![]() |
36. Haftanın Konusu ''Mealcilik ideolojisi'' Bu Haftaki Konumuz Mealcilik ve Etkileri... 1:Kur'an'ı yalnız Meal ile anlıyabilirmiyiz ? 2:Kur'an Mealcilik akımı ne zaman ve ne amaçla başlamıştır ? 3:Kur'an Ayetleri Arapça dışında herhangi bir dile çevrilirken tam anlamını verirmi ? 4:Kur'an=Sünnet et ile kemik iken nasıl bu kadar ayrıştırıldı.? 5:Kur'an'ı Nasıl Okumalı ve Anlamaya Çalışmalıyız ? 6:Kur'an Tarihselcilik, Modernizim ve Evrensellik Nedir ? Bu ve benzeri başlıklar altında Bir veya İki Hafta boyuncu tüm detayları ile sırası ile Cevaplamaya çalışacağımız Konu üzerinde tüm kardeşlerimizin katılımını bekleriz Lütfen Kopyala yapıştır olmasın okuyup anladıklarımız ve araştırmalardan edindiğimiz bilgiler ile katılım yapmaya çalışalım: |
ikinci bir dil hakkında azda olsa bilgisi olan biri bilir ki bir cümlenin dahi tam manasını kapsayacak biçimde bir tercüme gerçekleşemez. mealin kelime anlamının derinine inersek meal manayı tam ifade etmeyen ama çok yakın olan demektir. kurancılık akımı ile ilgili detay için mustafa islamoğlunun İman adlı kitabını öneririm. orada bunun detaylı açıklaması var. bu akım ilk olarak ingiliz işgalinde bulunan hindistanda zuhur etmiştir. ingiliz menşeili vahhabilik gibi.. konu güzel yorumlar yapılsın devam ederiz. |
Alıntı:
Kur'an'ı sadece meal ile anlaşılabilecek ayetleri de vardır ama o ayetleri doğru bir şekilde anlamak için sadece meal de yeterli olmayabilir.Sebebi nuzul,siyer,tarih gibi ilimler de bu konuda yardımcı kaynaklardır. Kur'an'ın mealini arapça bilmeyenlerin mutlak olarak sık sık okumaları gerekir.Ama bunu ahkam kesmek noktasına getirmenin bir takım olumsuz sonuçlar getireceği pratik olarak görünmektedir.Mealler bir çeşit yorumdur,Kur'anı tercüme edenin kendi anladığını kendi diliyle insanlara aktarmasıdır.Zaten Kur'an Meali ifadesi kullanılır ama Kur'an Tercemesi ifadesi pek kullanılmaz. Çünkü bir dilin hele de bu dil arapça ise,diğer bir dile motomot tercümesi çok zor,hatta imkansızdır denilebilir. 2:Kur'an Mealcilik akımı ne zaman ve ne amaçla başlamıştır ? Türkiye'de mealcilik akımı 1980 li yıllarda başlamıştır.Başlangıç noktalarının Kur'an'ı anlamak gerektiği ana fikrinden çıkmıştır.İyi niyetli bir hareket olarak ortaya çıkan akımlar zamanla yapılan hatalarla kötü/olumsuz bir zemine kaydıkları tarihi bir gerçektir.Kur'an'a dönüş amacıyla ortaya çıkan bir hareket,tarihi verileri,hadisi,sünneti tamamen dışlayan bir hareket dönüşmüştür.Türkiye de rahmetli Ercüment Özkan'ın bir ara bu akımın öncülerinden sayılmasına rağmen,mealcilerin uç noktalara doğru kaydığını gördükten sonra Mealcilere eleştiri anlamında yazılar yazıp,islamın önünde bir engel olarak kabul ettiğini yazmıştır. 2000 li yıllarda mealcilik de aşılarak haniflik aşamasına geldi ki bu mealcilliğe rahmet okutur hale getirdi:) Diğer sorulara daha sonra inş. |
Kur'an Meal ile anlaşılma mevzuu: Fecr abimizinde belirttiği gibi, Ercüment Özkan'ın 80 li yıllarda İyi niyetli olara Müslümanların Dinlerini asli Kaynağından öğrenmeleri amaçlı bir proje idi. Yıllar sonra kendi dilinden bu akımın farklı noktalara kaydığını belirtmiştir. Kur'anın anlaşılabilmesi için elbette her müslümanın okuması faydalanması adına meallerden yararlanılmalı ve Hayatı boyunca hiç olmasa bir kere meali bitirmeli. Yalnız Kur'an meal ile tam anlamı ile anlaşılacak bir kelam değildir. Kur'anı anlama yöntemleri arasında 1400 yıllık süreç içerisinde uygulanan yöntem Siyak-Sibak Nüzul-Tarih süreci Belağat-Sarf ve Nahiv gibi ilimler ile bakılarak yaşanan asra uygun anlamaya çalışılmalı . Kur'anın her asra hitabındaki mucize göz önünde bulundurmalı . Mealcilik adı altında oluşan HANİF akım işi daha ileri boyuta götürerek Peygamber Nüzul Siyak Sibak Alimlerin emeklerini görmezden gelerek kendi kendilerine Kur'an ayetlerinden anlamlar çıkarmaya başlamıştırlar. 1400 yıllık süreç içerisinde Hiç bir İslam otoritesinin reddetmediği Yaşanarak günümüze kadar gelmiş olan Mütevatir uygulamaları eğip-bükme yolu ile kendi anlayışlarına uydurmaya başlamışlardır. Sünneti-Hadisi Alimleri bir köşeye koyup biz Kur'anı anlarız başka bir şeye ihtiyaç yok diyecek kadar ileri giden Mealcilik (Haniflik) akımı Kur'anın emrettiği Orta Yolu tutturamadıkları için bir çok yanlışa düştükleri kendi anlayışlarını doğru olarak aktarmaya ve bir çok Müslümanın kafasını bulandırmaya başlamışlardır. Allah Islah etsin Girmiş oldukları yanlış anlayışlardan Hakka yönelmelerine yardım etsin diyorum... |
3:Kur'an Ayetleri Arapça dışında herhangi bir dile çevrilirken tam anlamını verirmi ? Onu, düşünüp kavrayabilmeniz için Arapça bir hitabe yaptık. (Zuhruf-3) Onların «Bu Kur'an'ı, Muhammed'e biri öğretiyor» dediklerini kesinlikle biliyoruz. Bu asılsız yakıştırmayı ileri sürerken kastettikleri kişinin dili yabancıdır, Arapça değildir; oysa Kur'an'ın dili fasih bir Arapça'dır. (Nahl-103) (ve çevrendekileri) apaçık Arap diliyle (uyarasın). (Şuara-195) Kur'anın dili fasih (dilin bütün kaidelerine uyularak doğru, güzel ve açık şekilde konuşup yazılması, ifadenin anlam ve ahenk bakımından kusursuz olması)..arapçadır bu nedenle diğer dillere yapılan tercümeler tam anlamı ile Kur'an kelamı olarak kabul edilmemektedir.Hangi dile çevrilirse çevrilsim aslının aynısı değildir.Allah tarafından hem lafız hem de mana olarak indirilmiştir.Her iki yöndede benzersiz bir mucizedir,Allah herr elçiyi kendi toplumunun dili ile göndermesi onun değişmez yasalarındandır.Çünkü farklı bir dilde gönderilmesi Elçiye düşman olanların bu yabancı bir dildir itirazına neden olacaktı. Eğer bu (ilahi kelamın) Arapça dışında bir dilde (indirilmiş) bir hitabe olmasını dileseydik, onlar, (şimdi onu reddedenler,) bu defa, "Neden onun mesajları anlaşılır bir şekilde ifade edilmemiş? Hayret! Arapça dışında bir dil(de indirilmiş bir mesaj bu) ve (tebliğ eden de) bir Arap (elçi)?" diyeceklerdi. De ki: "Bu (ilahi kelam,) iman edenler için bir rehber ve bir şifa kaynağıdır; ona inanmayanlara gelince, onların kulaklarında bir sağırlık var ve bundan dolayı (Kuran) onlara kapalı, anlaşılmaz gelir. Onlar çok uzaklardan seslenilen (insanlar gibi)ler." (Fussilet-44) İnsanlar tarafından anlaşılabilsin diye Mubin (apaçık) Anlamak,hidayete ermek isteyen Muttakiler için kolaylaştırılmıştır Müyesser'dir. Bölüm bölüm açıklanmıştır. Mufassal'dır Mesajlar çok yönlü olarak dile getirilmiştir. Musarraf'tır. |
Alıntı:
3:Kur'an Ayetleri Arapça dışında herhangi bir dile çevrilirken tam anlamını verirmi ? Allah'ın vahyi olan ve arapça olarak nazil olan Kur'an'ı bırakıp,İngilizce/Fransızca/Almanca vs bir dilden Türkçe'ye bile motomot bir terceme yapılması zordur.Yabancı dilden tercüme yapılan yapılan kitaplara bakın,farklı farklı tercümeler var.Ali Şeriati veya Seyyid Kutub'un kitaplarının farklı yayınevlerinden ve farklı çevirilerle yazılan kitaplara bakmak yeterlidir. Yani Kur'an çevrilirken "tam anlam" verilmesi imkansızdır.Ancak yakın anlamlar verilebilir.Bu yüzden Kur'an'ı tercüme edenler "Kur'an Meali" kelimesini özellikle kullanırlar.Meal,te'vil kökünden gelir ve yoruma dayanmayı ifade eder. 4:Kur'an=Sünnet et ile kemik iken nasıl bu kadar ayrıştırıldı.? Kur'an'ı anlamaya çalışırken onun pratiğine göz önünde bulundurulması gerekir.Hz.Peygamber a.s Hz.Aişe'nin ifadesiyle yaşayan Kur'an'dı yani onun hayatını Kur'an şekillendiriyordu.Kur'an ve sünnet bütünlüğü zamanla ayrıştırıldı ki bunu tek bir nedene bağlamak zordur.Bunun çok boyutlu sebebleri vardır: 1-Siyasi karışıklıklar 2-Ameli farklılıklar 3-İlimlerin münhasırlaşması,aradaki kuvvetli bağların irtibatın zayıflatılması ya da kesilmesi 4-Kur'an'la bağlarının kopması ya da insanların sküler bir yaşantı yaşamaları 5-Tepki -anti tepki mekanizmasını işletilmesi.(bir kısım Kur'an'ı kaale almayıp,insanların sözlerini kutsal kabul ederken,buna tepki olarak da Kur'an'dan başka hiç kaynağı kabul etmemişlerdir.) 5:Kur'an'ı Nasıl Okumalı ve Anlamaya Çalışmalıyız ? Bu konuda daha önce bir şey söylemiştik herhalde.Özetleyecek olursak: -Kur'an çalışmalarında farklı farklı yöntemler vardır.Bu yöntemlerin kendilerine göre (+)ları ve (-) leri vardır.Sanıyorum bu konuda Murat Kayacan'ın bu (+) ve (-) lerle ilgili bir faydalı bir yazısı vardı.O yazıda Kur'an okuma/çalışma metodlarından bahsediyordu. A-Analitik Okuma B-İcmali Okuma C-Karşılaştırmalı Okuma D-Konulu Okuma E-Nüzul Sıralı Okuma F-Kelime Çözümlemesi Yaparak Okuma Bu tür okumaların kendine göre avantajları ve dezavantajları vardır.Tek bir okumadan daha çok bu okumaların olumlu yönlerini ele alarak okumak gerekir diye düşünüyor.Bir de çalışmayı yaparken teorik mi yoksa pratik mi bir konuyu araştırdığın/yaptığın da önemlidir.Çünkü yapacağın Kur'an çalışmasının şekline göre faydalanma şekli de değişkenlik gösterebilir |
teşekkürler çok güzel bir konu sorularda çok güzel. bu paylaşım benim için çok verimli olacak gibi gözüküyor. selam ve dua ile... |
4:Kur'an=Sünnet et ile kemik iken nasıl bu kadar ayrıştırıldı ? De ki (ey Peygamber): "Eğer Allah'ı seviyorsanız bana tabi olun ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı affetsin; zira Allah çok affedicidir, rahmet kaynağıdır." (A’li İmran-31) İlahi kelam ile Allah Resulü arasındaki bağ etle kemik gibidir. İkisi birbirinden koparıldı mı anlamsızlaşır. İkisi bir biri ile ele alınmalıdır, sözde evrenselci okuma tarzı bu bağı kopararak tefrit boyutunda hatalara düşmüştür. Nüzul ortamını kabullenmeyerek, Allah resulünün örnekliğini anlamak için Hıristiyanların aşırı yüceltme tanrılaştırma ile düştükleri hataları bilmeli, Yahudileşenlerin peygamberlerine en zalimce davranışlarını ve öldürmelerinin tanıklığı ile her ikisinden öte orta dengeli ümmet görevini bilerek yaklaşmalıyız. Ne hadisçilerin sürekli konuşan bir peygamber anlayışı ile. Ne Fıkıhçıların peygamberin her davranışından bir hüküm çıkarma Allah Resulünün maksadına bakmaksızın o söylem ve tavırdan ne çıkarabilirim anlayışı ile. Nede tasavvuf erbabının mistik peygamber anlayışı melekleştirerek hayattan çıkarma anlayışı ile. Bu üç anlayışı Kur’an ile ele alarak. Bizler Kur’an=Sünnet’i birbirinden ayırmadan, Allah resulünün hayatı boyunca her daim ilahi denetimin olduğunu bilerek, Allah resulüne itaatin farz olduğu Kuran’ı ilk önce hayatına aktaran tebliğ eden açıklayan ümmet olarak onu takip etmenin idrakinde olarak bakmak lazım. Resulsüz bir Kur’an anlayışı nasıl sakat ise Kur’ansız bir sünnet anlayışıda o derece sakattır. Sünnet Kur’anın canlı örneğinin hayata aktarılmış şeklidir. Resulullah’a tabi olmamızı emreden birçok ayet vardır. Resullullah Allah’ın Kulu’dur ama seçilmiş bir kuludur. Çünkü Allah’ın elçisidir. |
meal ile öğrenmek mazur görülebilir.ama meail ile kuran araştırmalarında söz hakkı elde etmeye çalışmak röntgenciliktir. kuran ciddi ilimdir.ilimden öte saygın bir alandır,sorumluluk isteyen,her kafasına esenin "bende varım" diyemiyeceği bir bölge.. yalnış anlaşılmasın; kuranla ilgilenmeyın,araştırmayın,ilişmeyın demiyorum ki doğru da olamaz.kuran anlaşılırdır,açıktır her tabakadaki insana "kişi kapasitesine göre" hitap etmektedir. Ama; kuran ehli olmayanlar,ilimde mesafe almıyanlar,kuran ilimlerine yabancı olanlar,"kuranı eline alıp hüküm çıkaramaz" bu girişimleri küfürdür. meailcilik haniflerde meşhur bir malzeme. "arapça,fıkıh,kelam,siyer,tarih,esbab,psikoloji,so syoloji,dinler tarihi" gbi ilimler,kurana giriş için çok önemlidir. örneğin ; abbese wetewela tebbet yeda huwel ebter gibi muhatap alan ayetler,esbab,tarih ve indiği sosyolojik olay bilinmezse anlaşılamaz. hanifler, namı diğer mealciler, namı diğer google alimleri,bu ilimleri kaale almaz.hadislere bakışı zaten belli.İslamın peygamber ayağı kırık.hadis ayağı şüpheli,ilim ayağı fukara... -"kardeşim bu böyle olmaz,meal ile hüküm olmaz,meal ile ben kurandan böyle anlıyorum diyemezsin,bu küfürdür." dediğinde... hey orda dur! sen kimsin ki kurana ulaşmamızı engelliyorsun?! ithamıyla karşılaşıyorsun. aslında konu şu örneğe benzer; tıp öğrencisinin ameliyata girmek için ısrar etmesine, -ey talebe bu kolay değildir,hayat söz konusu,orası demene tahtası değildir,pişmen lazım,öğrenmen lazım. talebenin cevabı: -sizden neyim eksik,kendime becerime aklıma güvenirim! ....... işte bu talebe,ömrünü ilimle,ibadetle,tefekürle,dünyadan çekilmekle,inzivayla geçirmiş alimlerin eserlerini hor görmekte.. işte bu talebe ukalalık zirvesine adım adım çıkarken,Bu dinin peygamberini bile devre dışı bırakacak kadar körleşir... konu çok geniş.bu konunun devam etmesini ,ilim anlamında kemale erdirilmesini sabırla bekleriz,arada katılırız inşaallah.. |
5:Kur'an'ı Nasıl Okumalı ve Anlamaya Çalışmalıyız ? İlahi kaynak kendisinin nasıl okunması gerektiği hususunda en ince detayına kadar örnekler sunmuştur.. Kur'an, Mevdudi’nin ifadesiyle “yeryüzünde kendi türünde tek kitaptır” dolayısıyla kendine özgü bir yöntemle okunmalıdır. “Bilge Kral” Aliya Izzetbegoviç'in dediği gibi, “Kur'an, edebiyat değil hayattır” dolayısıyla sürekli değişen hayatın içinde(n) okunmalıdır. Dehlevinin tesbit ettiği gibi, Kur'an Rabbimizden bize gönderilen “mektuplar mecmuasıdır” dolayısıyla o, canlı ve dinamik bir gözle okunmalıdır. Kur'anın ilk inen ayeti Yaradan Rabbinin ile oku Bu okuma normal bir okumadan ziyade Kainat kitabını okumak En güzel şekilde yaratılmış olan İnsanı okumak İnsi ve Cinni Şeytanlardan Rabbe şığınarak okumak,Kur'anın manasını,hükümlerini sindire sindire okumak,dosdoğru düzenli olarak okumak,dura dura anlamını kavrayarak okumak,Kur'an'ı sadece sevap kazanmak, manevi bir haz duymak, ölülerin ruhuna bağışlamak için değil yaşayan ölülerin diriltilmesi için okumak,Kur'anı kendi bütünlüğü içerisinde düşünerek anlamını idrak ederek okumak,Kur'anı ders kitabı yaparak istişare ederek birlikte düşünerek okumak. Kuran, Allah Sözü'dür, Kelamı'dır,Yaradan Rabbimizin bizlere ilahi buyruğudur, İlahi buyruğunun açıklaması insan mantığına bırakılmadan yine ilahi kaynka tarafından çeşitli örnekler ile açıklanmıştır. İmdi, Kuran okuyacağın zaman, hemen o kovulmuş şeytana karşı Allah'a sığın. (Nahl/98) Kendilerine verdiğimiz kitabı gereğince okuyanlar var ya, işte onlar ona inananlardır. Onu inkâr edenler ise hüsrana uğrayanlardır. (Bakara/121) Ey örtülere bürünen (insan)! Gece biraz ilerleyince (namaz için) kalk;gece yarısı -biraz önce ya da sonra- (kalk) ve ağır ağır, duyarak Kur'an oku. Biz sana (sorumluluğu) ağır bir mesaj tevdi edeceğiz; (ve) gerçek şu ki, gece vakti zihin daha zinde ve güçlü olur ve okuma daha da berraklaşır, (Müzemmil.1/2/3/4/5 ) (Ey Muhammed!) Sana indirdiğimiz bu kutsal ilahi kelam(da her şeyi açıkladık ki) insanlar onun mesajı üzerinde iyice düşünsünler ve akıl iz'an sahipleri ondan ders alsınlar. (Sad/29) Daha bir çok ayeti kerimede Düşünerek anlayarak hayata yansıtarak Kur'anın gör dediği yerden bakarak okumalı anlamalı/anlatmalıyız Rabbimiz bizleri Kur'an ehlinden eylesin Ayaklarımızı hakk olan yolda sabit kılsın.... |
Bu yazılardan şu sonuç çıkıyor. 1. Allah kur'anı Araplara anlayacağı dilden göndermiş ama tüm aleme, tüm cihana, tüm kainatın diline çevrilemeyeceği, çevrildiğinde eksikler oluşacağı bir rehber, bir gönül gözü, bir güneş göndermiş. 2. Kur'anı anlayıp müslüman olabilmeleri için, Arap olmayan, Rabbin diğer kullarını mutlaka Arapça öğrenmeye muhtaç etmiş. 3. Arapça öğrenemeyecek yada öğrenmek istemeyenleride, Arapların söylediklerine muhtaç bırakmış. Madem yanlız Arap olanlar kur'anın ne söylediğini anlayabiliyor ve yanlız Arapça bilen onu bir başkasına anlatabiliyor, acaba kendimize hiç sordukmu, o anladığını BİR BAŞKA DİLDE NEDEN YAZAMIYOR? ACABA KUTSALLIK ARAPÇANIN DİLİNDEMİ, YOKSA RABBİN SÖZLERİNDE, ANLATMAK İSTEDİĞİ MANASINDAMI? 4. Şimdi soralım kendimize Allah diğer kitapları neden Arapça göndermemiştir? Allah Araplara anlayasınız diye size arapça gönderdim demesinin hiç önemi yokmu? Allah kaldırmayacağınız bir yük asla size yüklemem dediği halde, Arapça bilmeyen bir insanı kur'anı kendi dili ile okumasına imkan vermeyen, başka bir dile çevrildiğinde tam anlaşılmayan, bir kitap gönderirmi? İşin daha da ilginci, Allah kendi dillerine çevrilmesi mümkün olmayan bir kitap gönderirde, DAHA SONRA HESAP SORARMI BU KİTAPTAN? Bu soruların cevabını herkez kendi nefsine vermelidir. Kendisine vereceği cevabı, hiç bir etki altında kalmadan aklı ve mantığı ile verdiğinde doğru sonucu mutlaka bulacaktır. Çünkü rabbimin adaletinden asla sual olunmaz. Onun adaletinden asla kuşku duyulmaz, çünkü aklın ve mantığın adaleti RABBİN ADALETİDİR. SAYGILARIMLA Haluk GÜMÜŞTABAK |
sayın gümüştabak, sanırım ya yazdıklarımı okumadınız,yada okudunuzda anlamadınız veya en vahimi anlamak istemediniz. ne demiştim ; yalnış anlaşılmasın; kuranla ilgilenmeyın,araştırmayın,ilişmeyın demiyorum ki doğru da olamaz.kuran anlaşılırdır,açıktır her tabakadaki insana "kişi kapasitesine göre" hitap etmektedir. Ama; kuran ehli olmayanlar,ilimde mesafe almıyanlar,kuran ilimlerine yabancı olanlar,"kuranı eline alıp hüküm çıkaramaz" bu girişimleri küfürdür. neymiş HÜKÜM ÇIKARAMAZ.BU BÖYLEDİR BEN BÖYEL ANLADIM DİYEMEZ. NE DEMİŞİM ; meal ile öğrenmek mazur görülebilir.ama meail ile kuran araştırmalarında söz hakkı elde etmeye çalışmak röntgenciliktir. kuran ciddi ilimdir.ilimden öte saygın bir alandır,sorumluluk isteyen,her kafasına esenin "bende varım" diyemiyeceği bir bölge.. allah gücümüzün yetmiyeceği işi yüklemez.buna amenna sadakna. hangimizin kuran ilimlerini öğrenmeye gücü yetmez ki. doktor olacaksanız tıp dilinden başka şansınız var mı ? hayvan ehlileştirecekseniz,hayvanların huyunu soyunu cinsini dilini öğrenmeden yapma şansınız var mı? ilkokul öğrencisini öss sınavına tabii tutmanız hem öss ye hem öğrenciye zülümdür. tekrar ediyorum; 1-her ilim dalında ilerlemek,uzmanlaşmak,tutarlı olmak için ,o ilim dalının gereksinimlerini elde etmeniz,emek vermeniz gerekmektedir. 2-sünetullahta "armut piş ağzıma düş" yoktur.kimse anasının karnında alim doğmadı.her ilim dalı emekle çalışma ile çaba ile enerji ile elde edersiniz. 3-ilimlerin içinde en muteber,en saygın,en hassas alan,"Kuran ilimleridir".eline ebced alan fetva vermeye başlaması,hem kurana hem imana hemde kişinin dünya ahiretine zülümdür. 4-arapça kutsal değildir.ama kuran ilimlerinin kaynağı arapçadır.muhatabımız arapçadır.bu dalda söz hakkı,bu dalın gereksinimlerini bilmek zorundasınız.dikkat edin öğrenmek için demiyorum,uzmanlaşmak ve söz hakkı elde etmek için gereklidir diyorum. 5-akıl ölçü olamaz.ben böyle anladım derseniz,bende böyle anladım dersem,ikimizden biri aklı sorunlu olması gerekir.demekki akıl ölçü olamaz.vahy+sahih tatbikat+akıl+alanının uzmanları = evrensel aklı meydana getirir. saygılar... |
Sayın Abdulmelik ben size diye bir cevap vermemiştim, hatta yazdıklarınızın tamamını da okumamıştım. Tüm cevaplara kısa bir göz gezdirmenin sonucunda yazmıştım. Fakat verdiğiniz cevap içinde çok kısa düşüncemi söylemek isterim. Önce şunu söylemeliyim ki ilim tahsili yapmak kur’an dan hüküm çıkarmak değildir. Zaten Allah hükmünü çok açık verdiğini söylüyorr. İlim tahsil etmek kur’anın felsefesini anlamak, onun özünde insanlığa vermek istediklerini yaşamımıza enjekte etmektir, ayetler arsında bağlantı kurup derine inmektir. Açık hüküm dışında her önüne gelen söz söylemesi zaten insanı dinden çıkarır, kur’an da ve dinde çelişkiler yaratır. Allah bir ayetinde şefaat tümden bana aittir diyorsa, bir baka ayetinde veliler şefaatçiler edinin demez. Bunu söylemekte kur’andan hüküm çıkarmak değil, kur’anda çelişki yaratır. Bizler kur’anı eğer ilk müracaat makamı yaparsak bizi kandırmak ve aldat mak isteyenlerin işini zorlaştırmış oluruz. Allah da bu yolu öneriyor zaten bizlere. Yoksa her insan her şeyi anlar demek zaten aklın ve mantığın ürünü olamaz. Şu sözünüzü ben tekrar düşünmenizi öneririm. (kuran ciddi ilimdir.ilimden öte saygın bir alandır,sorumluluk isteyen,her kafasına esenin "bende varım" diyemiyeceği bir bölge…) Bunu kabul eden bir Müslüman kur’an çalışmasını bırakır, bu işi birilerine havale ederse, DİNDE RUHBAN SINIFI YARATMIŞ OLUR. Şuanda olduğu gibi. Bizler dinde ruhban sını yoktur deriz, ama gel gelelim yaşantımızda hüküm verecek şeyhler, ulemalar cemaat liderleri ararız. Onların sözleri haşa kur’anın önüne bile geçer, çünkü toplum bunun farkında bile değildir. Bunu kabul eden bir insan, kur’anı anlamaktan korkar ona yaklaşmaktanda korkar, ya yanlış anlarsam korkusu dinde insanı birisine bağlanmayı sağlar ki buda Rabbin kabul etmediği bir olaydır. Boşuna din ve iman adına sakın velilerin ardına düşmeyin demiyor Allah. Ben müslümanım diyen kur’anı anlamaya çalışmakla mükelleftir. Allah ayetlerin sonunda dikkat edin bizleri düşünmeye anlamaya davet ediyor. Eğer anlamayacağımız bir şey olsa böylemi söyler. Elbette her şeyde olduğu gibi insan insana muhtaçtır. Birimizin anladığını diğer tam anlamaya bilir. Birbirimizden yararlanmalıyız bu çok farklı bir konu. [COLOR="blue"]Kur’an ayetlerini dikkat edin Allah ikiye ayırmış ve muhkem ayetleri dinin temeli olan ayetleri her aklı başında olan insanın anlayacağını söyler, çünkü onu yemin olsun ki kolaylaştırdım anlayasınız diyede özellikle söyler. Peki müteşabih ayetler için ne der, işte burası önemli. Bu ayetlerin anlamınıda bir ben bilirim birde ilim tahsil edenler bilir diye açıklar. Dikkat edin bu ayetler dinin anası olan hüküm veren ayetler değildir rabbin bu sözlerinden çok şeyler anlamalıyız.[/COLOR] Gelelim verdiğiniz tıp doktoru örneğine. Çok doğru bir örnek. Doktor olmak isteyen tıp kitaplarını çok iyi öğrenecektir. Her insan doktor olamayacağına göre herkes bu işi de becere yemeyecek anlamını da taşır diyebiliriz. Yada her insanın gönlünde doktor olmak yatmaz. Ama iyi bir müslüman olmak yatar. Peki iyi bir Müslüman olmak için ne yapmak gerekir, Kur’anın ipine sarılmak gerekir, tabi bunu söyleyen Rabbim ben değilim. Bu durumda Allah sarılmamızı istediği kitabın eğitimini alamayacak isek neden ona sarılın desin? Neden diğer ilimleri tahsil etmek gibi zor bir kitap gönderip de, daha sonra bizden iyi bir insan olmamızı istesin? Hem velilerin ardına düşmeyin diyerek bizleri kur’ana sarılmamızı isteyecek, bir yandan da yemin billah kur’anı sizler için kolaylaştırdım diyecek Rabbim, daha sonrada muhkem ayetler bazında, dinin temeli olan ayetleri zor anlaşılır, herkezin anlayamayacağı ayetler olarak gönderecek, doğrusu bunu kabul etmeyi Rabbim e saygısızlık addederim şahsım adıma. Yine aşağıdaki sözleri kabul edemem. (arapça kutsal değildir.ama kuran ilimlerinin kaynağı arapçadır.muhatabımız arapçadır.bu dalda söz hakkı,bu dalın gereksinimlerini bilmek zorundasınız.dikkat edin öğrenmek için demiyorum,uzmanlaşmak ve söz hakkı elde etmek için gereklidir diyorum.) Değerli arkadaşım Rabbin gönderdiği ilim, daha öncede bugün kur’anda olan bir çok bilgiler başka kutsal kitaplarda değişik dillerle gelmişti. Örneğin günümüzde üniversitelerde okutulan tıp ilmi yada diğer birçok ilmin kaynağı başka ülkelerin kitaplarından öğreniliyor. Hiç kimse o dili öğrenmediğimiz taktirde bu ilmi öğrenemeyiz demiyor. Kendi dillerine çevrilmiş kitapları okuyarak doktor oluyor, mühendis oluyor. Peki bizler neden Rabbin yemin ederek kolaylaştırdığı kitabını kendi dilimize çevirip, onun rehberliğinden ve güneşinden faydalanamıyoruz? Beşerin kitabı her dile çevrilip tüm insanlığa fayda sağlıyor ilim veriyor ama biz Yüce Rabbin kitabı için, o her dile çevrilemez diyerek toplumla ilgisini kesiyoruz. Nasıl olurda tüm aleme gönderilen kitap her dile çevrilemez, bunu lütfen iyi düşünelim. Öğrenmek için başka, uzmanlaşmak için başka bir dilin gerektiğini söylemenize katılmıyorum. Bu rabbin katından geliyorsa kulları için en büyük kolaylığı yapmıştır yaratan. Ben bir konuyu bir kitaptan öğreniyorsam, onun detayına da girebileceğim anlamındadır. Öğrenen detayına da düşünme ve mantıkla araştırmayla girecektir. Aklın ölçü olmadığını söylemenize de katılamam, çünkü Allah aklı öne plana çıkarıyor ve bizleri akılla, düşünmeye davet ediyor. Demekki ölçü AKILMIŞ. İslam akıl ve mantık dinidir. Akla uymayan hiçbir şeyi de emretmemiştir. Saygılarımla Halukgta |
Alemsin gümüştabak :) sizle hangi dilde konuşalım ki anlaşalım diye düşünmeye başladım.tarafsız ziyaretçiler hakemimiz olsun ne diyeyım. ben kuran tercüme edilemez,başka dile çevrilemez diye bir şey söyledim mi ? ben insanlar kurana yaklaşmasın,ruhban sınıfı olsun,kuran tahsil etmesin dedim mi ? ben akıl geçersizdir dedim mi? evrensel akıl diyorum,şaşamaz akıl diyorum,ittifak akıl diyorum.ikimizde akıllıyız,ikimizde kuran talebesiyiz.siz ile ben neden farklı aklediyoruz sizce ? ölçütümüz sizin mi bizim mi? başkasının mı ? hangi akıl? Allahın ;"bu dini kolaylaştırdım,kuranın anlaşılmasını kolaylaştırdım "derken,"kolaylaştırmayı nasıl anlıyorsunuz bilmiyorum." birazcık akıl,çalışma,samimiyet ihlas ile yaklaşırsanız,bilmiyorsanız ilim ehline sorarsanız çözülmüyecek mesele kalmaz demiyormu.ilim ehline sormak veli edinmekmidir.?hem siz veli edinmeyı nasıl algılıyorsunuz acaba? ben şimdi imam gazalinin,bediüzzamanın,seyıd kutubun,mustafa islamoğlunun vs ilimlerinden,tercübelerinden faydalanırsam,bilmediğim emin olmadığım konularda onlara muracaat edersem "veli mi edinmiş olurum"?. veli mevladan gelmektedir haluk bey.benden başkasını veli edinmeyın derken rab anlamında,mevla anlamında şirk yapmayın der. saydığım ve saymadığım tüm islam alimleri üstadımdır dersem sizce sorun mu var ? leheb süresini anlamaya çalışırken,acaba diğer alimler ne düşünmüşler bu konuda? diye araştırmak hepsinin düşüncelerini tetkik etmek "veli edinmek midir ?" o zaman sizin tabirinizle,tercümede direk kuran değildir ki doğrudur.başkasının çalışmasıdır.başkasının mealini okuyarak kuran budur demek ne kadar doğrus sizce ? bakın tercümenin ne kadar mahzurlu olduğunu diyeyım sana örneklerle; arapça dili dünyanın en gelişmiş,en zengin dilidir.öyleki bazı kelimelerinin karşılığı hiç bir dilde tam olarak verilemiyor. mekruh,mufsit,mubah,vacib,caiz..karşılık bulamayan,tıkanan müfesirlerin çoğu aynı kelimeyı kullanmak zorunda kalmışlardır. "Allahu ekber" kelimesinin karşılığı yoktur hiç bir dilde.Allahı nasıl tercüme edeceksiniz."tengri mi,tanrımı,yezdan mı,rab mı" hangisi.."ekber" karşılığı ne.büyük mü,çok büyükmü,mubalağalı büyük mü,iri mi" nasıl tercüme edecekseniz. Allah büyüktür derseniz bu doğru olamaz.o zaman arapçada "Allahu kebir" "Allahu azam" geçmesi lazım ki sizin tercümeniz geçerli olsun. kandırmıyalım kendimizi.. kaldı ki her arap kuranı anlıyor diye bir kaide olamaz.arapça başkadır,kuran arapçası başkadır.kuran arapçasını bilen biri,bir arapla rahatlıkla konuşabilir anlaşabilir mi sanıyorsunuz ? şefaat Allahın izni ile olur demek başkadır,şefaat yoktur demek bambaşkadır haluk bey. tıp ilminde verdiğim örnek işe yaramamış anlaşılan.. tekrar ısrarla diyorum ki,her ilim dalı kendi dili ile olur.evrensel dili ne ise odur.hiç bir tercüme ana dilin yerini tutmaz. nasıl ki , ezan bu dinin evrenselidir,hiç bir dilde karşılığı olmaz ve doğruda olmaz. zamanında ulutur ulutur ulumaları işe yaramayıp sırıttığı gibi... nasıl ki türkçe kuran namazda okunamaz,en kısa zamanda fatiha ezberlenmesi zorunlu ise... gözünü sevim azcık anla be Haluk bey... |
İslamı yaşamak ve anlamak adına, binayı inşa ederken temel kolanlardan birisini eğer farklı yaptıysak sanırım o kolana geldiğimizde farklı düşünce ve inancımız ortaya çıkıyor. Yoksa sizinle birçok konuda aynı düşündüğümü biliyorum, fakat iş o kolana gelince değişiyor. Elbette ana kolondan birisini hangimiz yanlış yapmış elbette onu yanlız Rabbim bilir. Cevabınızın en son kısmında şöyle yazmışsınız. ( nasıl ki türkçe kuran namazda okunamaz,en kısa zamanda fatiha ezberlenmesi zorunlu ise...) Kuran ayetlerinin namazda türkçe okunamayacağını kabul etmeniz zaten İslama çok farklı bakışımızı gösteriyor. Bizler İmamı Azamın takipçileri olduğumuzu söyleriz. Fakat bazı düşüncelerini her nedense almak istemeyiz. İmamı Azam daha o günler de karşı çıktıkları bu düşünceye açıklık getirip, kur'anın dışında bir dil ilede ibadet yapılabileceğini savunmuştur. Ama kimse bundan hiç söz etmez. Bizler kur'anın manasını, anlamını, anlatmak istediği konusunu bırakmış, okunuşundan dilin özelliğinden medet umar olmuşuz. Size bir örnek vermek istiyorum. Geçen gün arkadaşlarla sohber ederken önce kendilerine, Elhamı, gulhuvallah, nas ve felek sureslerinin türkçesinden okudum ve dedimki, siz bu ayetleri namazlarınızda okuyormusunuz? Hepside hayır ama çok güzel ayetlermiş dediler. Halbuki her zaman namazlarında okudukları ayetlerdi, fakat Rahmanın ne söylediğini anlamadan okudukları için, söylediklerinin farkında bile değiller. Sizce bu doğru bir ibadetmi? Sizce anlamını bilmeden Rahmanın huzuruna durup ondan yardım dilemek mi en doğrusu? Yoksa anlamını ve vermek istediği mana yı nakleden kendi dilimizden sözlerle Rabbin huzurunda ona yakarmamazın yanlışlığını nasıl açıklarız? Allah ın aynı anlamı içeren türkçe sözlerle ona yakarmamızı yanlış kalşılayacağını kim neye göre söyleyebilir? Değerli arkadaşım bakın eğer bu konuda farklı düşünüyorsak birçok konudada farklı düşünmemiz zaten normaldir. Hangimizin doğru düşündüğünü elbette yanlız Yüce Rabbim bilir. Bizlerin yaptığı gerçek doğruyu aramak olmalıdır. Kur'an tüm aleme, cihana inen bir rehberdir. kur'anda bir sözcüğün anlamının başka dilde olmadığını söylemek, bunu düşünmek, inanmak büyük bir tehlikedir bana göre. Bu durumda kur'anı anlamak için yanlız ve yanlız Arapça bilinmesi gerektiği çıkar ortaya. Yine bunu kabul ettiğimizde kur'an meallerinin tehlikeli olduğunu söylemiş oluruz. Hem Allahuekber sözü başka dile çevrilemez diyeceğiz, hemde bu kelimeyi Türkçe yazacağız, bu bence korkunç bir yola sürükler bizleri. Ayrıca kur'anı anlayarak okumaktan da uzaklaştırır. Bu durumda ilk müracaat makamını devreden çıkarırız. Bizlere dini öğrettiğini söyledikleri insanlarında sözlerinin doğruluğunu kontrol edemeyiz. Dinin içine sokulan hurafeleri ayıramayız. Buna inanmak kuR2anın tüm cihana hitap etmediğini söylemektir Allah korusun. Yoksa elbette bizlerin dini çok daha iyi anlayan kişilere ihtiyacımız vardır, her zamanda olacaktır. Allahu ekber örneğinize gelelim. Siz Allahu ekber sözünün karşılığı yoktur demişsiniz ve birçok örnek vermişsiniz. Size sormak istiyorum manası başka dilde bilinmeyen bir sözcük olurmu? Yada manası yanlız Arapça olan bir sözcük olduğunu nasıl söyleriz. Bu durumda kur'anın tüm aleme hitap etmediğini söylememiz gerekir ki buda kur'anın özüne uymaz. Allahuekber sözünden Araplar ne anlıyorsa, onun karşılığı bir başka dilde vardır, onun lafsı değişik olabilir önemli olan manasıdır, özüdür, anlatmak istediğidir. Eğer Kur'andan bir kelimenin manası yanlız Arapça anlaşılıyorsa diğer dilde yaşayan müslümanların anlaması mümkün değil anlamı çıkarki, bunu kabul etmem mümkün olamaz. Değerli arkadaşım benim söylediklerim ve inandıklarım, kur'andan Rabbin söylediklerinden anladıklarımdır. Allah yanlız Arapların anlayacağı bir kelimeyle tüm aleme rehber göndermez. Elbette siz gönderir diyorsanız size saygı duyarım. Dünyada hiç bir dil yok ki bir başka dile çevrilmesin. Bunu dil bilimciler söylüyor. Önemli olan çevrilen kelimenin manasıdır yani anlamı. Günümüzde İslam aleminin anlaşamadığı kouda burada yatıyor zaten ve işin içinden çıkamayanlar şu savunmayı yapıyor ve kenara çekiliyorlar. Arapça cennet lisanıdır, onun için kur'andan sevap kazanmak istiyorsanız Arapça okumanız gerekir diyorlar. Bu durumda Allah diğer kutsal kitapları neden Arapça yani cennet lisanıyla göndermedide toplumun anlayacağı dilden gönderdi diye düşünmemiz gerekmezmi? İşte bizleri yanlışa götüren noktada burada başlıyor zaten. ACABA BİZLER YANLIZ KUR'ANI OKUMAKLAMI SEVAP KAZANIRIZ, YOKSA OKUDUĞUMUZU ANLAYIP RABBİN NE EMRETTİĞİNİ BİLEREK, EMİRLERİNİ YERİNE GETİRDİĞİMİZDEMİ SEVAP KAZANIRIZ? Sanırım bu sorunun cevabı herşeyi çözecektir. SAYGILARIMLA Halukgta |
ben bir konuyu daraltmaya,anlaşılması için örneklemeye ve o konuya odaklamaya çalışırken,size konunun sahasını genişletip,yuvarlak cümlelerle geçiştiriyorsunuz. "Allahu ekber" türkçe karşılığı Allah büyüktür olarak tercüme edilmektedir. ama değil... Allah büyüktür kelimesinin karşılığı arapçada "Allahu kebir " olması lazım. ekber kebirin bir üstüdür haluk bey. Allah azametlidir,Allah büyüktür,Allah uludur gibi cümleler "Allahu ekber" kelimesinin karşılığı olamaz. geçmişte ezan türkçeye çevrildiğinde,"Allahu ekber" 'i "tanrı uludur" olarak tercüme etmişlerdi.oysaki ulu atatürk deniliyor.ulu hakan deniliyor vs..siz Allahın büyüklüğünü öyle bir kelimeyle dile getireceksiniz ki,hiç bir varlık için kullanılamasın. Allahın büyüklüğü hiç bir varlıkla kıyaslanamaz.Allah büyüklüğünü kendi kurduğu cümle ile bize açıklamıştır. ALLAHU EKBER! geçelim bunu.. türkçe ibadet konusunda sizinle asla anlaşamayız.imam azamın o görüşünede katılmıyorum.ve imam şafii mezhebiyle amel etmekteyım. siz türkçe ibadeti farklı alana çektiniz.dile getirdiğim sizin değindiğiniz alan değildir.elbette katılırım size bu konuda.okuduğumuzu bilmemiz ,ne söylediğimizi akletmemiz gerekir.papağan gibi sayıklayıp ibadet edenlere bende karşıyım.bilinçsiz şuursuz ibadet meyvesizdir zaten. ama bu düşüncemiz ,türkçe ibadet yapılabilir anlamına gelmemeli.ben kürdüm.okuduğum süreleri arapça okurum.ve dilim arapçasını beynim kürtçesini hallediyor haluk bey.. bunuda geçelim... kolon olayına gelince..zaten sizinle anlaşamadığımız ve açılımında koptuğumuz ana nokta bu.. ben diyorum ki o kolonlar; kuran : tartışılmaz, benzeri olmayan islam ana yasasıdır sahih sünnet: kurana götürürüz,kurana uyan her sünnet ana yasanın kanunlarıdır. icma: islam alimlerinin kuran ve sünnetle sabit ve oybirliğiyle hemfikir olduğu kanunun yönergelerdir. kıyas: kuran ve sünnete olmayıp,alimlerimizin kuran ve sünnete muhalif olmamak kaydıyla örfü,çağı ,ihtiyaçları çözme olayıdır.biz buna da yönergelerin tebliğleri diyoruz. bu dört kolon tüm islam alimlerinin ittifak ettiği ehli sünnet düşüncesidir. siz ise "yalnız kuran" deyıp işi başta bombalıyorsunuz.kurana yaklaşırken,rabbim bana akıllısın dedi.öyleyse tamam kuranı anlarım.aklım yeter.ben bilirim ben yaparım ben anlarım. Bu mantığınız ile Resulullah süresiz izinlidir. bu mantığınız ile fecr hocanın nefis bir eleştirisi vardı size. bu mantığınız ile 1400 yıldır ittifak edilen konularda itiraz etmeniz,1400 yıllık geçmişi geri zekalı ilan etmektir. bu mantığınız ile islam alimleri bir yana aklınız bi yana. bu mantığınız ile .... dilim varmıyor haluk bey. neyse.. |
Alıntı:
|
Kur’anın en önemli özelliklerinden biri onun insanlarca anlaşılır bir biçimde gönderilmiş olmasıdır. Eğer anlaşılmaz bir özellikte olsa idi insanlardan şöyle bir itiraz olacaktı. Allah bizi anlaşılmayan bir kitaptan neden sorumlu tutuyor ? olacaktı bu itirazların olmaması adına Allah kolay ve anlaşılır olduğunu birçok ayette vurgulamıştır. Biz onu Arapça bir metin olarak indirdik ki, aklınızı kullanarak belki onu kavrayıp özümlersiniz. (Yusuf-2) O, pürüzsüz Arapça Kur'an'dır. Belki sakınırlar. (Zümer-38) Böylece (ey Peygamber!) Biz bu (ilahi kelamı) senin kendi dilinde kolay anlaşılır kıldık ki, insanlar düşünüp ondan ders alabilsinler (Duhan-58) İlahi kelamı kolaylaştırması, Resulullahın dili olan Arapçada söz konusudur yoksa bütün dillerin tercümelerinde değil. Ayette dikkat edilirse ‘’Senin Dilinde kolay anlaşılır kıldık ki’ vurgusu Arapça olarak apaçıklık, anlaşırlık, kolaylaştırılmışlık dile getirilmiştir. Kur’an ne bilmece nede anlamı kapalı veciz sözler değildir. Allah Apaçık olduğunu defalarca beyan eder. Anlamak, hidayete ermek isteyen muttaki olanlar için kolaylaştırılmıştır. Bu anlaşılma kolaylaştırma İlahi mesajın anlaşılabilmesi ve yaşanmasında güçlük çıkarmayı amaçlayan bir okuma parçası olmadığı manasındadır. Yoksa yüzeysel yapmak, ayetlerin muhtevası içerisine yerleştirilmiş bulunan hikmetli derinliği sözün i’cazını yok etmek edebi sanatları kullanmamak anlamında değildir. İşte yalnızca bu amaçla, bu (ilahi mesajı, ey Peygamber,) senin dilinde kolaylaştırdık ki Allah'a karşı sorumluluk bilinci taşıyan kimseleri onunla müjdeleyip, (boş bir) inatla direnip duranları onunla uyarasın; (Meryem-97) Kur’an indiği dönemde ona muhatap olan azımsanmayacak derecede müşrik hidayet ermemiş iken, bugün Kur’an Arapçasına ve bilgisine vakıf olan milyonlarca Arap ve Arap olmayan insanlar vardır. Asl olan mesele anlamak bilgiyi elde etmek değil, asl olan Kur’an’dan faydalanmaya meyilli olmak takva ve erdemini kuşanmaktır buda derin kavrayış sahibi olmayı gerektirir. Arapça bir kitap olan Kur’an’ı anlamak için yeryüzünde milyonların İlahi kelamın dilini bilmesi zorunlumudur diye bir soruya vereceğimiz cevap Tabiki yoktur ama Kur’an dilini bilmekte Muttaki kulların görevidir. Kısacası Kur’an Arapçasını öğrenme sadece Arap olmayan ırklar için değil günlük yaşam dilleri Arapça olanlar içinde geçerlidir. Çünkü günlük yaşam dili ile Kur’an dili arasında azımsanmayacak kadar büyük fark vardır. Kur’an Arapçası başka dile çevrilirken tam manası ile açık olan manayı veremeyebilir bunun günümüzde en büyük örneklerinden biriside Nur 31 ayet ve daha bir çok ayette geçen ‘’Başörtüsü’’teriminin farklı anlamak isteyenler tarafından istedikleri gibi yorumlanması kafidir. Bir insanın ne kadar iyi Arapça bilip bilmemesi Kur’anın anlaşılması için yeterli değildir. Çünkü Kur’an’ın okunup anlaşılmasında esas olan TAKVADIR. Vahye ilk muhatap olan Sahabelerin dahi İlahi mesajı aynı derecede anlamş değillerdir.Çünkü bu muhataplar Kur’an’ı Hidayet için Rabbani mesajı özümsemişlerdir.Bizler ile onlar arasındaki fark Mesajı ne amaçla anlamak isteğimizden kaynaklanmaktadır.Okurken ve anlarken Kalplerimize inmeyen takvaya sevk etmeyen bir anlama ve okuma Kur’an ayetlerinde şu şekilde izah edilmektedir. Tevrat'ın yükü ile onurlandırılmış iken bu yükü taşıyamamış olanların durumu, sırtına kitaplar yüklenmiş (ama onlardan habersiz bulunan) merkebin durumuna benzer. Allah'ın mesajlarını yalanlamaya şartlanmış olanların durumu ne acıdır, çünkü Allah rehberliğini böyle zalim bir halka ihsan etmez! (Cuma-5) Adeta korkuya kapılmış merkepler gibiler, (Müdessir-50) Allah'ın indirdiği vahiyden bazı kısımları gizleyenler ve bunu az bir kazanç karşılığı değiştirenlere gelince: onlar karınlarını ateşle doldurur. Ve Kıyamet Günü Allah onlarla ne konuşacak, ne de (günahlarından) onları arındıracaktır; şiddetli azap onları beklemektedir. (Bakara-174) Allah bizleri Kur’anı hidayet rehberi yaparak hayata aktaran muttaki kullar zümresinden eylesin. |
Andulmelik kardeşim Allah büyüktür kelimesinin karşılığı Arapçada "Allahu kebir " olması lazım demişsiniz, peki değerli kardeşim, bu durumda Allahu ekber sözünün o zaman anlamı nedir? Siz eğer bunun tam anlamı başka dilde yok diyorsanız, biz ne anlama geldiğini bilmediğimiz bir sözümü söylüyoruz? Araplara sorduğumuzda onlar damı bilmiyor ne olduğunu? Anlamını bilmediğimiz bir sözcükle mi Yüce Rabbim e sesleniyoruz? Bu sözlerinizden bunlar çıkıyor. İmamı Azamın fikrine katılmadığınızı söylemişsiniz, buna saygı duyarım. Çünkü kimse kimsenin inancından sorumlu değildir. Kur’anı anlama konusuna gelince. Apaçık delil kur’andır, ona uyan onun süzgecinden geçen hadislerde bizlerin faydalanması gerekli bilgileridir, buraya kadar tamam. Gelelim icma konusuna. Sözlük anlamı olarak toplama ittifak etme anlamında kullanılan bu yöntem, müçtehitlerin dinî bir hüküm üzerinde birleşmeleridir diye izah edilir ve şöyle anlatılır. ( İcmanın şartı da, içtihada ehil olanların ittifakıdır. Artık müçtehitlerin ittifak ettikleri şey şer'i bir hüküm olur. İcmanın gerçekleşmesi bütün müçtehitlerin ittifakına bağlıdır. Bu müçtehitlerden birisi dahi muhalefet etse, icma gerçekleşmez.) Demek ki bu durumda kur’anın vermediği bir hükmü bizlere rivayetler yoluyla gelen müçtehitlerin verebileceğini kabul etmiş oluyoruz, bu kapı böylece açılmış oluyor, acaba doğru bir kapımı açılıyor dersiniz? Hani Allah tan başka hüküm veren yoktu? Bu bilgilerin kur’an gibi korunarak yüzlerce yıl günümüze geldiğine de inanmalıyız bu durumda. Peki Allah neden ben kur’anı koruyorum, ona sarılın diyor da bu bilgilerin korunduğundan neden hiç söz etmiyor? Hatırlayınız emin olmadığınız bilgilerin ardı sıra gitmeyin diyen Rabbim, bizleri açıkca uyarıyorken, kur’anın açıkca hüküm vermediği bir konuda müçtehitlerin anlaştığını hem fikir olduğunu söyledikleri bilgilerin, gerçekten onların sözü olup olmadığının garantisini kim verecek bizlere? Şimdi bu konuda düşünelim, örneğin İmamı azamın, kendi dilinde ibadet yapabileceğini söylemesi, diğer müçtehitler tarafından onay verilmemesine, bu durumda İmamı azamın güvenilir olmaktan mı çıkarır? Elbette hayır. Bu ve buna benzer örnekler yüzlerce hatta binlerce vardır. Her mezhebin imamı müçtehit olarak kabul görür. Birisinin söylediğini diğeri kabul etmediği birçok konu vardır. Diyelim ki hepsinin onayladığı bir konu var. Bu durumda bu bilgininde yanlış olabileceğini düşünerek kur’andan onay almaya çalışmak mı daha akıllıca olur? Yoksa hiç sorgulamadan iman etmek mi doğru olur. Burada yanlış yapılacağı hiç mi düşünülmemeli? Bir konuda anlaşamayanların elbette birisi en doğrusunu söylüyordur, çünkü doğru tektir. Bu mantıkla düşünürsek hepsinin aynı konuda birleştiği ama kur’anın hüküm vermediği bir konuda hiç mi yanlışları olamaz, yada hiç yanlış yapmayacaklarını nasıl söyleriz? İşte kendimize sormamız gereken en önemli soru bu arkadaşım. İşin daha da kötüsü bugün buna inananlar bakın nedir. (İcmanın hükmünde hata ihtimali yoktur. İcma gerçekleştikten sonra ona muhalefet edilmez, çünkü çoğunluğa muhalefet büyük bir hatadır. ) Değerli arkadaşım siz bu sözleri doğru buluyorsanız elbette size sözüm olamaz. Beşer her zaman şaşar, şaşmayan yalnız ve yalnız yüce Rabbimdir. Bunu unutmadığımız taktirde bizleri kimse kandıramaz, aldatamaz. Hatırlayın Rabbim bir ayetinde çoğunluğa uyarsan seni dinden saptırılar diyor ve bizleri uyarıyordu. Kıyas konusuna gelince. Aslında kıyas doğru kullanılırsa en önemli yardımcı yöntem haline gelir insanlığın. Fakat yanlış kullanılırsa İslam a karşı kullanılan en büyük silah olur. Kıyas takdir, eşitlik, bir şeyi diğer bir şeyle karşılaştırma anlamındadır. İşte tam burada önem arz ediyor. Bir konuyu neye kıyasla neyi örnek alarak kıyas yapacağız. Eğer kıyası Rabbin rehberinden bir olay için verdiği hükümden kıyaslarsak, iste Allah ın emrettiği yöntemi kullanmış oluruz ki bu en doğrusudur. Yok eğer kur’anda bunun hükmü yok diyerek, başka hüküm vericiler ararsak bu durumda ana kaynağın yanına, bir başka ana kaynak koymuş oluruz. İşte icma konusunda yapılan yanlışlar bu durumda devreye giriyor ve deniyor ki, icma ile sabit olan hükmünden kıyas yapılarak şu olayda şöyle yapılmalıdır. Bakın örnek alınan, hükmünden yararlanıp kıyas edilen veri kaynağı, örnek alınan bu durumda kur’an değil. Peki bu kıyas yapılan icmada hiç kuşku duymadan tıpkı kur’an ayeti gibi görüp, doğruluğunu nasıl kabul ederiz, bu düşünüyor muyuz? Bu durumda icmada birle şilen kur’anda hükmü olmayan konu, kur’an değerinde kabul etmiş oluyoruz, bunu kabul etmek kur’anın yüzlerce ayetine uyuyor mu sizce? Ben kıyasın aklın ve kur’anın yardımıyla toplumlara her zaman yarar getireceğine inandığımı açıkca söylemeliyim. Tek bir şartla, kıyası yapacağımız konunun hükmünü, örneğini Rabbin rehberinden almak şartıyla. Çünkü Allah her şeyden nice örnekleri verdim ki anlayasınız diyor. Allah verdim diyorsa, bizlere gerekli örnekleri kur’andan aramak düşer. Bakın peygamberimiz bir hadisinde bizlere ne söylüyor ve nasıl bir yol izlememizi salık veriyordu hatırlayalım. Allah bazı farizalar vazetmiştir, onları aşmayın. Bazı hadler koymuştur, onlara yaklaşmayın. Bazı şeyleri haram kılmıştır, onları yapmayın. Bazı şeyleri de unutmaksızın size rahmet olması için hatırlatmamıştır, onları da araştırmayın. Mahmud Ebu Reyye, Muhammedi Sünnetin Aydınlatılması, sayfa 403 SAYGILARIMLA Haluk GÜMÜŞTABAK |
Haluk bey ne diyim ki sana Allah aşkına ! 1-Allahu ekberin türkçe karşılığı yok demiyorum.tam karşılığı yok diyorum."ekber" büyüklerin en büyüğünün en zirve büyüğü demektir.yani büyüklükte son nokta. Allahu ekber tercüme edersek :Allah büyüklerin,en büyüğünün,en büyüğü......... nereye kadar ? 2-icma konusunda kusuruma bakmayın afınıza sığınıyorum,özür dileyerek diyorum ki çok çocukça cevab vermişsin.bu ilimlerin cahili olduğunuz o kadar bariz ki..sanırsınız ki icma,akp iktidarının mecliste ,kabul edenler etmeyenler gibi oylama ile olur.veya parti başkanının sözünden çıkmayan milletvekillerinin zorunlu evet demesi gibi algılamışsınız icmayı.değil arkadaşım değil. icma:değişik düşüncede mezhepte olan muctehid alimlerinin,kuran sünnet gölgesinde,ittifakla teredütsüz kabul ettikleri,aykırı bir ses çıkmadığı,hepsinin ortak kararının verdiği bir hükümdür.bu hüküm işkembeden atılmıyor haluk bey.kuran sünnet sözgecinden geçirilip öyle icma ediliyor. muctehid alim ise: kuran ilimlerinde uzman,saydığım tüm dallarda uzmanlaşması yetmiyor.ihlaslığıyla doğruluğuyla dürüstlüğüyle ilmiyle ameliyle insanlar arasında parmakla gösterilen örnek insan, Muttaki islam alimi demektir.icma bu alimlerin ittifakıdır.tbmm nin millet vekilleri değil! 3-imam azamın o düşüncesi saygındır şüphesiz.kendisine tabii olan ,kendi görüşlerini benimseyen hanifileri bağlar.ama hiç bir mezhep kurucusunun en isabetli kararı bile "icma kadar saygın tartışılmaz değildir".çünkü mezhep imamının düşüncesi ferdidir,kurandan aklıyla ferasetiyle öyle anlamıştır.icma ise yüzlerce müctehidin ortak akli nakli ittifakıdır. icmaya örnek : bu inektir.kimse o ineğin maymun olduğunu iddia edemiyeceği kadar açık. eğer icma tartışılır dersek,bunca alimin ilimlerine,cumasına,icmasına,aklına,takvasına hakaret olur.buna itiraz haddim değildir.o alimlerin kapısında hademe bile olamam.o alimlerki hatimle yatsıyı kılanlardır.biz zammı süreyı bile çok görüyoruz. neyse... 4-kıyas da icma kadar kuvvetli delil değilsede,kuran gölgesinde verilen fetvalardır.bu kıyası muctehit alim yapmaya yetkilidir.ehil olmayanın işi değildir... 5-"Hatırlayınız emin olmadığınız bilgilerin ardı sıra gitmeyin diyen Rabbim" mealine gelen ayeti vermişsiniz.bir düşünür demiş ki kimse beni anlamadı,bi tek eşim anladı oda yalnış anladı demiştir.bu söylediğiniz ayet gıybet dedikodu zan ile ilgilidir.sizin sandığınız ile alakası yok. tecesüs etmeyın araştırmayın kusurları örtün sıtar edin ...wela tecesesü,wela yeğtab badukum beda..... 6-"Hatırlayın Rabbim bir ayetinde çoğunluğa uyarsan seni dinden saptırılar diyor ve bizleri uyarıyordu" mealine gelen ayeti vermişsin.gene yalnış anlamışsın arkadaşım.bu çoğunluk şirkteki avam tabakasıdır.cahil tabakadır.müşriklerin ;"biz atalarımızdan böyle gördük,tüm atalarımızın çoğunluğu bu kararda idi,hepimiz mekkenin en akıllılarıyız,bu dine köle cahil sefihler giriyor.bak çoğunluğumuz büyük başlarımız akıllı ve sana uymaz" safsatasına saçmalığına kuran tokat yapıştırıyor."...çoğunluğa uyarsan seni dinden saptırılar ..." şimdi anlatırmısın bu çoğunluğun islam ulemasının ittifakıyla ne alaka.?müctehid alimler sapıkmıdır ki bizi sapıtsın!? neyse... |
Konfüçyüs'e sordular: "Bir memleketi yönetmeye çalışsaydınız yapacağınız ilk iş ne olurdu?" Konfüçyüs, şöyle cevap verdi: "Hiç şüphesiz dili gözden geçirmekle işe başlardım." Ve dinleyicilerin hayret dolu bakışları arasında sözlerine şöyle devam etti: "Dil kusurlu olursa, kelimeler düşünceyi iyi anlatamaz. Düşünce iyi anlatılmazsa, yapılması gereken şeyler doğru yapılamaz. Ödevler gereği gibi yapılmazsa töre ve kültür bozulur. Töre ve kültür bozulursa, adalet yanlış yola sapar. Adalet yoldan çıkarsa, şaşkınlık içine düşen halk ne yapacağını, işin nereye varacağını bilemez, işte bunun içindir ki hiçbir şey dil kadar önemli değildir." Dilin ne denli önemli olduğu hususunda bir örnekleme.... |
Ana-Babaya saygı, büyüklere hürmet, ahlak kurallarının başında gelen erdemlerdir. Her insan bu kurallara uygun yaşamayı amaçlamalı ve bunu çevresine, dostça, sevecen, ılımlı, güvenilir, dürüst davranışlarla göstermelidir. Konfüçyüs'e göre "Yüce" insan olmanın ilk şartı, bu dört erdeme ulaşılması asla mümkün olmasa da, yılmadan gayret göstermektir. Gerceği görmek, çaba gösteren herkes için mümkündür. Bunun aracı da Konfüçyüs'e göre bilgidir. Bilgi sahibi olmak insanların mevki durumuna göre ayırım yapmadan herkese açık olmalıdır.(Alıntı) Konfüçyüs yaşadığı zaman diliminde Allah'ın kimseye Peygamber göndermeden hesaba çekmeyiz beyanı ile ele alacak olursak Çinlilere gönderilmiş olan bir peygamber de olabilir. (Allah'u A'lem) Konfüçyüsün temel öğretileri İslamın evrensel temel kavramlarını kapsamaktadır.Yaşamını irdelediğimizde Manevi bir kişiliğe sahip olduğu açıktır ama daha sonraki nesillerin onun öğretilerini dejenere etmesi onun kişiliğine zarar getirmez Bana şöyle bir soru sorsalar deselerki Muaviyemi Konfüçyüsmü ben Konfüçyüsü baş tacı yaparım ....Çünkü onun temel öğretisi Eğitim eğitim idi Maddi çıkar ve sömürü değildi ... |
Değerli Yitiksevda kardeşim verdiğiniz örnek, insanı insan gibi gören, aklı mantığı öne çıkaran bir düşüncenin ürünüdür. Tıpkı kur'anın yolu gibi. Elbette hem Konfiçyus hem de geçmişten gelen âlim ve müçtehitlerin sözleri, ya da düşüncelerini günümüze tüm düşüncelerinin doğru aktarıldığını zaten hiç birimiz bilemez. Onun içindir ki bizlere düşen, aklın yolundan, rehberin özünden ayrılmamak olmalıdır. Değerli Abdulmelik, verdiğim ayet örneklerini siz daha farklı anladığınızı yazmışsınız, buna elbette itirazım olamaz, saygı duyarım. Çünkü ben yazdığım hiçbir yazımın ve kendi düşüncelerimin, zorla bir başkasına kabulü için değil, Rabbin rehberinden bizzat kendi anladıklarımı aktarıyor ve özellikle okuyanlara bu bilgileri kur’an ile karşılaştırın diye uyarıyorum. Tek amacım toplumun kur’an ile kucaklaşmasını sağlamaktır. Benim yaptığım hatam benim, başkasının yaptığı hatalar başkasına ait olmalıdır. Bizler de din ve iman adına eğer kendimiz hiç bir şey üretmeden, aklı bir kenara koyarak iman ediyorsak, bunun yolunun doğru bir yol olacağını hiç sanmıyorum. Birileri hata yapmaz kesinlikle dersek, işte orada hataların en büyüğü başlamış demektir. İcma konusunda verdiğiniz örnek bana göre çok ilginç, bakın şöyle demişsiniz. (bu inektir. Kimse o ineğin maymun olduğunu iddia edemeyeceği kadar açık.) Eğer verdiğiniz örnek gibi olsaydı, zaten hiçbir sorun olmayacaktı. Bu örneğinizde hiç kimsenin ayrı düşünmesini bırakın, zaten Rabbim bunu kur’an da apaçık söylerdi. Her şeyden örnek verdim diyen Rabbim, herkesin emin olduğu örneği neden vermesin kur’an da? Allah yine bir ayetinde kimin takvaca üstün olduğunu, yani gerçek iman eden olduğunu yalnız ben bilirim diyor da, bizler hala beşeri hiç hata yapmaz, onun sözleri kesin doğrudur demeye devam ediyorsak, sanırım bu düşünce bizi yanılgıya götürmesi kaçınılmaz olacaktır. Tabi bu ayeti siz farklı anlamış olabilirsiniz. Verdiğim diğer ayet örneklerini siz çok farklı anladığınız için yorum yapamıyorum. Şunu düşünmenizi rica edeceğim sizden. Acaba Yüce Rabbim kur’an da peygamberimizin bazı hatalarını niçin kur’ana geçirmiş ve onu uyarıyor olabilir, bunu hiç düşündünüz mü? Bunu düşündüğünüzde bir ipucu bulacağınıza inanıyorum. Yoksa Rabbim durup dururken elçisinin yaptığı ufak tefek hatalarını kur’an da niçin zikredip bizlere bildirsin? Benim söyleyeceklerim bu kadar arkadaşım. SAYGILARIMLA Haluk Gümüştabak |
Müslümanlardan Kardeşim Konfüçyüsün İmanı hususunda net bir inkar veya kabul bilgisi mevcut değil Yalnız Onun Manevi karakter yapısı İslamın temel öğretileri ile yaşam sürdüğüne delildir diye düşünüyorum Yinede herşeyi en iyi bilen Allah'tır diyelim...Konumuz ile alakalı olmadığı için ayrıca bu hususlarda konuşulabilir... |
kurani hayat dergisinin bir önceki sayısı olan ''meal'' konulu sayıyı tavsiye ederim. |
SAAT: 18:43 |
vBulletin® Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
User Alert System provided by
Advanced User Tagging v3.2.6 (Lite) -
vBulletin Mods & Addons Copyright © 2025 DragonByte Technologies Ltd.