Medineweb Forum/Huzur Adresi

Medineweb Forum/Huzur Adresi (https://www.forum.medineweb.net/)
-   Evlilik-Nikah Konuları (https://www.forum.medineweb.net/194-evlilik-nikah-konulari)
-   -   Eşinizi ne kadar tanıyorsunuz? (https://www.forum.medineweb.net/evlilik-nikah-konulari/24056-esinizi-ne-kadar-taniyorsunuz.html)

Nesli_Nur 31 Aralık 2012 19:32

Eşinizi ne kadar tanıyorsunuz?
 
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]

Ailevî sorunların meydana gelmesinde ve sürmesinde en önemli faktörlerden birisi, eşlerin birbirlerini yanlış tanıması ve yanlış anlamasıdır.

İki taraf da kendisini hatasız ve kusursuz görüyor. Her zaman en doğruyu kendisinin yaptığını, gereken fedakârlığı gösterdiğini, ancak hep haksızlığa uğradığını düşünüyor.

İşte burada, Nasreddin Hoca’nın ünlü bir fıkrası akla geliyor. Bir gün aralarında anlaşmazlık bulunan iki kişi Hocanın yanına gelir. Birinci adam, olayı kendi açısından güzelce anlatır. Bunu dinleyen Hoca:
- Haklısın, der. Sözü alan diğer adam da kendine göre nasıl haklı olduğunu bir güzel açıklar. Hoca aynı şekilde:
- Haklısın, der. Olaya şahit olan Hocanın eşi dayanamaz ve itiraz eder:
- Hocam nasıl olur, ikisine de haklısın, dedin. Hoca, biraz sıkılır ve eşini tasdik etmekten başka çare bulamaz:
- Hanım, sen de haklısın.

Aslında eşler arasındaki olaylar, tıpkı bu fıkrayı andırır. Neredeyse tüm ikili ilişkilerde “yüzde yüz haklı” olan taraf yoktur. Herkes aralarında geçen olayları kendi açısından değerlendirir ve bir bakıma herkes haklıdır.

İşin önemli yanı şudur: Eşlerden birisinin olumlu veya olumsuz davranışı, diğerini etkiler. Bu yüzden eşinizi doğru tanımak, onun davranışlarını doğru yorumlamak zorundasınız. Eğer davranışın ardında yatan niyeti keşfedemezseniz, boşu boşuna kendinizi üzer, yanlış değerlendirmelere gidersiniz.

İbretlik iki mektup

Bu konuda ilginç ipuçları vereceğine inandığım iki mektubu özetlemek istiyorum. İkisi de aynı kişiye ait. İlki, ikincisinden iki ay önce yazılmış. Karamsar, ümitsiz, suçlayıcı bir mektup… Özetle şöyle diyor okuyucumuz ilk mektubunda:

“Ben, bir sene dinî nikâhla evli kaldım. Sizin, aileyi etkileyen psikolojik sorunlar hakkındaki görüşlerinizi öğrenince, öyle bir ferahladım ki, anlatamam. Beyimin, bahsettiğiniz gibi hırçın, aşırı kıskanç, şüpheci bir sürü huyları oldu. Başlangıçta böyle değildi. Bir senedir beni aşağılayıp, hakir gördükçe, ben sadece ağlayabiliyordum. Zamanla uzaklaştım. Onu tanıyamıyordum. Kocam olduğu için hakkını biliyor, ne derse kabul edip hizmet etmeye çalışıyordum.

“Eşim aslında çok dindar ve iyi kalplidir. O hep şeytanın vesvesesinden bahsederdi. Bunun için bir hocaya gidip muska bile yaptırdık. Ama fayda vermedi hiçbiri. Bu, bizden de kaynaklanabilir. Bana, ‘Seni ezmeme izin verme’ diyordu. Ama nasıl izin vermeyeyim; bağırarak, hak aramak olmaz ki? O zaman pek bilinçli de değildim. Ona yardım edemedim. Eminim o da böyle istemezdi.

“Sorunlar böyle devam edince boşandık. Ailesi önceden doktora götürmüş. Ama psikiyatristlere antipatisi olduğu için devam ettiğini sanmıyorum. Bugüne kadar onu suçlayıp nefret etmeyi, böylece aklımdan çıkarmayı çok denedim. Ama başaramadım. Çünkü hâlâ çok seviyorum. Sizin psikolojik sorunlar üzerine yazdıklarınızı öğrenince onu daha çok sevmeye başladım. Demek ki, sıkıntılarımız hastalıktan dolayı imiş. İnşaallah, böyle hastalara tez zamanda şifa verir Rabbim. Bundan sonraki hanımına iyi davranması için dua ediyorum. Tabi, gönül ister ki düzelsin, iyileşsin de bana dönsün. Pek umudum da yok ya, kendisi bilir artık.”

Görüldüğü gibi, psikolojik sorunların aileyi sarstığı bir örnek var. Eşler, ne birbirlerinden vazgeçebiliyorlar ne de mutlu olmanın yolunu bulabilmişler. Birbirlerini tanımıyorlar ve anlamıyorlar. Sonuçta, yanlış davranış içindeler. Ama bunun farkında değiller. Çünkü doğru yaptıklarına inanıyorlar.

Aradan iki ay geçince aldığım mektupta, bakış açıları değişiyor, okuyucum eşini değil, kendisini suçluyor. İşte, bir dizi olumlu gelişmenin müjdecisi olan satırlar:

“Bu, size yazdığım ikinci mektup. Rabbime hamdolsun, size öyle hayırlı, sevinçli haberlerim var ki… Öncelikle “Ömür Boyu Aşk” isimli eserinizi okudum. Gördüm ki, eşime karşı ne kadar hatalarım olmuş. Üzüldüm ve pişmanlık duydum. Sonra düşündüm, ‘Acaba başarabilir miyim?’ diye. Hani diyorsunuz ya, ‘İnanırsanız, başarırsınız’ diye. Ben inanamıyordum ki…

“Korkuyordum, ‘Ya eşim beni sevmiyorsa artık’ diye. Ancak geçenlerde doğum günü vardı eşimin. Öncelikle Cenab-ı Hakkın rızası için bir arayayım, dedim. 6 kez mesajlaştık. Sonra telefonla görüştük. Ne kadar mutluyum anlatamam. Onu kötü zannettiğimi, kızıp nefret ettiğimi sanıyormuş. Ben de şefkatle, dünyada en çok kendisine güvendiğimi, kötü duygular beslemediğimi açıkça söyledim. Helâlleştik. İlerisi için hoş ve temiz bir adım attık. Sizlere de şükran borçluyum. Hakkınızı ödeyemem. Bu günahkârın bir derdini çözmeye vesile oldunuz. Yalnız, ben bu evliliğin neden bir sene sürdüğünü şimdi anlıyorum; biz tam olarak İslâm'ı yaşamıyoruz.”

[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]


Görüyorsunuz, sevgi, şefkat, olumlu yaklaşım, başkasından önce nefsini suçlamak, nasıl küllenen bir ateşi tekrar tutuşturabiliyor. İnşaallah, atılan bu iyi niyet çekirdeği sümbüllenir ve meyve veren bir ağaç olur.

“50 yıldır birbirimizi tanıyamamışız”


Burada yanlış anlaşılmaması gereken bir nokta var. Eşler kendilerini doğru ve haklı görürken, bunu kötü niyetle yapmıyorlar. Ne yapıyorlarsa, doğru zannettikleri için yapıyorlar. Bu da daha sonraki düzelmeyi kolaylaştırıyor. Yoksa insanlar bilerek ve kötü niyetle birbirlerini üzseler, bunun düzelmesi çok zor. İşte burada hikmet, feraset ve basiretle hareket etmeniz gerekiyor.

Dikkat edilmesi gereken şu: Davranışları düz mantıkla değerlendirmeyin, davranışların arkasındaki niyeti anlamaya çalışın.

Zaten bizim iddiamız, insanların iyi niyetli olduğu ve hızla davranışlarını iyileştirecekleri şeklinde. Yılan gibi zehirlemekten lezzet alan hemen hemen yoktur. Çünkü evlenmek, başlı başına iyi ve güzel insanların eylemidir. Evlenmişse; sevgiye, şefkate, ilgiye, iffete, sadakate, vefaya değer veriyor demektir. Böyle değerli duygular taşıyan insanların mükemmel bir evlilikle mutluluğun zirvesine çıkmaları ise zor değil. Yeter ki, bunun için bir çaba içine girsinler.

Yukarıdaki mektup da gösteriyor ki, eşlerin en büyük problemlerinden birisi, birbirlerini doğru tanımamak.

Bir okuyucum anlatmıştı. Almanya’daki bir akrabası, kendisini telefonla arayıp, “Biz yengenle geçinemiyoruz, boşanacağız” diye, acı bir haber veriyor. 75 yaşında ve 50 yıldır evli olan bu kişiye okuyucum, “Acele etmeyin, evlilikle ilgili birkaç kitap göndereceğim. Onları okuduktan sonra kararınızı verin” diyor.

Yarım asır evli kalmışlar ve sonunda sabırları tükenmiş. Oysa biraz daha sabretseler, Azrail zaten onları boşayacak. Demek ki, geçimsizlik, katlanamayacakları bir sınıra dayanmış.

Ne var ki, olaylar bekledikleri gibi gelişmiyor. Okuyucum, evlilikle ilgili üç kitap gönderiyor. Bir hafta sonra boşanmak isteyen akrabası telefon edip şu müjdeyi veriyor: “Kızım, biz boşanmaktan vazgeçtik. Meğerse 50 yıldır birbirimizi tanıyamamışız.”

Bir insan nasıl olur da yarım asırlık eşini tanıyamaz, diye düşünmeyin. Çok şaşırtıcı ve acı da olsa yaşanmış bir gerçek bu. Üstelik, hemen her evli insan az ya da çok yaşıyor bunu.

Birbiriyle evlenmek için önlerindeki engellerle yıllarca savaşan çiftler, evlendikten bir müddet sonra birbirine giriyorlar. “Tanıyamamışım” diyorlar. Haklılar. İnsanları tanımak kolay değil. Ve asıl zor olan, sevdiğiniz kişiyi evlenmeden önce tanımak.


[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]

Doğru tanıyıp doğru davranmak


Eşinizi doğru tanımak size ne kazandıracaktır? Tanıdığınızda, hoşlanmayacağınız yönlerini görünce evlenmekten vazgeçecek veya boşanacak mısınız?

Elbette ki hayır! Öğrendiğinizde, hemen vazgeçeceğiniz bazı bilgiler mutlaka olabilir; ama “doğru tanımak,” hoşlanmadığınız durumda hemen vazgeçmek için değil; ona uygun davranışları sergilemeniz için.

Eşinizin kişilik özelliklerini, yeteneklerini, güçlü ve zayıf yönlerini, duygusal ihtiyaçlarını, korktuğu ve hoşlandığı şeyleri, temsil sistemlerini, sevgi dilini, beğeni ve beklentilerini bilirseniz, onu doğru tanımış; bu bilgilere uygun davranışları gösterirseniz de doğru davranmış olursunuz.

Tabi burada birer kelime olarak andığım tanıma noktalarının her biri, geniş bir şekilde açıklanmaya muhtaç.

Bugüne kadar bilinen dört farklı kişilik tipi var: Popüler-neşeli, güçlü-kararlı, mükemmeliyetçi ve barışçıl-sevecen. Bunlar birbirinin zıddı veya alternatifi değildir! İyi veya kötü diye de nitelendirilemez. Sadece hayatımıza zenginlik ve renk katan birer farklılıktır. Eğer bu farklılığı, sizi mutsuz edecek bir olumsuzluk kabul ederseniz, gerçekten mutsuz olursunuz.

Eşinizin kişilik tipini keşfettiniz ve bu hoşunuza gitmedi diyelim. Hiç zorlamayın. Onun kişiliğini değiştiremezsiniz. Ama o kişiliğe göre davranırsanız mutlu olursunuz. Kişilik değişmez, ama karşılıklı hoşgörü ve anlayışla, daha esnek hâle getirilebilir. Kişiliği değiştirmeden de davranışlar değiştirilir, kontrol altına alınır ve yönlendirilir.

Sevgi dilini keşfetmek


Kişilik tipleri gibi, sevgi dilleri de farklıdır. Sevgi dili, birbirimize sevgimizi gösterirken kullandığımız formüldür. Bilinen sevgi dilleri beş tanedir. Bunlar, hizmet davranışları, onay sözleri, nitelikli beraberlik, fiziksel temas ve hediye almaktır.
Sırasıyla örneklemek gerekirse, yemek pişirmek bir sevgi ifadesidir. Takdir etmek, beğendiğini söylemek sevgiden gelir. Birbirinize odaklanarak birlikte vakit geçirmek ancak sevgiyle mümkün. Eşinizin elini tutmak ve çiçek almak da bir sevgi ifade biçimidir.

Acaba eşiniz, bu beş farklı sevgi ifade biçiminden hangisinden daha çok hoşlanıyor?

Birisi, en önemli olandır. Yerine göre, hepsinden az veya çok hoşlanan insanlar da vardır. Ama birisi, daha önceliklidir. Asıl isteği, nitelikli beraberlik olan eşinize, yıllarca çiçek taşımanız pek anlam ifade etmeyebilir. Çünkü o çiçekten çok, sizinle birlikte olmayı istiyor olabilir. Eşinizin sevgi dilini fark ederseniz, boşuna kürek çekmekten kurtulursunuz.

CEMİL TOKPINAR

Ene Garip 31 Aralık 2012 19:51

Cevap: Eşinizi ne kadar tanıyorsunuz?
 
cemil tokpnarın aile ile ilgili bir kitabını okumuştum,mutlu yuvanın sırlarını vermiş
yalnız bir nokta varki iki tarafında bunun için çaba sarfetmesi,
sen çaba göster ben göstermem
sen beni kazan bakalım, ben sana iyi olurum sonra
olunca iş, böyle kelimelere döküldüğü kadar kolay olmuyor değil 3 kitap gönderip yuva kurtarmayı bir kütüphane de göndersen fayda vermez..(buda benim fikrim)

paylaşım için sağol...

hznbnm 01 Ocak 2013 13:09

Cevap: Eşinizi ne kadar tanıyorsunuz?
 
Bir Deliye Bir Veli Rölü;
Sakın ! bir deliye bir veli rolü basit bir şey deyip de geçmeyin. Sadece bir deneyin yeter.Tavsiye ederim, siz de bir deliye bir veli rolü oynayın, öfkelenince karşı taraf veli rolüne girsin, sabır ve tahammülü esas alsın, göreceksiniz ki tartışma kısa zamanda son bulacak, taraflar birbirlerine karşı sevgiyle dolacak. Çünkü öfkeli taraf kendisine karşılık verilmeyişinin takdirini, minnettarlığını duyacak. Bu da mutlaka mutluluğa vesilesi olacaktır.

Alıntı.

Nesli_Nur 01 Ocak 2013 13:21

Cevap: Eşinizi ne kadar tanıyorsunuz?
 
Alıntı:

hznbnm Üyemizden Alıntı (Mesaj 214801)
Bir Deliye Bir Veli Rölü;
Sakın ! bir deliye bir veli rolü basit bir şey deyip de geçmeyin. Sadece bir deneyin yeter.Tavsiye ederim, siz de bir deliye bir veli rolü oynayın, öfkelenince karşı taraf veli rolüne girsin, sabır ve tahammülü esas alsın, göreceksiniz ki tartışma kısa zamanda son bulacak, taraflar birbirlerine karşı sevgiyle dolacak. Çünkü öfkeli taraf kendisine karşılık verilmeyişinin takdirini, minnettarlığını duyacak. Bu da mutlaka mutluluğa vesilesi olacaktır.

Alıntı.


evet000evet000

Ene Garip 01 Ocak 2013 13:52

Cevap: Eşinizi ne kadar tanıyorsunuz?
 
Alıntı:

hznbnm Üyemizden Alıntı (Mesaj 214801)
Bir Deliye Bir Veli Rölü;
Sakın ! bir deliye bir veli rolü basit bir şey deyip de geçmeyin. Sadece bir deneyin yeter.Tavsiye ederim, siz de bir deliye bir veli rolü oynayın, öfkelenince karşı taraf veli rolüne girsin, sabır ve tahammülü esas alsın, göreceksiniz ki tartışma kısa zamanda son bulacak, taraflar birbirlerine karşı sevgiyle dolacak. Çünkü öfkeli taraf kendisine karşılık verilmeyişinin takdirini, minnettarlığını duyacak. Bu da mutlaka mutluluğa vesilesi olacaktır.

Alıntı.

ArO* tavsiyeniz için


SAAT: 03:25

vBulletin® Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.

User Alert System provided by Advanced User Tagging v3.2.6 (Lite) - vBulletin Mods & Addons Copyright © 2024 DragonByte Technologies Ltd.


1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306