CÜBBELİ AHMED'eN Mehmet Görmez ve Said Hatipoğluna Reddiyeler CÜBBELİ AHMED yazdığı bu reddiyeyi okuyanlara hakkını helal edeceğini buyurmuştur.üzerinde hakkı olanlara) Mehmet Görmez ve Hocası Said Hatipoğlu Gibi ''Hadisler Dinde Delil Değildir.'' Diyen ''Sırtını Koltuğa Yaslamış, Midesi Tok!'' İlahiyatçılara Reddiye Bizleri Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)in 1491. Mevlid-i Şerîf ayına kavuşturan Allâh-u Te'âlâ'ya sonsuz hamdü senâlar eder, bu ayda âlemlere rahmet olarak gönderdiği Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)e, Ehl-i Beyti'ne ve sahâbesine sınırsız salât-ü selâm ederim. Mevlîd-i Şerîf ayını idrâk ettiğimiz şu saâdetli mevsimde bizi en çok sevindiren husus hiç şüphesiz ki sâbık diyânet reisi Mehmet Görmez'in kutlu doğum haftasını mîlâdî hesap ile nisan ayına sabitlemesinin uğursuzluğundan kurtulup bundan sonra Mevlîd-i Şerîf haftasını Diyânet'le birlikte Rabîu'l-evvel ayında kutlayacak olmamızdır. Bu saâdeti bizlere yaşattığı için buna vesîle olan ve mânileri izâle eden değerli Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan beyefendiye, mevlide değer veren tüm Müslümanlar adına şükranlarımızı arzederiz. Mehmet Görmez ve Hocası Said Hatipoğlu, Hadisleri Dinde Delil Saymamaktadırlar Bu fakir kardeşiniz evvelce bu husûsu bu kadar kesin bilmemekteydim. Nitekim sohbetlerimde de açıkladığım vechile; Mehmet Görmez'in ''Fiten hadisleri sorunludur.'' sözünü Dâbik ve 'Amik ovasında yerleşen Işid unsurlarına yüz vermemek için siyâsî sâiklerle söylemiş olduğunu düşünmüştüm. Yine de bunun kıyâmet alâmetleriyle ilgili sahih hadîs-i şerifleri reddetmek anlamına geldiğini bildiğim için reddiyeler yaptım, ancak bu zihniyetin Kur'an'dan sonra ikinci en büyük delilimiz olan sünneti yâni hâdis-i şerifleri genel mânâda dinde delil kabul etmediğini ancak kendi ''Sünnetin Kaynak Değerini Temellendirme Sorunu'' makalesini okuyunca anladım. Burada yeri gelmişken yazısındaki bâzı bölümleri sizlere naklediyorum: 1- ''Sünneti temellendirmek için başvurulan Kur'an ayetlerinin, büyük bir kısmının sünnetle ilgisi yoktur.'' 2- '' Ayetlerin pek çoğunda, murâd-ı ilâhinin sünnete delalet ettiği cây-ı sualdir (sorulmaya değerdir). Ancak, ortada bir hakikat vardır; o da, Müslüman zihni, Müslüman tasavvuru tarihsel düşünmediği için, Hz. Peygamber'in sünneti, yaşayan bir geleneğe dönüşünce, pek çok âyeti sünnete hamletmiştir.'' 3- ''Hz. Peygamber'e itaat, ittiba, iktida ve itîsa gibi hususlar herkes tarafından kabul edilmiş olabilir. Ancak, söz konusu delillerin medlûlâtu konusunda, ihtilaf devam edegelmiştir. Zira Kur'an, bir asıl olarak sünnetin kaynak değerine işaret etse de, neyin sünnet neyin sünnet olmadığı, sünnet olanların hangisinin bağlayıcı olduğu, bağlayıcı olanların hangisinin yerel, hangisinin evrensel olduğuna dair tartışmalar, hiçbir zaman bitmemiştir. Bizce en büyük hata, bir rivâyetin kabulünün de, söz konusu ayetlerin medlûlü arasında yer aldığını savunmak olmuştur.'' 4- ''Gerek vahiyle, gerekse Kur'an'la ve gerekse hadisle yapılan bu temellendirmelerin, sorunlar taşıdığı muhakkaktır. İşin garibi, modern zamanlarda da aynı temellendirmelere başvurulmuş olmasıdır.'' 5- ''Oysa mahiyet itibariyle sünnetin bir beşere / peygambere dayandığı unutulur, sünneti bize taşıyan rivayetler toptan vahiy ürünü kabul edilirse, hele hele bu rivayetlerin metinleşmesinde insan faktörü göz ardı edilirse, İbn Haldun'un ifâdesiyle, kültürün sayısız mukaddesleri olur.'' Mehmet Görmez bu yazısında sünnetin delil olduğunu birkaç yönden inkâr etmektedir ki ben de size yukarıda geçen rakamlardaki ifâdelere göre rakam vererek bunları tahlil edeceğim. 1) Ona göre aşağıda zikredeceğimiz âyetlerde geçen ''Rasûl'e itâat'', ''Peygambere ittibâ'', ''O Rasûl ne verdiyse alın'' gibi emirler, sünnet ve hadislere tâbi olunmasını emretmiyormuş... 2) Müslümanlar târihsel düşünmediği için bu âyetlerin, ''Hadislerin delil olduğuna'' delâlet ettiğini zannediyorlarmış ki bu da Mehmet Görmez'in İslâm'a bakışının târihsel olduğuna delâlet etmektedir. Oysa Mısırlı zındık Ebu Zeyd'in kültür içinde teşekkül ettiğini iddiâ ettiği Kur'ân'ın evrensel hakîkatlerini arşive kaldırabilmek için önerdiği târihselcilik, Hristiyan merkezli bir yorum tarzıdır ki buna göre âyet ve hadislerde geçen birçok konuyu yaşandığı târihle sınırlı saymak gerekmekte ve günümüze uyarlamamak îcâb etmektedir. Bu görüşün İslâm'ı tamâmen ortadan kaldıracak bir fikir yapısı olduğu herhâlde îzâha muhtaç olmasa gerektir. 3) Sünnetlerin hepsi bağlayıcı değilmiş, bağlayıcı olanların da hangisinin yerel (Arap yarımadasına mahsus), hangisinin evrensel (dünyâ çapında geçerli) olduğu tartışmalıymış, dolayısıyla bir hadîsin geçerliliği hakkında: '' yetler de bu hadisleri delil sayıyor.'' şeklinde savunma yapmak doğru değilmiş. Oysa hadîs-i şerîflerin tümü evrenseldir, Kur'ân'da ve sünnette geçen genel ifâdelerin hiçbirinde yöresine ve adamına göre hüküm bulunması söz konusu değildir. Aksi takdirde işine gelmeyenler: ''Bu bizim yöremize ve örfümüze uymuyor.'' diye inkâra kalkışabilir ki Görmez'in beyânı da buna yol açmaktadır. 4) Vahiyle ve hadisle sünnetin delil sayıldığını söylemenin sorunlar taşıdığını savunan Görmez aslında kendi îtikadının sorunlu olduğunu ortaya koymaktadır. Nitekim aşağıda zikredeceğimiz âyet-i kerîmeler ve sahih hadîs-i şerifler onun inancının ne kadar sorunlu olduğunu ortaya koymaktadır. 5) Burada geçen ve İslâm îtikadını tamâmen zedeleyen en sorunlu ifâde ise ''Sünnet bir beşere dayanmaktadır.'' sözüdür ki bu ifâde, aşağıda zikredeceğimiz birçok âyet-i kerîmeyi inkâr mâhiyeti taşımaktadır. Zîrâ Allâh-u Te'âlâ Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)e Kur'ân dışında bir de ''Hikmet''i yâni ''Sünnet''i indirdiğini, dolayısıyla sünnetin bir beşere dayanmadığını açıkça beyân etmektedir ki yazımın ilerleyen kısmında bu konudaki delilleri müstakil bir başlık altında bulacaksınız. M. Görmez'in Hocası Said Hatipoğlu da Buhârî-Müslim Gibi Sahih Kaynaklarda Geçen Fiten Hadislerinin Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)in Vefâtı Üzerine Yaşanan Panikle Uydurulduğunu Söylüyor Görmez gibi hocaların, hocası olan (!) Said Hatipoğlu bakın neler yazmış: ''Hz. Peygamber'in vefatlarından sonraki hâdiselerin müslümanlar üzerinde yarattığı dehşet havasının, bu musannefatın bilhassa fiten ve eşrat-ı saat bölümlerini dolduran malzemesinin ekseriyetini ortaya çıkarmış olduğu kabul edilebilir. Peygamber'in mahrem-i esrarı olarak yâd edilen Huzeyfe ibn el-Yemân'a atfedilmiş şu sözlere bakalım, güya şöyle demişler: 'Vallahi bu zamanla kıyamet arasında vukû bulacak her fitneyi en iyi bilen benimdir. Bu da ancak Hz. Peygamber'in bana sır olarak söylemesi sayesindedir ki benden başkasına bildirmemiştir.' (Müslim, 4/2216, r.7262; Nu'aym ibn Hammâd, r.3; Buhârî, r.6604; Ahmed, 5/385,389, 401) Başka bir vesileyle kendisine: 'Bana Hz. Peygamber, kıyamete kadar olacak her şeyi bildirdi. Ben de her şeyden sordum, ancak Medinelileri Medine'den kimin çıkaracağı sorusu kaldı.' (Müslim, 4/2217, r.7265) dedirtilmiştir. Bu çeşit haberlerin hangi sahâlara kadar teşmil edilebilmiş olduğu, hadîs kitaplarından hayretle tâkib edilebilir.'' (Mehmet Said Hatiboğlu, İslami Tenkid Zihniyeti ve Hadis Tenkidinin Doğusu, Otto Yayın, Mart 2016, sh:60-61) Said Hatipoğlu Sahâbe ve Tâbi'îni Fiten Hadislerini Uydurmakla Suçluyor Bu kişinin gerideki beyanlarından da okuduğunuz üzere Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)in vefâtından sonra sahâbe ve onlardan sonra gelen tâbi'în tabakası dehşet yaşamışlar da bu nedenle âhir zamanda meydana gelecek hâdiselerle ilgili -hâşâ- hadisler uydurmuşlar. Bu kişiye göre Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)e Allâh tarafından gayb bildirilmemiş ki Hazreti Huzeyfe'ye kıyâmete kadar olacakları bildirebilsin. Oysa Allâh-u Te'âlâ: ''Râzı olduğu rasüller hâricinde kimseyi gaybına vâkıf kılmaz.'' (el-Cinn Sûresi:26-27'den) âyet-i celîlesinde Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)e dilediği gaypları bildirdiğini açıklamışken artık Allâh-u Te'âlâ'nın buyurduğunun hilâfına konuşmak kimin haddine düşmüştür?! Hatipoğlu'nun bu sözüne göre ya Ömer (Radıyallâhu Anh)ın bile münâfıklar listesinde adının geçip geçmediğini kendisine sorduğu (ez-Zehebî, Siyeru a'lâmi'n-nübelâ, 4/29) Hazreti Huzeyfe (Radıyallâhu Anh) gibi Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)e iftirâ etmiş, ya da Buhârî'den sonra en sahih kaynağa sahip olan Müslim (Rahimehullâh) Hazreti Huzeyfe (Radıyallâhu Anh)a iftirâ etmiş olmaktadır. Oysa Hatipoğlu'nun da zikrettiği üzere Huzeyfe (Radıyallâhu Anh)ın bu sözü sahihtir ve Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)in kendi beyanıyla sâbittir. Nitekim İbni Abbâs (Radıyallâhu Anh)dan rivâyet edilen bir hadîs-i şerîfte Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem): ''Ben göklerde olanları da, yerde olanları da bildim.'' (et-Tirmizî, et-Tefsîr, Sâd Sûresi, rakam:3233, 5/366) buyurmuştur. Semüre ibni Cündüb (Radıyallâhu Anh)dan rivâyet edilen bir hadîs-i şerîfte de: '' gâh olun ki; şüphesiz ben şu durduğum yerde sizlerin kıyâmet gününe kadar karşılaşacağınız her şeyi gördüm.'' (el-Beyhakî, Ma'rifetü's-sünen ve'l-âsâr, rakam:7085, 5/135) buyurmuştur. Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)in olmuş ve olacak her şeyi bildirdiğine sahâbe-i kirâmdan bir cemâat da şâhid olmuştur, zîrâ bu beyânı mescidinde ashâbın huzûrunda yapmıştır. Nitekim Ebû Zeyd yâni Amr ibni Ahtab (Radıyallâhu Anh) şöyle anlatmıştır: ''Bir gün Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) bize sabah namazını kıldırdıktan sonra minbere çıktı, bize bir konuşma yaptı ve öğlene kadar sürdü. Minberden inip öğlen namazını kıldırdı, sonra tekrar minbere çıkıp yine bize konuşma yaptı ve bu hıtabı ikindiye kadar sürdü. Sonra minberden inerek ikindi namazını kıldırdı, sonra tekrar minbere çıkarak güneş batana kadar bize konuşma yaptı ve bu hitâbında bize olmuş ve olacak şeyleri haber verdi. Artık bizim içimizde en âlim olanımız hâfızası en güçlü olanımızdır.'' (Müslim, es-Sahîh, el-Fiten:6, rakam:25/2892, 4/2217; el-Hâkim, el-Müstedrek, rakam:8498, 4/486; İbnü Hibbân, es-Sahîh, rakam:6638, 15/9) Dolayısıyla bu kadar sahih kaynakta zikredilen bir hâdise ile alâkalı olarak hakkında Hazreti Huzeyfe (Radıyallâhu Anh)ın: ''Nebî (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) bize öyle bir hutbe okudu ki kıyâmet kopana kadar vukû bulacak hiçbir şeyi eksik etmeksizin mutlaka hepsini (o konuşmasında) beyân etti.'' (el-Buhârî, es-Sahîh, rakam:6604, 8/123) sözünden ibâret sahih bir rivâyet hakkında ''Güya şöyle demişler.'' şeklinde ifâde kullanmak ve Allâh-u Te'âlâ'nın: ''Allâh onlardan râzı oldu.'' (et-Tevbe Sûresi:100'den) buyurduğu sahâbe-i kirâm ve tâbi'în-i izâm hakkında ''Hz. Peygamberin vefatının yarattığı dehşet havasıyla kıyâmet alâmetleri bölümünü doldurdular.'' ifâdelerini kullanarak onların hadis uydurduğunu söylemek Müslümanım diyen bir kişinin yapacağı iş olamaz, ilerisini siz düşünün. Yine böylece Said Hatipoğlu: ''Hendek harbi için hendek kazarken Hz. Peygamber üç kazma vurmuş, üçünden de kıvılcım çıkmıştır. Selmân bunun izahını rica edince Peygamber şöyle buyurmuş: 'Birincisiyle Allah bana Yemen'i verdi, ikincisiyle Suriye ve Mağrib'i, üçüncüsüyle de Meşrık'ı verdi.' Bu ülkeler Ömer, Osman ve sonrakiler devrinde fethedildiği zaman, Ebû Hureyre'nin şöyle dediği rivayet edilmektedir: 'Fethedebildiğiniz kadar fethedin. Vallahi fethettiğiniz her şehrin anahtarını Cenab-ı Hakk daha evvelinden Hz. Peygamber'e vermiştir.' (İbn Hişâm, 2/219; Nesâî, 4/43, r.3178) İşte biz bu keyfiyeti hadîsin bir istismarı olarak görüyoruz.'' (Mehmet Said Hatiboğlu, İslami Tenkid Zihniyeti ve Hadis Tenkidinin Doğuşu, Otto Yayın, Mart 2016, sh:60-61)diyerek Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)in önceden bildirmiş olduğu ve Ali (Radıyallâhu Anh)ın dönemine kadar hemen hemen hepsi gerçekleşmiş olan herkesin gözüyle gördüğü gerçekleri inkâr etmekte ve bunu rivâyet eden Selmân (Radıyallâhu Anh) yüce sahâbîyi ve onun bu rivâyetini nakleden Nesâî ve İbni Hişâm (Radıyallâhu Anh) gibi muhaddisleri istismarcı olarak göstermektedir. Oysa Ebû Sükeyne (Radıyallâhu Anh) vâsıtasıyla rivâyet edilen bir hadîs-i şerîfte Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) hendek kazarken karşısına sert bir kaya çıkınca ona üç kere vurmuş ve her birinde büyük bir ışık çıkması üzerine: ''Ben ilk darbeyi vurduğumda, Kisrâ (Acem hükümdarı)nın şehirleriyle, etrâfı ve diğer birçok şehirler bana açıldı da, ben onları gözlerimle gördüm. Sonra ikinci darbeyi vurduğumda, Kayser'in (Rum imparatorunun) şehirleri ve havâlisi bana açıldı da, onları gözlerimle gördüm. Daha sonra üçüncüyü vurduğumda, Habeşistan şehirleri ve civarındaki karyeler bana açıldı da onları gözlerimle gördüm (ve onların anahtarlarının bana verildiği bana bildirildi).'' buyurdu. (en-Nesâî, es-Sünen, el-Cihâd:42, rakam:3176, 6/350) Bu hadîs-i şerîfte İstanbul dâhil birçok memleketin Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)in ümmetine nasîb olacağı bildirilmiştir ki bu hususta daha birçok hadîs-i şerîf mevcuttur. Dolayısıyla Ebû Hureyre (Radıyallâhu Anh)ın: ''Fethedebildiğiniz kadar fethedin. Vallahi fethettiğiniz veyâ kıyamet gününe kadar fethedeceğiniz her şehrin anahtarını Cenab-ı Hakk daha evvelinden Hz. Peygamber'e vermiştir'' sözünün Said Hatipoğlu'nu neden rahatsız ettiğini bir Müslüman aklıyla düşündüğümüzde anlamakta zorlanıyoruz. Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)in bu hadîs-i şerîfleri buyurduğu sahih kaynaklarda sâbit olan bir husustur, Allâh-u Te'âlâ'nın kendisine gaybî konuları bildirdiği âyet-i kerîmelerle sâbittir ve Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)in buyurduğu bu gaybî haberler aynen vukû bulmuştur. Artık Said Hatipoğlu gibi birinin çıkıp bu hadisleri reddetmesi güneşin her gün doğduğunu inkâr etmekten daha saçma bir durumdur. Maalesef yıllarca Diyânet reisliği yapan Mehmet Görmez gibi biri de bu kişiden etkilenerek televizyonlarda Fiten hadislerinin sorunlu olduğunu savunmuş, hadîs-i şerîfler bir yana kadının şâhitliğinin yarım olduğu ve kadının mîrastan yarım hisse alacağı gibi âyetlerle açıklanan hükümleri inkâr eden bu kişi hakkında ''Bilge Bir Hayat Paneli'', ''Ustalara Saygı'' isimleri altında paneller tertip etmiş, dolayısıyla Said Hatipoğlu da Mehmet Görmez'in Diyânet'e vedâ konuşmasında gözlerine hâkim olamamıştır. İşte hadîs-i şerîflerin dinde delil olmadığını savunan ve burada da durmayıp âyet-i kerîmelerin bâzı hükümlerini dahî inkâra yeltenen bu zihniyete karşı bu Mevlid ayı münâsebetiyle Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)in sünnetini ve hadîs-i şerîflerini müdâfaa sadedinde bir şeyler yazarak onun dînine hizmet etmeye niyet ettim. Gâyemin kimseyi îtibarsızlaştırmak olmadığına Allâh-u Te'âlâ'yı ve sizleri şâhid tutuyorum. Ben ancak insanların hadîs-i şerîflerin delil olduğunu inkâr ederek dinimizi oyuncağa çevirmeleri ve Kur'ân meâli alan her câhilin müctehid gibi ahkâm kesmesini engelleme niyeti taşıyorum. Sizden de bu yazıyı dikkatlice okumanızı, gücünüzün yettiği herkese okutmanızı ve Müslümanların bu İlahiyatçılar eliyle saptırılmaması için Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)in dînine yardım etmenizi Allâh ve Rasûlü'nün yüce hâtırları için ricâ ediyorum. Hadîs-i Şeriflerin de Vahiy Olduğuna, Dolayısıyla Dinde Huccet Kabûl Edildiğine Delâlet Eden yet-i Kerîmeler Şu bilinsin ki; hadîs-i şerîfler de uyulması emredilen vahiy mefhûmuna dâhildir. Nitekim Ehl-i Sünnet îtikadımızın imâmı olan Mâtürîdî(Rahimehullâh): ''Sana vahyolunana tâbi ol.'' (Yûnus Sûresi:109'dan) âyet-i kerîmesinde geçen vahiy hakkında: ''Bu vahiy sâdece Kur'ân ile sınırlı değildir, Kur'ân'ın dışındaki vahiy olan Sünnet'e (hadîs-i şerîflere) de şâmildir.'' (Te'vilâtü Ehli's-Sünne, 6/93) demiştir. Ehl-i Sünnet ulemâsının ittifak ettiği vechile; şerîatin delilleri olmak bakımından Kur'ân-ı Kerîm ne ise hadîs-i şerîfler de aynı kuvvettedir. Yazının devamı aşağıdadır. |
Nitekim Kur'ân-ı Kerîm'in birçok yerinde Allâh-u Te'âlâ'ya itâatten sonra Rasûlü'ne itâat etmemiz bizlere emredilmiştir. Şöyle ki Allâh-u Te'âlâ ebedî rahmetine ve cennetine kavuşabilmemiz için bizlere: ''Bir de Allâh(ın bütün emirlerini tutup, fâiz gibi tüm yasaklarından kaçarak, O'n)a ve o Rasûl(ün)e itâat edin, tâ ki siz (Allâh tarafından) rahmet olunasınız.'' ( l-i 'Imrân Sûresi:132) buyurmuştur. Farklı farklı sûrelerde geçen sekiz âyet-i kerîmede daha Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)e itâat bizlere emredilmiştir ki, bunlar da l-i 'Imrân Sûresi'nin 32., en-Nisâ Sûresi'nin 59 ve 69., en-Nûr Sûresi'nin 54. ve 56., Muhammed Sûresi'nin 33., et-Teğâbun Sûresi'nin 12. âyet-i kerîmelerindedir. Burada kimse: ''Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)e itâat, kendisine Kur'an'la bildirilen vahiyler hakkındadır, bunun dışında söylediklerine itâat gerekmez.'' diyemez. Zîrâ âyet-i kerîmelerdeki ''Vav'' harfi atıf için olup, atıf da muğâyeret (başkalık) iktizâ eder. Nitekim ''Ahmed ve Mehmed geldi.'' dendiğinde bu iki kişinin farklı insan oldukları ''Ve'' harfinden anlaşılmaktadır. O zaman demek ki Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)e itâat, Allâh'a itâattan farklı bir mânâda anlaşılmalıdır ki o da Allâh-u Te'âlâ'nın Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)e vahyettiği ama Kur'ân'da zikretmediği sünnetler husûsunda gereken itâattan ibârettir. Nitekim İbni Abbâs, Semerkandî, Sa'lebî, Kurtubî, Beyzâvî, ve Ebû Hayyân (Rahimehümullâh) gibi Ehl-i Sünnet müfessirlerin bu âyet-i kerîmelere verdikleri mânâ: ''Rasûl'e, sünnetlerde yâni hadislerle bildirdikleri hususlarda itâat edin.'' şeklindedir. (Fîrûzâbâdî, Tenvîru'l-mikbâs, sh:298; es-Semerkandî, Bahru'l-'ulûm, 1/312; es-Sa'lebî, el-Keşfu ve'l-beyân, 3/342; el-Kurtubî, el-Câmi', 4/203; el-Beyzâvî, Envâru't-Tenzîl, 4/112; Ebû Hayyân, el-Bahru'l-muhît, 3/341) Yine böylece Yüce Rabbimiz hidâyeti bulmamız için bizlere: ''Bir de ona (Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)e) hakkıyla tâbi olun, tâ ki siz (hakka ve hakîkate) hidâyet bulabilesiniz.'' (el-A'râf Sûresi:158'den)buyurmuştur ki Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)e: ''Ben sana Kur'ân olarak okuduklarında tâbi olurum, hadis olarak söylediklerine uymam.'' diyen bir kimsenin bu âyet-i kerîmede emrolunduğu şekliyle Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)e tâbi olamayacağı âşikârdır. Ayrıca Allâh-u Te'âlâ: ''Artık o Rasûl size ne verirse onu hemen alın (kabûl edin), sizi neden engellerse hemen (ondan) vazgeçin.'' (el-Haşr Sûresi:7'den) âyet-i celîlesinde bizlere hadîs-i şerîflerin de vahiy olduğunu ve Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)in beyanlarına uymak îcâb ettiğini açıklamaktadır. Bâzılarının dediği gibi bu âyet-i kerîme ''Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)in ganîmetten sahâbesine verdiği şeyler'' hakkında değildir, bilakis umûmîdir. Zâten geçerli kaideye göre sebebin husûsiyeti (özel bir konu oluşu) hükmün umûmiyetine zıt düşmez. Nitekim Ebû Hüreyre (Radıyallâhu Anh)dan rivâyet edilen: ''Size neyi emrettiysem onu hemen alın. Sizi neden nehyettiysem ondan hemen vazgeçin.'' (İbnü Mâce, es-Sünen, el-Mukaddime:1, rakam:1, 1/3) hadîs-i şerîfi, Allâh-u Te'âlâ'nın bu âyetteki murâdının umûmî olduğunu, dolayısıyla Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)in din husûsundaki bütün emir ve yasaklarının vahiy olup kendileriyle âyet gibi amel edilmesi gerektiğini beyân etmektedir. Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)in Görevi Postacılık Değildir Şu bilinsin ki; hadisler vahiy olmasaydı Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)in görevi sâdece Kur'ân'ı tebliğle sınırlı kalacaktı ki bu da günümüzde bâzı bâtıl görüşlü ilâhiyatçıların dediği gibi postacılıktan öteye geçmeyecekti. Oysa Allâh-u Te'âlâ: ''Sana da bu (türlü türlü öğüt ve uyarıları ihtivâ eden Kur'ân gibi bir) zikri, kendilerine indirilmiş olan şeyi insanlara açıklayasın diye indirdik.'' (en-Nahl Sûresi:44'den) buyurarak Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)e ''Tebliğ'' dışında başka bir vazîfe daha yüklemiştir ki o da ''Tebyîn''dir, yâni âyet-i kerîmelerin mânâlarını açıklama vasfıdır. Allâh-u Te'âlâ kendisine vahyetmeden Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) hangi âyetin ne mânâya geldiğini nasıl anlayabilir?! Nitekim birçok âyette ''Salât'' emredilirken bunun mânâsı beyân edilmemiştir. Çünkü bu lafız Arap lügatında ''Duâ'' mânâsına gelmektedir. Şimdi bu emrolunan salât vazîfesinin, kıyâm, kırâat, rükû ve secde gibi rukünleri olan ve beş ayrı vakitte kılınması gereken bir farz olduğu Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)e Cibrîl (Aleyhisselâm) vâsıtasıyla tatbîkatlı bir şekilde öğretilmeden Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)in bunu bilmesi düşünülemez. (Cibrîl (Aleyhisselâm)ın namaz vakitlerini öğrettiği hadîs için bakınız: Ebû Dâvûd, rakam:193, 1/107; et-Tirmizî, rakam:149, 1/278) Yine böylece Kur'ân'da emredilen ''Hacc'' tâbiri, lügat îtibariyle ''Kast etmek'' anlamındayken, bu ibâdetin, ihram, Arafat'ta vakfe ve tavâf-ı ifâza gibi farzları olan, ihramda tırnak kesmek veyâ cinsî münâsebet gibi yasaklar işlendiğinde cezâ gereken ve daha birçok vâcipleri bulunan bir amel olduğu Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)e vahyedilmeden nasıl anlaşılabilir?! Artık bir kimse namazın ve haccın farz olduğunu kabûl edip de bunların nasıl edâ edileceğini beyân eden hadîs-i şerîfleri delil saymadığında bu kişinin namazın ve haccın farziyetini inkâr edenlerden ne farkı kalır. Zîrâ namaz ve hac farz iken nasıl yapılacağı bilinmeyince bunlar hükümsüz olur. Diğer bir misal olarak, ''Zekât'' kelimesi ''Temizlik'' anlamına gelmekteyken, bunun malın temizliği demek olduğu, maldan kırkta bir verilmesi gerektiği, hayvanlarda bu oranın değiştiği ve bunun ne kadar malı olanlara farz olduğu gibi daha nice husus Kur'ân-ı Kerîm'de beyân edilmemişken Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)in bu husustaki îzahları olmasa farz olan ''Zekât'' ibadeti ile kim amel edebilir?! Dolayısıyla Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)in hadislerini vahiy ve huccet saymayanlar ister istemez Kur'an'daki vahiyleri de anlamsız ve bâtıl kabûl etmiş olmaktadırlar. Çünkü kuru bir ''Salat'' ifâdesi ile mücerred bir ''Hac'' tâbiriyle, miktârı belli olmayan bir ''Zekât'' lafzıyla kalındığında bu emirlerin işlenilemez hâle getirildiği âşikârdır. Oysa Müslüman olan herkes farz olan bu ibâdetlerin ancak hadislerin beyânıyla tespit edilip yerine getirildiği husûsunda müttefiktir. Artık bunları mecbûren kabûl edip de ''Erkeklere altının haram olması veyâ sakal bırakmanın vâcip olması gibi meselelerde hadisler delil olmaz.'' demekten daha saçmalık ne olabilir?! Senin namazın, orucun, haccın dâhil bütün ibâdetlerindeki farzların ve vâciplerin ekserîsi hadîs-i şeriflerle sâbitken ve kimse de buna îtirâz edemezken hadîs-i şeriflerle haramlığı veyâ serbestliği beyân edilen diğer hükümler nasıl reddedilebilir?! Bu ne yaman çelişkidir! Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)e İki Türlü Vahiy Gönderilmiştir, Birisi Kur'ân, Diğeri Sünnettir Geride zikredilen îzâhattan da anlaşılacağı üzere; Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)e iki türlü vahiy gönderilmiştir ki bunlardan biri namazda tilâvet yerine geçmesi hasebiyle kendisine ''Vahy-i Metlüv'' denilen Kur'ân-ı Kerîm'dir. Diğeri ise mânâ bakımından vahiy olmakla birlikte lafzında îcâz vasfı bulunmaması hasebiyle namazda kırâat yerine geçemeyen ve kendisine ''Vahy-i Ğayr-i Metlüv'' denilen hadîs-i şerîflerdir. Nitekim tâbi'înin ulularından ez-Zührî ve ondan nakil yapan Beyhâkî (Rahimehumellâh): ''Vahyin bir kısmı Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)e sır olarak bildirilmiştir, dolayısıyla Nebî (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) onu kimseye anlatmamıştır. Diğer bir kısmı ise sır değildir, Bu yüzden onu herkese anlatmıştır, ancak Kur'ân olarak yazılması emredilmediğinden o kısım vahiy Kur'ân âyetleri içerisinde yazılmamıştır. Kur'ân olarak yazılması emredilenler ise Kur'ân âyetleri olarak yazılmıştır.'' demişlerdir. (el-Beyhakî, el-Esmâ ve's-sıfât, sh:198) Hadîs-i şerîfleri de Kur'ân gibi Cibrîl (Aleyhisselâm)ın Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)e inerek tâlim ettiği sâbit olmuştur. Nitekim tâbi'înin ulularından Hassân ibni Atıyye (Radıyallâhu Anh)ın: ''Cebrâîl (Aleyhisselâm) Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)e iniyor ve ona Kur'ân'ı bildirdiği gibi sünneti de bildiriyordu.'' (İbnü'l-Mübârek, ez-Zühd, 2/23; ed-Dârimî, es-Sünen, rakam:629, 1/204; İbnü 'Abdilber, Câmi'us beyâni'l-'ılm, rakam:2350, 2/1193) sözü bu hususta delil teşkil etmektedir. Dolayısıyla hadîs-i şerîfleri delil sayanlar aslında Kur'ân'ı anlamak için sünnete mürâcaat etmektedirler. Nitekim Eyyûb (Radıyallâhu Anh)ın rivâyet ettiğine göre adamın biri, tâbi'înden Mutarrif ibni Abdillâh (Radıyallâhu Anh)a: ''Bize ancak Kur'ân'dan anlatın.'' dediğinde Mutarrif (Radıyallâhu Anh) ona: ''Vallâhi biz Kur'ân'ın yerine başka bir şey aramıyoruz, lâkin Kur'ân'ı bizden daha iyi bilen Zât'ın îzahlarını murâd ediyoruz.'' (İbnü 'Abdilberr, Câmi'u beyâni'l-'ılm, rakam:2349, 2/1193) demiştir. Yaşadığı dönemde herkesin, onun ilmine muhtaç olduğu tâbi'înden Sa'îd ibni Cübeyr (Radıyallâhu Anh) bir gün Nebî (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)den bir hadîs anlattığında bir adam çıkıp: ''Kur'an'da buna muhâlif âyet var.'' deyince Sa'îd ibni Cübeyr (Radıyallâhu Anh): ''Sakın sana Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)den bir hadîs naklederken onu Kur'an'la mukâyese ettiğini görmeyeyim, Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) Allâh'ın kitabını senden iyi biliyordu.'' (ed-Dârimî, es-Sünen, rakam:631, sh:204) demiştir. Hadîsleri de Allâh-u Te'âlâ İndirmiştir Allâh-u Te'âlâ hadîs-i şerîfleri de Kendisinin indirdiğini beyan sadedinde: ''Allâh sana o kitabı ve hikmeti indirmiştir.'' (en-Nisâ Sûresi:113'den) buyurmuş ve böylece ''Hikmet''i de Kur'ân gibi indirdiğini bildirmiştir. Geride de zikredildiği üzere; ''Vâv'' harfi atıf içindir ki mânâsı muğâyerettir, yâni önündeki kelimenin geride geçen kelimeden farklı bir mânâsı olduğunu ifâde eder. Nitekim ''Zeyd ve Amr geldi'' denildiğinde ikisinin farklı iki kişi olduğu anlaşılır. Dolayısıyla burada geçen ''Hikmet'' Kitap'tan farklıdır. Müfessirler de bunu böyle anlamışlardır. Nitekim Hasen-i Basrî, Katâde, Mukâtil ve Ebû Mâlik (Radıyallâhu Anhum) gibi Kur'ân'ın tefsîrini sahâbeden öğrenmiş olan tâbi'în imamları: ''Bu âyet-i celîlede geçen 'Kitâb' 'Kur'ân'dır, 'Hikmet' ise 'Sünnet'tir.'' demişlerdir. (el-Buhârî, es-Sahîh, et-Tefsîr:277, 4/1796; et-Taberî, Câmi'u'l-beyân, rakam:2078, 3/87; İbnü Ebî Hâtim, rakam:1262, 1/237; İbnü Kesîr, et-Tefsîr, 1/444-445) İşte Nisâ Sûresi'nin bu âyet-i kerîmesi bizlere hadîs-i şerîfleri de Allâh-u Te'âlâ'nın indirdiğini açıklamıştır ki Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) de: ''Allâh-u Te'âlâ bana Kur'ân verdi, O'nun iki misli de hikmet (sünnet) verdi.'' (Ebû Dâvûd, es-Sünen, el-Merâsîl, rakam:534, sh:359) hadîs-i şerîfinde, kendisine Kur'ân'ın iki misli sünnet yâni hadîs-i şerîf vahyedildiğini açıklamıştır. Kur'ân'da Geçen Bir Mesele Hakkındaki Hükmü Hadîs Açıklar İşte geride zikredilen delillerden dolayıdır ki büyük muhaddis Dârimî (Rahimehullâh) gibi birçok muhaddis Yahyâ ibni Ebî Kesîr gibi tâbi'înin ulularından nakiller yaparak ''Kur'ân hakkındaki hükmü Sünnet söyler.'' şeklinde baplar açmışlardır. (ed-Dârimî, es-Sünen, rakam:628, sh:204) Aslında her ikisi de vahiy olduğu için bütün hükümleri ancak Allâh-u Te'âlâ açıklamaktadır. Ancak bâzısını namazda tilâvet yerine geçen Kur'ân vahyi ile, birçoğunu da Kur'ân'dan farkı sâdece namazda tilâvet yerine geçmemesi olan Sünnet ile bildirmiştir. Bundan dolayı bâzen hadîs-i şerîf âyet-i kerîmeyi tahsîs ve takyîd etmiştir ki öyle yerlerde bütün ümmetin ameli hadîs-i şerîflerin beyânına göre olmuş, âyet-i kerîmenin umûmî hükmüne göre olmamıştır. Nitekim evlenilmesi haram olan kadınları beyân eden Nisâ Sûresi'nin 22-24. âyet-i kerîmelerinde on beş sınıf açıklanmış, peşi sıra: ''Bu(sayıla)n(yasak)ların ötesinde bulunan (kadın)lar sizin için helâl kılınmıştır.'' (en-Nisâ Sûresi:24'den) buyrularak hüküm nihâyete erdirilmiştir. Bu âyet-i celîlenin zâhirî ifâdesinden, bu ve bir önceki âyet-i kerîmede zikredilen kadınların dışındakilerle evlenmenin helâl olduğu anlaşılmaktaysa da, sünnetteki bâzı deliller bunların dışında kalan bâzı sınıfların da haram olduğuna delâlet etmektedir. Nitekim bir kadınla halasının veyâ teyzesinin bir nikâhta birleştirilmesi ve dinden dönmüş mürted bir kadınla yeniden İslâm'a girmedikçe evlenilmesinin haramlığı bu âyet-i celîlelerde ifâde edilmemişse de, bu sınıfların harâmiyeti hakkında hadîs-i şerîfler mevcut olduğundan, nikâhı haram olanlara dâhildirler. Nitekim Ebû Hüreyre (Radıyallâhu Anh)dan rivâyet edilen: ''Bir kadınla onun halası, yine böyle bir kadınla onun teyzesi birlikte nikâhlamaz.'' (el-Buhârî, es-Sahîh, en-Nikâh:70, rakam:4820, 5/1965: en-Nikâh:27; Müslim, es-Sahîh, en-Nikâh:33; 40, Ebû Dâvûd, es-Sünen, en-Nikah:12; et-Tirmizî, es-Sünen, en-Nikâh:31; en-Nesâî, es-Sünen, en-Nikâh:47-49; İbnü Mâce, es-Sünen, en-Nikâh:31; Dârimî, es-Sünen, en-Nikâh:8; el-Mâlik, el-Muvatta, en-Nikâh:20-21; Ahmed ibnü Hanbel, el-Müsned, 1/78, 217, 372) hadîs-i şerîfi bu hususta Kur'ân-ı Kerîm'de geçen genel hükmü tahsis etmiştir ki aslında iki hüküm de Allâh-u Te'âlâ'ya âit olduğundan burada bir çelişki yoktur, ancak beyan yolları farklı olmuştur. Yine böylece yiyeceklerle ilgili haramları beyân eden En'âm Sûresi'nin 145. âyet-i kerîmesi yasak yiyecekleri; lâşe, fışkıran kan, domuz eti ve Allâh'tan başkası adına kesilen olmak üzere dört sınıfta sınırlamıştır. Hâlbuki yiyeceklerle ilgili haramların bunlardan çok daha fazla olduğu herkesin malumudur. Nitekim azı diş sâhibi yırtıcılarla gagalı kuşlar gibi birçok hayvanın yenmesinin harâmiyeti hadîs-i şerîflerle sâbittir ki, Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)in haram ettikleri de Allâh-u Te'âlâ'nın haramları gibidir. Nitekim Mikdâm ibni Ma'dî Keribe (Radıyallâhu Anh)dan rivâyet edilen bir hadîs-i şerîfte Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem): ''Dikkat edin! Bana Kur'ân verildi, onunla birlikte bir misli de (sünnet) verildi. ğâh olun! Yakındır ki midesi tok bir hâlde rahat koltuğunda oturan bir kimse: 'Siz Kur'ân'a bakın, onda helâl bulduğunuzu helâl kabûl edin, haram bulduğunuzu da haram sayın.' diyecektir. Şunu bilin ki; ehlî eşeklerle azı diş sâhibi yırtıcılar(ı yemek) size helâl olmaz. (Bu hükümleri Kur'ân'da bulamasanız da, işte ben bunu size açıklıyorum. Helâl ve haram hükümlerini Kur'ân'dan aldığınız gibi benim hadîslerimden de alın.)'' (Ebû Dâvûd, es-Sünen, es-Sünne:6, rakam:4604, 2/610; Ahmed ibnü Hanbel, el-Müsned, rakam:17174, 6/91; et-Tirmizî, es-Sünen, el-'İlm:10, rakam:2664, 5/38; İbnü Mâce, es-Sünen, el-Mukaddime:2, rakam:12, 1/6; el-Beyhakî, es-Sünenü'l-kübrâ, rakam:19469, 9/556; el- currî, eş-Şerîa', rakam:94, sh:48; ed-Dârekutnî, es-Sünen, 4/287; İbnü Hibbân, es-Sahîh, rakam:12, 1/120)buyurmuştur. Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)in Hadîslerle Haram Kıldığı Şeylerin Allâh'ın Kur'ân ile Haram Kıldıklarından Bir Farkı Yoktur Allâh-u Te'âlâ, Rasûlü'nün açıkladığı haramların da kendisinin haram kıldığı şeyler gibi olduğunu beyan sadedinde: ''Allâh ve Rasûlü'nün haram kıldığını haram kabul etmeyenler.'' (Tevbe Sûresi:29'dan) buyurarak Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)e hadîs-i şerîflerle bâzı haramları bildirdiğini açıklamıştır. Şöyle ki bu cümle-i celîle haram olan şeylerin tahrîminin iki yolla sâbit olacağına, bunlardan birinin vahy-i metlüv (namazda okunması geçerli) olan Kitâb (Kur'ân-ı Kerîm) ile sâbit olduğuna, diğerinin ise vahy-i ğayr-i metlüv olan (namazda tilâvete elverişli olmayan) sünnet (hadîs-i şerîfler) ile açıklandığına sarâhaten delâlet etmektedir. Buna göre Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)in bir şeyi haram etmesi ile Allâh-u Te'âlâ'nın o şeyi haram etmesi arasında bir fark yoktur. Zîrâ Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) kendi keyfine bir şey buyurmamış, ancak Allâh-u Te'âlâ tarafından tebliğde bulunmuştur. Yine böylece: ''Tertemiz şeyleri (o Allâh'ın adı anılarak kesilen hayvanları ve pis olmayan tüm rızıkları) kendileri için helâl etmektedir, (kan, leş ve fâiz gibi madden veyâ mânen) pis olan şeyleri ise onlar üzerine haram kılmaktadır.'' (el-A'râf Sûresi:157) âyet-i celîlesi Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)in helâl etme ve haram kılma yetkisi olduğunu beyân etmiştir ki aslında bu, Allâh-u Te'âlâ'nın Kur'ân dışında vahyettiği hadîs-i şerîflerle Habîbi'ne birtakım helâl ve haramlar bildirdiği anlamına gelmektedir. Demek ki Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) bir şeye haram diyorsa bu Allâh-u Te'âlâ'nın o şeye haram demesiyle eşittir. Nitekim Mikdâm ibni Ma'dî Keribe el-Kindî (Radıyallâhu Anh)dan rivâyet edilen: ''Bir adam koltuğuna yaslanmış vaziyette otururken ona benim hadislerimden bir hadis nakledildiğinde: ''Allâh-u Azze ve Celle'nin Kitâb'ı bizimle sizin aranızda (hakemlik yapacak)dır. Onda bulduğumuz helâli helâl sayarız, onda bulduğumuz haramı da yasak kabûl ederiz (Kur'ân dışında helâl haram kabûl etmeyiz).' demesi yakındır. Şunu iyi bilin ki; gerçekten Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)in yasakladığı şeyler Allâh'ın haram kıldığı şeyler gibidir.'' (İbnü Mâce, es-Sünen, el-Mukaddime:2, rakam:12, 1/6; Ebû Dâvûd, es-Sünen, es-Sünne:6, rakam:4604, 2/610; Ahmed ibnü Hanbel, el-Müsned, rakam:17174, 6/91; et-Tirmizî, es-Sünen, el-'İlm.10, rakam:2664, 5/38; el-Beyhakî, es-Sünenü'l-kübrâ, rakam:19469, 9/556; el- currî, eş-Şerîa', rakam:94, sh:48; ed-Dârekutnî, es-Sünen, 4/287; İbnü Hibbân, es-Sahîh, rakam:12, 1/120) hadîs-i şerîifi bu hususta nas teşkil etmektedir. Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)in bu hadîs-i şerîfi diğer mûcizeleri gibi aynen vâki olmuştur. Nitekim günümüzde birçok İlâhiyatçının, hadîsleri İslâm'da delil saymadıkları, fiten (âhir zamanda çıkacak kargaşalarla ilgili) hadîsleri, erkeklerin altın ve ipek kullanması ile sakal traş etmesi gibi harâmiyeti hadîs-i şerîflere dayanan meseleleri reddederken: ''Kur'ân'da böyle bir şey yok!!!'' dedikleri maaleef sıkça müşâhede edilmektedir. Hidâyetten sonra dalâlete düşmekten Allâh-u Te'âlâ'ya sığınırız! Alıntı:Cübbeliden blogspot .com |
şunu açıklıkla ifade etmek isterimki yönetici arkadaşlara saygım olmasa bu yazıyı kaldırırdım.cünkü cübbelinin bu dine vereceği hiç bir şey yoktur.sanki kutlu doğum mehmet görmez hoca diyanet reisi olduktan sonra nisan ayına sabitlendi.kendi camiasında bile istenmeyen bi adamın burada reddiyesini yayınlamak ne kadar doğru bilemiyorum.mehmet görmez hocaya reddiye yazacak durumu hiç yok sanırım.ikisini yan yana bile getirmede zorlanıyorum.cübbeli bana göre islama çok büyük zararlar vermiş ve vermeyede devam etmektedir.ALLAH birdir derse inanırım gerisi boş. |
Cübbelinin Sapıklıkları CÜPPELİ :Peygamberimizin Dışkısı Necis Midir? HAYIR. CÜPPELİ : evliyaYa inen Kuran 6 katı değerinde kitap!!! ???????? CÜPPELİ :Asraile sen git sonra geleceğim demiş VAY ANAMMM Cübbeli: Aracısız Olmaz ŞEYHİ OLMAZSA OLMAZ CÜPPELİ :Tuvalet taşı Allah ile konuşur OHÜÜÜÜÜ CÜPPELİ : Allah Ete kemiğe bürünmüş Mahmut olarak görünmüş! ??????? CÜPPELİ :Mahmut EfendiM Azraile sen git ben sonra geleceğim demiş! YALANCIIII CÜPPELİ :Gavstan medet umuyoruz WE İYYAKE NESTAİN NE OLDUUUU CÜPPELİ :Mahmut efendisi ile normal insanlar ayni tuvalete kullanamazmış! EBU SUFYAN NE DEMİŞTİ YÜCEL YA HUBELLL CÜPPELİ :Muhammed Mustafa sav eşittir Allahâ! BÖÖÖÖÖÖÖ CÜPPELİ :Halk okuyup anlamamalı. Hocalara kör körüne uymalı! YAAA BAK SENNN CÜPPELİ :Ömer bin Hattap ve öbür halifeler Cübbeliye selam gönderiyormuş ESSAMU ALEYKE DİYORLARMIŞ KESİN CÜPPELİ :Evliyalar röntgenci imiş! YANİ SAPIK???? CÜPPELİ :Mahmut Efendisi masum muş! HADI CANIIIIM CÜPPELİ :Evliyalar Rasulullah ile görüşüyormuş! MSN SKYP BELKİDE BELEDİYE TELSİZİ KİM BİLİR.TÜRKCELL ÇEKİYORMU ACEP?? CÜPPELİ :şeyhi Öğrencilerine Kabirden İlim Öğretmiş WAYYY BABAMMM Cübbeli:Peygamberler Kabirlerinde Hanimlarıyla İlişkiye Giriyor ????????? BU ADAMMMI SÜNNET HAMİSİ? BU ADAMMI DİYANET REİSİNİ ELEŞTİREN? BU ADAMMI ALİM???? İSLAM BU ŞARLATAN PUTPERESTE KALDIYSA YANDIK..................... |
Alperkara hocam; konuyu silmekle insanların zihinlerinde yerleşmişliğide sileceğimizi bilsem sileyim derdim ama görelim neymiş reddiyesi...Herkesin fikrine saygı duymakla birlikte Elbet bizimde vardır bir iki kelamımız. . İnsanlarIn uyanması zorlarına gitti. Biliyorlar bir anne okursa bilinç inşa eder... Mehmet Görmez inde bunda emeği çoktur. Okumayan körükörüne itaatı baz alan uyuşmuş kokuşmuş fikirleriniz rağbet görmüyor artık... Din satamıyorsunuz istediğiniz gibi değilimi. .. .Reddiye yazın bari...Neresinden tutarsa... Sizde biliyorsunuz ki Sadece Kurana uyuyoruz diyenler diye nitelendirdiklerinizin zaten Alllah'a ve Rasulüne uyduğunu..Kurana uyan, uymak için başka ne arar Allah Aşkınıza... Kuran'dan başkasını kabul etmeyiz diye sürekli hadis inkarcılığı ile suçlayıp iftira ettiklerinizin hadis inkarcısı olmadıklarını aksine insanları uydurmalar konusunda uyarmaya bilinçlendirmeye çalıştıklarını en iyi bu reddiyeyi yazanlar biliyorlar.. .İlahiyatlı okuyan kadınlar anneler en büyük düşmanınız....Çünki şurda verdiklerinizi yorumlayabiliyor tahlile tabi tutabiliyor tutarsızlıklarınızı anlayabiliyorlar.... ve kaleleriniz tehlikede değilmi? ? Sayın üyeler; konuya yazacağınız yorumlar lütfen laubalilikten uzak olsun..Hakarete varmadan konuyu sulandırmadan, kelimelerinizi özenle seçerseniz seviniriz...müdahaleye gerek duymayız...Saygılar.... |
tevhid tarihinde bahusus islam tarihinde "belam" figüründen bünyemize verilen zarar bu dinin firavunu" ebu cehil "vermemiştir. her sağlıklı insanın dış mikroplara karşı kendini koruması az emek ve dikkat ister.o mikrop vucuda saldırması halinde vucudun savunma mekanizmaları devreye girer.mikrop çok güçlü değilse savunma mekanizmaları onu yok eder.ama mikrop muzmin ise ve gövdeyı istila ederse vucudu maraz eder uzun bir tedavi ile iyileşir veya hatta öldürür. bu örnekte olduğu gibi tevhid akidesine her daim bu tip muzmin mikroplar/belamlar musallat olmuş istila etmişlerdir.Allahın dini koruma altında olduğundan ölüm tahribatını verememişlerse de kronik hastalıkları bunyeye yerleştirmeyı başarmışlardır. mekke döneminde zar zor ayakta kalmaya çalışan islam bünyesi,en alçak/zalim müşriklere karşı bile başarı ile yoluna devam etmiştir.hatta o cılız galiyle bile bedirde bu alçakların ekserisini yok etmiştir. medine dönemine geldiğimizde karşımızda tüm müşriklere bedel "abdullah bin sebe" karşımıza çıkmaktadır.mekkede o cılız zayıf hali ile onlarca müşriği bir şekilde silen islam,medinede devlet kurduğu halde hakimiyet elde edildiği halde bu münafık ile ölümüne kadar mücadele etmiştir. hz osmanı şehit edilmesine sebebiyet veren yine bu munafık gruhudur.... sıffında binlerce sahabinin kanını akıttıran,en güzide sahabileri oyuna getiren,kardeşi kardeşe müslümanı müslümana düşüren/kırdıran/öldürten yine bu guruhtur. hakem olayında müslümanları oyuna getiren ,islam devletini yakan yıkan halifelikten saltanata dünüştüren yine bu guruhtur... hz aliyi mahfeden bu guruhtur... hz hasanı da hakeza.... hz huseyni ve peygamber neslinin kökünü kazıyan kadın/kızlarına cariye(!) muamelesi yapan yine bu guruhtur... ilk iki halifeye kadar berrak bir islam huzuru varken,bu dönemden sonra kıyamete kadar kapanmayan yaralara sebebiyet veren bu gruhtur... emeviler,abbasiler,fatimiler,hariciler ve siyasi yüzlerce mezhep adı altında parçalayan islam bir iken bin yapan "derin devlet" hep bu guruh olmuştur... bünyemize yerleşen bu mikrop bazen siyasi,bazen hurufi,bazen uydurma hadisler,bazen bidat,bazen şarlatan,bazen sinsi,bazen belam olarak ortaya çıkmış kendini göstermiştir... 4 hak mezhep imamlarımız bile bu guruhun zindanlarından joplarından dayaklarından işkencelerinden kurtulamamışlardır... bitti mi? hayır... asrımızda daha güçlü daha ustalıkla çeşitli adlar altında varlıklarını sürdürmüşlerdir. bahailik olarak...bu gurubun "abdullah bin sebesi", "mirza ali muhammed"önce imam sonra mehdi en son peygamberliğini ilan ederek..... kadiyanililik olarak...bu gurubun "abdullah bin sebesi", "mirza gülam ahmed kadiyani"önce imam sonra mehdi en son peygamberliğini ilan ederek..... hurufilik,ebcedcilik,cifircilik olarak...uzantısı günümüzde taze yasinler,muskalar,üfürükçüler,hokkabaz düzenbazlar ile devam etmektedir... 19'culuk olarak...bu gurubun "abdullah bin sebesi", "reşat halife"önce imam sonra mehdi en son peygamberliğini ilan ederek.....bu guruhun köpeği cinosu şehit metin yükselin kardeşi,meşhur alim bitlisli hemşerim sadedin yükselin(rh.a) oğlu "edip yüksel".... iskender ali akber taifesi olarak....bu gurubun "abdullah bin sebesi", "iskender ali ekber"önce imam sonra mehdi en son peygamberliğini ilan ederek.....kendisine kitap bile inmiştir(!)...kitabından sürelerin isimleri:"anlaşmazlık süresi,mehdi süresi,Allah teala süresi,zaman süresi,kuddusu sır süresi,tayyı mekan süresi vs vs vs...." fethullah gülen olarak...... menzil guruhu olarak.... cübbeli guruhu olarak.... işid olarak.... güneydoğu hizbullahı olarak.... yaşar nuri olarak.. mevlevi olarak... bektaşi olarak... harun yahya/adnan oktar olarak... ve sayamadığım yüzlercesi.... içlerinde masum muttaki dürüst samimi olanlar olmakla birlikte genel olarak hep "abdullah bin sebe" yolu devam edilmiştir... konumuz ile ilintili olan cebbeli ahmed bunların en korkuncu diyebilirim.çünkü ehli sünnet hamisi olarak gözükmesi büyük bir oyun.arada çaktırmadan zehrini kusuyor.feraset sahipleri dışında bu oyunu farkeden olmuyor."Allah Ete kemiğe bürünmüş Mahmut olarak göründü" sözü bu şarlatan aittir.bu söz en cahil müslüman bile bilir ki kurana göre küfrün şirkin ta kendisidir. konuyu silmek süpürmek çözüm olsa keşke...burada yeri gelmişken Allah için bunları çürütme babında boş zihinlerin kirletilmesini önlemek için bir fırsat saymak lazım....konuyu açan kardeşimiz "vertyucek" dürüst samimi ve Allah rızasını gözetmeye çalışan saf bir kardeşimiz...bu kirli oyunların farkında değildir eminim...hakkını helal et vertyucek kardeşim.... tarihimize bir beyın jimnastiği hatırlatma olarak aklıma gelenleri özetledim...bilmeyenler için bilgi,bilenler için hatırlatma mahiyetinde... Allah bu dine hangi ad altında olursa olsun art niyetle yaklaşan,dejenere etmeye çalışan,insanların kafasını ve alimlerin midesini bulandıran,şeytana ve şeytani emellere hizmet edenleri takdirinde varsa "hidayet eylesin" eğer yoksa "kahru perişan eylesin." AMİN. |
CÜBBELİ AHMED HOCAEFENDİ’Yİ burada yazılan sapık,İSLAM’A zarar veriyor gibi yanlış iddialardan tenzih ederim.kendisi tek doğru yol olan EHLİ SÜNNET VEL CEMAAT’İN yılmayan kalemi,alimi ve müdafiidir.kendisine yöneltilen suçlamaları da asla haketme-mektedir.bilakis biz sadece HAZRETİ KUR’AN’I baz alırız işimize gelen hadisi uydurma yaftası ile reddederiz işimize geleni alırız diyen vehhabi zihniyetinin önünde set gibi durmuş ve nice insanların gözünü bu konuda açmıştır.Yalnız HAZRETİ KUR’AN’A uymakla olmaz aynı zamanda HAZRETİ KUR’AN’IN yani CENAB’I ALLAH CELLE CELALÜH’ÜN emirlerince PEYGAMBER’E (SALLALLAHU ALEYHİ VE SELLEM’e) de uymak yani sünnet ve hadislere de uymak gereklidir doğrusunu aşılamış yegane İSLAM ALİMİDİR. Burada paylaşılan konudaki reddiye de kendisinin bu konuda taviz vermezliğinin Diyanet İşleri Başkanı dahi olsa yanlış söyleyenin karşısında duruşunun göstergesidir.insaf ve ilim gözü ile konuyu okuyanlar bunu göreceklerdir. Şimdi gelelim bazı üyelerin kendisi hakkında ki iftira niteliği taşıyan iddialarına.malumunuız çok sorunun cevabı olmaz.çok iddianında böyledir birkaçına cevap verelim: Meral adlı üye demiş ki: Alıntı:
Alıntı:
Alıntı:
Alıntı:
Alıntı:
Alıntı:
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] |
Alıntı:
|
Alıntı:
ilim ehli,ilahiyatlar ve diyanet bunun foyalarını tek tek pazara döktüğünden bunlara dusman kesildi. Şimdi gelelim bazı üyelerin kendisi hakkında ki iftira niteliği taşıyan iddialarına.malumunuız çok sorunun cevabı olmaz.çok iddianında böyledir birkaçına cevap verelim: Meral adlı üye demiş ki: PEYGAMBER EFENDİMİZ SALLALLAHU ALEYHİ VE SELLEM normal insana benzemez HAZRETİ KUR’AN’DA alemlere rahmet olarak gönderildiği bildirilen EFENDİMİZ ALEYHİSSELAM temizdir kendisinden ayrılan da temizdir. Bu cevap içinde bulunduğunuz ve zamanında benimde içinde bulunduğum içler acısı halimizi anlatıyor.Allah aşkınıza islam'ın tüm fıkhi siyasi tikadi mezheplerinden hangisi hadesten tehareti iptal etti? hadesin tahir olduğunu kabul eden bir tek alim var mı yeryüzünde ve tarihte? tasavufun bazı kolları bu mantıkla hareket ediliyor ki şeyhlerin idrarını bile zemzem suyu sanan ve kandırılan o kadar aptal salak murit var ki! bu putperestlik değil nedir Allah aşkınıza? Rasulullah beşer olarak bizden farkı var mı? O'nu yücelten nubuvet ve risalet değil mi? Bunu söyleyen kendisi değil hocası Mahmud USTAOSMANOĞLUDUR. gülsem mi ağlasam mı bilemedim? bu cemaati dolayısıyla eğitip ümmetin başına bela eden bu adam değil mi? bu adam ve talebeleri aynı zehirden beslenmediler mi? ustaosman bunu diyorsa daha vahim değil mi? Yalancı kim oluyor budurumda!? sen söyle? Bunuda kendisi söylememiştir tarikat ehli bir zat söylemiş ve kendisi uyarılarak tevbe etmesi istenmiştir.lütfen bu kadar rahat iftira atmayalım. gülmekten kırılacağım bak? demekki tarikat değil sapık yol? tarikatın eğittiği bu işte? hele ki bu sözü söyleyen bizzat cüppelidir.görüntülü konuşmasını sana gösteririm istersen? Kendisi ümmete okumayı en çok tavsiye eden alimlerdendir.kendİsi 70,75 kitabın yazarıdır bu kadar kitabı okunmasın diye mi yazmıştır?Alimlere uyun demesi cahillikle iş yapmayın demektir!Daha bu yakınlarda bir sohbetinden aşağıda paylaşacağım okumayı teşvik edici konuşuyor. yazdıkları kitaplar hepsi bende var.hepsini de okudum.onun için sapıttım onun için müşrik oldum zaten.her sayfasında en az 1 hurafe serpitilmiş eserler anamı ağlattı.beni bu çirkeften kurtaran ve uyandıran muhterem eşime aynı zamanda hocama sonsuz teşekkürler. Kendisini dinleyenler görecektir ki EVLİYALAR’A RADIYALLAHU ANHUM kendisi kadar sevgisi ve saygısı olan bir kişi daha bulamazsınız!Onları sapıklıkla asla itham etmemiştir bu sizin iftiranızdır! editörlerimiz kızmazsa ne diyeceğimi bilirdim bu soruya cevap olarak? mertlik bende kalsın. küçük bir not: 10 yıl önce bu siteye üye olmuştum.o zamanlar müşrik idim.cübbeli hayranı olarak kovulmuştum burdan.site yöneticisi hoca üyeliğimi şifremi geri verdiği için teşekkürler. |
Alıntı:
|
medineweb olarak tartışılmaz kuralımız şu : TEKFİR YASAKTIR.TEKFİRCİLİĞE HEVESLENEN BURDA BARINAMAZ/YAZAMAZ. bunun için geçmişimize bakın yüzlerce üye banlanmıştır.bu konuda taviz verilmemiştir verilemez.bunu kimsenin kara kaşına hasret olduğumuzdan, kimseyı aklama paklama anlamında değil,tekfirin ne korkunç sonuçlar doğuracağını biliyoruz.kimseyı aklama paklama anlamında değil. ancak, kurana veya bir kısmına hatta tek ayetine ters muhalif bir düşüncede olan KENDİ KENDİSİNİ TEKFİR ETMİŞTİR.biz ise estagfirullah olurmu öyle şey sayın hazret.sen kıble ehlisin kafir olamazsın.Allahu tealayı mahmudun kılığına sokacaksın yani türkçesi mahmudum Allahtır diyeceksin ve ben kıble ehlisin bu sözünü hoşgörüyorum diyeceğim öyle mi yapalım? hz musanın turi sinada ulaşamadığı,Resulullahın miracda nail olamadığı rüyetullahı,senin şeyhin Allahu tealayı rüyasında 1000 defa görecek.“Raeytü Rabbi fil menamı elfe mera.” (aynı cümleyi birde Arapçasından tekrar ediyor ki havası olsun, Arapça bildiği anlaşılsın.) Bin defa uykuda gördüm.enam 103 te "...gözler O'nu göremez..." araf 143 te Dedi: “asla göremezsin beni...."ayetlerine taban tabana zıt bu hezeyenı hoş göreceğiz öyle mi yapalım? cebbeli devam ediyor, Dedi ki: Tuvalet taşı, “Ya Rabbi benim ne suçum vardı ki, beni tuvalet taşı kıldın. Mevla buyurdu ki, “Sus, altmış yaşını geçtiği halde sakalsız ölene mezar taşı yapsam daha mı iyi olur?” Tuvalet taşı, “tamam ya Rabbi.” Yani ben halime razıyım dedi. Sakal Peygamber Efendimizin sünneti dir. Fakat farz vacip hükmünde değildir. Bu konuda Ulemanın ittifakı vardır.sakalını kutsamak sakalsızları aşağılamak için filim fırıldağa bak hele.kişi müşrik olabilir allaha iftira atabilir Allah kılığına girebilir ama sakalsız olamaz demek istiyor galiba.wc taşı ile Allahı konuşturmak.sübhanallah.... cebbeli son surat devam ediyor, cima halinde Salih kimseleri düşünmesini güzel görmüşlerdir( Muhammed Salih , Beğiyyetü'l- Vacid , Sh . II). buna ne denilir terbiyem musade etmiyor.islamda sadece domuz eti haram degildir domuzlaşmak da haramdır gerçeğini unutmayalım. cübbeli bu kez ismail ağa karikatörlerinden birisine söyletiyor bakın hele ; "Allah Cübbeli Hakkında Mahmud Efendiye Vahiy İndirdi...(!!)" cebbeli çıkıpda ne diyrosun lan sen demiyor.ismail ağanın mikrofonu kürsüsü hala bu müşriğin elinde malesef. saymakla bitmiyor ki vertucek kardeşim.... bu adamın küfür şirk dolu konuşmalarını medyatik uğruna hezeyanlarını cemaatine dağıttığı kitapları incelediğimizde nerden tutsan elinde kalıyor.küfür şirk dolu cümleler espiriler tekfirler tehditler iftiralar aşağılamalar küçümsemeler. var oğlu var.... ben itikad olarak kimseyı tekfir etmem.ama kendi kendisini tekfir edene de haşa demem diyemem. Allah cümlemizi ıslah eylesin.... |
:sukran:alkış000alkış000 bu kadar mı güzel anlatılır ArO* |
Alıntı:
|
dikkat ederseniz konuya verdiğim tüm cevaplar kaynaklı bizzat bu zatın eserlerinden görsel medyasından verildi...bu adamla şahsi husumetim adavetim yoktur.isyanımız dinimize vermiş olduğu insanların kafasını karıştırdığı "sui usve " babında her müslümanın en doğal tepkisidir. قُلْ إِنَّ صَلاَتِي وَنُسُكِي وَمَحْيَايَ وَمَمَاتِي لِلّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ ilahi ihtar ve parola gereği konuşmamız-yazışmamız-yaşantımız-ölümümüz-kızgınlığımız-tepkimiz -sevgimiz-buğzumuz Allah için olmak zorundadır.islamın savmu selattan ibaret olmadığını biliyoruz.5 vakit kılınan namazın farziyeti kadar özel sosyal ve siyasal yaşantımız Allah için olmalı aynen namaz gibi farzdır. biri çıkıpda bana vahy indirildi,veya kuran ve sünnete taban tabana zıt küfür içeren bir pozisyonla çıkışlar yapması ve dahası bunun toplumu yönlendiren bir ulema olmasını göz önünde bulundurduğumuzda vereceği tahribata suskunluğumuz imanı götürür. bu adamın ve bu cemaate mensup ileri gelenlerin yaptıkları yazdıkları konuştukları ve hepsi delil ile önünüze serdiğimde itiraz edebileceğiniz tutunabileceğiniz bir dal kalmadığından,hayır demedi yazmadı diyemiyeceğiniz bir tıkanma sözkonusudur.bu ağır küfür içeren cümleyı cübbeli demedi ama hocası dedi gibi bir çıkışınız özrünüzün kabahatinizden ötürü olduğunuzun farkındamısınız bilemiyorum. sadece şu iki cümleye cevap vermeniz gerekirdi. "Allah Cübbeli Hakkında Mahmud Efendiye Vahiy İndirdi...(!!)" ."Allah Ete kemiğe büründü Mahmut olarak göründü" bu iki cümle sahibini kuranda sünnette 4 mezhebimiz hatta dışladığımız diğer tüm şia mutezil vahhabi alimleri dahil bir tek onay verebilecek bir müslüman var mı? bu iki cümle küfür değildir diyebilecek tek alim varmı yeryüzünde? varsa söyle ? yok ama ama kem küm ile başlayan cümleler kuranın şu ayetlerini hatırlatır; Onlara: " Allah'ın indirdiği (kitabı)ne ve peygamber'e gelin" dendiği zaman:" Atalarımızı üzerinde bulduğumuz şey bize yeter" derler. Ataları bir şey bilmeyen ve doğru yolu da bulamayan kimseler olsa da mı? Ve demiş olacaklardır ki: «Yarabbi! Muhakkak biz reislerimize ve büyüklerimize itaat ettik. Artık onlar da bizi doğru yoldan sapıttılar.» .........."Rabbimiz! İşte bizi yoldan çıkaran bunlar; bu yüzden onlara iki kat ateş azabı çektir!" diyecek. (Allah): "Hepiniz iki kat azabı hak ettiniz, fakat bunun dahi farkında değilsiniz!" diye cevap verecek. De ki: Göklerde ve yerde gaybı Allah'tan başka kimse bilmez. son verilen ayet ap açık iken tasavufta gaybı bilirim hezeyanlarına ne demeli.... VE YİNE AÇTIĞINIZ KONUYU SİLMEDİK.SİLMEK YERİNE KONUYU KURAN SÜNNETE ARZ ETTİK Kİ İNSANLAR KONU HAKKINDA BİLGİ SAHİBİ OLSUN KAFASI KARIŞMASIN DİYE. BİR İNSANI KURTARMAK TÜM İNSANLIĞI KURTARMAK,BİR İNSANI ÖLDÜRMEK TÜM İNSANLIĞI ÖLDÜRMEK GİBİDİR.İNSANLARIN İMANI KÜFÜRLE ŞİRKLE YALAN YALNIŞ BİLGİLERLE ÖLMESİN DİYE ÇABALADIK.... ORTAYA BİR İDDİA ATARSANIZ ARKASINDA DURURSUNUZ.ARKASINDA DURAMIYACAĞINIZI PAYLAŞMAYINIZ...BENDEN SİZE İSLAM KARDEŞLİĞİ NASİHATI... selam dua ile... |
Alıntı:
Bütün hakaret dolu ve aşağılayıcı sözlerden ötürü TARİKAT EHLİNİ,MAHMUD USTAOSMANLU KADDESALLAHU SIRRAHUM’U,CÜBBELİ AHMED HOCAEFENDİ KADDESALLAHU SIRRAHUM’U İ tenzih ederim.takdire şayan hizmetlerinide aynı şekilde! Cevap vermememi istediğiniz şeylere cevabıma gelince tamamen çarpıtma olduğunu biliyorum mesela ilki: Alıntı:
- [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] |
Alıntı:
Bu sözü aslında YUNUS EMRE KADDESALLALLAHU SIRRAHUM’A da atfederler ben ilahlaştımdan ziyade bu sözü şöyle anlamak gerekir.. Hz. Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki "Allah Teâla Hazretleri şöyle ferman buyurdu: "Kim benim veli kuluma düşmanlık ederse ben de ona harp ilan ederim. Kulumu bana yaklaştıran şeyler arasında en çok hoşuma gideni, ona farz kıldığım (aynî veya kifaye) şeyleri eda etmesidir. Kulum bana nafile ibadetlerle yaklaşmaya devam eder, sonunda sevgime erer. Onu bir sevdim mi artık ben onun işittiği kulağı, gördüğü gözü, tuttuğu eli, yürüdüğü ayağı (aklettiği kalbi, konuştuğu dili) olurum. Benden bir şey isteyince onu veririm, benden sığınma talep etti mi onu himayeme alır, korurum. Ben yapacağım bir şeyde, mü'min kulumun ruhunu kabzetmedeki tereddüdüm kadar hiç tereddüte düşmedim: O ölümü sevmez, ben de onun sevmediği şeyi sevmem."(Buhârî, Rikak 38.)(alıntı sorularla islamiyet) Yani kulun ilahlaşması yoktur CENAB’I ALLAH CELLE CELALÜH’ÜN sevdiği kuluna yakın olması vardır.her mü’min kulda bu vardır fakat Evliyalık mertebesinin yüksek halkalarında örneğin YUNUS EMRE,BEYAZİDİ BESTAMİ,ABDULKADİRİ GEYLANİ KADDESALLAHU SIRRAHUMLAR gibilerinde daha ziyadedir.ete kemiğe büründüm sözü açıklamaya muhtaç bir sözdür fakat ilahlaşma yahut CENAB’I ALLAH CELLE CELALÜH’ÜN bir insan şekline bürünmesi olarak anlama-mak gerekir! Daha detaylı olarak konuyu MAHMUD USTAOSMANLU KADDESALLAHU SIRRAHUM ile sözü ayrı düşmeyen öğrencisi CÜBBELİ AHMED HOCA EFENDİ KADDESALLAHU SIRRAHUM bir ilahlaştırma olmadığını şöyle açıklıyor: [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] |
şu prensibi çok severim ki bu prensibe hadis ilminde "cerh ve tadil"denilir.bu prensibin amacı şu:"islam ilimleri sağlam temellere dayandırılmak zorunludur.bu sağlam temel için hakkında tek kuşku olan bir ravinin rivayeti red edilmiştir." yani türkçesi şudur :" ey ravi ey mürşid ey tebliğci ey alim ey kuddise siruhlar ey radiyallahu anhumlar ey rahmetullahı aleyhimler BEN İÇERİKTEN ÖNCE SENİ KABUL ETMEM LAZIM.VARSA FİLİM FIRILDAĞIN DEDİKLERİN DOĞRU BİLE OLSA SEN İŞİN İÇİNDE OLDUĞUNDAN RED EDİYORUM" demektir. biraz daha açılım yapacak olursak şu noktada buluşuyoruz.ne dedi değil,kim dedi önemlidir.bunun için diyen kişi önce toplumda emin sıfatını elde etmesi kendisini kabullendirmesi gerekir.mesela Resulullah sav gerek bisetten önce ve gerek bisetten sonra 63 yıllık hayatında düşman dost kafir mümin tek bir kişi ona yalan isnad edememiştir.düşman dost seven sevmeyen herkesin ittifakla kabul ettiği ve kendisini kabul ettirdiği şu sıfattır MUHAMMEDUL EMİN. işte cerh ve tadil prensibi bize şunu öğretiyor."ne dedi" doğru yada yalnış farketmez "kim dedi" önemli olan budur.kim dedi sağlam ise ne dediye geçebiliriz. "kim dedi" de sorun varsa ne dediğini okumayız bile. KONU İLE DEĞİL HEP KONU DIŞI KONUŞULDU DEMİŞSİN.işte asıl mesele budur.zuhuratlar kişiye özeldir üçüncü kişiye nakledilmez.zuhuratlar akide ve fıkıh için beş para etmez ve geçersizdir.zuhuratlar muttakilerde olur ve zuhuratlar deşifre edildiğinde üçüncü kişilere nakledildiğinde o zuhuratın abdesti bozulur dolayısıyla zuhuratçıyıda güvensiz kılar.bu izahtan yola çıkarak kim dedi :CÜBBELİ ne dedi :GEÇ! ey cübbeli sen kalk avam tabakasına "Allah ete kemiğe büründü mahmut olarak güründü de" cahil/avam insanların kafasını karıştır beyınlere bin bir tilki /şüphe yerleştir sonrada dön izah et öyle demek istemedim de şöyle demek istedim de.GEÇİNİZ....NE DEDİĞİNE DEĞİL KİM DEDİ ONA BAKARIM. tarihte amr bin as var sahabe...babası as bin vail...bu adamın babası ölene dek islam düşmanı bir kafir...amr ise tilkiliği filim fırıldağı ile meşhurdur.hz ali bu adama şehid edilene kadar kunutta lanet okur. neden? bu adamın mısırın valisi olabilmek için tilkilikleri filim fırıldakları müslümana yakışmayan oyunları sonucu sıffında 20 bin sahabe katledilmiştir.hz ebubekrin oğlu muhammedi öldürmüş ama nasıl öldürme? bir eşeğin karnını yarıp içine yerleştirip ateşe verip kavurma yapması...israil ancak bunu yapar! bu adamın rivayet ettiği hadisleri/fetvaları mi kabul edeceğim? CÜBBELİYE GÖRE AMR BİN AS VELİDİR DOKUNULMAZDIR.KARŞI ÇIKAN KAFİRDİR. hz alinin hz aişenin ömrünün sonuna kadar kunut duasında buna lanet etmesi ne demektir? yine hind ve ebu süfyanın oğlu muaviye...sahih hadisi şerifte baği olarak adlandırılan bu ve taraftarları hz ammar bin yasiri öldürmüşlerdir.sevmediği sahabeleri zehirli bal şerbeti ile öldürmüştür.gözünü kırpmadan müslüman öldürmek nedir?üstelik ammar bin yasiri öldürecek kişilerin baği asi olduğunu söyleyen resulullah...bu hadisi inkar mümkün olmadığından ne diyor muaviye? O BAĞİ BİZ DEĞİLİZ ÇÜNKÜ AMMARI ÖLDÜREN ALİ DİR.AMMARI SAVAŞA SOKMASAYDI ÖLMEZDİ !!!! AYNI CÜMLEYI YILLAR SONRA BUNUN AYAŞ KATİL OĞLU YEZİT SÖYLEYECEKTİR.HÜSEYİNİ VE RESULULLAHIN ZÜRRİYETİNİ KERBELADA BEN ÖLDÜRMEDİM.ALLAH ÖLDÜRDÜ! ümmetin başına sarhoş ayaş zinakar zalim yezidi bela eden bu değil mi? resulullahın neslinin kökünü kerbelada kazıyan bu ve oğlu değil mi? bunun anası hz hamzayı dağrayıp organlarından halhal küpe bilezik yapan değil mi? yine ana babası silah zoruyla müslüman olmadılar mı? üstelik müslüman olduktan sonra da defalarca mürted olmadılar mı? DAHASI RESULULAHIN ZÜRRİYETİNİ KATLEDECEKSİN VE AĞZINDAN DA ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMED DÜŞMEYECEK.VE RESULULLAHIN HALİFESİ ÜNVANINI KULLANACAKSIN.NASIL BİR MANTIK NASIL BİR KAFA BU??? 20 BİN SAHABE KATLEDECEK KADAR ALLAH İLE BAĞIN KOPUK OLACAK. VEE.. bu adama sahabe diyeceğim ra diyeceğim rivayet ettiği hadisleri kabul edeceğim öyle mi? konuyu dağıttık farkındayım.sizi ikna etmek ufkunuzu genişletmek için uğraşıp duruyorum. kim dedi çok önemlidir.kim dedi hendeğinden geçtiğinde ne dedi konusuna geçebiliriz.dolayısıyla cübbelinin reddiyesi önemli değil önce cübbeli ile işimiz var.verdiğin videolarda kem küm ile tahribatı yangını söndürmeye çalışıyor.delinin biri kuyuya bir taş atar kırk akıllı çıkarmak için uğraşırmış.... MUHAMMED EŞİTTİR ALLAH. sübhanallah.... koltuğunu korumak uğruna bütün işi gücü şeyhini yüceltmek yüceler yücesi yapmak! olan bir adam ne dediği değil sen kimsin o önemlidir bizim için. imam buhariden gelen hadis vermişsin Allahın velileri....amenna sadakna...ayetlerde de var velilerin dokunulmazlığı... iyi de Allahın velileri diye önümüze sürdüğünüz mahmud efendiye veli kimliğini nufus idaresinden mi aldınız? YA BUNA NE DENİLİR? MUHAMMED EŞİTTİR ALLAH?! İZLE BAKALIM?? [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] |
Selamun aleykum hayirli cumalar cumleten Abdulmelik hocam dikkat ederseniz her hoca hakkinda bir saibe var cubbelide islmaoglunda karatasda vs belki cezbe ile soyledi bilemem fakat aklima hz musa a.s onun ummeti arasinda konusma geliyor.Allahim sana en guzel yemegi pisireyim hasa dimi vahiy ile rabbim ondan raziyim buyurdu hz musa a.s azarladi o da rabbim bana kizdi deyince Allah benim gibi biri icin peygamberi mi azarladi dedi ve musluman oldu ve rabbinden peygambeeinden memnun oldu.mutlu oldu. ummetin basindaki hocalarda insan demistiniz hatasi vardir demistiniz islamoglu icin dusunun oda hz Ademin babasi var demisti.hz Ademin babasi yoktur.hz isanin babasi yoktur. hz Muhammed sav efendimiz yasasaydi simdi ne yapardi onu dusunmek lazim.demek ki dini egitim sisteminde yanlislar var.insanlari bazen oyle bir cozutuyorlar ki dinden sogutuyorlar hasa din kimsenin tekeli degildir.herkrs agzina sahip cikacak yada af dileyecek insandir hatsliyim demelidir ustunu kapatmayacak unutmamak lazim seytanda bir zamanlar cennetdeydi |
Alıntı:
|
Meral hanım, bu konu ile alakası olmayan konular ile sulandırmak pek sağlıklı olmaz.sorunuzu sormak için konu açarsınız hocalarımız ilgilenirler...böylece konu karmaşalarını önlemiş oluruz. dile getirdiğiniz gibi seçkin sahabeler (bazıları aşereyı mubeşeredir)sözkonusu...onları eleştirmek bizi aşar..hemde hiç bir faydası olmayan bilakis kısırdöngü ve tarihte kalmış konular.... |
Allahın Kulu, fikir ayrılıkları gayet doğaldır.tüm insanların aynı fikirde kafada olması mümkün değildir zaten.siyasi itikadı fıkhi mezheplerimiz zaten fikir ayrılıkları sonucu doğdu. ama İSLAMDA İTİKADI(MERKEZ) KONULAR ÇOK HASSASTIR VE FİKİR AYRILIĞINA TAHAMULU YOKTUR. abdest farzdır bunda teredüt yok.abdest farz değildir iddiası itikadı bir konu olup tartışılmasına tahamul yoktur.lakin şafilerde abdestin farzı 7 der hanefi 4 der başkası 5 der bunlar sorun değil. imani itikadi konularda dikkat etmek lazım. dediğin hocaların farklı düşünceleri olabilir buna saygı duymak lazım. örneğin ; Şüphesiz Allah ve melekleri Peygamberi överler: Ey inananlar! Siz de onu övün, ona salat ve selam getirin. ayetinde islamoğlu yusellune kelimesini YARDIM olarak yorumluyor.bir başkası gerçekten selavat getirmek olarak yorumluyor. bu ve benzeri konularda fikir ayrılığında sıkıntı olmaz. ama bana vahy indi,ben cenentliğim,ölüler ile konuşurum,peygamberle iletişimim var gibi hezeyanlar İTİKADİ olup şirk küfür alanına girdiklerinden konu değişiyor. |
Menzil şeyhine bak din ile nasıl alay edildiğini gör.din bu kadar mı tahrif edilir? insanlar bu kadar mı aldatılır yarabbi ?:(( Büyüklerden birisi bir rüya görmüş. Rüyada baktı ki kendine asfalt yoldan çamura girmiş tam boğaza kadar. Kıyamet günüdür. Allahü Tealanın karşısına çıkmışlar. Bir kafile kafile ifadesini alıp şefaatini yapıp kendi kavminden, ailesinden kafile kafile Allah'ın huzura girip çıkıyor. Hz. Adem geldi. Bağırdı çağırdı huzurdan fayda etmedi. Yüzüme bakmadı gitti. Ademden Peygamberimize kadar bağırdım çağırdım hiç yüzüme bakmadan gittiler. Sahabelerde evliyalarda geldiler gittiler. Eyvah ben burada kaldım, bittim dedim. Ümidimi kesmiştim. Bir sofi geldi sırtıma şöyle bir dokundu. Çağırsam mı çağırmasam mı derken o Ben sizi kurtarayım mı dedi. Şok geçtim. Hemen elini uzattı, beni o çamurdan kurtardı. Asfaltın üzerine bıraktı. Hadi gidelim dedi. Bu kim?dedim. O kadar peygamberler o kadar sahabeler kurtarmadı o kurtardı. Dedim ki Sen kimsin? Ben dedi Şahı Nakşibendim dedi. Şahı Nakşıbendin o kadar dünyada müritleri tabileri sofileri, halifeleri vardı. Yalnız bir şekilde onları bırakıp nereye gidiyorsun? dedim. Hemen elini koltuğunun altında bir kutu koydu çıkardı. Onun içinde çok ince ince sinekler var. Dedi ki, Bunların hepsi sofimizdir. Bunlara hepsi kabirden kalkınca hepsi toplantı bu kutuya koydum. Ben istedim ki hepsi haşir neşir kıyamet görmesin. Allahü Tealaya huzura çıkıp utanmasın. Oraya koyduk onların şefaatini yaptık. Evraklarını düzelttirdik. Herkesin kendi makamına cennete koyduk. Allah da şefaatimizi kabul etti.†Biz de dileyelim ki o kutuya girebilelim. Allaha dua etmişiz ona niyet etmişiz ki o kutuya girelim YORUMSUZ VERDİM. AKLI SELİM SAHİPLERİNE TASAVUF SELİNE KAPILANLARA BAŞKASININ AKLI İLE AKLINI KULLANMAYANLARA ***************************************** Hani bunu CAHİL GAVSIMIZ rüya diye anlatsa lafımız yok! Gülüp geçeceğiz. Lakin, cahil gavsımız anlattığı rüyanın sonunda bizi o kutuya giren sineklerden eyle! diye ahmak müritleriyle birlikte dua ediyor. Onlarda hep bir ağızdan Amin! diyor. |
Yemin olsun, kendilerine elçi gönderilenleri muhakkak hesaba çekeceğiz; gönderilen elçileri de mutlaka hesaba çekeceğiz. (Araf, 6) KIYAMET GÜNÜ PEYGAMBERLER BİLE HESABA ÇEKİLECEKEN GAVSIN KİBRİT KUTUSUNDAKİ SİNEKLER BÖCEKLER GÜVENDEDİR. Müslümanları ahırla terbiye eden, tuvalet temizlemekle nefis tezkiyesi yaptıran VATİKAN MERKEZLİ TASAVVUF; bu örnekte görüldüğü gibi bu defa da Müslümanları PİSLİKLERE KONMAKTAN BAŞKA BİR GÖREVİ OLMAYAN SİNEKLER YAPIP ALLAH'I ALDATARAK CENNETE GİRDİRME PEŞİNDE. Ve ne yazık ki sinek gibi bir böcek yerine konulduğunun farkında olamayacak kadar onuru aşağılanmış müritler bu çirkin duaya amin diyebiliyor. Göklerdeki ve yerdeki herkes Rahman'a kul olarak gelecektir. Andolsun, Allah onları ilmiyle kuşatmış ve tek tek saymıştır. Ve onların hepsi, kıyamet günü O'na, 'yapayalnız, tek başlarına' geleceklerdir. (Meryem, 93-95) AYET HERKES TEK BAŞINA GELECEK DİYOR.KİBRİT KUTUSUNDA KALAN MURİTLER ORDA MAHSUR KALDI !!!!! Huzur tek tek gelenlere öyle SİNEK olup KİBRİT KUTULARINA kaçma imkanı verilmeden amel defterleri okutulacak ve konuşma hakkı verilmeksizin amel defterlerinde geçenler elleri, ayakları ve sair bulunduğu yerdeki varlıklar şahitliği ile delillendirilecek: "O gün onların ağızlarını mühürleriz. İşleyip kazandıklarını bize elleri söyler, ayakları da şehâdet eder." (Yâsin, 65). Herkese "amel defterini oku" denilecek. (İsrâ, 14). |
hey yavrum hey. filistin yahudilerin çizmeleri altında inlerken müslümanların namusu kudus elden giderken nur kardeşimiz ne olurrr karnımızdaki piçlerle birlikte bizi öldürün feryadı ile inlerken her gün binlerce müslüman katledilirken İŞİMİZ DERDİMİZ BU HAŞHAŞİLERİ YAZMAK OLMUŞ :((( KİBRİT KUTUSUNU AÇSA DA MESCİDİ AKSA FETHEDİLSE . Gülmedim ! |
Abdulmelik bey sahabeler hakkındaki iddalarınız biraz sınırları zorlayan bir durum.insanlar kusursuz değildir.sahabe de öyle.bu durumda elimizde sahabe kalmaz.talihsiz bir not sıkıştırmışsınız araya.:( ne güzel bir islami site.ve başında ne güzel fikirleri olan biri var diye sevinirken o not ile yıkıldım. bu arada şifremi unuttum linkinden şifremi alana kadar akla karayı seçtim.bu siteyı unutmuştum.mailime sık sık bildirim geldiğinden üye olduğumu hatırladım. hatırladım da şifreyı alana kadar ne eziyetler. |
Alıntı:
İbnul Esirin El Kamil Fit Tarih Asım Köksalın İslam Tarihi İbn Hibbânın es-Siretu’n-Nebeviyye ve Ahbaru’l-Hulefa ibn kesirin el bidaye ve nihaye dilerseniz sayfa numaraları dahil verebiliriz.bunun talihsiz veya müsbet olması benim yazdıklarımla değil tarihi gerçeklerdir.objektif olmak lazım.takıntılı olursak eleştirdiğin tasavuftan farkın kalır mı.... bu konuyu kapatalım artık. |
Alıntı:
sahabe iman şartı değil diyebilirsiniz.lakin bir çok sahabe dolaylı yada doğrudan ayetlere yerleşmiştir.Hz Ebu Bekir,zeyd,aişe(...) gibi.Hz Ömerin inmesini umduğu duasıyla istediği ve bu talep ile inen ayetler gibi. Yani demem o ki sahabe olayları tarihe mal olmuş bitmiştir.Olanları değiştirmek mümkün olmadığından sahabeden dilimizi çekmemiz gerekir.Allah razı olduğu binlerce sahabe var bunu unutmayalım.(biat-ı rıdvan,ashab-ı bedir,ilk muhacirler gibi.) Ayetlerle sabit olup Allah'ın razı olduğu sahabelerin ekserisini eleştirmek ayetleri eleştirmek olmuyor mu? tamam içlerinde değil sahabe,adam bile sayılamayacaklar mevcuttur. ikinci bir nukte ise sıffın hz Ali ile Hz Aişe arasında gelişen kirli fitne yüklü bir savaş.Bunun Muaviye ile ne ilgisi var? bu savaşın tarafları arasında Hz ali ,aişe,ibn abbas,zubeyr avam ammar bin yasir talha gibi islam ilim irfan otoriteleride var buna ne dersiniz? islamın ilk ve en değerli tabakası ali aişe zubeyr ammar gibileri mi eleştireceğiz? bu tehlikenin farkında vardınız da onun için mi konuyu kapatalım dediniz? kabul etmek gerekir ve tarihle sabittir ki arapların dahilerinden sayılan ( sizin tabirinizle siyaset cinleri,filim fırıldak sahipleri) Muaviye amr bin as gibilerde mevcuttur.ve malesef bu iki adam hakkında dedikleriniz doğrudur. Bence bildiğim kadarı ile şeyhayn dediğimiz ilk iki halife hariç hepsinin beşer olması hesabıyla bilerek yada bilmeyerek eksiklikleri yalnışları oldu.öyle yalnışlar ki kıyamete kadar izi acısı dinmeyen cinsten. Bu konuda benden de bu kadar. |
Hayır iş SAHABE RADIYALLAHU ANH’A ve Alim zatlara (GAVS-I SANİ gibi)dil uzatmaya kadar geldi MEVLA TEALA şahit ki ben hiçbirinden razı değilim.malasef oysaki benim açtığım konu ile alakası yok bu söylenenlerin.PEYGAMBER EFENDİMİZ SALLALLAHU ALEYHİ VE SELLEM SAHABEM hakkında konuşulduğu zaman susun buyuruyor bende susuyor ve AYET VE HADİSTEN konuşan CÜBBELİ AHMED HOCAMIZA sözü bırakıyorum! [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] |
Alıntı:
Alıntı:
Alıntı:
wertyucek bey sizde az sakin olun.doğru dürüst okuyun öyle yazın.İlim duygusallıkla olmaz. Site yöneticisi cevap verecektir umarım. |
Alıntı:
Geçmişte bir yerde PEYGAMBER EFENDİMİZ SALLALLAHU ALEYHİ VE SELLEM’İN emri ile HAZRETİ ALİ RADIYALLAHU ANH hakkında beni kureyza yahudilerinden esir alınmış 600 kişinin öldürüldüğü yazıyordu İbni kesir tefsirinde ve inançsız bazı kişiler bunları art niyetli olarak kullanıyorlardı.ibni kesir ve tefsiri hakkında biraz araştırma yaptım İSLAM BÜYÜKLERİ hakkında olmaz iftira ve efsane denilebilecek yazıları olduğu için İbni kesirin deccal olarak ilan edilmesine kadar gidiyordu olay.hani cerh ve tadil diyoruz işte kusur arayacaksak bu gibi belge ve kaynaklarda arayalım kusuru evet tamamı yanlış olmayabilir ibni kesirin tefsiri ama çok mahzurlu olabilecek iddilar doldurmuş eserine… Şimdi beni kureyzada PEYGAMBER EFENDİMİZ SALLALLAHU ALEYHİ VE SELLEM 600 yahudiyi haksız yere öldürmüş olsa idi (ki haşa) yahudi bu gün o 600 yahudinin fosillerini çıkarırda derdi ki MUHAMMED (SALLALLAHU ALEYHİ VE SELLEM) ama yahudinin bile böyle bir iddiası yokken o fitnekarlar bunu kullanıyorlardı bazılarını dinden imandan edebilmek için. İSLAM TARİHİNDE ifk hadisesi var birçoğunuzun bildiği HAZRETİ AYŞE ANNEMİZ RADIYALLAHU ANHA’YA iftira atılıyor.CENAB’I ALLAH CELLE CELALÜH bu iftiranın karşısında müslümanlara aceleci davranmayıp işi hüsnü zan ile yapmalarını öğüt veriyor işte o ayetler: Bismillahirrahmanir-rahim "İftirâyı atanlar, içinizden bir zümredir. Bunu sizin için bir şer saymayın. Aslında bu sizin için bir hayırdır; böyle imtihanlar sizin sevâba erişmeniz için birer vesile teşkil eder. İftirâ atanların herbirinin, o günahtan kazandığı bir hisse vardır. Onlardan günahın büyüğünü üzerine alan kimse için ise pek büyük bir azap vardır." "O iftirâyı işittiğinizde, mü'min erkeklerin ve mü'min kadınların, kendileri hakkında hayır düşündükleri gibi mü'min kardeşleri hakkında da hayır düşünerek, 'Bu apaçık bir iftirâdır" demeleri gerekmez miydi?" "Bu iftirâyı ispat etmek için dört şâhit getirmeli değiller miydi? Mâdem şâhit getirmediler; o halde Allah katında onlar yalancıların tâ kendileridir." "Eğer dünyada ve âhirette Allah'ın lûtuf ve rahmeti üzerinizde olmasaydı, içine daldığınız şey yüzünden size pek büyük bir azap dokunurdu." "O zaman siz o iftirâyı dilden dile naklediyor ve hakkında bilginiz olmayan şeyi ağzınıza alıp söylüyor, bunu da basit bir iş sayıyordunuz. Halbuki o, Allah katında pek büyük bir günahtır." "Onu işittiğinizde, 'Bunu söylemek bize yakışmaz. Hâşâ, bu büyük bir iftirâdır.' demeniz gerekmez miydi?" "Gerçek mü'minlerseniz, Allah size bir daha böyle bir günaha aslâ dönmemenizi öğüt veriyor. yetlerini de Allah size böylece açıklıyor, Allah her şeyi hakkıyla bilen, her işi hikmetle yapandır. "Îmân edenler hakkında çirkin söz ve hareketlerin yayılmasından hoşlananlar için dünyada da âhirette de pek acı bir azap vardır. Allah her şeyi bilir; siz ise bilmezsiniz." "Eğer üzerinizde Allah'ın lûtuf ve rahmeti olmasaydı ve Allah pek şefkatli ve pek merhametli olmasaydı, helâk olup giderdiniz."(Nur suresi alıntı sorularla islamiyet) İşte ibni kesirden veya başka bir kaynaktan alınarak başta AMR BİN AS ve diğer SAHABE RADIYALLAHU ANHUM hakkında buraya taşınılan iddialarda bu şekilde değerlendirilmeli değil midir?bize HAZRETİ İSLAM’I ulaştıran büyüklerimiz hakkında hüsnü zan etmeli değilmiyiz?!ya iftira ise demeli değilmiyiz? Ben AMR BİN AS RADIYLLAHU ANH’IN HAZRETİ EBU BEKR RADIYALLAHU ANH’IN oğlu HAZRETİ MUHAMMED RADIYALLAHU ANH’I feci şekilde şehit ettiğine asla inanmıyorum.EBU SÜFYAN ve HİND RADIYALLAHU ANH’ın müslüman olduktan sonra defalarca mürted olduklarına asla inanmıyorum bunlardan ötürü onları tenzih ederim.işin aslı ahirette ortaya çıkacaktır. Ayrıca menzil şeyhimiz GAVSI SANİ KADDESALLAHU SIRRAHUM’UN hakkında cahil kelimesi kullanılmasın!kendisi milyonları irşat eden sayısız hafız ve molla yetiştiren ümmete ve İSLAM’A hizmet eden mümtaz şahsiyetlerden birisidir.umarım O’nun hakkında daha fazla fitne çıkarılmaz. Sahabe hakkında ayet ve hadis kaynaklı olan ve hepimiz için uyarı niteliğinde olan şu videoyu yeniden sunuyorum: [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] |
Alıntı:
Alıntı:
Nitekim, Müslümanlar hendekten Medine'ye henüz yeni dönmüşlerdi ki, Cebrâil (a.s.) Resûl-i Ekreme şu emri getirdi: "Yâ Muhammed! Yüce Allah, sana, Benî Kurayza üzerine yürümeni emrediyor!"(Sîre, 3:244.) Resûl-i Ekrem Efendimiz, silahını yeni çıkarmış, temizliğini henüz bitirmişti. Derhal Hz. Bilal'i çağırtarak, bütün Müslümanlara şunu nidâ etmesini emretti: "İşiten ve Allah'ın emrine itaat edenler, ikindi namazını Benî Kurayza yurdunda kılsın!"(Tabakât, 2:74.) verilen idam hükmü tevrata göre verildi. "Bir şehre harb için yaklaştığında, onu sulha dâvet edesin. Ve eğer sana sulh cevabını verip, sana kapılarını açarsa, içinde bulunan kavmim hepsi sana haraç verip, hizmet etsinler. Lâkin, eğer senin ile musalaha etmeyip harp eder ise, onu muhasara edesin. Ve, Allah'ın, onu senin eline teslim ettikte erkeklerin hepsini kılıçtan geçiresin. Amma, kadınlar ile çocukları ve hayvanları ve bütün ganimeti, yani o şehirde bulunanların hepsini yağma edip Allah'ın sana verdiği düşmanlarının ganimetlerini yiyesin."(Tevrat: Tesniye, Bab 20X 10-15) Alıntı:
ebu sufyanın mekkenin fethinde müslüman olduğu sabittir.müslüman olduktan sonra "ah ah ordum olsa da Şu adamı(Resulullahı kastediyor) mahfetsem".Resulullah sav yanına yaklaşıp "o adam seni gene rezil kepaze ederdi" demiştir.(ebu davut,müslim,buhari) Alıntı:
cevap :Allah, Kur'an'da yaşamın, ibadetlerin ve ölümün Allah'a adanmasını emredip hatırlatırken Fevzeddin Erol, cahil Abdülbaki ve ailesine adanmasını söylüyor: "Ey Muhammed! De ki: “Şüphesiz benim namazım da, diğer ibadetlerim de, yaşamım da, ölümüm de âlemlerin Rabbi Allah içindir.†(En'am, 162) Allah, ayeti kerimede peygamberine dahi sadece Allah'a kulluk edilmesini, Allah'a çağrılmasını, emrederken Fevzeddin Erol, Gavsa kölelik etmeye çağırıyor: "De ki: “Ey cahiller! Siz bana Allah’tan başkasına ibadet etmemi mi emrediyorsunuz?†(Zümer, 64) Fevzeddin Erol, Gavsın çocuklarını yargılamak bizim ne haddimize derken sahabe Hz. Ebubekir'e "Yanlış yaparsan seni kılıçlarımızla doğrulturuz" derken yine sıradan bir sahabe çıkıp koskoca Emira'l-Mü'minin olan Hz. Ömer'e bir kumaşın hakkını sorabilmiştir. Görüldüğü gibi Allah ve Resulü vicdan ve fikir hürriyetine sahip toplumu oluştururken Batıl Tasavvuf Dini, iradenin safdışı bırakıldığı, kula kulluğun esas alındığı, hanedanlığa dayalı, halkı sürü gören bir yapıya sahiptir. Alıntı:
|
Alıntı:
Ayrıca CÜBBELİ AHMET HOCAMIZ’I siz kabul etmiyor olabilirsiniz ama biz kabul ediyoruz.bu yüzden argüman olarak kullanmaya devam edeceğim. |
DELİLLER KARŞI TARAFI İKNA ETMEK İÇİNDİR.ARGUMAN OLARAK KABUL ETTİĞİNİZLE VE BU ZİHNİYETLE MÜCADELE EDİYORUZ BEYEFENDİ!AYET(KURAN) HADİS(SAHİH SÜNNET) KITLIĞI MI VAR Kİ? NEDEN KURAN SÜNNETİ BU ADAMIN AĞZINA HAPSETMİŞ AĞZINDAN ÇIKANLARI İZLİYORSUNUZ? BAŞKA SERMAYENİZ YOKMU SİZİN?BU ADAM ÖLÜRSE(İNŞALLAH) ORTADA KALIRSINIZ DEMEKKİ ? ZATEN BÜTÜM TASAVUFİ CEMAATLER KURAN VE SÜNNETİ HAPSEDİP CEMAAT KİTAP VE LİDERLERİNİ ÖNE SÜRMÜYORLAR MI? kölelik saltanata dönüştü beyefendi.Bakınız bir kaç örnek ile tasavuf saltanatı : süleymancılar; kurucusu : süleyman hilmi tunahan sonra : Kemal Kaçar( hilmi tunahanın damadı) sonra:Arif Ahmet Denizolgun( hilmi tunahanın torunu) sonra: Alihan Kuriş(Arif Ahmet Denziolgun'nun yeğeni) menzilciler; kurucusu : Raşid Erol sonra:şu an Abdulbaki Erol ( kardeşi) sonra:Fevzettin Erol hazır pusuda bekliyor muaviyeden yezide doğru saltanat devam ediyor....ve muritler "bana bir harf öğretenin kölesi cariyesi olurum" angumanları...... |
Alıntı:
PEYGAMBER EFENDİMİZ SALLALLAHU ALEYHİ VE SELLEM’İN şanlı halifelerine bakınız HAZRETİ EBU BEKİR RADIYALLAHU ANH kayınbabası HAZRETİ ÖMER RADIYALLAHU ANH kayınbabası HAZRETİ OSMAN’I ZİNNUREYN damadı HAZRETİ ALİ RADIYALLAHU ANH amcaoğlu ve damadı. HAZRETİ HÜSEYİN RADIYALLAHU ANH torunu. Bunlar haketmeyecekte halifeliği kim hakedecekti?!demek ki o saydığın mübareklerde hak etti ki kazandılar CENAB’I ALLAH CELLE CELALÜH hepsinden razı olsun. CÜBBELİ AHMED HOCAMIZ KADDESALLAHU SIRRAHUM ölse açıkta kalacaksın neden O’nu argüman olarak kullanıyorsun demişsin.kimse kimseyi hangi argümanı kullanacağı konusunda baskı yapmasın.Sen kabul etmiyorsan saygı duy benim argüman kullanma uslubuma!eğer vefat edecek olursa internette sayısız vaazı ve yazıları var oradan yine bizi irşat etmeye devam eder.Ayrıca PEYGAMBER EFENDİMİZ SALLALLAHU ALEYHİ VE SELLEM ASHABIM (RADIYALLAHU ANH) hakkında CENAB’I ALLAH CELLE CELALÜH’TEN korkunuz onlar hakkında konuşulduğu zaman dillerini tutunuz buyuruyor bu gün MUAVİYE RADIYALLAHU ANH’A söz söyleyen ahirette korkulacak duruma düşebilir!SAHABE RADIYALLAHU ANH’A dil uzatmak EHLİ SÜNNET VEL CEMAATİN uslubunda olan bir şey değildir.SAHABE RADIYALLAHU ANH’A ancak bozuk şia ve rafizi mezhepleri dil uzatır’biz bundan kendimizi sakındıralım! |
Alıntı:
Üstelik akraba olması kriter olsaydı Hz Ali ilk halife olmalıydı.çünkü Rasulullah'a Hz ali kadar akrabalıkta yakın( amcasının oğlu,evlatlığı,damadı ve ehli beyti ve de tek günü küfürde geçmeyen bir sahabe) ikinci bir sahabe yoktur.ama dördüncü halife oldu. Hem hiç bir halife atanmadı.Saltanat ile değil,sahabe şurası ittifakı ile seçildi. Kısacası kim olursa olsun başa geçen halife kesinlikle(Selman-ı farısi ve bir kaç istisna dışında) Rasulullah'ın akrabasıdır. Bu zorunlu durum ile Bu şebekeleri kıyaslamanız abesle iştiğalden ibarettir. Alıntı:
Mesela ; yanmaz kefen satışı,Allahın ateşinden korur. Satranç oynayanlar lanetlendi. peygamberlerin hadesleri şifadır. cübbeli hakkında vahy indirildi. Cübbeli: Bize kaynak sormayın! Ne dersek inanmak zorundasınız! mahmut Allah'ın et kemiğe bürünmüş halidir. cinsi münasebeti esnasında şeyhleri düşünürse doğacak çocuğa sirayet eder! onlara yapılan rabıta ALLAH a yapılmıştır. namaz kılarken dahi şeyhi düşünmek ibadettir. rabıtasız yapılan zikir asla ALLAH a ulaştırıcı değildir. Mahmut efendi Allah'ın aynasıdır. ''Bismillahirrrahmanirrahim yetiş ya rabbani'' dedim yardımıma geldi. Tuvalet taşı ile Allah'ı konuşturuyor! Sahabeler peygamberin sümüğünü idrarını kapışırlardı. Üzerlerine sürerlerdi bereket için. azap meleklerine Ben nakşibendi tarikatının halidi kolundanım dese bırakırlar. İslamda kahkaha ile gülmek haram! Erkeklerin başı açık gezmesi haramdır. Resûl-i Ekrem’le konuşup hemdem olup sohbet edenler arasında bulunduk. Allah gibi kim namaz kılabilir? Asıl kendisine layık olan namazı kendisi kılıyor. İşlerinizde ne yapacağınızı şaşırdığınızda kabir ehlinden yardım isteyiniz. kızınızı doktor yapmak Allah'a savaş açmak demektir. Şeyhin şeklini hayal etmek, düşünmek, Hakkın zikrinden daha faziletlidir Bir mürid mürşidi için niye emrediyor, niçin yasaklıyor ? derse mürid olamaz. bir şeyhe bağlanmadan bin sene kendi başına inleyip dursan,Mevla Tealayı bulman mümkün değildir Biz, ashabı kehf'in köpeklerine benzeyelim. 130 lira ver sana hz Muhammed.'in terliğini vereyim. Saymakla bitmez :) Alıntı:
|
vertyucek Üyemizden Alıntı [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Ayrıca PEYGAMBER EFENDİMİZ SALLALLAHU ALEYHİ VE SELLEM ASHABIM (RADIYALLAHU ANH) hakkında CENAB’I ALLAH CELLE CELALÜH’TEN korkunuz onlar hakkında konuşulduğu zaman dillerini tutunuz buyuruyor bu gün MUAVİYE RADIYALLAHU ANH’A söz söyleyen ahirette korkulacak duruma düşebilir!SAHABE RADIYALLAHU ANH’A dil uzatmak EHLİ SÜNNET VEL CEMAATİN uslubunda olan bir şey değildir.SAHABE RADIYALLAHU ANH’A ancak bozuk şia ve rafizi mezhepleri dil uzatır’biz bundan kendimizi sakındıralım! Müslümanın Kuran-ı Kerim'de :" Katıksız iman eden akabinde salih amel işleyen" şeklinde tarif edilir. Sahabe ise;"Rasulullah'ı dünya gözü ile gören Katıksız iman eden akabinde salih amel işleyen" şeklinde tarif edilir. Salih amel "ibadet hasenat yani Allah'a ibadet Kullara güzel muamele şeklinde" tarif edilir. Bu tanımlara göre ceset ruh ilişkisi gibi iman ve salih amel bir bütündür.ikisinden birisi eksikse bütünlük bozulur.ceset tek başına çürür gider. Kuran-ı Kerim'de ; Fitnenin adam öldürmekten daha ağır günah olduğu,bir insanı öldürmek tüm insaları öldürmek gibi ahirette muamele göreceği bildirilir. haksız bir şekilde öldürenler ebedi cehennem ile ceza göreceği ve zalimlerden olacağı bildirilir. Bu izah ışığında sahabeleri ele almak lazım.Kuran'ın hayır dediğine evet,evet dediğine hayır demekten Allah'a sağınırız.Kuranın tarifine uygun her bir insan saygıdeğerdir.Bu sahabe ise kat kat değerlenir.sırf sahabedir diye hayatında içki,katil,dalavere,yalan,iftira,fitne gibi unsurlarla tanınan birisini sahabelik kurtarmaz. "ehli sünnet böyle diyor,onlar dokunulmaz diyor" gibi bir cümleniz ehli sünnetin değil sizin ve tabi olduğunuz akımın görüşüdür. adı geçen zatların hayatları kaynaklarda mevcuttur.Allah'a Rasulullah'a saygısı olmayana saygı göstermem.Allah'a ve Rasulune saygı "iman ve salih amel" ile ölçülür. Kufe'de 70 tane kesilmiş baş ile oynayan bir sahabe! üstelik bu başlar Rasulullah'ın ailesi ve çocukları! Peygamberden sonra tartışmasız en sıddık en değerli Ebubekrin oğlunu hunharca kavurmak! aşerei mubeşereden zübeyr'in oğlunu kabenin örtüsü altında katletmek! zinnureyn ve aşerei mubeşereden emiril muminin 83 yaşındaki osman'ı zalimce öldürmek! islamın ilk çilekeşlerinden ve islamın ilk şehidi anne babanın oğlu ammar bin yasiri öldürmek! bu ümmetin Hz İsa'sı ebu zer'rin Muaviye'nin fiillerine karşı çıkması sonucu rebeze'de açlıkla sussuzlukla yoklukla ölümüne kadar terbiye etmek! ve daha nice nice tarihi gerçekler..................................... ve bu fiilleri yapanlara "RA" ile taltif etmemi bekle.Çok beklersin Bey efendi! |
Alıntı:
afrn*kimseye-soyleme000drtttd/us//unte/sli/mso/ru/x7638jk4spr/ |
Konu açıldı düşünceler analizler doğru ve yalnışlar irdelendi...daha fazla sulandırmanın anlamı yok.konu düşüncelerden öte kişilere hakaretlere dönüştü..Konuyu kapatalım... |
Alıntı:
spr/ te/sli/m ArO* |
SAAT: 20:51 |
vBulletin® Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
User Alert System provided by
Advanced User Tagging v3.2.6 (Lite) -
vBulletin Mods & Addons Copyright © 2024 DragonByte Technologies Ltd.