Medineweb Forum/Huzur Adresi

Medineweb Forum/Huzur Adresi (https://www.forum.medineweb.net/)
-   Hafta'nın Misafiri (https://www.forum.medineweb.net/111-haftanin-misafiri)
-   -   48.Haftanın Misafiri Haluk Gümüştabak (https://www.forum.medineweb.net/haftanin-misafiri/16731-48haftanin-misafiri-haluk-gumustabak.html)

Yitiksevda 29 Kasım 2009 17:49

48.Haftanın Misafiri Haluk Gümüştabak
 
Bu Haftanın Misafiri olarak değerli katkıları ile bizlere Kuran Hakikatlerini iletmeye gayret eden Haluk Gümüştabak Abimizi seçtik Buyrun abim sizi tanıyalım:

Medine-web 29 Kasım 2009 20:37

RE: 48.Haftanın Misafiri Haluk Gümüştabak
 
Haluk hocam,
sizin çalışmalarınızı sevdik ve yazarlar bölümüne aldık, ve aynı zamanda bu hafta misafirimizsiniz..her iki konumunuzda hayırlı olsun diliyoruz.
öncellikle sizi tanıyalım..:)

Emekdar Üye 29 Kasım 2009 21:15

RE: 48.Haftanın Misafiri Haluk Gümüştabak
 
hayırlı olsun...
tanıdıktan sonra soru faslına geçeriz inşallah.

HALUK GÜMÜŞTABAK 29 Kasım 2009 21:44

RE: 48.Haftanın Misafiri Haluk Gümüştabak
 
Değerli arkadaşlarım ben devlet kurumundan emekli bir memurum. 52 yaşındayım. Ben İlahiyatçı değilim, Rabbin kelamını anlamaya çalışan ve bu yolda Rabbin aşkıyla yanan bir kardeşinizim. Allah ın bizler için rehber, güneş ve gönül gözü diye gönderdiği kelamını rehber edinmeye çalışıyorum, tabi onu iyice anlayarak bunu yapacağımı biliyorum.

Ben hiçbir cemaat ya da tarikat mensubu değilim. Benim yaptığım elimdeki kuran ve kuran süzgecinden geçen her türlü söz bilgi ya da hadislerin yardımıyla gerçek doğruyu bulmaya çalışmaktır o kadar. Bunu yaparken geleneklerin baskısını ne yazık ki çok görüyor ve yanlış anlaşılıyorum. Hatta beni birçok siteden uzaklaştırıyor ve yazmamı istemiyorlar, bana sen sünnet inkârcısı mısın diyenler çıkıyor. Sizlerde eğer ileride benim bu sitede yazmamı istemezseniz bana bir kez söylemeniz yeterlidir arkadaşlar. Benim yapmak istediğim dinimize Yahudilerin ve Hıristiyanların acımasızca soktukları kendi inançlarını, güzelim dinimizden ayıklamak ve gerçek İslam ı peygamberimiz devrinde olduğu gibi ortaya çıkarmak ve yaşamak tır. Tek amacım budur.

Bizlere düşen, içimize sokulan ve peygamberimize atfedilen onca hurafe hadisleri ve inanışları Kuran süzgecinden geçirerek, Rabbin söylediği gibi aklımızı, mantığımızı kullanıp gerçekleri ortaya çıkarmaktır. Bunu yaparken kemikleşmiş bazı yanlış inançları hurafeleri içimizden atmaya çalışmak, gerçekten çok zor olacaktır. Birbirimizi belki de hiç istemeden kırıyor da olabiliriz bunları yaparken. Bizlerin yapacağı aklı devreden çıkarmadan Kuranın rehberliğinde, Rabbin verdiği emirler doğrultusunda Rahmanın doğru yolunu bulmaya çalışmak olmalıdır. Hiç unutmamamız gereken, rabbin bizleri bu kitaptan hesaba çekeceği açıklamasıdır. Ben muhkem ayetleri anlayacağınız şekilde açık, detaylı ve her konuda nice örnekleri değişik ifadelerle verdim ki anlayasınız sözlerini asla unutmadan, Kurana yaklaşmamız gerektiğini düşünüyorum. Allah zor anlaşılan talimatlar, emirler verip daha sonrada bizleri sorumlu tutacağımızı düşünmek, Rabbin adaletini hiç anlamadığımızı gösterir.

Bizlere düşen Peygamberimizden sonra her Müslümanın görevi, Kuranı anlamaya çaba gösterip, onu anlatmakla görevli olduğu bilincini topluma yaymaktır. Dinde ruhban sınıfı yoktur dedikten sonra, kuranı sizler anlayamazsınız diyorlarsa, şunu unutmayalım ki kendilerini toplumdan soyutlayan bir sınıf yaratılmak istendiği ve toplumu kendi çıkarları için güdüleme yolunda büyük bir adım olduğu unutulmamalıdır. Elbette her insan Kurandan aynı şekilde fayda sağlayamayacaktır, ama Rabbim gösterilen çabaları asla geri çevirmeyecek ve bu yolda yardımcımız olacaktır. Bizler bizden önceki ve günümüzde din adına birçok âlim kişilerden faydalanmalıyız. Bunun aksi zaten düşünülemez, fakat her söylenileni düşünmeden kabul etmek, elimizdeki rehbere danışmamak onun süzgecinden geçirmemek bizleri içinden çıkamayacağımız bataklığa saplanmamızı sağlayacaktır. Bizlerin Başöğretmeni peygamberimiz benden sonra benim adıma birçok söz söylenecektir, benim sözüm olduğunu anlamanız için KURAN İLE KARŞILAŞTIRINIZ diyorsa bu sözleri kulağımıza küpe yapmalıyız.

Değerli arkadaşlarım benim yolum bu yoldur, bana peygamberimizin sözüdür dedikleri tüm sözleri Kuran süzgecinden geçiriyorum, eğer uyuyorsa alıp başımın tacı yapıyorum. Çünkü peygamberimiz Kuranı tebliğ etmek ve onu o günkü cahil topluma açıklamak ve kabul ettirmekle görevlendirilmiştir. O devrin asi ve putperest toplumuna yeni bir dini anlatmak ve kabul ettirmek gerçekten zor bir görevdi. Zaten Rabbim elçisine bu görevde kolaylık sağlaması için kendisine kuran ile birlikte ilimde vermiştir ki, insanları ikna edebilsin.

Değerli arkadaşlarım belki de ileride yazacağım bazı yazılar hakkında, aynı düşünceleri taşımıyor olabileceğiz. Lütfen o zaman medeni insanlar gibi tartışalım ve KURANDAN DELİL ARAYALIM. Şunu unutmayalım ki kuranın hüküm vermediği hiçbir konuda hüküm verici yoktur. Genelde bu konuda ayrılığa düşebiliyoruz. Bakın Rabbim açıkça bunu nasıl anlatıyor bizlere?

Enam suresi 57. ayet: De ki: "Ben Rabbimden gelen bir beyyine üzerindeyim. Ama siz onu yalanladınız. Acele istediğiniz şey benim yanımda değil. Hüküm yalnız ve yalnız Allah'ındır. Hakkı o anlatır. Ayırt edip çözüm getirenlerin en hayırlısı O'dur.

Değerli arkadaşlarım benim yazacağım tüm yazıları hemen kabul etmeyiniz, yazdıklarımı mutlaka kuran ile karşılaştırınız, bende bir beşerim her zaman şaşmam, yanılmam mümkündür. Yapacağım yanlışlar konusunda lütfen beni KURAN ile uyarınız. Bizlere düşen kuranı anlayarak birçok kez okumak ve Rabbin sözleri üzerinde düşünmek ve anlamaya çalışmak olmalıdır. Bu konuda her iman edene düşen anladıklarını birbirimizle paylaşmak ve topluma iletmek olmalıdır.
Rahman gönül gözlerimizi açık, gözleri ve kulakları mühürlenmeyen, aklını kullanan, düşünen ve iman eden kulları arasına inşallah bizleri alır. Selametle kalın dostlar. SAYGILARIMLA Haluk GÜMÜŞTABAK

Yitiksevda 29 Kasım 2009 22:11

RE: 48.Haftanın Misafiri Haluk Gümüştabak
 
Teşekkürler abim çok güzel ifade etmişsiniz.

Elhamdulillah Müslümanın diyenlerin her ortam ve şartta kendilerini en iyi şekilde ifade etmeleri gerekir. Yıllarca bizlere öğretilen Emevi din anlayışı ne yazık ki şu an sinelere yerleştirilmiştir.Bu Kuran islamı dışındaki din anlayışlarına karşı durduğumuz an bizleri Modernist vs göstererek tekellerine aldıkları din anlayışlarından beslenenlere karşı Kuran hakikakatlerini nasıl ve ne şekilde ulaştıralım?

HALUK GÜMÜŞTABAK 29 Kasım 2009 22:22

RE: 48.Haftanın Misafiri Haluk Gümüştabak
 
Değerli arkadaşım ( Kuran hakikakatlerini nasıl ve ne şekilde ulaştıralım? ) diye sormuşsunuz. Doğrusu bunu yapmak deveye hendek atlatmaktan daha zor gibi geliyor bana. Kemikleşmiş yanlışlar doğru kabul edildiği sürece gerçekten işimiz çok zor. Elbette pes etmek yok, bizlere düşen sabırla ve korkmadan doğru bildiğimiz yolda yanlız giderim pirensibi ile yılmadan azimle üzerimize düşen görevi yapmakla bu işin üstesinden gelineceğine inanıyorum. Şunuda söylemem gerekiyorki bu ağacın sulamasını ve bakımını bizler yapacağız ama meyvesini sanırım yıllar sonra görülecektir. Ben bunun meyvelerini göreceğimi sanmıyorum ama inşallah yaşı genç olan kardeşlerim görecektir. Rabbim yardımcımız olsun. Gönüllerimizdeki sönmeyen kordan Kuran ateşinin daima yanması dileklerimle. Haluk Gümüştabak

Kürt_Mücahide 30 Kasım 2009 11:58

RE: 48.Haftanın Misafiri Haluk Gümüştabak
 
site yönetimi tarafından size köşe verilmesi,yazarlığa uygun görülmenizi tebrik ediyorum bu isabetli kararlarını alkışlıyorum.
elbette ki sizi anlamıyacaklar dışlayacaklar olacaktır.bunun yolu eyvallah deyıp gitmek olamaz.kendimizi ifade etmeye devam bize yakışır.ne zaman ki site yönetimi;" sizi istemiyoruz" derlerse gitmekte haklısınız.Muhsin Abi geçmişte çok yazar aldı ve uygun görmediklerini ayıkladı.size köşe verdiğine göre takdir ediyor demektir..
acizane düşüncem budur.
yazarlığınızın sitemize ,islam alemine hayılı olmasını diliyorum.
haftanın misafirliği hakeza..
saygılarımla

Yitiksevda 30 Kasım 2009 12:06

RE: 48.Haftanın Misafiri Haluk Gümüştabak
 
Haluk abim Kuranda geçen Kıssalar hakkında bizlere ulaşanların bir çoğunda Şekilcilik tasnifi ağırlıkta Lakin Kıssalardaki ana tema ibret iken neden şekilciliği ön planda tutmaya gayret ediliyor?

HALUK GÜMÜŞTABAK 30 Kasım 2009 13:33

RE: 48.Haftanın Misafiri Haluk Gümüştabak
 
Değerli arkadaşım okadar hassas ve içimizin kan ağladığı öyle bir soru sormuşsunki, sayfalar dolusu yazsam yinede cevabım bitmez. İçinde bulunduğumuz İslam anlayışının kemikleşmiş yanlışlarına sebeb olan bu anlayış sayesindendir ki İslam alemi birbirine hem saygıyı yitirmiş hemde kurandan uzaklaşmıştır. Sanırım bunun bir sebebi var, peygamberimiz devrinden öncede aynı olayların sebeb olduğu acımasız gerçek, nefsimizin şeytanla işbirliği halinde olması diyebiliriz. Belki biraz ağır bir cümle oldu gibi görünsede yapılan tüm yanlışların sebebi insanın nefsidir. Rahman bizlere öyle bir nefis vermişki, eğer onu yanlız başına bırakırsan şeytanın dostu olur, eğer Allah ın verdiği aklı ona dost edindirir ve onu yanlız bırakmazsan en iyi arkadaş odur. Bizler aklı çok fazla devrede tutmadığımız için yanlız kalan nefis ne yazıkki yanlış dostlar edinmiştir. O yanlız kalan, kötü dostlar edinen nefistir ki kurandan işine gelenleri almış ve kendi menfaatine uygun hale getirmiştir Rabbin sözlerini. Rabbin kitabına uymak yerine, Kitabı kendisine uydurmayı kendi menfaatine daha uygun görmüştür. Zaten bundan sonrasını anlatmak da boşuna olur herhalde. Esenlikler dileğimle.

Yitiksevda 30 Kasım 2009 18:25

RE: 48.Haftanın Misafiri Haluk Gümüştabak
 
Kuran'i Kerimde Rahmana ulaşmak gayesinde olan Müminlere hitaben vesileler ile Allah'a yaklaşılması emri vardır Lakin günümüz İslami camiaalarında bu vesile gerçekte Amelimiz olması gerekir iken Beşeri kendi ile Allah arasına Vesile olarak yerleştirenler bununlada yetinmeyip Onları şefaatçiler dahi kılmaktan geri durmamışlardrı Kuran İslamına göre Şefaat Allahın indinde (Gaybi) iken nasıl oluyorda Allah'ın yetkisinde olan bir Mevzuyu İnsanlara bölüştürebiliyorlar ?

Haluk abim amacım bu tür sorular ile Ümmetin kanayan yarası olan Kuran İslamından uzak yaşamların Hakikatleri görmelerini sağlamaktır Allah'a şükürler olsun bu tür Hakikatleri idrak edebilmişim ama bunu anlatabilmek için size özellikle sorular yöneltmekteyim Hakikatler gün yüzüne tekrardan dönüş sağlasın Bizim görevimiz Tebliğ ve bunu sonuna kadar yapmaya çalışacağız Allahın izni ile.

FECR 01 Aralık 2009 09:53

RE: 48.Haftanın Misafiri Haluk Gümüştabak
 
Haluk abi,misafirliğin ve yazarlığın hayırlı olsun
Sizi daha iyi tanıma adına bir kaç soru sormak istiyorum:
-Peygamber a.s'ın konumu nedir sizce?.
-Tesettür,başörtüsü konusundaki fikirleriniz?
-Hacc konusundaki fikriniz?
-Günümüzdeki haniflik akımı hakkındaki görüşleriniz nedir?

HALUK GÜMÜŞTABAK 01 Aralık 2009 13:46

RE: 48.Haftanın Misafiri Haluk Gümüştabak
 

Değerli arkadaşım sorduğunuz sorular için teşekkür ederim. Sorularınıza içten ve samimi cevaplar vereceğim. Belki cevaplarımın bir kısmı sizin düşüncenize uymaya bilir, ama lütfen uymayan kısımlarını kuran ışığında tartışalım.

Birinci sorunuzda şöyle sormuşsunuz.( -Peygamber a.s'ın konumu nedir sizce?) Görevi veren Rabbim ve konumunu belirleyecekte yine kendisidir. Bizler için Başöğretmen olan O örnek insan bizlerle kuranı buluşturmuş ve onun ipine sarılmamız gerektiğini birçok sözleriyle bizlere anlatmıştır. Peygamberimiz kuranı tebliğ etmek görevini aldığı o zorlu dönemde topluma tebliğ etmek, onlara anlatmak ve karşılaştığı zorbalıklarla mücadele edip Rahmanın verdiği görevi gereği gibi yerine getirmiştir. Allah elçisine verdiği görevi kuranda şu ayetlerle çok net açıklıyor.

Gaşiye 21: Artık sen, öğüt verip-hatırlat. Sen, yalnızca bir öğüt verici-bir hatırlatıcısın.

Kehf Suresi 56. ayet; Biz, elçileri sadece müjdeleyiciler ve uyarıcılar olarak göndeririz…..

Enam 48: Biz o gönderilen elçileri, müjdeciler ve uyarıcılar olmaktan öte bir şey için göndermiyoruz. İman edip hayrı ve barışı yerleştirenlere korku yoktur. Tasalanmayacaklardır onlar.

Araf sur.188. ayet: De ki: "Ben kendi nefsime, Allah'ın dilediğinden başka ne bir yarar sağlayabilirim ne de bir zarar verebilirim. Eğer gaybı biliyor olsaydım iyilik ve güzelliği elbette çoğaltırdım. Bana kötülük dokunmamıştır bile. Ben, inanan bir topluluk için bir uyarıcı ve müjdeciden başkası değilim.


Rad 40: Ya onlara vaat ettiğimiz şeylerin bir kısmını sana gösteririz yahut da seni vefat ettiririz. O halde tebliğ etmek sana, hesap sormak bize düşer.

Yukarıdaki ayetler Rabbin elçisine verdiği görevin tanımını yapıyor. Bize düşen onu anlamaya çalışmaktır. Şimdide sanırım bunları söylediğimde düşündüğünüz hatırınıza gelen bazı ayetler oldu onlardan birkaç tanesini de yazalım.

Aliimran 31: De ki: “Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah çok affedici, çok merhametlidir.

Haşr 7: … Resul size ne verdiyse onu alın; sizi neden yasakladıysa ona son verin ve Allah'tan korkun. Hiç kuşkusuz, Allah'ın azabı çok şiddetlidir.

Bu ve buna benzer birçok ayetler vardır ki Allah resulüne uyulmasını emreder. Peki, bu sözleri ile ne demek ister acaba bizlere? Elçisine verdiği görevde senin görevin sana indirdiğim ile insanlara hükmedip tebliğ etmek, hatırlatmak ve öğüt vermek dir, ben inanlar için bir müjdeciyim diyorsa nasıl olurda Allah ın elçisine uyun ve o ne verdiyse onu alın sözünden kuran dışından hükümlerde verebilir bu yetkiyi de Allah elçisine vermiştir diyebiliriz? Bunu söylersek kuranda çelişki yaratmış oluruz. Bizim düşünmemiz gereken, Allahın elçisi acaba bizlere neleri vermekle yükümlü olduğunu iyice anlamamızdan geçiyor. Eğer kuran dışından da birçok hükümler vereceğine inanırsak kuranın onlarca ayetine iman etmemiş olacağımızı bilmeliyiz. Bakın Allah elçisine öyle bir tembih ve tehditte bulunuyor ki, asla elçisinin kuran dışından hiçbir bilgiyi kullarına vermeyeceğini biliyor. Çünkü bakın ona nasıl bir tembihte bulunmuştu hatırlayalım.

Maide Suresi 67. Ey resul! Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan onun verdiği peygamberlik görevini yerine getirmemiş olursun. Allah seni insanlardan korur. Allah, küfre batmış topluluğa kılavuzluk etmez.

Yukarıdaki ihtarı ve tembihi görüyor musunuz, sana indirdiğim kuranı tebliğ et anlat onlara diyor, ikna et onları. Bunu yapmakla görevlendirildin eğer yapmazsan görevini başaramamış sayarım diyor Allah. Şimdi yazacağım tehdidi alan bir insan acaba milim şaşar mı sizce görevinde.

Hakka 44: Eğer o, bize karşı bazı sözleri uydurup-söylemiş olsaydı.45: Muhakkak onun sağ-elini (bütün güç ve kudretini) çekip-alıverirdik.46: Sonra onun can damarını elbette keserdik.

Yukarıdaki ayet Rabbimin elçisine verdiği ihtarın çok açık kanıtıdır. Bu ayetin devamını okuduğunuzda her şeyin apaçık bir şekilde kuranda olduğu tüm gerçeklerin orada yazdığı anlatılır. Demek ki dine ilave yapma hüküm verme yetkisi yalnız Rabbim inmiş. Zaten Allah ayetinde bunu apaçık söylüyordu hatırlayalım.

Enam 57: De ki: "Ben Rabbimden gelen bir beyyine üzerindeyim. Ama siz onu yalanladınız. Acele istediğiniz şey benim yanımda değil. Hüküm yalnız ve yalnız Allah'ındır. Hakkı o anlatır. Ayırt edip çözüm getirenlerin en hayırlısı O'dur.

Sizlere sormak isterim Rabbim yalnız hüküm veren benim diye apaçık elçisine söyle onlara yalnız ben hüküm veririm dedikten sonra, nasıl olurda kuranın hüküm vermedikleri konularda peygamberimizde hükümler vermiştir deriz? İşte sorun burada başlıyor zaten eğer bu sorunu çözersek İslam dinindeki başıbozukluğunda önüne geçmiş oluruz kanısındayım. Hatırlayın Kuranda Allah bizleri hangi kitaba yönlendiriyordu?

Araf Suresi 3. (Ey insanlar), Rabbinizden size indirilene uyun ve O'ndan başka velilere uymayın. Ne kadar da az öğüt alıyorsunuz!

Allah acaba kuran dışından başka hüküm veren bilgiler olsa, daha o devrin inanmakta şüphe duyan ve atalarından gelen gelenekleri burada bulamayanları aşağıdaki ayette söylediği gibi yalnız kurandan sorumlu olacağımızı söyler miydi?

Ankebut 51. Karşılarında okunup duran bir kitabı sana indirmiş olmamız onlara yetmiyor mu? Bunda, inanan bir toplum için elbette ki bir rahmet ve bir öğüt vardır.

Bu ayeti okuyan bir insan artık kuran yetmez diyebilir mi sizce? Yine yapılan ve inanılan büyük yanlışlardan biriside kuranın özet bilgi olduğu ve her konuda açıklık getirmediğini söylememizdir. Bizler günümüzde inandığımız birçok kuranda geçmeyen bilgilerin kuranda olmadığını gördüğümüzde, bakın demek ki kuranda her şey olmuyormuş dememizden kaynaklanan bir yanılgı içindeyiz ne yazık ki. Şimdi yazacağım ayetlerin hiç mi önemi yok da bu sözleri söylüyoruz?

Nisa 174. ; Ey insanlar! Size Rabbinizden apaçık, çok parlak ve güçlü bir kanıt gelmiştir. Biz size, her şeyi açık seçik gösteren bir ışık gönderdik.

İsra 89.; Yemin olsun, biz bu Kuran'da, insanlar için her benzetmeden nice örnekler sıraladık. Ama insanların çoğu inkâr ve nankörlükten başka bir şeyde diretmediler.

Kehf 54; Yemin olsun, biz, bu Kuran'da, insanlar için her türlü örneği değişik ifadelerle gözler önüne koyduk. İnsan ise varlığın, tartışmaya en çok tutkun olanıdır.

Lütfen bu ayetleri ve buna benzer onlarca ayeti okuduğunuzda kuranın açık seçik ve bizlerin sorumlu olduğu her şeyin olmadığı bir kitap olduğunu mu anlıyorsunuz? Diyelim ki kuranda bizlerin sorumlu olduğu her şey yok, peki Rahman şu ayeti ve sorumlu olduğumuz kitabın Kuran olduğunu şaka olsun diye mi söyledi dersiniz?(HÂŞÂ)

Zühruf Suresi 44: Gerçek şu: Bu Kuran sana ve toplumuna elbette ki bir hatırlatıcı/bir düşündürücü/bir şeref/bir öğüttür. Bu kitaptan sorumlu tutulacaksınız.

Bakın Rabbim elçisine nasıl bir kitap indirdiğini söylüyor?

Yasin 69. Biz o peygambere şiir öğretmedik. Şiir ona yaraşmaz/layık olamaz da. Ona vah yedilen, bir öğütten ve apaçık bir Kuran’dan başka şey değildir;
.
Nahl 64.; Bu Kitap'ı sana yalnız şunun için indirdik: Hakkında ayrılığa düştükleri şeyi onlara iyice açıklayasın ve Kitap, iman eden bir topluluk için kılavuz ve rahmet olsun.

Yukarıdaki iki ayet üzerinde düşünelim şimdide. Allah kuranı apaçık bir öğüt olarak olarak indirdiğini, hakkında ayrılığa düşülen konularda iman edenlere kılavuz, rahmet olduğunu söylüyor. Bizler ise Rabbin bu sözlerini okumamıza rağmen kuranın muhkem ayetlerini herkes anlayamaz, o özet bilgileri içerir onu veli insanlar anlar diyebiliyoruz. Yukarıdaki sözler sizce bu düşünceyi mi anlatıyor? Bakın Allah kurandan başka sözlere itibar edilmemesi gerektiğini nasıl söylüyor.

Araf 185: Göklerin ve yerin melekûtuna, Allah'ın yarattığı herhangi bir şeye bakmadılar mı; ecellerinin gerçekten yaklaşmış olabileceğini düşünmediler mi? Peki, bu Kuran'dan sonra hangi söze iman ediyorlar.


İsra suresi 36. ayet: Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme! Çünkü kulak, göz ve gönlün hepsi bundan sorumlu tutulacaktıri.

Bakın Allah kuranı temel alan bir imandan bahsediyor ve emin olmadığınız sözlerin ardına düşmeyin sorumlu olursunuz diyor. Bakın Kuranı kimler anlarmış Rabbim bunu da söylüyor acaba gerçekten çok özel insanlar mı anlar?

İbrahim Sur.52.ayet: İşte bu, onunla uyarılsınlar, Allah'ın tek ilah olduğunu bilsinler, aklı ve gönlü işleyenler de ibret alsınlar diye, insanlara yöneltilmiş bir tebliğdir.

Eğer benim aklım işlemiyor gönlümde hiç bir şey hissetmiyor diyen varsa, gerçekten kuranı okuduğunda asla bir şey anlamaz. Böyle insana birileri anlatsa da onun kıymetini zaten bilemez, çünkü gönlü, kalbi onu desteklemiyorsa bundan sonuç almakta imkânsızdır.

Peki, dostlar ben bu yazdıklarımla peygamberimizin İslam ı anlatan, yaşamı ile bizlere örnek olan, kuranı hayatına geçiriş biçimiyle bizler için Başöğretmen kişiliğini, bir kenara bırakalım onlar bizlere lazım değildir mi dedim? Bunu ancak aptal insanlar söyler. Kuran bir güneş, bir rehber, bir gönül gözüdür. Bizlere tebliğde görevli olan Allahın elçisinin yaşamı, hayatı ve insanlığa bakış felsefesini bir kenara bırakıp bunlar bizlere lazım olmaz deyip, birçok gereksiz bilgilerin mi peşinde koşacağız. İşte bizler ne yazık ki peygamberimizin kuranı hayata nasıl geçirdiğini, örnek yaşamını hayatımıza nasıl geçirmeye çalışmalıyız bunu bırakmışız, ona rabbin vermediği yetkilerle donatmayı ona güç kattığını sanıyoruz. Onun gücü Allahın elçi olmakla kanıtlanmıştır, onun güvenine mazhar olmak güçlerin en büyüğüdür, hele onun aracılığıyla bizlere ilettiği güneş, rehber(KURAN) peygamberimizin gücüne güç katmıştır. Bizler Allah ın asla yetkilendirmediği yetkileri peygamberimize vermiş ve onunda kuranda olmayan hükümler verme yetkisi vardır diyerek kendimizde yetkilerle donatmışız. Peygamberimizin helal ve haram koyma yetkisi vardır diyerek kuranı hiç anlamadığımızı göstermişiz. Hâlbuki Rahman kurandaki örnekleri boşuna vermediğini bunlardan ibretler almamız gerektiğini söylemesi sanırım göz ardı edilmiştir. Sizler bu konuda Rabbin elçisini ikaz ettiği bir ayeti hatırlatmak istiyorum sanırım buradan bu yetkinin olup olmadığını anlamak çok kolay olacaktır.

Tahrim Suresi 1. Ey Peygamber! Allah'ın sana helal kıldığı şeyi, eşlerinin hoşnutluğunu isteyerek neden haramlaştırıyorsun? Allah Gafur’dur, Rahîm'dir.

Bakın burada aile içinde açıklanmayan bir konu da Allah ın haram etmediği bir şeye eşlerinin hoşnutluğunu kazanmak adına haram demesi sonucu, nasıl elçisini ikaz ettiği dikkatten kaçmamalıdır. Yine bakın helal haram konusunda Allah apaçık neler söylüyor bizlere.

Enam 150: Şunu da söyle: "Allah şunu haram etmiştir diye tanıklık edip duran şahitlerinizi getirin." Eğer tanıklık ederlerse sakın onlarla birlikte tanıklık etme! Ayetlerimizi yalanlayanlarla âhirete inanmayanların keyifleri ardınca gitme! Onlar, kendi Rablerine başkalarını denk tutuyorlar.

Enam 145: De ki: "Bana vahyolunanlar içinde, bu haram dediklerinizi yiyecek birine yasaklanmış bir şey bulamıyorum. Yalnız şunlardan biri olursa başka: leş, akıtılmış kan, domuz eti -ki o bir pisliktir- Allah'tan başkası adına boğazlanmış bir murdar."

Enam 140: Şu bir gerçek ki, ilimsizlik yüzünden öz evlatlarını beyinsizce katledenlerle Allah'ın kendilerine verdiği rızıkları, Allah'a iftira ederek haramlaştıranlar gerçekten hüsrana uğramışlardır. İnan olsun, sapıtmışlardır onlar; hiçbir zaman doğruyu ve güzeli bulamazlar.

Bunlara benzer o kadar çok ayet var ki haram koyma yetkisi yalnız Rabbin olduğu çok açık anlaşılıyor ve Allah ın haram demediklerine HARAMDIR DİYENLER İÇİN ALLAH A İFTİRA ATIYORLAR demektedir Rabbim. Günümüzde haram listesi yapanlara sormamız gerekiyor acaba kuran bu listeden neden bahsetmiyor da hemen hemen tamamı TEVRATTA ÇOK AÇIK BİR ŞEKİLDE LİSTELENİYOR? İşte Yahudilerin içimize soktukları nifak tohumlarını çıkar çıkarabilirseniz. İnşallah bu listeyi daha sonra Tevrat’tan sizlere alıntı yaparım.

Bu konuyu daha çok uzatmak istemiyorum. Amacımız kuran rehberliğinde imanımızı güçlendirmektir. Peygamberimiz sağlığında kuran dışından hiçbir bilgiyi yazdırmamış daha sonra kaleme alınmıştır. Bu bilgiler o devirlerde gerçekten en doğru ya da doğruya yakını toplanmıştır bundan şüphe yok, fakat o devirlerde yaklaşık 500 kadar toplanan hadisin günümüze beş milyon civarlarında gelmesi durumun vahametini göstermektedir. Bundan dolayıdır ki bu Allah resulünün sözüdür dedikleri her sözü, hemen kabul etmeden onu kuran süzgecinden geçirmeli ve kabul etmeliyiz. Peygamberimizde böyle yapmamızı emretmiştir bizlere.

Bu yazımı okuyan kardeşlerimin aklında birçok sorular oluştu biliyorum. Örneğin namazlarımı kaç rekât kılacağız kuranda yok diyecekler. Peki, bu soruyu kendimize soralım Allah acaba namaz vakitlerini söylemiş, hatta kısaltılmış namazı bizzat izah etmişse, neden diğer namazlarımızı kaç rekât kılacağımızı izah etmemiştir? Bunu düşündük mü hiç? Hani bizleri Rabbim kurandan sorumlu tutacaktı? Açıklamadıysa acaba huzuruna gittiğimizde neden şu kadar ya da bu kadar rekât kılmadın der mi sizce bizlere? Bu konuları nasip olursa daha sonra detaylı konuşuruz. Kuran bizden önceki insanlara da hem namazı, orucu, zekâtı ve haccı farz kıldığını söyler. Sizce bu bahsettikleri konularda hiç ayrıntıya girmemiş midir dersiniz kuranda? Haccın nasıl yapılacağı belli değilmidir kuranda? Sanırım bu konuda kurandan ve geleneksel İslam ın inandığı şekliyle karşılaştırmalı çok geniş bir yazı yazmıştım, düşüncelerim orada vardır. Oruç konusu da çok geniş bir şekilde yazar ama her ne dense bizler bunları pek yeterli görmüyoruz.

Özet olarak söylemek gerekirse Peygamberimizin sünneti deyince düşünmemiz gereken, onun örnek yaşamı, hayatı ve kuranı yaşamına geçiriş biçimini kendimize yol edinmektir. Peygamberimizin sünneti, ne bıraktığı sakal ya da saçın uzunluğu nede giydiği kıyafetlerde aramamız, bizlerin kendisini hiç tanımadığımızı göstermektedir. Bizler onun yolunda olduğumuzu kuranı anlayarak okuyup, üzerinde düşünmekle yapabileceğimizi unutmamalıyız. Bakın Allah aklını işletmeyenlere ne diyor?

Enfal sur.22. Çünkü yeryüzünde debelenenlerin Allah katında en kötüsü, akıllarını işletmeyen sağır-dilsizlerdir.

Yaşantımızda onu örnek alan hayat felsefesi ile yaşama bağlanmalı ve doğruluk dürüstlüğümüzle, nefsimize hâkimiyetimizle kuranın ipine sarılarak, onun yolundan gittiğimizi davranışlarımızla ve yaşamımızla göstermeliyiz.

İnşallah kendimi doğru anlatabilmişimdir. Benim tek bir amacım var oda Rabbin gönderdiği KURANI anlamaya çalışmak. Rabbim bu çabamı boşa çıkarmasın inşallah, o kalbimi biliyor ona güveniyor ve dayanıyorum. Allah şaşırtmasın.

Değerli kardeşimin sorduğu soruları detaylı cevap vermek istediğim için her sorusuna bir gün ayırdım ki, kendimi daha iyi anlatabileyim. Selametle kalın. Bu konularda isterseniz ayrıca tartışma başlığı açıp konuşuruz. Selametle kalın. Haluk GÜMÜŞTABAK

HALUK GÜMÜŞTABAK 01 Aralık 2009 20:54

RE: 48.Haftanın Misafiri Haluk Gümüştabak
 
Yazdığım yazı hakkında arkadaşlarımın düşüncelerini merakla bekliyorum. Kimse cevap vermeyince sanırım hiç tahmin edilmeyen bir cevapmı verdim kuşkusuna kapıldım. Ama dostlar ben Kurandan anladıklarımı yazdım. Çünkü Rabbim beni Kurandan imtihan edeceğini söylüyor. Bana kızabilirsiniz ama lütfen cevap verin ve kurana uymayan sözlerim varsa beni yine kuran ile uyarınız. Selametle

ukba yolcusu 01 Aralık 2009 21:04

RE: 48.Haftanın Misafiri Haluk Gümüştabak
 
Hmm biraz incinmiş müfessir kardeşim el cevap demiş bir kırık dil ile(:
açıkçası gözlerimi değdirdim lakin aklı konuçturmadım bu konularda...

samimice bir gönül alma say kardeşim bu satırları..dua ile

Yitiksevda 01 Aralık 2009 21:55

RE: 48.Haftanın Misafiri Haluk Gümüştabak
 
Peygamber efendimizi örnek almak bazında Allah'ın vahyi ile yönlendirmesi yani Allahın hükümlerini Kuranı Pratize edişi ve din adına yaptıkları bazında Peygamber efendimiz bizim için örnekliktir.

Şu hususta genelde yanılgı mevcut Beşer Muhammed (s.a.a) İle Peygamber Muhammed( s.a.a) bazında bakacak olursak Peygamber olarak Kuran adına yaptıkları kesin bağlayıcıdır.

Beşer Muhammed( s.a.a) olarak yaptıklarını yapmak gibi bir zorunluluğumuz yoktur. Bu konuda ölçümüz İnsan olma sıfatı ile Her insana özgü Fıtrat gereği yaptıkları zaten beşer olarak her insanın yaptıkları vasıflardır. Örneğin yemek yemek su içmek yatmak üzülmek sevinmek vs bunlar beşeri sıfatlardır zaten. Bu konuda şöyle uyulabilir örneklik bazında Beşere yol gösterici tavır ve hareketleri uygulanabilir.

Esas uymamız gerekli olan kısım Hükmü Allaha ait olup uygulaması Peygambere ait olan davranışlardır.

Şunuda unutmamak lazım Peygamber efendimizin kendi içtihadı ile hayata geçirdiği ve yaşanarak bizlere ulaşan fiilleride örnektir.

Enam 38 ve Maide suresi ayetlerde açıklamaları dikkatlice okursak işin özünü anlamış oluruz:

halbuki yeryüzünde yürüyen hiçbir hayvan ve iki kanadıyla uçan hiçbir kuş yoktur ki sizin gibi (Allahın) mahluku olmasın: Biz, buyruğumuzda tek şeyi bile ihmal etmedik. Ve bir kez daha (belirtelim): onlar(ın tümü) Rableri huzurunda toplanacaklardır.(Enam 38)

Siz ey imana ermiş olanlar! Antlaşmalarınıza sadık olun!(Bundan sonra) belirtilecek olanlar dışında ot ile beslenen hayvanlar(ın eti) sizin için helaldir: ancak ihramda iken avlanmanıza izin verilmemiştir. Bilin ki Allah, iradesinin gereğini emreder.(Maide 1)

İşte bu ayetler hükmünce Allah resulüne Kuran hükümlerini açıklama görevi vermiştir.Kuranın pratize edilişi bu şekilde Allahın hükümlerini açıklamaktır.

HALUK GÜMÜŞTABAK 02 Aralık 2009 13:36

RE: 48.Haftanın Misafiri Haluk Gümüştabak
 
Değerli arkadaşım bana cevap vermeniz önemli, ister müspet ister menfi. Önemli olan konuşmaktır, insanlar konuşa konuşa anlaşır. Önce söylediğiniz şu cümleye katılıyorum ama üzerinde konuşmak şartıyla.( Şu hususta genelde yanılgı mevcut Beşer Muhammed (s.a.a) İle Peygamber Muhammed( s.a.a) bazında bakacak olursak Peygamber olarak Kuran adına yaptıkları kesin bağlayıcıdır.) Peygamber olarak kuran adına yaptıkları bizleri bağlar sözünden ne anlamalıyız. Gerçektende yaptıkları ve söyledikleri bizleri bağlar. Peki Kuran, görev verdiği elçisinin nasıl konuşacağını ve neler anlatacağını söylememişmiydi? Elbette söylemişti toplumu kuran ile uyar, tebliğ et ve kararlar vereceğin zaman da yine kuran ile hükmet. Bu ve buna benzer ayetleri düşündüğümüzde Peygamberimizin kuran dışından hükümler vereceğine inanmamız mümkün olmadığına göre, bizlere kuranın hiç bahsetmediği konularda da hüküm verebileceğine inanmamız bu durumda normal midir? Bu soruyu cevap her kez kendi nefsinde vermelidir diyorum. Bu konuda sizlere kurandan bir örnek hatırlatmak istiyorum.
Daha önce söylediğim gibi bazı hadis bilgileri gerçekten bizlere çok faydası oluyor kuranı daha da iyi anlamamız için. Bakın Peygamberimiz devrinde ve daha önceleri geleneklerinden olan bir boşanma şekli erkeklerin kadınlarına karşı zıhar etmeleri yani analarının sırtı gibi görüyorum seni demeleri, boşanma sebebi imiş. Bir kadın peygamberimize gelmiş ve kocası hakkında şikâyetini ileterek, ben kocamı çok seviyorum ama bana zıhar ediyor ve beni boşamak istiyor, ben ise boşanmak istemiyorum demiş. Bu konuda yüzlerce yıldır geleneklerinden olan bu boşanma şeklini değiştirmek için karar verememiş peygamberimiz ve yapacağı bir şey olmadığını söylediğinde kadın çok üzülmüş bu duruma. Tabi Yüceler yücesi Rabbim bu konuşmayı duyup hemen ayetini indirmiş ve hükmünü vermiş. Bakın ayetleri nasıl indirmiş?

Mücadile sur.1: Evet işitti Allah, kocası hakkında seninle tartışan ve Allah'a şikâyet eden o kadının dediğini; Allah da konuşmanızı dinliyordu, çünkü Allah işitir, görür.

Mücadile sur.2:İçinizden zıhar ile (sen, bana anamın sırtı gibisin, demekle) kadınlarından ayrılmaya kalkışan kimseler bilmelidirler ki, o kadınlar onların anaları değildir. Anaları ancak onları doğuranlardır. Üstelik onlar gerçekten pek çirkin ve asılsız bir söz söylüyorlar. Bununla birlikte Allah'ın affının ve mağfiretinin çok olduğunda da kuşku yoktur.

Yukarıdaki olayı düşündüğümüzde sanırım bizlere anlatan çok şeyler var.
Değerli arkadaşım cevabınızda çok önemsediğim bir cümleniz var önce alıntı yapalım ve üzerinde konuşalım. (Esas uymamız gerekli olan kısım Hükmü Allaha ait olup uygulaması Peygambere ait olan davranışlardır.) Şimdide bu sözleri düşünelim bu duruma göre Allah emirlerini özet olarak vermiş, yapılış şeklini anlatmamış, uygulanışını peygamberimize bırakmıştır diye anlaşılıyor. Önce şunu söylemeliyim ki Kuranın birçok ayetine bu düşünce uymaz. Nedenine gelince her şeyden nice örnekleri değişik ifadelerle verdim ki anlayasınız diyen rabbim, bizleri kuranın ipine sarılmamızı emreder. Daha doğrusu bizleri Kurandan sorumlu tuttuğunu da açıkça belirtir. Bizler için rehber ve güneş olan bir kitapta her türlü açıklamanın ve uygulamanın olmadığını söylemek ne kadar doğru olur? Düşünebiliyor musunuz kuran o kadar ince detaya girmiştir ki aynı memeden süt emmiş sütkardeşlerin evlenmesinin bile yasak olduğu açıklamasını yapar bizlere. Bir bebeğin kaç ay süt emmesini söyleyen, namazlarımızda okuyacağımız duanın ses tonunu anlatan, mirasımızı nasıl dağıtacağımız konusunda açıklama yapan, yolda yürürken kasıla kasıla yürüme diyen bir kitap nasıl olurda emrettiği ibadetlerin nasıl yapılacağını anlatmaz? Acaba bizlere öğretilenleri kuranda bulamadığımızda mı bizler bunu söylüyoruz, onu da lütfen düşünelim.

Şimdi bu söylediklerimin hepsini unutalım ve kuranda rabbin emrettiği ibadetlerin nasıl olacağını, nasıl yapılması gerektiğini peygamberimize bıraktığını düşünelim. Bildiğimiz gibi dört hak mezhepten bahsediyoruz, gerçi onlara uymayan onlardan çok daha değişik inançlarda var ama biz dört olarak bakalım ve düşünelim. Bu mezheplerin namaz kılışlarından tutun, hacca gittiklerinde yapılacak birçok şekiller farklı farklıdır. Acaba bunların hangisi peygamberimizin bizlere uygulattığı, anlattığı ve örnek olduğu sözleridir bu konuda kesin delilleri olan var mı? Ben Hanefi mezhebindenim, karşımıza Şii mezhebinden olan bir kişiyi alalım ve ona anlatalım, namaz kılarken öyle yapmayın doğru değildir, ya da şu konuda sizin inandığınız yanlış diyebilir misiniz? Derseniz nasıl bir tepki alırsınız bunu düşündünüz mü? Bence hiç düşünmeyelim ve bu konularda birbirlerini nasıl acımadan öldürdüklerini hatırlayalım. Nasıl olurda bir Müslüman bir Müslüman ı namaz kılarken öldürür benim aklım almıyor. Şimdi soralım kendimize eğer peygamberimiz bazı konularda kuranın açıklamadıklarını bizlere iletmiş olsaydı bunlarda vahiy sınıfına girmesi gerekir ve Allah tarafından korunurdu, bunlarda Kuranda açıkça söylenirdi. Hatırlayınız bir mezhep fuhuş yapanın cezası recmdir diyor ve bu kuranda vardı ama kurana geçmedi diyerek kuranın eksik olduğunu bile söyleme cesaretini göstermektedirler. Hâlbuki bu suçu işleyenin cezası apaçık kuranda dururken bunlar nasıl söyleniyor ve insanlar buna nasıl inanıyor bunu da anlamak çok zor. Diyanet İşleri Başkanlığı birkaç yılda bir çalışma yaparak binlerce hadisin hurafe olduğunu tespit edip dinden çıkarıldığını söylüyor. Tabi bu yalnız ülkemizde diğer ülkelerde inanılmaya devam ediyor, işte kargaşa dinde böylece yerini alıyor. Acaba daha neler hurafe diye ileride iptal edilecek bilen var mı? Bakın hükmü Allahın uygulaması peygamberimizin dedikleri şeylerde beraberlik yok neden dersiniz? Ama Rabbin koruması altındaki Kuranda tek bir kelime bile değişiklik yok.

Yukarıda anlatmaya çalıştığım konular gerçekten üzerinde çok düşünmemiz gereken konular olduğunu düşünüyorum. Şimdide hadis bilgileri konusunda konuşalım. Bu konu ile ilgili bir alıntı yazıyı ayrı başlık halinde nasip olursa yazarım bu konudaki düşüncem daha iyi anlaşılacaktır. Peygamberimiz devrinde ilk önceleri hadis yazımına karışmamış ve daha sonra işin çığırından çıktığını görünce yasakladığını görüyoruz. Hatta bu yasağın dört halife devrinde de devam ettiğini ve hadis yazımının yasaklandığı bilgilerinin günümüze kadar geldiği bizler için ibret olmalı diye düşünüyorum. Bu konudaki hadisleri de ayrı başlık altında yazarım inşallah. Hadis yazımının halife seçiminde anlaşamayan toplumun mezheplere bölünmesiyle başladığını görmekteyiz. Birbiriyle çelişmesinin nedeni de her kez kendi düşüncesine göre topladıkları anlaşılıyor. Elbette tüm hadislerin yanlış olduğunu söylemek aptallıktan öte bir düşücedir. O devirlerde ilk toplanan hadis sayısı 500–600 lerde sınırlı olduğu düşünüldüğünde günümüzde milyonlara varan sayının ne denli tehlike saçtığını düşünmek bile istemiyorum. Bizlere düşen bunları çok iyi ayırıp kuran ile karşılaştırmaktır.

Değerli arkadaşım yazınızda Enam 38 ve Maide 3 ayetlerine baktığımızda işin özünü anlayacağımı söylemişsiniz bende tekrar baktım acaba yanılgım var mı diye. Birçok mealden baktım ve Sayın Ali Bulaç ın mealinden alıntı yaptım.

Enam 38: Yeryüzünde hiç bir canlı ve iki kanadıyla uçan hiç bir kuş yoktur ki, sizin gibi ümmetler olmasın. Biz Kitap'ta hiç bir şeyi noksan bırakmadık, sonra onlar Rablerine toplanacaklardır.

Maide 3: Ölü eti, kan, domuz eti, Allah'tan başkası adına kesilen, boğulmuş, vurulmuş, yüksek bir yerden düşmüş, boynuzlanmış yırtıcı hayvan tarafından yenmiş, -(henüz canlıyken yetişip) kestikleriniz hariç,- dikili taşlar üzerine boğazlanan (hayvanlar) ve fal oklarıyla kısmet aramanız size haram kılındı. Bunlar fısktır (günahla yoldan sapmadır.) Bugün inkâra sapanlar, sizin dininizden (dininizi yıkmaktan) umut kesmişlerdir; artık onlardan korkmayın benden korkun. Bugün size dininizi kemale erdirdim, üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve size din olarak İslam'ı seçip-beğendim. Kim 'şiddetli bir açlıkta kaçınılmaz bir ihtiyaçla karşı karşıya kalırsa' -günaha eğilim göstermeksizin- (bu haram saydıklarımızdan yetecek kadar yiyebilir.) Çünkü Allah bağışlayandır, esirgeyendir

Dikkat ediniz biz kitapta hiçbir şeyi noksan bırakmadık diyor, peki hangi kitap dersiniz bu kitap? Elbette bizleri ilgilendiren kitap yani Kuran. Demek ki sizleri sorumlu tutacağım dediği kitapta her şey varmış gerçekten önemli bir tespit. Yalnız Maide suresi 3. ayette olduğunu söylediğiniz ve alıntı yaptığınız şu cümleleri hiçbir mealde bulamadım.(Siz ey imana ermiş olanlar! Antlaşmalarınıza sadık olun!(Bundan sonra) belirtilecek olanlar dışında ot ile beslenen hayvanlar(ın eti) sizin için helaldir…) Bu konuda beni bilgilendirirseniz sevinirim. Çünkü ot ile beslenen hayvanların eti sizlere helal kılınmıştır dediğinizde ot ile beslenmeyen ama Rabbin denizdeki rızıklarda sizler için helaldir ayetine ters düşer.
Sırası gelmişken fecr rumuzlu arkadaşımın sorularına kısa cevaplar vermek isterim. Tesettür yani(Kadınların ve erkeklerin başkasına, namahremlere vücutlarının haram kısımlarını örtüp göstermemeleri) emri kuran emridir yalnız bu konuda kimse kendince kıyafetler biçmeden, tarifler yapmadan. Bakın Diyanet bu konuda ne söylüyor bende katılıyorum.

(Diyanetin cevabı: (İslâm dini tesettüre böyle önem vermekle birlikte, örtünmenin şekli konusunda ayrıntıya girmemiş, bunu örf ve âdete bırakmıştır. Böylece her çağda ve her bölgede bu emrin yerine getirilmesine imkân verilmiştir. Sonuç olarak tesettür evrensel, sürekli bir hüküm; örtünmenin şekli ise yereldir.)

Şimdide sizler bu konunun çok istismar edildiğine kendi yaşamımdan örnek vermek istiyorum. 1970 yıllarda ben İzmir de okurken Sayın Fethullah Gülenin ışık evlerine ara sıra gidiyordum. O devirlerde çok net hatırlıyorum genç kızlarımıza yazın ortasında bile ellerini göstermek haram dedikleri için eldiven giyiyorlar ve yerlere kadar sürünen paltolarla o İzmir sıcağında buram buram terliyorlardı. O devirlerde daha yeni görülen baş örtme şekli, yani günümüzde adı türban kullanılmaya başlanmış ve kızlarımıza da saçının bir telini gösterirseniz cehenneme gidersiniz denildiğinden çok iyi hatırlıyorum kızlarımız çok sıkı giyinirlerdi. Gel zaman git zaman sanki HÂŞÂ vahiy almış gibi bir den eldivenler çıkartıldı ve nasıl oldu bilmiyorum bunun günah olmadığı anlaşıldı. Daha sonra yerlere kadar sürünen paltolar değiştirildi. Bakın 1995 yılında da Sayın Fethullah Gülen nasıl bir açıklama yaptı, lütfen bu sözler üzerinde düşününüz.

Kadınların başlarını örtmesi iman meselesi ölçüsünde önem arz etmez. Allah’a karşı kulluk, umumi manada kulluk ölçüsünde önem arz etmez bunlar. Teferruata ait meseledir. Nitekim Allah’a iman meselesi Mekke’de Efendimize tebliğ edilmiş, namaz meselesi orada bize farz kılınmış, daha sonra da zekât bize farz kılınmış. Ama tesettür meselesine gelince biraz farklı. Zannediyorum Peygamberliğin 16. ve 17. senesinde Müslüman kadınların başları açıktır. Temel meseleler varken, teferruatla uğraşılmamalı.”

Yukarıdaki yazıyı ben çok önceleri almış dosyama koymuştum bugün sizlerle paylaşmak istediğimde tekrar yazı duruyor mu diye baktım duruyor ama bir cümlesi çıkartılmış nedenini siz tahmin edin ve değerlendirin.( Temel meseleler varken, teferruatla uğraşılmamalı.”) İşte bu cümle çıkartılmış sizlerde bakmak isterseniz link ini veriyorum.
( [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] )
İşte bizlerle birileri o kadar güzel oynuyor ki anlamak gerçekten çok zor. Hac konusunda sanırım düşüncemi, yaptığım çok uzun bir çalışmayla yazmıştım sonuna kadar okuyan anlayacaktır düşüncemi. Günümüzdeki haniflik akımına gelince, Bu sözler rabbin kuranda geçen bir Müslüman ın nasıl bir inanca sahip olması gerektiğini anlatan bir yol olarak anlatılır. Günümüzde bu yolda olduğunu söyleyen birçok site ya da kişiler var, eğer kuranın yolundan gidiyorlar ve onun özünü yaşıyorlarsa ne ala, yoksa sözde kalarak sözcüklerle İslam yaşanmaz. Bizzat hayata geçirmekle, anlatmakla yaşanır.
Rabbim sözde değil özde kuranı yaşayan kulları arasına bizleri alması dileklerimle. Selametle kalın.

Yitiksevda 02 Aralık 2009 13:50

RE: 48.Haftanın Misafiri Haluk Gümüştabak
 
Sayın haluk abim bu konuları bu başlık altında değilde başka bir başlık açarak konuşalım Hakemimiz Kuran olacak ve Kuran ile konuları hep birlikte ele alacağız İstişare ve hakikate ulaşma amacımız ...

HALUK GÜMÜŞTABAK 02 Aralık 2009 13:52

RE: 48.Haftanın Misafiri Haluk Gümüştabak
 
Allah senden razı olsun memnuniyetle.

Yitiksevda 02 Aralık 2009 19:56

RE: 48.Haftanın Misafiri Haluk Gümüştabak
 
Haluk Abim o verdiğim ayet Maide (1) ben yanlış yazmışım Teşekkürler düzelttiğiniz için ...

Yitiksevda 02 Aralık 2009 20:16

RE: 48.Haftanın Misafiri Haluk Gümüştabak
 
وَقُل لِّلْمُؤْمِنَاتِ يَغْضُضْنَ مِنْ أَبْصَارِهِنَّ وَيَحْفَظْنَ فُرُوجَهُنَّ وَلَا يُبْدِينَ زِينَتَهُنَّ إِلَّا مَا ظَهَرَ مِنْهَا وَلْيَضْرِبْنَ بِخُمُرِهِنَّ عَلَى جُيُوبِهِنَّ وَلَا يُبْدِينَ زِينَتَهُنَّ إِلَّا لِبُعُولَتِهِنَّ أَوْ آبَائِهِنَّ أَوْ آبَاء بُعُولَتِهِنَّ أَوْ أَبْنَائِهِنَّ أَوْ أَبْنَاء بُعُولَتِهِنَّ أَوْ إِخْوَانِهِنَّ أَوْ بَنِي إِخْوَانِهِنَّ أَوْ بَنِي أَخَوَاتِهِنَّ أَوْ نِسَائِهِنَّ أَوْ مَا مَلَكَتْ أَيْمَانُهُنَّ أَوِ التَّابِعِينَ غَيْرِ أُوْلِي الْإِرْبَةِ مِنَ الرِّجَالِ أَوِ الطِّفْلِ الَّذِينَ لَمْ يَظْهَرُوا عَلَى عَوْرَاتِ النِّسَاء وَلَا يَضْرِبْنَ بِأَرْجُلِهِنَّ لِيُعْلَمَ مَا يُخْفِينَ مِن زِينَتِهِنَّ وَتُوبُوا إِلَى اللَّهِ جَمِيعًا أَيُّهَا الْمُؤْمِنُونَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ

Ve kul lil mu’minâti yagdudne min ebsârihinne ve yahfazne furûcehunne, ve lâ yubdîne zînetehunneillâ mâ zahera minhâ, vel yadribne bi humurihinne alâ cuyûbihinne, ve lâ yubdîne zînetehunne illâ li buûletihinne ev âbâihinne ev âbâi buûletihinne ev ebnâihinne ev ebnâi buûletihinne ev ıhvânihinne ev benî ıhvânihinne ev benî ehavâtihinne ev nisâihinne ev mâ meleket eymânuhunne evit tâbiîne gayri ulîl irbeti miner ricâli evit tıflillezîne lem yazharû alâ avrâtin nisâi, ve lâ yadribne bi erculihinne li yu’leme mâ yuhfîne min zînetihinn(zînetihinne), ve tûbû ilâllâhi cemîan eyyuhel mu’minûne leallekum tuflihûn(tuflihûne).

1. ve kul : ve de
2. li el mu'minati : mü'min kadınlara
3. yagdudne : çeksinler, indirsinler
4. min ebsari-hinne : (onların) gözlerinden, bakışlarından, bakışlarını
5. ve yahfazne : ve korusunlar
6. furuce-hunne : (onların) ırzları
7. ve la yubdine : ve açmasınlar
8. zinete-hunne : (onların) ziynetleri
9. illa : dışında, hariç
10. ma : şey
11. zahera : zahir oldu
12. min-ha : ondan
13. vel yadribne (ve li yadribne) : ve örtsünler
14. bi humuri-hinne : (onların) başörtüleri
15. ala : üzerine
16. cuyubi-hinne : (onların) yakaları
17. ve la yubdine : ve açmasınlar
18. zinete-hunne : (onların) ziynetleri
19. illa : dışında, hariç
20. li buûleti-hinne : (onların) eşleri, kocaları
21. ev : veya
22. abai-hinne : (onların) babaları
23. ev : veya
24. abai buuleti-hinne : (onların) kocalarının babaları
25. ev : veya
26. ebnai-hinne : (onların) oğulları
27. ev : veya
28. ebnai buuleti-hinne : (onların) kocalarının oğulları
29. ev : veya
30. ıhvani-hinne : (onların) erkek kardeşleri
31. ev : veya
32. beni ıhvani-hinne : (onların) erkek kardeşlerinin oğulları
33. ev : veya
34. beni ehavati-hinne : (onların) kız kardeşlerinin oğulları
35. ev : veya
36. nisai-hinne : kadınlar
37. ev : veya
38. ma meleket eymanu-hunne : (onların) ellerinin altında sahip oldukları, (cariyeler)
39. evit tabiine (ev et tabiine) : veya onlara tabi olanlar, hizmetliler
40. gayri uli el irbeti : kadına ihtiyaç duymayan
41. min er ricali : erkeklerden
42. evit tıflillezine : veya çocuklar ki onlar
43. lem yazharu : zahir olmaz, farkına varmaz
44. ala avratin nisa : kadınların avret yerlerine
45. ve la yadribne : ve vurmasınlar
46. bi erculi-hinne : (onların) ayakları
47. li yu'leme : bilinsin diye
48. ma yuhfine : gizlediklerini
49. min zineti-hinne : (onların) ziynetlerinden
50. ve tubu : ve tövbe edin
51. ilallahi (ila allahi) : Allah'a
52. cemian : topluca (hepiniz)
53. eyyu-ha : ey
54. el mu'minune : mü'minler
55. lealle-kum : umulur ki böylece siz
56. tuflihune : felaha eresiniz

İnanan kadınlara söyle, onlar da gözlerini bakılması yasak olandan çevirsinler; iffetlerini korusunlar; (örfen) görünmesinde sakınca olmayan yerleri dışında, cazibe ve güzelliklerini açığa vurmasınlar; ve bunun için, başörtülerini yakalarının üzerine salsınlar. Cazibe ve güzelliklerini kocalarından, babalarından, kayınpederlerinden, oğullarından, üvey oğullarından, kardeşlerinden, erkek kardeşlerinin ya da kız kardeşlerinin oğullarından, kendi evlerindeki kadınlardan, yahut yasal olarak sahip oldukları kimselerden, yahut kendilerine bağlı olup cinsel isteklerden yoksun bulunan erkeklerden, ya da kadınların mahrem yerlerinin henüz farkında olmayan çocuklardan başka kimsenin önünde açığa vurmasınlar; ve (yürürken) gizli görkem ve güzelliklerini belli edecek şekilde ayaklarını yere vurmasınlar. Ve siz, ey müminler, hepiniz topluca, günahkarca davranışlardan dönüp Allah'a yönelin ki kurtuluşa, esenliğe erişesiniz!
(Nur 31)

Ayeti kerimede ve'l-yesturne gibi sade bir emir değil ''sıkıca bağlamak, vurmak,tutturmak anlamına gelen ''ve'l yadribne kullanılmış.

HALUK GÜMÜŞTABAK 02 Aralık 2009 21:50

RE: 48.Haftanın Misafiri Haluk Gümüştabak
 
Değerli arkadaşım ben aslında sizin Maide 1. ayetten bahsettiğinizi anladım ama özellikle söylemek istediğim sizin söz ettiğiniz kelime orada hiç geçmiyor.( belirtilecek olanlar dışında ot ile beslenen hayvanlar(ın eti) sizin için helaldir.) benim çekincem ot ile beslenen hayvanların helal olduğunu söylemenize idi

Yitiksevda 02 Aralık 2009 21:59

RE: 48.Haftanın Misafiri Haluk Gümüştabak
 
Siz ey iman edenler ! sözleşmelerinize sadakat gösterin!Size belirtilenler dışında,sığır cinsi hayvanlar size helal kılındı ne ki ihramlıyken avlanmanız helal değildir.Şüphesiz Allah razı olduğu şeyleri emreder.
(Maide 1)
Bu meal Mustafa islamoğluna ait Bir önceki Meal Muhammede esed'e ait

7. behimetu :dört ayaklı hayvanlar
8. el en'ami :deve, sığır veya davar gibi hayvanlar
Bunlar Ot yiyen Hayvanlar abim bunda hata yok?

HALUK GÜMÜŞTABAK 02 Aralık 2009 22:17

RE: 48.Haftanın Misafiri Haluk Gümüştabak
 
Değerli arkadaşım benim en çok korktuğum şey ayetleri araştırırken onu gerçekten Rabbin söylediği gibi mi bizlere aktarıyorlar ondan çok korkuyor ve dikkatle en az beş altı meale bakıyorum. Bende sizin gibi bu ayeti anlamaya çalışırken sizin söylediğiniz gibi açıklanan, Sayın Ali Ünal Beyin mealinde de gördüm bu açıklamayı fakat diğer birçok meale baktığımda kesinlikle böyle bir ayrım yok. Burada ne yazık ki etki altında kalınarak ilaveler yapılmış bakın bazı meallerden örnek alalım.
Maide 1:

Ali Bulaç: Ey iman edenler, akitleri yerine getirin. İhramlı iken avlanmayı helal saymaksızın ve size okunacaklar dışta tutulmak üzere, hayvanlar size helal kılındı. Şüphesiz Allah, dilediği hükmü verir.


Diyanet Vakfı: Ey iman edenler! Akitleri(n gereğini) yerine getiriniz. İhramlı iken avlanmayı helal saymamak üzere (aşağıda) size okunacaklar dışında kalan hayvanlar, sizin için helâl kılındı. Allah dilediğine hükmeder.


Elmalı Hamdı Yazır: Ey iman edenler, sözleşmelerinizi yerine getiriniz! İhrama girdiğinizde avlanmayı helal saymamanız şartıyla size, şu okunacak olanların dışındaki hayvanlar helal kılındı. Şüphesiz ki, Allah istediği hükmü koyar.


Süleyman Ateş: Ey inananlar, akitleri(zi) yerine getirin. Size oku(nup açıkla)nacak olanların dışında kalan hayvanlar sizin için helal kılındı. Yalnız ihramda iken avı helal saymamak şartıyla. Allah, istediği hükmü verir.

Tehlikenin vahameti o kadar büyük ki düşündükçe ürperiyorum. Rabbim yardımcımız olsun

FECR 03 Aralık 2009 09:20

RE: 48.Haftanın Misafiri Haluk Gümüştabak
 
Haluk abi,sorularıma vermiş olduğun cevaplar geniş olmasına rağmen,yuvarlak cevaplar vermişsiniz.Kısa ve net cevap verirseniz daha anlaşılır olur diye düşünüyorum.
-Bugünkü örtünme(adına ister başörtüsü diyelim isterse başka bir şey) yani kadının saçlarının örtünmesine nasıl bakıyorsunuz?yani Kur'an'ın bir emri olarak mı yoksa gelenek olarak mı?
-Günümüzdeki hacc ritüellerini yani Kabeyi tavaf,ihram,şeytan taşlama gibi hareketleri şirk olarak mı yoksa yapılması gereken vecibe olarak mı görüyorsunuz?
-Peyggamberin insanlara bazı şeyleri yasaklaması,men etmesi (baba olarak çocuklarına,aile reisi olarak hanımlarına,devlet reisi olarak tabiyeti altındakilere,peygamber olarak müminlere bazı yasakler getirmesi) Kur'an'a aykırı mıdır?.Allah Rasulunun bazı şeyleri haram kılması ile Allahın haram kılması arasında fark yok mudur?.Bazı şeyleri haram-yasak kılması Peygamberin Allah'ın yetki alanına girmesi olarak mı görülmeli?.
-Kur'anı anlamaya çalışırken meallere bakara mı anlamaya çalışıyorsunuz yoksa Arapça'nın inceliklerini,Allah Rasulu zamanındaki Arap dili ve edebiyatını kavramaya ya da bilerek mi anlamaya çalışıyorsunuz?

HALUK GÜMÜŞTABAK 03 Aralık 2009 10:13

RE: 48.Haftanın Misafiri Haluk Gümüştabak
 
Sorularınıza kısa cevap vereceğim ama bunların anlatılması ve izahı şarttır yoksa yüzeysel kalacaktır. Bugünkü örtünme şekli Kuranın emrettiği örtünme değildir. Beşerin topluma Bu Allah emridir diye direttikleridir. Çünkü aradan 5-10 yıl geçince söyledikleride değişmektedir. Örneğin bugünkü başın örtülmesi şekli bundan yaklaşık 25 sene önce yoktu. Zaten bu şekli lanse edenlerde kendilerinin çıkardıklarını söylemektedirler. Kadının başının örtülmesi Allah emri değil gelenektir. Sanırım bunu fethullah Gülen 1995 yılında nasıl olduysa söylemiş ama daha sonra başka sözlerle kamufle etmiştir. Nur suresi 31. ayette geçen hımar kelimesi kuranın tümünde bu kelimeden türetilmiş sözcüklerde dahi örtü anlamında kullanılmıştır. örneğin şarap aklı örten anlamındadır. Bu konuyu ayrıca geniş bir şekilde konuşmamız gerekir eğer konuyu açarsanız başka bir başlık altında konuşuruz nasip olursa.
Çok ilginç bir soru sormuşsunuz kabeyi tavaf etmeyi nasıl olurda şirk olarak düşündüğümü adlandırırsınız, bu kuranın apaçık emridir. Şeytan taşlama ve hacerül esvet taşına el yüz sürme ve o taşın bizlere şefaat edeceğini söylemek Kurandan çok uzak olmak demektir. Allah sefa ve merve tepelerinin ziyaret etmemizde sakınca olmadığını bile açıklıyorsa kusura bakmayın bu saydıklarımı yapmanın dinde yeri olabileceğini hiç düşünmüyorum, olsaydı rabbim onlarıda söylerdi. Bu konuda da nasip olursa konuşuruz. Hele hele bu taşın cennetten geldiğini söyleyip cennete açılan bir kapı olduğuna inanmak bence kuran ile hiç meşkul olmamak demektir. Herhalde peygamberimizin mahşerde söyleyeceği( Benim ümmetim kuranı devre dışı bıraktılar) sözü bunlar olsa gerek.

Peygamberimiz eğer o devirde şartların gereği o anda bir şeyin yapılmasını istememiş olabilir. Bu zamana ve şartlara göre değişebilir. Bu konu ayrıdır. Örneğin orucu yolcu ve seferi iseniz tutmayın der kuran gelenek eskiden gelen bir düşünceyle 90 kilometreyi aşan seferidir der. Halbuki bu yol eskiden belkide birkaç günde ulaşılacak bir yolken şimdi bir saatlik bir yol neden orucumu tutmayayım? Kuranda birçok ayet açık dururken peygamberimizin helal ve haram koyma yetkiside vardır diyemeyiz, Eğer kabul edersek kuranın o ayetlerine iman etmemiş sayılırız. Kuran hükümleri evrenseldir her zamana hükmeder. Fakat toplumun yaşadığı devirler gereği ayetleri doğru anlamalı ve ona göre değerlendirmeliyiz. Kuranı hatırlayın, peygamberimiz aile içinde eşlerinin hoşnutluğunu kazanmak isterken Allah ın helal dediği bir şeye haram demesi ile Rabbim elçisini nasıl uyarıyor. Yine hatırlayın Rabbim bir ayetinde sizlere helal dediğim bir şeyi kim haram diyor ve Allah a iftira atıyor diyerek bunu yapmanın ve söylemenin Allaha iftira olduğundan bahsediyor Rabbim.
Peygamberimizin devrindeki arapçayı günümüzde ilahiyat profesörleri bile çoğu bilmez. Kuran öyle bir anlatımla bizlere seslenmiştirki her toplum anlayabilsin. Söyledikleri gibi kuranı özel insanlar anlayabilseydi Rabbim yemin ederek bu kitabı sizler için kolaylaştırdım demezdi. Bir konu emredilmişse kuranın diğer yerlerinde de onların izahı yapıldığını yani nice örnekleri değişik ifadelerle verdikki anlayasınız demezdi bizlere. Arapçayı kuran okuma anlamında bilirim yoksa bir Arap gibi değil elbette. Kuranı anlayabilmek için birçok meali kullanıyorum çünkü bu konuda çok büyük zaaf var. Onun içindirki İslam alemi bir araya gelip daha doğru bir çeviri yapmak zorundalar. Bunu ben çok hissediyor ve bu konuda samimi söyleyeyim bazen korkuyorum. Allah yardımcımız olsun.

Biliyorum başın örtülmesi konusunda aynı fikirde değiliz ama ben kurandan anladığımı söylemek zorundayım. Eğer Peygamberimiz bahsetiğimiz ayeti özellikle kadınlarımıza tebliğ ettiğinde eğer kadının saçının örtülmesi hele hele bir telinin bile görünmesi günahtır diye anlatmış olsaydı, o devirde hep birlikte abdest aldıklarını söyledikleri bilgileri düşünmemiz gerekir. Çok daha ilginci yine o devirde müslüman olsa dahi cariyelerin başlarını örtmeleri yasaktı çünkü özgür kadınla ayırt edilmeleri için. Bu durumda Allah köle ayrımı yapmadan bu dini iman edenlere gönderdiğine göre demekki peygamberimiz bu ayetten kadın saçını örtmelidir emrini almamış demektir. Yoksa cariyelerinde başlarını örtmesini emrederdi. O devrin kadınlarını hatırlayın saçları uzatılır ve örülür bu şekilde anlatılır. Ayrıca saçlarını arkaya atarlarmış yani açıkta. Bu durumda nasıl olurda kadın saçının görünmesi haram diyebiliriz. Bu konuları daha geniş konuşuruz Allah izin verirse.
Selametle
.

FECR 03 Aralık 2009 10:35

RE: 48.Haftanın Misafiri Haluk Gümüştabak
 
Tesettür konusunda aynı fikirde değiliz.Başörtüsünü ya da saçı örtmeyi bir gelenek olarak mümineliğin bir şiarı olarak görüyorum.Hacc konusunda da Allah Rasulunun uygulamaları benim için kıstasdır.Eğer Kur'an'a aykırı olsaydı ,Allah ayetleriyle uyarırdı ki bunun örnekleri vardır.

HALUK GÜMÜŞTABAK 03 Aralık 2009 11:07

RE: 48.Haftanın Misafiri Haluk Gümüştabak
 
Değerli arkadaşım aynı fikirde olmadığımız bu konuları akıl ve kuran ile birlikte tartışmayacağımızı göstermez. Eğer isterseniz ben ayrı konu başlıkları ile ayrıldığımız konularda yazılar ekleyebilirim. Önemli olan kuranın gösterdiği yoldan giderek rabbe ulaşacak doğru yolu bulmak değilmi amacımız? Eğer ben yanılıyorsam yemin olsunki bunu açıkca söyler ve yanlışımı kabul ederim, yeterki kuranın emri olsun. Ama aynı hareketi karşımdan da beklerim en azından bana saygısızlık yapılmasın o bana yeter. Çünkü kimse kimseye düşüncelerini kabul ettirmek gibi bir zorunluluğu yok, herkez hesabı tek başına verecek. İnşallah hesabını verebilen kulları arasında oluruz. Selametle

FECR 03 Aralık 2009 11:41

RE: 48.Haftanın Misafiri Haluk Gümüştabak
 
Misafirlik bölümünde tartışmaya girmeye gerek yoktur.Haftanın misafirliği bölümünün amacı misafirin düşüncelerini öğrenmektir.Sizin düşüncelerinizi bildiğimi sanıyorum,cevaplar ile netleşmiş olduğunu gördüm.Amacım tartışmak değildir.Çünkü forum sitelerinde bu tür konular rayting yapar ama faydası olmadığını müşahade ettim.
Allah Kur'an ve Kur'an'ın pratiği olan Peygamberin örnekliğinden, sünnetinden ayırmasın bizleri.

Yitiksevda 05 Aralık 2009 13:16

RE: 48.Haftanın Misafiri Haluk Gümüştabak
 
Haluk abim arapça ilminiz mevcutmu abi.

Kuran'da Nuzül sırasına göre hangi konu Şirk olarak alınmıştır bu konuda bilgi verirseniz memnun oluruz.

Emekdar Üye 05 Aralık 2009 22:48

RE: 48.Haftanın Misafiri Haluk Gümüştabak
 
hayırlı olsun abi merak ettiğim bir kaç husus vardı hac ve örtünme ile ilgili fecr abi sormuş bende diğerlerinin izahını alayım..

1-namazı misal alalım, namazı sadece kurana göre nasıl kılıyorsunuz?
2-içtihata bakışınız? bir alimin içtihat yapması sizce doğrumudur?
3-mezheplerden etkileniyormusunuz?uyguluyormusunuz?
4-içkinin haramlılığı hakkındaki görüşünüz.?


mümkünse kısa cevaplar olsun, uzun uzun okumaya zamanım olmuyor.
fi emanillah..

HALUK GÜMÜŞTABAK 06 Aralık 2009 11:10

RE: 48.Haftanın Misafiri Haluk Gümüştabak
 
Değerli Yitiksevda kardeşim dün akşam sanırım sitede sorun vardı giriş yapamadım. Sorunuza şimdi cevap veriyorum. Bu soruyu bir arkadaşım sormuştu ama ben yine cevap vereyim. Arapçayı ancak kuranı okuyacak kadar bilirim. Tüm mealleri okuyor ve kuranı anlamaya çaba gösteriyorum rabbim şaşırtmasın.

Kurandaki nuzul yani iniş sebebi konusu gerçekten çok yanlış amaçlarla kullanılmıştır. Allah ayetlerini o günkü olaylar ve şartlar için göndermesine rağmen, öyle sözcüklerle anlatmıştırki her zamana uyan her devirde toplum kendisine uygunluk bulan bir şekilde bizlere inmiştir. Bunun gerekli olduğunu söyleyenler Kuranda kendi düşüncelerinin tersi ayetleri gördüklerinde bu ayet aslında bu olay için inmiştir gibi açıklamalarla ayetin hükmü bertaraf edilmeye çalışılmaktadır. Allah eğer iniş sebebini bilmemizi isteseydi onuda söylerdi. Sanki bu bir eksiklikmiş gibi gösterilip Kuran ayetlerini saptırmak hesabı verilemeyecek bir sonucu getirir. Bakın size bir örnek vermek istiyorum aşağıdaki ayeti örnek verdiğimde bana ne söylediler sırf bu nüzul sebebini bilmiyorsunuz diyerek.

Ankebut Suresi 51. Karşılarında okunup duran bir kitabı sana indirmiş olmamız onlara yetmiyor mu? Bunda, inanan bir toplum için elbette ki bir rahmet ve bir öğüt vardır.

Bakın bu ayette Rabbim o devrin insanlarına, kuran dışından geçmişten gelen inançlarınında gerekli olduğunu söyleyenlere Rabbim nasıl bir ayet indirmiş? Karşınızda okunup duran kuran size yetmiyormu? Demekki kuran bizlere yetecek bir kitap ki bunu söylüyor. Bunu örnek verdiğimde bu ayet bizler için değil o devrin toplumuna hitap ediyor denebilmektedir. Bunu söylemekle bu ayete iman etmediğinin farkında bile değil bunu söyleyenler. Ayetler evrenseldir. Rabbim kuranda verdiğim örnekleri boşuna vermiyorum hepsinde kıssadan hisse vardır demesine rağmen bizler kendi çıkarlarımıza Kuranı sürüklemekteyiz, Allah korusun. Özetle söylemek gerekirse Kuranda nüzul sırası yada sebebini bilmemizin önemi yoktur bu konuda kesin bir kanıtta yoktur. Eğer gerekli olsaydı rabbim açıkca söylerdi. Selametle

HALUK GÜMÜŞTABAK 06 Aralık 2009 11:23

RE: 48.Haftanın Misafiri Haluk Gümüştabak
 
Ecrin kardeşim, Rabbim sizler için her konuda değişik misaller bilgiler verdim diyorsa namaz konusunda da neler yapacağımızı söylemiştir. Bu konuda bir yazım var nasip olursa düşüncelerimi orada daha geniş bir şekilde anlayacaksınız. Lütfen düşünün diyelimki yazmadı peygamberimize bıraktı. Bugünkü mezheplerin hepsinde farklılıklar vardır. Şeklinde ve okunan dualarda ozaman hangisi peygamberimizin gösterdiği diye sorduğumuzda doğru cevap veren çıkarmı aramızda? Elbette hayır, çünkü tüm mezheplerin kıldığı şeklen namazda, okunan dualarda doğrudur. Bu konuda detaylı yazımda nasip olursa okursunuz.

İçtihat konusu gerekli olabilir çünkü toplum aynı düzeyde eğitimli değildir. Gerektiğinde kurana uymak kaydıyla elbette yapılmalıdır. Bu tür olaylar çağların değişmesi ile zaten gerekliliğini göstermiştir.

Mezheplerden etkilendiğimde oluyor elbette, yanlız kuran a uymayan inançlarında anlatılması beni üzüyor.

İçki ve kumar konusu kuranda açıkca yazılıdır. İkisininde şeytan işi bir pislik olduğunu rabbim açıkladıysa, buna nasıl bir isim takarsanız takın uzak durulması gereken şeyler olduğu açıktır.
Kısaca sorularınıza bu şekilde cevap verdim rabbim yanıltmasın. Selametle.


SAAT: 14:47

vBulletin® Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.

User Alert System provided by Advanced User Tagging v3.2.6 (Lite) - vBulletin Mods & Addons Copyright © 2025 DragonByte Technologies Ltd.


1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306 307 308 309 310 311 312 313 314 315 316 317 318 319 320