Medineweb Forum/Huzur Adresi

Medineweb Forum/Huzur Adresi (https://www.forum.medineweb.net/)
-   Çocuk ve Aile Sağlığı (https://www.forum.medineweb.net/192-cocuk-ve-aile-sagligi)
-   -   Çocuk yetiştirmede 23 kural (https://www.forum.medineweb.net/cocuk-ve-aile-sagligi/2796-cocuk-yetistirmede-23-kural.html)

kocaklar 17 Nisan 2008 13:41

Çocuk yetiştirmede 23 kural
 
Çocuk yetiştirmek aslında her anne babanın kendini eğitmesi anlamına gelir. İyi bir evlat için yanlışlarınızdan vazgeçmeli, azmetmeli ve gayret göstermelisiniz.

1. Aile fertlerinin birbirine karşı sevgi ve saygı duyduğunu çocuklara hissettirmeliyiz.
2. Anne-baba, çocuklarının önünde münakaşa ve kavga etmemelidir. Çocukların bu gibi durumlarda sarf edilmesi muhtemel hakaret içeren sözleri duymaları doğru değildir.
3. Çocukların bazı yanlış sözlerine veya küçük suçlarına hakaret ve alayla karşılık verilmemelidir. Onların da Onurlarının kırılmaması gerektiği unutulmamalıdır.
4. Çocukların da birbirlerine hakaret etmelerine izin verilmemelidir.
5. Ortada çocukların işlediği bir suç varsa, suçlu olan araştırılmalı, sadece suçlu olana ceza verilmelidir.
6. Cezalandırma ve ödüllendirmede âdil olunmalıdır. Bu konuda kardeşler (veya öğrenciler) arasında eşit davranılmalıdır.
7. Çocuklarımıza, yaratılmışları Yaratan’dan dolayı sevmeyi öğretmeli, anlatmalıyız.
8. Onlara büyük muamelesi yapmalı, fakat büyüklerden bekleneni istememeliyiz.
9. Hatalarını sayıp dökmekten ziyade sorumluluklarını hatırlatmak daha az can sıkıcı olur.
10. Çocuğa örnek alacağı şahsiyetler olarak kahramanlık, cesaret, yiğitlik, doğruluk ve mertlik timsali kişileri göstermeliyiz.
11. Sosyal faaliyetlerde bulunmasına imkân sağlanmalı.
12. Spor ve müzik konusunda teşvik etmeliyiz.
13. Başkasının malına göz dikmenin, doğru olmadığını, “hak” kavramının önemini, helal kazancın gerekliliğini iyi anlatmalıyız.
14. Çocuklarımızın her istedikleri yere, kontrolsüz bir şekilde, gitmelerine izin vermemeliyiz. Bulundukları yerleri araştırarak onlarla yakından ilgilenmeli ve (baskıcı bir tutum izlemeden) inisiyatifimizi elden bırakmamalıyız.
15. Çocuklarımızın bütün kusurlarını görüp cezalandırmamalı, bazı ufak kusurlarını görmezlikten gelerek, yanlışını îmâ yoluyla anlatmaya çalışmalıyız. Bilmeyerek veya istemeyerek yaptığı hatadan dolayı cezalandırma yoluna gitmemeli, ikna ederek hatasını düzeltmesini sağlamalıyız.
16. El, yüz, diş, tırnak, elbise, beden ve çevre temizliği konularında onları hassas yetiştirmeliyiz.
17. Çocukları, küçük yaşta öcü, cadı, canavar, gulyabani, hayalet, hortlak gibi hayali ve gerçek dışı şeylerle korkutmamalıyız.
18. Uluorta sorular sorsalar dahi, onların öğrenme meylini kırmadan, anlayabilecekleri şekilde sabırla cevap vermeliyiz.
19. Unutmayın onlar çocuk ve her hareketinizi izleyip, rol model olarak sizin davranışlarınızı kaydediyorlar.
20. Seviyeyi fazla düşürmeden onların sorunlarına bir arkadaş gibi yaklaşmalıyız.
21. Çocuk, iyi bir iş yaptığında övülmeli ve hediyelendirilmeli.
22. Temiz ve tertipli olmada da örnek olmalıyız.
23. Çocukluğunu yaşamasına, oynamasına müsaade etmeliyiz

NUR 08 Mayıs 2009 12:35

RE: Çocuk yetiştirmede 23 kural
 
Çocuk Eğitiminde Yeni Bir Yaklaşım

--------------------------------------------------------------------------------

KABUL DİLİ VE ETKİN DİNLEME


Çocuklar canlarını sıkan şeyleri anne babaları ile neden konuşmak istemezler?

Neden, çocuklarıyla yakın ve çatışmasız bir ilişki sürdürebilen anne babaların sayısı çok azdır?

----------------------------------------------------

İNSANLARI ÇOĞU, duygularını bastırarak, unutmaya çalışarak, başka şeyler düşünerek bunlardan kurtulabileceklerini sanırlar. Bastırılmış duygular şuur altında birikerek ruh sağlığımızı tehdit etmeye başlar. Oysa sıkıntı veren duygular, açıkça dile getirildiklerinde çoğu zaman etkilerini kaybeder. Anne babalar etkin dinleyerek, çocukların duygularını tam olarak açıklamalarına yardımcı olmalıdır. Duygular bizim bir parçamızdır. Duygusuz insan düşünülemez. Sevinç, neşe, güven ve mutluluk veren duygular ne kadar normalse; üzüntü, kaygı, şüphe, endişe ve korku veren duygular da o kadar normaldir. Olumsuz duygularından dolayı kınanmadığını, suçlanmadığını ve anlayışla karşılandığını gören bir çocuk duygularından korkmamayı öğrenir.

Bir başkası tarafından kabûl görmek ve anlaşılmak insana o kadar iyi gelir ki, anlatan kendisini dinleyip anlayana karşı her zaman sıcak duygular besler. Benzer duygular anne babalarda da uyanır. Çocuklarına karşı daha sıcak ve yakın duygular beslemeye başlarlar. Biri sizi dinleyince, size de onu dinlemek daha kolay gelir. Bu yüzden anne babalar çocuklarını daha önce dinlemişlerse, çocuklar da anne babalarını dinlerler. Çocuklarının kendilerini dinlemediğinden yakınan anne babalar, büyük ihtimalle, çocuklarına dinleme konusunda, iyi örnek olmamışlardır.

Anne baba olarak genellikle çocuklarımızın hangi durumlarda hangi duyguları yaşayacaklarına dair görüşlerimiz vardır. Oysa çocuklar da insandır, farklı duygular yaşayabilir. Bu duygular bizimkilerden ne kadar farklı olursa olsun, bunları kabûl etmeyi öğrenmeliyiz. Binbir zahmetle eğittiğimiz çocuklarımızın artık bize bağımlı olmayan, bizden ayrı, farklı bir kişi olduğunu kabûl etmemiz gerekir. Bu kabûl, çocuğumuzun kendi duygularının olmasına ve olayları kendince algılamasına izin vermemizi kolaylaştırır.

Çocuklarımızla iletişim kurarken söz dilinin yanında vücut dilimizi de kullanırız. Canımızı sıkan bir davranışından dolayı kızmadığımızı söyleriz. Ancak vücut dilimiz, gerilmiş yüz hatlarımızla, kızdığımızı göstererek bizi yalanlar. Çocuk vücut dilimizi okumakta çok ustadır.

Çocukla aynı sosyal ortamı paylaşırken hiç konuşmasak dahi yine iletişimde bulunuyoruz demektir. Çocuğumuzun yanı başımızda renkli elişi kâğıtlarıyla "kes-yapıştır" türünden bir ev resmi yaptığını var sayalım. Onun işine karışmıyorsak, kendi özel evini yapmasına izin veriyorsak, sözsüz bir kabûl iletisi göndermiş oluruz. Çocuk, "Yaptığım şey doğru. Annem işime karışmıyor, yaptığım şeyi kabûl ediyor," diye düşünecektir.

Anne babaların çoğu, maalesef çocukları kendi haline bırakmazlar, işlerine karışarak, denetleyerek, yardım ederek onlara kabûl edilmedikleri duygusunu yaşatırlar.



KABÛL DİLİ

Çocuklar canlarını sıkan şeyleri anne babaları ile neden konuşmak istemezler? Neden, çocuklarıyla yakın ve çatışmasız bir ilişki sürdürebilen anne babaların sayısı çok azdır? Son yıllarda yapılan araştırmalar etkili ve yararlı bir ilişki için sahip olmamız gereken önemli becerilerden birinin "kabûl dili" olduğunu gösteriyor. Çocuğumuzu olduğu gibi kabûl etmek, bize bir şey anlatırken akıl vermeden, yargılamadan, eleştirmeden dikkatlice dinlemek ve onu dinlediğimizi söz ve davranışlarımızla geri iletiler göndererek belli etmek ilişkimizin devamı için çok önemlidir. Bu da ancak kabûl dilini kullanmakla mümkündür.

Kabûl dilini kullandığımızda çocuğun kendi problemini ve bu problem karşısında hissettiği duyguları açıkça dile getirmesine ve problemle yüzleşerek onun üstesinden gelmesine yardım etmiş oluruz.

Örnek: Çocuğunuzun hastalandığı için okula gelemeyen bir arkadaşına özendiğini ve bunu dile getirdiğini varsayalım:

“Ne olurdu, ben de Hatice gibi hastalanıp okula gitmek zorunda kalmasaydım.”

Çocuğunuzdan bu sözleri duyunca çoğu anne babalar gibi ilk anda okulu sevmediğini, okula gitmek istemediğini düşünürdünüz değil mi? Buna tepkiniz ne olurdu? Yine çoğu anne babalar gibi her çocuğun okula gitmek zorunda olduğunu, hastalanmanın çare olmadığını, onu derslerinden geri bırakacağını ve başarısını etkileyeceğini söyleyerek hastalık özentisinden vazgeçirmeye çalışırdınız. Maalesef, size çok mantıklı gelen bu yaklaşımınız, hem kabûl diline, hem de etkili dinleme yöntemine aykırı olduğu için çocuğun problemini çözmeyecektir.

Şimdi aynı olaya kabûl dilini ve etkili dinlemeyi bilen bir baba gözüyle yaklaşalım. Çocukla baba arasında geçen diyalog muhtemelen şöyle olurdu:

Çocuk:

“Ne olurdu, ben de Hatice gibi hastalanıp okula gitmek zorunda kalmasaydım. O ne kadar şanslı.”

Baba:

“Hatice`ye özeniyorsun.”

Çocuk:

“O hasta olduğu için okula gitmiyor. Ben her gün gitmek zorundayım.”

Baba:

“Arada bir okula gitmek istemiyorsun.”

Çocuk:

“Evet. Özellikle İngilizce dersi olduğu gün.”

Baba:

“İngilizce dersini sevmiyorsun demek.”

Çocuk:

“Aslında İngilizce dersini değil de... .”

Baba:

“İngilizce öğretmenini sevmiyorsun.”

Çocuk:

“Bir kelimeyi yanlış söylediğim zaman beni taklit edip alay ediyor. Bütün sınıf bana gülüyor. Ondan nefret ediyorum. Birkaç gözde öğrencisi var, okuma parçalarını hep onlara okutturuyor.”

Bundan sonrası artık kolaydır. Baba etkin dinleme yaparak ve hatalı bir iletişim yolluna baş vurmadan çocuğun duygularını olduğu gibi kabûl ederek problemi kendisine buldurdu. Problem okul korkusu değil, İngilizce öğretmenidir.


KABÛL DİLİNİN ETKİSİ

Ne yazık ki anne babaların çoğu çocuklarını büyütürken geleneklere uyarak kabûl dili yerine kabûlsüzlük dili kullanır, “hayır” derler: “Hayır, dersini bitirmeden dışarı çıkamazsın! Hayır, Taner`le arkadaşlık yapmanı istemiyorum!. Hayır, tabağındaki yemeği bitirmeden sofradan kalkmayacaksın! Hayır, yeterince çalışmıyorsun! Hayır, bu saatte tek başına sokağa çıkmana izin veremem!” Eleştirme, yargılama, öğüt verme, uyarma ve emir verme çocukta olumsuz duygular uyandırdığı için bir bakıma kabûlsüzlük anlamı taşırlar.

Kabûl dilini kullandığımızda çocuklar yapıcı bir biçimde nasıl konuşulacağını öğrenir. Çocuklara kendilerini iyi hissettirir, onları konuşmaya yüreklendirir, duygularını açıklamalarına yardım eder, benlik kaygılarını giderir, öz güven duygularını güçlendirir. Ancak, bütün iyi niyetlerine rağmen, anne babaların çoğu farkında olmadan yukarıda örneklerini verdiğimiz negatif iletişim dilini kullanırlar. Bu tür konuşmalar çocuklarda yetersizlik ve suçluluk hissi uyandırır, duygularını açıkça dile getirmelerini engeller, sosyal fobi geliştirmelerine neden olur. Gerçek sevgi, onları olduğu gibi kabûl etmektir.

Neden bazı insanlarla beraber olmaktan sıkılırız? Bu soruma bir genç: “Çünkü onlarla paylaşacak fazla şeyimiz yoktur," cevabını vermişti. Genç doğru söylüyordu. Paylaşmak demek kabûl etmek demektir. Birinin tipimizi, davranışlarımızı ve görüşlerimizi beğenmediğini yani bizi olduğumuz gibi kabûl etmediğini hissettiğimiz zaman onunla birlikte olmak istemeyiz. Şimdi sorumuzu pozitif yöne çevirelim: Neden bazı insanlarla beraber olmaktan zevk alırız? Neden çekinmeden onlara sırrımızı açabilir, içimizi dökebiliriz? Çünkü bizi olduğumuz gibi kabûl eder, değiştirmeye çalışmazlar. İyi bir dinleyicidirler. Bizi dinlerken akıl vermeye kalkmaz, eleştirmez, suçlamazlar. Onlarla konuştuktan sonra kendimizi rahatlamış hissederiz.

Psikologların birinci özelliği etkin dinlemeyi bilmeleri, yani iyi bir dinleyici olmalarıdır. Danışmak için bize gelen liseli genç bir kızımızı bir saat süreyle etkin olarak dinledim. Ailesiyle, okuluyla, arkadaşlarıyla ve kendisiyle olan bütün sıkıntılarını anlattıktan sonra: “Bana bütün bu sıkıntılardan nasıl kurtulacağımı söylemeyecek misiniz?” diye sordu. “Önce sıkıntıların kaynağını bulmamız lâzım...” dedim. “Bunu da ileriki seanslarda seninle birlikte yapacağız.” Yüzüme baktı: “Hayret, dedi, hiçbir şey söylemediğiniz halde kendimi rahatlamış hissediyorum. Size anlattıklarımı daha önce hiç kimseyle paylaşmamıştım. Annem ve babam da buna dahil. Zaten onlara hiçbir şeyimi anlatmam.”


YANLIŞLARI DA KABÛL EDİLMELİ Mİ?

Anne babaların aklına şöyle bir soru gelebilir: “Çocukların yanlış davranışları karşısında ne yapacağız? Kabûl diline bunlar da dahil mi?” İnsanlar nedense anne baba olunca yeni bir rol üstlenip insan olduklarını unutur, tuhaflaşırlar. Bu tuhaflaşmayı anne baba olmanın getirdiği bir sorumluluk zannederler. Anne ve babanın da her insan gibi duyguları, kusurları ve eksikleri olduğunu unuturlar. Duyguları ne olursa olsun, bunları ifade etmede kendilerini özgür hissetmezler. İyi bir anne baba olmak için kızgınlıklarını, hatalarını, bilgisizliklerini gizleme gereği duyarlar. Çocuklarına iyi örnek olmak için daima tutarlı olmak ve hep iyi şeyler yapmak zorundadırlar. Her konuda fedakârlık yapmaları, kendi arzu ve isteklerini bir kenara bırakıp çocukların isteklerine öncelik vermeleri gerekir.

Anne babaların alkışlamaya değer bu iyi niyetli davranışları ne yazık ki çocuklar üzerinde çok az etki yapar. Çünkü çocuklar iyi birer gözlemcidir. Anne babaların hep iyi ve kusursuz görünmek için kendilerini ne kadar zorladıklarını fark ederler. Dört yaşındaki bir kız çocuğu kendisini haksız yere cezalandıran annesine şöyle diyordu: “Haydi anne, haksızlık yaptığını kabûl et. Ben haksızlık yaptığım zaman özür diliyorum, sen neden dilemiyorsun? Eğer özür dilersen seni affederim ve daha çok severim.” Gerçek olan şu ki, çocuklar anne ve babalarını insan olarak görmek istiyorlar, melek olarak değil. İnsan olmaları onları çocukların gözünde küçültmez.

Bazen çocuklardan biri o kadar şımarır ve yaramazlık yapar ki katlanmak mümkün olmaz. Bu durumda rahatsızlığımızı dile getirmek ve çocuktan uslu durmasını istemek anne baba olarak en tabi hakkımızdır. Yaramaz çocuğa müdahale etmediğimiz taktirde diğer çocuklara haksızlık yapmış oluruz. Bazı kitaplarda her nedense anne ve babalara çocukları birbirinden ayırmamaları ve onları aynı derecede kabûllenmeleri istenir. İnsanlar birbirine benzemediği gibi çocuklar da benzemeyecektir. İnsanları kişilik özelliklerinden dolayı aynı derecede kabûllenemeyiz. Kimine yakınlık ve sempati duyduğumuz halde, kimine mesafeli durmayı tercih ederiz. Çocuklar için de aynı şey geçerlidir. Yaramaz ve tembel çocukla, uysal ve çalışkan çocuğu aynı derecede kabûllenmemiz mümkün değildir. Ne var ki çoğu anne babalar, yaramaz ve tembel çocuğun daha çok ilgiye ve korumaya ihtiyacı olduğunu düşünerek uysal ve çalışkan çocuğu ihmal ederler. Bunu yaparken de “o zaten kendi kendine yetiyor, problem çıkarmıyor” derler.

Çocukların davranışlarını kabûl edilebilir ve kabûl edilemez olarak iki grupta toplayabiliriz. Bazı çocukların kabûl edilemez davranışlar alanı diğer çocuklardan daha fazladır. Anne babalar genellikle çocukların davranışları hakkında her zaman aynı tepkide bulunmazlar.

Neşeli ve mutlu iken kabûl ettikleri bir davranışa üzgün ve mutsuz oldukları zaman kızabilirler. Aile içinde kabûl ettikleri bir davranışı misafir olduğu zaman kabûl etmez, çocuğu uyarma gereği duyarlar:

“Ahmet, böreği elinle yemek çok ayıp, çatalını kullan lütfen!”

Çocuk aynı davranışın neden kimi zaman kabûl edilip kimi zaman kabûl edilmediğini bir türlü anlayamaz. Doğru ile yanlışı birbirine karıştırır.

Hiç kimse mükemmel değildir. Anne baba da olsak bazen sinirlerimize hâkim olamaz çocuğa gereğinden fazla sert davranabiliriz.

Eğer bu davranışımızın sebebini açıklarsak; çocuk bize anlayış gösterecek, duyguları incinmeyecektir.




Ali Çankırılı


SAAT: 18:09

vBulletin® Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.

User Alert System provided by Advanced User Tagging v3.2.6 (Lite) - vBulletin Mods & Addons Copyright © 2024 DragonByte Technologies Ltd.


1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306