Medineweb Forum/Huzur Adresi

Medineweb Forum/Huzur Adresi (https://www.forum.medineweb.net/)
-   Evlilik-Nikah Konuları (https://www.forum.medineweb.net/194-evlilik-nikah-konulari)
-   -   EVLİLİKTE HUZUR ARAMA YOLU İhtiyaçlarımız ve İsteklerimiz (https://www.forum.medineweb.net/evlilik-nikah-konulari/13551-evlilikte-huzur-arama-yolu-ihtiyaclarimiz-ve-isteklerimiz.html)

MERVE DEMİR 12 Ağustos 2007 17:47

Birbirinize elbisesiniz…”

Rabbimiz, Kur’ân’da eşleri birbirlerinin elbisesi olarak tarif eder. Bizim

fıtratımızı bizden iyi bilen Rabbimizin eşleri elbiseler diye tarif etmesi,

hiç şüphesiz, sonsuz manalar içeriyor olmalı. “Elbise”nin anlamı ve

çağrıştırdıkları üzerinden eşimizi anlamaya çalışabilir miyiz?:

Başkalarına elbisenizle görünürsünüz. Elbisenizin temizliği, sağlamlığı,

rengi ve şıklığı dışarıya verdiğiniz mesajdır. Elbisenizin güzelliği ile

kendinizi önemsediğinizi ve önemli olduğunuzu ifade edersiniz. Kirli,

pejmürde, dağınık, sökük, yırtık bir elbise kendinize değer vermediğiniz

anlamına gelir. Şu halde, “Elbisemden bana ne?” deme hakkınız yoktur.

Kendinizi elbisenizle tanıtırsınız; o kimliğiniz olur, kişiliğinizi ortaya

koyar. Elbisenizde olabilecek her türlü kusur, size mal edilir;

kişiliğinizden kaybettirir.



Eşiniz de sizin başkalarına kişiliğinizden kaybettir.**göründüğünüz

kimliğinizdir. Onu yıpratırsanız, bakımını ihmal ederseniz, perişan hale

getirirseniz, önce kendinize zarar vermiş olursunuz. Kişiliğini kaybeden,

özgüvenini yitiren, değer verilmeyen bir eş, sizin kendinizi böyle bir

eşle yaşamaya mahkûm ettiğinizin göstergesidir. Bu da sadece eşinizi

değil, kendinizi de önemsemediğiniz anlamına gelir.


Elbiseniz ayıplarınızı örter. Çıplak gezmek kadar utandırıcı bir şey

yoktur herhalde… Şükür ki elbise sizi hem güzelleştirir hem de

bedeninizin saklamanız gereken kısımlarını örter. Bir bakıma sırdaşınızdır

elbiseniz; en gizli saklı yerinize dokunur ama başkasına göstermez. İç

yüzü çıplaklığınızı görür ama dış yüzünde bunu kimseye belli etmez. Hiç

ummadığınız bir zamanda sökülüveren yahut içindekini gösteren bir

elbise ayıplarınızı sergiler, sizi mahcup eder.

Eşler de birbirlerinin kusurlarını örtmek için vardır. Eşlerin kusur ve

ayıpları, hata ve zaafları birbirine açıktır. Eşiniz, sizin hakkınızda başka

kimsenin bilmediklerini bilir, sizde başka kimsenin görmediklerini görür.

Elbette, bir “elbise” yahut “örtü” olarak, bu ayıpları ayıplamak için

değil, örtmek, saklamak, ortadan kaldırmak için yanınızdadır. Eşinizin

hata ve kusurlarını küçültüp saklamak yerine, daha da büyütüp ortaya

çıkarmaya çalışıyorsanız, siz “elbise” değilsiniz. Bu yüzden eşinizi

kimseyle kıyaslamayın; çünkü başkalarını sadece
elbiseleri üzerinden görürsünüz[/size]; başkalarının elbiselerinin bildiğini

bilemezsiniz.

Elbiseye siz değer katarsınız. İçine bir insan girdiğinde değer kazanır

elbiseler. Hiçbir elbise paketinde kalsın diye dikilmez. Onu değerli kılan,

bir insan bedenine uygun olması, bir insan tarafından giyilebilir

olmasıdır. Bir başka deyişle, insan elbiseyi giyindiğinde, elbise de insanı

giyinir. İçinde insan olan bir elbise adeta konuşur, işitir, görür,

düşünür. Kendisinde kişilik olmayan bir insanı çok güzel bir elbise kişilik

sahibi etmez. Elbise üzerinden sarkar, her haliyle o insana fazla

geldiğini söyler.

Çoğunlukla “iyi” ve “ideal” bir eş ararız. Bu arayış kendimizin bu “iyi” ya

da “ideal” eşe, “iyi” ya da “ideal” bir eş olup olamayacağımız detayını

gözden kaçırtır. İyi bir elbiseyi giyinince, adam olunmayacağı gibi, iyi

bir eş bulununca da, iyi bir evlilik garantisi yoktur. Öncelikle bu “iyi”

eşe “iyi” eş olmanız gerekir. sonra da iki “iyi” eş olarak “iyi” bir ilişkiyi

sürdürmenin ve geliştirmenin yollarını aramanız gerekir. Eşler birbirlerinin elbisesidir; yani birbirlerini giyinirler
Aralarındaki uyum onların ilişkilerinin şıklığı için vazgeçilmezdir. Eşiniz de

elbiseniz olduğuna göre, sadece onu giyinmekle değer kazanacağınızı

düşünmeyin. Elbiseye sizin de katacağınız bir şeyler vardır. Ona göre

yürümesini, ona göre durmasını, ona göre davranmasını bilmeniz

gerekir.

Elbise sizi korur. Elbisenin örtme fonksiyonuna ek olarak koruma

fonksiyonu da vardır. Elbise soğuktan, aşırı sıcaktan, kir ve tozdan vs.

korur. Canınızı ve teninizi tehdit eden şeyler karşısında, elbisenize

daha sıkı bürünmeniz gerekir. Aksini yapıp böylesi tehditlerden

elbisenizi sorumlu tutmanız haksızlık ve akılsızlık olur.

Hayatımız pürüzsüz ve sorunsuz değildir; eşler arasında soğukluğa

sebep olabilecek sayısız sorun çıkar. Çünkü hayatı olduğu gibi,

olumsuzlukları da içinde olacak şekilde paylaşmaya söz verdiniz. Bu

durumda, eşinize olan sevginizin ve bağlılığınızın sorunlar ortaya

çıkınca yitirilmesi değil, artması gerekir. Sorunlara karşı birbirinizi

desteklemek üzere bir aradasınız. Çıkan her sorunun çözümü olarak

boşanmayı düşünmek, dahası sorunlara evliliğin yol açtığını düşünmek,

üşüyorum diye elbiseyi üzerinizden atmaya benzer. En çok o

zamanlarda lazımdır size elbiseniz; yani eşiniz. Birbirinize sıkıca

sarılmadığınız sürece gelen ilk rüzgâr elbisenizi üzerinizden sıyırıverir;

eşinizle uzaklara düşersiniz

Evlendiniz ama eş olamadınız.

berabersiniz ama bir olamadınız.

birbirinizi buldunuz ama kendinizi bulamadınız

evet…

sen öyle beklemeliydin ki onu,eşin cennete koşar gibi evine gelmelydi…

öyle bir sevgi halesi olmaydı ki gözlerinde,sana bakınca cennete

düşmeliydi…

arındırmalıydın kalbini her türlü şüpheden ,tüm dünyevi endişelerden.

kalbinde öyle sonsuz umut rüzgarı esmeliydi ki eşinin kalbindeki tüm

kara bulutlar seni seni görünce dağılmalıydı

”beni incitti sözünü silmeliydin aklından .her ne olursa olsun

incitmemeliyim,

Çünkü ben sevgi bestesiyim demeliydin

ona hizmet bir zorunluluk değil sevgi ve merhametin sonsuz çağlayanı

gibi yaşanmalıydı evinizde. her zaman coşkulu her zaman berrak

sen onun huzur köşesi olmalıydın.

evine girerken gül bahçesine girmeliydi,

nefsin homurdanışlarını değil ,kalbin ölümsüz ve doyumsuz sevgi

bestelerini dinlemeliydi senden

ve sen sevgili dostum.

evine dünyanın gürültüsünü değil,kalbinin huzurunu getirip gezmeliydin

gözlerindeki solgun bakışları umut çeşmesinde yıkayıp öyle bakmalıydın

eşine….


O cennetlerde gözleri eşlerinden başkasını görmeyen, tatlı bakışlı öyle

güzeller vardır ki, daha önce cin ve ins’ten hiç kimse kendilerine

dokunmamıştır. Rahman Sur. 56 Yanlarında, kocalarından başkasının

yüzüne bakmayan, yumuşak bakışlı, güzel gözlü, gün yüzü görmemiş

yumurtanın pembe beyaz renginde eşleri de olacak. Saffat sur. 48-49

Onların beraberinde, gözleri kocalarından başkasını görmeyen yumuşak

bakışlı, aynı yaşta güzeller vardır. Sad 52 Gerçekten biz hûrileri apayrı

biçimde yarattık.Onları, bâkireler kıldık.Eşlerine düşkün ve yaşıt .

Vakıa Sur 35-36-37 gözleri eşlerinden başkasını görmeyen …..

kocalarından başkasının yüzüne bakmayan, kocalarından başkasını

görmeyen …… daha önce cin ve ins’ten hiç kimse kendilerine

okunmamıştır...

Eşlerine düşkün...

Hiç düşündünüz mü RABBİM cennet hurilerini anlatırken ısrarla neden

hep bu cümleleri kullanıyor.. sadece eşlerine has, gözleri sadece

eşlerine bakan, sevgileri sadece eşlerine olan, eşlerinden başkasının

kendilerine ne bakabildiği ne dokunabildiği ne de sevebildiği; göz nuru

gönül süruru huriler eşler… Düşünün bir; sevdiğinizi düşünün, bu

dünyada size eş olan hanımlarınızı düşünün.. bu dünyada size eş olan

kocalarınızı düşünün.. evlerinizi düşünün.. sevginizi düşünün.. nasıl bir

sevgiyle sevildiğinizi düşünün.. istemez misiniz eşinizin gözü sizden

başka kimseyi görmesin..

istemez misiniz eşinizin bütün sevgisi son zerresine kadar size ait olsun..

istemez misiniz sevginiz size hem bu dünyada hem ahirette cenneti yaşatsın..

istemez misiniz eşiniz gözünüzün nuru gönlünüzün en güzel süruru olsun..

istemez misiniz eğlenceniz; eviniz eşiniz çocuklarınız olsun..

istemez misiniz dostlar RABBİMİN sizlere en güzel hediye olarak verdiği

eşlerinizi….. hep en güzel bir hediye …… en güzel bir emanet olarak

görmeyi,…korumayı, sevmeyi ve bu sevgiyle dünyadaki cenneti

yaşayıp bu cennetle ahiretteki cennete koşmayı ve cennette

eşlerinizin hurilerden daha güzel bir şekilde yine size eş olarak

verilemesini… tekrar söylüyorum cennette eşlerinizin hurilerden daha

güzel bir şekilde yine size eş olarak verilemesini… ….. Şimdi daha iyi

anlıyorum RABBİMİN hurileri anlatırken ısrarla bu kelimeleri kullanmasını

gözleri eşlerinden başkasını görmeyen kocalarından başkasının yüzüne

bakmayan kocalarından başkasını görmeyen daha önce cin ve ins’ten

hiç kimse kendilerine dokunmamıştır...Eşlerine düşkün....

Eşinizin sadece sizi sevmesi……. Sadece size ait olması…. Size en



Eşler arasında sorunlar genelde “anlamamaktan” çıkar. Koca hanımını,

hanım beyini anlamamak için sanki gayret gösterir. Halbuki birçok

sorunun çözümü anlamaktan geçmektedir. Hakim, yaşlı çifte sormuş;-

Bunca yıldan sonra niçin ayrılmak istiyorsunuz? Yaşlı kadın

cevaplamış; - Hakim bey, bir ay öncesine kadar aklımda böyle bir şey

yoktu. Eşim bana bir mine çiçeği getirdi. Ben de çiçekleri çok severim.

Bu çiçek de çok sulanması gereken bir çiçekmiş ve eşim, düzenli

aralıklarla sulanmadığında öleceğini söyledi. Ben kemik rahatsızlıkları

olan bir insanım. Geceleri uykumdan kalkıp çiçeği sulamam gerektiği

halde, bir gün fark ettim ki, eşim bir kez olsun benim ağrıma rağmen

gece kalkıp suladığım çiçeğimi sulamadı. Bunun üzerine ben de bu

kadar düşüncesiz bir insanla yaşamamam gerektiğine karar verdim.

Hakim kadına hak vermiş; ama âdettendir diye bir de adama sormuş;-

Senin söyleyecek bir şeyin var mı? Yaşlı adam cevaplamış; - Eşimin

anlattığı her şey doğru, tek bir şey dışında. Mine çiçeği çok

sulandığında ölür. Karımın kemik rahatsızlığı var ve iyileşmesi için

düzenli egzersiz yapması gerekir; ama eşim bunu yapmadığı için ben

bu yalanı buldum. Çiçeği ölmesin diye her gece kalkmak zorunda kaldı.

O, her uyandığında ben de uyanık olurdum, işini bitirip uyuduğunda,

gidip çiçeğin suyunu boşaltır, peçetelerle toprağını kuruturdum. Sonra

da yatağa gelip, bana hayatı güzelleştiren, canımdan çok sevdiğim

eşimi doyasıya sevdiğimi düşünürdüm. Hikâyemizden yola çıkarak,

kahramanlarımızın birbirlerini neden anlamadıklarını tahlil etmeye

çalışalım. Bu anlatacaklarımız kendi ailemizle aramızdaki duygu

farklılığının sebeplerini de daha kolay anlamamızı sağlayacaktır.

Çoğu eş, “ayrı dünyaların insanıyız” ifadesini kullanmıştır ya da

aklından geçirmiştir. Peki neden bu kanıya varırız, gerçekten ayrı

dünyaların insanı mıyız? Birbirimizi anlamak bu kadar mı zor,

anlaşılmazlık hangimizde? Bu minval üzere devam eden soruları ve

sorunları çoğaltmak mümkün.

Bunların altında yatan sebebi irdeleyecek olursak, kadınlarla erkeklerin

duygu dünyası arasındaki farklılıkların olduğunu göreceğiz. Eğer eşler

olarak, bu farklı duyguların neler olduğunu bilirsek, birbirimizi daha

kolay anlar ve ayrı dünyaların insanları olsak da farklılığımızın tadını

çıkarabiliriz.

Emekdar Üye 12 Ağustos 2007 18:17

Cvp: Ailede huzur..(Elbisesiniz Birbirnize )
 
Kadınlar, erkeklerden daha çok, daha farklılaşmış ve daha incelmiş

duygulara sahiptir. Yani kadınlar, çok zengin duygu hazinesine

sahiptirler.

**Kadınlar bol miktarda duyguya sahiptir; ama duygusal zekâ

bakımından erkeklerden daha zeki oldukları söylenemez. Doğal olarak

duygular bol olunca, onların idaresi de zorlaşmaktadır.

**Erkekler, kendilerini rahatça soyutlamayı ve başkalarını ustaca

kullanmayı kadınlardan daha iyi bilirler. Fakat kadınlar, çevrelerindeki

olumsuz duyguların etkisinden çok çabuk etkilenirler. Akıl süzgecini

kullanmadan duygu fırtınalarına kapılmaları an meselesidir.

**Araştırmalar,kadınların duygusal eğitime, erkeklerden daha çok

önem verdikleri ve bu eğitimle daha çok uğraştıklarını göstermektedir.

**Kadınlar, beyin küresinin bir yanından diğerine geçiş yapmada

erkeklerden daha başarılıdır. Bu yüzden kadınlar, olayları bir bütün

olarak ve esnek bir şekilde değerlendirebilirler.

**Kadınlar, başkalarının duygularını tanımak ve onlara uymak

konusunda erkeklerden daha fazla ustalık kazanmışlardır. Maalesef ki

aynı ustalığı kendi duygularını anlamakta gösterememektedirler.

**Kadınlar daha çok sorun odaklı, erkekler ise daha çok çözüm odaklı

tavırlar sergilerler. Sorun odaklı kadın, karşısındakini dinlerken,

kendisinin de dinlenmesini ister. Fakat çözüm odaklı erkek, dinleme

yerine çözüm sunmayı ister.

**Kadınlar, beyinlerinin sağ lopunu erkeklerden daha iyi kullanıyorlar.

Bu yüzden de kadınlar, ayrıntıları erkeklerden çok daha iyi fark ederler.


İşte tüm bu farlılıklara rağmen, unutulmaması gereken en önemli

nokta, kadın ve erkek arasındaki bu duygusal farklılıkların bir sorun

değil, nimet olduğudur.

Emekdar Üye 12 Ağustos 2007 18:20

Cvp: Ailede huzur..(Elbisesiniz Birbirnize )
 
“Zevkler, karşılıklı saygı görmedikçe hiçbir evlilik mutlulukla

sonuçlanamaz. İki insanın aynı şeyleri düşünmesi, aynı görüş ve

isteklere sahip olmasını beklemek doğru değildir. Bu durum istenmediği

gibi, imkansızdır da…”

Aynısı olmak yerine, farklı olmanın tadını çıkarmak daha kolay ve akılcı

değil mi? İnsanın birini değiştirmesi mi, yoksa kendini mi değiştirmesi

daha zor? Ya da değiştirmeye harcanan çabanın yarısını uyum için

kullanmak daha iyi değil mi? Bu soruların cevaplarını bir de bu yönde

düşündüğümüzde, eşlerimizle ayrı dünyaların insanı olduğumuzu değil,

birbirimizi tamamladığımızı anlayacağız. Unutmayın, her kapının mutlaka

bir anahtarı vardır. Önemli olan, doğru anahtarı doğru kapı için

kullanmaktır.

Emekdar Üye 12 Ağustos 2007 18:22

Cvp: Ailede huzur..(Elbisesiniz Birbirnize )
 
Âilede Saâdet Prensipleri:

*Aile seâdeti, eşler arasında karşılıklı sevgi, saygı, hürmet ve anlayış esasına dayanmalıdır. Birbirlerine karşı olan vazifelerin bilinmesi ve yapılması şarttır.

*Erkek, evine her zaman güleryüzle ve selâm vererek girmelidir.

*Kadın da, akşamleyin yorgun bir şekilde işinden dönen kocasını, kapıda güleryüz ve tatlı bir edâ ile "hoş geldiniz!" diyerek karşılamalı, hal ve hatırını sorarak gönlünü almalıdır.

*Kadın, her sabah efendisini evinden uğurlarken de, yine güler yüz ve nezâketle kapıya kadar uğurlamalı ve hakkında hayır duâda bulunmalıdır.

*Kadın, sofrayı vaktinde, efendisinin arzu ettiği yemekleri hazırlayarak, güzel bir şekilde tanzim edip kurmalı ve yemeği asla geciktirmemelidir.

*Kadın, herşeyde becerikli, temiz, tertipli ve düzenli olmalı, kocasının karşısında da güzel giyimli ve görünümlü bulunmalıdır.

*Kadın, evini ve çocuklarını maharetle idâre etmelidir.

*Kadın, kocasının akrabâ ve yakınlarına iyi davranmalı ve bu vesile ile kocasının sevgisini kazanmalıdır.

*Kadın, kocasının sırlarını gizlemeli ve başkalarına açmamalıdır.

*Kadın, kocasının sözünü dinlemeli, İslâm’a uygun her emrini yerine getirmeli ve ona aslâ itiraz ve muhâlefette bulunmamalıdır.

*Kadın, efendisine karşı hürmet, hizmet ve itâatte kusur etmemeli, erkek de hanımına karşı olan vazifelerinde dikkat ve itina göstermelidir.

*Kadın, kocasına başka kadınların güzelliklerinden ve özelliklerinden bahsetmemelidir. Nitekim hadîs-i şerîfde şöyle buyurulur:

"Hiç bir kadın, kocasına başka bir kadını tasvîr edip, özelliklerini anlatmasın!. Öyle ki, kocası sanki o kadını görüyormuş gibi olur.."

*Erkek, peygamberimizin nerdeyse bize veda hutbesindeki vasiyetiyle nerdeyse denmemin sebebide ondan sonra peyg. Çok az konuşmuştur. Allâh’ın kendisine bir emaneti olan hanımına, daima güleryüz ve tatlı dille muâmelede bulunmalıdır.

*Erkek, hanımının kendisine ve yaptığı işlere çirkin dememeli ve yaptığı işleri beğenmemezlik etmemelidir.

*Erkek, hanımıyla güzel geçinmeli, sebepsiz ve basit meselelerden dolayı ona darılıp kızmamalı ve onu yalnız başına terketmemelidir.

*Erkek, hanımının meşrû olan arzu ve isteklerini titizlikle yerine getirmelidir.

*Her iki taraf, birbirlerinin sevinç ve üzüntülerini paylaşmalıdır.

*Yapacakları işleri birbirleriyle istişare ederek ve danışarak yapmalı, böylece âilede karşılıklı güven, ülfet ve muhabbet, birlik ve beraberlik sağlamaya çalışmalıdır.

*Ailede erkek ve kadın, birbirlerine karşı daima şefkat ve muhabbetle, hürmet ve itâatle, güleryüz ve tatlı dille davranmalıdırlar.

*Her iki taraf, kendi anne ve babalarına nasıl hürmet ve itâat ediyorlarsa, kayınpeder ve vâlidelerine de aynı şekilde hürmet, hizmet, itâat ve muhabbet etmelidirler. Onlara yaptıklarının aynısını, zamanla kendi damad ve gelinlerinden göreceklerini unutmamalıdırlar. Çünkü ne ektiysek onu biçeceğimiz muhakkaktır.

Nitekim Peygamber (s.a.v.) Efendimiz:

"Ebeveyninize itâat ve ikrâm ediniz ki, evlâdlarınız da size ikrâm ve itâat etsin!" buyurmuşlardır.

Emekdar Üye 12 Ağustos 2007 18:25

Cvp: Ailede huzur..(Elbisesiniz Birbirnize )
 

İslam öncesi dönemde yaşayan Ümame isimli akıllı bir kadın, kızı Ünas’ı,

Kinde krallarından Haris ile evlendirdiğinde, hala değerini koruyan şu

unutulmaz nasihatları yapmıştı:


- “Kızım, eğer bir kızın ana-babasının servetinden dolayı kocasına

ihtiyacı olmasaydı, senin herkesten ziyade müstağni (ihtiyaçsız) olman

lazım gelirdi. Fakat öyle değil; erkekler bizim için yaratıldığı gibi, biz de

onlar için yaratılmışızdır.

Kızım, sen ana-babanın evinden, büyüyüp yürüdüğün yuvadan çıkıp,

bilmediğin ve şimdiye kadar alışmadığın, ülfet etmediğin bir adamın

evine gidiyorsun. Şimdi, onun rızasını gözetip kendisine itaat et ki, o

da sana kul-köle gibi olsun; seni sevip hoşnut olman için gerekeni

yapsın. Ben şimdi sana on şey söyleyeceğim. Onları kavra ve

gereğince hareket eyle ki, eşinle güzel geçinebilesin:

1- Sana yiyecek ve giyecek her ne getirirse, onu yürekten kabul

etmelisin; kanaat sahibi olmalısın.

2- Emrettiği uygun şeyleri yapmalı, yasaklayıp yapma dediği şeyleri

yapmamalısın.

3- Evin içini ve üstünü başını temiz tutmaya dikkat etmelisin.

4- Güzel görünüp güzel kokmalısın ki, kocan senden iğrenmesin;

gözünden düşmeyesin.

5- Uyuduğu ve yemek yediği vakitlere dikkat etmelisin. Bunları hangi

vakitte yapmayı alışkanlık haline getirmişse, o vakitleri gözetip

yemeğini ve yatağını hazırlamalısın. Çünkü açlık ve uykusuzluk insanı

öfkelendirir.

6- Kocanın malını muhafaza etmeli, israf ve teleften korumalısın.

7- Onun itibarını gözetmeli, hısım ve yakınlarına da saygılı olmalısın.

8- Ona isyan etmemeli, işine muhalefette bulunmamalısın.

9- Sırrını elaleme ifşa etmemelisin. İşine isyan edersen sana kin duyar,

sırrını ifşa edersen eziyet ve cefasından kurtulamazsın.

10- Kocan kederli iken ferah olmayasın, neşeliyken de keder

göstermeyesin.

KuM TaNeSi 12 Nisan 2009 13:07

Eşlerin arasındaki huzur için 6S kuralı
 
Aile; nesep ve evlilik yoluyla bir araya gelmiş, bir çatı altında bulunan en küçük ve en önemli bir sosyal gruptur Aile, toplumun çekirdeği ve temel taşıdır
Aile, kişinin güçlerinin, kabiliyetlerinin, yeteneklerinin, eğilimlerinin hatta içgüdü ve isteklerinin bir düzen içinde gelişip olgunlaştığı; onun fizikî, ruhî ve kültürel gelişiminin tamamlandığı, kişiliğinin oluştuğu verimli bir ortamdır Aile, sevincin, mutluluğun birlikte yaşandığı mukaddes bir müessesedir Aile, sorumlulukların ve yükümlülüklerin paylaşıldığı, dertlerin anlaşıldığı, fertlerin kaynaştığı, sevinç ve tasanın paylaşıldığı, dinin ve değerlerin birlikte yaşandığı bereketli bir alandır Bu öneminden dolayı dinimiz evlenmeyi ve aile kurmayı kolaylaştırıcı ve teşvik edici olmuştur Yüce İslam dinimiz aile kurmayı teşvikle kalmamış, onun dayanakları ve sağlıklı işleyişi ile ilgili ölçüler koymuş, bu konuda aile fertlerine hak ve sorumluluklar yüklemiştir Kur’ân’a baktığımızda ailede “gönül huzuru (sekîne), dostluk (meveddet) ve rahmet” arandığı, sorumlulukların paylaşıldığı, “iyilikle yaşama”nın hedeflendiği, eşlerin birbirine tutamak, dayanak ve korunak oldukları; Peygamberimizin sözlerine, tavırlarına ve uygulamalarına da bakınca sağlıklı bir yuva kurmanın önemi, aileyi korumanın gereği, aile fertlerinin birbirine karşı görevleri, eşler arasında adaletli, ölçülü, sabırlı, anlayışlı, fedakar, sevgi ve merhamet dolu olmanın önemi ile ilgili zengin malzeme buluruz Biz de bu malzemeye dayalı olarak ailede eşler arası mutluluğu sağlayan bazı kavramlar üzerinde duracağız Bunu yaparken, hafızada kolay kalmasını düşünerek bunları altı S şeklinde formüle etmeyi uygun gördük

Bu 6S şunlardır:

SEVGİ
Eşlerin hem evliliğe başvururken hem de evliliği sürdürürken muhtaç oldukları en önemli kavramdır Sevgi, ruhun olgunluk hissettiği, çok hoşlandığı şeye karşı meylidir Âlemin dokusu sevgi ile döşelidir Bir başka ifadeyle, kâinatın temeli sevgi üzerine kuruludur Yüce Allah da bizi sevgiyle, severek yaratmış ve bu zengin gücümüzü kendisi, sevdikleri ve razı oldukları için kullanmamızı istemiştir Bu bitmeyen ve harcadıkça artan zengin sevgi hazinemizden vermeyi hak edenlerin başında eşimiz, çocuklarımız ve yakınlarımız, sonra da diğer insanlar ve doğa gelir Sevgi, aile mutluluğumuzu besleyen ana kaynağımızdır Bu kaynağın tıkanması durumunda aile saadetimiz de tehlikeye girer Bunun için “seven katlanır” sözü gereği sevdiklerimizin bazı olumsuzluklarını görmezden gelmemiz, onlara katlanmamız gerekmektedir Modern hayatta insanların tez sevgili bulduklarını; ama uzun süreli sevgili kalamadıklarını görüyoruz Sevgide dâim olmak için ona kutsallık atfetmek, güzel eşimizi sevmenin, ona muhabbetle bakmanın Allah sevgisinin gereği olduğunu hatırda tutmak gerekir
Kadın, eşinden sürekli sevgi ve ilgi bekler Sırası gelince o da, aynen hatta fazlasıyla mukâbelede bulunur Bu şekilde sevgi yeşerme, güçlenme ve yayılma imkânı bulur Sevginin yeşerme, güçlenme ve devamlılık arz etmesinde güzel sözlerin, güzel davranışların, anıları yenilemenin, kültüre göre anma günleri düzenlemenin, hediyeleşmenin, bazen ufak jestler yapmanın, bir de duanın önemli yeri vardır Biz sağlıklı ve mutlu bir şekilde yaşamamız için olduğu kadar sevgimizin cennette de taşınması, orada da bir olmamız için duacı olmalıyız

SAYGI
Eşler arası ilişkilerin sağlıklı yürümesi için sevgi gerekli; ama onu yıpratmamak, tüketmemek, ayağa düşürmemek için saygı da gereklidir Saygı, eşimizin onurunu koruma, değerlerini ve tercihlerini göz önünde tutma, hakkına ve hukukuna dikkat etme, çevresindekilere değer verme hassasiyetidir Saygı, karşındakinin varlığını göz önünde bulundurma, sana yapılmasını istemediğini ona yapmamandır Saygı; ince, kibar, seviyeli ve medeni davranmayı, hak ve hukuka riayet etmeyi gerektirir Bunun için saygılı bir insan eşine küfredemez, onun düşüncelerini hafife alamaz, tarzını ve tavrını aşağılayamaz, değerlerini küçümseyemez, akraba ve çevresini reddedemez Eşine saygılı olan “hem severim, hem döverim” anlayışını da benimseyemez

SABIR
Evlilik, bir bakıma sorumluluk yüklenmektir Sorumluluğu artan kişinin haliyle yükü de artmıştır, rolleri de Görev ve sorumluluğu artan eşler ailede haliyle bekarlık dönemine göre daha çok yorulabilecektir Yorulan çiftlerin stresi artacaktır Stres artınca sataşma veya bağırma da kendini gösterecektir İşte bu aşamada eşlerin sataşma, bağırma ve dövüşmeye karşı kendilerini frenleyebilmesi için sabır şarttır Sabır, eşlerin birbirinin bazı olumsuz söz ve davranışlarını sakince, anlayışla ve tepkisizce karşılamada olduğu gibi, eşlerin birbirlerinin isteklerini yerine getirememeleri durumunda da gösterilmesi gereken önemli bir erdemdir Bu güzel erdem, eşlerin birbirine karşı gösterildiği gibi yakınlarına karşı da gösterilmelidir Sözgelimi, eşinin fazla konuşmalarına sabreden, onun annesinin konuşmalarına da sabretmelidir Böyle davranan bir kimsenin Allah katında da büyük mükâfata erişeceği unutulmamalıdır Nitekim Sevgili Peygamberimiz şöyle buyurmaktadır: “Huysuz bir kocanın kahrına sabreden bir kadına Cenab-ı Allah tarafından, Firavun’un eşi Âsiye’ye verilen ecrin bir benzeri verilir; buna karşın huysuz eşine sabreden erkeğe de (yaralar içerisinde kıvranıp da sabredip şikayetçi olmayan) Eyüp Aleyhisselam’a verilen sevabın benzeri verilir” Evlilikte, özellikle eşlerin birbirini tanımaya çalıştıkları ilk yıllarda, birtakım olumsuzluklar, bazı huzursuzluklar, maddi sıkıntılar, çevresel baskılar yaşanabilir Bunları sabırla aşmak gerekir En ideal bir yuvada bile bazı eksikler ve olumsuzluklar yaşanabilir Bunları doğal karşılayıp sabırla aşmak lâzım Halk arasındaki “Sabreden derviş muradına erermiş” sözünü, aile için de unutmamak gerekir

SADAKAT
Eşlerin sözlerinde ve işlerinde doğru ve birbirine güven dolu olmaları demektir Sadakat duygusu, eşin fiziğinden, huyundan, çapından, gücünden, birikiminden razı olup onunla yetinmeyi, başka arayışlara koyulmamayı, halinden memnun olmayı ifade eder Eşinin durumundan memnun olmayıp sadakatsizlik göstermek, başka insanların güzelliğinden yararlanma açgözlülüğünden, başkasındakileri merak etmekten, para veya menfaatten, aldatılmaktan yahut kandırılmaktan kaynaklanabilir ki bunların hepsi sonuçta bir aldanışı ve aldatışı ifade eder
Aldatma ise bir olgunsuzluk, onursuzluk, sebatsızlık, vefasızlık kısacası Allah’ın verdiğine razı olmayış, küfran-ı nimette bulunuştur Sadakatin zıddı “hıyanet”tir Bu sıfat eşe ve olgun bir Müslüman’a asla yakışmadığından bunu Kur’ân yasaklamış ve Sevgili Peygamberimiz de münafıklığın alâmeti olarak saymıştır Örneğin Kur’ân’da “Allah’a, Resulü’ne ve emanetiniz altında olanlara (çoluk-çocuk ve eşlerinize) karşı hıyanette bulunmayınız!” buyrulmaktadır Müslüman hem eşiyle hem de diğer insanlar hatta canlı ve eşya ile ilişkilerini sadakat ahlâkı üzere, doğruluk, dürüstlük ve açıklık ilkesine göre düzenlemelidir Eşler hem evdeki görevleri açısından, hem de iffetlerini korumaları açısından birbirlerine karşı sâdık olmalıdırlar Kadın, ailesine sadakat göstermeyen erkekten intikam almaya kalkışmamalıdır Zira, nihai planda herkes kendi karakteri ve kişiliğinin gereğince hareket ettiğine göre, herkesin fiili kendisini bağlayacaktır ve herkes kendi hesabını verecektir

SAĞLIKLI CiNSî HAYAT
Cinsellik insan doğasının bir parçasıdır İnsanı duygusal, rasyonel yönden zengin yaratan Allah, ona şehevi güçle de ayrı bir zengin ve bereketli bir boyut eklemiştir Bu güçle insan haz alır, motive olur, şiir ve edebiyat inşa eder, bereketli nesiller elde eder, hayatına renk katar Söz konusu bu gücü dengede tutan, itidal ölçüsünde kullanan insan “iffet” sahibi olmakta, bu gücü aşırı ve gayri meşru şekilde kullanan da “fücûr” ehli veya seks manyağı olmaktadır İşte insanda var olan cinsel duyguları dinimiz asla yadsımamış, onu olumsuzlamamış, meşru ölçüler içinde bu duyguların tatmin yolunu açmıştır Bunun en güzel yolunun da evlilik olduğunu göstermiştir Kur’ân’da kadınların, eşlerinin “tarlası” olduğu ve erkeklerin kendi tarlalarını istedikleri gibi sürebilecekleri sembolik bir dille anlatılarak, meşru yolla cinsel arzuların tatmin edilmesinin engellenmemesi istenmiştir Bir başka âyette de kadınların erkekler için “örtü”, erkeklerin de kadınlar için “örtü” olduğu belirtilmiştir Yani eşler birbirini harama, günaha karşı korurlar, birçok konuda birbirinin yardımcısı olurlar Peygamberimiz de evlenerek, aile kurarak, çoluk-çocuğa karışarak bize uygulamalarıyla eş ve baba olmanın örnekliğini sergilemiştir Hal böyle iken din adına, İslâm adına birçok şeyi yasak, günah ve tabu ilan etmek; eşlerin yatak odalarına girerek onların cinsel yaşamlarına sınır getirmek haksızlıktır ve günahtır Bu konuda meşru olmayan ilişkiler bellidir Bu da aile mahremiyetini ihlal, dışarıda edep ve ahlak dışı yakınlaşmalar, yine dışarıda yapmacık tavırlar, cinsel ima ve görüntüler, fuhuş, homoseksüellik, teşhircilik, pornografi vs’dir Bunun dışında eşler birbirlerinin meşru cinsel taleplerini karşılamak, birbirlerine güzel söylemek, güzel görünmek ve güzel yaklaşmak; kısacası birbirleriyle tatmin olmak zorundadırlar Evliliğin devamı, ailenin bekası, insanların dengeli ve huzurlu olması, yüzlerin ve gözlerin gülmesi için bu gereklidir Eşler, bu sıraladığımız altı S’de derinleşir, kendi özel ve güzel yönleriyle bunu zenginleştirirlerse, çağımızda aile yapısını tehdit eden birçok unsura rağmen evliliklerini yürütecekleri düşünülmektedir Kısacası bu altı S’den aile saâdet ve selameti hasıl olacaktır Bütün niyazımız da her ailenin mutluluk ve esenlik üzere varlığını sürdürmesidir

SORUMLULUK
Sağlam bir aile, buraya kadar sıraladıklarımıza ilave olarak, eşlerin sorumluluk duygusunu hissetmeleriyle mümkündür Eskilerin “mesuliyet” dedikleri sorumluluk ailede eşin önce kendisini yetiştirmesi, koruması, görev bilincinde olması, yükümlülüklerini yerine getirmesi, sonra da eşi, çocukları, büyükleri ve akrabalarına karşı nasıl davranacağını bilip, bunlara karşı yükümlülüklerini yerine getirmesidir Ailede maddi sorumluluklarımız vardır, manevi sorumluluklarımız vardır Birincisi barınma, yeme içme, giydirme, eğitim, meşru ölçüler içerisinde gezme, eğlenme ve dinlenme ihtiyaçlarının karşılanmasıdır Manevi sorumluluk ise eşin ve aile bireylerinin ruhen sağlıklı olmaları, manen gelişmeleri, kültürel açıdan seviye kazanmaları, gönül dünyalarını genişletmeleri kısacası iyi insan, iyi Müslüman olmanın donanım ve birikimini kazanmaları için elden gelen gayreti sarf etmektir Biraz açacak olursak, çalışan eşlerin evde birbirine daha çok yardımcı olmaları, çocukların ilmî, imanî, fiziksel ve ruhsal gelişimleriyle birlikte ilgilenmeleri, akrabaları da ilgi çemberine almaları (zira aile ocağı yakınlar ve dostlarla da güçlenir), aile onurunu, namusunu ve sırlarını korumaları, aile kazancını çarçur etmemeleri, güzellikleri paylaşmaları, kötülüklerde birbirlerini engellemeleri, cennete giden yolu birlikte kat etmeye çalışmaları eşlerin sorumlulukları altında olan hususlardır Bu sorumlulukların hissedilmediği aile dağılır Onun için “Din de insana sorumluluklarını hatırlatmak için gelmiştir” desek mübalağa etmiş olmayız Zira insanların ahirette kendisine, ailesine ve Rabbine karşı görevlerinden sorulmadan bir tarafa ayrılamayacakları haber verilmektedir


PROF DR İBRAHİM EMİROĞLU

Emekdar Üye 14 Nisan 2009 00:12

EVLİLİKTE HUZUR ARAMA YOLU İhtiyaçlarımız ve İsteklerimiz
 
EVLİLİKTE HUZUR ARAMA YOLU
İhtiyaçlarımız ve İsteklerimiz



Erkekler aslında kadınları mutlu etmenin yollarını aramaktadırlar ve aile içi mutluluğun geliştirilmesi konusuna en az kadınlar kadar ilgi duyarlar Sorun, onların bunu yapmakta uyguladıkları yöntemlerin kadınlara
ulaşamamasından kaynaklanıyor



Eğer evde sorunlar çıkarsa, erkeğin bu sorunları çözümlemek için yapacağı şey iş hayatında daha başarılı
olmaya çalışmaktır Bir evlilikte sorunlar varsa bir erkek seminere katılmayı ya da bir kitap okumayı düşünmez; iş hayatı ya da başarı üzerine bir kursa katılır veya bu konuda bir kitap
satın alır Neden? Çünkü dünya kuruldu kurulalı beyler
daha çok şey sağlayarak eşini mutlu edeceğini düşünmektedir
Babalarımız için bu yöntem çok iyi sonuçlar verdi Ancak şimdi pek de geçerli değil Bugünün evliliklerde sorunlar maddi yetersizliklerden değil eşlerin duygusal ve
romantik bakımdan tatminsizlik içinde olmaları nedeniyle çıkıyor



Kadının giderek artan tatminsizliği erkeği de kadından soğutur Erkekler eşlerini onları artık sevmedikleri için terketmezler, eşlerini artık mutlu edemedikleri için onlardan ayrılırlar Genel olarak erkek
eşini mutlu etmekte
başarısız olduğunu anlayınca o evlilikten ümidini keser veya vazgeçer Bir erkek bir kadını sevince birinci hedefi
sevdiği kadını mutlu etmektir Evin erkeği hayatındaki bütün güçlüklere ve problemlere gönül rızasıyla katlanabilir, eğer bu çabalarının eşinin takdiriyle ödüllendirileceğini biliyorsa Eve dönüşte kadının mutluluğu onun çabalarının boşa gitmediğinin ispatıdır


Erkeğe karısının mutsuzluğu erkeğin başarısızlığını simgeliyor Erkekler kendi kendine, "Neden daha fazlasını
yapmak için çaba harcayayım? Yaptıklarım takdir edilmiyor ki" diyor



Çalışan kadınlar için evin dışındaki çalışmanın baskıları, yüklerini iki katına çıkardığı için iş hayatının stresinden erkeklerden çok daha fazla etkileniyorlar İşyerinde erkekler kadar verici oluyorlar, evlerine döndükleri zaman da vermeye devam ediyorlar Kadının evine gelip de işinin sorunlarını unutması imkansız, çünkü günün sonunda "Daha çok yemek pişir, daha çok temizlik yap, daha çok şev, daha çok paylaş, daha çok ver, daha çok çalış" emirleri yer alıyor
Şöyle bir düşünün:Çalışan kadının, eskiden tüm gününü alan işlerini şimdi birkaç saat içinde tamamlanması gerekiyor İş hayatının yanı sıra, kadının güzel ve sakin bir eve, sevgi dolu, uyumlu, sağlıklı bir aileye sahip olmak gibi özlemlerini giderecek zaman, destek ya da enerjisi yok Çalışan kadın yapacak çok fazla işi olması yüzünden bunalıyor



Erkekler yılarca dış dünyanın streslerine katlanabildiler, çünkü evde onları fedakar ve sevgi dolu bir kadının beklediğini biliyorlardı Erkek gün boyunca çalışıyordu, ama akşam olunca ya dinleniyor, ya oyun oynuyor ya da sevgiyle hizmet ediliyordu Erkeğin yapmak zorunda olmadığı şey, esinin sevgisini kazanmaya çalışmaktı
Kadın fazla çalıştığını veyorulduğunu ileri sürünce, erkek kendisinin yeterince çalışmadığı için suçlandığı ya da daha fazla çalışması gerektiği
duygusuna kapılır Bu iki mesaj da onun doğasına uygun değildir Erkek, "Pekala, yorulduysan, dinlenmeye bak," diye
düşünür


Erkekler için ev bir tatil ve dinlenme yeri, kadınlar için ise bir şantiyedir

Erkekler kendilerini tümüyle işlerine vermeye, daha sonra eve gelip çabalarının karşılığını almaya programlanmışlardır Kadınların yaratılışı ise aynı zamanda vermeye ve almaya uygundur Kadınlar verici olmaya bayılırlar, ama bu arada onlara güç ikmali yapılmasını ve destek almayı da isterler: Almadan verdikleri zaman daha çoğunu
vermeye koşullanırlar ve giderek kendilerini bunalmış, boş ve gücenik hissederler



Bir erkek yorulduğu zaman sorunlarını unutup dinlenmek, gevşemek eğilimindedir Eğer gereksinme duyduğu desteği alamazsa, daha fazlasını vermekten vazgeçebilir İş hayatında bir şey almadan vermeye devam etse de, evine
döndüğü zaman gevşemeye ve destek almaya kendini hazır hisseder ya da en azından kendine zaman ayırır
Bir kadın desteklenmediğini hissettiği zaman daha fazlasını verme eğilimi içinde olur ve çözecek gücü kendinde bulamadığı sorunlar yüzünden endişe duymaya başlar Bunaldıkça rahatlaması zorlaşır, yapacak, güç bulamadığı işleri ertelemeye koyulur



Bazı durumlarda kadın evde her işi yapmakla yükümlü olduğunu hissederken, erkek de her işin kadının sorumluluğu altında olduğu düşüncesine kapılır Kadın için dinlenmek ve daha az iş yapmak nasıl olanaksızsa, erkek için de ona yardım etmek o kadar zordur



Yeni İlişki Becerileri Üzerine Bir Görüş

Mutlu yaşamanız, kalıcı yakınlık ve ihtirasın zevkini çıkarmanız, eşinizin duygusal ihtiyaçlarını karşılayabilmeniz için gerekli olan ilişki becerileri ve fikirlerden bazıları bildik ya da modası geçmiş gibi görünse de bunlar yeni ve değişik şekillerde
sunulacak
Örneğin, bir kadının erkeğini memnun etmesi gerektiğini söylemek yerine, erkeğinin onu memnun etmesine izin vererek mutlu olması öneriliyor Kadın erkeğe hizmet etmek yerine, ihtiyaç duyduğu desteği almanın yollarını öğrenmeli



Bir bakıma kadından yine de erkeğe yardım etmesi bekleniyor ama şekil değişik Kadın erkeğin ona yardım etmeyi
öğrenmesini sağlayarak yardım görmeyi öğrenmeli Erkeğe kendi gereksinimlerini ve isteklerini yerine getirmesini
öğretmeli
Erkeğin aileyi geçindirme görevine devam etmesini öneriyoruz ama bu olguya bir yenilik getirmek
koşuluyla Bir erkek "daha az şey" yaparak, kadına ihtiyacı olan duygusal desteği sağlayabilir Örneğin, erkek bir kadının sorunlarına çözüm aramak yerine, onu dikkatle dinlemeyi öğrenmelidir



Doğru anlama sayesinde erkekler, gelişmesi yüzyıllar süren yeteneklerini kullanarak, bu yeni beceriye uyum
sağlayabilirler Erkek savaşçı hünerlerini kullanarak, kadın konuştuğu zaman kendini yapıcı bir şekilde korumayı öğrenecektir Yeni eğilime göre, erkek eşine saldırmadan kendini savunmayı öğrenip başaracaktır
Kendimizden ve eşimizden çok fazla şey beklediğimiz zaman ilişkiler de giderek güçleşmeye başlar



Eşlerimizin biz onlara açıklamadan, içgüdülerin yardımıyla isteklerimizi anlamalarını bekleyemeyizYeni beceriler
öğrenmek çok heyecan vericidir Yeni ilişki becerilerini uygulamaya başladığınız zaman bunlardan hemen sonuç
almanız size umut, cesaret ve destek sağlayacaktır Bu yenilenmeye başlar başlamaz ilişkileriniz hemen çarpıcı bir biçimde değişmeye başlayacak; zamanla uygulamaların sayışı arttıkça durumda da düzelme devam edecek

Esma_Nur 09 Nisan 2012 09:08

Cevap: Ailede huzur..(Elbisesiniz Birbirnize )
 
Yol arkadaşları birbirlerini dinlemedirler. ''Bunu özgürlüğü kısıtlayıcı olarak algılamamaları lazımdır.

NazlıTuran 26Haziran 2012 22:04

Cevap: Ailede huzur..(Elbisesiniz Birbirnize )
 
çokk güzel bir paylaşım ilk defa bi mesajı bu kadar imrenerek okudum Allah cc razı olsun emektar üye :)


SAAT: 17:11

vBulletin® Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.

User Alert System provided by Advanced User Tagging v3.2.6 (Lite) - vBulletin Mods & Addons Copyright © 2024 DragonByte Technologies Ltd.


1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306