Medineweb Forum/Huzur Adresi

Medineweb Forum/Huzur Adresi (https://www.forum.medineweb.net/)
-   Arapça 4 (https://www.forum.medineweb.net/562-arapca-4)
-   -   Arapça 4 tüm ünite özetleri (eşvak hocanın videolarından alınan notlardır) (https://www.forum.medineweb.net/arapca-4/28907-arapca-4-tum-unite-ozetleri-esvak-hocanin-videolarindan-alinan-notlardir.html)

Medineweb 15 Nisan 2014 20:08

Arapça 4 tüm ünite özetleri (eşvak hocanın videolarından alınan notlardır)
 
1.ÜNİTE


1ve2 sayılarında müzekkerlik müenneslikte uyum vardır.temyiz yoktur.sıfat yada muzaaftır.

3-10 arası zıtlık vardır.müzekkere müennes,müennese müzekker gelir.cemi olacak,mecrur olacak.

11-19 sayı fetha üzere mebni olmalıdır.temyiz müfred,mansub,nekra olacaktır..


UKUD (katlar) temyiz=müfred,mansub,nekra olacak.katlar her zaman müzekkerdir.müennes müzekker uyumu yoktur.

ATIFLAR= vav harfi ile sayıların arası birleştirilir.

Örnek: ___ sayı vav harfi sayı ____

en başta verilen ile vavdan sonraki arasında uyum aranır...



23,29..............33,39.........43,49...........a rası olanlarda zıtlık aranacak.temyiz:müfred,mansub olacak

Örnek: ____ sayı ,vav harfi, ____

ilk boşluktaki müzekker olursa atıf harfi olan vavdan sonraki sayı müennes olacak..yani ikisi arasında zıtlık aranacak..



__________________________________________________ __________________________________

A) 1'den 3 e kadar olan sayılar müfreddir.
3'den 10'a kadar olan sayılarda sayı sayıldığının tersine gelir.yani sayılan müzekkerse sayı müennes,sayılan yani temyiz çoğul olarak gelir ve izafetle mecrur olur..

اِشْتَرَيتُ خَمْسَةَ كُتُبٍ

5 kitap


B)MÜREKKEB: 13 den 19 a kadar müzekkerlik müenneslik bakımından sayıların alınır.onluk olan kısım temyize uyar.

ÖRNEK :
ثَلاثَ عَشْرَةَ طِفلَةً
1 lik kısım eril.10 luk kısım dişil olmak zorundadır.


ثَلاثَةَ عَشرَ طِفلاً
bunlar 13 den 19 kadar tekil.(daima müfret mansubdur)





11 ve 12 sayılarında sayılan sayıyla uyum içindedir.(hepsi ya müennes olacak yada müzekker)



C)UKUD SAYI: 20,30,40,50,......90 hem müzekker hem müennes için ortak kullanılır.

خَمسُۉن

NOT: nasb ve cer halinde bu sayılardaki vav harfi ya harfine dönüşür

جاَء عِشرُۉنَ طِفْلاً
ref hali

رَاَيتُ عِشرِينَ طِفْلاً
nasb hali

َسَلَّمْتُ علي عِشرِيْن طِفْلاً
cer hali


D)MATUF SAYI: 21 den 99 a kadar olan sayılardır. 1 ve 2 hariç küçük rakamlar müzekkerlik ve müenneslik açısından temyizin tersi gelir.aynı mürekkebdeki gibi aradaki fark büyük kısım olan ukud değişmez..


جاَ ء ثَلاثَةَ و عِشْرُونَِ طالِبً


100-1000 arasındaki sayılar (100 ve 200) dışındakiler birleşiktir.ikinci bölüm sayıldığından mecrurdurlar.bu sayılar müzekker ve müennes için ortak kullanılırlar


NOT: كَمْ ve كَاَيَّ soru edatlarından sonra gelen isimler de temyizdir..
Örnek كَمْ كِتاَبً عِندَكَ


temyiz her zaman nekra ve mansubdur bir isimdir.yani şifresi çift üstündür.
çeşitleri:
eğer sınavda nerde temyiz kapalılığı aranıyorsa orda çift üstün gerekiyor.
temyiz her zaman mansubdur nekra olur ama min harfi ceri ile mecrur olur.
eğer muzaf olursa tek üstün alır.




bunlar videoları izlerken aldığım notlar..şimdi keşke daha çok not tutsaymışım diyorum size daha fazla yardımcı olmak isterdim ama bunlarda işinize yarar inş.

Medineweb 15 Nisan 2014 20:29

Cevap: Arapça 4 tüm ünite özetleri (eşvak hocanın videolarından alınan notlardır)
 
2.ÜNİTE

1) ﻻ'İ NAFİYE: muzari fiile olumsuz geniş zaman anlamı verir.ve irab yönünden fiilde herangi bir değişiklik yapmaz.

ﻻ'i nahiye : yasak ifade eder.muzari fiili cezm eder.

beddua ve dua sı : olumsuzluktan başka bşey yapmaz

2: لن :devamlı muzariden önce gelir.nasb eder.olumsuz gelecek...

3: لمّ : devamlı muzariden önce gelir..olumsuz geçmişe çevirir..cezm eder.

4: لمّا : daima muzariden önce gelir.olumsuz geçmişe çevirir.(olumsuzluk mutlaktır)

5: ليس : ismini ref haberini nasb eder.sadece isim cümlesini olumsuza çevirir.nakıs mazii fiildir.

6: ما : hem ismi hem fiili olumsuzlaştırır..geçmişi olumsuza çevirir..isim cümlesine gelirse ismini ref haberini nasb eder..(isim cümlesinde ﻻ olmaması lazım)

7: ان : anlamı ''değil''dir.haberi isimden önce gelmemelidir.cümlede إﻻّ olamamalıdır.

8: ismi ve haberi nekra olmalıdır.anlamı ''değil''dir.haberi isimden önce gelmemelidir. cümlede اﻻّ olmamalıdır.

9: ﻻتَ : ismi ve haberi zaman ifade eden isimler olmalıdır.hem ismi hem haberi aynı cümlede olmamalıdır.


NOT: ليس ye benzeyen olumsuzluk harfleri : اِنْ ,ما ,ﻻ,ﻻتَ

azranur 15 Nisan 2014 20:54

Cevap: Arapça 4 tüm ünite özetleri (eşvak hocanın videolarından alınan notlardır)
 
Allah razı olsun.

Medineweb 16 Nisan 2014 16:15

Cevap: Arapça 4 tüm ünite özetleri (eşvak hocanın videolarından alınan notlardır)
 
3.ÜNİTE


istisna edatından sonra gelen ismi,öncesinde geçen ifadenin hükmünden hariç tutmaya istisna denir.

3 temel öğeden oluşur.
1.istisna edatı: kullanılan edattır. إﻻّ,سوى,غَير
2.müstesna minh:istisna edatından sonra gelen isimdir.
3.müstesna: istisna edatından önce gelen isimdir.

örnek : جاء الطُّلاّبُ إﻻّخالِدً ( halid den başka öğrenciler geldiler)
halid müstesna
illa istisna
tullab müstesna minh


1-إﻻ : bu edattan sonra gelen kelimenin irabı cümlenin durumuna göre değişir.
ya olumlu=daima mansub
ya olumsuz=ya mansub yada müstesna minhuya uyar
yada olumsuz olup müstesna minhu nun zikredilmemiş bir durumda cümledeki yerine göre hareke alır.
(fetha da ikillerde ya nun alır ين )

NOT : müstesna minhu olmayan cümleler olumsuzdur..

2. سوى,غَير : bu iki edat illa dan sonra gelen müstesnanın irabını alır.illadan sonraki müstesna mansubsa mansub,merfuysa merfu,mecrursa mecrur olur.
  • سوى nın harekesi değişmez.
  • bu iki edattan sonra gelen mecrur gelir


3.حاشا،عدا،خلا :
bunlar harfi cer olurlar
fiil olurlar

bunlar ما ile gelirse müstesna mutlaka fetha olur.



muttasıl istisna: müstesna minhu ile müstesna aynı cinstense muttasıl istisna olur.

munkatı istisna : müstesna minhu ile müstesna farklı cinstense munkatı istisna olur.

mustağrak istisna : müstesna minhu nun zikredilmediği istisnalardır.

Medineweb 16 Nisan 2014 16:47

Cevap: Arapça 4 tüm ünite özetleri (eşvak hocanın videolarından alınan notlardır)
 
4.ÜNİTE

yaklaşma fiili: mukarebe=neredeyse

umut : reca

başlama : şuru


mukarebe= neredeyse , az kalsın gibi anlamlardadır..kelimeleri = كاد،كرب،أوشك
bu üç kelimeden sonra mutlaka fail gelir.failden sonra mutlaka muzari fiil gelir.
(arkadaşlar bu cümleye çok dikkat edin sınavda bu kelimelerden sonra mazi verirlerse direk yanlış şık odur.bizde çıkmıştı..bu 3 kelimeden sonra muhakkak muzari fiil arayın anlamını bilmenize gerek yok sadece maziyle muzariyi ayırdedin yeterli)


كاد حَسَنٌ يَبْكي
يَبْكي :kade nin haberi
حَسَنٌ : kadenin ismi
كاد :yaklaşma fiili


kadenin ismi müennes olunca كادت olur ( ta alır)
kadenin ismi çoğul gelirse كاد de çoğul olur


كرب : bu fiil çekimsizdir.muzarisi yoktur.


أوشك : hem mazi hem muzarisi aynıdır.haberin başında çoğunlukla ان bulunur.


RECA: عسى ، حرى، اخْلَولَقَ bu üç kelimeninde sadece mazisi kullanılır.ve haberinin başında ان bulunur.

عسى : haberi olan muzarinin başında ان bulunur.
diğer iki kelime pratikte pek kullanılmaz.

NOT: عسى dan sonra hemen ان gelirse haberi olmaz.

ŞURU: اَخَذَ، جَعَلَ ، بَدَاَ ، شَرَبَ ، إبْتَدَا ، طَفِق، انْشَأ، هبَّ
bunlardan sonra mutlaka fail+muzari fiil gelmesi lazım

Medineweb 16 Nisan 2014 16:56

Cevap: Arapça 4 tüm ünite özetleri (eşvak hocanın videolarından alınan notlardır)
 
bu haftaki sınav ilk 4 üniteydi diğer üniteleri de yavaş yavaş eklerim inş.

kısa notlar biliyorum ama yinede sizler için faydalı olur umarım..kolaylıklar dilerim sınavınızda.Allah yardımcınız olsun

Medineweb 21 Mayıs 2014 15:32

Cevap: Arapça 4 tüm ünite özetleri (eşvak hocanın videolarından alınan notlardır)
 
5.ÜNİTE




şart cümleleri 3 kısımdan oluşur:
  1. şart edatı
  2. şart fiili
  3. şartın cevabı
1.tek muzari fiili cezm eden edatlar 4 tanedir.bunlarda şartın cevabı bulunmaz

ﻻ i nahiye,emir ﻻ ı, لما , لم

A) لم (ahdi mutlak) geri dönüşü olmayan olumsuzluktur.muzari fiilin sonunu cezm eder.anlamını geçmişe çevirir.ikillerde ve çoğullarda sondaki nunlarını düşürür.sadece هن ve انتن gb. mebni olanların harekesini değiştirmez.

yektubne ve tektubne olanlarda sonlarındaki nun düşmez.


B) لما (ahdi mustağrak) hala,henüz,daha gb.ifadeler verir.sonunu cezm eder.ikil ve çoğullarda sondaki nunu düşürür.


C) emir ﻻ ı : emir ifade etmek için kullanılır.çoğunlukl muzarinin ğaib ve üaibe siyğalarının başına gelir.mutekellime azda olsa gelir.

bu normal halde esre olur.ama kendisinden önce ،ف،وثم gelirse la sakin olur cezimli okunur.

D) nahy sı:bir işin yapılmamasını isteyince kullanılır.





2.fiili cezm eden şart edatları:

إنْ

...se, ...sa


إنْ تَقْرَأْ تَفْهَمْ.
Okursan anlarsın.

إنْ يَكْتُبْ درْسَهُ آخُذْ إلَيْهِ زَهْرَةً.
Dersini yazarsa ona bir çiçek alırım.


إِنْ تَعْجَلْ تَنْدَمْ.
Acele edersen pişman olursun.

مَنْ

kim ...se, ..sa


مَنْ يَقْرَأْ كَثِيراً يَنْجَحْ.
Kim çok okursa başarır.
مَنْ يَكْتُبْ دَرْسَهُ أذْهَبْ مَعَهُ إلى الحَدِيقةِ.
Kim dersini yazarsa onunla bahçeye giderim.
مَنْ صَبَرَ ظَفَرَ.
Kim sabrederse zafer kazanır (Hadis).
مَنْ يَصْبِرْ يَظْفَرْ.
Kim sabrederse zafer kazanır.
مَا

ne ...se, ...sa


ماَ تَفْعَلُوا مِنْ خَيْرٍ يَعْلَمْهُ اللَّهُ.
Ne iyilik yaparsanız Allah onu bilir.

مَا يَكْتُبْ مِنْ دَرْسِهِ يَفْهَمْهُ جَيِّداً.
Dersinden ne yazarsa onu iyi anlar.

مَهْمَا

her ne...se, ..sa


مَهْماَ تَفْعَلْ أَفْعَلْ.
Her ne yaparsan onu yaparım.

مَهْمَا تَكْتُبْ مِنْ دَرْسِكَ أَكْتُبْ أَنَا أَيْضاً.
Dersinden her ne yazarsan ben de yazarım.

أيُّ

hangisini, neyi, kimi ..se, ...sa[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]


أَياًّ تَحْتَرِمْ أَحْتَرِمْ.
Kimi sayarsan sayarım.


أَياًّ تَكْتُبْ أَكْتُبْ.
Neyi, hangisini yazarsan yazarım.

أَيُّمَا

kimi, hangisini ...se, ...sa


أَيُّمَا تَكْتُبْ إلى الْوَرَقَةِ أَقرَأْهُ.
Kağıda kimi yazarsan onu okurum.

أَيْنَمَا – أَيْنَ

her nerede, nereye ...se


أَيْنَمَا تَجْلِسُوا نَجْلِسْ هُنَاكَ.
Her nerede oturursanız orada otururuz.

تَذْهَبْ أَصْحَبْكَ. أَيْنَماَ (أَيْنَ)
Nereye gitsen sana arkadaşlık ederim.

حَيْثُمَا

her nereye ..se


حَيْثُمَا يَنْزِلِ الْمَطَرُ لاَ يُذْهَبْ هُناَكَ.
Nereye yağmur yağarsa oraya gidilmez.


حَيْثُمَا تَذْهَبْنَ أَحْضُرْ هُنَاكَ.
Her nereye giderseniz oraya gelirim.

أَنَّي

her nereye, her nasıl ...se


أَنَّي تَذْهَبْ أَذْهَبْ.
Nereye (her nasıl) gidersen giderim.

أَنَّى تَكْتُبْ أَكْتُبْ.
Nasıl yazarsan ben (de öyle) yazarım.


إذْمَا – إِذاَماَ

her ne zaman ...se



إِذْماَ تَذْهَبوُا نَذْهَبْ.
Her ne zaman giderseniz gideriz.


إذاَمَا تَكْتُبْ تَحْفَظْ.
Her ne zaman yazarsan ezberlersin.


مَتَى
her ne zaman ...sa



مَتَى تَكْذِبْ يُعْلَمْ.
Ne zaman yalan söylersen bilinir.


مَتَى تكْتُبْ أقْرَأْ.
Her ne zaman yazarsan okurum.


كَيْفَماَ

her nasıl ...se



تَضْرِبْ يَضْرِبْ. كَيْفَماَ
Nasıl vurursan öyle vurur.


كَيْفَماَ تَتَكَلَّمْ أَتَكَلَّمْ[4].
Sen nasıl konuşursan öyle konuşurum.

Medineweb 21 Mayıs 2014 16:01

Cevap: Arapça 4 tüm ünite özetleri (eşvak hocanın videolarından alınan notlardır)
 
6.ÜNİTE


GAYRI MUNSARİF: cer ve tenvin kabul etmeyen isimdir.ref hali ötre ile nasb ve cer hali üstün iledir.


Arapçada isimler sonlarına kesre ve tenvin alıp almama bakımından 2 ye ayrılır.
1.munsarif : irab harekelerinin hepsini gerektiği durumlarda alabilen isimlerdir.ötre de fetha da kesra da tenvin de alırlar.

2.gayrı munsarif: ref halinde ötre,nasb ve cer halinde üstün alırlar.(tenvin almazlar)
bunlar 3 bölümde incelenirler.
  • alemler
  • sıfat olanlar
  • sıygatı müntehil-cumu (son cemi kipi)yapısında olan cemiler.
Alem: başka dilden arapçaya geçen kelimelerdir.(ismail,israfil,istanbul,londra)
a) bayan isimleri 3 harften fazla olursa gayri munsariftir.
b) erkek ismi olupda müenneslik ta sı taşıyanlar gayrü munsariftir.
c)alem ve sonunda ان bulunanlar gayri munsariftir.
d) alem ve fiil vezninde olanlar,fiile benzemeyen isimler ( ehmede,eğrece gb) gayri munsariftir.
e) ُُُُفعََل fuele kalıbında olanlar gayri munsariftir.
f) sonunda اء ve ى bulunanlar gayri munsariftir.



SIFAT OLAN GAYRİ MUNSARİFLER

فعال (fuel),مفعل (mefel) kalıbında olanlardır.
a) birer,dörder,yedişer,onar olan sıfatlar.
b)müennesi فعلى vezninde olan فعلان veznindeki sıfatlar.
c) müzekkeri افعل vezninde olan
d) bütün renkler gayri munsariftir.

Medineweb 02Haziran 2014 19:44

Cevap: Arapça 4 tüm ünite özetleri (eşvak hocanın videolarından alınan notlardır)
 
7.ÜNİTE ÖZETİ

Teid(pekiştirme): manayı kuvvetlendirmek için kullanılır,irab bakımından müekkid yani tekid müekkede 8birinci söze) tabidir.

tekid 2 ye ayrılır.


1-lafzi te'kid
2-manevi te'kid

1: muhatab tarafından sözümüzün yanlış anlaşılmaması için sözün aynen veya eş anlamlısıyla tekrarlamaktır.harfin,fiilin,ismin hatta cümlenin tekrarı ile olur.

1- Lafzi Te’kid: Kelime tekrarıyla olur. Harf, isim veya fiil tekrarlanarak anlamı kuvvetlendirilmiş olur. Mesela: اَلدَّرْسُ سَهْلٌ سَهْلٌ “Ders kolaydır kolay.”cümlesinde 1. سَهْلٌ haber, 2. haber te’kiddir.


2- Manevi (Anlamla ilgili) Te’kid: Bu te’kid çeşidi belli başlı isimlerle yapılır. Bunların en çok kullanılanları şunlardır: كُلٌّ ، نَفْسٌ ، عَيْنٌ ، جَمِيعٌ ، كِلاَ ، كِلْتَا
Bu isimlerin te’kid ifade etmesi için sonlarına te’kidi yapılan ismin yerini tutan bir muttasıl zamir birleşir. Manevi te’kid kelimeleri, fiilleri ve harfleri te’kid etmez, sadece isimleri te’kid eder
Örnekler:
جَاءَ الطُّلاَّبُ كُلُّهُمْ Öğrencilerin hepsi geldi.
قَرَأْتُ الْكِتَابَ كُلَّهُ Kitabın hepsini okudum.
جَاءَ الْمُعَلِّمَانِ كِلاَهُمَا Her iki öğretmen geldi.
ذَهَبَتِ الْمُمَرِّضَتَانِ كِلْتَا هُمَا إِلَى الْمُسْتَشْفَى Her iki hemşire de hastaneye gitti.
سَلَّمْنَا عَلَى الْأَصْدِقَاءِ جَمِيعِهِمْ Arkadaşların hepsine selam verdik.
أَكْرَمَ عَلِىٌّ صَدِيقَةُ نَفْسَهُ الشَّاىَ Ali bizzat arkadaşına çay ikram etti.
أَكْرَمَتْ زَيْنَبُ عَائِشَةَ عَيْنَهَا الشَّاىَ Zeynep bizzat Aişe’ye çay ikram etti.

Medineweb 02Haziran 2014 19:56

Cevap: Arapça 4 tüm ünite özetleri (eşvak hocanın videolarından alınan notlardır)
 
8.ÜNİTE ÖZETİ

Bedel

Arapçada bir kelime veya ifadenin ardından, bazen onun aynı olan, bazen bir kısmını, bazen de ona ait bir özelliği açıklayan başka bir kelime veya ifade daha kullanılır. Buna Arapçada bedel denir. Meselâ " قَرَأْتُ الْكِتابَ " (Kitabı okudum) deriz. Bu ifadeden genel manada kitabın okunduğu anlaşılmaktadır.

Ancak ne kadarının okunup okunmadığı konusundaki tereddütü ortadan kaldırmamaktadır. Burada ا لْكِتاب lafzının peşine نِصْفَه kelimesini getirerek قَرَأْتُ الْكِتابَ نِصْفَه " " (Kitabın yarısını okudum) dediğimizde eklediğimiz bu kelime manaya daha da açıklık getirmekte, diğer ihtimalleri ortadan kaldırmaktadır. İşte bu eklenen kelimeye Arapçada bedel denmektedir.

Türkçede buna benzer ifadeler için açıklayıcı, açıklama cümlesi vb. terimler kullanılmaktadır. Yine Türkçedeki ünvan gruplarından sonra gelen isimler de Arapçadaki bedel konusunun bir kısmına karşılık olmaktadır.

Doktor Ahmet usta bir doktordur. ( (الطبيبُ أحم د طَبِيبٌ مَاهِرٌ

Şoför Hasan güvenilir bir şofördür. ( (السَّائِقُ حَسَ ن سَائِقٌ أَمِينٌ

Örneklerde de görüldüğü gibi ünvânlardan sonra gelen isimler kelimenin manasına açıklık getirmektedirler ve iki kelime tam olarak birbirinin yerini tutmaktadır.
Bedel Dil Bilgisi

Arapçada bedel tevâbi konusu içerisinde yer almaktadır. Tevâbi sıfat, tekit, atıf ve bedelden oluşmakta olup, bir ismin peşinden gelerek onun irâbına tâbi olan kelimeleri ifade etmektedir. Bunlar irâb yönünden bağımsız değillerdir. Önceki isim merfû ise tevâbiden olan kelime de merfû, mansûbsa mansûb ve mecrûrsa mecrûr olur. Önceki isme metbû, peşinden
gelen isme de tâbi adı verilir. “Tâbi olanlar” manasına gelen tevâbiden birisi de bedeldir.

Bedel, öncesinde geçen kelimenin irâbına tâbi olan lafızdır. Bedeldeki amaç, öncesindeki kelimenin manasını açıklamak ve onu pekiştirmektir. Buna bedel denmesinin sebebi ise adından da anlaşılacağı üzere, öncesindeki kelimenin yerini tam olarak doldurabileceğinden dolayıdır. Bir cümlede öncesindeki kelimeyi kaldırarak onun yerine bedelini koyduğumuzda manada
herhangi bir noksanlık meydana gelmez. Bedelli bir ifadede asıl maksat bedel olan kelime olup, öncesindeki kelime ise ona bir hazırlık olarak zikredilmektedir.

Bedelin Ögeleri

Bedelin iki temel ögesi bulunmaktadır: Mübdelün minh ( مُبْدَلٌ مِنْهُ ) ve bedel ( .(بَدَلٌ قَرَأْتُ الْمَقَالَةَ خمُسَهَا Makalenin beşte birini okudum.

1. Mübdelün minh: Bedelden önce gelen isim olup, bedel bu isme tâbi olur. Mübdelün minh fâil, mefûl ya da benzeri bir öge olur.

2. Bedel: Mübdelün minhden sonra gelip ona tâbi olan lafızdır.

Bedelin Çeşitleri

Bedel ile mübdelün minh arasındaki bütünparça ilişkisi dikkate alınarak bedel dörde ayrılmıştır.

1. Bedelülkül minelkül (bedeli mutâbık). ( (بَدَلُ الكُلِّ مِنَ الكُلِّ – البَدَلُ الْمُطَاِبقُ

2. Bedelülbaz minelkül.( (بَدَلُ البَعْضِ مِنَ الكُلِّ

3. Bedelüliştimâl. ( (بَدَلُ الاِشْتِمَالِ

4. Bedeli mübâyin. ( (البدلُ الْمُبَايِنُ

1. Bedelülkül minelkül (bedeli mutâbık)

Bedel ile mübdelün minhin aynı şey ise bu tür bedele bedeli kül veya bedeli mutâbık denir.

حَضَرَ صَدِيقُكَ حَسَنٌ . Arkadaşın Hasan geldi.

رَأَيْتُ صَدِيقَكَ حَسَنًا. Arkadaşın Hasanı gördüm.

سَلَّمْتُ عَلَى صَدِيقِكَ حَسَنٍ . Arkadaşın Hasana selam verdim.

Yukarıdaki üç örnekte de صَدِيقُكَ kelimesi mübdelün minh, حَسَنٌ kelimesi de bedeldir. Bedel, mübdelün minhin aynısı olduğu için buna bedeli kül denir. İrâb yönünden de حَسَنٌ lafzı, صَدِيقُكَ lafzına uymuş, birincide her ikisi de merfû, ikincide mansûb, üçüncüde de her ikisi de mecrûr olarak gelmiştir. Mübdelün minh ilk cümlede fâil iken, ikinci ve üçüncülerde ise mefûlün bih
olarak gelmiştir.

جَاءَ أَخُوكَ حُسَيْنٌ . Kardeşin Hüseyin geldi.

نَصَرْتُ أَخَاكَ حُسَيْنًا. Kardeşin Hüseyine yardım ettim.

مَرَرْتُ بِأَخِيكَ حُسَ ين. Kardeşin Hüseyine uğradım.

Yukarıdaki üç örnekte ise أَخُ kelimesi irâbını harf ile aldığı için ref hâli vâ ile, nasb hâli elif ile ve cer hâli de yâ ile gelmiş, bedel olan حُسَ ين lafzı da irâb yönünden ona uymuştur.
2. Bedelü’lbaz mine’lkül ( (بَدَلُ البَعْضِ مِنَ الكُلِّ Bedel, eğer mübdelün minhin bir parçası ise buna bedeli baz denir.

قَرَأْتُ الكِتَابَ نِصْفَه. Kitabın yarısını okudum.

أَكَلْتُ الرَّغِيفَ بَعْضَه. Ekmeğin bir kısmını yedim.

حَفِظْتُ القرآنَ ثُلُثَه. Kur’an’ın üçte birini ezberledim.

Yukarıdaki üç örnekte de bedel, mübdelün minhin bir parçasıdır ve irâb yönünden ona uymuş, her üçü de nasb konumunda fetha ile gelmiştir.
3. Bedeli iştimâl ( (بَدَلُ الاِشْتِمَال Bedel, mübdelün minhin bir parçası değil de ona ait bir özellik ise buna da bedeli iştimâl denir.

أَعْجَبَنِي الطالبُ أَدَبُه. Öğrencinin terbiyesi hoşuma gitti.

سَرَّنِي محمودٌ عِلْمُه . Mahmud’un ilmi hoşuma giti

أُعْجِبْتُ بِزَيْدٍ خُلُقِهِ . Zeyd’in ahlakı hoşuma gitti.

Yukarıdaki üç örnekteki bedel, mübdelün minhin bir parçası değil, ona ait birer özellik olup, irâb yönünden ona uymuştur.
قَرَأْتُ القرآنَ نِصْفَه. Kur’ân’ın yarısını okudum.

قَرَأْتُ السورةَ نِصْفَها. Sûrenin yarısını okudum.

رَأَيْتُ الطُّلاَّبَ أَكْثَرَهم. (Erkek) öğrencilerin çoğunu gördüm.

رأيْتُ الطالباتِ أَكْثَرَهُنَّ . (Kız) öğrencilerin çoğunu gördüm.

أَعْجَبَتْنِي الطالبةُ عِلْمُها. Öğrencinin bilgisi hoşuma gitti.

Yukarıdaki dört örnek de bedeli baza aittir. Bunlara bakıldığında birincide mübdelün minh müfred müzekker olduğu için bedelde ona ait olan zamir de müfret müzekker; ikincide mübdelün minh müfred müennes olduğu için ona dönen zamir de müfred müennes gelmiştir. Üçüncü örnekte mübdelün minh cemi müzekker, dördüncüde de cemi müennes olarak gelmiş, bedelde onlara dönen zamir de uygun bir şekilde gelmiştir. Aynı durum bedeli iştimâl için de geçerlidir.

Ayrıca bedeli baz ve bedeli iştimâl Türkçe’ye sanki bedel muzâf, mübdelün minh de muzâfun ileyhmiş gibi tercüme edilirler. أَعْجَبَنِي الطالبُ أَدَبُه. Öğrencinin terbiyesi hoşuma gitti.

أَعْجَبَنِي الطالبُ قَمِيصُه. Öğrencinin gömleği hoşuma gitti.

حَفِظْتُ سُورَةَ الفَتْحِ نَصْفَهَا. Fetih sûresinin yarısını ezberledim.

4. Bedeli Mübâyin. ( (البَدَلُ الْمُبَايِنُ

Bir sözde unutma, hata vb. bir sebepten dolayı bir kelimenin peşinden asıl kastedilen kelimenin kullanıldığı bedel türüdür. Yazı dilinde değil de konuşma dilinde görülür. Ancak dikkatli ve fasih konuşmalarda rastlanmaz.

جَاءَ الأسْتَاذُ الطالِبُ . Hoca geldi, hoca demişim öğrenci.

أَكَلْتُ خُبْزًا لحَْمًا. Ekmek yedim, ekmek demişim et.

أَخَذْتُ كِتَابًا قَلَمًا. Kitap aldım, kitap demişim kalem.
Yukarıdaki üç örnekte ise bedel, mübdelün minhin ne tamamı, ne onun bir parçası ne de ona ait bir özelliktir. Sadece yapılan yanlışı düzeltmek amacıyla zikredilmiştir.

Fasih konuşanların dilinde ise araya بَلْ bağlacı getirilerek yanlış düzeltilir.

حَضَرَ المهندسُ بَلِ الطبيبُ . Mühendis geldi, yok, doktor (geldi).

Medineweb 02Haziran 2014 20:09

Cevap: Arapça 4 tüm ünite özetleri (eşvak hocanın videolarından alınan notlardır)
 
9.ÜNİTE


Taaccüp üslubu aşırı beğeni, hayranlık ve takdir eksenli kullanıldığı gibi şaşırma, tiksinti ve hoşnutsuzluk durumlarını ifade etmek için de kullanılır. Mesela, ! ما أجمَْلَ السَّماَء /sema ne kadar da güzel! cümlesi beğeni durumu için; ما أقْبَحَ الكَذِبَ ! /yalan ne kadar da kötü! cümlesi ise tiksinti ve hoşnutsuzluk durumu için örnek verilebilir. Bu gibi durumları dile getirmek üzere
Arapçada çok farklı cümle kuruluşları ve kalıp ifadeler söz konusudur.


Kiyasi/kurallı yolla elde edilen cümleleri Taaccüp Fiilleri, bunun dışında kalanları ise Taaccüp Kalıpları başlıkları altında ele alacağız. 1. Taaccüp Fiilleri: Taaccüp fiilleri ile, sarf/kelime bilgisinde işlenen ve biri: ما أَفْعَلَه diğeri de أَفْعِلْ بِهِ şeklinde özetlenen kalıplar kastedilir. Fiiller doğrudan bu kalıplara sokularak taaccüp anlamı elde edildiği için bunlara doğrudan taaccüp kalıpları diyebiliriz. Zira Arapçada beğeni ve hoşnutsuzluk anlamlarının doğrudan ifade tarzı bu iki kalıpla gerçekleşir.


Dildeki en yaygın kullanım da budur. Bu kalıpların her ikisi de aynı anlamı ifade eder. Örnek üzerinde ifade edecek olursak; ! ما أجمَْلَ الأ دَبَ /edep ne kadar da güzel! cümlesi ile; ! أجمِْ لْ بِالأَدَبِ /edep ne kadar da güzel! cümlesi arasında anlamca hiçbir fark yoktur.


Dikkat edilirse her iki kalıp üçer unsurdan oluşmaktadır. Birinci kalıp; taaccüp ما sı, أَفْعَلَ vezninde taaccüp fiili ve müteaccebün minh (beğenilen ya da hoşlanılmayan) denilen ve daima mansûb olan isimden oluşmaktadır.


İkinci kalıp ise; أَفْعِلْ vezninde taaccüp fiili ve aynı şekilde müteaacebün minh denilen ve başına ب ِ cer harfi gelen bir isimden oluşmaktadır. Bir diğer önemli nokta şudur: Birincisinde fiil mâzî, ikincisinde ise emir şeklindegörülmektedir.


Peki, bir kişi ya da nesne hakkındaki iyilikkötülük, güzellik çirkinlik, küçüklükbüyüklük, azlıkçokluk… gibi niteliklerin aşırılığına vurgu yapmada kullanılan kıyasî/kurallı ve kalıp cümleleri bütün fiillerle eşit şekilde kullanabilir miyiz? Bir başka ifadeyle, bütün fiilleri bu iki sîgadan birine aktarma imkanımız var mı?


Hayır, nakledemeyiz, zira fiilleri bu iki kıyâsî kalıba dökmemizin bazı şartları vardır. Şimdi bunlara göz atalım:


Bir fiilin bu iki kalıptan birine aktarılabilmesi için, söz konusu fiilin;


a. Sülâsî mücerred bir fiil olması,


b. Tâm fiil olması, yani nâkıs fiil kategorisinde olmaması,


c. Müsbet/olumlu bir fiil olması,


d. Malûm fiil olması (meçhûl olmaması),


e. Mutasarrıf/çekimli fiil olması (mâzi, müzâri ve emrinin çekilebilir


olması. Dolayısıyla لَيْسَ، عَسَى، نِعْمَ، بِئْسَ gibi câmid fiillerle taaccüp kullanımına başvurulamaz), f. Sıfatı müşebbehe halinin أَعْوَرعَوْرَاء، أَخْضَر– خَضْرَاء örneklerinde olduğu gibi أَفْعَلَ فَعْلاء ölçüsünde gelen bir fiil olmaması ve üstünlük ifade etmesi gerekir.


Bu şartlardan bir veya bir kaçını barındırmayan fiiller, doğrudan taaccüp kalıbına giremezler. Bu tür fiillerin taaccüp anlamını yüklenebilmesi için dolaylı taaccüp kalıplarına aktarılması gerekir. Dolaylı taaccüp kalıpları da şöyle elde edilir:


Öncelikle taaccübe konu olan fiil; birinci kalıp için: ما أَشَدَّ ، ما أَكْثَرَ، ما أَقَلّ، ما


أقوى، ما أضعف، ما أحسن، ما أقبح، ما أكبر، ما أصغر، ما أَنْفَعَ، ما أَضَرَّ،... türünden; ikinci kalıp için de: ... أَشْدِدْ ب، أَكْثِرْ بِ، أَقْلِلْ بِ gibi genel anlam ifade eden yardımcı fiil sonrasında kullanılarak elde edilir. Ancak yapılması gereken tek şey, yardımcı fiilden sonra taaccüp sîgasına aktarılacak olan fiilin mastarını veya başında أنْ bulunan mâzi veya müzârisini (yani müevvel mastarını) getirmektir.



Örneklemeye çalışalım: Seyir halinde olduğumuz yolun çok kalabalık olmasına şaşırıyor ve bunu taaccüp kalıbına aktarmak istiyoruz. Bunun için kullanacağımız ازدحام /izdihâm fiili, görüldüğü üzere doğrudan taaccüp kalıbına aktarılmaya müsait gözükmemektedir. Çünkü sülâsî mücerred bir fiil değildir, aksine hümâsi/beşli bir fiildir. O zaman formülümüzü şu şekilde
uyguluyoruz:

a. Önce ما أَشَدَّ yardımcı fiilini getiriyoruz, arkasından


b. Taaccüp fiilinin mastarını ازْدَحَمَ – يَ زْدَحِمُ ← اِزْدِحَا م elde ediyoruz.


Dolayısıyla cümleyi şu şekilde kurmaya başlıyoruz: ...... ما أَشَدَّ اِزْدِحَامَ /… ne kadar da kalabalık!


c. Son olarak taaccübe konu olan ismi, yani الطريق /yol kelimesini ekleyerek: ما أَشَدَّ اِزْدِحَامَ الطريقِ /yol ne kadar da kalabalık! nihâi cümlemizi elde etmiş oluyoruz.

Yukarıda kurduğumuz ve yardımcı fiil yoluyla ulaştığımız dolaylı taaccüp cümlesini, tamamen aynı anlamı ifade eden diğer sîga ile de kurmamız mümkündür:


أَشْ دِدْ بِازْدِحَامَ الطريقِ /yol ne kadar da kalabalık! ya da:


أَشْدِدْ بِأنْ يَزْدَحِمَ الطريقُ /yol ne kadar da kalabalık!


Beşli/humâsî bir fiil olması sebebiyle dolaylı taaccüp kalıbıyla ifade ettiğimiz bu cümle, yukarıda sayılan şartları içermeyen bütün fiiller için geçerlidir. Yani fiilimiz tâm değil nâkıs fiil kategorisinde ise, müsbet/olumlu değil menfî/olumsuz ise, malûm değil meçhûl ise, mutasarrıf/çekimli değil câmid/çekimsiz ise ve sıfatı müşebbehe hali أَفْعَلُ فَعْلاء ölçüsünde ise,
taaccüp içerikli anlamı, yardımcı fiil formülü ile ifade edilir.

2. Taaccüp Kalıpları:Arapça’da kıyâsî yaygın olan taaccüp fiillerinin yanında, beğeni ya da hoşnutsuzluk anlamlarını ifade eden daha başka kalıplar da vardır. Bu kalıplar deyimsel ifade şeklinde kullanımlar olup doğrudan taaccüp kalıpları kadar yaygın değildir. Bunların en önemlileri ve anlamları şöyledir:


a. ( ياَ لَ + (ضمير) مِن (اسم /ne muazzam/ne rezil ...! şeklinde karşımıza gelen bu kalıbın iki değişeni vardır. Birinci parantezde yer alacak olan zamir gâib ve muhâtap formlarında karşımıza çıkar ve ikinci parantezdeki ismin müzekkerlik müennesilik, müfret tesniyecemi oluşuna bağlı olarak müzekker ya da müennes, müfrettesniye ya da cemi olur. Mesela beğeni ve takdir
bağlamında bir öğrenciden bahsederken ياَ لَهُ مِن طالِبٍ /ne harika öğrenci! cümlesi kurulabilir.

Bu cümlede مِن ’den sonra gelen isim müfret ve müzekker olduğu ve gâib biri kastedildiği için لَ ’den sonraki zamir müfret, müzekker ve gâib formda ( لَه ) gelmiştir. Bu cümle doğrudan öğrencinin kendisine söylenecek olsaydı bu defa muhatap zamirle: ياَ لَكَ مِن طالِبٍ /ne harika öğrencisin! şeklinde kurulması gerekirdi. Aynı cümleyi bayan bir öğrenci hakkında kullanmamız durumunda cümle: ياَ لَكِ مِن طالِ بَةٍ /ne harika öğrencisin! şeklinde kurulması gerekir.


b. ( ياَ لَ + (اسم /ne ...! şeklinde karşımıza gelen bu kalıbın değişeni sadece parantez içerisine yerleştireceğimiz isimdir. Bu isim de hep marife kullanılır ve cer harfi olan lâm ( لَ )’dan sonra geldiği için hep mecrûrdur. Genel anlamda nâhoş ya da tiksinilen bir durumu ifade sadedinde başvurulan bu kalıba örnek olarak: ! يا لَلْخَجَلِ /ne ayıp!, ne utanç verici bir durum! cümlesi
verilebilir.


c. Taaccüp kalıpları arasında zikredilebilecek bir başka kullanım da + لِلَّهِ دَرُّ ضَمير/اسم) ) /ne ... ama! şeklinde karşımıza gelen kalıptır. دَرُّ kelimesine izâfe edilen zamir ya da marife bir isimle kullanılır. Buna misal olarak: لِلَّهِ دَرُّهُ في ساحة السِّباق /yarış meydanında ne muhteşemdi ama! cümlesi verilebilir.


Herhangi bir şâirden alıntı öncesinde kullanılan: للهِ دَرُّ الشاعر /şâir ne güzel söylemiş! ifadesi bu bağlamda çok yaygındır. d. Bunun yanında adeta sözün bittiği yerde, insanın takdir ya da
beğenisini ifade edecek bir kelime bulamayınca başvurduğu:! سبحانَ الله /sübhânallâh, ne muazzam, ne muhteşem ifadesini de taaccüp eksenli kalıplar çerçevesinde değerlendirmek mümkündür

Medineweb 02Haziran 2014 20:24

Cevap: Arapça 4 tüm ünite özetleri (eşvak hocanın videolarından alınan notlardır)
 
10.ÜNİTE

Nidâ, birine seslenmek veya dikkatini çekmek gayesiyle ünlem anlamı taşıyan bir takım edatlar yoluyla gerçekleşen bir üsluptur. Bu edatlar vasıtasıyla yapılan işleme seslenme anlamına gelen nidâ terimi kullanılır. Bu yolla da kendisine seslenilen ya da dikkati çekilmek istenen kimseye de kendisine seslenilen/ünlenen anlamına gelen münâda terimi kullanılır. Dolayısıyla nidâ üslûbunda iki temel unsur bulunmaktadır: Nidâ edatı ve münâdâ. ! يا عَبدَ الرحمنِ، انْتَبِهْ إِلى الدّرس /Abdurrahman! Dersi dikkatli dinle! cümlesi üzerinde uygulayacak olursak: يا nidâ edatı, عَبدَ الرحمنِ ise kendisine seslenilen münâdâdır.


Arapçada yedi kadar nidâ edatı vardır, bunlar: . أَ، آ، أيْ، آي، يا، أَي اَ، هَ يَا


Bunlar içerisinde أَ ve أيْ edatları: أَعادِلُ ! ساعِدْني في رَفْعِ هذا الصُندوقِ /Adil! Şu sandığı kaldırmada bana yardım et, cümlesi ile: ! أيْ خليلُ، رُدَّ عَلى الهاتِف /Halil! Telefona cevap ver, cümlesinden anlaşılacağı üzere yakın mesafede bulunan birilerine seslenmek için kullanılır.


يا edatı ise ! يا صَلاَحَ الدِّين تَوَقَّفْ قلِيلاً ولاَ تُتْعِبْ نَفْسَكَ /ey Selâhaddin, azıcık dur,


kendini yorma! cümlesi ile, يا إِخْوانُ، اِقْتَرِبُوا مِنّا حتى لا يُدْرِكَكُم الغَرَقُ، البَحْر مُضط رِب اليومَ


كثير اً! /ey kardeşler, bize yaklaşın ki boğulmayasınız, bugün deniz çok çalkantılı! cümlesinde olduğu gibi hem yakın hem uzak için kullanılan bir edattır. Nidâ edatları içerisinde kullanım alanı en yaygın olan bu edattır. أيا ve هَيَا edatları ise: ! أَياَ إبراهيمُ، تَعالَ /ey İbrahim, gel!; هَياَ سليمُ، أينَكَ الآنَ، هل أتْمَمْتَ وَصْلَ الكَهْرَبَاءِ؟ /Selim, şu an neredesin, elektrik bağlantısını tamamladın
mı?! cümlelerinde olduğu gibi uzağa seslenmek üzere kulanılır.


Münâdânın Türleri


Münâdâ cümlede karşımıza beş ayrı şekilde çıkar. Bunların üçünde murab, ikisinde ise mebnîdir. Hüküm itibariyle murab olduğu yerlerde lafzan mansûb iken, mebnî olan yerlerde mahallen mansûbtur. Çünkü münâdâ


Arapça cümlede mansûbât kategorisindedir.


1. Murab olan Münâdâ:


a. Muzâf: يا رسولَ اللهِ، خُذْ بِيَدِي /ya Rasulallah, elimden tut (meded eyle)!; يا عبدَ الرحمنِ هَلُمَّ ! /ey Abdurrahman, buraya gel!; ! يا راكِبَ الدَّراجَةِ، اِنْتَبِهْ /ey bisiklete binen kişi, dikkatli ol!; يا ابنَ الكِرامِ لا تَتَس رَّعْ /ey soylu kişi, acele etme! cümlelerinde olduğu gibi izâfet halinde gelen kullanımlarda münâdâ her zaman lafzan mansûb kullanılır.


b. Nekirei gayrı maksûde: Muhatabın adının bilinmediği ya da ona genel bir şekilde seslenilmek istendiği, dolayısıyla belli bir kişi ya da topluluğun kastedilmediği münâdâ türüdür. Asansörde sıkışıp kalan birinin yardım ve imdat istemek için: ! أَياَ سامِعاً سَاعِدْ ني /beni duyan kişi, yardım et, diye seslenmesi buna misal verilebelir. Zira muhatap burada sesini duyan ya da
duyabilme imkânı olan herkesten yardım almayı amaçlamış ve genele hitap etmek durumunda kalmıştır. Hüküm itibariyle nekirei gayrı maksûde lafzan mansûbtur. يا مُحسِناً، أَجْرُكَ على الله! /ey ihsân sahibi, yaptığının karşılığını Allah versin! cümlesinde olduğu gibi münâdâ olan محسِن اً lafzan mansûbtur.


c. Şebîh bilmuzâf (muzâfa benzer): Münâdâ olan kelimenin şebîh bilmuzâf (muzâfa benzer formda) geldiği durumlardır. Yani burada münâdâ tamlamaya benzer bir yapıda karşımıza gelmektedir. Bu kullanımda tamlamanın birinci ögesi olan muzâf ismi fâil, ismi mefûl, sıfatı müşebbehe, ismi tafdîl ve mübâlağalı ismi fâil türlerinden biri şeklinde ve nekre halde gelir.

Ancak ikinci isim olan muzâfun ileyh anlamca muzâf ile ilintili ve ondan etkilenen bir unsurdur. Onun için bu tür tamlamalarda muzâf, fiil gibi (fiilimsi) amel eder, muzâfun iley de onun fâili, mefûlü ya da cârmecrûru şeklinde karşımıza çıkar.


Muzâfun ileyhin şebîh bilmuzâf tamlamasında fâil gelişine misal olarak: يا كَرِيما خُلُقُه /ey ahlakı güzel! cümlesi verilebilir. Zira burada muzâf فَعِيل vezninde ( كريما ) bir sıfatı müşebbehe olup arkasından gelen خلُقُه onun fâilidir. Buradaki asıl tamlama يا كريمَ الخُلُقِ iken muzâf izâfetten kesilip nekre hale getirilmiş ve muzâfun ileyhinin âmili olmuştur. Muzâfun ileyhin şebîh bilmuzâf tamlamasında mefûl gelişine misal olarak ise: ! يا مُتْقِناً عَمَلَهُ، وَفَّقكَ الله /ey işini sağlam yapan kişi, Allah seni muvaffak eylesin! cümlesi zikredilebilir. Zira burada muzâf ismi fâil ( (مُ تْقِن اً
bir kelime olup arkasından gelen عَمَلَهُ onun mefûlü konumundadır. Buradaki asıl tamlama: يا مُتْقِنَ عَملِهِ iken muzâf izâfetten kesilip nekre hale getirilmiş ve muzâfun ileyhinin âmili olmuştur.


Muzâfun ileyhin şebîh bilmuzâf tamlamasında cârmecrûr gelişine misal olarak da: ! يا مُدافِعاً عن الوَطَن، أنتَ على الصَّواب /ey vatanını savunan kişi, sen doğru üzeresin! cümlesi zikredilebilir. Burada muzâf ismi fâil ( مُدافِع اً ) bir kelime olup arkasından gelen عن الوَطَن onun carmecrûru, yani mefûlün bih gayri sarîhir. Buradaki asıl tamlama يا مُدافِعَ الوَطَنِ iken muzâf izâfetten kesilip
nekre hâle getirilmiş ve muzâfun ileyhinin âmili olmuştur.


Yukarıdaki örneklerde görüldüğü üzere münâdâ şebîh bilmuzâf/muzâfa benzer yapıda karşımıza geldiğinde hüküm itibariyle lafzan mansûbtur.


2. Mebnî olan Münâdâ


a. Müfred Alem: Buradaki müfred alemden kasıt, muzâf ya da şebîh bilmuzâf olmayan özel isimlerdir, yoksa tekil anlamında müfred değildir. يا إبراهيمُ، يا محمدُ، يا خالدُ، يا فاطماتُ ! gibi hem müfred tekil, hem ikil, hem de çoğul alem /özel isimlerdir. Hüküm itibariyle müfred alem münâdâ örneklerde görüleceği üzere merfû olduğu alâmet üzere mebnî olur. يا فاطمةُ أكمِلِي الرسالة /ey Fatma, mektubunu tamamla! cümlesinde olduğu gibi, münâdâ olan فاطمة lafzan merfû olarak karşımıza çıkmıştır, ama mahallen mansûbtur. b. Nekirei Maksûde: Bundan kasıt da, kendisiyle belli bir kişi ya da topluluk kastedilen nekre isimlerdir. . يا طالبُ، يا طبيبانِ، يا عاملون، يا مهندساتُ gibi.

Nekirei maksûde olan münâdâ da hüküm itibariyle örneklerde görüleceği üzere merfû olduğu alâmet üzere mebnîdir. ؟ يا غلامُ، ماذا تبيع /ey çocuk ne satıyorsun?! cümlesinde olduğu gibi münâdâ olan غلامُ lafzan merfû, ama mahallen mansûbtur.

b.nekre-i maksude:nekira olmakla beraber kendisi kasdedilmiş olursa
يا طالبُ ötre ile mebni
يا رجلانِ elif ile mebni
Nidâ ve Münâdaya Yönelik Özel Durumlar


Nidâ edatları, bir çok dilde olduğu gibi, eğer vurgu, siyâksibâk (cümle içindeki konumu) ve ses tonundan anlaşılıyorsa tamamen düşürülebilir. Sözlü dilde sözü kısa tutma (ihtisâr) gayesiyle çokça başvurulan bu durum, yazı dilinde ünlem (!) işareti ile telâfi edilmeye çalışılır. يوسفُ أَعرِضْ عن هذا /Yusuf, bundan vazgeç! ayeti kerimesi (Yusuf suresi, 29) buna misal verilebilir. Zira ayetin başında takdiren ( يا ) edatı vardır ve cümle: يا يوسفُ أَعرِضْ عن هذا /ey Yusuf, bundan vazgeç! şeklindedir.


Münâdâ lafzatullâh ( اللَّه ) olduğunda, اللَّهُمَّ أنتَ وَلِيُّنا فَاحْفَظْنا بِما تَحفَظ به عِبادَك الصالحين! /Allahım! Sen bizim dostumuzsun, sâlih/iyi kullarını muhafaza ettiğin şeyle bizi de muhafaza eyle! cümlesinde görüldüğü üzere, nidâ edatı düşürülebilir. Ancak bu durumda düşürülen ( يا ) yerine lafzatullâhın sonuna şeddeli bir mim harfi ( اللَّهُمَّ ) ilâve edilir. Münâdâ ismin başında harfi tarif bulunması durumunda, nidâ harfi ile münâdâ arasına; müzekker isimlerde أيُّها , müennes isimlerde ise أَيَّتُها kelimesi getirilir.

Bu durumda cümledeki nidâ görevi nidâ edilen isimden alınıp eklenen bu kelimeye nakledilir. أَيّهَا ve أَيَّتُها kelimelerindeki ها eki tenbih/uyarı edatı olduğu için, münâdanın nahvî hükmü, müzekker için أيُّ kısmındaki ي harfine uygulanırken, müennes için أيَّتُ kısmında ت harfi üzerinde tatbik edilir. Bu kullanımın yer aldığı söz konusu harfi tarifli isimler ise أَيّهَا ve أَيَّتُها kelimelerinin sıfatları olarak görev yaparlar.


يا أيُّها الإنسانُ ما غَرَّكَ بِ ربِّكَ الكَريم /ey insanoğlu, seni Cömert Rabbine karşı aldatan nedir? ayeti kerimesinde (İnfitar suresi, أَيُّهَا ( 6 kelimesi münâdâ olup arkasından gelen الإنسانُ onun sıfatıdır. Aynı şekilde يَا أَيَّتُهَا النَّفْسُ الْمُطْمَئِنَّةُ ارْجِعِي إِلَى رَ بِّكِ رَاضِيَةً مَّرْضِيَّة /ey itminana eren nefis! Râzı olmuş ve kendisinden râzı olunmuş halde Rabbine dön! ayetinde ise أَيَّتُها kelimesi münâdâ olup arkasından gelen النَّفْسُ onun sıfatıdır.


أَيُّهَا ve أَيَّتُها kelimelerinin yer aldığı cümlelerden nidâ edatı isteğe bağlı olarak atılabilir. Vedâ hutbesinin: أيُّها الناسُ، إن ربَّكُم واحد /ey insanlar, Rabbiniz birdir, diye geçen bir cümlesinde olduğu gibi يا nidâ edatı düşürülmştür. Münâdâ kelime mütekellim yâsına ( ي) muzâf olan أبٌ ya da أُم kelimelerinden biri ise يا أُمِّي veya يا أبِي şeklinde nidâ edilebileceği gibi, يا أُمَّتِ
ve يا أَبَتِ diye kullanmak da mümkündür. Kurânı Kerimde çokça başvurulan bu kullanıma misal olarak إِذْ قَالَ يُوسُفُ لأَبِيهِ : يَا أَبَتِ إِنيِّ رَأَيْتُ أَحَدَ عَشَرَ كَوْكَبًا وَالشَّمْسَ


وَالْقَمَرَ رَأَيْتُهُمْ لِي سَاجِدِينَ /bir zamanlar Yusuf babasına şöyle demişti: Ben (rüyamda) onbir yıldız gördüm, ayı da güneşi de bana secde eder halde gördüm, ayeti kerimesi (Yûsuf sûresi, 4) zikredilebilir. Münâdâ kelime müfred mütekellim yâsına ( ي) muzâf olduğunda da yâ ي) ) harfi düşürülür. Düşürülen bu mütekellim yasına bir işaret olmak üzere münâdâ konumundaki kelime kesre harekelenir. Örneklerine Kuranı Kerimde çokça başvurulan bu kullanıma da misal olarak: وَق الَ الرَّسُولُ يَا رَبِّ إِنَّ قَوْمِي اتَّخَذُوا هَذَا الْقُرْآنَ مَهْجُورًا /Elçi de: “Ya Rabbi, kavmim, bu Kuranı terk edilmiş bıraktılar/ona iltifat etmediler” dedi, ayeti kerimesi (Furkân sûresi, 30) misal verilebilir.


SAAT: 07:29

vBulletin® Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.

User Alert System provided by Advanced User Tagging v3.2.6 (Lite) - vBulletin Mods & Addons Copyright © 2024 DragonByte Technologies Ltd.


1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306