Medineweb Forum/Huzur Adresi

Medineweb Forum/Huzur Adresi (https://www.forum.medineweb.net/)
-   Hadis-i Şerif (https://www.forum.medineweb.net/494-hadis-i-serif)
-   -   Hadîsi anlamak için nelere dikkat etmeli (https://www.forum.medineweb.net/hadis-i-serif/15985-had%EEsi-anlamak-icin-nelere-dikkat-etmeli.html)

NUR 10 Ağustos 2009 20:09

Hadîsi anlamak için nelere dikkat etmeli
 
1- Güvenilir Kaynak:

Dinimizin Kur'an-ı Kerîm'den sonra ikinci kaynağı olan Hadîs-i Şerifleri kavrayıp onlardan istifâde etmenin çok kolay bir iş olmadığı geçmiş bahislerde anlaşılmıştır. Zira Hadîslerin bir kısmı sahîh bir kısmı hasen bir kısmı da zayıftır. Mevzu (uydurma) olanlar da ayrı bir grup teşkil etmekte.

Bu sebeple öncelikle hadîsin kaynağına dikkat etmeye ve sıhhati hususunda âlimlerin şehadet ettiği kitaplara yönelmeye gerek var. Kütüb-i Sitte Muvatta gibi kaynaklar bu mevzuda en güvenilir kaynakları teşkil eder. Bunların hadîsleri makbûldür.

Ancak makbûl bir hadîsle de hemen amel etmemize mâni bazı ihtimaller var şöyle ki:

* Hadîs mensûh olabilir.

* Hadîs bir başka rivayetle muhalefet halinde olabilir.

* Hadîsi âlimler farklı farklı anlamış olabilir.

* Mezhebimizde amel edilmemiş olabilir.[1]

[1] İbrahim Canan Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi Akçağ Yayınları: 2/166-167.


2- Güvenilir Şerh:

Bu ihtimaller bizi ister istemez hadîsleri güvenilir şerhlerden okumaya sevk edecektir. Hele hadîs ahkâma müteallik ise haram helal bildiriyorsa ve alış-veriş şüf'a gibi muâmelât ve kul hakkını ilgilendiren konulara giriyorsa şerhe müracaat bir zarûret olur.[1]

[1] İbrahim Canan Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi Akçağ Yayınları: 2/167.


3- Ehliyetli Tercüme:

Bir hususa daha dikkat çekeceğiz. O da hadîslerde Arap dilinin gereği olarak Hz. Peygamber'in yer verdiği teşbîhli ifâdeleridir. Teşbihli mecazlı ifâdelere hadîslerde sıkça yer verilmiştir. Bu çeşit rivâyetlerde kullanılan kelimelerin lügat manası değil bunun gerisinde asıl kastedilen mânanın araştırılması gerekir. Bir Arap için bunu yakalamak kolay olsa bile en azından anlamın bir kısmında kastedilen manayı yakalamak bir gayr-ı Araba zorluk arzeder. Bu durum da bizi şerhlere müracaata sevkeder. Hadîsleri tercümeden okuyanların da şerhe veya ehliyetli kimselerin yaptığı tercümelere başvurması gerekir. Çünkü ehliyetli kişi mutlaka lafzî mânada takılıp kalmaz hadîsin kasteddiği gerçek mânâyı arar. Aramayan tercümeci zâten ehliyetli değildir. Bu hususun ehemmiyetini belirtmek için bir başarısız tercüme örneği vereceğim. Daha önce bir başka vesileyle zikri geçen: hadîsi bir kitapta aynen şöyle tercüme edilmiştir: "Allah Teâla'nın en çok sevmediği kimse sığırın diliyle yalanması gibi dilini dişleri üzerinde dolaştıran hatiptir".

Şurası muhakkak ki hatîbin dilini dişleri üzerinde dolaştırması örf adet yönüyle hoş karşılanmamış olsa bile Allah'ı en ziyade gazaba sevkedecek bir davranış bir fısk bir isyan olamaz. Öyle ise Resûlullah (aleyhissalâtu vesselam) bir başka şey kastedmiş olmalıdır: Geçimliğini diliyle toplamak yani belâgatı güzel ifâdeyi insanları aldatma vasıtası yapmak gibi... Hadisin metninde "diş" kelimesinin bulunmayışı tercümenin bozukluğunu zaten katmerleştirir.[1]

[1] İbrahim Canan Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi Akçağ Yayınları: 2/167-168.


4- Metod Bilgisi:

Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın hadîslerinde hâkim olan beyan metodunun bilinmesi hadîsleri hakkıyla anlamada kolaylık sağlar ve yanılmaları asgariye indirir. Metod kelimesiyle kastettiğimiz hususları bir kaç madde hâlinde şöyle özetleyebiliriz:

l - Muhatab'a Göre Hitap: Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'in bilhassa ahlâkiyat ve içtimaî münasebetler ve güzel amelleri beyan ve onlara teşvîkle alakalı hadislerinde muhatabları içinde bulunulan şartları iyi bilmek gerekir. Bu hususun ehemmiyetine binâen muhaddisler esbâb-ı vürud dediğimiz. Hadislerin beyanına veya sünnetin vukûuna sebep olan âmilleri bilme işini ulûmu'l-hadîsin müstakil bir şubesi kılmışlardır. Esâsen sâdece hadîs değil bütün sözlerin değerlendirilmesinde "Kim söylemiş kime söylemiş ne makamda hangi maksadla ne zaman söylemiş?" gibi bir kısım sorulara cevap aranır söz böylece içtimaî çerçevesine oturtularak anlaşılmaya çalışılır.

Sözgelimi en efdal amel hangisidir? sorusu Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'e farklı zamanlarda farklı şahıslar tarafından sıkça sorulur. Birçoğuna her seferinde "cihad" dediği bir defasında "hiçbir amel'in fazilette cihada yetişemeyeceği" de belirtildiği halde bir zâta "oruç" diye cevap vermiş bir başkasına "hicret" bir başkasına "secde" "Allah'a iman"... "vaktinde kılınan namaz" Hz. Aişe (radıyallalhu anhâ)'ye "hacc" yaşlı bir kadın olan "Ümmü Hânî (radıyallahu anha)"ye "Günde yüz kere Allahuekber Sübhanâllah Elhamdülillah demektir" diye cevap vermiş. Resûlullah'ın muhatap ve içtimaî şartları nazar-ı dikkate alma prensibi göz önüne alınmadığı takdirde aynı soruya verilen cevapların farklılığı şaşırtıcı olabilir.

2- İstikballe ilgili haberler teşbihe dayanır. Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) kendisinden sonra çıkacak pek çok içtimaî fitneleri bu fitnelerin liderlerini bir kısım teşbihlerle anlatmıştır. Sözgelimi kötülükte baş çekecek dîne zarar verecek şahısları Deccal olarak isimlemiş bunlara karşı çıkıp tahribatlarını tamir edecek kimselere de Mehdî demiştir. Yeryüzünün her tarafında her bir cemiyet ve hatta cemaatlerde bile kıyâmete kadar gelecek kötüler ve iyiler hep Deccal ve Mehdî olarak isimlendirilir. Bilhassa Deccâl üzerinde daha çok durulur. Bununla ilgili bilginin ferdler üzerinde hâsıl edeceği müsbet tesiri artırmak için rivâyetler sanki tek Deccal çıkacakmış gibi bir tasvirde bulunur. Ve ayrıca çıkacak bu şahısların zamanlarında kullanacakları teknik imkânlar onların şahsî güçleri imiş gibi ifâde edilir. Böylece Deccal deyince zihinde insanüstü harika güce sâhip kabul edilmesi aklı zorlayan bir mahlûk imajı canlanmaktadır. Bu durum bazı safdilleri hurâfemsi inançlara iterken bir kısım teslimiyeti zayıfları da ahir zamanla ilgili bu ve benzeri hâdisat ve eşhası inkara sevketmektedir.

Öyle ise mûteber kitaplarımızda gelen istikbâle matuf ihbarâtı mecâzi tasvirler kabûl edip Kur'an ve Hadîs'in umumi prensipleri çerçevesinde asıl maksadı aramak gerekmektedir. Aksi takdirde safsataya veya inkâra düşülerek o çeşit hadîslerin vermek istediği dersten mahrum kalınır.

3- Hadîslerde rakamlar: Hadisler çeşitli vesilelerle rakamlar verir: 7 büyük günah fıtrattan 5 şey münafığın 3 alameti... gibi. Bu çeşit rakamlar gerçek bir miktara delalet etmez. Sözgelimi ayrı ayrı hadîslerde 3'er 4'er 5'er 7'şer gruplamalar halinde verilen bu büyük günahlar tedkik edilse her seferinde farklı günahların zikredildiği görülür. Bütün hadîslerde büyük "günah" kelimeleri kullanılarak zikredilenlerin sayısı bazı tahkiklerde 17'yi bulmuştur. Diğer taraftan âyet ve hadîslerin getirdiği ölçülere vurunca "büyük günahlar" listesine dahil edilen günahların sayısını ûlema çok artırmış ve mesela Zehebî yetmiş tanesini teker teker saymıştır.

Aynı şekilde gayb alemiyle ilgili bir kısım rakamlar hadîslerde zikredilmiştir. Cennetle cehennemle Kürsî ve Arşla ilgili genişlik uzaklık veya yakınlık ifâde eden sualsiz cennete gireceklerin miktarını belirten bir kısım meleklerin adedini gösteren ve yüksek miktarlara ulaşan rakamlar var. Ulema yaptığı tahkike dayanarak bunların da değişmez sâbit miktarları belirtmek için değil kesretten kinaye olmak üzere kullanıldığını ifade etmişlerdir.

Şu halde küçük rakamların çoğu durumlarda ta'limde kolaylık olsun diye listelemeler yapmak maksadıyla kullanıldığını büyük rakamların da çokluğu ifade (yani kesretten kinâye) için kullanıldığını nazar-ı dikkatten uzak tutmamak gerekir.

4- Tebliğde yardımcı unsurlar: Din nazarında ehemmiyetli sayılan bir kısım meseleler vardır. Bunlar kaçınılması gereken kötülükler sınıfına girdiği gibi yapılması gereken iyilikler sınıfına da girebilir. Ne var ki bunlara terettüp eden iyilikler veya kötülükler sayıyla rakamla ifade edilemez. Ayrıca bunların şümûlü zamana zemine ferde göre de değişebileceğinden tatminkâr sabit bir açıklaması da yapılamaz. Ama mü'minlerce berikilerin "iyilik" ötekilerin "kötülük" olarak benimsenmesi benimsettirilmesi gereklidir.

İşte bu maksadla hadîslerde bâzı yardımcı unsurlar kullanılmıştır. Bunlar dinimizin ısrarla üzerinde durduğu çokça ehemmiyet verdiği ve dolayısıyla önemleri mü'minler tarafından yeterince anlaşılıp kabul edilmiş olması gereken çoğu kere inanca giren şeylerdir.

İşte iyilik veya kötülük hususlarında ehemmiyet ve ciddiyetlerinin benimsettirilmesi istenen her ne varsa bu umumen kabûl edilmiş bilinen şeylerle onun arasında bir irtibat bir benzerlik kurulur. Böylece o şey dahi herkesçe hemen bilinen kavranan bir durum kazanır. Mesela şu hadîs-i şerife nazar edelim: "Allah ve âhirete inanan ya hayır konuşsun ya sükut etsin". Bu irşâdla hayırlı konuşmamak mü'minin nazarında birden ebedi hayatı için yegâne muteber sermayesi olan imanını tehlikeye atan ciddi bir tehlike oluvermektedir. Sadece hakkı konuşan her konuştuğu Hak olan Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın ağzından bunu işitmek bir mü'min nazarında fevkâlade müessir bir şeydir. Dünyanın en iyi konuşan en belagatlı bir hatibi en zeki aydın bir muhatabına sükut etmenin faydaları mâlâyânî konuşmanın zararları üzerine yapacağı uzun açıklamalarla elde edemeyeceği tesiri Resûlullah'ın bu kısa sözü zekaca vasat hatta vasatın altında ümmî bir mü'minde hâsıl eder.

Şeytan unsuru da bu maksadla en ziyade kullanılan tebliğde müessiriyet unsurlarından biridir. Kötülük ve çirkinlikleri ifade için onları şeytana nisbet edip şeytana benzetme usulünün eskiden beri Araplarda cârî bir örf olduğunu belirten İslam âlimleri Kur'ân-ı Kerîm'in bir kısım ayetlerinde de bu maksatla şeytan kelimesinin kullanıldığını belirtirler. Mesela:

Şeytan unsuru da -tebliğde müessiriyet düşüncesiyle- en ziyade kullanılan unsurlardan biridir. Kadı İyâz şahıs cinsinden olsun fiil cinsinden olsun her kötü şeyin "şeytan"la veya "şeytanın ameli"yle ifade edildiğini belirtir. Kur'ân-ı Kerim'de şeytan kelimesinin birçok ayette bu maksadla kullanıldığını söyleyen Kadı İyâz Kur'an'dan bazı misaller de verir: "Hz. Eyyub (aleyhisselam)'un kıssasında geçen "...Doğrusu şeytan bana yorgunluk ve azab verdi" diye seslenmişti" (Sa'd: 38/41) ayetini zahiri mânasıyla benimsememiz mümkün değildir. Çünkü Hz. Eyub'u şeytan'ın hasta ettiğini vücuduna hastalığı onun koyduğunu söylemek asla câiz değildir. Çünkü bunlar Allah'ın irade ve izni ile vukûa gelir... Keza (Hz. Musa'nın hizmetçisi tarafından söylenen) "...Onu söylememi şeytandan başkası unutturmadı" (Kehf: 18/63)... Keza cehenem'deki zakkum ağacını tasvir için sarfedilen "Muhakkak ki o çılgın ateşin dibinde bitip çıkacaktır ki tomurcukları şeytanların başları gibidir" (Saffat: 38/64-65) kelam-ı ilâhi de böyledir.

Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) aynı şekilde pek çok çirkinlikleri isyan fiilleri pis şeyleri şeytana nisbet ederek mü'min nazarında o şeylerin fenâlığın kolayca tesbit etmiştir. Çünkü şeytan ve şeytanın kötülüğü mü'minler nezdinde mâlumdan temel bilgilerinden biridir imanın bir parçasıdır.

"Yattığınız zaman şeytan herbirinizin ensesine üç düğüm atar ve her bir düğümü vururken: "Gecen uzun olsun!"... der. Uyanıp Allah'ı zikrederse düğümün biri çözülür abdest alırsa bir düğüm daha çözülür namaz da kıldı mı hiçbir düğüm kalmaz hepsi çözülür böylece dinç olarak sabaha erer geceleyin kalkmadığı takdirde tembel uyuşuk bir ruhla sabaha erer".

Yanında geceyi hep uykuyla geçiren birisinden bahsedilince Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm): "O kulaklarına şeytanın akıtmış olduğu birisidir" buyurmuştur.

Mescide saçı sakalı karmakarışık gelen bir zata kendisine çeki düzen vermek üzere çıkmasını eliyle işaret ettikten sonra: "Böyle (kendinize çeki düzen vermeniz) şeytan gibi saçı sakalı karışık olmaktan daha iyi değil mi?" der.

Hergün karşılaşılan bir ihtiyatsızlığa da Hz. Peygamber bu tarzda dikkat çeker: "Birbirinize silahı çevirerek şakalaşmayın. Zira bilemezsiniz şeytan boşandırıverir de kendinizi cehennem çukurunda bulursunuz".

Örnek çok. Resûlullah bu üslubla "melek" "sadaka" "hicret" "eski milletler" "cahiliye" "kıyamet günü" "kıyamet alâmeti" gibi müslümanlarca ehemmiyeti çok iyi bilinen imanının bir parçası hâlini almış birçok unsurları geniş çapta kullanmıştır. Bunlarla ilgili açıklamaya burada gerek görmüyoruz. Ancak hadîsleri açıklarken yeri geldikçe ve gerektikçe dikkat çekecek bazı izahlar sunacağız.

Şu halde hadîsleri okurken metnin lugâvî mânasına bağlanıp kalmaktan ziyade Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın asıl kasdının ne olabileceğini tefekkür etmek araştırmak daha uygundur. Ancak bunu yaparken bâtınilerin yaptığı gibi işi ifrata götürüp İslamın umumi prensiplerine ters düşen tevillere kaçmak da doğru değildir.

Cenab-ı Hakk'ın ihlas ve iyi niyet sahiplerini daima doğruya hidayet edeceğine inanabiliriz. Şu halde bize düşen; aşkla samimiyetle Resul-i Ekrem (aleyhisselatu vesselam)'i anlamak için adım atmak gayret göstermektir.

Bir bahçeye giren istediği daldan meyve alamasa da nasibsiz kalmaz ulaşacağı dallar bulabilir sepetini doldurabilir. Bütün iş sepeti doldurmak arzusuyla Sünnet Bahçesi'ne girmektedir. Rahmet-i Rahman kimseyi boş çevirmeyecek kadar zengindir engindir.[1]

[1] İbrahim Canan Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi Akçağ Yayınları: 2/168-172
__________________


SAAT: 05:32

vBulletin® Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.

User Alert System provided by Advanced User Tagging v3.2.6 (Lite) - vBulletin Mods & Addons Copyright © 2024 DragonByte Technologies Ltd.


1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306