Medineweb Forum/Huzur Adresi

Go Back   Medineweb Forum/Huzur Adresi > ..::.MEDİNEWEB MİZAH.::. > MultiMedya-İzleme Vb > Gündem/ Manşetler

Konu Kimliği: Konu Sahibi Kara Kartal,Açılış Tarihi:  27 Temmuz 2021 (17:48), Konuya Son Cevap : 27 Temmuz 2021 (17:48). Konuya 0 Mesaj yazıldı

Yeni Konu aç  Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Değerlendirme
Alt 27 Temmuz 2021, 17:48   Mesaj No:1
Medineweb EDİTÖRÜ
Kara Kartal - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu: Kara Kartal isimli Üye şuanda  online konumundadır
Medine No : 59105
Üyelik T.: 03 Şubat 2018
Arkadaşları:1
Cinsiyet:
Mesaj: 3.627
Konular: 429
Beğenildi:3244
Beğendi:3718
Takdirleri:26098
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Su Bile Vermeyin

Su Bile Vermeyin

CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun mülteci çıkışıyla açılan o kapıdan son giren CHP’li Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan oldu.

Bolu'da yaşayan yabancı uyruklulardan su ve katı atık vergisinin 10 kat fazla alınabilmesi için konuyu meclise taşıyacağını açıkladı.

Suyu düşmanından bile esirgemenin ayıp görüldüğü, herkesin herkese verecek bir bardak suyunun olduğu bir ülkede, suların gürül gürül aktığı bir şehrin başkanı “yabancı uyrukluları” susuzlukla terbiye etmeyi düşünebiliyor ve daha kötüsü bu sosyal medya mesajının altında binlerce kişi “adam gibi adam” olan başkanı tebrik kuyruğuna giriyor.

Üstelik Bolu, “yabancı uyruklular”ın o kadar da kötü insanlar olmadığını bilmesi beklenen bir şehir.

12 Kasım 1999 Bolu-Kaynaşlı-Düzce depreminde şehrin yardımına “yabancı uyruklular” da koşmuştu.

Hala daha Düzce’de insanlar Amerikan Metodist Kilisesi’nin vakfı Umcor’un ve Alman Katolik Kilisesi’nin vakfı Caritas’ın yaptırdığı toplu konutlarda yaşıyorlar.

Yabancı uyrukluların kiliselerde topladıkları bağışlarla yaptırdıkları o evlerde bugün pek çok “yabancı uyruklu” da oturuyor artık.

Üstelik ilk kez yabancıyla, muhacirle karşılaşmıyor bu şehir.

1864 tarihli bir Osmanlı arşivi belgesinde Bolu Kaymakamı merkeze bir yazı yazarak Bolu sancağına bağlı Düzce kazasında Kafkasya’dan gelen göçler nedeniyle iskan edilecek arazi kalmadığını söyleyip yeni göçmen gönderilmemesini istemişti.

Ama Ruslarla olan savaşlarda üst üste gelen yenilgilerle birlikte Kafkasya’dan yeni göç dalgaları sürmüş ve Bolu sancağı en çok göçmen yerleştirilen bölge olmuştu.

1896 yılında Bolu sancağına yerleştirilen Çerkeslerin sayısı 13362, Abazaların sayısı 4527.

Kafkas ve Balkan muhacirleri, konu Suriyeli mülteciler olduğunda bu karşılaştırmanın yapılmasından pek hoşlanmıyor.

Haklı oldukları bir taraf var.

Balkanlardan, Kafkaslardan Türkiye’ye göç edenler kaybedilmiş vatan topraklardan kendi vatanlarına sığınmışlardı.

Suriyeliler ise başka ülkenin vatandaşları.

Ama zaten esas benzerlik de burada değil.

Benzerlik geldiklerinde yerli halk tarafından nasıl karşılandıklarında.

Kendi topraklarını terk edip vatanın elde kalan topraklarına göç etmiş muhacirler ile ilgili eldeki kaynaklar, hatıratlar, resmi belgeler, daha sonra yapılan sözlü tarih çalışmalarının hiçbiri yerli halkın muhacirleri bağrına bastığını söylemiyor bize.

Farklı dil konuşan yabancılar; aynı korkuları, endişeleri tetiklemiş o zamanlar da.

Bu korkular, endişeler on yıllar boyunca da değişmemiş.

Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü’nün 2012’de yayınladığı “Osmanlı Belgeleri’nde Kafkas Göçleri” kitabındaki onlarca belgeden bir kaçının başlığı kimsenin kimseyi evine alıp bakmadığını söylüyor:

“Sivrihisar Kazası’ndaki Karaçay muhacirlerinin yerli halk ile olan geçimsizlikleri.”

“Çerkes muhacirlerinin köle tüccarları tarafından rahatsız edilebileceklerinden İstanbul'a uğratılmadan iskân yerlerine gönderilmeleri.”

“Çerkes muhacirlerin Merzifon kasabasında taşkınlık yaptıkları.”

“Çeçen muhacirlerin Selanik ve Kosova'ya geri dönmelerinin hoş karşılaşmayacağı.”

“Ankara'da Çerkes muhacirleriyle yerli halk arasında çıkan ihtilafın giderilmesi.”

“Çeçen muhacirlerinin İzmir'de alıkonulmaları.”

“Kayseri köylerindeki Çerkes muhacirlerinin Kozan aşiretlerine saldırarak olay çıkardıkları.”

Diğer göçmenlerin hikayeleri de aynı.

Müslüman olmaları, çoğunun Osmanlı vatandaşı olması, hatta Türk olarak kendilerini tanıtmaları bile sonucu değiştirmemiş, “nereden çıktı bu yabancılar, topraklarımızı bunlar mı istila edecek” endişesini gidermeye yetmemiş.

Türkçe dışında başka bir dil konuşmaları yerli halk için muhacirleri yabancı ve tehlikeli yapmaya yetmiş.

1881’den 1900’e kadar Bosna’dan baskı ve savaşlardan bunalıp Anadolu’ya kaçan Boşnaklar da benzer muameleler görmüşler.



Bu erken tarihlerde Ankara Yenimahalle Fevziye Köyü’ne yerleştirilmiş Boşnakların torunlarıyla 2012 yılında yapılmış bir sözlü tarih çalışması bu kötü hatıraların ne kadar canlı olduğunu gösteriyor:

“Kendilerini yabancı hissetmişler dedelerimiz. Daha önce civar köylerle ciddi sorunlar çıkmış ama şimdi yok. Geçirmiyorlarmış bizi köylerinden. Önce siz gâvursunuz demişler. Hatta kızmışlar dört köyün toprakları bölündü bize verildi diye, sınırları buraya kadarken aşağılara inmiş. Boşnaklara çok kızmışlar.” (Erkek, 25, Çiftçi).

“İlk geldiklerinde dil sorunu varmış, araç gereç sorunu varmış. Orada yaşadıklarının daha çoğunu burada çekmişler. Yapılan evler akmış, dil bilmemezlikten çekilen sıkıntıları büyük olmuş. Şehre inip ihtiyaçlarını temin edememişler. Etraf köylerle sıkıntılar olmuş, bize gâvur diye ithamlar olmuş hatta biz bile çocukken yaşadık.” (Erkek, 56, İşçi).

“Bizde hiç Türkçe bilmiyorduk, çok sopa yerdik gizli gizli. Okulda dayak yiye yiye öğrettiler.” (Erkek, 59, Emekli).

“Eskiden biz ilk geldiğimizde bunlar gâvur diyorlarmış. Sonradan alıştılar bize, mesela bizde eskiden şenlik olurdu hıdrellez şenliği yaparlardı çörek, börek her şey hazırlarlarmış giderlermiş su kenarına etraf köylerdekilerde diyormuş ki ya bu gâvurlar geldi burada şenlik yapıyorlar. Nasıl mesela biz Çanakkale’ye gelip bir şey yapıyorlar ya mesela Anzaklar, onlarda bizi aynı öyle görüyorlarmış o zaman.” (Erkek, 69, Emekli).

“Hiç aralarına sokmadılar bizi, o zaman hiç ilişki

yoktu. Boşnak gâvurlar geliyor diyorlardı, geri kaçıyorlardı. Burada gâvur dediler ya bize etraf köyler, ben askerde Boşnak olduğumu demedim, sakladım, gâvur derler diye.” (Erkek, 59, Çiftçi).


En büyük mağduriyeti ve dışlanmayı ise 19. yüzyılın sonlarından itibaren Girit’in Yunanistan tarafından ele geçirilmesiyle Anadolu’ya doğru göç eden Giritliler gördü.

Konuştukları Rumca yüzünden Müslüman, Türk Giritliler “Yarı-gavur” olarak adlandırıldı.

1924 yılında dönemin Mübadele, İmar ve İskân Vekili hakkında verilen gensoruda en çok şikayet edilen konulardan biri de Giritlilerin durumuydu.

Aydın, ilerici fikirleri olan Zonguldak mebusu Tunalı Hilmi Bey, Hatay Dörtyol’da 60 kişilik Giritli bir muhacir kafilesiyle karşılaştığını, bunların hiçbirisinin Türkçe bilmediğini şikayetle anlatmıştı.

Diğer Zonguldak mebusu Halil Bey ise, Rumca konuşan Kıptiler dediği Giritlilerin, mübadele suretiyle Zonguldak’a getirilmelerini kınayarak “Ne ırken ne dinen Türklükle alâkası olmayan ve bilhassa ve münhasıran Rumca tekellüm eden Kıptilerin mübadeleden memleketimize nakilleri ve bunların en ziyade Zonguldak muhitine teksifleri esbabını vekâleti iadesinden sorarım efendim” diyerek dert yanmıştı.


11 yıl sonra bile hala entegrasyon sağlanamamıştı.

1935 yılında CHP müfettişi olarak Antalya’ya gelen Adnan Menderes, yazdığı raporda “Coğrafi konumu nedeniyle Antalya’da insanlar eksiksiz bir birlik içinde daima uyanık ve ulusal heyecanla yüklü olması gerekir. Fakat kentte Türkçe konuşmayan bir Giritli Mahallesi (Şarampol) ile yerlilerle kaynaşamamış bir göçmen topluluğu vardır” demişti.


Sosyalistlerin de muhacirlere bakışı farklı değildi.



Nazım Hikmet, 1939’da yazmaya başladığı ‘Memleketimden İnsan Manzaraları’nda Antalya’daki Giritli tüccarlarla yerli tüccarlar çekişmesini anlatırken bir CHP müfettişini şöyle konuşturmuştu:

“Giritli şirketin pis, kırık pirincine 35 veriliyor, fakat beğenilmiyor bir öz Türk’ün malı. Sonra bu buhranlı yıllarda biz uğraşıp duralım, parti, hükümet, meclis, Türk vatanında Türk’ü hâkim kılacağız diye.”


Coğrafya maalesef kader.

En uzun sınırımız olan komşumuzda son 10 yılın en büyük savaşı yaşandı ve bir diğer büyük savaşın yaşandığı Afganistan’dan göç edenlerin nihai hedefi olan Avrupa’nın yolu da bu topraklardan geçiyor.

Ama endişeye mahal yok, bugüne kadar milyonlarca göçmen yabancı olarak geldikleri ve yıllarca dışlandıkları bu toprakların kültürü içinde eridi, çoğu son 20 yıldır tersi için uğraşsa da asimile oldu hatta yeni gelenlere karşı çıkacak kadar kendisini ev sahibi hissediyor. Yani kimse kimseyi istila etmedi, kimse azınlık durumuna düşmedi.

Ege Denizi’nde Alan Kurdi travması gölgesinde imzalanan Geri Kabul Anlaşması’nda Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına Schengen Vizesi ve mültecilere 6 milyar dolarlık yardım vaadinden geriye sadece yardım ve iktidar ile Avrupa arasında karşılıklı sessizlik anlaşması kaldı.

Bunu eleştirmek herkesin hakkı ama hiçbir hukuki temeli olmayan geri göndermenin ya da insanları yeniden Ege Denizi’ne doğru tehlikeli yolculuklara çıkarmanın bir seçenek olmadığını teslim ederek...

Bu yüzden büyük kalabalıkların mülteci karşıtlığı dalgasına en azından siyasetçiler, kanaat önderleri kapılmamalı, iktidara olan öfkelerini buna alet etmemeli, o dalgaların üzerinde sörf yapmamalılar.

Unutmayalım ki en az 8 yıldır içimizde yaşayan yüzde 70’i kadın ve çocuk olan 5 milyon insanın kaderi hakkında konuşuyoruz.

Bunun için gerekirse “duyar kasılmalı”, “erdem sinyallenmeli ama asla bu öfke teorize edilmemeli.

Çünkü o kapı açıldığında içeriye “bunlara su bile vermemek lazım” diyenler de giriyor.

Herhalde onlara ırkçı diyebiliriz değil mi?
Alıntı ile Cevapla

Konu Sahibi Kara Kartal 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir
Konu Forum Son Mesaj Yazan Cevaplar Okunma Son Mesaj Tarihi
Müge Anlı da şok eden üvey anne faciası Çocuk ve Aile Sağlığı Kara Kartal 1 10 25 Nisan 2024 14:14
Kızıl ordu utancı Gündem/ Manşetler Kara Kartal 0 7 25 Nisan 2024 00:22
Patiswisi küflü çikolata değil, zehirli dil yıktı Gündem/ Manşetler Kara Kartal 0 5 24 Nisan 2024 17:16
Türkiye yüzyılını THY yaşıyor Gündem/ Manşetler Esma_Nur 2 15 24 Nisan 2024 12:29
Böyle anne olmaz olsun Hafta'nın Konusu Kara Kartal 0 21 19 Nisan 2024 20:29

Cevapla


Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir)
 

Benzer Konular
Konu Başlıkları Konuyu Başlatan

Medineweb Ana Kategoriler

Cevaplar Son Mesajlar
Hayatınızda Üç Boşluğa Yer Vermeyin Mihrinaz Çocuk Ve Gençlik Eğitimi 0 23 Şubat 2024 07:40
çocuğunuza tutmayacağınız sözler vermeyin mehmet akif2 Çocuk Ve Gençlik Eğitimi 3 21 Şubat 2016 23:21
'Çocuğunuza öfkeyle karşılık vermeyin' EyMeN&TaLhA Çocuk ve Aile Sağlığı 3 31 Ocak 2014 00:29
Ucuz gıdayı zekat olarak vermeyin EyMeN&TaLhA Zekat-İnfak 0 10 Temmuz 2013 18:32
Çocuklarınıza ödül diye rüşvet vermeyin sessiz23 Çocuk ve Aile Sağlığı 0 21 Nisan 2009 16:47

Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.kaabalive.net Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.medineweb.net Yeni Sayfa 1
.::.Bir Ayet-Kerime .::. .::.Bir Hadis-i Şerif .::. .::.Bir Vecize .::.
     

 

 Medineweb Sosyal Medya Gruplarımız:  Medineweb  Medineweb  Medineweb  Medineweb Medineweb     

  www.alemdarhost.com sunucularını Kullanıyoruz.