![]() |
**Bir Kitap Önerisi* /medineweb ''DÜNYANIN EN MUTLU KADINI'' [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Te'lîf : Dr. `Âid b. Abdullah el-Karnî Şerh : Tahkîk : Tercüme : Ahmet İYİBİLDİREN Bu kitap; Allah’ı Rab, İslam’ı din ve Muhammed’i peygamber olarak kabul eden her Müslüman hanıma;Hakikat yoluna giren ve doğruluk mesajını taşıyan her genç kıza;Bu mesajın kelimeleriyle cihâd eden, onun değerlerini muhafaza eden ve nefsini temizleyen her mürebbiyeye;Çocuklarını takva üzere terbiye eden, sünnet üzere yetiştiren ve onlara erdemli olmayı sevdiren her anneye; Ve Hüzünlü ve kederli her kadına yol göstermek için yazılmıştır.. Medine web bayanlarına tavsiyem, bu kitabı imkan varsa okumalarıdır. Eminim çok faydalı olucaktır. Okurken feyiz almanız temennisyle.... |
Cevap: **Bir Kitap Önerisi* İSLAMKÖYE AĞIT........ >>>''Gün gelir de, kurumuş bir papatya; çınar gibi dağları, ovaları gölgelendirir.Tevhid bülbülleri, tebliğ şarkılarını Dâvudi nağmelerle Nemru'dun beynini patlatırcasına söylerler ve örtülü bir vicdan irkilip, Hz. Hüseyin gibi Kerbelalara koşarsa ....işte o gün !...evet o gün, her kalpte Muhammedi bir papatyanın filizlerine şâhid olabiliriz!....<<< |
Cevap: **Bir Kitap Önerisi* Ahmet Cemil Akıncı çok güzel bir üslupla anlatmış. Bir günde iki yüz civarı sayfa okudum, biter bugün inşallah. Sırada diğer kitabını yani hz. Ömer'i okumayı düşünüyorum |
Cevap: **Bir Kitap Önerisi* Aşkın Şehidi... Polat abimizin okuduğu bu kitabı bende okudum. Kesinlikle okumanızı tavsiye ederim. |
Cevap: **Bir Kitap Önerisi* [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Tebliğ Usulleri.. Tebliğ konusunda dikkat etmemiz gereken meselelerin ele alındığı kitapta ogrenebilecegimiz çok şey var. |
Cevap: **Bir Kitap Önerisi* [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Risale Haber-Haber Merkezi İki milyondan fazla okuyucuya ulaşan “Sabah Namazına Nasıl Kalkılır” isimli kitabın yazarı Cemil Tokpınar, yeni kitabı Can Simitleri’nde unutulan sünnet namazlar ile mübarek gün ve geceleri işliyor. Nesil Yayınları’ndan çıkan Can Simitleri hakkında bilgi veren Cemil Tokpınar, asırlardır bütün insanların, şerrinden Allah’a sığındığı bir asırda yaşadığımızı belirterek, “Böylesi bir asırda bizi günah deryalarından kurtaracak can simitlerine ihtiyacımız var. Kitapta ele aldığım sünnet namazlar ile mübarek gün ve gecelerdeki ibadetler, özel nitelikli ve çok amaçlı kurtarıcı ve yüceltici fırsatlardır. Bu ibadetler, ‘can kurtaran, cana can katan can simitleridir” dedi. Beş vakit namazın tüm zamanların en faziletli ibadeti olduğunu belirten Tokpınar, ancak Peygamber Efendimizin (s.a.v.) kıldığı teheccüd, evvâbîn, tesbih gibi namazların çok özel anlamları olduğunu ifade ederek, şöyle devam etti: “Bu namazların bir kısmı insanın o andaki ruh yapısıyla, bir kısmı da zaman dilimiyle ilgili özellikler taşır. Söz gelişi, evladı yoğun bakımda tedavi gören bir annenin kıldığı hacet namazındaki tâdil-i erkân, huşû ve yakîn hâli muhteşemdir. Bir günah sonucu pişmanlık ateşiyle yanarak gözyaşıyla secdeleri ışılattığınız öyle bir tevbe namazı kılarsınız ki, ömrünüzde öyle bir namaz kılmamışsınızdır. Muhteşem bir nimete veya müjdeye kavuşmanın coşkun ruh haletiyle kılınan şükür namazındaki aşkı, seher vaktini bereketlendiren teheccüddeki sohbet-i cânânı, sizi kararsızlık cenderesinden kurtarıp yüreğinizi ferahlandıran istihare namazındaki huzuru, bütün latifelerinizle doyasıya ibadet etmek için sarıldığınız tesbih namazındaki lezzeti, Ramazan gecelerini ihya eden teravihteki coşkuyu hangi namazda bulabilirsiniz?” Farz namazları kılmanın mecburî olduğunu hatırlatan Tokpınar, sünnet olan nafile namazların özelliğini şöyle anlattı: “Nafile namazlar hiçbir zorunluluk olmadığı hâlde kulun Allah’a olan sevgisini, aşkını, iştiyakını gösterir. Kul adeta, ‘Rabbim ben Seni çok seviyorum. Sana olan sevgi ve saygımı ifade etmek için beş vakit namaz yetmiyor. Seninle daha fazla sohbet etmek, Sana yalvarmak, dua etmek, derdimi dökmek, sonsuz rahmetinden ihsan ve ikramını istemek için daha fazla namaz kılıyorum’ demiş oluyor. “Nafile namazlar ‘Beni zikir, dua, tesbih, namaz gibi ibadetlerle anın ki, ben de sizi rahmet, mağfiret, ikram, ihsan, lütuf ve ekstra yardımlarla anayım’ buyuran Rabbimizin emrine uymaktır. Bunlar kişinin Allah katındaki hatırını yüceltecek yatırımlardır. Efendimizin (s.a.v.) ifadesiyle farzlardaki eksikleri tamamlayacak fırsatlardır. “Nafile namazların önemli bir özelliği de, tâdil-i erkân ve huşû egzersizi olmalarıdır. Nafile namazlara hassasiyet gösteren kimse, daha uzun, daha derin ve daha anlayarak namazlar kılmaya alışmış olur. Çünkü bu namazların zaman ve hâlet-i rûhiye bakımından özel etkileri ve imkânları vardır.” Cemil Tokpınar’ın yeni kitabı Can Simitleri’nde iki ana bölüm var. Sünnet namazların işlendiği bölümde teheccüd, işrak, kuşluk, evvâbîn, hacet, tesbih, teravih, istihare, tevbe, hafıza, tahiyyetü’l-mescid ve şükür namazları gibi muazzam ibadetlerin yanında, ehemmiyetini tam idrak edemediğimiz bir farz namaz olan cenaze namazı işleniyor. İkinci bölümde ise Cuma, Üç Aylar, Ramazan, Mevlid Kandili; Regâib, Miraç, Berat ve Kadir geceleri, Zilhicce’nin ilk on günü ve i’tikâf anlatılıyor. Can Simitleri kitabında tıpkı Sabah Namazına Nasıl Kalkılır’da olduğu gibi, nakille akıl, gelenekle gelecek sentezleniyor. Geçmiş örneklerle birlikte günümüzdeki hatıralar yan yana işlenerek bu ibadetlerin hayatın içinden ve pekala uygulanabilir olduğu vurgulanıyor. İbadetlerin faziletleriyle beraber uygulama yöntemleri, bu ibadetlerin önündeki muhtemel engelleri aşma yolları, en verimli istifade usulleri teşvik edici bir üslupla ele alınıyor. alıntıdır |
Cevap: **Bir Kitap Önerisi* BAŞÖRTÜSÜNE ÖZGÜRLÜK YOLUNDA; GÖRÜLMÜŞTÜR Yazar : HÜDA KAYA27 Temmuz 2011 / Eyüp “Onların gayret ve çilesi tarihin sayfalarında çoktan yerini aldı; onurlu yürüyüşleri hafızalara silinmemek üzere kazındı...” Merve Kavakçı “Hüda Kaya çocuklarına hem annelik hem de babalık yapan ender insanlardan biri. Ve üç kızı ile birlikte idam ile yargılanan bir mücahide...” Özden Zehra Sönmez “HÜDA Hanımefendi’nin ve körpecik mücahide yavrularının vakarla göklere ulaşan dik başları bir an olsun eğilmemiştir.” Şule Yüksel Şenler “İstediğim gibi giyinip okuyacağım” diye diretiyorlar. Türban onlar için artık özgürlüğün simgesi. Benim içinse demokrasinin simgesi.” Roni Margulies “Hakkı ve adaleti ayakta tutmak için şahitlik yapmak, zulüm ve haksızlıklar karşısında el ele verip yardımlaşmak da bir ibadettir.“ Nurettin Şirin “Onu nimet ve ganimet zamanlarında ortalarda göremezsiniz; fakat acı ve mihnet zamanlarında yanınızda buluverirsiniz. Ben bizzat şahidiyim bunun...” Mustafa İslâmoğlu “Soğuk Şubatların zorlu günlerinde vahye tanıklığın yüz akı bir aile...” Ramazan Kayan |
Cevap: **Bir Kitap Önerisi* [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Her şeyde olduğu gibi ibadetlerde de hissiyat çok önemlidir. Örneğin hastalığı nedeniyle iştahı olmayan bir insan açlığı hissetmediğinden yemek yeme arzusu, isteği kendisinde zuhur eder mi? Zorla da olsa ölmemek, güçten, kuvvetten düşmemek için yer. Ama yediğini zoraki yemiş olduğundan lezzet almaz. Bu yemek ona adeta işkence olur. Bir insan da, Allah'a kul olduğunu, ona ibadet etme mecburiyetinde bulunduğunu hissetmesi ve yaşaması gerekir. O zaman ibadete büyük bir iştahla, hevesle, zevk alarak devam eder. Aksi takdirde ibadeti sırtında yük görür, tat ve lezzet almadan zoraki yapar. Bedenin gıdası olan her lokma insanı tokluğa götürürken yemek yeme isteği ve arzusu aynı oranda azalır, artık doyduğunda bırakır yemeği insan. Yaratılış gayemiz, huzur kaynağımız, ruhumuzun gıdası ibadetten, onun açlığından doymak ise mümkün değildir. Zevk aldığın, haz duyduğun ibadet, seni daha fazla ibadete sevk eder. Neticesi, seni Allah'ın muhabbet deryasında kulaç atarak -tek istek olarak-onun cemalini görmek arzusuyla adeta yakıp kavurur, gözün başka bir şeyi görmez, kulağın başka bir şey duymaz onun rızasıdan başka. Böyle bir hissiyat ibadetlerin adeta ruhu olan huşu ve huzuru da beraberinde getirir. (Tanıtım Bülteninden) |
Cevap: **Bir Kitap Önerisi* [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Bugün çocuklarda karşılaşılan problemlerin çoğunun temelinde, çocuğun kendi gibi olmasına izin verilmemesi yatar. Çocuk içinde hissettiği coşkuyla sağa sola koşacak olsa “Bu çocuk hiperaktif mi ne, bir türlü yerinde durmuyor” ikazlarının, bir şeyleri merak edip birkaç soru sorsa “Amma meraklısın sen de yani…” diye alaya almaların, kendisi için seçilen bir kıyafetin rengini beğenmediğini söylese “Sana elbise alanda suç zaten” şeklindeki bastırmaların, bir yemeğin damak tadına uymadığını ifade edecek olsa “Sende de hiç zevk yokmuş” gibi aşağılamaların normal kabul edildiği bir toplumda, çocuğun kişiliğini koruma mücadelesi her anne babanın insanlık görevidir. Bu kitapta çocukların davranışları “öğrenme”sinin değil “edinmesi”nin, bir başkasını taklit ederek değil kendi “irade”sini ortaya koyarak istenen davranışları kazanmasının yolları üzerine ufuk açıcı bir anlayışla karşılaşacaksınız. Adem Güneş, çocukları ceza ve mükâfat kıskacına almadan, onlara insan olmanın değeri yaşatarak ebeveynlik etmenin mümkün ve değerli olduğunu dolu dolu bir içerikle aktarıyor. Doğal Ebeveynlik, duygularındaki özgürlüğü davranışlarında disipline dönüştürebilen, “kendisi olabilen” çocukların anne babalarının yeni yol arkadaşı… alıntıdır. şuan okuduğum kitap.çocuk problemlerinin asıl kaynaklarını çok güzel bi şekilde ifade etmiş Adem Bey... |
Cevap: **Bir Kitap Önerisi* Daha yeni aldım doğal ebevenyliği ama okumaya fırsat bulamadım. .. |
Cevap: **Bir Kitap Önerisi* Babam Mevdudi, Hamira Mevdudi Bu kitabı mutlaka tavsiye ederim... [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Hamira Mevdudi MANA YAYINLARI Anlatacaklarım gün gelip esen rüzgârlarla nisyan duvarları ardında silinip gidecek öylesine hatıralar değildir. İslam Şehidi Seyyid Kutub’un “Fi Zılali’l Kur’an” da “Büyük Müslüman” olarak nitelediği cesur bir kahramanın hayat hikâyesidir. Büyük bir anne-baba ve oğulları tarafından hayatın sayfalarına nakşedilen bir sabır ve sebat öyküsüdür. Çağdaş İslam uyanışının şafağı, dokuz ço-cuk ve yaşlı ninelerinin yaşadığı bir evden yükselmişti. Evin hasta hanımı nefes darlığından muzdaripti. Acaba bu geminin yolcuları hayata nasıl devam edeceklerdi? Daha en başta sabır ipine sarılmaktan vazgeçip yılacaklar mıydı? Yoksa bugün şahit olduklarımızı görelim diye olabildiğince yelkenlinin ipine mi asılacaklardı? Hamira MEVDUDİ ----------------------------------------------------------------------- ‘Babam Mevdudi’ Abdülaziz Tantik 08 Mart 2011 Salı Bir yazarı, bir âlimi, bir entelektüeli ancak ev halkından biri tarafından yazılan öyküsünü okuyabilirseniz, yazı ve söylemini daha rahat algılama imkânı bulabilirsiniz. İşte Mevdudi’nin yaşamını “bir ev reisi veya bir baba” olarak ele alan kızı Hamira Mevdudi’nin yazdığı “Babam Mevdudi” biyografi kitabını Mana Yayınları, okumamız ve istifade etmemiz ve Mevdudi’nin düşünce dünyasına izinsiz girebilmemizin imkânı olsun diye yayınladı. Kendilerine kendi adıma müteşekkirim… Mevdudi gibi ‘büyük’ bir âlimi anlama ve ne söylediğini kavrama adına çokça çaba ve çalışmanın gerektiğini izaha gerek yoktur. İkinci kuşaktan olan allame Mevdudi, batı karşısında bir kompleks sahibi olmadan görüşlerini dile getiriyor ve hem kendi döneminde ve hem de kendisinden sonraki dönemde ciddi bir etkilenmeyi geride bırakıyordu. İslam ve düşünce üzerine görüş serdedenlerin büyük bir kısmının Mevdudi kitaplarını okudukları ve onun görüşlerinden etkilendikleri tartışılmaz bir gerçekliktir. Sahih bir düşünce ve düşünce birikiminden bahsedilecekse buna Mevdudi’nin katkısı kaçınılmazdır. Hayatının büyük bir çile, sabır ve sebatla geçtiği bilinen Mevlana Mevdudi’nin yaşamının küçük sırlarının ve aile hayatının ayrıntılarının, aile olarak yaşadıkları sıkıntıların anne, hanım ve çocuklar üzerindeki etkisini ayrıntılı yazan bu kitap okuyucular nezdinde gerekli itibara sahip olmalıdır. Çünkü bu kitap çok sevdiğimiz Mevlana Mevdudi’nin aile dışındaki kişilere gizli kalan yaşamının gizlerini bize aktarıyor. Bir insanı insan kılan yanı zaafları ve gözlerden ırak yaşamıdır. İnsan zaaflarıyla insan olabilir ve kendiyle baş başa kaldığında gözlerden uzak bir haldeyken kendini ortaya koyar. Böylece biz o kişinin söylemi ile yaşamı arasındaki uyumu veya tenakuzu görebilelim… Kızının yazdığı bu kitapta Mevlana Mevdudi’nin ortaya konan hayatına baktığımız zaman gerçek anlamında bir söylem ve eylem birlikteliği görürüz. Kendini davaya adamış bir insanın varlığını tam olarak tezahür ettiği demlere tanıklık ederiz. Aile olarak yaşadığı sıkıntıları ve sorunları birebir hisseder ve kendimizden bir parça bularak bizimde gözlerimiz yaşarmaya başlar. Ağlamak ferahlamaktır. Aslında ağlamak aciz bir kul olduğunun bilincini dışa vurmaktır. Yani Allaha sığınmanın farklı bir adresidir. Kitap göz yaşartan hikâyelerle doludur. Çünkü Mevlana Mevdudi’nin hayatı yaşamdan destansı öykülerle doludur. Kitabın en önemli bölümü, Mevlana Mevdudi’nin Annesinin anlatıldığı bölümlerdir. İşte böyle bir anne ancak Mevdudiler doğurur ve yetiştirir dersiniz… Çünkü aileyi ayakta tutan ve baştan itibaren hem hanımını ve hem de çocuklarının eğitimini anne üstlenmiştir. Böyle vakur, hikmetli ve sabırlı bir annenin varlığına şükran borçluyuz. Böylece Mevdudi’nin hangi şartlarda yetiştiğini ve nasıl bir atmosferi soluduğunu görüyoruz. Dostum Turan Kışlakçı’nın Mevdudi adlı biyografik çalışmasını okuduğumda önemli ayrıntıları görmüş ve çok sevinmiştim. Ama bu kitap, gerçek anlamıyla tam bir ziyafet gibi geldi. Mevdudi’nin yetiştiği aile bireyleri, okuma serüveni, yaşadığı muhitler ve bu muhitlerde yaşadığı sorunlar, savaş hali, bu savaş halinde karşı karşıya kaldığı somut sorunlar ve bunlara yönelik geliştirdiği çözüm yolları ve bütün bunların beslendiği kaynaklar ve bu kaynakların en başında gelen anne, hayatının sonuna kadar anne etkisinin izlerini adım adım izleyerek çok farklı bir Mevdudi portresine ulaşabiliyorsunuz. Ayrıca kendi kızı tarafından kaleme alınan bu biyografik kitap, gerçek anlamıyla Mevdudi üzerine ayrıntılar içermektedir. Çok içerden bir gözle yazılmış bu satırların değeri ayrıca tartışılmaz bir kıymete haizdir. Bir yazar veya âlim için doğru bir tanımlama onu olduğu gibi görebilme imkânında saklıdır. O yüzden felsefenin arka merdiveninden çıkarak filozofları olduğu gibi görme çabaları önemli sayılmıştır. İşte ‘Babam Mevdudi’ kitabı tam olarak bunu fazlasıyla hak eden bir çalışmadır. Bu yüzden Mana Yayınlarını kutlamak ve yaptıkları bu güzel çalışmayı takdir etmek önemlidir. Bir yayınevinin takdiri elbette ki yayınladığı kitapları okumak ve değerlendirmeleri yayınevi ile paylaşabilmede yatmaktadır. Elbette ki birçok insan Mevlana Mevdudi’nin kitaplarını okumuşlardır. Ve bu okudukları kitaptan da bir Mevdudi algısı üretebilirler. Ancak bu büyük bir iddia gibi görülebilir, -ama kitap okunduğu zaman bunun öyle büyük bir iddia olmadığı açıklık kazanır.- olsun! Babam Mevdudi kitabı okunmadan tam olarak Mevdudi derinlemesine kavranılamazdır. Çünkü bu kitapta Mevdudi’nin ayrıntılı hayatı vardır. Gerçek ise ayrıntılarda saklıdır. Bu kitapta Mevdudi’nin yaşam öyküsü olduğu gibi, yetiştiği aile ocağı ve bu aile ocağının devamı olan kendi ailesinin yaşam öyküsü de bulunmaktadır. Yani Mevdudi’yi Mevdudi yapan bütün öyküler bitişik anlatılmıştır. Böylece karşınızda çıplak bir Mevdudi portresi bulunmaktadır, bütün örtüler kaldırılmış ve yalın bir şekilde Mevdudi ile birlikte yaşıyor ve duygulanıyorsunuz. Kendi hayatınızdan bir parça buluyor ve bu duygulu buluşma gözlerinizi yaşartıyor. Onun yaşadığı sıkıntıları siz kendi ruh dünyanızda yeniden deneyimliyorsunuz. Yâda sizin yaşadığınız bir deneyimin karşılığını o satırlarda buluyorsunuz ve duygusal bir boşalma ile karşı karşıya kalıyorsunuz. Çözülüyorsunuz, çözülürken aslında hem kendinizin ve hem de Mevdudi’nin yeniden farkına varıyorsunuz. Mevdudi gibi büyük âlimler, her zaman ve zeminde yeniden konuşulmayı ve düşünülmeyi hak eden bir pozisyonu ellerinde tutarlar. O yüzden bu kitap yeniden ve derinlemesine bir Mevdudi algısının oluşumunun başlangıç adımı olabilir. İslamcılar için Mevdudi, kendi otobiyografilerindeki Seyit Kutup ile birlikte en derin izdir. Kendi derinliğini merak edenler bu kitabı bir an önce edinmeli ve hemen okumalıdırlar. Zaten kitabı elinize aldığınız ve ilk sayfaya başladığınız andan itibaren büyük bir ihtimalle bitirmeden bırakmayacağınız bir kitap olacaktır… Mana Yayınları, bir söylem ve felsefe ile yayıncılık yapmaya çalışmaktadır. Belirli bir hedef ve amaçla yayınlanan kitaplarını takip etmek düşünceye ve emeğe saygının bir gereğidir… Böyle yayıncılığın daha fazla rağbet edildiği, amaç ve hedefle bütünleştirilen yayınların çoğalması umuduyla… |
Cevap: **Bir Kitap Önerisi* teşekkürler hafız kardeşim......paylaştıklarını bir solukta okudum..kitabıda en kısa zamanda temin edicem inşallah...yazıyı okuyunca mevdudi gibi bir alimi tanımadığımı farkettim..elimdeki kitabı bitirince inşallah... |
Cevap: **Bir Kitap Önerisi* "Bir Deliyle Evlendim"...*Hekimoğluismail** [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Vazoda iki karanfil, biri beyaz, biri kırmızı… ” Neden böyle?” diye sordum. “İkimiz… ” demez mi? Hangisi sen?… renkler önemli değil, ikisi de karanfil. Biz de, ikimiz de insan… İnsanın olduğu yerde problem vardır, önemli olan problemleri büyütmemek ve çok çok şükretmek…. Benimle evli olduğuna şükrediyor musun? Hem de çok… Yuva yıkan o kadar kadın var ki… Yuva yıkan pekçok erkek de var deyip, karşısına dikilemezdim, onun şükrüne ben de teşekkür ettim…. Hiç kimseye benzemeyen bu adama deli denmez mi?(Arka Kapak) *** Gözlerimi açtığımda uykunun zerresi yoktu. Saate baktım, beşi geçiyordu; güneş daha doğmamış… Gece lambasının pembe ışığı odamı doldurmuş… Buzdolabının sesine canım sıkıldı, saatin tık tıkları neyse… Kalktım, perdeyi açıp cama dayandım, masmavi gökte geceden kalan birkaç yıldız… Çok, ama çok hafif bir meltem… Ya çiçekler… Renk renk çiçekler, minnacık yapraklar, hepsi dünyaya gözünü yeni açmış… Ben de dünyaya gözümü açtım; uyanmasaydım, gitmiştim. Şehir öylesine sessiz, evlerin pencereleri kör, yollar donmuş ırmaklar gibi, arabaların canı çıkmış… Keşke bir kedi yahut köpek görünseydi… Keşke, evet keşke demeye kalmadan kuşlar imdadıma yetişti. Kuş olmayı ne kadar çok isterdim, uçup gitsem, ama nereye ? Yine cevapsız sorular beynimi tırmalıyor. Ne kadar güzel bir sabah ve ne kadar huysuz sorular… Sabaha çıkmak, gecenin karanlığından, günün aydınlığına… Ciğerlerimi şişirebildiğim kadar şişirdim, derin bir nefes aldım: “Oh ne kadar güzel!” Acaba karanlıkla ışığın kavgasımı var? Yoksa gecenin karanlığı, ağaran saçlarını yolmak mı istiyor? Yine mi sorular? Sorusu olmayan bir dünyada yaşamak isterdim. Kendime geldim, ben şu dünyada yaşıyorum… Dünyayı ve kainatı bildiğim kadarıyla hayal ettim, çok büyük bir âlemde çok küçüğüm… Hayata bir mana veremiyorum, pencereyi o âlemin yüzüne kapattım, perdemi güneşe açtım, şimdi bir çay içmeliyim, belki iki lokma kek, yanan yüreğime bir bardak su… Ben neyim? Aynalar siz söyleyin bana, ben kimim? 1978 yılının mayıs ayına yeni girmiştik, takvimleri tüketerek bugüne geldik, bir yaprak daha kopardım: “Ömrümün bir günü daha gitti” diye mırıldandım. Takvim yaprağına baktım, baktım, okumadım; onu yırtmak istedim, geçen günlerim gibi çöpe atmak istedim, çöpe atılan yıllarımı hatırladım, içim sıkıldı. Ben bir şeyler istiyordum, ne istediğimi bilmiyordum. Ben bir şeyler olmak istiyordum, ne olacağımı bilmiyordum. Ben, bir bedende yaşayan iki ruh muydum? Beni herkes tanıyor ve biliyor; bir ben de var ki, onu sadece ben biliyorum. Birdenbire irkildim. Bildiğim beni, aslında ben de bilmiyorum. Sadece onun varlığından haberdarım. Ellerimle tutamıyorum, gözlerimle göremiyorum. Uyku, dünyaya çekilen perde; rüyalar, bir başka dünyanın kapısını açar. Demek ki iki türlü dünyada yaşıyorum… |
Cevap: **Bir Kitap Önerisi* Kitabın Adı: Gayriresmi Hayatlar Yazarı: Abdulgani Bozkurt Basım Yılı: 1. Baskı Eylül 2014-10-09 Yayinevi: 3 Çivi Ortadoğuda yaşanan çileli hayatlar üzerine kurulan insan pazarı. Mülteci kamplarında ölüme terk edilen çocuklar; hastalık, açlık, sefalet.. Mülteci olmak... Yaşamları sınırlandırılmış hayatlar ve sınırlar arasına sıkıştırılmış dramatik hayat hikayeleri. |
Celalettin vatandaş Mekke Medine dönemi 2 cilt okumamızı öneririm,, |
Bir deliyle evlendim ilgimi çekti Hekimoğlu kitaplarını severim |
roger garaudy geleceğimizde islam var mükemmel bir anlatımla islamiyetin ana esaslarını anlatıyor |
aşkı sükûn /Nuriye çeleğen çok hoş anlatmış Hz,Hacer validemizi,, |
Sabahattin Ali kürk mantolu Madonna kitabını bitirdim Kısaca özetini vereyim Kitabın özeti kurtulamadigimiz on yargilarimiz Ve iletişim eksiklerimiz Raif bey romanin kahramanı Ama on yargısı nedeniyle hayata ve herseye küsmüş Icine kapanık herseyden vazgeçen birisi olduğu için akrabaları is yerinde arkadaşları hep eziyorlar hiç tepki bile vermiyor☹ Önce ben raif beyi yargıladim ama sebebini öğrenince de keşke öyle yapsaydi dedim Hatıra defterini is arkadaşı okuyor O is arkadasi iyi biri ama o da tepkisiz haline çok kızıyor içinden Gençliğinde almanyada bir sergide kürk mantolu madonna tablosundaki kıza aşık oluyor O kız ile tanışıyor birbirlerini seviyorrlar Babasının ölümü ile Türkiye'ye dönünce bir daha ekonomik sebeplerden o kızın yanına ne gidebiliyor ne yanına getirtebiliyor ama Mektuplasiyorlar En son mektubunda sana sürprizim var gelince öğrenirsin diyor kız Sonra mektuplar kesilince başka birini buldu diyor o düşünce ile herseye küsüyor Raif bey Ölmeden bir gün önce Almanyada kızın komşusu ve yanında bir kiz çocuğu görüyor Ona sevdiği Kızı soruyor Hamile iken hastalanip vücudu zayif düşüyor doğum yapınca ölüyor sevdiği kız yani mektup kesildiğinde kız hastalanip ölmüş oluyorDoğan çocuk raif beyin kızı O gördüğü kız kendinin olduğunu komşunun dediginden anlıyor Keşke ise girdiğinde gidip baksaydi almanyaya sorsaydi Ve sürprizim var diye mektuptan sonra kesilmesinden Raif bey yapı olarak zaten içine kapanık evlenmiş başkasıyla ama herkesin yaptigina boyun egmis |
Toplam 1 Eklenti bulunuyor. Aranızda bu kitabı okuyan kardeşimiz var mı? İhsan Şenocak-İslam'ın Kızına [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] |
ben okumadım inşallah okuyabilirim |
Dirilt Kalbini //kitap önerisi Toplam 2 Eklenti bulunuyor. [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] “Teknolojinin önümüze serdiği sınırsız imkânları düşündüğümüzde, bugünün insanını yakalayabilmek için samimi ve bilgece bir üsluba ihtiyacımız var. Gençlerimizin artık eski, kalın kitapları karıştırıp kafa yoracak ne vakitleri var, ne de istekleri. İslâm’ın ilkelerini ve güzelliklerini, tahrif etmeden ama muhatabı taltif ederek sunmamız gerekiyor. Buna ‘din dilinin restorasyonu’ dememiz caiz olursa eğer, yapmamız gereken tam da bu. Türkiye kamuoyunun yakından tanıdığı Nouman Ali Khan, çizmeye çalıştığım çerçeveyi gerçek anlamda dolduran bir isim. İslâm ve Kur’ân hakkındaki derin bilgisini keyifli ve bilgece bir üslupla dile getirip, bunu yaparken kendi hayatından aktardığı sıcak ve sıra dışı anekdotlarla okurunun ilgisini her an canlı tutabiliyor. Nouman Ali Khan’ın Dirilt Kalbini adıyla Türkçeye kazandırılan bu kitap, günümüze dair bazı meseleler hakkında Kur’ân ayetlerinden damıttığı kıymetli dersler içeriyor. Ayetlerin sadece mesajını değil, ayetlerde geçen ifadelerin dil özelliklerini de laf arasında aktarıyor. Kelimelerin anlamları, anlamlar arasındaki hoş nüanslar, bunların ayetlere kattığı derinlik ve zenginlik… Bütün bunlar, okuyucuyu hem anlatılan konuya hem de bir bütün olarak Kur’ân’ın harikulâde üslubuna yaklaştırıyor, ısındırıyor. [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Dirilt Kalbini’yi okurken, şu ayet hep hatırınızda olsun, zira ayette anlatılan şeyin ayniyle tezahür ettiğini göreceksiniz: ‘Allah, hikmeti dilediğine verir. Kime hikmet verilmişse, ona çok büyük bir hayr verilmiş demektir. Bunu ancak, temiz akıl sahipleri düşünüp anlar.’ (Bakara, 269)” Taha Kılınç |
Toplam 1 Eklenti bulunuyor. Bazı kitaplar yıllarca kütüphanemizde durur da durur. Okumalıyım dersiniz bir türlü eliniz gitmez. Hep göz kırpar, olduğu yerden sürekli beni oku tacizinde bulunur. Ha bugün ha yarın'dır derken vakti gelir alır okursun. Sezai Karakoç'um Oruç yazılarından oluşan Samanyolunda Ziyafet kitabı tam böyle bir kitap. Bir solukta okunan, niye okumadım diye hayıflanan bir eser. Hayıflanmak yerine "tamda şimdi imiş", "okunması gereken bir zaman var" diyebilirsiniz. Ramazan ayını ve orucun güzelliklerini bütün ömre yaymak gerektiğini düşünürsek; kitap her dönemlik nefis bir anlatım, kelimeler insanda sakinleştirici etki yapıyor. Anlatım fıkhi yada ilmihal bilgileriyle donatılmış bir kitap değil. Samimiyetle tavsiye ediyorum. Çocuklarınıza okutun. Hediye edin, kutuphanenizde varsa vakti gelmiştir. Yeni baskısını kitap kurdu 6. Sınıf öğrencisi oruçla arası çok iyi olan bir arkadaşıma hediye edicem. Size de aynı şekilde hem okumanızı hem hediye etmenizi tavsiye ederim.. [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] ORUCUN 24 SAATİ Orucun dört mevsimi ve 24 saati vardır. Ramazan, bahara gelir; açlkla eşyanın ruhuna ve ötesine, varlığının sebebine çevrilmis olan insan, leylâk kokuları, portakal çiçeklerinin buğusu ve gül, lâle, agaç ve yabani bitki çiçeklerinin rengiyle mest, bir nevi mutlakın şiiri, bir gerçeklik lirizmi iginde yaşar. İlkbaharda renk, su sesi, kuş uçuşu ve gül kokusuyla, tabiat, içine girdigi değişimde oruçlunun içini saf duygularla, zengin figürlerle donatır. Oruçlunun, topraktan kopmasina engel olur.ilkin onu iç yolculugundan alikoymak ister; fakat, o, bu igvaya aldanmazsa, bu sefer, onun arkasina takılır gibi bir orkestra zenginligiyle idrâkine yardımcı olur. Bahar, oruçlu için,menekseden vişneye kadar mor rengi, bayıltıcı kokusu ve mayhoş tadiyla, toprakla gök arasinda yeni bir sentez sebebidir. Ramazan yaza gelirse sıcaklık ve susuzluk, sonbaharda tabiatın geçici ölümü, kışın, kar ve soğuğun tabiat ve eşyayı tek tesirli bir idrâka indirşi, insanda oruca şöyle ve böyle bir fark ilave eder böylece, yaşıni başıni almış bir müslümanda, geçmiş her yılın ramazani, birbirine karıştırılmayacak şekilde sekilde farklıdır. Her ramazanın ayrı bir rengi, ayri bir kokusu, ayri bir biçimi vardir. Herbiri kökte ve temelde ayni olsa da, her yılın Ramazan mevsimlerin boyasina batıp çıka, hafızada ayrı bir fenomen değeriyle yaşar. Ramazan'ın kalbine davet "Orucun da iftarı vardır. Oruç, müminin kalbinde iftar eder." "Oruç, insanın katıldığı, her yıl bir ay katıldığı bir ruh şölenidir." "Oruç geldi, ondan bize ölümsüz bir şeyler katılacak demektir. Giderken, bizden de ona ölümsüzleşecek bir kaç şey katılmalı." "Kur'an, Namaz ve Oruçta dirilen bir İslam insanı olmak; işte çağımız müslümanının tek varoluş şartı." “Ölüme doğru koştuğu bu son çağlarda İslâm toplumu tam ölmemişse ve hâlâ yaşıyorsa; bunu, gelip gelip dirilten Ramazanlara borçludur geniş ölçüde. Ve bir gün tam dirilecekse, bu da yine bir Ramazanda başlayacaktır, Ramazanlarla başlayacaktır." Samanyolunda Ziyafet de gerçekten kalbini açmış okurunun ruhunda tadilatlar yapıyor, farkındalığını arttırıyor. Dünyayı daha aydınlık bir gözle görmenizi, kalbinizin üzerinden suret gölgesini kaldırmanızı, oruç ile gelen ruh şölenine katılmanızı ve katıldığınız bu şölende acıkan orucu doyurmanızı ve böylece de ruhunuzdaki boşlukları doldurmanızı, orucun da sizden râzı olarak sizlere bayramı sunmasını söylüyor.(Alıntı) |
SAAT: 09:10 |
vBulletin® Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
User Alert System provided by
Advanced User Tagging v3.2.6 (Lite) -
vBulletin Mods & Addons Copyright © 2025 DragonByte Technologies Ltd.