Medineweb Forum/Huzur Adresi

Medineweb Forum/Huzur Adresi (https://www.forum.medineweb.net/)
-   Diyanetten Duyurular/Haberler (https://www.forum.medineweb.net/504-diyanetten-duyurular-haberler)
-   -   Diyarbakır'da Kutlu Doğum Coşkuyla Kutlandı (https://www.forum.medineweb.net/diyanetten-duyurular-haberler/25499-diyarbakirda-kutlu-dogum-coskuyla-kutlandi.html)

RemLe 15 Nisan 2013 19:40

Diyarbakır'da Kutlu Doğum Coşkuyla Kutlandı
 
Tarih: 15.04.2013

Kutlu Doğum Haftası münasebetiyle yurdun birçok yerinde Kutlu Doğum etkinlikleri düzenlenmeye devam ediyor. Diyarbakır stadında gerçekleşen Kutlu Doğum Özel Programına katılan Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez Diyarbakır’dan tüm yurda çağrıda bulunarak, “Gelin hep birlikte ülkemizi tekrar bir eman yurduna, selam yurduna, adalet yurduna, fazilet yurduna dönüştürelim. Öyle bir eman yurduna dönüştürelim ki, emanımız, oluşturduğumuz güven Şam’da güvenini kaybeden kardeşlerimizi de kucaklasın. Bağdat’ta, Kahire’de onuru zedelenen kardeşlerimizin onurunu da yüceltsin. Öyle bir selam yurduna dönüştürelim ki selamımız bütün kâinatı kuşatsın. Öyle bir adalet yurduna dönüştürelim ki adaletimiz bütün dünyada daim olsun. Öyle bir fazilet yurduna dönüştürelim ki fazilet bütün kâinatı kuşatsın. Yeryüzünde bütün kötülükleri ortadan kaldırsın” dedi.

İnsanın zaman zaman kendisini unuttuğunu ve insana insanı ve insanlık onurunu tekrar hatırlatma çabası içinde olduklarını ifade eden Diyanet İşleri Başkanı Görmez’in Diyarbakır’dan tüm dünyaya seslendiği manifesto niteliği taşıyan konuşmasından bazı başlıklar şöyleydi;

“Kutlu Elçi’ye selam olsun…”

Bugün kutlu doğumunu idrak ettiğimiz Efendimizi saygı ve tazimle yad ediyorum. Diyarbakır’da medfun Zülküfl ve Elyesa peygamberlere selam olsun. Diyarbakır’da medfun olan Resul-i Ekrem’in ashabına başta Halid Bin Velid’in oğlu Süleyman Hazretlerine selam olsun. Belki de Cennetül Baki ve Cennetül Mualla’dan sonra en çok sahabinin medfun olduğu Diyarbakır’dayız. Sevgili Peygamberimizin, refiki alaya hicretinden yedi sene sonra İslam orduları İyaz Bin Ganem komutasında Diyarbakır’a girdiler. O kutlu orduya, o ordunun bütün neferlerine selam olsun. Anadolu’da kapılarını ilk defa Rahmana secde edenlere açan daha sonra kendisine kardeş olan Bursa Ulu Camii’nin kardeşi Diyarbakır Ulu Cami’ye selam olsun. O Ulu camide Rahman’a secde eden bütün mü’minlere selam olsun.

Çok değerli kardeşlerim, her yıl kutlu doğum için yüreğimizde çorak kalmış, hayatımızda çorak kalmış bir yönümüzü Resul-i Ekrem’in şifa dağıtan mesajlarıyla buluşturmaya çalışıyoruz. Bu yıl “Hz. Peygamber ve İnsan Onuru” dedik. Zira insan zaman zaman kendisini unutuyor. Rabbimiz Kur’an’da “Ey insanlar eğer siz rabbinizi unutursanız rabbinizde size kendinizi unutturur” İnsan zaman zaman kendisini unutuyor. Ne kadar yüce varlık olduğunu unutuyor ve ihmal ediyor. Sadece insana insanı bir nebze olsun yeniden anlatmak istedik Resul-i Ekrem’in kutlu doğumunda. İnsan varlık sebebini, hayatın anlamını unutuyor. Anlamlı dünyanın anlamlı sakinine, hayatın anlamını, varoluşun gayesini yeniden hatırlatmak gerekiyor.

“İnsanın onurunu kıranlar insana bu değerlerin doğuştan verildiğinden habersizler…”
Neden insan onuru? Zira dünyanın her yanında insanın onuru rencide edilmeye, zedelenmeye ayaklar alt alınmaya devam ediyor. En kötüsü insanın onurunu kıranlar, incitenler onurun, izzetin, şerefin, itibarın, değerin doğuştan her insana verildiğini unutuyor, bilmiyorlar. Onur elçisinin onur mücadelesini insana ve insan onuruna verdiği değeri, insan onurunu yüceltmek için verdiği mücadeleyi, kız çocukların, kadınların, erkeklerin, kölelerin, fakirlerin, yetimlerin, miskinlerin, mazlumların, zayıfların onurunu korumak için nasıl mücadele ettiğini hep birlikte yeniden hatırlamaya ihtiyacımız var.

“Veda hutbesi bir onur manifestosudur…”
Neden insan onuru? Zira onur elçisine göre insan, bizatihi doğuştan, yaratılıştan değerli ve onurlu bir varlıktır. Bütün insanlık veda hutbesinde o muhteşem onur manifestosunda, “Ey insanlar, hepiniz Ademdensiniz Adem’de topraktandır. Arap’ın Arap olmayana, Arap olmayanın Arap’a, siyahın beyaza, beyazın siyaha hiçbir üstünlüğü yoktur. Üstünlük sadece takvadadır” ifadelerini yeniden hatırlamaya bir kez daha ihtiyacımız var. Aynı hutbede “İnsanlar tarağın dişleri gibi eşittir” ifadesini yeniden duymaya insanların ihtiyacı var.
Ona göre insanın canı, kanı mukaddestir dokunulamaz. Ona göre insanın ırzı, onuru, namusu mukaddestir dokunulamaz. Ona göre kadın yaratılış itibarıyla ilahi vahye muhatap onurlu bir varlıktır. Kadını kadın olduğu için aşağılamak ona göre en büyük onursuzluktur. Ona göre çocuk cenin safhasından itibaren hak sahibi onurlu bir varlıktır. Allah’ın insanlığa şerefli bir emanetidir.

Yetimler, kimsesizler ve onları gözetip koruyanlar onun cennetteki arkadaşlarıdır. Onun nazarında köle olarak doğan hor ve hakir görülen Zeyd’in oğlu Usame İslam ordularının komutanı olmasında hiçbir sakınca yoktur. Onun nazarında İki gözü görmeyen Abdullah İbni Mektum’un kendisinden sonra Medine’de onun valisi, vekili olmasında hiçbir engel yoktur.

Onun gözünde adaleti yerine getirme hususunda kızı Fatıma ile Mahsun kabilesinden Fatıma Binti Esved arasında hiçbir fark yoktur. Ona göre insanın onuruna, saygınlığına, maddi ve manevi şahsiyetine yönelik her hareket en büyük suçtur, en büyük günahtır. Hiç kimse soyundan, sopundan, ırkından, renginden dolayı kaş göz işaretiyle dahi asla hor görülemez, aşağılanamaz, hakir görülemez.

O sebepledir ki Bilal-i Habeşi’ye “Siyah kadının oğlu” diye hitap ettiği için Efendimiz Ebu zer Gıfari’ye “Ey Eba Zer, sende hala cahiliye tortuları var” demiştir. Cahiliye tortuları kendisinden sonrada zaman zaman İslam toplumlarında nüksetmiş ve İslam toplumlarındaki barışı, kardeşliği, huzuru hep ortadan kaldırmıştır. O cahiliye adetleri Emeviler döneminde, Abbasiler döneminde, Endülüs’te, Osmanlının yıkılışında ve bugün İslam dünyasının her tarafında nüksedilen cahiliye adetleri vardır.

“Mezhepçilik ve milliyetçilik cahiliye tortularıdır…”
Diyarbakır’a İslam ordularının geldiği zamanlarda Hz. Ömer döneminde Sad Bin Ebi Vakkas ve Selman-ı Farisi arasında küçük bir kırgınlık oluşmuştur. 12 sahabe oturuyor. Sad Bin Ebi Vakkas her birisine kendi mezhebini saymasını söyledi. Ve herkes kendi atalarını saymaya başladı. Sıra Selman-ı Farisi’ye gelmişti. Selman, hala cahiliye tortularını taşıyacak olanlara mesaj olacak şu ifadeleri kullandı; “Benim İslam döneminde hiç atam olmadı. Ben kendimi şöyle tanıtıyorum. Ben, İslamoğlu Selman’ım” dedi. Bunu işiten Hz. Ömer meclise gelir ve derki; “Kureyşliler iyi bilirler ki Hattaboğulları cahiliye döneminde ne kadar aziz sayılır. Ama şunu herkes bilsin ki, ben de İslamoğlu Ömer’im ve İslamoğlu Selman’ın kardeşiyim”

“İnsan hiçbir zaman kendi hayatını başka hiçbir insanın hayatına araç haline getiremez…”
Doğumunu kutladığımız bizi bugün sene-i devriyesiyle onurlandıran Efendimize göre insan, gaye varlıktır, araç varlık değildir. İnsan hiçbir zaman kendi hayatını başka hiçbir insanın hayatına araç haline getiremez. Bu sebeple Şeyh Galip “Hoşça bak zatına kim zübde-i âlemsin sen, merdum-i dide-i ekvam olan Ademsin sen” İnsan alemin özüdür. Kâinatın gözbebeğidir. İnsan gaye varlıktır. İnsan ürünü hiçbir ideoloji insan ve insanlık onuru kadar yüce olamaz. Onun için hiçbir insan kendi hayatını insanlık onurunu ayaklar altına alan hiçbir ideolojiye feda edemez.

Dinde, hukukta, devlette insan onurunu yüceltmek için vardır. İnsan din için, devlet için, hukuk için değildir. Dinde, hukukta, devlette insan içindir insana göre yapılmıştır. İnsan onurunu zedeleyen, rencide eden hiçbir söz ve davranış meşruiyetini İslam’dan ve İslam Peygamberinden alamaz.

“Bir insanın onurunu kırmak bütün insanlığın onurunu kırmakla eş değerdir…”
Peygamber Efendimiz bir gün Kabetullah’ı tavaf ediyordu. Kâbe’ye bakarak şöyle dedi; Ey Kâbe, ne kadar hoşsun, ne kadar güzelsin, yücesin fakat canım elinde olan Allah’a yemin olsun ki, bir mü’minin kalbi senden daha hoştur, güzeldir, yücedir” Bunun içindir ki, bir insanın onurunu kırmak bütün insanlığın onurunu kırmak gibidir, bir insanı öldürmek bütün insanlığı öldürmek gibidir, bir insanı yaşatmak bütün insanlığı yaşatmak gibidir.

“Çöplerden yiyecek toplayarak karnını doyuran çocuğun onuru bizim onurumuzdur…”
Çöplerden yiyecek toplayarak karnını doyuran çocuğun onuru bizim onurumuzdur. Gelecek kaygısıyla hayat hakkı ellerinden alınan bebeklerin onuru bizim onurumuzdur. Yetimler, kimsesizler, çaresizler, sokak çocuklarının onuru hepimizin onurudur. Ayazda mendil satarak yahut dilenerek hayatını kazanmaya çalışan kadının onuru hepimizin onurudur, bütün insanlığın onurudur. Şiddete, tacize, töre cinayetlerine, fuhşa zorlanan kadınların onuru bütün insanların onurudur. Zorla evlendirilen genç kızların onuru hepimizin onurudur. İnsan onuruna uygun yaşayamayan bizim yediğimizden yiyemeyen, giydiğimizden giyemeyen ama yanımızda çalışan arkadaşlarımızın, bizim hizmetlerimizde çalışan insanların onuru bizim onurumuzdur. Alkol ve uyuşturucuyla zehirlenen gençlerimizin onuru bizim onurumuzdur. Suriye’de, Irak’ta, Myanmar’da, Arakan’da öldürülen insanların onuru bizim onurumuzdur. Afrika’da açlık ve susuzluk içinde kıvranan insanların onuru bütün insanlığın onurudur.

“Nasıl ki bireylerin, insanların, fertlerin günahları olur, toplumların da günahları olur…”
İnsan Ahsen-i Takvim üzere yaratılmıştır ama esfeli safiline gitme ihtimali vardır. Alayi illliynden esfeli safiline götüren insanın kendi davranışlarıdır. Yaratılıştan sahip olduğu onur değildir. Her insan hata yapabilir, aslolan hatada ısrar etmemek nasuh bir tövbe ile tövbe etmektir.
Nasıl ki bireylerin, insanların, fertlerin günahları olur, toplumların da günahları olur. Kişilerin hata yapmalarına rıza gösterildiği zaman o günah bütün topluma yayılır. Kötülük için toplumsal bir atmosfer oluşur. Tıpkı bugün küresel günahların ortaya çıktığı gibi.

Bu sebepledir ki, Hz. Musa’nın duası Kur’an’da dikkat çeker; “Rabbim, bize öyle bir nimet ver ki, biz o nimet sayesinde hayatımız boyunca hiçbir suçluya, hiçbir mücrime, hiçbir zalime arka çıkmayalım, destek olmayalım. Eğer karnını doyuramadığı için bir insan yanlışa düşüp hırsızlık yaptıysa suçlu sadece kendisi olmaz. Toplumda suçlu olur. Eğer maddi sıkıntıdan dolayı bir baba bunalım geçiriyor, cinnet halinde ailesini katlediyorsa toplumda suçludur. Eğer bir insan doğuştan gelen haklarına sahip olmadığı için renginden, dilinden dolayı bir insan öteleniyorsa, en küçük bir horlamayla karşı karşıya kalıyorsa o suç toplumsal bir günaha dönüşür. Eğer bir toplumda can, mal, nesil, akıl, din, emniyeti ortadan kalkarsa, devlet adalet görevini yerine getirmezse o suç bütün toplumun olur.

“Peygamberimizin eli değdi diye Hacer-i Esved’e el süren müminin eli hiçbir zaman silah alarak mümin kardeşine doğrultamaz…”
Dünyada daha bu yüzyıl içerisinde çok büyük felaketler yaşandı. Almanya’da ırkçılık sebebiyle yüz binlerce insan katledildi. Bosna’da birkaç hafta içerisinde, birkaç hafta önce komşuları olan insanlara adeta bir soykırım uygulandı. Şimdi yanı başımızda Suriye’de kardeşler arasında ortaya çıkan kavgayı çok büyük bir üzüntüyle görüyor seyrediyoruz.

Kardeşlerim, nasıl ki bireylerin günahı var, nasıl ki toplumların günahı var aynı zamanda her günahın bir de tövbesi var. Toplumların tövbesi topyekûn hatalarını görmek ve bir daha o hatada ısrar etmemektir. Bunun için Hz. Peygamber’i örnek almak zorundayız. Peygamber sevgisini kalbinde taşıyan mümin, kendisi için istediğini mümin kardeşi içinde istemek zorundadır. Peygamber sevgisini kalbinde taşıyan mümin kardeşinin kalbini kıramaz, Halili Rahman’ı yıkamaz. Peygamber sevgisini kalbinde taşıyan kardeşiyle üç günden fazla küs duramaz. Peygamber sevgisini kalbinde taşıyan mümin cahiliye tortularını yüreğinde, zihninde, dimağında asla taşıyamaz. Onun sevgisiyle yanan gönül kin, nefret, intikam, öfke bulunduramaz. Onun sevgisiyle gözyaşı döken mümin bırakın masum bir anneyi, masum bir insanın gözyaşı dökmesine asla razı olamaz.
Peygamberimizin eli değdi diye Hacer-i Esved’e el süren müminin eli hiçbir zaman eline silah alarak mümin kardeşine doğrultamaz. Resul-i Ekrem’in hayatında bir hakem olayı vardır. Hani Kabe yeniden inşa edilir. Hacer-i Esved kırılmıştır. Mekke’nin ileri gelen bütün kabileleri Hacer-i Esved’i yerine koymak için birbirleriyle yarışır hatta ihtilaf ederler. Kabe’ye ilk gelecek kişiyi hakem olarak tayin ederler. Resul-i Ekrem görünür. Daha 25 yaşında delikanlı iken. Onu hakem tayin ederler. Resul-i Ekrem hırkasını yere serer, kırılan Hacer-i Esved’in kırılan parçalarını üzerine koyar ve onlara der ki; “Şimdi herkes hırkanın bir ucundan tutarak taşı yerine koysun” hep bilrikte taşı alırlar ve yerine koyarlar.

Şimdi ben de bütün Diyarbekir’li kardeşlerime ve onların şahsında bütün halkımıza sesleniyorum. Bu Kutlu Doğum Haftamızda hepimiz hırkamızı yere koyalım ve o hırkanın içerisine bugüne kadar bu ülkede kırılan bütün kalpleri, onurları koyalım. Sonra hep birlikte, her birimiz Edirne’deki, Hakkari’deki, Bursa’daki, Ankara’daki hatta gönül coğrafyamızdaki, Balkanlardaki, Orta Asya’daki bütün İslam coğrafyasındaki bütün kardeşlerimize seslenerek her birimiz bugüne kadar zedelenen insan onurunu, kırık kalpleri, kırık yürekleri hırkalarımızın üzerine koyalım. Her birimiz ucundan tutalım ve Kabetullahın o şerefli mekanına en güzel şekilde yerleştirelim.
Kur’an tilavetleri, kasideler ve Diyarbakır İlahi Nağme Korosu’nun birbirinden güzel eserleriyle renklenen geceye Diyarbakırlılar yoğun ilgi gösterdi.

[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]


SAAT: 01:04

vBulletin® Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.

User Alert System provided by Advanced User Tagging v3.2.6 (Lite) - vBulletin Mods & Addons Copyright © 2025 DragonByte Technologies Ltd.


1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306 307 308 309 310 311 312 313 314 315 316 317 318 319 320