Medineweb Forum/Huzur Adresi

Go Back   Medineweb Forum/Huzur Adresi > ..::.İLAHİYAT-ÖNLİSANS -AÇIK ÖĞRETİM FAKÜLTESİ.::. > 2.SINIF*Bahar Dönemİ* > Arapça 4

Konu Kimliği: Konu Sahibi Medineweb,Açılış Tarihi:  15 Nisan 2014 (20:08), Konuya Son Cevap : 02Haziran 2014 (20:24). Konuya 11 Mesaj yazıldı

Beğeni Aldı2Kez Beğenildi
Yeni Konu aç  Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Değerlendirme
Alt 02Haziran 2014, 20:09   Mesaj No:11
Medineweb Emekdarı
Medineweb - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Medineweb isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 13301
Üyelik T.: 04 Şubat 2011
Arkadaşları:6
Cinsiyet:erkek
Yaş:37
Mesaj: 4.833
Konular: 926
Beğenildi:339
Beğendi:0
Takdirleri:62
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cevap: Arapça 4 tüm ünite özetleri (eşvak hocanın videolarından alınan notlardır)

9.ÜNİTE


Taaccüp üslubu aşırı beğeni, hayranlık ve takdir eksenli kullanıldığı gibi şaşırma, tiksinti ve hoşnutsuzluk durumlarını ifade etmek için de kullanılır. Mesela, ! ما أجمَْلَ السَّماَء /sema ne kadar da güzel! cümlesi beğeni durumu için; ما أقْبَحَ الكَذِبَ ! /yalan ne kadar da kötü! cümlesi ise tiksinti ve hoşnutsuzluk durumu için örnek verilebilir. Bu gibi durumları dile getirmek üzere
Arapçada çok farklı cümle kuruluşları ve kalıp ifadeler söz konusudur.


Kiyasi/kurallı yolla elde edilen cümleleri Taaccüp Fiilleri, bunun dışında kalanları ise Taaccüp Kalıpları başlıkları altında ele alacağız. 1. Taaccüp Fiilleri: Taaccüp fiilleri ile, sarf/kelime bilgisinde işlenen ve biri: ما أَفْعَلَه diğeri de أَفْعِلْ بِهِ şeklinde özetlenen kalıplar kastedilir. Fiiller doğrudan bu kalıplara sokularak taaccüp anlamı elde edildiği için bunlara doğrudan taaccüp kalıpları diyebiliriz. Zira Arapçada beğeni ve hoşnutsuzluk anlamlarının doğrudan ifade tarzı bu iki kalıpla gerçekleşir.


Dildeki en yaygın kullanım da budur. Bu kalıpların her ikisi de aynı anlamı ifade eder. Örnek üzerinde ifade edecek olursak; ! ما أجمَْلَ الأ دَبَ /edep ne kadar da güzel! cümlesi ile; ! أجمِْ لْ بِالأَدَبِ /edep ne kadar da güzel! cümlesi arasında anlamca hiçbir fark yoktur.


Dikkat edilirse her iki kalıp üçer unsurdan oluşmaktadır. Birinci kalıp; taaccüp ما sı, أَفْعَلَ vezninde taaccüp fiili ve müteaccebün minh (beğenilen ya da hoşlanılmayan) denilen ve daima mansûb olan isimden oluşmaktadır.


İkinci kalıp ise; أَفْعِلْ vezninde taaccüp fiili ve aynı şekilde müteaacebün minh denilen ve başına ب ِ cer harfi gelen bir isimden oluşmaktadır. Bir diğer önemli nokta şudur: Birincisinde fiil mâzî, ikincisinde ise emir şeklindegörülmektedir.


Peki, bir kişi ya da nesne hakkındaki iyilikkötülük, güzellik çirkinlik, küçüklükbüyüklük, azlıkçokluk… gibi niteliklerin aşırılığına vurgu yapmada kullanılan kıyasî/kurallı ve kalıp cümleleri bütün fiillerle eşit şekilde kullanabilir miyiz? Bir başka ifadeyle, bütün fiilleri bu iki sîgadan birine aktarma imkanımız var mı?


Hayır, nakledemeyiz, zira fiilleri bu iki kıyâsî kalıba dökmemizin bazı şartları vardır. Şimdi bunlara göz atalım:


Bir fiilin bu iki kalıptan birine aktarılabilmesi için, söz konusu fiilin;


a. Sülâsî mücerred bir fiil olması,


b. Tâm fiil olması, yani nâkıs fiil kategorisinde olmaması,


c. Müsbet/olumlu bir fiil olması,


d. Malûm fiil olması (meçhûl olmaması),


e. Mutasarrıf/çekimli fiil olması (mâzi, müzâri ve emrinin çekilebilir


olması. Dolayısıyla لَيْسَ، عَسَى، نِعْمَ، بِئْسَ gibi câmid fiillerle taaccüp kullanımına başvurulamaz), f. Sıfatı müşebbehe halinin أَعْوَرعَوْرَاء، أَخْضَر– خَضْرَاء örneklerinde olduğu gibi أَفْعَلَ فَعْلاء ölçüsünde gelen bir fiil olmaması ve üstünlük ifade etmesi gerekir.


Bu şartlardan bir veya bir kaçını barındırmayan fiiller, doğrudan taaccüp kalıbına giremezler. Bu tür fiillerin taaccüp anlamını yüklenebilmesi için dolaylı taaccüp kalıplarına aktarılması gerekir. Dolaylı taaccüp kalıpları da şöyle elde edilir:


Öncelikle taaccübe konu olan fiil; birinci kalıp için: ما أَشَدَّ ، ما أَكْثَرَ، ما أَقَلّ، ما


أقوى، ما أضعف، ما أحسن، ما أقبح، ما أكبر، ما أصغر، ما أَنْفَعَ، ما أَضَرَّ،... türünden; ikinci kalıp için de: ... أَشْدِدْ ب، أَكْثِرْ بِ، أَقْلِلْ بِ gibi genel anlam ifade eden yardımcı fiil sonrasında kullanılarak elde edilir. Ancak yapılması gereken tek şey, yardımcı fiilden sonra taaccüp sîgasına aktarılacak olan fiilin mastarını veya başında أنْ bulunan mâzi veya müzârisini (yani müevvel mastarını) getirmektir.



Örneklemeye çalışalım: Seyir halinde olduğumuz yolun çok kalabalık olmasına şaşırıyor ve bunu taaccüp kalıbına aktarmak istiyoruz. Bunun için kullanacağımız ازدحام /izdihâm fiili, görüldüğü üzere doğrudan taaccüp kalıbına aktarılmaya müsait gözükmemektedir. Çünkü sülâsî mücerred bir fiil değildir, aksine hümâsi/beşli bir fiildir. O zaman formülümüzü şu şekilde
uyguluyoruz:

a. Önce ما أَشَدَّ yardımcı fiilini getiriyoruz, arkasından


b. Taaccüp fiilinin mastarını ازْدَحَمَ – يَ زْدَحِمُ ← اِزْدِحَا م elde ediyoruz.


Dolayısıyla cümleyi şu şekilde kurmaya başlıyoruz: ...... ما أَشَدَّ اِزْدِحَامَ /… ne kadar da kalabalık!


c. Son olarak taaccübe konu olan ismi, yani الطريق /yol kelimesini ekleyerek: ما أَشَدَّ اِزْدِحَامَ الطريقِ /yol ne kadar da kalabalık! nihâi cümlemizi elde etmiş oluyoruz.

Yukarıda kurduğumuz ve yardımcı fiil yoluyla ulaştığımız dolaylı taaccüp cümlesini, tamamen aynı anlamı ifade eden diğer sîga ile de kurmamız mümkündür:


أَشْ دِدْ بِازْدِحَامَ الطريقِ /yol ne kadar da kalabalık! ya da:


أَشْدِدْ بِأنْ يَزْدَحِمَ الطريقُ /yol ne kadar da kalabalık!


Beşli/humâsî bir fiil olması sebebiyle dolaylı taaccüp kalıbıyla ifade ettiğimiz bu cümle, yukarıda sayılan şartları içermeyen bütün fiiller için geçerlidir. Yani fiilimiz tâm değil nâkıs fiil kategorisinde ise, müsbet/olumlu değil menfî/olumsuz ise, malûm değil meçhûl ise, mutasarrıf/çekimli değil câmid/çekimsiz ise ve sıfatı müşebbehe hali أَفْعَلُ فَعْلاء ölçüsünde ise,
taaccüp içerikli anlamı, yardımcı fiil formülü ile ifade edilir.

2. Taaccüp Kalıpları:Arapça’da kıyâsî yaygın olan taaccüp fiillerinin yanında, beğeni ya da hoşnutsuzluk anlamlarını ifade eden daha başka kalıplar da vardır. Bu kalıplar deyimsel ifade şeklinde kullanımlar olup doğrudan taaccüp kalıpları kadar yaygın değildir. Bunların en önemlileri ve anlamları şöyledir:


a. ( ياَ لَ + (ضمير) مِن (اسم /ne muazzam/ne rezil ...! şeklinde karşımıza gelen bu kalıbın iki değişeni vardır. Birinci parantezde yer alacak olan zamir gâib ve muhâtap formlarında karşımıza çıkar ve ikinci parantezdeki ismin müzekkerlik müennesilik, müfret tesniyecemi oluşuna bağlı olarak müzekker ya da müennes, müfrettesniye ya da cemi olur. Mesela beğeni ve takdir
bağlamında bir öğrenciden bahsederken ياَ لَهُ مِن طالِبٍ /ne harika öğrenci! cümlesi kurulabilir.

Bu cümlede مِن ’den sonra gelen isim müfret ve müzekker olduğu ve gâib biri kastedildiği için لَ ’den sonraki zamir müfret, müzekker ve gâib formda ( لَه ) gelmiştir. Bu cümle doğrudan öğrencinin kendisine söylenecek olsaydı bu defa muhatap zamirle: ياَ لَكَ مِن طالِبٍ /ne harika öğrencisin! şeklinde kurulması gerekirdi. Aynı cümleyi bayan bir öğrenci hakkında kullanmamız durumunda cümle: ياَ لَكِ مِن طالِ بَةٍ /ne harika öğrencisin! şeklinde kurulması gerekir.


b. ( ياَ لَ + (اسم /ne ...! şeklinde karşımıza gelen bu kalıbın değişeni sadece parantez içerisine yerleştireceğimiz isimdir. Bu isim de hep marife kullanılır ve cer harfi olan lâm ( لَ )’dan sonra geldiği için hep mecrûrdur. Genel anlamda nâhoş ya da tiksinilen bir durumu ifade sadedinde başvurulan bu kalıba örnek olarak: ! يا لَلْخَجَلِ /ne ayıp!, ne utanç verici bir durum! cümlesi
verilebilir.


c. Taaccüp kalıpları arasında zikredilebilecek bir başka kullanım da + لِلَّهِ دَرُّ ضَمير/اسم) ) /ne ... ama! şeklinde karşımıza gelen kalıptır. دَرُّ kelimesine izâfe edilen zamir ya da marife bir isimle kullanılır. Buna misal olarak: لِلَّهِ دَرُّهُ في ساحة السِّباق /yarış meydanında ne muhteşemdi ama! cümlesi verilebilir.


Herhangi bir şâirden alıntı öncesinde kullanılan: للهِ دَرُّ الشاعر /şâir ne güzel söylemiş! ifadesi bu bağlamda çok yaygındır. d. Bunun yanında adeta sözün bittiği yerde, insanın takdir ya da
beğenisini ifade edecek bir kelime bulamayınca başvurduğu:! سبحانَ الله /sübhânallâh, ne muazzam, ne muhteşem ifadesini de taaccüp eksenli kalıplar çerçevesinde değerlendirmek mümkündür
Alıntı ile Cevapla
Alt 02Haziran 2014, 20:24   Mesaj No:12
Medineweb Emekdarı
Medineweb - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Medineweb isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 13301
Üyelik T.: 04 Şubat 2011
Arkadaşları:6
Cinsiyet:erkek
Yaş:37
Mesaj: 4.833
Konular: 926
Beğenildi:339
Beğendi:0
Takdirleri:62
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cevap: Arapça 4 tüm ünite özetleri (eşvak hocanın videolarından alınan notlardır)

10.ÜNİTE

Nidâ, birine seslenmek veya dikkatini çekmek gayesiyle ünlem anlamı taşıyan bir takım edatlar yoluyla gerçekleşen bir üsluptur. Bu edatlar vasıtasıyla yapılan işleme seslenme anlamına gelen nidâ terimi kullanılır. Bu yolla da kendisine seslenilen ya da dikkati çekilmek istenen kimseye de kendisine seslenilen/ünlenen anlamına gelen münâda terimi kullanılır. Dolayısıyla nidâ üslûbunda iki temel unsur bulunmaktadır: Nidâ edatı ve münâdâ. ! يا عَبدَ الرحمنِ، انْتَبِهْ إِلى الدّرس /Abdurrahman! Dersi dikkatli dinle! cümlesi üzerinde uygulayacak olursak: يا nidâ edatı, عَبدَ الرحمنِ ise kendisine seslenilen münâdâdır.


Arapçada yedi kadar nidâ edatı vardır, bunlar: . أَ، آ، أيْ، آي، يا، أَي اَ، هَ يَا


Bunlar içerisinde أَ ve أيْ edatları: أَعادِلُ ! ساعِدْني في رَفْعِ هذا الصُندوقِ /Adil! Şu sandığı kaldırmada bana yardım et, cümlesi ile: ! أيْ خليلُ، رُدَّ عَلى الهاتِف /Halil! Telefona cevap ver, cümlesinden anlaşılacağı üzere yakın mesafede bulunan birilerine seslenmek için kullanılır.


يا edatı ise ! يا صَلاَحَ الدِّين تَوَقَّفْ قلِيلاً ولاَ تُتْعِبْ نَفْسَكَ /ey Selâhaddin, azıcık dur,


kendini yorma! cümlesi ile, يا إِخْوانُ، اِقْتَرِبُوا مِنّا حتى لا يُدْرِكَكُم الغَرَقُ، البَحْر مُضط رِب اليومَ


كثير اً! /ey kardeşler, bize yaklaşın ki boğulmayasınız, bugün deniz çok çalkantılı! cümlesinde olduğu gibi hem yakın hem uzak için kullanılan bir edattır. Nidâ edatları içerisinde kullanım alanı en yaygın olan bu edattır. أيا ve هَيَا edatları ise: ! أَياَ إبراهيمُ، تَعالَ /ey İbrahim, gel!; هَياَ سليمُ، أينَكَ الآنَ، هل أتْمَمْتَ وَصْلَ الكَهْرَبَاءِ؟ /Selim, şu an neredesin, elektrik bağlantısını tamamladın
mı?! cümlelerinde olduğu gibi uzağa seslenmek üzere kulanılır.


Münâdânın Türleri


Münâdâ cümlede karşımıza beş ayrı şekilde çıkar. Bunların üçünde murab, ikisinde ise mebnîdir. Hüküm itibariyle murab olduğu yerlerde lafzan mansûb iken, mebnî olan yerlerde mahallen mansûbtur. Çünkü münâdâ


Arapça cümlede mansûbât kategorisindedir.


1. Murab olan Münâdâ:


a. Muzâf: يا رسولَ اللهِ، خُذْ بِيَدِي /ya Rasulallah, elimden tut (meded eyle)!; يا عبدَ الرحمنِ هَلُمَّ ! /ey Abdurrahman, buraya gel!; ! يا راكِبَ الدَّراجَةِ، اِنْتَبِهْ /ey bisiklete binen kişi, dikkatli ol!; يا ابنَ الكِرامِ لا تَتَس رَّعْ /ey soylu kişi, acele etme! cümlelerinde olduğu gibi izâfet halinde gelen kullanımlarda münâdâ her zaman lafzan mansûb kullanılır.


b. Nekirei gayrı maksûde: Muhatabın adının bilinmediği ya da ona genel bir şekilde seslenilmek istendiği, dolayısıyla belli bir kişi ya da topluluğun kastedilmediği münâdâ türüdür. Asansörde sıkışıp kalan birinin yardım ve imdat istemek için: ! أَياَ سامِعاً سَاعِدْ ني /beni duyan kişi, yardım et, diye seslenmesi buna misal verilebelir. Zira muhatap burada sesini duyan ya da
duyabilme imkânı olan herkesten yardım almayı amaçlamış ve genele hitap etmek durumunda kalmıştır. Hüküm itibariyle nekirei gayrı maksûde lafzan mansûbtur. يا مُحسِناً، أَجْرُكَ على الله! /ey ihsân sahibi, yaptığının karşılığını Allah versin! cümlesinde olduğu gibi münâdâ olan محسِن اً lafzan mansûbtur.


c. Şebîh bilmuzâf (muzâfa benzer): Münâdâ olan kelimenin şebîh bilmuzâf (muzâfa benzer formda) geldiği durumlardır. Yani burada münâdâ tamlamaya benzer bir yapıda karşımıza gelmektedir. Bu kullanımda tamlamanın birinci ögesi olan muzâf ismi fâil, ismi mefûl, sıfatı müşebbehe, ismi tafdîl ve mübâlağalı ismi fâil türlerinden biri şeklinde ve nekre halde gelir.

Ancak ikinci isim olan muzâfun ileyh anlamca muzâf ile ilintili ve ondan etkilenen bir unsurdur. Onun için bu tür tamlamalarda muzâf, fiil gibi (fiilimsi) amel eder, muzâfun iley de onun fâili, mefûlü ya da cârmecrûru şeklinde karşımıza çıkar.


Muzâfun ileyhin şebîh bilmuzâf tamlamasında fâil gelişine misal olarak: يا كَرِيما خُلُقُه /ey ahlakı güzel! cümlesi verilebilir. Zira burada muzâf فَعِيل vezninde ( كريما ) bir sıfatı müşebbehe olup arkasından gelen خلُقُه onun fâilidir. Buradaki asıl tamlama يا كريمَ الخُلُقِ iken muzâf izâfetten kesilip nekre hale getirilmiş ve muzâfun ileyhinin âmili olmuştur. Muzâfun ileyhin şebîh bilmuzâf tamlamasında mefûl gelişine misal olarak ise: ! يا مُتْقِناً عَمَلَهُ، وَفَّقكَ الله /ey işini sağlam yapan kişi, Allah seni muvaffak eylesin! cümlesi zikredilebilir. Zira burada muzâf ismi fâil ( (مُ تْقِن اً
bir kelime olup arkasından gelen عَمَلَهُ onun mefûlü konumundadır. Buradaki asıl tamlama: يا مُتْقِنَ عَملِهِ iken muzâf izâfetten kesilip nekre hale getirilmiş ve muzâfun ileyhinin âmili olmuştur.


Muzâfun ileyhin şebîh bilmuzâf tamlamasında cârmecrûr gelişine misal olarak da: ! يا مُدافِعاً عن الوَطَن، أنتَ على الصَّواب /ey vatanını savunan kişi, sen doğru üzeresin! cümlesi zikredilebilir. Burada muzâf ismi fâil ( مُدافِع اً ) bir kelime olup arkasından gelen عن الوَطَن onun carmecrûru, yani mefûlün bih gayri sarîhir. Buradaki asıl tamlama يا مُدافِعَ الوَطَنِ iken muzâf izâfetten kesilip
nekre hâle getirilmiş ve muzâfun ileyhinin âmili olmuştur.


Yukarıdaki örneklerde görüldüğü üzere münâdâ şebîh bilmuzâf/muzâfa benzer yapıda karşımıza geldiğinde hüküm itibariyle lafzan mansûbtur.


2. Mebnî olan Münâdâ


a. Müfred Alem: Buradaki müfred alemden kasıt, muzâf ya da şebîh bilmuzâf olmayan özel isimlerdir, yoksa tekil anlamında müfred değildir. يا إبراهيمُ، يا محمدُ، يا خالدُ، يا فاطماتُ ! gibi hem müfred tekil, hem ikil, hem de çoğul alem /özel isimlerdir. Hüküm itibariyle müfred alem münâdâ örneklerde görüleceği üzere merfû olduğu alâmet üzere mebnî olur. يا فاطمةُ أكمِلِي الرسالة /ey Fatma, mektubunu tamamla! cümlesinde olduğu gibi, münâdâ olan فاطمة lafzan merfû olarak karşımıza çıkmıştır, ama mahallen mansûbtur. b. Nekirei Maksûde: Bundan kasıt da, kendisiyle belli bir kişi ya da topluluk kastedilen nekre isimlerdir. . يا طالبُ، يا طبيبانِ، يا عاملون، يا مهندساتُ gibi.

Nekirei maksûde olan münâdâ da hüküm itibariyle örneklerde görüleceği üzere merfû olduğu alâmet üzere mebnîdir. ؟ يا غلامُ، ماذا تبيع /ey çocuk ne satıyorsun?! cümlesinde olduğu gibi münâdâ olan غلامُ lafzan merfû, ama mahallen mansûbtur.

b.nekre-i maksude:nekira olmakla beraber kendisi kasdedilmiş olursa
يا طالبُ ötre ile mebni
يا رجلانِ elif ile mebni
Nidâ ve Münâdaya Yönelik Özel Durumlar


Nidâ edatları, bir çok dilde olduğu gibi, eğer vurgu, siyâksibâk (cümle içindeki konumu) ve ses tonundan anlaşılıyorsa tamamen düşürülebilir. Sözlü dilde sözü kısa tutma (ihtisâr) gayesiyle çokça başvurulan bu durum, yazı dilinde ünlem (!) işareti ile telâfi edilmeye çalışılır. يوسفُ أَعرِضْ عن هذا /Yusuf, bundan vazgeç! ayeti kerimesi (Yusuf suresi, 29) buna misal verilebilir. Zira ayetin başında takdiren ( يا ) edatı vardır ve cümle: يا يوسفُ أَعرِضْ عن هذا /ey Yusuf, bundan vazgeç! şeklindedir.


Münâdâ lafzatullâh ( اللَّه ) olduğunda, اللَّهُمَّ أنتَ وَلِيُّنا فَاحْفَظْنا بِما تَحفَظ به عِبادَك الصالحين! /Allahım! Sen bizim dostumuzsun, sâlih/iyi kullarını muhafaza ettiğin şeyle bizi de muhafaza eyle! cümlesinde görüldüğü üzere, nidâ edatı düşürülebilir. Ancak bu durumda düşürülen ( يا ) yerine lafzatullâhın sonuna şeddeli bir mim harfi ( اللَّهُمَّ ) ilâve edilir. Münâdâ ismin başında harfi tarif bulunması durumunda, nidâ harfi ile münâdâ arasına; müzekker isimlerde أيُّها , müennes isimlerde ise أَيَّتُها kelimesi getirilir.

Bu durumda cümledeki nidâ görevi nidâ edilen isimden alınıp eklenen bu kelimeye nakledilir. أَيّهَا ve أَيَّتُها kelimelerindeki ها eki tenbih/uyarı edatı olduğu için, münâdanın nahvî hükmü, müzekker için أيُّ kısmındaki ي harfine uygulanırken, müennes için أيَّتُ kısmında ت harfi üzerinde tatbik edilir. Bu kullanımın yer aldığı söz konusu harfi tarifli isimler ise أَيّهَا ve أَيَّتُها kelimelerinin sıfatları olarak görev yaparlar.


يا أيُّها الإنسانُ ما غَرَّكَ بِ ربِّكَ الكَريم /ey insanoğlu, seni Cömert Rabbine karşı aldatan nedir? ayeti kerimesinde (İnfitar suresi, أَيُّهَا ( 6 kelimesi münâdâ olup arkasından gelen الإنسانُ onun sıfatıdır. Aynı şekilde يَا أَيَّتُهَا النَّفْسُ الْمُطْمَئِنَّةُ ارْجِعِي إِلَى رَ بِّكِ رَاضِيَةً مَّرْضِيَّة /ey itminana eren nefis! Râzı olmuş ve kendisinden râzı olunmuş halde Rabbine dön! ayetinde ise أَيَّتُها kelimesi münâdâ olup arkasından gelen النَّفْسُ onun sıfatıdır.


أَيُّهَا ve أَيَّتُها kelimelerinin yer aldığı cümlelerden nidâ edatı isteğe bağlı olarak atılabilir. Vedâ hutbesinin: أيُّها الناسُ، إن ربَّكُم واحد /ey insanlar, Rabbiniz birdir, diye geçen bir cümlesinde olduğu gibi يا nidâ edatı düşürülmştür. Münâdâ kelime mütekellim yâsına ( ي) muzâf olan أبٌ ya da أُم kelimelerinden biri ise يا أُمِّي veya يا أبِي şeklinde nidâ edilebileceği gibi, يا أُمَّتِ
ve يا أَبَتِ diye kullanmak da mümkündür. Kurânı Kerimde çokça başvurulan bu kullanıma misal olarak إِذْ قَالَ يُوسُفُ لأَبِيهِ : يَا أَبَتِ إِنيِّ رَأَيْتُ أَحَدَ عَشَرَ كَوْكَبًا وَالشَّمْسَ


وَالْقَمَرَ رَأَيْتُهُمْ لِي سَاجِدِينَ /bir zamanlar Yusuf babasına şöyle demişti: Ben (rüyamda) onbir yıldız gördüm, ayı da güneşi de bana secde eder halde gördüm, ayeti kerimesi (Yûsuf sûresi, 4) zikredilebilir. Münâdâ kelime müfred mütekellim yâsına ( ي) muzâf olduğunda da yâ ي) ) harfi düşürülür. Düşürülen bu mütekellim yasına bir işaret olmak üzere münâdâ konumundaki kelime kesre harekelenir. Örneklerine Kuranı Kerimde çokça başvurulan bu kullanıma da misal olarak: وَق الَ الرَّسُولُ يَا رَبِّ إِنَّ قَوْمِي اتَّخَذُوا هَذَا الْقُرْآنَ مَهْجُورًا /Elçi de: “Ya Rabbi, kavmim, bu Kuranı terk edilmiş bıraktılar/ona iltifat etmediler” dedi, ayeti kerimesi (Furkân sûresi, 30) misal verilebilir.
Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir)
 

Benzer Konular
Konu Başlıkları Konuyu Başlatan

Medineweb Ana Kategoriler

Cevaplar Son Mesajlar
Arapça 4 Eşvak Hocanın Anlatımıyla Ders Notları MEDİNEWEB nurşen35 Arapça 4 6 22 Şubat 2019 20:53
Arapça 4 Notları 1/4 Ünite Özetleri nurşen35 Arapça 4 10 16 Mayıs 2016 23:36
arapça 4 (5-6-7.ünite) özetleri evvahe Arapça 4 0 21 Mayıs 2014 01:27
Arapça 2 (5-8) ünite özetleri Esma_Nur Arapça2 1 27 Nisan 2012 21:32
Arapça 3 Ünite Özetleri Medine-web Arapça 3 9 03 Nisan 2012 17:06

Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.kaabalive.net Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.medineweb.net Yeni Sayfa 1
.::.Bir Ayet-Kerime .::. .::.Bir Hadis-i Şerif .::. .::.Bir Vecize .::.
     

 

 Medineweb Sosyal Medya Gruplarımız:  Medineweb  Medineweb  Medineweb  Medineweb Medineweb     

  www.alemdarhost.com sunucularını Kullanıyoruz.