Medineweb Forum/Huzur Adresi

Medineweb Forum/Huzur Adresi (https://www.forum.medineweb.net/)
-   Hafızlık (https://www.forum.medineweb.net/201-hafizlik)
-   -   Hafizlar Ve Kur'an-i Kerim/ medineweb (https://www.forum.medineweb.net/hafizlik/604-hafizlar-ve-kuran-i-kerim-medineweb.html)

Emekdar Üye 25 Ağustos 2007 12:00

Hafizlar Ve Kur'an-i Kerim/ medineweb
 
Hâfızlar, zihinlerinde ve kalblerinde Kur’an’ı taşıyan en seçkin insanlardır…

Fahri Güven
18.08.2007


Kur’an’da pek çok yerde geçmekte olan “Hâfız” kelimesi, Arapça “korumak, ezberlemek” mânâsına gelen “hıfz” kökünden bir sıfattır. Literatürümüzde ise kutlu kitap Kur’an-ı Kerim’in tamamını ezberleyen kişilere verilen bir isim, bir unvandır. Bu unvana ilk sahip kişi Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.)’dir. Her ramazan ayında Hz. Peygamber’in gelen ayetlerin tamamını Hz. Cibril’e okuduğunu biliyoruz. Hatta son ramazanda Hz. Peygamber’in diğer zamanlardan farklı olarak iki kez okuduğunu da biliyoruz. Yine kaynaklarımızda Kur’an’ı okuma biçiminin Hz. Cibril’le Hz. Peygamber arasında karşılıklı olarak yerine getirildiği de belirtilmektedir.

Hz. Peygamber döneminde pek çok sahabe Kur’an’ı ezberleme noktasında çok ciddi gayret sarf etmişlerdir. Abdullah bin Mes’ud, Muaz bin Cebel, Zeyd bin Sabit hafızlıkta önde gelen sahabelerdir.

Sahabelerden bazıları ise, Kur’an’ı ezberlerken on ayet şeklinde bir yöntem uygulamışlardır. Nazil olan on ayeti iyice ezberlemiş, anlamını bütünüyle kavramış, hayatlarında uygulamış, sonra da diğer on ayetin ezberlenmesine devam etmişlerdir.

“Hâfızlık müessesesi” diye de niteleyebileceğimiz Kur’an’ı baştan sona ezberleme olgusu, Hz. Peygamberden başlayarak, günümüze kadar devam etmiş hâlâ da devam etmektedir. özellikle de Hz. Peygamber’in “Sizin en hayırlınız Kur’an’ı öğrenen ve öğretendir” mealindeki hadisi islâm ümmetini Kur’an’ı okumaya ve ezberlemeye yöneltmiştir. Bugün dünyada binlerce Hâfız’ın bulunması, Kerim Kitap’ın okunması ve korunması anlamında oldukça önemli bir işleve haizdir. Binlerce hâfız’ın bulunmasında ise yine Hz. Peygamber’in şu mealdeki teşviklerinin çok büyük rolü olmuştur:

“Hâfızlar Allah’ın seçkin kullarıdır.”

“ümmetin en şereflileri Hâfızlardır.”

“Hâfızlar meleklerle beraberdir”

şeklinde ki hadisler Kur’an’ı ezberleme de motive edici buyruklar olmuştur. Yine Hz. Peygamber’in “Bir hâfız’ın kendisinin cennete gireceği gibi, ailesinden pek çok kişinin girmesine de aracı olacaktır” buyruğu da pek çok ebeveyni çocuklarını “Hâfız” yapma gibi anlamlı bir çaba içine girmesine neden olmuştur.

Hz. Peygamber’den sonra asırlar boyu devam eden “hâfızlık müessesesi” camiler, dârülkurrâlar, medreseler, dârülhuffaz ve dârülhadis gibi müesseselerde sürmüştür.

Bu nokta da hemen belirtelim ki Hâfızlık gibi bir unvan kolayca kazanılan bir unvan değildir. özellikle çocuk yaşlarda ömrün en az iki yıl gibi bir süresinin bu ezberleme işine ayrılması, hasredilmesi gerekmektedir. Bir ayeti ezberlemek için defalarca tekrarlama, sonra onu doğru biçimde ezberlemek söz konusudur. iş bununla da bitmemekte, hâfız olduktan sonra, hâfız kalma gibi son derece önemli bir görev daha onları beklemektedir. Bu noktada konunun önemini göstermesi açısından Hz. Peygamber’in “Hâfızlığı unutanların iki yakasının bir araya gelmeyeceği, unutmaktan dolayı azaba duçar olacağına” dair rivayetler çok ciddiye alınmalıdır. Kısacası, Kur’an’ı hıfz eylemi çok önemli bir eylemdir. Bir de buna Hâfız kalma gibi bir görev daha eklenmektedir. Hâfızlıkla Kur’an bir yandan “yazıya dökülerek Mushaflarla korunurken, bir yandan da zihinlere nakşedilmesi hiç kuşkusuz çok önemli bir işleve haizdir.” Bu nedenle asırlar boyunca değil Kur’an’ın bir kelimesi, bir harfi dahi hiç değişmeden günümüze kadar gelmiştir ve kıyamete kadar da devam edecektir. çünkü Kur’an Allah’ın koruması altındadır. Hâfızlar, Allah’ın koruması altında bulunan kitabı kalblerinde ve zihinlerinde saklayarak “korunanın korunması” gibi bir işlevi yerine getirerek çok önemli bir sevaba nail olmuş ve olmaktadırlar.

Bu nedenle Hâfızlara gereken ilgi ve ihtimam gösterilmeli ve bu müesseseye ilgi artarak devam etmelidir.

“Biz, ülkemizin “Hâfızlarıyla” övünürüz” öz deyişi haklı bir paye ve gurur vesilesi olarak öne çıkmalıdır. çünkü Hâfızlar ömürlerini Kur’an’a adayan insanlardır. Onların değerini bilmek ve anlamak için Kutlu Kitaptan bir iki sayfayı ezberlemeye çalışmak yeter de artar.

Kutlu kitap Kur’an’ın gönderiliş amacının insanların inançlarını Allah’ın yörüngesine yöneltmek, insani güzel hasletlerle bezemek, hayatı anlamlandırmak, insan hayatlarını düzene koymak, ilâhî iradeyi öne çıkarmak asıl amaç olduğuna göre, onu ezberlemek de ayrıcalıklı bir eylemdir. insanları refah ve saadete ulaştıracak da bir eylemdir…

Kur’an ayetlerinin “Mushaf” hâline getirilmesinin pek çok hâfızın Yemame Savaşı’nda şehid düştükten sonra gündeme geldiği, gerçekleştiği düşünülürse “hâfızların” ve “hafızlık ilminin” önemi daha iyi anlaşılır.

Tekrar etmek gerekirse “Hâfızlara” saygı ve hürmette kusur edilmemelidir. çünkü onlar Kur’an ahlakıyla ahlaklanmış Kur’an muhafızıdırlar.

Sayılarının artması en büyük dileğimizdir.

Buradan Kur’an’ı hıfz eden gönül erlerini saygıyla esenlerken dualarını beklediğimizi belirtir, Allah’tan bereketli ömürler niyaz ederiz…

TufeyL 25 Ağustos 2007 13:05

Cvp: Hafizlar Ve Kur'an-i Kerim
 

Allah o saygıya lâik eylesin bizleri..Çok güzel bir yazıydı Allah razı olsun Merve...

Emekdar Üye 25 Ağustos 2007 13:32

Cvp: Hafizlar Ve Kur'an-i Kerim
 

İnşallah sende bitirirsin ne diyelim darısı başımıza:)

Mihrinaz 14 Ağustos 2017 10:56

HAFIZ OLMAK İSTEYEN KÜÇÜK KIZIN İBRETLİK HİKAYESİ


Fatma İlkokulu bitirip kursa gelmişti. Ailesi kendi
isteğiyle geldiğini söylemişti. Kayıt için adını
sorduğumda:
"- Fatma" dedi, hiç de çekinmeyen bir tavırla...
Ve ekledi:
"- Eğer beni hafız yapmazsanız, kayıt yaptırmak
istemiyorum."
Böyle tehdit edercesine konuşması, onu
yaşından daha olgun gösteriyordu. Tebessümle:
"- Korkmayın küçük hanım, siz isteyin hafız da
yaparız, hoca da!"
O küçük gözlerinin içi parıldadı birden. Annesi:
"- Hocahanım, çocuk işte, kusuruna bakmayın.
İlle de hâfız olacağım der, başka bir şey demez.
Bizim köyün hocasından duymuş.
Peygamber Efendimiz, "Hâfız olanlara cennette
taç giydirilecek!" buyurmuşlar herhalde. Siz
daha iyi bilirsiniz ya, biz bu kadar duyduk
anladık!"
Kendisini teselli etmek ihtiyacı hissettim:
"- Tabii teyze, ne demek! Keşke herkes sizin
gibi duyduklarını hemen kabul etse de teslim
olsa... Siz hiç merak etmeyin, kızınız önce
Allah'a sonra bize emanet!.."
Kadıncağız elime yapıştı. Öpecekken ellerimi
geri çektim, utandım. Tuttum, ben onun elini
öptüm. Gözleri yaşardı.
"- Hocahanım bu eller, gözler hep günahlı, asıl
sizinkiler öpülmeye layık!.."
"- Estağfirullâh teyze!" dedim . "O âhirette belli
olur."
Bu konuşmadan sonra kaydını yaptığımda
Fatma'nın Erzurum’lu olduğunu öğrendim. Bir
an düşündüm.
"- Küçük nasıl kalacak, bu kadar uzaklarda..."
Zaman ilerledikçe Fatma'nın edepli tavırları
daha da çok etkiledi beni. Azimliydi. Geceleri
uykusunun arasında ayetleri sayıklarken
görüyordum çoğu kez. Böyle devam ederken
arada bir bana gelip çeşitli sorular soruyordu.
Birgün:
"- Hocam hâfız olmak için Kur'ân'ı bitirmek mi
lazım?" diye sordu.
Ben de:
"- Tabii ki hepsini ezberleyeceksin ki, "hâfız"
adını alacaksın."
Bu cevabıma çok üzülmüş gibiydi. Bir şey
demek istiyordu sanki... Teşekkür etti ve döndü
arkasına gitti.
Derslerim arasında onlara sürekli Kur'ân
ezberlemekle işin bitmeyeceğini mutlaka
içindekileri uygulamanın gerektiğini
hatırlatıyordum. Talebelerden biri:
"- Hocam" dedi. "Fatma'nın annesi, abdestli
olmayanların hâfızlara dokunamayacağını
söylemiş. Bu doğru mu?" diye sordu.
Çok ilginçti doğrusu. İçimden "mâşallâh!"
dedim. Ve onların sorularına da cevap vermek
için, "Osmanlı zamanında atalarımız Kur'ân'a
ve hâfıza kıymet verdiklerinden öyle yaparmış."
dedim.
Çok hoşlarına gitmişti bu iş. Hepsi âdetâ
kendilerini ulaşılması zor, vitrindeki altın gibi
görüyorlardı.
"Görsünler" dedim kendi kendime... Bu yaşta,
buralara gelmişler. Allah'ın kelâmını
ezberliyorlar, onlara fazla görmem bunu.
Bu arada Fatma ara sıra rahatsızlanıyor ve
revirde yatıyordu. Zaman geçtikçe Fatma'nın
morali ve sağlığı daha da çok bozuluyordu.
Birgün dersini 2 kez aksatınca sormak zorunda
kaldım:
"- Ne oldu, yoksa anneni mi özledin?"
Sert bir şekilde bana döndü. Solgun yüzüne bir
ciddiyet gelmişti:
"- Hayır", dedi.
"- Öyleyse neden moralin bozuk? Sık sık da
hasta oluyorsun!" dedim.
Yalvarır gibi oldu. Gözleri dolmuştu:
"- Yanlış anlamayın, inanın ki annemi özleyip
de gitmek istediğim yok. Burayı çok seviyorum.
Allâh'ımdan çok korkuyorum. Buraları terk
edersem, bana âhirette hesabını sormaz mı?"
Dilim dudağım bağlandı. Bir şey diyemedim.
Suçlu bile hissettim, kendimi. O küçük kalbte bu
ne îmandı, Yâ Rabbi! Onu hayranlıkla
izliyordum.
Birgün çok rahatsızlandı. Doktora götürmek
zorunda kaldık. Bir çok tahlillerden sonra,
arkadaşım olan doktor hanım:
"- Hocahanım, derhal bu talebeyi ailesinin
yanına gönder." dedi.
Şaşkınlıkla:
"- Neden?" diye sordum. Bana:
"- Belki üzülecek, hatta inanmayacaksın ama,
bu talebe "kanser!..".
Âdeta başımdan aşağı kaynar sular
dökülmüştü.
Hastâneden ayrılırken Fatma'ya hiç bir şey
diyemedim. O ise hâlimi anlamış gibi, bana
sorular sorup dikkatimi dağıtmaya çalışıyordu.
Kulağıma eğilerek:
"- Hocam" dedi. "Azrail insanların canını
alırken nasıldır?"
Ağlamamak için zor tutum kendimi:
"- Mü'min kullara karşı çok güzel bir
sûrettedir." dedim. Mırıldandı:
"- Belki hafız olamam, ama Elhamdülillah
mü'minim!" diye.
Hâfız olmak için Kur'an'ı bitirmek gerektiğini
söylediğimde neden üzüldüğünü şimdi
anlamıştım. Demek ki hastalığını biliyordu.
Bir kaç gün sonra eşyalarını hazırlamaya
başladık. Çünkü artık dayanılmaz acılar içinde
kıvranıyordu. Evine gitmesi gerekiyordu. Ailesi
geldi. Fatma yanıma gelerek, mahcûbiyetle:
" - Bana kızmadınız değil mi? Eğer söyleseydim
belki kursa almazdınız!.."
" - Ne demek!.. Nasıl kızarım sana.." dedim.
"Hem sonra, sakın üzülme hâfızlığımı
bitiremedim diye. Bu yola girdin ya, Rabbim
seni hâfızlar zümresinden yazmıştır inşâallâh!"
dedim.
Öyle sevindi ki! Sarıldı boynuma:
"- Gerçekten ben şimdi hâfız sayılır mıyım?
Anne bak duydun değil mi?" Hüngür hüngür
ağlıyordu.
Ya Rabbi, bu ne aşktı!
Rabbimin hikmeti tecelli etse de iyi olsaydı şu
Fatma, ne güzel bir kul olurdu.
Böylece Fatma'yı gözyaşları ile Erzurum'a
uğurladık. Çok geçmedi. Bir iki hafta sonra
ailesi ağırlaştığı haberini verdi. Bu bir iki hafta
içinde ondan iki mektup almıştım. Bana hep
hâfızlık tâcını merak ettiğini, bunun rüyalarına
bile girdiğini yazıyordu.
Birgün sabah namazından sonra telefon çaldı.
Fatma'nın annesiydi karşımdaki ses...
Ağlamaklı bir sesle:
" - Hocahanım Fatma'yı uğurladık. Rica etsem
bir hatim okur musunuz?" deyince, ben de
dayanamadım ağlamaya başladım.
Annesi beni teselli edercesine telefonu
kapatmadan:
" - Size ölmeden önce şunu söylememi istedi",
dedi. Hıçkırarak:
"- Anneciğim, hocama söyle!.. Azrâil
söylediğinden de güzelmiş."
"Ey Rabbim; senin kelamın için yanıp tutuşan,
yoluna yapışıp kelâmına sımsıkı sarılan kulunu,
sen son nefesinde yalnız bırakır mısın hiç???"


SAAT: 14:55

vBulletin® Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.

User Alert System provided by Advanced User Tagging v3.2.6 (Lite) - vBulletin Mods & Addons Copyright © 2024 DragonByte Technologies Ltd.


1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306