Şeyh Said We Yarenleri... [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] “Din ve şeriatı alet ittihaz ederek, hakikatte `müstakil bir Islam Kürt hükümeti´ kurmak[1] maksat ve gayesiyle Şeyh Said’in vukua getirdiği müsellah [silahlı] isyan ve ihtilal hareketlerine muhtelif şekil ve suretlerde karışıp katılarak isyanın devam ettiği haftalar ve aylar boyunca, birçok şehir, kasaba ve köyleri –devlet ve hükümet zabıta ve askeri kuvvetleriyle, kanlı ve harp halinde, çarpışmak suretiyle- zapt ve işgal eden ve ihtilal bölgesindeki en mühim vilayet merkezlerinden Diyarbakır şehrini dahi muhasaraya alan ve orada dahi inat ve ısrarla harp ve kıtalden çekinmeyen ve nihayet uğradıkları acz ve mahrumiyetten sonra tutuldukları günlere kadar birçok asker, zabit ve vatandaşları cerh, şehit, esir eden, sirkatler, gaspler, yağmalar yapan ve yaptıran şahıslardan oldukları iddiasıyla muhakemeleri icra edilmiş olan seksenbir sanıktan; 1. Şeyh Said (Palu’lu, Nakşibendi Tekkesi şeyhi), 2. Melekanlı Şeyh Abdullah, 3. Kamil Beg, 4. Baba Beg, 5. Şeyh Şerif, 6. Fakih Hasan Fehmi, 7. Hacı Sadık, 8. Şeyh Ibrahim, 9. Şeyh Ali, 10. Şeyh Celal, 11. Şeyh Hasan, 12. Mehmet Beg, 13. Mustafa Beg, 14. Salih Beg, 15. Şeyh Abdullah, 16. Şeyh Ömer, 17. Şeyh Adem, 18. Kadri Beg, 19. Molla Mahmud, 20. Şeyh Şemseddin, 21. Şeyh Ismail, 22. Şeyh Abdüllatif, 23. Molla Emin, 24. Ali Arab Abdi Beg, 25. Mehmet Beg, 26. Süleyman Beg, 27. Molla Cemil, 28. Süleyman Beg, 29. Süleyman Beg, 30. Tahir Beg, 31. Mahmut Beg, 32. Şeyh Ali, 33. Hacı Halid, 34. Timur Ağa, 35. Abdüllatif Beg, 36. Mehmet Beg, 37. Süleyman Beg, 38. Bahri Beg, 39. Şeyh Cemil, 40. Yusuf Beg, 41. Ali Badan Beg, 42. Halid Beg, 43. Halid Beg, 44. Tahir Beg, 45. Tayip Ali Beg, 46. Çerkes, 47. Jandarma Hamid, 48. Hüseyin Hilmi Bey, 49. Hasan (Hani’li Salih Beg’in oğlu, 11 yaşında), isyanın asli faillerinden olarak “idam cezasına” mahkum edildiler. Ancak bunlardan Çapakçur Kaymakamı Hüseyin Hilmi Bey’in evvelce, muhtelif zaman ve mahallerde vatani hizmetleri olduğu anlaşıldığı için geçmiş bu hizmetlerinin hafifletici sebep olarak kabulü ile idam cezasının 15 sene kürek cezasına tahviline, Salih Beg’in oğlu Hasan’ın da 15 yaşını ikmal etmemiş olmasına binaen onun hakkındaki idam cezasının da `berayi ıslah´ 10 sene hapse çevrilmesine ittifakla karar verilmiştir.[2] Böylece, 13 Şubat 1925 tarihinde Piran’da başlayan Islamî/Nakşibendî direnişinin yönetici kadrolarından Şeyh Said ile birlikte toplam 47 şahsiyet, Mahkemece verilen idam kararı üzerine, 29 Haziran 1925 Pazartesi günü saat 03:00 sıralarında, Diyarbakır’ın Dağkapı mevkiinde kurulan 47 sehpada asılarak idam edilmiştir. Şeyh Said, idam edilmeden kısa bir süre önce, “Son Saat” Gazetesi muhabirinin not defterine Arapça olarak şu cümleyi yazmıştır: “Mücadelem, Allah ve din uğruna ise, darağacında asılmama perva etmem. Muhammed Said Palewi”[3] Idam sehpasına götürülürken de; “Yarın mahşer gününde hepimiz muhakeme olacağız (hesaplaşacağız)” deyip, Kelime-i Şahadet getirmiş ve ardından asılmıştır.[4] |
Cevap: Şeyh Said We Yarenleri... Bu bölümde Şeyh Said isyanının “dinî” bir isyan olduğunu 8 yazarın konu hakkındaki yazdıkları ile ispatlayacağız. *** 1 – Necip Fazıl Kısakürek (Yazar): “Şeyh Said’in Ingilizlerin adamı ve müstakil Kürtlük ideali peşinde olduğu şeni [çirkin] bir yalandır. Öyle olsaydı ilk başarılarının ardından cenup [güney] istikametinde sınıra doğru sarkar, Irak Kürtleri ve Ingilizlerle irtibat kurar ve davasına, gerilerini ve yardım kaynaklarını sağlamış olarak bellibaşlı bir çevre içinde girişirdi. (…) Bütün bu hadiselerin seyri de gösterir ki, Şeyh Said dış ve yabancı desteklerle alakalı olmaksızın sırf kendi başına ve sadece inancı uğrunda hareket etmektedir.”[1] *** 2 – Feridun Kandemir (Yazar): “Şeyh Said’in peşine taktığı adamlarla ayaklanması suretiyle başlayan bu isyan, asla bir `Kürt isyanı´ değil, memlekette, bilhassa o devirlerde sık sık görülen mevzii ayaklanmalardan biri idi.”[2] *** 3 – Mahmut Goloğlu (Yazar): “Islam dininin en bağnaz ve tutucu olanlarını içinde toplamış olan Nakşibendi tarikatının en çok etkili olduğu Doğu bölgesinde; hükümetin dinsizliği, milletin dinsizliğe götürüldüğü, dinin kaldırılmak istenildiği, dinin yitirilmekte olduğu, bunu önlemek gerektiği gibi söylenti ve propagandalarla devrim tepkilerinin belki de en büyüğü denebilecek olan ayaklanma başladı.”[3] *** 4 – Metin Toker (Gazeteci-Yazar): “Şeyh Said, bir Kürt lideri gibi davranmaktan ziyade bir `karşı ihtilal´in ilk darbecisi gibi hareket ediyordu ve açtığı bayrak, hilafet bayrağıydı, şeriat bayrağıydı.”[4] *** 5 – Uğur Mumcu (Gazeteci-Yazar): “Şeyh Said ve yargılanan diğer şeyhler, amaçlarının `Kürtlük´ olmadığını, `din uğruna kıyam ettiklerini´ söylemişlerdi. Gerçekten de ayaklanmanın kökeninde dinsel duygular yer almaktaydı. Türk-Kürt çelişkisi söz konusu bile değildi. Çelişki, laik devlet ile Nakşibendi tarikatı arasındaydı.”[5] *** 6 – Ismail Beşikçi (Yazar): “Doğudaki aşiret reisleri, çok çeşitli görevleri bir arada yürütüyorlardı. Bazı aşiret reisleri sadece aşiret reisi olarak kaldıkları halde, bazıları aşiret reisliği ile birlikte dinî reisliği, yani şeyhliği de beraber yürütüyorlardı. Bazıları ise, hem aşiret reisi, hem dinî reis, hem de milli liderlik fonksiyonlarını benimsemişlerdi.. Şeyh Sait, böyle bir liderdir. Şeyh Sait, Palu ve Hınıs’taki çesitli medreselerin kurucusu, yani Palevi Tarikatı’nın da başı olduğu gibi, çevredeki aşiretlerin de reisidir. Bu üç fonksiyonun onda birleşmesi kendisini çok güçlü kılmış ve merkezle meydana gelen en büyük çatışmanın liderliğini yapmıştır. Fakat şurası muhakkak ki, Şeyh Sait hareketinin ulusal bir niteliği yoktur.. Şeyh Sait isyanı merkezin yetkilerine karşı yapılan ilk büyük çıkış olmuştur. Bu isyanda tamamen dinî sloganlar kullanılmış ve hareket tamamen irticai mahiyette bir hareket olmuştur. Bu hareketin geniş kapsamlı oluşunun en önemli sebebi, isyanın lideri olan Şeyh Sait’in yukarda söz konusu ettiğimiz fonksiyonlara (aşiret liderliği ve tarikat liderliği) sahip olmasıdır.”[6] *** 7 – Ilhan Selçuk (Gazeteci-Yazar): “Şeyh Said ayaklanmasında, cumhuriyetçiler ile şeriatçılar çarpıştılar. Çatışmadaki `etnik´ renk, olayın toplumbilim açısından özünü saptıramaz. Bilimsel yaklaşım, etnik ayrımın da altını çizmekle birlikte, tarihsel dönüşümün cumhuriyetçi-şeriatçı çelişkisini öne çıkarmak zorundadır.”[7] *** 8 – Yavuz Bahadıroğlu (Yazar): “Şeyh Said, Islam Dini adına ayaklandığını söylüyor ve herkesi `şeriatı savunma´ya davet ediyordu. Bu anlamda yayınladığı bildirilerde, `Şeriat için savaşanların lideri´ anlamına gelen bir mühür kullanıyordu. Yani bu ayaklanma resmi ağızların yansıttığı gibi, bir `Kürt ayaklanması´ değildi.”[8] |
SAAT: 13:51 |
vBulletin® Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
User Alert System provided by
Advanced User Tagging v3.2.6 (Lite) -
vBulletin Mods & Addons Copyright © 2024 DragonByte Technologies Ltd.