lütfedip bir ayna icat etti.
Varlığını yine kendisi O aynada seyretti.
İşte o ayna sizin gönlünüzdür.
Gönlünüze bakın da O’nu görün orada.


Ama mazeret arayanlar dinlemedi Hüdhüd’ü. Ayrıldılar birer birer…

Önce Bülbül ayrıldı. Güle olan aşkını ve özlemini hatırlayarak. Baykuş viranelerini özledi. Balıkçıl bataklığının hasretine dayanamadı…


Ayrılık vadisi, hırs ovası, kıskançlık gölü derken birer birer döküldüler.

Her kuş kendine uygun bir tepeye indi ve yolculuktan vazgeçti. Kimi aşk denizinde kaldı, kimi ayrılık vadisinde... Kimi hırsını yenemeyip hırs ovasına düştü. Kiminin kıskançlığı depreşti ve kıskançlık gölüne düştü… Herkes kendi fıtratına göre bir yere saplanıp kaldı.

Heyhat… Yol çok uzun ve zahmetli. Menzil uzak… Hastalananlar mı dersin, bitkin düşenler mi? Nefsani arzular, servet istekleri, mal mülk biriktirme arzusu, ayrıldığı evini-köşkünü özleyenler, geride bıraktığı sevgilisini özleyenler, ölümden korkanlar, ümitsizlik, endişe, küskünlük, kibir, kararsızlık gibi bir sürü bahaneler bahaneler… Hepsi de yolculuğu bırakıp geri döndü…


Ancak Hüdhüd’ün açıklamalarına ikna olanlar onunla beraber, yola devam ettiler. Sırayla bütün vadileri birer birer geçtiler.


7. Vadiye geldiklerinde yokluk onları hiçliğe gömer. Yok oluş ile bütün kuşları bir gariplik kaplar.
Artık hepsi gariptir.
Yok olmuştur. Hiçliği yaşarlar.
Bütün ümitler, istekler, arzular bitmiştir. Hiçbir emelleri kalmamıştır.

Sonunda Kaf dağına varırlar.
Geriye 30 kuş kalmıştır. Meğer ‘’Si’’ 30 demekmiş. ‘’Murg’’ ise kuş demekmiş. 30 Kuş…

Zümrüd-ü Anka’yı sorarlar.
Bir müddet beklemeden sonra, Zümrüd-ü Anka tarafından bir görevli gelir ve her bir kuşa başlarından geçenleri anlatan bir kitap verir.

Her bir kuş işte orada kendi kitabını okur.


İşte o anda Zümrüd-ü Anka tecelli eder. O an anlarlar ki, Simurg da aradıkları Sultan da kendileridir.

Tam o sırada Zümrüd-ü Anka’dan ses gelir:

'' Siz buraya 30 kuş geldiniz. Eğer daha fazla gelseydiniz, o kadar görünürdünüz. Çünkü burası bir aynadır. Ne kadar bakarsanız o kadar görürsünüz. ''


Bu şaşkınlık ve yok oluşla kendi küllerinden yeniden doğarlar. İşte bu 30 kuş, kendilerine doğru bir yolculuk yapmışlardır. Zaten gerçek yolculuk da insanın kendine doğru yaptığı yolculuktur.



Kıssadan Hisseler:

1. Hiç kimse, Zümrüd-ü Anka’yı aramayı göze almadıkça, kendi bataklığından kurtulamaz.


2. Neyi arıyorsan osun sen. (Mevlana)


3. Sen O’nu O’nunla tanı. O’nu kendinle tanımaya kalkarsan çamura saplanırsın ve çıkamazsın işin içinden. O’na gidilecek yolun kılavuzu akıldan gelmez. O’ndan gelir.


4. İnsanlar her iki alemde de O’nu arar. Bulduğunu sananlar vardır. Ama şunu bil ki, hiçbir şey O değildir. Çünkü hiçbir şey O’nun eşi veya benzeri olamaz. İşte O’nu buldum dediğin şey O değildir, senin tasavvurundur.


5. İçindeki hazineyi bulmak istiyorsan, yık evini. Belki altında kalırsın ama hazine de ortaya çıkar.


6. Zümrüd-ü Anka olduğunu anlayanlar için artık ortada ne yolcu kalır, ne yol, ne de kılavuz. Çünkü hepsi birdir.


7. Can sevgiliye vermek içindir. Canı sevgiliye kurban vermek gerekir.


8. Hüdhüd aslında peygamber tasviridir.


Bu sözleri sanma her insan anlar,
Kuş dilidir bunu Süleyman anlar.
Bu sırrı müphemi arifan anlar,
Çünkü cahillerden pinhan eyledik.
Edip Harabi



Aşkı arayan her kuş, aslında bir Anka kuşudur.

Zümrüd-ü Anka’nızı bulana kadar pes etmeyin. Sizin için bir Hüdhüd gönderilmiş. Kılavuz olarak da Kur’an’ı Kerim.

Bir elinize Kur’an-ı Kerim’i alın, diğerine de Sünneti… Bir ayağınız şeriatten ayrılmasın. Diğer ayağınızla da alemleri dolanın.

Sakın pes etmeyin. Samimi olun. Peygamber efendimiz buyurmuş:

Din samimiyettir, din samimiyettir, din samimiyettir.


Gerçek keramet istikamet üzere olmaktır. Bu yola baş koyduysanız asla ümitsizliğe kapılmayın.

Bütün kötü huylarınızı gerilerde bırakın ve onları bir daha da özlemeyin.


Zamanı geldiğinde, O(cc) sizi elinizden tutacaktır.







Kaynak: (Mantık-üt Tayr – Feridüddin-i Attar)



Ali PARLAK
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]
__________________
O'nunla var ol var olacaksan,
Kurtul O'nsuz tüm var oluşlardan...
Alıntı ile Cevapla
Alt 27 Ekim 2014, 18:41   Mesaj No:78
Medineweb Aktif Üyesi
Ali Parlak - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Ali Parlak isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 38986
Üyelik T.: 10 Şubat 2014
Arkadaşları:3
Cinsiyet:Erkek
Memleket:Karaman
Mesaj: 164
Konular: 25
Beğenildi:76
Beğendi:68
Takdirleri:340
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cevap: Aşk'a Aşk'la Aşk'ta Yolculuk/Ali Parlak

SİZİ DE FİİLLERİNİZİ DE...

Gözlerimizi çevirip de kainatı inceleyelim. Nasıl da her şey yörüngesinde yüzüp gidiyor.
Rabbimiz buyuruyor: ''İsteyerek veya istemeyerek... ''
Her kul isteyerek veya istemeyerek emre itaat ediyor. Ama her şey isteyerek itaat ediyor. İnsan hariç...
Güneşin bir yörüngesi var, dönüp duruyor. Galaksiler de öyle... Dünya, gezegenler... Ağaçlar, dereler, tepeler, bulutlar, yağmurlar, balıklar, börtü böcekler, mikroplar... Hepsi ama hepsi... Allah'ın kudret eli ile hareket ediyorlar. Bunu kısaca şöyle özetleyebiliriz: Her şeyi yapan, eden Allah... Başka yok...

Peki insan bu durumun neresinde?
Rabbimiz buyuruyor: ''Sizi de fiillerinizi de...''
Sahabe efendilerimizden birisi bir gün, Peygamber efendimizin(sav) kapısını tıklatır. Peygamber efendimiz(sav) içeriden seslenir. ''Kim o?''
Sahabe efendimiz cevap verir: ''Beeeennn...''
Peygamber efendimiz(sav) kapıyı açar açmasına da devamlı olarak şunu söylemektedir: ''Ben, ben, ben, beenn...''
Durum anlaşılmıştır ki ''Beeeennn'' cevabı hiç de hoş bir cevap değil. Ben cevabından Peygamber efendimizin(sav) hiç de hoşlanmadığı gayet açıktır...
Zaten insana günah olarak benliği yeter. Şu benliği öncelikli olarak unutmamız gerekiyor. Çünkü bizde bize ait ne var sanıyorsak, hepsi Allah'a aittir.

O halde her halimizde şu rabıta içinde bulunmamız gerekiyor: Her şeyi yapan Allah'dan başkası değil...

İşte bu hal içinde geçen bir rabıta ile 1 saat veya yapabilirseniz 1 gününüzü geçirmenizi istiyorum... Şöyle etrafınızı bu rabıta ile gözlemleyin. Yapan eden Allah...

Gününüzü sadece Allah'ın yaptıklarını izleyerek geçirin. Örneğin; Ezan okunurken imamı dinlemeyin, Allah'ı dinleyin. (Sonuçta her şeyi yapan/yaratan O). Bir arkadaşınızla konuşuyorsunuz. Size bakıyor. Sizinle konuşuyor. Peki bakan/baktıran, konuşan/konuşturan Allah rabıtasıyla seyredin olayları... Rüzgar esiyor saçlarınızı dağıtıyor. Rüzgarı yaratan Allah. Allah'ın saçlarınızı okşadığı rabıtasını kurdunuz mu hiç?

Rabıtanız Allah ile olsun. Sadece Allah ile... .



Ali Parlak
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]
__________________
O'nunla var ol var olacaksan,
Kurtul O'nsuz tüm var oluşlardan...
Alıntı ile Cevapla
Alt 27 Ekim 2014, 19:00   Mesaj No:79
Medineweb Sadık Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:ali70 isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 36490
Üyelik T.: 14 Aralık 2013
Arkadaşları:17
Cinsiyet:
Memleket:karaman
Mesaj: 812
Konular: 38
Beğenildi:236
Beğendi:586
Takdirleri:449
Takdir Et:
Standart Cevap: Aşk'a Aşk'la Aşk'ta Yolculuk/Ali Parlak

Yemek yiyorum:
Rabıtam...
Rabbim elimle(el de O'nun aslında) kaşığı tutuyor ve yemeğe daldırıp ağzıma götürüyor. Yemeği çiğneyebilmem için dişlerimi aşağı yukarı değirmen misali yaratıyor. Yemeği ağzımda çiğnerken, tadı ve aromasını ağzımda yayıyor. Muhteşem bir zevk. Sonra lokmayı yutmam için yaratıyor. Lokmayı mideme gönderiyor.
Her meyve, sebze ve yemek insanda fena olmak(fenafilinsan) istermiş.
Rabbim yedirdiğini bende fena yapıyor... Yediklerim bende fena olmuş, ben olmuş...
__________________
Hay'dan gelir, Hu'ya gideriz.
Alıntı ile Cevapla
Alt 31 Ekim 2014, 20:35   Mesaj No:80
Medineweb Sadık Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:ali70 isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 36490
Üyelik T.: 14 Aralık 2013
Arkadaşları:17
Cinsiyet:
Memleket:karaman
Mesaj: 812
Konular: 38
Beğenildi:236
Beğendi:586
Takdirleri:449
Takdir Et:
Standart Cevap: Allah ile Konuşmak/Ali Parlak

DOSTLA ÇOK GİZLİ BİR SOHBET

Çok dertliydi çok,
Belki çoğu insan buna dert bile demez ama,
İşte... Herkesin de kendine göre bir derdi var.
Kime anlatabilirsin ki derdini?
Kimseye... Kimseye anlatamazsın.
Yakar içini derinden derinden.
En yakınlarına açsan... Iııııhhh...
Hayatını paylaştığın insanlara anlatsan... Bunu senden beklemezdim...
Dostuna söylesen... O da gider dostuna söyler...
Oooofff off.. Ne yapmalı?
Heeeyy, dedi... Benim çok güvendiğim bir dostum var.
Onunla dertleşsem... Herkes beni ters anlar ama o...
O beni asla yanlış anlamaz ki... Hiç bir zaman beni yanlış anlamadı ki..
Ne demek istiyorsam, derdimi olduğu gibi ancak o anlar...
Ben ona derdimi gönlümle söylesem bile duyar beni...
Melekler bile duymaz gönlümün sesini ama ancak o duyar...
Ama ama ama...
Ben onu dinlemek, tavsiyelerini almak istiyorum.
Ben onunla konuşuyorum ama onun da benimle konuşmasını istiyorum.
Hemen gitti, raftan onun kitabını aldı...
Göğsüne bastırdı...
Gönlünden onunla sohbet ediyordu...
Tüm dertlerini anlattı anlattı anlattı...
Sonra açtı onun kitabını rastgele bir sayfa...
Artık o susmuş, kitabın sahibi konuşuyordu...
Her şeyi en ince ayrıntısına kadar anlattı anlattı...
O anlattıkça ferahlıyor, gözünden şebnemler dökülüyordu yüreğine...
Artık okuyamaz oldu... Yüzüne bastırdı kitabı...
Konuşmalar artık gönülden gönüleydi...
Dinleyen meleklerin duyduğu sadece hıçkırıklardı...
Sadece hıçkırıklar...



Ali Parlak
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]
__________________
Hay'dan gelir, Hu'ya gideriz.
Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 2 Kişi okuyor. (0 Üye ve 2 Misafir)
 

Benzer Konular
Konu Başlıkları Konuyu Başlatan

Medineweb Ana Kategoriler

Cevaplar Son Mesajlar
HAY’DAN HU’YA/Ali Parlak Ali Parlak Makale ve Köşe Yazıları 1 06 Nisan 2019 12:09
Gelirim/Ali Parlak Ali Parlak Makale ve Köşe Yazıları 5 02 Nisan 2019 14:12
Söz Söyleyen.../Ali Parlak Ali Parlak Makale ve Köşe Yazıları 4 01 Nisan 2019 17:26
Istiridyeler/Ali Parlak Ali Parlak Makale ve Köşe Yazıları 2 01 Nisan 2019 17:13
Mevsimler/Ali Parlak Ali Parlak Makale ve Köşe Yazıları 3 01 Nisan 2019 10:38

Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.kaabalive.net Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.medineweb.net Yeni Sayfa 1
.::.Bir Ayet-Kerime .::. .::.Bir Hadis-i Şerif .::. .::.Bir Vecize .::.
     

 

 Medineweb Sosyal Medya Gruplarımız:  Medineweb  Medineweb  Medineweb  Medineweb Medineweb     

  www.alemdarhost.com sunucularını Kullanıyoruz.