Medineweb Forum/Huzur Adresi

Medineweb Forum/Huzur Adresi (https://www.forum.medineweb.net/)
-   Güzel Sözler-Deyımler-Nükteler (https://www.forum.medineweb.net/518-guzel-sozler-deyimler-nukteler)
-   -   Mezarlıkta çalgı çalan ihtiyar (https://www.forum.medineweb.net/guzel-sozler-deyimler-nukteler/29533-mezarlikta-calgi-calan-ihtiyar.html)

ali70 17Haziran 2014 09:31

Mezarlıkta çalgı çalan ihtiyar
 
Hz. Ömer zamanında ihtiyar bir çalgıcının aç kaldığı bir gün mezarlığa gidip Allah için çeng çalması hikâyesi
  • Bilmem işittin mi? Hz. Ömer zamanında, pek güzel, pek latîf çeng çalan bir çalgıcı vardı.
  • Bülbül, onun çenginin sesini duyunca kendinden geçerdi.O güzel sesi dinleyenlerin neşeleri yüz kat artardı.
  • Meclisleri, toplulukları onun nefesi süslerdi. Sesinden, çalgısından kıyâmetler kopardı.
  • Sesi İsrâfil (a.s) gibi mûcizeler gösterirdi. Ölülerin rûhlarını, bedenlerine geri gönderir, onları diriltirdi.
  • O öyle bir çalgıcı idi ki, dünya onun yüzünden neşe ile dolmuştu, onu dinleyenler, eşi bulunmaz, acayip hayallere dalıyorlardı.
  • Onun çenginin sesinden, can kuşu kanatlanır uçardı. Gönlünde aklı başından gider, şaşırır kalırdı.
  • Aradan nice zamanlar geçip de, çalgıcı ihtiyarlayınca, gönüller avlayan doğan kuşu gibi olan canı acze düştü de sinek avlamaya başladı.
  • Sırtı, köpek sırtı gibi kamburlaştı. Kaşları, gözünün üstüne semer kayışı gibi düştü.
  • Cana can katan güzelim sesi çirkinleşti. Artık, hiç kimse, o sese önem vermez oldu.
  • Zaten hangi bir hoşluk vardır ki, sonunda hoşluğunu kaybetmesin, kötü olmasın? Hangi tavan vardır ki yıkılıp yerlere serilmesin?
  • Seneler geçti, çalgıcı çok yaşlandı ve çöktü. Artık hiçbir şey kazanamaz hale geldi. Bir dilim ekmeğe muhtaç oldu.
  • Bir gün içi yanarak, Cenâb-ı Hakk’a yalvardı da dedi ki; “Allah’ım bana uzun bir ömür, tükenmez bir fırsat verdin. Benim gibi değersiz bir kula nice lütuflarda, ihsanlarda bulundun.
  • Yetmiş yıl günah işledim durdum; bir gün olsun rızkımı kesmedin, nimetini esirgemedin.,
  • Artık kazancım yok; elim ermez, gücüm yetmez oldu. Ben, bugün Senin misafirinim Seninim, bugün yalnız senin için çeng çalacağım.”
  • Çengi omuzladı. Allah’a sığınmak, O’na çeng çalmak için, ah vah ederek Medine mezarlığına yöneldi.
  • Kendi kendine dedi ki: “Ben çalacağım, çengin ücretini Allah’tan isterim, çünkü O, özü doğru olanları kabul eder, kerem buyurur.”
  • Bir hayli çaldı, ağladı. Sonra da çengi yastık yaptı, bir mezarın yanında, başını çengine koyup yattı.
  • Uyku onu kendisinden aldı, can kuşu, hapisten kurtuldu. Çalgıyı da, çalgıcıyı da bıraktı, uçtu gitti.
  • Ten esaretinden, dünya ızdırabından kurtulunca, mânâ âlemine ve can ovasına vardı.
  • Çalgıcının canı, mânâ âleminde hayâller kuruyor, mâceralar arıyordu. Ah diyordu, beni burada bıraksalar; bana burada yer, yurt verseler, ne iyi olurdu.
  • Canım bu bağda, bu bahçede, bu bahar mevsiminde ne de hoş bir hale gelirdi, Bu ovada, bu gayb âleminin lâle bahçesinde mest olur, giderdi.
  • Burada, bu mânâ âleminde, başsız, ayaksız yolculuklar ederdim, dudaksız, dişsiz şekerler yerdim.
  • Dünya meşgalelerinden, işlerinden; akıl, fikir zahmetinden kurtulurdum da, rahatlıkla dostu zikreder, onu düşünürdüm. Gökyüzünü yurt edinmiş meleklerle ahbaplık eder, onlarla şakalaşırdım.
  • Gözlerim kapalı olduğu halde, bir dünya görürdüm. Kolsuz, elsiz güller, fesleğenler toplardım.
  • Rüyâda bana görülen bu âlem, öyle bir âlem ki, ferahlığından kolum, kanadım açıldı.
  • Eğer, o mânevî dünya ve onun yolu gözle görülür olsaydı, bu dünyada hiç kimse bir an bile kalmazdı.
  • İhtiyar çalgıcıya; “Burada kalmaya özenme, tama etme. Madem ki, ayağından mâsivâ dikeni çıkmıştır, korkma haydi git,” diye emir geldi.
  • Çalgıcının rûhu ise; “Allah’ın rahmet ve ihsanı fezasında durdukça dur, oradan ayrılma,” diyordu.
  • O sırada Cenab-ı Hakk, Hz. Ömer’e öyle bir uyku verdi ki, bu uykudan başını kaldıramadı.
  • Hz. Ömer, bu hale şaştı kaldı da; “Böyle bir uykuya alışık değilim, bu uyku sebepsiz değildir. Her halde gizli âlemden geliyor,” diye düşündü.
  • Başını koydu yattı, uykuya daldı, bir rüyâ gördü: Rüyâsında Hakk tarafından bir ses geldi. Bu sesi rûhu işitti.
  • O ses, dünyada duyulan her güzel sesin, her nağmenin aslıdır, ses ancak odur. Başka seslerin hepsi de, o mübârek sesin yankısıdır.
  • Türk de, Kürt de, Farsça söyleyen de, Arapça söyleyen de o sesi, kulaksız ve dudaksız,duymuş, anlamıştır.
  • Türk, Tacik, Zenci şöyle dursun, o sesi, ağaçlar, taşlar bile anlamıştır.
  • Her an, Allah’tan; “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” sesi gelip duruyor, varlıkların asılları olan “cevherler” ve teferruatı sayılan “a’raz” da bu sese evet diyorlar ve bu sesten var oluyorlar.
  • Her ne kadar, cevherlerden ve arazdan gelen “evet” cevabı duyulmuyorsa da, onların yokluktan varlık âlemine gelmeleri hali “evet” demektir.
  • Hz. Ömer’e gaipten, yine bir ses geldi. “Ey Ömer, bizim kulumuzu ihtiyaçtan kurtar.
  • Bizim has ve muhterem bir kulumuz var. Onu görmek için, mezarlığa kadar yürümek zahmetine katlan.”
  • “Ey Ömer, herkesin hakkı olan Beytü’l- Mâl’den yedi yüz dinar al,
  • O parayı ona götür de deki: Ey bizim seçkin erimiz, şimdilik bu kadar getirdim, bunu al ve bizi mâ’zur tut.
  • Bu kadarcık para, senin basit ihtiyaçlarını karşılayacaktır. Bunu harca, tükenince, yine buraya gel.”
  • Hz. Ömer rüyâsında işittiği sesin heybetinden uyandı, yerinden sıçradı, kalktı ve bu hizmeti görmek için hazırlandı.
  • Para kesesi koltuğunda, mezarlığın yolunu tuttu. Koşa koşa Allah’ın has kulunu aramağa başladı.
  • Mezarlığın çevresinde bir hayli döndü, dolaştı. Fakat, o ihtiyardan başka oralarda kimseyi göremedi.
  • Kendi kendine; “Bu olmasa gerek,” dedi ama, aramak için tekrar koştu. Döndü, dolaştı, yoruldu, bitti. Ondan başka kimseyi göremedi.
  • Cenâb-ı Hakk; “Tertemiz, arı duru, hizmete lâyık bir kulum var,” diye buyurmuştu.
  • İhtiyar bir çalgıcı, nasıl olur da Allah’ın has kullarından olabilir?
  • “Ey Allah’ın sırrı, sen ne kadar hoşsun, ne kadar garipsin,” dedi.
  • O, bir kere daha mezarlığın etrafını dolaştı, araştırdı. Sanki o, çölün çevresinde dolaşan, av arayan bir arslandı.
  • Orada, o ihtiyardan başka kimsenin bulunmadığına iyiden iyiye inandıktan sonra, kendi kendine; “Karanlıklar içinde, nice nûrlanmış gönüller vardır,” dedi.
  • Sonra geldi, ihtiyar çalgıcının yanına büyük bir saygı ile oturdu. Bu sırada Hz. Ömer, aksırdı. Aksırınca, ihtiyar uyandı, sıçrayıp kalktı.
  • Ömer’i görünce, şaşırdı kaldı. Gitmek istedi ve korkudan titremeğe başladı.
  • İçinden dedi ki: “Ya Rabbi, Sen bana yardım et. Nasıl oldu da muhtesib (=polis) geldi, ihtiyar çalgıcıya çattı?”
  • Hz. Ömer o ihtiyarın yüzüne baktığı zaman, onu utanmış, beti benzi sararmış gördü.
  • Ona “ Benden korkma, ürkme; sana Hakk tarafından müjde getirdim.” dedi.
  • “Allah , senin huyunu o kadar övdü ki, sonunda, Ömer, senin yüzüne âşık oldu.
  • Gel, şöyle yanıma otur, benden kaçma da kulağına, devlet sırlarından sırlar söyleyeyim.
  • Hakk’ın sana selâmı var, senin hâlini hatırını soruyor; hadsiz, hesapsız zahmetler, kederler, gamlar yüzünden nasıldır, ne hâldedir diye soruyor.
  • İşte zarûrî ihtiyaçların için, birkaç altın. Bunları harca, yine buraya gel.”
  • İhtiyar bu sözü duyunca titremeye, elini ısırıp dövünmeye başladı.
  • “Ey eşi, benzeri olmayan Allah’ım. Zavallı ihtiyar kulun, utancından eridi, su kesildi,” diye feryat etti.
  • Bir hayli ağladı; derdi, kederi haddi aştı. Nihayet çengi yere vurdu parça parça etti.
  • Parçaladığı çenge seslenerek dedi ki: “Ey Rabbimle aramda perde olan, ey Hakk yolundan beni saptıran, ey benim yolumu kesen.
  • Ey yetmiş seneden beri kanımı içen, ey kemâl sahibi insanlar yanında, beni küçük düşüren, yüzümü karartan.
  • Ey ihsan ve vefâ sahibi Allah’ım, cefâlarla, suçlarla geçen ömrüme, sen acı.
  • Allah bana öyle bir ömür lütfetti ki, o ömrün bir gününün bile kıymetini kimse bilemez, ona değer biçemez.
  • Ben ise hayatımı, kıymetli ömrümü boş yere harcadım. Bana verilen sayılı nefeslerimin hepsini de, tiz ve pes seslerle tükettim, gitti.
  • Ben nağmelerle uğraşırken, ırak perdesini düşünürken, firak zamanını düşünemez oldum, yâni dünyadan ayrılacağım zamanın acılığı hatırımdan çıktı gitti.
  • Yazıklar olsun ki zir efgend hurd makamının tizliğinden, bunu düşünüp, onunla meşgul oluşumdan, gönlümün ekini, gönlümde bulunması gereken mânevî duygular kurudu; gönlümse öldü.
  • Eyvahlar olsun ki, şu yirmi dört perdenin sesi ile ömür kervanı geçti gitti. Gün bitti, akşam oldu.
  • Allah’ım verdiklerine râzı olmayan, sızlanıp duran, feryat eden nefsimin elinden feryat ediyorum, başkasından şikâyette bulunmuyorum. Senden, maddî çıkarım için yardım isteyen kendimden sana şikâyette bulunuyor, adâlet istiyorum.
  • Kimsecikten adâlet beklemem, derdime çare bulamam; ancak bana, benden yakın olandan adâlet bekler, çare bulurum.
  • Çünkü bu benlik, bu varlık bana her an ondan gelmekte; bu varlık vehmi azalacak, bitecek olursa, başka bir şey kalmayacağı için yalnız onu görürüm.”
  • Hz. Ömer çalgıcıya dedi ki: “Senin bu ağlayıp sızlayışın, senin kendinde oluşunun, ayıklığının belirtisidir.
  • Allah’ın aşkında fânî olmuş, kendinden geçmiş, aklını yitirmiş bir kimsenin yolu başka bir yoldur. Bu sebepledir ki, kendinde olmak, aklı başında bulunmak bir günah sayılmıştır.
  • Kendinde olmak, aklı başında bulunmak, yıkılıp giden geçmiş zamanları anmak demektir. Aslında geçmişi anmak da, gelecekten korkmak da Allah’a karşı perdedir.
  • Her ikisi de, yâni geçmiş zamanı da, gelecek zamanı da ateşe at, yak. Bu ikisi yüzünden ne vakte kadar ney gibi düğümlü kalacaksın?
  • Sen, benliğe kapılıp, kendi etrafında döndükçe, kendini tavaf eder sayılırsın. Böylece sen, kendi kendini tavaf etmekle, dinden dönmüş bir kâfirsin. Bu halle sen nasıl olur da Kâbe’ye varmış sayılırsın? Sen kendindesin, daha kendinden kurtulamadın.
  • Hem Allah evine gelmek, hem de kendi benliği etrafında dönmek, kendini tavaf etmek olur mu?
  • Senin haberlerin ve bilgin, o haberleri verenden habersizdir. Sen bilgileri, haberleri kendinin zannediyorsun. Benliğe kapılıyor, şirke düşüyorsun. Senin tevben de günahından beterdir. Çünkü, sen, tevbe etmekle, kendinde bir varlık buluyor, sanki senin elinde imiş gibi, bu işi bir daha yapmayacağım diye şirke düşüyorsun; böylece de, bir türlü kendinden geçmiyor, kendini terk etmiyorsun; benlikten, varlıktan kurtulamıyorsun.
  • Ey geçmiş günahlarına tevbe etmeye kalkışan kişi, sen, şu tevbe etmekten ne vakit tevbe edeceksin? Onu söyle.”
  • Hz. Faruk sizlere ayna olunca, ihtiyar çalgıcının rûhu da bedeninden uyandı.
  • O, can gibi ağlayıştan ve gülüşten kurtuldu. Onun canı gitti de, o, başka bir canla dirildi ve yaşamaya başladı.
  • O zaman, ihtiyar çalgıcının gönlüne öyle bir hayranlık düştü ki, yerden de dışarı çıktı, gökten de; böylece bütün âlemi unuttu.
  • Özlediğini bulmak için, arayıp durman yetersizliğini hissetti de, gönlüne, bu arayışın ötesinde bir başka arama tarama duygusu düştü. Öyle bir özlem, öyle bir hayranlık haline erdi ki, bu hali ben bilmiyorum. Eğer biliyorsan sen söyle.
  • O “hal” den de, “kaal”(söz-bilgi) den de ötede bulunan bir hâle ve kaale erişti. Böylece o, Celâl sahibinin Cemâline, güzelliğine daldı, gitti.
  • Bu öyle bir dalıştı ki, kurtuluşuna imkân yoktu. Artık, ilâhî deryâdan başka onu kimse tanımaz, anlayamaz.
  • İhtiyar çalgıcının hikâyesi oraya erişince, ihtiyar da, onun hali de perde arkasına çekildi.
  • İhtiyar, eteğini dedikodudan çekti. Ona ait, bizim ağzımızda ancak yarım bir söz kaldı.


Mesneviden

ali70 17Haziran 2014 09:32

Cevap: Mezarlıkta çalgı çalan ihtiyar
 
Kıssadan hisse:

Her ne yaparsan yap, yaptığını Allah için yap...

nurşen35 17Haziran 2014 10:57

Cevap: Mezarlıkta çalgı çalan ihtiyar
 
Ali Hocam çok sağolun.

Rabbimize yaklaşıldığında günahlar çok olsa da yapılan tevbeler, hidayete ermeye vesile oluyor ,güzel bir anlatımdı.
Rabbim razı olsun.

GÖKCEN_AZRA 23Haziran 2014 15:49

Cevap: Mezarlıkta çalgı çalan ihtiyar
 
ArO*
okurken aldıııııı götürdü, başka alemlere...

ali70 15 Ağustos 2014 14:43

Cevap: Mezarlıkta çalgı çalan ihtiyar
 
Çok sevdiğim bir hikaye. Yalnız anlatım uzun olduğu için okunmak istenmeyebilir. Mevlana Mesnevi'sinde anlatır. Kısaltıp özetini çıkarmak istedim.


Hz. Ömer zamanında, çok güzel çalgı çalan bir çalgıcı varmış. Düğünlerde orada burada eğlencelerde çalgı çalar geçimini sağlarmış.

Aradan zaman geçip de ihtiyarlayınca, kimse onu çağırmaz olmuş. Bir dilim ekmeğe muhtaç olmuş.

Bir gün içi yanarak el açıp Allah'a yalvarmış. Bütün ömrü boyunca eğlenceden kazandığını, ama hiç bir zaman rızkının kesilmediğini arz etmiş. Artık kazancının olmadığını söylemiş. Bugün sadece Allah için çalıp söyleyeceğini duasında Allah'a arz etmiş.

Sonra da Medine mezarlığına gitmiş. Ücretini sadece Allah'tan bekleyerek saatlerce mezarlıkta Allah'a konser vermiş. Sonra da yatıp uyumuş.

O sırada da Hz. Ömer'e bir uyku gelmiş. Uykusunda;
Medine mezarlığında muhterem bir kulumuz var. Beytül Maldan 700 dinar al ve o seçkin kulumuzu bul ona ver. Diye seslenilmiş.

Hz. Ömer rüyanın tesiriyle uyanmış ve para kesesini alarak mezarlığın yolunu tutmuş. Fakat ne kadar araştırdıysa da ihtiyar çalgıcıdan başka kimseyi görememiş. En sonunda ihtiyar çalgıcının yanına oturmuş.

Hz. Ömer aksırınca ihtiyar çalgıcı uyanmış. Karşısında Hz. Ömer'i görünce korkmuş, utanmış, beti benzi atmış. Hz. Ömer onu sakinleştirmiş. Sana Allah'tan müjde getirdim benden korkma demiş. Allah'ın sana selamı var, senin halini soruyor, senin halini övdü, sana para gönderdi, gel şöyle yanıma otur demiş.

Çalgıcı bu sözü duyunca ağlamaya başlamış. Sonunda çalgısını yere vurup parçalar. Yıllardır yaptıklarından pişman olur. Tövbeler eder.

Yıllardır çalgılar söyleyip gafletle ömür geçirdiğini, ama sonunda halinin içler acınası hale geldiğini görür. Ama Allah için yaptığı bir şeyin ise anında karşılık bulduğunu itiraf eder.


Kıssadan Hisse: Yaptığın her ne ise... Sadece Allah için yap...


SAAT: 16:46

vBulletin® Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.

User Alert System provided by Advanced User Tagging v3.2.6 (Lite) - vBulletin Mods & Addons Copyright © 2024 DragonByte Technologies Ltd.


1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306