Medineweb Forum/Huzur Adresi

Medineweb Forum/Huzur Adresi (https://www.forum.medineweb.net/)
-   Fıkralar-Hikayeler (https://www.forum.medineweb.net/513-fikralar-hikayeler)
-   -   Eğlenelim Öğrenelim...:) (https://www.forum.medineweb.net/fikralar-hikayeler/24937-eglenelim-ogrenelim.html)

enderhafızım 05 Mart 2013 12:04

Eğlenelim Öğrenelim...:)
 
Hiç Vermedim ki

Bir boşanma davasında adam karısından şikayet ediyordu. Hakim sordu:

-Hanımından niçin boşanmak istiyorsun?

-Çok para istiyor hakim bey. Her gün benden en aşağı bir milyon lira istiyor. Hakim şaşırdı:

-Peki her gün nereye sarf ediyor bu kadar parayı?

-Ne bileyim hakim bey, bugüne kadar hiç vermedim ki...


enderhafızım 05 Mart 2013 12:05

Cevap: Eğlenelim Öğrenelim...:)
 
Danalar Devam Etsin

Bir gün bir davette bir hocayla makamı yüksek biri aynı masada oturuyorlarmış. Davetliler aralarında konuşurken, makamı yüksek adam da hocayı küçük düşürmek için, şöyle bir fıkra anlatmış:

-Bir gün danalar bir bostanın içine girmişler. Bir hoca da o sırada bostandaymış, bostan sahibi danaları kovmaya çalışan çocuklarına "danayı bırakın hocayı çıkarın" diye bağırmış. Tabii hoca bu sözlere çok kızmış ama ses çıkarmamış sabretmiş.

Biraz sonra yemekler getirilmiş, masalar donatılmış ve hep beraber yemek yemeye başlamışlar. Hoca az miktar yedikten sonra çekilmiş. Makamı yüksek bey hocanın çekildiğini görünce:

-Hocam niye çekildin, devam etsene, bizi yalnız bırakma, demiş. Hoca bunun üzerine hemen cevabı yapıştırmış:

-Hoca çekildi, danalar devam etsin.

enderhafızım 05 Mart 2013 12:06

Cevap: Eğlenelim Öğrenelim...:)
 
Neresi Orası

Telefon çalmış. Bekçi açınca telefonun öbür ucundaki ses sormuş:

-Ahmet bey orada mı? Bekçi:

-Hayır efendim yok.

-Ne zaman gelir?

-Bilemeyeceğim.

-Peki gelirse orada ne kadar kalır?

-Kıyamete kadar efendim.

-Anlamadım, neresi orası?

-Belediye mezarlığı efendim.

enderhafızım 05 Mart 2013 12:08

Cevap: Eğlenelim Öğrenelim...:)
 
Kocamış Aslan

Ormanlara korku salan
Şahların şahı aslan,
Kocamış yatalak olmuş,
İninde içini çeker dururmuş,
"Hey gidi hey" diye
Dünkü uşakları başlamış,
Onun güçsüzlüğüyle güçlenmeye;
Önünde titreyenler üstüne yürümüş;
At gelmiş çifte atmış böğrüne,
Kurt gelmiş sırtını ısırmış,
Öküz gelmiş, boynuz vurmuş.
Aslan zavallı, bitkin, mahzun, perişan,
Kükremeye mecali yok ihtiyarlıktan,
Ah vah etmiyor boş yere,
Ört ki ölem diyor biçare.
Tam kendini bırakmış, ölecek
Bir de ne görsün? Eşek!...
O da gelip tekme atacak aslana;
-Yoo, demiş kalkmış ayağa,
Ölmeye razı olduk, yeter,
Senden tekme yemek ölümden beter.

enderhafızım 05 Mart 2013 12:09

Cevap: Eğlenelim Öğrenelim...:)
 
Sürüngen


Öğretmen sınıfa dönerek:

-Evet çocuklar, artık hayvanların türlerini öğrenmiş olduk, dedikten sonra kendisini dinlemeyen Ali'ye dönerek:

-Evet Ali, şimdi bana sürüngenlerden bir örnek ver, bakalım.

-Benim on aylık kardeşim, öğretmenim.

enderhafızım 05 Mart 2013 12:10

Cevap: Eğlenelim Öğrenelim...:)
 
Oyuncakçıda

Yaramaz çocuk, babasıyla oyuncakçıya girdi. Uzun uzun oyuncakları inceledikten sonra elektrikli bir araba seçti. Kasada oyuncağın parasını öderken, babası bezgin bir şekilde çocuğa döndü ve:

-Sardırayım mı, yoksa burada mı kıracaksın?"

Şaşıracak

Uçak, Yeşilköy havaalanından havalanmıştı. Bakırköy Akıl Hastanesi'nin üzerinden geçerken, pilot birden gülmeye başladı. Hostes meraklandı. Pilota neden güldüğünü sorunca, pilot gülmesine devam ederek, şu cevabı verdi:

"Başhekim kaçtığımı öğrenince kim bilir nasıl şaşıracak."

enderhafızım 05 Mart 2013 12:11

Cevap: Eğlenelim Öğrenelim...:)
 
Karımı Görseydin

Şair Hakkı bey çirkinliğiyle meşhur olmuş bir insandı. Bir gün bir meslektaşı, düşüncesizce:

-Ya Hakkı, sana baktıkça zevcen olacak hanıma acıyorum, demiş.

Hakkı bey derin bir iç geçirdikten sonra:

-Ahh arkadaşım, benim hanımı görseydin sen asıl bana acırdın.

Arı Sokmuş

Öğretmen öğrencisine sordu:

-Niçin geç kaldın bakayım?

-Arı soktu öğretmenim.

-Nereni soktu?

-Söyleyemem öğretmenim.

-Geç öyleyse otur yerine.

-Oturamam öğretmenim.




Ödev

Okuldan koşarak eve dönen çocuk:

-Babacığım, okulda zayıf not aldım.

-Neden oğlum?

-Akşam ödevimi yanlış yapmışsın.

enderhafızım 05 Mart 2013 12:13

Cevap: Eğlenelim Öğrenelim...:)
 
Ölmek Gerekir

Din dersi öğretmeni sorar:

-Söyle bakayım kızım, cennete gitmek için ne gerekir?

-Ölmek gerekir öğretmenim.

gülümseyen000




Günler Uzadı

Öğretmen sorar:

-Bir gün kaç saattir?

Öğrenci:

-Yirmi beş.

-Yirmi beş mi? Hiç öyle şey olur mu?

-Geçen gün günlerin bir saat uzadığını söylemediniz mi efendim?

gülümseyen000


Ben Nereye Oturayım?

Gayet şişman bir adam kızını çağırır:

-Gel kızım kucağıma otur da seni biraz seveyim.

-Kucağına karnın oturmuş babacığım, ben nereye oturayım?


gülümseyen000


Yanında Çok Oturma

Ağır bir hastayı ziyarete gelip saatlerce oturan bir adam, giderken hastaya sorar:

-Birader! Vasiyetin var mı?

Hasta, "Evet" der ve ekler:

-Bir hastayı ziyarete gittiğin zaman yanında çok oturma.

enderhafızım 05 Mart 2013 12:24

Cevap: Eğlenelim Öğrenelim...:)
 
Topal Ali Bey

Ali bey, mahallenin sessiz, sakin bir kişisiydi. Yıllarca önce geçirdiği bir kaza sonucu bir ayağı sakat kaldığından, aksayarak yürüyordu. Mahallenin çocukları da ayağı aksayan Ali beyi nerede görürlerse bağırarak onun için uydurdukları şarkıyı söylüyorlardı:

"Bakın geliyor hey,

Topal Ali bey,

Dans ederek koşuyor,

Gülerek oynuyor."

Yine bir gün çocuklar böyle bağırarak Ali beyin peşinden koşarken, adam dayanamayıp yerden bir taş alıp çocuklara fırlatır. Aksilik ya taş bir çocuğun başına gelerek çocuğun yaralanmasına neden olur.

Çocuğun babası hemen mahallenin kadısına gider:

-Kadı efendi, Ali bey benim çocuğuma taş atarak yaralamış, ondan davacıyım, der.

Kadı adamlarını gönderip Ali beyi getirtir ve:

-Sen bir çocuğa taş atarak yaralamışsın, yasalara göre sana ceza vermek zorundayım, diyeceğin bir şey var mı? demiş. Ali bey:

-Cezala gönlün olsun, herkes buna gülsün, demiş. Kadı:

-Tabii ceza vereceğim ama senin söyleyecek hiç bir şeyin yok mu? demiş. Ali bey yine:

--Cezala gönlün olsun, herkes buna gülsün, demiş. Kadı sinirlenerek:

-Başka söyleyeceğin bir şey yok mu? demiş. Ali bey yine:

-Cezala gönlün olsun, herkes buna gülsün, demiş. Ali bey bunları söylerken bir yandan da sürekli yerinde zıplayıp duruyormuş. Kadı Ali beyin sözlerine ve bu hareketlerine çok sinirlenmiş ve adamlarına:

-Bu adam beni deli edecek, atın şunu zindana, deyince Ali bey kadıya dönerek:

-Kadı efendi, ben sadece üç defa "cezala gönlün olsun, herkes buna gülsün" dedim sizin tepeniz attı. Bu çocuklarsa yıllardır benim arkamdan koşarak, "Bakın geliyor hey, Topal Ali bey, Dans ederek koşuyor, Gülerek oynuyor" diye bağırıyorlardı. Ben haksız mıyım şimdi? demiş. Kadı gözlerini yere indirip, başını hafifçe sallamış ve çocuğun babasına dönerek:

-Ali bey haklı. Sen şimdi evine git, çocuğunu okşa, ona biraz nasihat et, terbiye et ki bir daha böyle yapmasın, Ali beyi rahatsız etmesin, demiş.

enderhafızım 05 Mart 2013 12:29

Cevap: Eğlenelim Öğrenelim...:)
 
Hepsi Bu Kadar mı?


Küçük Ayşe'ye teyzesi yüz bin lira vermişti. Ayşe sesini çıkarmadan hemen cebine attı.

Annesi:

- Kızım teyzene bir şey demen gerekmiyor mu? deyince Ayşe ne demesi gerektiğini düşünüyormuş gibi yapıp yine ses çıkarmayınca,

- Baban bana para verdiğinde ben ne diyorum? diye yardımcı olmak istedi.

Küçük Ayşe hemen atıldı:

-Hepsi bu kadar mı?

gülümseyen000gülümseyen000gülümseyen000


Biraz da Başkaları Sevinsin

Ali her sene sınıfını birincilikle geçiyordu. Ancak bu sefer karnesi eskisi kadar iyi olmayınca annesi:

-Yavrum, her sene sınıfını birincilikle bitiriyordun. Bu sene neden böyle oldu? diye sordu.

Ali şu cevabı verdi:

-Anneciğim her sene sen seviniyorsun, bu sene de başka bir arkadaşımın annesi sevinsin.


gülümseyen000




Saçma Tavsiye

Temel doktora gitmiş. Çok ağrısı olduğu için kendisine gelmeden önce bir eczacıya uğradığını söylemiş. Doktor:

-Kim bilir eczacı size ne saçma bir tavsiyede bulunmuştur?

Temel:

-Ne kadar saçma olduğini pilemeyrum gidin bir doktora görunin dedi.


gülümseyen000gülümseyen000gülümseyen000


Sabıkan Var mı?

Hakim Temel'e sormuş:

-Sabıkan var mı?

Temel:

-Hayır efendim Allah'tan başka kimsem yok.


gülümseyen000


Anlamasınlar Diye

Temel doping yaptığı halde girdiği yarışta sonuncu olmuştu.

Dursun sordu:

-Temel doping yaptiğun halde sonuncu oldun bu ne iştir.

Temel:

-Doping yaptiğumi anlamasinlar diye sonuncu oldum.


gülümseyen000gülümseyen000gülümseyen000



Şansın Böylesi

Bir İskoçyalı arkadaşıyla konuşuyordu:

-Şu Tom'da öyle bir şans varki sorma. Geçen sene kaza sigortası yaptırmıştı, sigortayı yaptırdıktan üç gün sonra bacağını kırdı. Altı ay önce de yangın sigortası yaptırmıştı, sigortadan bir hafta sonra evi yanmasın mı? Geçen hafta da ölüm sigortası yaptırmıştı, ister inan ister inanma ama adam üç gün içinde öldü.




Zayıf Karne

Dersleri çok zayıf olan Ali'nin babasını öğretmen çağırır:

-Oğlunuz çok zayıf.

-Evet bu günlerde hiç yemek yemiyor. Öğretmen:

-Hayır, o yönden değil, karnesi çok zayıf, deyince. Baba:

-Tabi. Eskiden karneler birinci hamur kağıttan yapılıyordu, şimdi ise üçüncü hamur kağıttan yapılıyor.

gülümseyen000gülümseyen000gülümseyen000



İnsan Kılçığı

İlkokul birinci sınıfta öğretmen bir iskelet resmini tahtaya asarak sordu:

-Bilin bakalım bu nedir?

Arka sıralarda oturan Temel'in parmağı ve sesi hemen yükseldi:

-İnsan kilçuğu öğretmenum.


gülümseyen000gülümseyen000gülümseyen000

enderhafızım 05 Mart 2013 12:31

Cevap: Eğlenelim Öğrenelim...:)
 
Kurt ile Kuzu

Kurdun biri, bir ağıla kuzuların kapatılmış olduğunu görmüş. Köpeklere ve çobanlara kendisini göstermeden yavaş yavaş sokularak, kuzulara:

-Çocuklarım! Sizi buraya hapsedenler ne kadar insafsız adamlar, analarınızı ipek gibi bir otlağa götürmüşler, onlar orada iştahla otluyorlar. Haydi sizi de oraya götüreyim, demiş.

Kuzulardan bazıları bu söze kanmak üzereyken, içlerinden birisi:

-Bu hayvanın sesi ne kadar tuhaf ve kalın. Bunun sözlerine inanmayalım, diye diğerlerini uyarmış. Kuzular da bu ikaz üzerine kurdun sözünü dinlemeyip, kabul etmemişler.

Kurt, biraz dolaştıktan sonra yine gelmiş, bu defa sesini inceltip, yumuşatarak aynı sözleri tekrar etmiş. Kuzular aldanacakları sırada daha önce uyarıda bulunan kuzu yine arkadaşlarını ikaz etmiş. Fakat kuzulardan bazıları:

-Canım bunun sesi daha önceki hayvanın sesine benzemiyor. Bundan korkmayalım, deyince, ikaz eden kuzu:

-Evet sözü ve konuşması yumuşak, ancak söylediği sözler öncekinin aynısı. Bizi götürmek istediği otlak iyi bir yer olsaydı, analarımız, çobanlarımız bizi oraya götürürlerdi. Bu hayvan kötü bir maksadı olduğu için bizi kandırmaya çalışıyor, diyerek hem kendini, hem de arkadaşlarını kurdun tuzağından kurtarmış.

(Kelile ve Dimne'den)

Sevgili çocuklar bu olaydan büyük ibretler alınması gerekir. Günümüzün kurtları çocuklarımızı güzel ve güvenli bir yaşantıdan uzaklaştırarak, uyuşturucunun, kötü alışkanlıkların, pisliklerin içine çekebilmek için çeşitli yollara başvuruyorlar. Bunu yaparken gerçek yüzlerini ve kimliklerini gizliyor, kötülükleri de cazip, güzel ve çağın gerekleri olarak göstermeye çalışıyorlar. Unutmayın ki büyükleriniz sizlere bazı şeyleri yasaklıyorlarsa bunda sizin ilk etapta göremediğiniz önemli yararlar olabilir.

enderhafızım 05 Mart 2013 13:28

Cevap: Eğlenelim Öğrenelim...:)
 
İki Kez Hakaret

Amerikalı taksi şoförü, müşterinin verdiği bahşişi beğenmeyip, şikayetçi bir tarzda konuşur:

-Bahşiş olarak yalnızca 15 sent mi veriyorsunuz? Bu bana hakarettir.

-Peki size ne kadar vereceğimi umuyordunuz?

-Hiç olmazsa bir 15 sent daha.

-Doğrusu size iki kez hakaret etmek istemem.

gülümseyen000


Çobanın Hesabı

Ağa elinde bir koyun derisiyle karşısına gelen çobana sinirli sinirli sorar:

-Koyunlar nerede? Çoban başladı anlatmaya:

-Yağmur yağdı, şimşek çaktı, yetmiş ikisinin ödü patladı. Önden gitti beş toklu, geri kaldı beş toklu, onunu verdim kasaba, onunu da katma hesaba. Kurt kaptı birisini, getirdim birinin derisini, al ağam derisini sorma artık gerisini...

Bu sözlere iyice sinirlenen ağa yakınında duran yoğurt kabını çobanın yüzüne fırlatır. Yüzü gözü yoğurt içinde kalan çoban pişkince:

-Hesabı doğru verenin yüzü ak çıkarmış.


gülümseyen000


Gezmediğiniz Yer Kalmamış

Bir kaç Amerikalı Avrupa seyahatine çıkmışlardı. Vezüv yanardağını da ziyaret ettiler. Kraterin içine baktıklarında biri:

-Vay canına! Aynı cehennem gibi, dedi.

Amerikalıların rehberi hayretle gülerek:

-Siz Amerikalılar yaman adamlarsınız vallahi, gezmediğiniz yer kalmamış.

gülümseyen000


Oynatmaktan Kurtarmış

Cimrinin biri arkadaşıyla konuşuyordu:

-Zavallı bir dilenciye sana 1 milyar versem ne yaparsın? dedim.

-Sevincimden aklımı oynatırım, dedi.

Arkadaşı sordu:

-Peki sen ne yaptın?

-Ne yapayım adamı aklını oynatmaktan kurtardım.

gülümseyen000



Görüntü İyi Ses Parazitli

Hayatının büyük bir kısmını televizyon başında geçiren zamane çocuklarından birinin annesi hastalanmış, sesi de kısılmıştı. Akşam eve gelen baba kapıda çocuğa sordu:

-Annen nasıl oğlum.

-Görüntü iyi ama ses parazitli baba.



gülümseyen000

enderhafızım 05 Mart 2013 13:29

Cevap: Eğlenelim Öğrenelim...:)
 
Üç Balık

Bir tarafı büyük bir nehre açılan bir gölde üç balık arkadaşça yaşayıp gidiyormuş. Bir gün nehirdeki balıkçılar gölün kenarına geldiklerinde, üç arkadaş balıkları görmüşler.

"Yarın balık ağımızı şuraya atarız," diyerek çevreye göz attıktan sonra çekip gitmişler. Balıklardan Ahzem isimlisi, balıkçıların bu keşfinden niyetlerini anlayarak hemen büyük nehre sıvışıp gitmiş.

Ertesi sabah, avcılar ağlarını attıkları zaman felaketi Hazim adındaki ikinci balık da görmekte gecikmemiş, fakat geç kalmıştı. Gölün nehirle birleştiği yeri balıkçılar kapatmış. Kaçmaya imkanı yokmuş. Ne yapmalıydı? Hemen aklına bir çare gelmiş. Güya kendi kendine ölmüş gibi yaparak, suyun yüzüne çıkıp hareketsiz beklemeye başlamış. Böyle ölmüş bir balığı beğenmeyen balıkçılardan biri, onu tuttuğu gibi doğruca nehir tarafına fırlatmış. Balık çırpına çırpına nehre kadar varmış kendisini son bir gayretle nehre atarak ancak kurtulabilmiş. Üçüncü balık ise tam bir acziyet göstermiş. Balıkçılar ağları attıktan sonra aklı başına gelmiş ancak iş işten geçmiş. Son bir ümitle oraya buraya atılmışsa da, sonunda ağa düşerek avcıların eline geçmiş.

(Kelile ve Dimne'den)

Evet sevgili çocuklar hikayemizden de anlayabileceğimiz gibi her canlı etrafında olup bitenlere karşı dikkatli olmak zorundadır. Gençlerimiz ise bu konuda daha da dikkatli olmak zorundadırlar. Çünkü bugün etrafımız özellikle gençleri ağlarına düşürmek isteyen, onları inançlarına yakışmayacak düşüncelere yöneltmek için ağlarını atmış bekleyen avcılarla dolu. Ağ olarak da genellikle kötü arkadaş, medya, reklam vb. araçları kullanmaya çalışıyorlar. Bu açıdan etrafımızı saran tuzaklar ve ağlar karşısında dikkatli olmak zorundayız. Çünkü o ağlara kendimizi kaptırmamız durumunda artık kurtulmak zor ve hatta imkansızdır.

enderhafızım 05 Mart 2013 13:50

Cevap: Eğlenelim Öğrenelim...:)
 
Pirenin Cenazesi


Otel sorumlusu, zengin müşterisine otelin en temiz ve güzel odasını vermişti. Müşteri odasına bakarken yatağa şöyle bir göz atınca, yatağın üzerinde bir pire gördü ve otel sorumlusuna manalı manalı baktı.

Otel sorumlusu:

-Merak etmeyin efendim, bu ölü bir pire.

Ertesi sabah otel sorumlusu zengin müşterisine gece rahat uyuyup uyuyamadığını sorunca, müşteri şu cevabı verdi:

-Valla dünkü sizin o ölü pire vardı ya, cenazesi çok kalabalıktı, gece gözümü bile kapayamadım.




Çorbadaki Kum

Askerliğe yeni başlamış bir er çavuşunun yanına giderek:

-Efendim, çorbada kum vardı.

Çavuş kaşlarını çatarak:

-Ne olmuş yani, buraya yemek beğenmeye değil, vatan toprağını korumaya geldiniz. Bir daha böyle bir şikayet görmeyeyim.

-Evet ama komutanım, biz buraya vatan toprağını yemeye de gelmedik.


gülümseyen000

Gözlerini Bir Yumsa

Küçük çocuk dedesinin kucağında otururken, birden:

-Dedeciğim gözlerini bir yumsana.

-Neden yavrucuğum?

-Annem geçenlerde "deden gözlerini bir yumsa çok zengin olacağız" diyordu da ondan.

gülümseyen000Ağzı-Açık000gülümseyen000


Hazine Kavgası

Temel ve tayfaları iyi bir kavgaya tutuşuyor. Tayfalardan ikisi ölüyor, birçoğu da yaralanıyor. Ne olduğu sorulunca, Temel:

-Hazineyi paylaşamaduk, kavga paşladu pöyle oldi.

-Peki hazine nerede?

-Mesela demuştuk da...





5-6 Gün Sıkar

Temel oğluna yeni ayakkabı almıştı. Ama oğlunun ayakkabıları giymediğini görünce merakla sordu:

-Ayakkabını niye ciymeysun da?

-Beş alti gün ciymeyeceğum.

-O niyedur o?

-Satici peş alti gün sikar demedu mi?<p>




Rafları Taşıyor

Akıl hastanesinde doktor iki hastasına:

-Şu dolabı beraber yukarı çıkarın, dedi.

Biraz sonra hastalardan birinin dolabı omuzlamış oflaya puflaya yukarı çıkardığını gördü.

-Oğlum hani diğer arkadaşın ben size dolabı beraber taşıyın demiştim.

-Arkadaşım dolabın içinde rafları taşıyor doktor bey.

enderhafızım 05 Mart 2013 13:51

Cevap: Eğlenelim Öğrenelim...:)
 
Küçük Kuşun Öğüdü


Adamın biri küçük bir kuş avladı. Kuş:

-Beni ne yapacaksın? diye sordu.

Adam:

-Kesip yiyeceğim, dedi.

Kuş:

-Vallahi benim etim ne senin et yeme ihtiyacını giderir, ne de aç karnını doyurur. Beni kesip yemekle eline bir şey geçmez. Gel beni serbest bırakman karşılığında ben sana üç öğüt vereyim. Bunlar sana benim etimden daha hayırlıdır. Ancak bu öğütlerden birini senin elinde, ikincisini elinden uçup dala konduğumda, üçüncüsünü de karşıki tepenin eteğine konduğumda söylerim, dedi.

Adam:

-Pekala, söyle bakalım neymiş öğütlerin, dedi.

Kuş:

-Birincisi: Elinden kaçan bir şeyin ardından ah çekme! dedi.

Bu ilk öğütten sonra adam söz verdiği üzere kuşu salıverdi ve:

-Haydi ikinci öğüdünü söyle, dedi.

Kuş yüksekçe bir ağacın dalına konunca:

-Olmayacak bir şeye inanma, dedi ve uçup tepenin eteğine kondu.

Adam:

-Şimdi de üçüncüyü söyle bakalım, dedi.

Kuş:

-Ey ahmak adam, beni kesseydin, benim karnımdan her biri yirmi miskal ağırlığında iki tane inci çıkaracaktın, dedi.

Kuş bunu der demez adam hemen büyük bir üzüntüyle:

-Eyvah! diyerek çırpınmaya başladı ve kuşa:

-Haydi artık üçüncü öğüdünü söyle, dedi. Bunun üzerine kuş:

-Sen daha şimdiden iki öğüdümü unuttun, üçüncüyü söylesem ne yararı olacak. Sana ben, elinden kaçan bir şeyin ardından ah çekme ve olmayacak bir şeye inanma, demedim mi? Ahmak adam, benim kanım, kanadım ve kemiklerimin toplamı yirmi miskal gelmez. Yirmi miskal ağırlığında iki taş karnımda nasıl olabilir? dedi ve uçup gitti.

Evet sevgili çocuklar bizler karşılaştığımız hadiseler karşısında mutlaka iyice düşünerek, akla ve mantığa uyacak sonuçlara varmaya çalışmalıyız. Eğer karşılaştığımız hadiselerde başkalarının bizi yönlendirmesine göre hareket eder ve düşüncesizce davranırsak bizler de hikayedeki adam gibi sürekli eyvah der, ahmak durumuna düşeriz.

enderhafızım 05 Mart 2013 14:26

Cevap: Eğlenelim Öğrenelim...:)
 
Geçen Sene Sattık


iri Adanalı diğeri Kayserili iki çiftçi oturmuş sohbet ediyorlardı. Tabii ki zenginlikleriyle övünecekler birbirlerine.

Kayserili tarlalarının çokluğundan, işçi yetiştirememekten dolayı her sene ürünlerinin telef olmasından yakınınca Adanalı da altta kalmamak için hemen atıldı:

-Benim çiftlikte sabah güneş doğmadan biniyoruz arabaya, akşam oluyor biz hala çiftliğin diğer ucuna yetişememiş oluyoruz, çaresiz geri dönüyoruz. Kayserili hiç bozuntuya vermeden yine Kayserililiğini yapıyor:

-Yahu bizim de vardı öyle bir arabamız ama geçenlerde sattık, illet onlarla yolculuk yapmak ya...

Yemek Daveti

İki İskoçyalı sokakta karşılaşmışlardı:

-Akşam yemeğini birlikte yiyelim mi ne dersin?

-Memnuniyetle, şeref duyarım.

-Öyleyse eve telefon et de karın sofraya bir tabak fazla koysun.

Henüz Kendine Gelememiş

Doktor, hastanede günlük kontrolünü yaparken hemşireye sordu:

-25 numaradaki hasta nasıl?

-Kaynanasını görmek istiyor efendim.

Doktor içli içli başını sallayarak:

-Vah vah! Demek zavallı henüz kendine gelememiş.

Sayması Kolay Olur

Küçük Ahmet yumurta almak için bakkala gitmişti. Bakkalın kendisine yine küçük yumurtaları seçip verdiğini görünce kızgınlıkla sordu:

-Neden bana hep küçük yumurta veriyorsun?

-Taşıması kolay olur da ondan.

Ahmet yumurtaları alıp dükkandan çıkarken bakkal arkasından seslendi:

-Küçük sen eksik para verdin.

Ahmet arkasına dönüp gülerek cevap verdi:

-Az para daha çabuk sayılır da...

gülümseyen000gülümseyen000gülümseyen000

Ayıp Olur

İki dilenci konuşuyorlardı:

-Her gün aynı lokantaya gidiyorsun. Bir de şu ileride köşedeki büyük lokantaya gitsene.

-Ayıp olur canım. İnsan kendi lokantasında yemek yer mi?

Cumartesi Pazar Günleri

Öğretmen yaramaz çocuğa çıkışıyordu:

-Arkadaşlarının seni şikayet etmedikleri gün olmayacak mı?

Çocuk boynunu büküp önüne baktı. Mırıldanır gibi bir sesle:

-Cumartesi-Pazar günleri şikayet eden var mı öğretmenim?

Napolyon'un Cevabı

Napolyon'a esir düşen general şöyle konuştu:

-Siz para için biz ise şerefimiz için savaşıyoruz.

Napolyon'un cevabı hazırdı:

-Doğru herkes kendisinde olmayan şeyler için savaşır.

Öğretmen Utansın

Kırıklarla dolu bir karneyle eve gelen oğluna babası çıkışıyordu:

-Şu okuldan aldığın karneye bak. Hepsi zayıf içinde bir tek iyi not yok utanmıyor musun? Çocuk kısaca cevapladı:

-Neden utanayım baba, onları ben yazmadım ki, öğretmen yazdı.


enderhafızım 05 Mart 2013 14:29

Cevap: Eğlenelim Öğrenelim...:)
 
Aslan ile Sinek


Bir gün aslan bir sineğe kızıp bağırmıştı:

-Defol git, cılız sinek!

Sinek ise hiç altta kalmadan aslana savaş ilan etmişti:

-Sen krallık ünvanınla beni korkutacağını mı sandın? Öküz senden daha iri olduğu halde, benden öyle korkuyor ki... Sabahtan akşama kadar kuyruğunu sallayıp benden kurtulmaya çalışıyor ama bir türlü benimle başedemiyor.

Sinek bu sözlerinin ardından hemen işbaşı yapıp aslanın vücudunun çeşitli yerlerini ısırmıştı. Daha da ileri gidip yelesinin içerilerine kadar girip ormanların kralı olan o heybetli hayvanı çileden çıkarmayı başarmıştı.

Hayvanların kralı köpürmüş, sinirinden ne yapacağını bilemez bir hale gelmişti. Diğer havyanlar onun bu halinden korkup, kaçacak delik aramaya başlamışlardı.

Ancak ormanlar kralı bir sineğin oyuncağı olmuştu. Evet ufacık bir sinek onu birçok yerinden ısırarak hırpalamıştı. Bu nedenle aslanın kızgınlığı son noktasına varmıştı. Nasıl kızgın olmasın ki; küçücük düşman galip gelmiş, kendisiyle gülerek alay etmişti. Kendisinin güçlü pençeleri, keskin dişleri, herkesi korkutan heybeti o küçücük hayvan karşısında işe yaramamıştı.

Bu durum karşısında aslan öfkeden yırtınmış, kuyruğunu havada sallamış ama birşey yapamamış, öfkesinden yorulmuş, bitkin bir halde çöküp kalmıştı.

Sinek ise küçücük cüssesiyle savaşı zaferle bitirmişti. Bu zaferi herkese duyurmak istemişti. Bunun için de büyük bir heyecanla diğer hayvanların yanına gitmek için öne doğru atılmış ancak bir örümceğin ağına takılıp kalmıştı. Zaferden adeta başı dönen sinek de gururlanmanın cezasını böylece hayatıyla ödemişti.

Evet sevgili çocuklar bizler çevremizdeki insanlarla olan ilişkilerimizde daima dengeli davranmalıyız. Bizden küçük veya bizim seviyemizin altında bir seviyede bulunan kişilere karşı küçümseyici olmamalıyız. İnsanlarla ilişkilerimizde bizim seviyemizi düşürmeyecek şekilde alçakgönüllü olmalı, başarı anlarımızda ise fazla gurura kapılmamalıyız.

enderhafızım 05 Mart 2013 15:03

Cevap: Eğlenelim Öğrenelim...:)
 
Elimden Tutun

Adam elektrikli sandalye ile idama mahkumdu. Sandalyeye bağlanmış artık iş elektrik akımını çalıştıracak düğmeye basmaya kalmıştı. Hapishane müdürü idamlık adama sordu:

-Vakit tamam. Son bir isteğin var mı?

-Çok korkuyorum müdür bey, idam sırasında lütfen elimden tutar mısınız?



Gözlükle Okumak


Gözlükle yazıların iyi okunduğunu duyan bir adam gözlükçüde denediği her gözlüğün ardından:

-Faydası yok bununla da okuyamıyorum, diyordu.

İyice yorulan ve artık sabrı taşmak üzere olan gözlükçü artık biraz da şüphelenerek sordu:

-Sen okuma biliyor musun?

-Bilsem gözlüğü ne yapayım.

enderhafızım 05 Mart 2013 15:04

Cevap: Eğlenelim Öğrenelim...:)
 
Koyun Kılığındaki Kurt


Kurt, çoban ve köpeklerin dalgın olduğu bir zamanı yakalayıp sürüdeki koyunlardan birini kapmak için birkaç gün fırsat kolladı. Sonunda bir gün sürünün otlamakta olduğu bir sırada, ağılların önünde yüzülmüş bir koyun postu buldu. Hemen onu yerden alarak, kendi sırtına bağlayıp bir koyun kılığına bürünerek, sürünün dönmesini beklemeye koyuldu.

Hayvanlar ağıllarına geri döndüklerinde kurdun sırtındaki postun koyununa ait yavrular kurdu anneleri zannederek hemen onun peşine düştüler. Böylece kurt, kuzuları birer birer sürüden hiç fark ettirmeden ayırarak onları ağız tadı ile bir güzel yedi.

Evet sevgili çocuklar her zaman görünüşe aldanmamak lazım. Günümüzde çocukları ve gençleri kendi ağlarına düşürmek isteyen kurt misali insanlar çok fazla. Onun için özellikle de pek fazla tanımadığımız, kendisinden çok emin olmadığımız kişilerin arkasına hemen düşmemek lazım. Yakınlık kuracağımız, arkadaşlık edeceğimiz kişileri öncelikle çok iyi tanımalı, gerçek niyetlerini iyice öğrendikten sonra onlarla arkadaşlık kurmalıyız.

enderhafızım 05 Mart 2013 15:08

Cevap: Eğlenelim Öğrenelim...:)
 
Cehenneme Uğramak

Büyük zatlardan birine kendisini zor durumda bırakmak amacıyla sormuşlar:

-Hocam cennette her şey var diyorsunuz, ben sigara içmeden duramam orada sigara içebilir miyim?

-Tabii evladım, ancak cennette ateş bulunmaz sigaranı yakmak için cehenneme uğraman gerekir, diye uygun bir şekilde cevap vermiş.

Susmasını Bilmiyor

-Nasıl senin küçük yaramaz konuşmasını öğrendi mi?

-Hem de nasıl şimdi de susmasını öğretmeye çalışıyoruz.


Aynı Yerde mi?


Temel uzun zamandır görmediği Cemal'le İstanbul'da karşılaşır:

-Ha uşak nasilsun pakayum?

-İyiyum.

-Çocuklarun nasildur?

-Onlar da çok iyidur.

-Ha uşak karin nasildur?

Temel böyle sorunca Cemal'in birden yüzü değişir... Temel arkadaşının karısının geçen yıl öldüğünü hatırlayıp hemen şöyle der:

-Yani ayni mezarda mi yatayii?



Yavaşla

Temel otobanda 180 km hızla gidiyormuş. Karşısına bir tabela çıkmış. Tabelada "Yavaşla 150" yazıyormuş. Temel hızını 150'ye düşürmüş. Biraz gittikten sonra başka bir tabelada "Yavaşla 100" yazıyormuş. Temel hızını 100'e düşürmüş. Biraz daha gittikten sonra bu kez tabelada "Yavaşla 50" yazıyormuş. Temel hızını 50'ye düşürmüş. Daha sonra bir tabela daha çıkmış tabelada "Yavaşla 5" yazıyormuş. Temel hızını bu kez de 5'e düşürmüş ve sonra bir tabela daha çıkmış karşısına "YAVAŞLAYA HOŞ GELDİNİZ"

enderhafızım 05 Mart 2013 15:09

Cevap: Eğlenelim Öğrenelim...:)
 
Emanetin Bereketi


Adamın biri mallarının hepsini bir arkadaşına emanet edip uzun bir yolculuğa çıkar. Yolculuktan döndüğünde arkadaşının öldüğünü, geride babasından kendisine kalan malı çarçur edip yiyen, günah işlemekten çekinmeyen bir evlat bıraktığını duyunca kendi malları için endişelenmeye başlar.

Bu endişe içinde heyecanla o çocuğun yanına gider ve ümitsizce sorar:

-Benim babana emanet ettiğim mallar duruyor mu acaba...?

Çocuk:

-Tabii sizin mallarınız duruyor hiçbirine dokunmadım, deyince adam:

-Sen böyle mal, para, pul harcamayı çok seven biri olarak benim mallarımı nasıl koruyabildin, der.

Çocuk:

-Evet ben günahkar biriyim ama emanete asla ihanet etmem, diye cevap verir.

Çocuğun bu konudaki samimi davranışı adamın çok hoşuna gider ve kendi parasından çocuğa yüklüce bir miktarı hediye olarak verir. Çocuk da adamın böyle cömertce kendisini ödüllendirmesinden çok memnun olur, yapmış olduğu bir tek güzel davranışın bile kendisine neler kazandırdığını görünce bütün günahlarından tevbe eder, güzel ahlaklı olmak için elinden geleni yapmaya koyulur.

Evet çocuklar insan bir tek davranışla bile iyilik yapacak olursa bunun karşılığını kendisi farkında olsa da olmasa da mutlaka görür. Bazen bizler de bir iyilik yaptığımızda onun karşılığını gördüğümüzü birçok kez farketmişizdir. Eğer bizler Allah yolunda bir adım atarsak Allah bizim önümüzü daha da açar, hayır ve iyilik yolunda daha kolay ilerlememizi sağlar.

enderhafızım 05 Mart 2013 15:11

Cevap: Eğlenelim Öğrenelim...:)
 
Karaca ile Avcı


rkek karaca bir gölün kenarında su içiyordu. Durgun suda kendi güzel aksine bakarak:

-Ah! diye söylendi. Ne kadar asil boynuzlarım var. Böyle şahane çatallı, güçlü boynuzlarıma biraz daha yakışan ayaklarım olsaydı ya... Ne yazık ki çok ince ve hafif ayaklarım var.

Tam o sırada bir avcı çıkageldi. Ağaçların arasından keskin bir ses çıkaran okunu fırlattı. Karaca bir anda ileri atılarak az önce şikayet ettiği o hafif ve zarif ayakları sayesinde, yıldırım hızıyla oradan uzaklaştı.

Fakat tam gözden kaybolmak üzere ormana dalacağı sırada boynuzları dallara takılarak avcının eline düştü. Son anında durmadan:

-Heyhat!... diyordu.

Evet sevgili çocuklar bizler de çoğu zaman hayatımızda bize en faydalı olan şeylerin kıymetini bilmeyiz de gösterişi, endamı güzel fakat bize çok da faydası olmayan bir çok şeye olduğundan daha fazla önem veririz.

enderhafızım 05 Mart 2013 15:12

Cevap: Eğlenelim Öğrenelim...:)
 
İbret Alan Padişah


Bir zamanlar zulmüyle her yeri kasıp kavuran, insanlara eziyet eden bir padişah varmış. Padişah adeta halkına zulmetmekten zevk alıyormuş. Bu yüzden onun zulmünden canı yanmayan tek bir kimse kalmamış neredeyse. Zavallı halk kendilerini ondan kurtarması için gece gündüz Allah'a dua ediyorlarmış. Fakat padişah gün geçtikçe zulmünü artırıyor, yeni yeni zalimlikler keşfediyormuş. O kadar ki zalimliğindeki ünü kendi ülkesinin sınırlarını çoktan aşmış.
Bu zalim padişah bir gün ava çıkmış. Avdan dönüşünde ise memleketin dört bir yanına tellallar göndererek halka şöyle seslenmelerini buyurmuş:
-Ey insanlar! Bugüne kadar zalim bir hükümdardım. Ancak bundan sonra adil bir hükümdar olup, bugüne kadar zalimliklerimle yıktığım ülkeyi inşaallah adaletimle mamur edeceğim.
İnsanlar duyduklarına inanamıyorlarmış. Hepsi şaşkınlık ve ümit içinde ne diyeceklerini şaşırmışlar. Kısa bir zaman sonra ise duyduklarına inanmaya başlamışlar. Çünkü daha önce zalimliğiyle dört bir yana ün salmış olan padişahları gitmiş, onun yerine adil bir hükümdar gelmiş sanki. Padişah artık o kadar adaletli davranıyormuş ki kısa zamanda daha önce zalimlikleriyle kan ağlattığı insanların yaralarını sarmış. Artık insanlar neredeyse sevinçten gözyaşı döküyorlarmış.
Günün birinde padişahın yakınında bulunanlardan biri bu hayret edilecek değişikliğin sebebini padişaha sormaya cesaret edebilmiş ve padişahtan da şu cevabı almış:
-Ava giderken bir av köpeği gördüm. Bu köpek bir tilkiyi takip ediyordu. Tilkinin ayağına saldırıp ısırınca zavallı hayvan kendisini can acısıyla bir mağaraya atarak kurtulabildi. Biraz sonra ise o köpeği bir at teperek bacağının yaralanmasına sebep oldu. Ancak atın da yaptığı yanına kalmadı. Onun da bacağı bir deliğe girerek kırıldı. Bütün bu olup bitenleri kendi gözlerimle gördüm ve anladım ki herkesin yaptığı eninde sonunda dönüp kendi başına gelecektir. Hemen şimdi gelmese bile bir gün mutlaka yaptığının karşılığını bulacaktır. Bu hadiseden ibret alarak ben de kendimi düzeltmeye mecbur kaldım.

Kelile ve Dimne

Evet arkadaşlar bu hikayede de göndüğümüz gibi herkes mutlaka yaptığının karşılığını bir şekilde alıyor. Onun içindir ki bizler de insanlara ve hatta hayvanlara karşı olan davranışlarımızda çok dikkatli olmalı ve hak ve adaletten asla ayrılmamalıyız. Yoksa eninde sonunda onun sonucuna katlanmak zorunda kalırız. Bu dünyada bunun cezasını çekmesek bile mutlaka ahirette bunun hesabını vermek zorunda kalırız.

enderhafızım 05 Mart 2013 15:14

Cevap: Eğlenelim Öğrenelim...:)
 
Aldanan Tavşan


Bir gün bir çalının altında yatan bir tavşanın karşısına birdenbire bir kurt çıkmış. Kurt açlıktan gözleri kararmış, karnı sırtına yapışmış bir haldeymiş. Tavşanın kurdun kendisini bir lokmada yiyeceğinden şüphesi yokmuş. Tavşan çevresinde çok zeki tanındığından, bir hile ve aldatmaca ile kurttan kurtulmayı düşünmüş. Kurdun yanına yaklaşarak, karşısında adeta bir aslan varmışçasına onu layık olduğundan daha da fazla bir şekilde övdükten sonra:

-Ey kerem sahibi aziz dostum! demiş. Biz hayvanların tümünün canı size feda olsun. Zaten bizler siz sultanımızın gıdası için yaratılmış değil miyiz? Sizin gıdanız için yem olmak bizler için büyük bir şereftir. Ancak ne yazık ki ben zayıf bir hayvanım ve sizin gibi şerefli bir zata layık değilim. Komşum olan tilki ise, tam size layık doğrusu pek semiz. Eğer izin verirseniz gidip onu getireyim. Siz efendimize güzel bir ziyafet çekeyim. Hiç olmazsa onun gibi semiz bir hayvanı yiyerek karın doyurmak sizin için bir ziyafete dönüşsün.

Kurdun ise açlıktan kafası yerinde değilmiş. Bu sözlerle büsbütün iştahlanarak tavşanın sözlerine razı olmuş, ama tavşanın peşini de bırakmamış. Tilkinin yuvasına kadar onu takip etmiş. Tavşan tilkinin yuvasına girince dışarıda onu beklemeye başlamış. Tavşan güler yüzle tilkinin yuvasına girerek selam verip hal hatır sorduktan sonra yumuşak ve tatlı bir sesle:

-Sevgili komşucuğum! demiş. Batı memleketlerinden birinden kerameti açık, faziletli, evliya gibi bir mübarek zat gelmiş. Sizin de böyle mübarek zatların ilim ve irfanlarından faydalanmak istediğinizi bildiğimden sizinle tanıştırmak için onu buraya kadar getirdim. Şu anda, dışarıda sabırsızlıkla bekliyor, müsaade ederseniz içeriye girsin.

Tavşan zekiymiş tabii ama tilkinin zekası ise herkesçe malum. Tavşanın bu tatlı sözlerinin bir hile olduğunu hemen anlamış. Ancak bunu belli etmeyerek demiş ki:

-Çok teşekkür ederim sevgili kardeşim tavşan. Tabii ki öyle mübarek zatlarla görüşmek beni çok memnun ve mesrur eder. Ancak öyle mübarek bir zatı karşılayabilmek için müsaade edin de biraz evime çeki düzen vereyim. Lütfen siz de biraz dışarıda bekleyin de...

Tavşan ne kadar "efendim böyle şeylere ne gerek var" dediyse de tilki, kabul etmemiş. Tavşan da hilesinin anlaşılmaması için tilkinin dediğini kabul etmek zorunda kalmış ve dışarı çıkıp tilkiyi nasıl kandırdığını kurda ballandıra ballandıra anlatmaya başlamış.

Oysa tilkilerin yuvalarında çoğunlukla iki kapı olduğundan, tilki arka kapıdan başını uzatarak bu mübarek zatın kurt olduğunu görmüş. Yuvasında her ihtimale karşı tehlikeler için bir hazırlık olsun diye kapısının iç tarafında üzeri çalı çırpı gibi şeylerle örtülü bir çukur varmış. Bu çukurun üzerindeki çalı çırpıları kaldırarak ince bir örtü örtmüş ve artık kurdu içeriye çağırmak için bir mahzur görmeyerek içeriden:

-Buyursunlar, diye seslenerek onları içeri davet etmiş.

Tavşan önde, kurt arkada sevinçle içeriye dalıvermişler. Tabii dalmalarıyla birlikte her ikisi birden kendilerini çukurun dibinde bulmuşlar.

Tilki ise diğer kapıdan kaçıp kurtulurken, kurt tilkiyi aldatmak isteyen tavşanı bir lokmada mideye indirmiş.

Kelile ve Dimne

Evet sevgili arkadaşlar hikayemizde de görüldüğü gibi birisine hazırlanan tuzak eninde sonunda tuzağı hazırlayanın ayağına dolanır. Belki işin başında karşıdakini tuzağa düşürebilir ama sonunda muhakkak tuzağı hazırlayan da ondan zarar görür. Bugün yurdumuzda insanları aldatıp onları soyanların sonunda içine düştükleri çirkin durumlar hepimizin gözleri önünde. Onun için insanlara karşı her zaman iyi niyetli olmamız gerekir.

enderhafızım 05 Mart 2013 15:15

Cevap: Eğlenelim Öğrenelim...:)
 
Merhamet


Peygamber efendimiz (s.a.s.) bir gün ashabına şöyle buyurdu: "Günün birinde bir adamın Mekke yolunda giderken, susuzluğu iyice arttı. Hemen yakınlardaki bir kuyuya inerek suyunu içip çıktı. Bir de baktı ki orada bir köpek susuzluktan dilini çıkarıp soluyor, nemli toprağı yalıyordu. Adam kendi kendine:

-Benim susadığım gibi bu hayvan da iyice susamış, deyip hayvana acıdı ve kuyuya indi. Ayakkabısını çıkarıp içine su doldurdu. Kuyudan çıkarabilmek için de ayakkabısını ağzıyla tuttu. Sonra kuyudan çıkıp köpeğin suyunu verdi ve onun susuzluğunu giderdi. Bundan dolayı Allah bu kulunun davranışından memnun oldu ve onu affetti."

Peygamber efendimizin arkadaşları olan sahabiler: "Ey Allah'ın Resulu, hayvanlara karşı gösterdiğimiz merhamet için bize sevap var mıdır?" diye sordular. Peygamber efendimiz:

-Evet her can taşıyan için sizlere sevap vardır, diye cevap verdi.

Evet sevgili çocuklar gördüğünüz gibi dinimiz merhamete çok büyük önem vermiştir. Bir hayvana merhamet edilip yapılan yardımdan bile bir çok sevap kazanabiliyorsak bir de insanlara merhamet etmekten ne kadar çok sevap kazanabileceğimizi düşünün. Onun için devamlı etrafımızda yardıma muhtaç olan insanları gözetip elimizden geldiğince yardımcı olmaya çalışmalıyız. Bu yardım sadece para, eşya vermekle olmaz. Ağlayan bir çocuğun gönlünü almak da bir yardımdır. Bunun dışında mesela; dünyada savaş içerisinde veya zalim insanların eziyeti altında olan o kadar çok Müslüman çocuk, anne, baba ve yaşlılar var ki, onlara merhamet duymak, onlar için üzülmek, onların kurtuluşu ve zaferi için Allah'a dua etmek de yardım ve iyilikte bulunmaktır. Unutmayalım ki bizler birbirimize ne kadar merhamet eder, yardımcı olursak Allah da bize o kadar merhamet edip, yardımcı olacaktır.

enderhafızım 05 Mart 2013 15:16

Cevap: Eğlenelim Öğrenelim...:)
 
Dostların Kavgası


Çeşit çeşit ağacın, tatlı akarsuların bulunduğu güzel bir ormanda aslan ile kaplan dostça beraber yaşıyorlardı. Birbirlerini o kadar seviyorlardı ki avlanmaya bile birlikte çıkıyor, birlikte avlanıp birlikte yiyorlardı. Bu yorucu avların ardından birlikte dostça ağaç gölgeliklerinde dinlenmekten büyük zevk alıyorlardı. Birbirlerine karşı son derece sevgi ve saygı duyuyorlar, birbirlerini kırmamaya çalışıyorlardı.

Ancak artık yavaş yavaş yaşlanıyorlardı. Av tutmak eskisi kadar kolay değildi. Avlanmakta, karınlarını doyurmakta artık zorlanıyorlardı. Bir gün beraberce gezerken büyükçe bir et parçası buldular. Önlerine böyle zahmetsizce bir av çıkınca çok sevindiler. Ancak aslan hemen etin üzerine atılarak tek başına yemek istedi. Aslanın yaptığı bu bencillik kaplanın hiç hoşuna gitmedi. Büyük bir sitemle aslana:

-Sevgili arkadaşım senelerdir ne güzel beraberce yaşıyoruz. Gel bu kez de eti kardeşçe paylaşalım, dostluğumuz bozulmasın. Biz birlik ve beraberlik içinde dostça yaşadığımız sürece bize kimse dokunamaz, zarar veremez, dedi. Ancak aslan çok acıkmıştı ve avlanmak da ona şu anda çok zor geliyordu onun için kaplanın sözlerine hiç kulak asmadı.

-Ben bu ormanların kralıyım. Bunu da tek başına yeme hakkına sahibim. Bu etten sana en ufak bir parça vermeyeceğim, dedi.

Aslanın bu cevabı da kaplanın hoşuna gitmedi ve kendisinin de en az aslan kadar bu etten yeme hakkına sahip olduğunu düşündüğünden aslanın bu tavrını kabullenmek istemedi. Ve aslan ile kaplan arasında büyük bir dövüş başladı. İki koca cüsseli ve güçlü hayvan öylesine boğuştular ki aldıkları yaralardan dolayı bir müddet sonra öldüler. Oradan geçen bir tilki aslan ile kaplanın paylaşamadığı etin başına oturup bir güzel yedi. Tilki karnını güzelce doyurduktan sonra şöyle diyordu:

-Keşke her gün dostlar böyle kavga etse de ben de bol bol et yesem.

Evet sevgili çocuklar, hikayemizde de gördüğümüz gibi dostların kavga ve düşmanlığı her zaman bu dostların düşmanlarını sevindirir ve onların işine yarar. Onun için sahip olduğumuz dostlukların kıymetini iyi bilmeli ve bu dostlukları zedelememeye çalışmalıyız. Hatta bazen bu dostlukların zarar görmemesi için fedakarlıkları dahi göze alabilmeliyiz. Çünkü insanları güçlü kılan onların kişisel güçleri değil sahip oldukları güçlü dostluklardır.

enderhafızım 05 Mart 2013 15:26

Cevap: Eğlenelim Öğrenelim...:)
 
Az Daha Kazıklanacaktım


Yahudinin biri pazara satmak için topal eşeğini götürmüş. Fakat alıcı kansın diye eşeğin tırnağına bir çivi çakmış. Kayserilinin biri eşeği görünce tırnağındaki çiviyi çıkarırım düzelir diye düşünüp eşeği satın almış. Yahudi ertesi gün sağda solda övünmeye başlamış:

-Siz Kayserililer açıkgözüz diye övünürsünüz oysa, dün arkadaşınızın aldığı eşek doğuştan topaldı, tırnağına çiviyi kandırmak için ben çakmıştım, demiş.

Arkadaşları eşeği alan Kayserilinin yanına gidip durumu anlattıklarında Kayserili elini dizine vurup:

-Tüh yahu, verdiğim paralar sahte olmasaydı bayağı kazıklanacaktım.


gülümseyen000gülümseyen000gülümseyen000


Kulağı Cebimde

Küçük çocuk ağlayarak babasına koşmuş:

-Baba bir çocuk benim elimi ısırdı.

Babası:

-Peki onu bir daha görsen tanır mısın?

-Tabii ki tanırım, kulağı cebimde.


gülümseyen000gülümseyen000gülümseyen000


Haksızlık

-Baba öğretmenlerin maaş aldıkları doğru mu?

-Evet oğlum alırlar.

-Haksızlığa bak. Biz çalışıyoruz, parayı onlar kazanıyor.


gülümseyen000gülümseyen000gülümseyen000

enderhafızım 05 Mart 2013 15:29

Cevap: Eğlenelim Öğrenelim...:)
 
Açgözlü Kedi


Fakir ve yaşlı bir kadının, miskin bir kedisi varmış. Kadıncağızın kendisinin de yiyecek doğru dürüst yiyeceği olmadığından kedi de ciğer, et, işkembe gibi şeyleri rüyasında bile göremezmiş. Bazen bir fare yakaladığında kendini çok şanslı bulurmuş.

Yiyecek yönünden bu kadar mahrumiyet içinde olan kedi bir deri bir kemik kalmış. Bir gün yine açlığın verdiği ızdırapla kadının kulübesinin damına çıktığında gayet semiz, tüyleri parlak başka bir kedi görmüş. Kendisiyle onu kıyaslamak gerektiğinde o neredeyse bir kaplan kadar gösterişli duruyormuş. Zavallı kedi bu besili ve gururlu kediye:

-Ben de senin gibi bir kedi olduğum halde, neden böyle bir deri bir kemik kalayım da, sen böyle semiz ve güçlü kuvvetli olasın? diye söylenince, gösterişli kedi, onun da kendisi gibi semiz ve besili olabilmesi için şöyle cevap vermiş:

-Her Allah'ın günü sen de sultanın evinde bulunsan ve o güzel yemeklerden yesen, elbette benim gibi olursun, demiş.

Zayıf kedi düşünüp taşınmış, yaşlı kadının evinde böyle miskin bir halde yaşamaktansa o bahtiyar eve kul köle olmanın daha iyi olacağına karar vermiş ve besili kediye:

-Aman birader, öyleyse beni de o saadete kavuştur. Ne zaman oraya gideceksen haber ver de beraber gidelim, demiş. Arkadaşı buna razı olunca o geceyi yaşlı kadının evinde zor geçirmiş.

Padişah ise her gün sarayına girip çıkan yüzlerce kedinin miyavlamasından artık bıkıp usanmış. Okçularına bundan sonra saraya gelecek kedileri vurmalarını tembihlemiş. Bizim yaşlı kadının kedisi ise bu emirden habersiz ertesi gün, arkadaşı olan semiz kediyle beraber saraya yollanmış. Lezzetli yemeklerin kokusunu daha uzaktan alır almaz, ağzının suları akmaya başlamış. Büyük bir iştahla yemeklere saldırır saldırmaz okçular tarafından atılan bir okla tam midesinden vurularak öldürülmüş.










------------------------------------------------


Aç Gözlü Kedi


Eski zamanların birinde bir adamın çok güzel bir kedisi varmış. Kedinin güzelliğinden dolayı adam onu çok sever, elinden geldiğince güzel yiyeceklerle beslermiş. Etini, sütünü eksik etmemeye çalışırmış. Fakat şımarık kedi, bir eli yağda bir eli balda misali güzel yiyecekleri buldukça daha da şımarmış. Bu kadar iyi beslenmesine rağmen yine de yediklerini beğenmiyor, sahibine kaprisler yapıp bıktırıyormuş.

Bahçeye dolaşmaya çıktığında komşunun sevimli güvercinlerinin yakından uçtuklarını gördükçe, onlara ağzının suyu akıyormuş. Fakat güvercinlerin sahibi, kuşlarına saldıran ve onlara zarar veren kedilerden kurtulmak için artık kendisi nöbet tutmaya başlamış.

Şımarık kedi de bu güvercinlere saldırmak için günlerce uygun bir fırsat kollamış. Nihayet kendince uygun gördüğü bir vakitte güvercinlerin üzerine saldırmış. Ancak şımarık kedi güvercinlere saldırır saldırmaz, güvercinlerin bir köşede saklanmış olan sahibi elindeki sopayla kediye öyle bir vurmuş ki, kedi olduğu yerde mıhlanıp kalmış, miyav demeye bile vakit bulamadan oracıkta can vermiş. Güvercinlerin sahibi ise diğer kedilere ibret olması için, bu şımarık kedinin derisini yüzerek içine saman doldurmuş ve güvercinliğin önüne asmış.

Olayı haber alan kedinin sahibi ise, kedisini kaybettiğine çok üzülmüş ve onu güvercinliğin kapısında asılı görünce:

-Ey kötü huylu kedi! Sahip olduğun bunca nimeti az görerek yetinmediğin için; işte böyle derini yüzer, içine saman doldurup asarlar, demekten kendini alamamış.











enderhafızım 05 Mart 2013 15:31

Cevap: Eğlenelim Öğrenelim...:)
 
Hangi Zaman

Nazan oturmuş ders çalışıyordu. Anneannesi yaklaştı:

-Aferin sana, ne çalışıyorsun bakalım?

-Türkçe.

Anneanne torununu küçük bir sınavdan geçirmek istedi:

-Söyle bakalım, "Ben çok güzelim" dersem hangi zaman olur?

-Geçmiş zaman olur anneanneciğim.

gülümseyen000gülümseyen000gülümseyen000


Araba Testi

Türk araba üreticileri Japonya'ya fabrikaları gezmeye gitmişler. Japonlar bir kediyi alıp arabanın içine koyup kapıyı kapatmışlar. Bunun üzerine Türk üreticiler sormuşlar:

-Ne için yaptınız bunu? Japonlar:

-Sabah gelip baktığımızda kedi ölmüşse araba hava ve su almıyor demektir, demişler. Türk üreticiler Türkiye'ye döndüklerinde kendi arabalarını test etmek için bir kediyi alıp arabanın içine koyarlar, sabah gelip baktıklarında hayretle bağırırlar:

-Kedi yok, kaçmışşşş!!!

gülümseyen000gülümseyen000gülümseyen000

enderhafızım 05 Mart 2013 15:33

Cevap: Eğlenelim Öğrenelim...:)
 
Akıllı Tavşan


üçük tavşan oyuna dalmış, eve geç kalmıştı. Koşa koşa eve dönerken tilkiye rastladı. Tilki kurnazca:

-İyi akşamlar, tavşancık, nereye böyle koşa koşa? Bize akşam yemeğine gelmez misin? dedi. Tavşancık tilkinin kendisi için ne kadar tehlikeli biri olduğunu biliyordu ancak ondan kaçabilecek durumda da değildi. Onun için tilkiyi atlatmak için:

-Gelemem, eve gitmem gerek, dedi. Tilki ise şöyle devam etti:

-Gel canım, önce bizde yemek yeriz, sonra ben seni evine götürürüm.

-Hayır, ben size gelmek istemiyorum.

-O zaman, o güzel yiyeceklerden mahrum kalırsın, dedi. Tavşancık tilki ile birlikte gitmekten başka çaresi olmadığını düşünerek razı olmuş gibi görünerek:

-Neler var yemekte bakalım?"diye sordu. Bir taraftan da tilkiden kurtulmanın çaresini düşünüyordu. Bu arada tilki tavşancığın sorusunu cevapladı:

-Tavuk kızartması!

-Ben tavuk kızartması sevmem ki.

-Ne seversin peki?

-Sebze severim.

-İyi ya karım sana sebze pişirir o zaman.

-Peki evde sebze yoksa ne olacak. En iyisi şimdi biraz sebze bulup götürelim, dedi tavşancık.

Tavşancıkla tilki bir lahana tarlasına geldiler. Tavşancık:

-Haydi bahçeye gir de, biraz lahana yaprağı topla! Ben burada bekliyorum, dedi.

Tilki ise kendisi lahana toplarken tavşanın kaçmasından korktuğu için:

-Tamam ben lahana yapraklarını toplarım ama bir şartla, sen de gelip güzel lahana yapraklarını bana göstereceksin, dedi.

Tavşancık razı oldu. Birlikte tarlaya girdiler, lahana yapraklarını topladılar ve yine yola koyuldular.

-Yolumuz az kaldı. Karım akşam yemeği için bir konuk getirdiğimi görünce çok sevinecek.

-Yemekte ne içeceğiz? diye sordu tavşancık.

-Ayran!, dedi tilki.

-Ama ben ayran sevmem ki.

-Ne seversin peki?

-Su severim.

-Öyleyse karım sana su verir, içersin.

-Ya evinizde su kalmadıysa ne olacak. Şimdi giderken biraz su da götürsek iyi olmaz mı?

Derken bir ırmak kıyısına vardılar. Tavşancık:

-Irmağa gir de bana biraz su getir, dedi. Tilki de:

-Peki ama, ben dönünceye kadar lahana yapraklarını sen tutuver, diyerek yaprakları tavşancığın kucağına verdi. Tavşancık tilkinin suyun tam ortasına girdiğini görünce seslendi:

-Sana burada bulduğum bir su tasını atıyorum. Suyu ona doldurursun, dedi ve yerde bulduğu bir taşı ırmağa doğru fırlattı. Taş cump! diye suyun içinde gözden kayboldu gitti.

Tilki suya daldı ama tas falan bulamadı. Yukarıya seslendi:

-Hani nerede senin tasın?

-Biraz daha sağa gideceksin, dedi tavşancık. Tilki bir daha daldı.

-Biraz daha sola, diye bağırdı tavşancık.

Tilki daldı çıktı, daldı çıktı, bir şey bulamadı. Tavşancık biraz sağa, biraz sola, biraz sağa, biraz sola..! diye bağıra bağıra oradan uzaklaştı. Koşa koşa evlerine geldi. Tilkinin topladığı lahana yapraklarını, pişirmesi için annesine verdi. Tilki ise tavşancığa kurnazlık yapayım derken kendisinin tuzağa düştüğünü anladı ve karısıyla birlikte o geceyi aç bir şekilde geçirdi.

enderhafızım 05 Mart 2013 15:35

Cevap: Eğlenelim Öğrenelim...:)
 
Tembeller

Aynı sınıfta okuyan iki arkadaş aralarında konuşuyorlardı:

-Bu Pazar maça mı gidelim, denize mi gidelim yoksa derse mi çalışalım?

-Bence en iyisi yazı tura atalım. Yazı gelirse denize, tura gelirse maça gideriz. Para dikine durursa da derse çalışırız, tamam mı?

gülümseyen000gülümseyen000gülümseyen000

Sınıf Birincisi

Adam çocuğunu karşısına alıp öğütlerde bulundu ve sonra:

-Ben seni sınıfının birincisi olarak görmek istiyorum, oldu mu? dedi. Çocuk kendinden emin bir tavırla cevap verdi:

-Bundan emin olabilirsin babacığım, okulda zil çalar çalmaz her zaman sınıftan ilk çıkan ben oluyorum.

gülümseyen000gülümseyen000gülümseyen000

enderhafızım 05 Mart 2013 15:40

Cevap: Eğlenelim Öğrenelim...:)
 
Bir Tokatta

İki çocuk aralarında konuşuyorlardı:

-Ağabeyim çok büyük bir ressamdır. Bir fırça darbesiyle gülen bir çocuğu, ağlayan bir çocuk yapar.

Diğer çocuk hemen atıldı:

-O da bir şey mi? Babam bu işi fırça kullanmadan bir tokatta daha canlı bir şekilde yapar!


gülümseyen000gülümseyen000gülümseyen000

Tüylerini Yolmazdık

Lokantada garsonun getirdiği tavuğu beğenmeyen müşteri hiddetle garsona söyleniyordu:

-Bir de bunu tavuk diye getiriyorsunuz. Baksana bir deri bir kemik.

Garson:

-Afedersiniz beyefendi, zevkinizi önceden bilebilseydik, tüylerini yolmazdık.


gülümseyen000gülümseyen000

Bir Ben Bilebildim

Ali'nin dersleri hiç iyi gitmiyordu. Öğretmen annesine her zaman şikayet ediyordu. Bir akşam Ali sevinçle eve geldi:

-Anne! Anne! Bugün öğretmen bir soru sordu, benden başka kimse bilemedi.

Annesi sevinç ve ümitle:

-Öğretmenin ne sordu yavrum?

-Ev adresimizi!

gülümseyen000

enderhafızım 05 Mart 2013 15:44

Cevap: Eğlenelim Öğrenelim...:)
 
Üç Adet Dilek


Max, geniş bir ormanın kenarında küçük bir evde karısı Elsa ile yaşayan bir oduncuydu. Bir gün, dev bir ağacı kesmeye hazırlandığı sırada dalda seke seke uçan bir cin gördü. Daha önce hiç cin görmemişti.

"Herhalde hayal görüyorum" diye gözlerini ovuşturdu. Fakat gözlerini yeniden açtığında cin hala orada duruyordu.

Cin güleç bir yüzle "Günaydın" dedi ve devam etti: "Eğer bu ağaca zarar vermezsen karınla senin üç dileğiniz gerçek olacak." Cin bu sözleri söyledikten sonra kayboldu. Max, o ağacı bırakıp başka bir ağacı kesti. Bütün gün çalıştı. Eve vardığında cini ve üç dileği unutacak kadar yorgundu. Karısına: "Ben acıktım, bu akşam ne yiyeceğiz?" diye sordu. "Patates çorbası" diye cevap verdi Elsa. Daha güzel yiyecekler alacak kadar paraları yoktu. "Gene mi?" diye söylendi Max. "Biraz değişiklik olsun diye güzel bir sosis istiyordum oysa ben."

Henüz sözünü bitirmişti ki, "dring" diye bir ses duyuldu ve kocaman bir sosis belirdi masada. Max hemen cini hatırladı ve karısına üç dilekten söz etti. Sözünü bitirdiğinde Elsa çok kızgındı. Bu kızgınlıkla söylenmeye başladı:

"Avanak adam, bizim değerli dileklerimizi bir sosise tercih ettin. Bu sosisin burnuna yapışmasını isterdim." Kadının bu sözlerinden sonra yine bir "dring" sesi duyuldu. Sosis masada havalandı ve Max'ın burnuna yapıştı.

Max karısına: "Ne yaptığına bak, onu çıkarmayı dene" diye homurdandı. Elsa, sosisi çıkarmayı deniyordu, fakat burnuna o kadar iyi yapışmıştı ki, bir türlü çıkmıyordu. Elsa bir yandan sosisi çıkarmaya uğraşırken bir taraftan da kocasına:

"Dünyanın tüm altınlarını ve mücevherlerini isteyelim, böylece çok güzel bir hayat sürdürebiliriz" diyordu. Max karısının bu sözlerine kızdı ve:

"Aptal olma. Burnumda bu sosis yapışıkken dünyanın tüm paraları benim olsa da ben insanların karşısına nasıl çıkarım. Bunların başımıza hiç gelmemesini isterdim" dedi. Tabii Max'ın bu sözlerinden sonra yine bir "dring" sesiyle sosisle birlikte üçüncü ve son dilekleri de kayboldu. Patates çorbalarının başına oturup kimin hatalı olduğu konusunda tartışmaya başladılar. Ancak eğer sosis ilk önce önlerine geldiğinde açgözlülük etmeden onu yemiş olsalardı, iki dilek hakkına daha sahip olacaklardı.

enderhafızım 05 Mart 2013 15:46

Cevap: Eğlenelim Öğrenelim...:)
 
Teyzesini Sevindirmiş

Öğretmen çocuklara ders sırasında:

-Herkes her gün en azından bir kişiyi sevindirecek bir şeyler yapmalıdır, dedi ve Cengiz'e bakarak ekledi:

-Ama sen Cengiz, senin böyle bir şey yapacağını hiç sanmıyorum. Mesela dün birini sevindirecek bir şey yaptın mı? Cengiz gayet pişkin cevap verdi:

-Evet, mesela dün teyzemlerden dönerken teyzem çok sevinçliydi.

gülümseyen000gülümseyen000gülümseyen000

enderhafızım 05 Mart 2013 15:49

Cevap: Eğlenelim Öğrenelim...:)
 
Merhamet Duygusu


Çok sıcak bir günde yolculuk yapan bir adam susamaya başladı. Susuzluktan dili damağı kurudu. Su aramaya çıktı. Nihayet dibinde azıcık su bulunan bir kuyu buldu. Kuyuya indi. Doya doya suyunu içti. Kuyudan çıkıp biraz ilerleyince susuzluktan dili sarkmış solumakta olan bir köpek gördü. Kendi kendine: "Bu köpeğe su vermem gerekir" dedi.

Adam kuyuya indi. Fakat yanında su taşıyacak kap yoktu. Bunun üzerine ayakkabısını çıkardı. Su doldurdu. Ayakkabısına doldurduğu suyu yukarıya çıkararak köpeğe içirdi. Bunu birkaç kez tekrarladı. Nihayet köpek doyasıya su içti. Köpek manalı bakışlarla adama teşekkür eder gibi baktı. Kayalığa giderek istirahat etmeye başladı. Adam da köpeğin yanına geçerek uzandı ve uyudu. Fakat az sonra adamı ısırmak üzere oraya doğru beyaz benekli bir yılan geldi. Bunu gören köpek can havliyle havlamaya başladı. Adam uyandı. Ne olduğunu anladı. Ve yerden aldığı taşla yılanı öldürdü. Böylece köpek yaptığı iyiliğe karşı adamı mutlak bir ölümden kurtardı.

enderhafızım 05 Mart 2013 15:51

Cevap: Eğlenelim Öğrenelim...:)
 
Behlül Dânâ'nın Rüyası


Halife Harun Reşid devrinde Behlül Dânâ adında akıllı bir zat varmış. Behlül Dânâ'nın akıllılığı ve takva sahibi oluşu halk tarafından da bilinir ve kendisine çok saygı duyulurmuş.

Günlerden bir gün Harun Reşid yanındakilere:

-Bana Behlül Dânâ'yı çağırın, der.

Hizmetliler her yeri ararlar fakat onu bir türlü bulamazlar. Sonunda uzun bir aramadan sonra onu bir mezarlıkta uyur halde bulurlar. Halife'nin kendisini acilen istediğini ona iletirler. Behlül Dânâ haberi alınca doğruca halife Harun Reşid'in huzuruna gider:

-Ey Halife, beni padişahlıktan azlettin, niçin? der.

Harun Reşid büyük bir şaşkınlık içinde:

-Ne padişahlığı sen delirdin mi be adam? diye cevap verir.

Behlül Dânâ ise gayet sakin bir şekilde şöyle karşılık verir:

-Rüyamda padişah olduğumu gördüm. Hizmetçiler bana yemek taşıyor, vezirler karşımda bekliyorlardı. Beni uykumdan uyandırmakla padişahlığıma son verdiniz.

Harun Reşid, Behlül Dânâ'nın anlattıklarına gülerek:

-Rüyadaki padişahlığın itibarı yok, deyince, Behlül Dânâ:

-Benim rüyadaki padişahlığımla senin hükümdarlığın arasında ne fark var. Ben gözlerimi açınca padişalığım sona eriyor. Sen gözlerini kapatınca hükümdarlığın sona eriyor.

enderhafızım 05 Mart 2013 15:56

Cevap: Eğlenelim Öğrenelim...:)
 
Elif-Be-Te-Se
Harflerin günahı ne
Cim-Ha-Hı
Kitap daima haklı
Del-Zel-Ra-Ze
Bazen olalım geveze
Sin-Şın-Sad-Dad
Yatsıyı kıl öyle yat
Tı-Zı-Ayn-Gayn
Eşeklerle oynamayın
Fe-Kaf-Kef
Uçamayız malesef
Lam- Mim- Nun
Kurdu ısırdı bir koyun
Vav
Olma kötülere av
He- Lamelif- Ye
Hayat bir kurabiye
Haramsa kaç, helalse ye

su damlası 05 Nisan 2017 23:17

Kulağı Cebimde

Küçük çocuk ağlayarak babasına koşmuş:

-Baba bir çocuk benim elimi ısırdı.

Babası:

-Peki onu bir daha görsen tanır mısın?

-Tabii ki tanırım, kulağı cebimde.

(: (:

su damlası 26 Aralık 2018 23:04

Rafları Taşıyor

Akıl hastanesinde doktor iki hastasına:

-Şu dolabı beraber yukarı çıkarın, dedi.

Biraz sonra hastalardan birinin dolabı omuzlamış oflaya puflaya yukarı çıkardığını gördü.

-Oğlum hani diğer arkadaşın ben size dolabı beraber taşıyın demiştim.

-Arkadaşım dolabın içinde

vuslat_ 06 Temmuz 2019 18:41

😊😁


SAAT: 10:55

vBulletin® Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.

User Alert System provided by Advanced User Tagging v3.2.6 (Lite) - vBulletin Mods & Addons Copyright © 2025 DragonByte Technologies Ltd.


1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306 307 308 309 310 311 312 313 314 315 316 317 318 319 320 321 322