![]() |
""Kafalarımızda Ki peygamber"" "Bismillahirrahmanirrahim" Bütün Kâinat'ın yaratıcısı, sahibi ve hâkimi olan Cenab-ı Hak sonsuz âlemin dünya dediğimiz ve içinde yaşamakla olduğumuz bu bölümünde insanı yarattı. Ona bilme, düşünme ve anlama gücü, iyi ile kötüyü ayırma yeteneği, seçme ve iradesini kullanma kabiliyeti verdi. Tasarruf yetkileri bağışladı. Kısacası, ona özgürlük verdi ve yeryüzüne halifesi olarak gönderdi. Herhangi bir şahsın Allah'ın gerçek peygamberi olduğunu anlayınca da sözlerini dinlemek, O'na itaat etmek ve yolunda yürümek farz olur. Bir şahsı peygamber olarak tanıyacaksınız, sonra da sözlerini dinlemeyeceksiniz, bu hiç de uygun bir davranış değildir. Zira birini peygamber olarak tanıdınızsa, O'nun söylediklerinin Allah'ın sözleri olduğunu ve O'nun hareketlerinin Allah'ın emrine uygun olduğunu kabul etmişsiniz demektir. Yani söyledikleri veya yaptıklarına aykırı hareket etmeniz bizzat Allah'ın emrine itaatsizlik olur. Allah'a karşı olan her şey, kesinlikle yanlıştır. Demek ki peygamberlerin dediklerini yapmak zorundayız. Gerçi ilk bakışta peygamberin bazı söz ve fiillerini anlayamayız, ama bunların peygamberlerden kaynaklanması zâten yapılanların doğru ve hikmet dolu olduğunun birer delilidir. Bir şeyi anlamaktan âciz isek bu demek değildir ki o şeyde bir kusur ve noksanlık vardır. Bu aslında anlayışımızın eksikliğidir. Allah tarafından gönderilen Peygamber'in gösterdiği, doğru ve gerçek yolun anlaşılmasından sonra, bütün insanların peygamberlere iman etmeleri, itaat etmeleri ve uymaları gerektiği kendiliğinden ortaya çıkar. Bu nedenle, peygamberi bırakıp kendi yolunu kendi çizmeye çalışan biri mutlaka yanlış bir tutum içindedir. Dinimizde ilk insana Adem (a.s.) deniliyor. Bu kelimeden "adam" kelimesi türemiştir ki "insan" anlamına gelir. Allahu Tealâ ilk peygamber olarak Hazreti Adem'i seçti ve O'na dedi ki: "Git evlâtlarına İslâm'ı öğret". Adem de insanlara dedi ki, "sizin ve bütün âlemlerin İlâh'ı Allah'tır. O'na ibadet edin, önünde eğilin, O'ndan yardım talep edin, O'nun istediği gibi iyi ve dürüst bir hayat sürün. Böyle yaparsanız, ödüllendirilirsiniz, ama yapmazsanız ağır bir şekilde cezalandırılırsınız." Peygamberlerin Görevi Peygamberler kendi ümmetlerine unuttukları esasları hatırlattılar. Bir tek Allah'a tapmalarını tekrar öğrettiler. Şirk ve putperestlikten menettiler. Allah'ın rızasını kazanacak işler yapmalarını tavsiye etliler. Allah'ın kanunlarını getirdiler ve herkese duyurdular. Hindistan, Çin, Irak, İran, Mısır, Afrika ve Avrupa'ya, kısacası dünyanın her yerine Allah'ın gerçek peygamberleri geldiler. Hepsinin dini aynıydı, yani İslâm. Ama peygamberlerin talim ve terbiye şekilleri farklıydı. Anlatılan dinin bazı ilke ve kurallarında da biraz fark vardı, ama özü aynıydı. Değişen şey, ilgili milletin tabiatı ve içinde bulunduğu şartlara uygun telkin ve talimattı. Hangi milletle hangi kötülükler, bilgisizlikler çoksa onların düzeltilmesi ön plâna çıkarıldı. Öncelikle çokça yaygın olan bâtıl inançların ıslâhına çalışıldı. Milletler medeniyet, kültür, ilim ve fenin ilk merhalelerinde bulundukları sırada kendilerine sade bir telkin ve terbiyede bulunuldu. Fakat İnsanlar kalkınıp daha çok uygarlaştıkça kendilerine daha geniş ve teferruatlı talim ve terbiye ilkeleri getirildi. Yani aralarındaki fark dinin kendisinde değil, bunu öğretme ve anlatma metodundaydı. "Biz Rasûl'leri de gönderdik ki Allah'ın izniyle onlara itaat edilsin". (Nisa; 64) "Kendi peygamberini hidayetle ve Hak diniyle, dinlerin her türlüsüne galip gelmek için (dünyaya) gönderen elbetteki Allah'tır." (Tevbe; 33) |
SAAT: 08:15 |
vBulletin® Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
User Alert System provided by
Advanced User Tagging v3.2.6 (Lite) -
vBulletin Mods & Addons Copyright © 2025 DragonByte Technologies Ltd.