Medineweb Forum/Huzur Adresi

Medineweb Forum/Huzur Adresi (https://www.forum.medineweb.net/)
-   Hafta'nın Konusu (https://www.forum.medineweb.net/113-haftanin-konusu)
-   -   Mustafa İSLÂMOĞLU'nun Gerekçeli Meal-Tefsir Kitabında Bir Âyetin İnkârı (https://www.forum.medineweb.net/haftanin-konusu/10432-mustafa-islamoglunun-gerekceli-meal-tefsir-kitabinda-bir-ayetin-inkari.html)

nuryuzlum 17 Mart 2009 20:08

Mustafa İSLÂMOĞLU'nun Gerekçeli Meal-Tefsir Kitabında Bir Âyetin İnkârı
 
Mustafa İSLÂMOĞLU'nun Gerekçeli Meal-Tefsir Kitabında Bir Âyetin İnkârı


Sohbetlerimize devam eden kardeşlerimizin: "Mustafa İslamoğlu nasıl biri? Kitapları okunabilir mi ve derslerine gidilebilir mi?" şeklindeki ısrarlı soruları üzerine bu fakir kardeşiniz, bu kişinin kitapları hakkında bir araştırma yapmak zorunluluğu hissettim. Elime geçen "Yahudileşme temâyülü" kitabı, bana bu kişinin ne kadar çelişkili ve karmaşık batıl görüşlere sahip biri olduğunu kolayca anlatmış oldu.


10/02/2009




Rahmân ve Rahîm olan Allâh ism-i şerîfiyle! Bizleri Ehl-i Sünnet itikadı üzere sabit kılan Allâh-u Te'âlâ'ya hamd-ü senâdan, Cumhur'un yolundan ayrılanları, İslâm ipini boynundan çıkarmakla niteleyen Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)e salât-ü selamdan ve O'nun yolundan bir karış bile ayrılmayan âl-i ashâbına hayırla duadan sonra:

Sohbetlerimize devam eden kardeşlerimizin:
"Mustafa İslamoğlu nasıl biri? Kitapları okunabilir mi ve derslerine gidilebilir mi?" şeklindeki ısrarlı soruları üzerine;

bu fakir kardeşiniz, bu kişinin kitapları hakkında bir araştırma yapmak zorunluluğu hissettim. Elime geçen "Yahudileşme temâyülü" kitabı bana bu kişinin ne kadar çelişkili ve karmaşık batıl görüşlere sahip biri olduğunu kolayca anlatmış oldu.
Bu esnada fıkıh âlimlerinin cumhurunu, "Hayızlı kadınların camiye giremeyeceği" gibi bazı fetvalarından dolayı Yahudilere meyletmekle suçladığını görmem de işin tuzu biberi oldu.
Sonra bana verilen "Üç Muhammed" kitabında, onun Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)in şanına tazim sadedinde yazılmış olan Kâzî İyaz (Rahimehullâh)ın "eş-Şifâ"sı ve İmâm-ı Süyûtî'nin "el-Hasâis"i gibi muteber eserlerde geçen sahih rivâyetleri tenkit ederek,
"Bu kitaplarda anlatılan hârikulâde vasıfların Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)de bulunmadığı"nı söylemiş olduğunu görmem, bende tedavisi kabil olmayan çok derin bir yara açtı.
Ama daha sonra elime geçen "Gerekçeli Meal" kitabında onun, bu yazımızda örneklendireceğimiz üzere;
"Teröristlerin cezasıyla ilgili" bir âyeti nasıl yok saydığını,
"Tur dağının Yahudiler üzerine kaldırılması" gibi bazı mûcizeleri ne tür sudan bahanelerle reddettiğini ve
"Uzeyr (Aleyhisselâm)ın yüz sene ölü bırakıldıktan sonra diriltilmesi" gibi, Allâh-u Te'âlâ'nın yaşanmış olaylar olarak kıssa ettiği bir takım gerçekleri nasıl temsil ve mecaz olarak nitelediğini görünce,
onun Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)in şanına izafe ettiği nâkısaları ve müctehid imamları Yahudilere meyletmekle suçlayarak onlara attığı iftiraları yadırgamaz hale geldim.
İnşâallâh bu yazımızı takip edecek yazılarımızda, onun bu tür fasit ve müfsit görüşlerini ibtal etmek üzere bir takım ilmî reddiyeler kaleme alacağız.
Ancak bu yazımızda Mâide Sûresinin otuzüçüncü âyet-i kerîmesinde geçen İslâm'ın önemli bir hükmünü nasıl yok saydığını beyan etmeyi münasib gördük.
Şimdi ilk olarak kendisinin mealine ve dipnotuna hiç müdahale etmeksizin yazdıklarını size aynen aktaracağız, daha sonra da tahlilini hep birlikte yapacağız.
"Allah'a ve Rasûlü'ne karşı savaş açanların ve yeryüzünde bozgunculuğu yaymaya çalışanların öldürülmeleri ya da asılmaları veya muhalefetlerinden dolayı ellerinin ve ayaklarının kesilmesi, yahut bulundukları yerden sürülmeleri, sadece (âdil) bir karşılıktan ibarettir. Bu, onların dünyada uğradıkları zillettir; âhirette ise onları korkunç bir azap beklemektedir."
Yazar bu âyetin dipnotunda (1/197) şu kaydı düşmüştür.
"Bu cümle bir 'inşa' cümlesi değil bir 'ihbar' cümlesidir ve dolayısıyla Kur'an el ve ayakların çaprazlama kesilmesi gibi bir cezayı emretmemekte, sadece nakletmektedir.
Bundan öte, Allah Rasû lü'nün hiçbir muhalife böylesi bir ceza uygulamadığı da tarihi bir gerçektir.
" Mezkûr şahsın mealini ve gerekçesini böylece okumuş oldunuz. Buna mukabil bir de Üstâdımız Mahmud Efendi Hazretlerinin hazırlamış olduğu
"Kur'ân-ı Mecîd ve Tefsirli Meâl-i Âlîsi"ndeki meale göz atalım.
"Allâh'a ve Rasûl'ün(ün dostları olan müminler)e harp açmakta olan (ve insanların yollarını kesip mallarını çalan) o (imansız) kişilerin ve (Müslümanlardan da olsa) yer(yüzün)de fesat (ve bozgunculuk çıkartmak) için koşuşturan kimselerin cezası, (sadece öldürmekle yetinmişlerse,) ancak (kısas yoluyla) öldürülmeleri yahut (cinâyetle birlikte mal da gasbetmişlerse,) asılmaları veya (cinâyet işlemeyip sadece mal almışlarsa,) ellerinin ve ayaklarının çaprazdan kesilmesi ya da (korkutmadan başka bir şey yapmamışlarsa,) o (oturdukları) yerden sürül(üp hapse gönderil)meleridir. İşte sana! Bu (cezalar), dünyâda onlar için büyük bir (alçaklık, rezillik ve) rüsvaylıktır, (günahlarının büyüklüğünden dolayı) âhirette ise kendileri için pek büyük bir azap vardır!"
Görüleceği üzere İslamoğlu, Kur'ân-ı Kerîm'in metninde olmayan birçok kelimeyi metne sokmasının yanısıra, dipnotta bu âyetin bir "İnşâ" değil de, bir "İhbar" olduğunu öne sürmüştür.
Sizin anlayacağınız şekilde ifade etmem gerekirse, "İnşâ", "Bir şeyi emretmek ve yapılmasını istemek" mânâsına gelmekte, "İhbâr" ise: "Evvelce olmuş bir şeyin vukuunu haber vermek ve nakletmek"tir.

Onun dediğine göre bu âyet-i kerîmede zikredilen ceza hükümleri, bir haber niteliği taşımaktaysa, bu haber kimlerin uygulamasını bize nakletmektedir. Böyle bir şey söz konusu olamaz. Ayrıca bu ceza uygulanmayacaksa, sadece anlatılıp geçilecekse bu durumda âyet-i kerîmede beyan edilen
"Dünyadaki rüsvaylık" teröristlere nasıl ulaşacaktır. Onlar bu cezalara maruz kalacak yerde sadece bunları hikâye gibi dinlediklerinde, rezil olacak yerde gülüp sevineceklerdir.
Yine böylece bu durumda bir sonraki âyet-i kerîmede konu edilen: "Ancak siz kendilerini yakalamadan tövbe edenler müstesna" kavl-i şerîfi, mânâsız boş bir kelâmdan öte geçmeyecektir. Çünkü ceza yoksa istisna ve müstesna mefhumları kime işletilecektir?!
Ayrıca Kur'ân-ı Kerîm'de aynı ifadeyle zikredilen: "Fakat eğer onlar sizinle (Mescid-i Haram'da) savaş (başlat)ırlarsa, (oranın hürmetini önce onlar ihlâl ettiği için,) siz de (hiç aldırmadan) onlarla savaşın. İşte sana! Kâfirlerin cezası böylece (misilleme)dir." (Bakara Sûresi:191)
"Hırsızlık yapan erkekle, hırsızlık yapan kadına gelince; her ikisinin (çalıp) kazanmış oldukları şeye ceza olarak, Allâh'tan caydırıcı bir azap olmak üzere ikisinin de (sağ) ellerini (bileklerinden) kesin!...." (Mâide Sûresi:38)

"Ey iman etmiş olan kimseler! Siz ihramlı kişilerken av öldürmeyin! İçinizden her kim onu kasten öldürürse, işte sana! (O kişinin yapması gereken;) öldürmüş olduğu hayvanın misli bir ceza (ödemesidir) ki; sizden adâlet sahibi iki kişi ona karar verecektir…." (Mâide Sûresi:95) âyet-i kerîmelerinde "Ceza" tabiri, hüküm ifade etmekteyken, burada konu edilen "Ceza"nın, üstelik: "Onların cezası ancak ve ancak budur" mânâsını ifade eden "İnnemâ" edatıyla zikredilmiş olmasına rağmen hükümsüz olması hangi delile dayanmaktadır. Bu konuda bu âyet-i kerîmenin hükmünü nesheden başka bir âyet-i kerîme yokken, bir âyet nasıl geçersiz addedilebilir.
Oysa Fahru'r-Râzî, Beyzâvî ve Nesefî gibi birçok tefsirde: "Allâh-u Te'âlâ ile muhârebe yapılamayacağından dolayı burada Allâh-u Te'âlâ'nın emirlerine muhâlefet eden ve Rasûlünün hükümlerine başkaldırmış olan kimselerin cezası konu edilmiştir" denilerek bu âyet-i kerîmenin bir haber niteliğinde olmayıp, İslâm'ın bir had cezasını beyan ettiği belirtilmiştir. İslamoğlu bu âyet-i kerîmenin hükmünü yok saymakla kalmamış, üstelik "Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)in böyle bir tatbikatı olmadığının tarihi bir gerçek olduğu"nu savunarak tarihi bir iftirada bulunmuştur.

Zîrâ Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)in bu hükmü işlettiği, en sahih kaynaklarda zikredilmektedir. Nitekim Enes (Radıyallâhu Anh) şöyle anlatmıştır: "Ukl ve Urayne kabîlelerinden birtakım insanlar Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)e gelerek Müslüman olduklarını açıkladılar. Fakat sonra Medine'nin havası kendilerine yaramayınca hastalanıp zayıflamaya başladılar ve ovadaki develerin yanına gidip onların sütlerinden içerek sağlıklarına kavuşmak için Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)den izin istediler.

Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)in müsâadesi üzere Kuba civârındaki zekât develerinin yanında bir müddet kalıp iyileştiklerinde, dinden dönerek develerden birini boğazladılar, çobanlardan birinin ellerini ve ayaklarını kesip, diline ve gözlerine de diken batırarak ölünceye kadar kızgın güneşin altında bıraktılar, diğer develeri de alıp götürdüler. Sağ kalan bir çobanın haberi üzerine Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) yirmi kişilik bir müfrezeyi onların takibine gönderdi. Yakalanıp getirildiklerinde Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) onlara kısas yapılmasını emretti. Bunun üzerine o cânilerin gözleri çıkarıldı, elleri ve ayakları kesildi ve ölünceye kadar o hal üzere Harre tarafında bırakıldılar."


(Buhârî, Meğâzî: 34, No: 3956, 4/1535; Zekât: 67, No: 1430, 2/546; Müslim, Kasâme:2, no:1671, 3/1297; Neseî, Tahâret, 191, no:304, 1/174; Ebû Dâvûd, Hudûd:3, no:4364, 2/534; Tirmizî, Taharet:55, no:72, 1/106; İbni Mâce, Hudud:20, no:2578, 2/861; Ahmed ibni Hanbel, el-Müsned, no:12042, 4/214)

İslamoğlu'nun, bu rivâyetleri bilmeyecek kadar cahil biri olmadığını düşünürsek, Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)in bu âyeti tatbik etmediğini söylemesi, bizde ister istemez burada bir sû-i kasd (kötü niyet) bulunduğu düşüncesini uyandırmıştır.


Zaten bu kişinin bu rivayetleri bilmeyecek kadar cahil biri olduğunu kabullenmemiz durumunda da, yine insanları böyle bir kişiyi dinlememeleri ve kitaplarını okumamaları hususunda uyarmak boynumuzun borcudur.

Ayrıca bu âyet-i kerîme, teröristlere uygulanacak ceza hakkında Kur'ân-ı Kerim'de misli bulunmayan tek âyet olma özelliğini taşıdığı için bütün müctehidler tarafından işletildiği ve kendisinden ciltler dolusu hükümler istinbat edildiği, dört mezhebin fıkıh kitaplarında kaleme alınmıştır. Bu husustaki bazı genel hükümleri şöyle özetleyebiliriz.


El-Mevsû'atü'l-Fıkhiyye isimli eserde (17/158-161) zikredildiğine göre: "Kendileri yakalanmadan önce tövbe etmedikleri müddetçe muharib (terörist)lerin cezalandırılmasının, kaldırılmaya ve bağışlanmaya elverişli olmayan İlâhî hadlerden bir had olduğu" hususunda fıkıh âlimleri arasında hiçbir görüş ayrılığı yoktur. Bu hususta temel teşkil eden nass ise; "Allâh'a ve Rasûl'üne harp açmakta olan o kişilerin ve yerde fesat için koşuşturan kimselerin cezası, ancak öldürülmeleri yahut asılmaları veya ellerinin ve ayaklarının çaprazdan kesilmesi ya da o yerden sürülmeleridir. İşte sana! Bu, dünyâda onlar için büyük bir rüsvaylıktır, âhirette ise kendileri için pek büyük bir azap vardır! Ancak o kimseler müstesnâ ki kendilerine güç yetirmenizden önce tevbe etmiştirler! Bilin ki; Allâh gerçekten Ğafûr'dur; Rahîm'dir." (Mâide Sûresi:33-34) âyet-i kerîmeleridir. Fıkıh âlimleri, âyet-i kerîmede geçen cezaların nasıl uygulanacağı hakkında farklı görüşler serdetmişlerdir. Şâfi'îler, Hanbelîler ve İmâm-ı Muhammed ile İmâm-ı Ebû Yûsuf (Radıyallâhu Anhum) bu hükümlerin âyet-i kerîmede geçen tertip üzere uygulanacağı ve hükümlerin işlenen suça göre taksim edileceği görüşüne gitmişlerdir. Buna göre; hem öldürüp hem mal alan öldürülüp asılır, sadece mal almakla yetinenin sağ el ve sol ayağı kesilir, eşkiyalık yapıp yolcuları korkutan, fakat öldürme ve mal alma gibi suçlara bulaşmayan kimseler sürgüne gönderilir. İbni Abbâs (Radıyallâhu Anhumâ) da âyet-i kerîmeyi böylece tefsir etmiştir. (Ravzu't-tâlib:4/155; el-Muğnî, 8/288; Ravzatu't-tâlibîn:10/156-157; Metâlibü Üli'n-nühâ: 6/252-253; Nihâyetü'l-muhtâc:8/3) İmâm-ı Ebû Hanîfe (Radıyallâhu Anh)a göre; muharib kimse bir insan öldürmeden veya bir mal gasbetmeden yakalanırsa, tazir (azarlanma) cezasına çarptırıldıktan sonra tövbe edinceye kadar hapsedilir. Eğer hırsızlığın nisabı kadar (1.0,5 gram altın veya o değerde bir) mal almışsa eli ve ayağı çaprazdan kesilir, masum bir kişiyi öldürmüş, ama mal almamışsa öldürülür, hem cana kıymış hem de mal almışsa, ceza verme yetkisine sahip olan kimse, üç işten birini yapmakta serbesttir. Dilerse ellerini ve ayaklarını çaprazlama keser, sonra öldürür. İsterse sadece öldürür. İsterse asar. (Bedâi'u's-sanâi' : 7/94; İbni Âbidîn: 3/213; el-İhtiyâr:4/114) İmâm-ı Mâlik (Rahimehullâh)a göre ise; öldürenin mutlaka öldürülmesi gerekir. Ancak kılıç darbesiyle veya asılarak öldürülmesi hususunda yönetim serbesttir. Sadece yol kesmekle yetinseler bile idare hangisinin daha kârlı olduğunu gözeterek, öldürmek yahut asmak veya çaprazlama kesmek hususunda muhayyerdir. (Bidâyetü'l-müctehid:2/491-492; Şerhu'z-Zürkanî:8/110; Hâşiyetü'd-Düsûkî: 4/350; Tefsîru'l-Kurtubî: 6/152) Görüldüğü üzere; dört mezhebin sahibleri olsun, mezheb içi müctehidler olsun, hepsi de bu âyet-i kerîmeyi tahlil ve tatbik etmişler, hiçbiri hükümsüz kabul etmemişlerdir. Hal böyle iken İslamoğlu'nun: "Bu âyet-i kerîme el ve ayak kesilmesini emretmemektedir, Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) bunu yapmamıştır, bu sadece mücerred bir anlatımdır" demesi, bu âyeti hükümsüz kılması anlamına gelir ki bunun da inkârın bir türü olduğunda şüphe yoktur. Burada beni daha çok şaşırtan şu olmuştur; İslâmoğlu'nun beyânına göre bu "Gerekçeli Meâl"in fıkhî notları Hayrettin Karaman'la müzâkere edilmiş! Bu durumda böyle bir târihî hatâ onun da mı gözünden kaçmış yoksa o da mı aynı görüşte?! Eyvâh ki ğarîb oldu şerî'at-i Muhammed, Ki kaldı bu misilli ulemânın eline! Allâh-u Te'âlâ'nın âyetlerinden birini inkâr, tümünü inkâr sayılacağına göre, işin ne boyuta vardığı siz okurlarımızın isabetli anlayışlarına havale edilmeye değer bir husustur. Artık "Kâfirlere İslâm'ı hoş gösterelim" derken İslâm'ın kol kesme, recm ve kısas gibi hükümlerini ve Allâh'ın ahkâm âyetlerini inkâra düşerek kâfirlerin durumuna düşmekten Allâh-u Te'âlâ'ya sığınırız ve siz okurlarımızı, bütün Müslümanları bu hususta uyarmanız ve bu reddiyeleri okutmanız temennîlerimizle Allâh-u Te'âlâ'ya emanet ederiz. Allâh-u Te'âlâ'nın selâmı, rahmeti ve bereketleri hepinizin üzerine olsun.

Medine-web 17 Mart 2009 21:07

RE: Mustafa İSLÂMOĞLU'nun Gerekçeli Meal-Tefsir Kitabında Bir Âyetin İnkârı
 
1-bir makalenin okunabilmesi için uzun tutulmamalı,düzenli bi şekilde okunaklı verilmeli..biraz düzelttim..
2-mahmud hocayı saygın bir ifade ile dile getirmenizi takdir ettim..gönül isterdi ki aynı şeyi sayın islamoğlu içinde kullanmalı idiniz..(!)mahmud hoca sizin üstadınız ise islamoğluda bazılarının sevdasıdır unutmayın..
3-islam oğlu prensip olarak rivayetlere,mezheplere sınırlı-temkinli yaklaşır...ayetlere başkasının gözüyle değil kendi ilminin ve vahiy penceresinden aldığı solukla dile getirmekte..katılır katılmazsınız sizin sorununuz..ama fasık fasıt okunmaz dinlenmez uyuz cüzzamlı muamelesini gösterirseniz sizi şiddetle men eder saygıya davet ederim..birileri çıkar mahmut efendi içinde aynı şeyi söyleyebilir..(!)
4-mahmud efendinin verdiği ayet meali de zorlamadır...o kendi görüşünü desteklemek için bu gün pkk belasına endeksli meal vermiştir...haklı olsada kuran bu kadar lastikleştirilemez..!kaldı ki o ayet islam hukukunun hakim olduğu,yönetimin Allah ve resulunde olduğu devlete karşı olanlar içindir..beşeri düzenleri Allah ve resulu adına saymasanız vahye ters düşmemiş olursunuz...pkk bitsin ölsün huzur gelsin tamam...ama kuran çiftliğiniz değil ki ana yasa maddesi olarak bunu kurana sokacaksınız...!
5-"ne güzel fatih ne güzel komutan ne güzel ordu ne güzel cennet mekan "uydurma hadisini ana yasaya sokmadığınız kaldı..yıllardır ninni diye söyleyıp durdunuz..ilim ehli tebessüm etti size..ama yutanlar çok..bari kuranı rahat bırakın..!
mahmud hocayada islamoğluna da kutubada tüm islam alimlerine de(bazılarına katılmasam da)saygılarımı sunarım...

cennet-irayiha 17 Mart 2009 21:39

RE: Mustafa İSLÂMOĞLU'nun Gerekçeli Meal-Tefsir Kitabında Bir Âyetin İnkârı
 
Şimdi "İnşâ" ve "İhbar" ne demektir. Bunların anlamına bakalım. Hocanız da değinmiş. Yoksa bilmeden Cüppeliyi haklı buluyorum demezdiniz. Ben bilmeyenler için açıklama getirmek istiyorum.

Herkesin kavrayacağı bir tarzda açıkliyim. Eğer bir ayeti kerime bize bir şeyleri nasıl yapmamız gerektiğini anlatıyorsa inşâ ayetidir. Ama bir âyet bir şeylerin nasıl geçmişte olduğunu anlatıyorsa bu da ihbar ayetidir.

Üstteki ayet-i kerimeye bakınız. Bir şeyler olmuş, müminler bir şeyler yapmış ve Kur'an bunu ihbar ediyor ve sonrasında da ekliyor. Bu onlar için sadece dünyada bir cezadır. Yani bunlar oldu ama sevinmesinler ben henüz ceza vermedim ( ahirette )

Bu ayet-i kerimeyi inkar etmek midir ?

Eğer bu ayet-i kerimeyi inkar etmekse, bir ayet-i kerimeyi farklı yorumlamış bütün müfessirler dinden çıkmış olmaz mı ?

Bu iddianın altında Cüppeli hep şunları demiş: Mustafa İslamoğlu bu ayeti inkar ediyor, şu ayet-i inkar ediyor.Üslubu tekfir.

Ama üstteki örneği verir gibi hiçbirini vermemiş ? Mustafa İslamoğlu hiç bir ayet-i kerimeyi inkar etmez. Tefsir eder ve tefsiri cüppelinin anlayabileceği yada kavrayabileceğinden uzak olduğu için de inkar ediyor diye ortalığa çıkıyor cüppeli.

Cüppeli, neden sizce bütün idaalarını bunun gibi net yazmıyo? Çünki bu iddiaya bir çocuk bile cevap verebilir, diğer iddiaları da aynı bu şekilde yazarsa okuyan herkes aslında Cüppelinin bu yazdıklarının hiçbir anlamı olmadığını anlayacaktır.

Tekrar ediyorum, cüppeli hiç bir iddiasını ilk iddia kadar açık ve net yazamamıştır. Buradan aslında cüppelinin maksadı belli oluyor. Bügün ki gündemi tâkib edin. Neler oluyor Türkiyede. Şu an cüppeli neden İslamoğluna saldırıyor olabilir ? Yahudileşme Temayülü kitabı ya da İslamoğlunun tefsiri ortaya bugün mü çıktı ki cüppeli bugün cevap veriyor ? Dün neredeydi ki cüppeli ?Bugün ortaya çıkıp tekvir iddaalarıyla uğraşan cübbeli bey acaba tekfir edeceğine islam ümmetinin vahdet çatısı altında toplanabilmesi için neler yaptı?

Siz basiretli insanlarsanız, Türkiyenin gündeminde ne var, düşünün, ne kapanmak isteniyor düşünün ve karşı tarafın elinde bir müslümanı diğerine kışkırtabilecek ne olabilir, bunu da düşünün. Herşeyin zamanı vardır.

Mustafa Hocam hurafelere efsanelere bidatlara bulandırılmak istenen islam düşüncesini aid oldugu kaynaklara (Kuran'a) döndürme gayreti.Yani Allahın kitabını Peygamberin sahih sünnetini toplumun gündemine sokmak.Allahın kitabını Peygamberimizin örnekliğini,değerini Ümmete,topluma, sunmak.Eğer bu yaptıkları suç ise?
Herkes kendine yakışanı yapar.Herkesin görevi belli
Konuyu uzatmak istemiyom.Herkes kendi çapında anlar Rant ve Reklam peşinde koşanları Allaha havale ediyorum.Vesselam

nuryuzlum 18 Mart 2009 02:08

RE: Mustafa İSLÂMOĞLU'nun Gerekçeli Meal-Tefsir Kitabında Bir Âyetin İnkârı
 
düzeltmeleriniz için teşekkür ederim.ama sizde burada beni uyarırken bir yandanda uyardığınız şeyi yapmışsınız.burda söz konusu olan Mahmut Efendi hz.leri değil.onun hakkında böle konuşmanızda uygun olmaz.ALLAH dostları hakkında ölçülü konuşmak gerekir.ayrıca siyaset bizim işimiz değil o sizin ilgi alanınıza giriyor.şimdi burda biz istanbulun fethini tartışmıyoruz ne alaksı var konuyla.Kuran ve sünnet yolundan gitmek zorlama değil kurtuluş anahtarıdır.sizin nefsinize ağır geliyorsa orasını bilemem.

kebuter 18 Mart 2009 08:21

RE: Mustafa İSLÂMOĞLU'nun Gerekçeli Meal-Tefsir Kitabında Bir Âyetin İnkârı
 
islamoglu hoca cuppelinin aciklamalarina gayet sade bir dille cevap vererek olayi allaha havale etti. ahirette hesabin gercegi sorulur. bizim tartismamiza gerek yok. allah her isi en iyisi ile bilendir

Medine-web 18 Mart 2009 10:39

RE: Mustafa İSLÂMOĞLU'nun Gerekçeli Meal-Tefsir Kitabında Bir Âyetin İnkârı
 
nuryüzlüm,
1-Alimlere saygı esastır sevmesek katılmasak bile..
2-en kötü islam alimi bin cahile eş değerdir..
3-katılmadığımız bir alimi fasit mufsit fitneci vs sıfatları yakışıksızdır..
4-ona gitmeyın okumayın bulaşıcıdır cüzzamdır bana parti sloğanı gibi geldi..
5-verdiğim örnekler konuyla alakası yoksa da,gerekli olduğu için ekledim...melek gibi görünür,şeytanları eleştirir ama geride bıraktıkları hasılat pek iç açıcı değildir...
6-hayatımda siyasete euzu çekmişimdir..
selam saygı alimlere..
selam hidayete tabi olanlara..
euzu art niyetlilere....

tayyar ates 18 Mart 2009 11:33

RE: Mustafa İSLÂMOĞLU'nun Gerekçeli Meal-Tefsir Kitabında Bir Âyetin İnkârı
 
mustafa islamoglunun 3 muhammed kitabini herkese siddet ile tavsiye ederim okuyun , gerekceli meal tefsiride ayet ayet okuyup isliyoruz birilerinin sozleri ile degil kendi kanaatleriniz ile fikir sahibi olun ALLAH bize uzerrinde dusunebilmemiz icin en buyuk akil nimetini vermistir HZ.MUHAMMED S.A.V EFENDIMIZ vefat edince HZ.EBUBEKIR her kimki peygambere tapiyorsa bilsin ki O vefat etmistir 3 MUHAMMED kitabini bu sozun isiginda okumanizi tavsiye ederim YARATILMISLZRIN EN MUKEMMELI PEYGAMBERIMIZDIR eski cahiliye toplumu surekli peygamber olarak melek bekliyordu ama dikkat edin peygamberimiz bircok hadisinde ben de sizin gibi bir insanim vurgusunu yapiyor , ayrica bir musluman kardesini bir ayet meali yorumlamasindan dolayi dinden cikaran kisiye itibar edilmesin diye bende burdan bir uyari yapiyorum cubbeli ahmet hoca bence seviyesini kaybettigi gibi daha da kendisini asagiya atiyor

nlqn 18 Mart 2009 12:04

RE: Mustafa İSLÂMOĞLU'nun Gerekçeli Meal-Tefsir Kitabında Bir Âyetin İnkârı
 
selamun aleykum kardeşim gerçekten sizi tebrik ederim mustafa islamoğlu hoca çağımızın yetiştirdiği ender alimlerden birisidir.
bende şidetle mustafa hocanın tüm eserlerinin okunması taraftarıyım ve tavsiye ederim.
sen hoşgeldin kalıplaşmış sabiteleri olan çok cemaatler vardır dolayısıyla islamı dar kalıplara sokan bu düşünce akılmlarına karşı mustafa islamoğlu hocamızın islami anlama ve açıklama sıtratejisi çağımız için müthiş bir değerdir biz müslümanlar olarak bu süreçte aklımızı doğru kullanarak gerçekten allah ın istediği bir şekilde ona ram etmeli ve kur'an ı yeniden keşfetmeliyiz.
kafaları kalıplaşmış ve at gözlüğü takanlar hala klişeleşmiş atgözlüğü ,ile yürüme mantığına devam ederken.
batı dünyası işte bu sözüm ona sabeite sahiolerini vahdetin karşısına en büyük bir engel olarak çıkarmaktadır.
ve ayrıca ayrıca nur yüzlü kardeşinde nekadar büyük sabitelere sahip olduğunu görmekteyim gerçekten hala birileri doğru okumayı öğrenememiş
lütfen arkadaşlar siz onunkadar kitap üzerinde düşünüp tefekür etinizmi yada sizler kaç tane kitap okudunuz hiçi kimse islamoğlu hakında ileri geri konuşma hakına sahip değil ve herkes hadini bilsin

nlqn 18 Mart 2009 12:16

RE: Mustafa İSLÂMOĞLU'nun Gerekçeli Meal-Tefsir Kitabında Bir Âyetin İnkârı
 
vay vay kardeşim sende ne cevherler var lütfen arkadaşlar haddinizi bilin ve islamoğlu hakkında terbiyesizlik yapmayın ve git bana şu soruya cevap bulda gel vahiy insanı inşa eden illahi bir projemi cevabın evetse git bana vahiy insanı nasıl inşa eder ama bu cevabı islamoğluun kitaplarından değil kendi kaynaklarından bul getir bir zahmet

Emekdar Üye 18 Mart 2009 12:50

RE: Mustafa İSLÂMOĞLU'nun Gerekçeli Meal-Tefsir Kitabında Bir Âyetin İnkârı
 
Kardeşlerim biliyorsunuz karar aldık bu tür konular hakkında lütfen ortamı gerecek konuları siteye taşımamaya çalışalım.Zaman kaybından başka bir işe yaramıyor Vesselam


SAAT: 14:08

vBulletin® Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.

User Alert System provided by Advanced User Tagging v3.2.6 (Lite) - vBulletin Mods & Addons Copyright © 2024 DragonByte Technologies Ltd.


1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306