Tekil Mesaj gösterimi
Alt 24 Mart 2009, 08:41   Mesaj No:44

Emekdar Üye

Medineweb Emekdarı
Emekdar Üye - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Emekdar Üye isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 16627
Üyelik T.: 11 Şubat 2012
Arkadaşları:2
Cinsiyet:
Yaş:47
Mesaj: 4.081
Konular: 315
Beğenildi:48
Beğendi:0
Takdirleri:149
Takdir Et:
Standart RE: Sevgili Peygamberim 6.Cilt

Efendimiz ve arkadaşları, her adımda biraz daha yaklaşın kılıçlı, mızraklı suvariyi çoktan farketmişlerdi. Ancak Peygamberimizde hiç bir telaş eseri yoktu. O, sallallahü aleyhi ve sellem, Kur'an-ı kerim okuyordu..bir ara şöyle bir dönüp gözucuyla baktılar.

...Ki Süraka, atının başı üzerinden aşarak kumlara yuvarlandı...Ama hırsla atın üzerine fırladı ve yine mahmuzlamaya başladı. O kadar yaklaştı ki, Şanlı Peygamberin tilavetini işitiyordu.

Ebu Bekr, radıyallahü anh, gözyaşlarını tutamaz oldu. Efendimiz süal buyurdular:

-Ey kardeşim niçin ağlıyorsun?

-Ey Allah'ın Resulü! Kendim için asla tasalanmıyorum; endişem sizden yana...

Bütün zaman ve mekânların en üstün kul ve peygamberi sükunetle cevap verdiler.

-Düşmandan dolayı gam çekme; dost bizimledir...

Süraka, saldıracak mesafeye girmişti. Bir nara attı ve:

-Ya Muhammed! Şimdi seni kim koruyacak? diye bağırdı...

Peygamberimiz:

-Cebbar ve Kahhar olan Allah!

Dediler ve ellerini semaya açarak dua buyurdular?

-Ya Rabbi! Bizi düşmanın şerrinden ne ile dilersen O'nunla muhafaza buyur.

...der demez Sürakanın atı diz kapaklarına kadar kuma gömüldü.

İşte bu beklenmedik bir şeydi.

Süraka ne kadar uğraştıysa nafile. Atı kumdan çıkaramıyordu. Hayvan, müthiş şekilde huysuzlanmış; kişneyip duruyordu. Suvari, tarifi mümkün olmayan bir korkuya kapılmıştı. Kendisi de at da terden su içinde kalmışlardı.

Biraz evvel kocaman laflar eden adam şimdi can derdine düşmüştü:

"Ya Peygamber, beddua eder de kendisi atıyla beraber diri diri yere gömülürse"...korkunç bir şey bu. Düşünülmesi bile hayalleri cayır cayır yakan dehşetli bir manzara...

-Pişman oldum... Size hiç bir kötülüğüm dokunmayacak. Çekip gideceğim. Sizi gördüğümü kimseye söylemeyeceğim! N'olursunuz kurtarın beni; ocağınıza düştüm kurtarın...

Bütün insanlığı kurtarmaya gelen merhamet ummanı büyük Peygamber, ufukları yırtan bu yalvarışa dayanamadı:

-Yarabbi. Eğer doğru söylüyorsa halâs eyle...

At, bir iki silkinip zorlandıktan sonra kurtuldu. Hayvanın ayaklarının çıktığı yerden göğe doğru ateş dumanı yüksele yüksele mavi derinlikte eriyip gitti.

Süraka, aziz yolcuların yanına geldi:

-Yanımdaki bütün yiyecekleri size vermek istiyorum. Ayrıca şu oku alın. İlerde benim çobanlarımı göreceksiniz. Onlara bunu göstererek istediğiniz deveyi alabilirsiniz, dedi.

İki cihan sultanı:

-Hepsi senin olsun! İhtiyacımız yok! Müslüman olmadıkça hiç bir şeyini kabul etmeyiz. Bizi gördüğünü gizle yeter.

-Bundan sonra size zarar verecek hiç bir hareketim olmayacaktır. Ayrıca bu tarafa gelmiş isteyenleri de başka yönlere sevk edeceğim. Buna söz veriyorum. Ama bir isteğim var. Bana lütfen bir aman vesikası veriniz ki dilediğim zaman yanınıza gelerek müslüman olabileyim...

Peygamberimizin emriyle Âmir bin Führe bir deri üzerine "Emanname" yazarak Süraka'ya verdi.

.....

Mekke'nin fethinden sonra Resulullah, Huneyn gazasından dönerken Süraka, Efendimize bu "Emenname" ile gelerek iman edecektir.

Peygamberimiz, Süraka, radıyallahü anh'ı kabul ettiğinde:

-Ya Süraka nasılsın? Şu ân Kisra'nın bileziklerini takındığını görür gibiyim, demişlerdir.

O gün Resulullahın bu sözleri anlaşılmamış; Hazreti Ömer zamanında koca İran devleti fethedilip Kisra'nın eşyası ganimet malı olarak Medineye getirildiğinde Süraka, Kisra'nın bileziğini takınırken mucizenin sırrı çözülmüştür.

.....

Süraka, geldiği yoldan geri dönerken bir gurup Kureyşli atlıyla karşılaştı:

-Hey Süraka nereden böyle?

-Şu sizin peygamberle arkadaşlarını arıyorum, malum ya yüz deve mükafat var.

-Bizim Peygamber mi; bizim düşmanımız O. Ee, N'oldu göremedin mi?

-Görmek bir yana, izlerini bile bulamadım. Hadi gerö dönün. Bu tarafta boşa vakıt harcamayın...

.....

Süraka sözünde durmuş ve büyük dâvânın büyük yolcularının rahat nefes almalırına vesile olmuştu.

....

Ebu Cehil, daha sonra Süraka olayını işitince O'nu hicveden bir kıt'a şiir söylemiş; Süraka da bu azgın din düşmanına yine şiirler karşılık vermişti. Keza Hazreti Ebu Bekr, radıyallahü anh, dahi bu tarihi ve unutulmaz vak'ayı bir kaside ile nazmeylemiştir.

....

Sevgili Peygamberimiz ve yol arkadaşları bir zaman gittikten sonra bir çobanla karşılaştılar. Karınları acıkmıştı. Çobandan süt satın almak istediler;

Çoban:

-Sağılacak koyunum yok. Bir keçi var; onun da sütü kalmadı, dedi.

Efendimiz, çobandan keçiyi getirmesini rica ettilir. "Acaba ne yapacaklar" odercesine, çoban şaşkınlıkla hayvanı yanlarına getirdi. Peygamberimiz dua okuyarak keçiyi sağmaya başladı; bir kab doldu. Bunu Ebu Bekr, Âmir ve Abdullah'a içirdiler. Sonra yine sağdılar; bu defa da kendiler içtiler. Çobanın aklı başından gitmişti...

-Kimsin, daha evvel gördüğüm insanlara benzemiyorsun. N'olursun kendini bana tanıt...diye yalvarınca; Peygamberimiz tebessüm ettiler.

-Bir şartla. Kimseye söylemeyeceksin!...

-Söylemeyeceğim...

-Ben, Allahın Resulu Muhammedim...

-Haa! Kureyşin, "dininden döndü" dediği adam.

-Sen onlara aldırma. Nefslerine hoş geldiği için öyle söylüyorlar...

-Ne derse desinler. Şu yaptığını ancak bir Peygamberden sadır olabilir. Bu sebeple Hak Peygamber olduğuna bütün kalbimle şahadet ediyorum...Eğer müsaade ederseniz ben de sizinle gelmek isterim...

Efendimiz:

-Şimdi olmaz. Sonra gelirsin, buyurdular.

.....

Amîm mevkiine vardıklarında Büreyde bin Husayb ve yetmiş akrabası, önce muhalifken; sonra Sevgili Peygamberimizin tatlı diline hayran kalarak Müslüman oldular. Bu yeni Müslümanlar atlıydı... Ve Resulullahın müsaadesi ile hepsi şanlı muhacirlerle iltihak ederek onlarla beraber Medine yoluna devam ettiler.Yatsı namazı bunlarla birlikte geniş bir cemaatle kılındı. Büreyde, o gece Peygamberimizden Meryem Suresinin baş tarafından bir mikdar öğrendi.

.....

Sabah olduğunda Büreyde, radıyallahü anh,:

-Ya Resulallah Medine'ye bayraksız girmeniz uygun olmaz.

Diyerek bembeyaz sarığını çıkarıp mızrağına taktı ve tâ Medine'ye girene kadar kafilenin önünde öylece yürüdü...

...Ve işte ilk İslam Bayraktarı Hazreti Büreyde hakkındaki Peygamber müjdesi:

-Ey Büreyde. Benden sonra bir şehre gideceksin ki orayı kardeşim Zülkarneyn bina etmiştir. O şehre Merv derler. Sen Kıyamette o bölgenin nuru ve oralıların öncüsü olacaksın...

.....

Resulullahın Medine'ye hicret için yola çıktığı işitilmişti. Bu sebeple Ensar, birkaç gündür Medine dışına kadar geliyor ve sıcak iyice bastırana kadar Peygamberin yolunu gözleyip geri dönüyorlardı...

Rabiül evvel ayının sekizinci Pazartesine 622 Miladi senenin 20 Eylül günü kuşluk vakti insanlığın kurtarıcısı Büyük ve Şanlı Peygamber, yol arkadaşlarıyla beraber Medineye bir saat mesafedeki Kuba köyüne girdiler. Hicretin bu birinci Pazartesi Müslümanlar için Hicri Şemsi yılbaşı oldu.

Aynı senenin onaltı Mayısına denk gelen Muharrem ayının birinci gününün Hicri kameri yılbaşı olarak kararlaştırılması ise Hazreti Ömer zamanında olacaktır...

Hicret'de insanlığın baştacı ellidört yaşında bulunuyordu.

Bu seneye "senetül izin" izin yılı denilir.

Külsüm Bin Hidun, radıyallahü anhın evinde konakladılar...

Sevgili Peygamberimiz Kuba'da kaldıkları zaman zarfında Kuba Mescidini yaptırdılar. Temele ilk taşı koyan bizzat kendileri. Bu sebeple Mescid-i Kuba, Kur'an-ı Kerim'de Tevbe Suresi'nin 108. ayeti kerimesinde; "...temeli takvâ üzre atılan mescid" diye övülmektedir.

O Kuba ne kadar bahtiyardır ki ilk mescid kendi toprağında yükselmiştir.

Mekke'de üç gün kalan Hazreti Ali, Emanetleri sahiplerine teslim ettikten sonra gündüz saklanıp gece yol alarak Kuba'ya geldiğinde ayakları şerha şerha yarılmış kanıyordu. Öyle ki Kuba'ya kadar gelmiş, ancak artık Resulullahın huzuruna çıkacak mecali kalmamıştı. Bunu işiten Efendimiz, kendileri Ali, kerremallahü vecheh, efendimize gelerek O'nu göğüslerine bastırdılar ve ayaklarını elleri el sığayarak dua ettiler.

-İnsanların öyleleri vardır ki Allahü teâlâ'nın rızası için nefsini feda eder.

Bekara Suresi 207 Ayeti kerimesinin Hazreti Ali'nin hayatını hiç tereddüt etmeden Peygamberi uğruna kahramanca ortaya koyması üzerine geldiği söylenmiştir.

....

Sevgili Pegamberimiz ve yüz kadar refakatçi bir Cima sabahı Kuba'dan ayrıldılar.

Kuba vadisinde Rânûna denilen yere geldiklerinde vakit öğlendi. Bu esnada Cuma namazı kılmak farz oldu. İlk Cuma namazı bu mevkide kılındı ve ilk hutbe de Resulullah tarafından burada irad buyuruldu:

-Ey insanlar. Hayatta iken ahiretiniz için tedarik görünüz. Cenabı hak, kıyamet günü soracak ki: Sana benim Resulüm gelip de tebliğ etmedi mi? Ben sana mal verdim, sana lütuf ve ihsan ettim. Sen kendin için ne hazırladın? O kimse sağına soluna bakacak bir şey görmiyecek. Önüne bakacak cehennemden başka bir şey görmiyecek. Öyle ise her kim, kendisini velevki yarım hurma ile olsun ateşten kurtarabilecek ise hemen o hayrı işlesin; onu da bulamazsa bari güzel sözle kendini kurtarsın. Zira onunla bir hayra on mislinden yediyüz misline kadar sevap verilir.

.....

Evet; özet olarak ilk hutbe...

.....

İlk hutbeyi okuduktan sonra ikinci hutbeyi buyurdular:

....Allah'a hamd ederim ve ondan yardım isterim. Nefslerimizin şerlerinden ve kötü amellerimizden Allah'a sığındık. Allahın hidayet ettiğine kimse kötülük yapamaz, Allahım istemediğine de kimse hidayet edemez. Kelamın en güzeli kitabullah'dır. Kur'an-ı Kerim, kelamların en güzeli ve en beliğidir.Allahın sevdiğini seviniz. Allahı canü gönülden zeviniz. Allahın kelamından ve zikrinden usanmayınız. Kelamullah, her şeyin âlâsını ayırıp seçer. Amellerin hayırlısını ve kulların güzidesi olan Peygamberleri ve kıssaların iyisini zikreder. Ve haram ve helali beyan eyler. Allaha ibadet ediniz ve O'na bir şeyi ortak koşmayınız. Ondan hakkıyla sakınınız.

Aranızda kelamullah ile sevişiniz. Muhakkak bilmelisiniz ki, Allahü teâlâ ahdini bozanlara gazap eder...

.....

Hutbenin son cümlesi, anlayanlara gerekli işareti veriyor ve "dikkatli olunuz" diyor. Çünkü Ensar, Akabe'de Sevgili Peygamberimiz, Medineye geldiği takdirde O'nu korumak hususunda teminat vermiş ve yemin etmişlerdi. Şayet onlar da bir hata işlerlerse bu kendilerinin de, insanlığın da aleyhine olurdu. Mesele bu çapta hassastı.

.....

Medine eşrafı, Kubaya kadar gelerek Resulullahı karşılayıp "Hoş geldiniz" demişlerdi; şimdi birlikte medine'ye dönüyorlardı. Bunlardan biri de meşhur şair Hasan İbni Sabit, radıyallahü anh'dır. Efendimizin hicretine dair bir kaside yazmış; şükür ve sevinci dila getiren bu şiiri Allah'ın Peygamberine takdim etmişti:

Sizden iyisini görmedi gözler asla

Sizden güzelini doğurmadı analar

Her ayıp ve kusurdan uzak yaratıldınız

Sanki...Nasıl dilediyseniz öyle yaratıldınız.

.....

Medinei Münevverede; aydınlıklar ve ayadınlar beldesinde ahali kadın, erkek, çoluk, çocuk yollara pencereler dökülerek, ağaçlara, damlara çıkarak Resulullahın teşrifini gözlemeye devam ediyorlar.

...bütün şehir tek vücut ve tek kalb olmuştu. Her evde ve herkesde aynı me'ud heyecan hakimdi. Kadirşinas Medineli O'nu, Allah'ın sevgilisini bekliyordu; O'nu bağrına basacak, O'nu başına tac, gönlüne sultan yapacaktı.

.....

-Geliyorlar... İşte... Resulullah geliyor!

Haberi ile Medine ayağa kalktı.

Herkes koştu en temiz urbalarını giydi, çocuklara en yeni kıyafetleri yakıştırıldı, erkekler atlanıp silahlandı...Medine tam bir bayram havasına girdi... Ensar, Medineliler sevinçten ağlıyorlar.

Peygamber devesi Kusva, üzerinde Resuller Resulü sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem olduğu halde ahenkli adımlarla ilerlerken kadın ve çocuklar, bir kaside söylüyorlardı ki belki de o ânı en güzel bu şiir terennüm ve tarif eder. Bir de Enes bin Malik radıyallahü anh'ın şu sözü:

-Resulullah'ın Medine-i Münevvereye girdiği gündendaha güzel ve neş'eli birgün görmedim.

...Evet, Sevgili Peygamberimizi karşılayan bahtiyar insanları dinliyoruz:

TALEAL BEDRÜ

Taleal bedru aleyna

Minseniyyeti-l veda'

Vecebbeşşükrü aleyna

Mâdeâ lillahi de'a



Eyyühel meb'usu fîna

Ci'te bilemril muta'

Ci'te şerraftel medîne

Merhaben yâ hayreda'



Ente şemsun, ente bedrun

Ente nûrun âlâ nûr

Ente misbe hassüreyya

Ya habîbi, ya Rasul



Kadle bisnâ sevbe izzin

Ba'de esvâbı-rrika'

Vereda'nâ sedye mecdin

Ba'de ayyâm-iddeya'



Kalet ehmâru-ddeyâcî

Kulli erbâbil İslâm

Küllü men yetbe' Muhammed

Yenbağî en lâ yüdâm



Veteâhednâ cemîen

Yevme eksemne-l yemîn

Lennehûne-l ahde yevmen

Ve-ttehazne-ssadkadîn



Lestü vallahi neziyyen

Mâ yukasihi-l ibâd

Meşheden yâ necme emnîn

Zû vebâin ve vidâd

************************************************** *********



AY DOĞDU ÜSTÜMÜZE

Nerde kaldın sevgili, gözlerimiz yoruldu

Ufuklar haber verin kanadımız kırıldı...



Kuşlar, yalvarıyoruz, bize müjde getirin

Nerde kaldı sevgili, yüreğimiz kavruldu...



Çıkın damlara çıkın, gözleyin dörtbir yanı

Ey gençler, ey çocuklar bekliyoruz o ânı...



Şu karşı tepelerden ay doğdu üstümüze

Bu ni'met büyük devlet, şükr vâcib oldu bize...



Şükürler olsun Rabbim, nihayetsiz şükürler

Şu karşı tepelerden ay doğdu üstümüze...



Emir ve yasakları insanlara bildirdin

Medine'ye hoş geldin, hoşgeldin safa geldin.



Olmaz olsun şu putlar, cahillikten kurtulduk

Senin yolun ne güzel eskiye pişman olduk.



Bedr doğdu üstümüze; nurlu, parlak, aydınlık

Yırtıldı karanlıklar, hakikati anladık.



Medine Selâma dur, yemin et dönme asla

Tek rehber O'dur ancak sarıl ebedi dosta.



İşte huzurlu günler, şahidsiniz yıldızlar

Tek Rehber Resûlullah sarıl ebedi dosta.

Rahîm Er



Kâinatın Efendisi devesinin üstünde ilerlerken herkes, Kusva'nın yularını tutarak:

-Ya Resulallah, lütfen bize buyurun, diye yalvarıyordu...

Efendimiz:

-Hayvanın yularını bırakınız. Nereye çökerse oraya misafir olacağım. İnsan bineğinin yanında olmalı, diyorlar ve; bir tarftan da kasideler okuyup tef çalarak kendisini karşılayanlara tebessümle mukabele ediyorlar.

-Beni seviyor musunuz?

Bir ağızdan verilen cevap dört bir yanı çınlatıyor.

-Evet!

-Ben de sizi seviyorum.



"Ben de sizi seviyorum" diyerek gönüller alıyorlar. Yüreklere çiçekler serpiyorlar.



Onsekiz bin âlemin efendisini istikbal edenler arasında gözleri görmeyin Hazreti Habibe de var.

Bu hanım, Ebu Süfyan'ın kölesi iken İslâmiyetle şereflenmiş. Ne varki durumdan haberdar olan İslâm düşmanları, O'nu hak yoldan caydırmak için dayanılmaz baskılar yaptılar. Fakat Habibe, radıyallahü anha, bu baskılara kahramanca dayandı. Bir kadındaki bu akıl almaz mukavemet, kâfirleri çileden çıkardı ve sonunda o alçaklığı da işlediler: Mübarek kadının gözlerine kızgın mil çekerek kör ettiler.

Peygamberimizi karşılayanlar içinde işte bu hanım da var. Soruyarlar:

-Gözlerin görmüyor; sen niçin geldin?

Cevap:

-Görmesem de O'nun kokusunu alırım.

İşte sevginin en muazzam örneği...

Sevgili Peygamberimiz O'nun olduğu topluluğa doğru gelirken sâdık mümineyi uzaktan farkettiler ve seslendiler:

-Sende mi buradasın Habibe?

Mucize işte o ân gerçekleşti:

Hazreti Habibe tekrar görür oldu...

.....

Kusva, önce Sehl ve Süheyl ismindeki iki yetime ait olan boş bir arsaya, sonra da bugün türklerin "Eyüb Sultan" dediği Hazreti Halid bin Zeyd Ebu Eyyub El Ensari'nin evine yakın bir yere çöktü. Bu sırada Cebrail aleyhisselam, Peygamberimize gelerek "burada in. Çünkü herkes kendisine misafir olacağın ümidi ile evini süslerken. Halid, "ben fakiri; benim evime gelmez ki" diyerek mahzun olmuş ve tevazu göstermişti haberini verdi. Peygamberimiz deveden inerek "Menzilimiz inşaallah burasıdır" buyurdular. Gönlü kırık mümin, koşup devenin semerini aldı ve Efendimizi buyur etti; Zeyd İbni Harise, radıyallahü anh, Hazreti Halid'e yardım ediyor. Ensarın büyüklerinden Es'ad İbni Zerare, radıyallahü anh, da Kusvayı alıp götürdü. O'nun bindiği hayvanın yemine, tımarına bakmak değil; o mubarek hayvanın bastığı toprağı öpmek bile ne büyük nasip.

.....

Resulullahın misafir kalacağı evi devenin bulmuş olması sebebi ile Ensar'dan kimsenin kalbi incinmedi. Zaten, Ebu Eyyub El Ensari Halid Bin Zeyd, Neccaroğullarından idi; yani hayrül beşerin dayılarından... Efendimiz evin alt katında kalmak istediler. Ancak Hazreti Halid ile hanımı:

-Ya Resulallah biz, üst katta senin başının üzerinde nasıl geziniriz; bu imkânsız bir şey, diyerek yukarı çıkması için çok yalvarıp dil döktüler.

Peygamberimiz:

-Ensar beni ziyarete gelecektir. Giriş kat daha rahat olur.

Dedilerse de ev sahiplerini memnun etmek için üst kata geçtiler...

O gün Medineliler bölük bölük gelip Allah'ın Resulünü ziyaret ettiler; sohbeti ile bereketlendiler. Nurlu nazarları ile ak-pak oldular; yüksek derecelere kavuştular.

...Biri daha ziyaret etti: Abdullah İbni Selâm isminde bir yahudi alimi. Bi şahıs, dikkatle efendimizin yüzüne baktı ve şu sözlerle imana geldi:

-Bu güzel yüzün sahibi elbette muhbiri sadık/doğru habercidir. Şahid olun ki Abdullah İbni Selâm da Müslüman oldu...

.....

Onlar,

Kelime-i Şahadet için,

Kelime-i Tevhid için

Namaz için,

Oruç için,

Haç için,

İslâmiyet için,

Bizler için,

Allah için,

Hicret ettiler

Onlar, zahmetine katlanmamış olsaydı, Hicreti yaşamamış bir dünya hâlâ ilkel şartlarda bocalayıp dururdu.

.....

Onlar, Mekke'den Medine'ye hicret ederek bize îmânımızı armağan ettiler...

Onlar, küfürden ve kâfirlerden hicret ettiler.

Ne mutlu nefs Mekkesinden, kalb Medinesine sürekli hicret edenlere.

Günahın çekiciliğinden hicret ederek sıddıklar ve şehidler derecesine kavuşanlara ne mutlu...
Alıntı ile Cevapla