Medineweb Forum/Huzur Adresi

Medineweb Forum/Huzur Adresi (https://www.forum.medineweb.net/)
-   Hz.Muhammed(s.a.v) (https://www.forum.medineweb.net/261-hzmuhammedsav)
-   -   Seyyid ve Ehlii Beyt (https://www.forum.medineweb.net/hzmuhammedsav/25720-seyyid-ve-ehlii-beyt.html)

Esadullah 28 Nisan 2013 13:09

Seyyid ve Ehlii Beyt
 
SEYYİD VE EHL-İ BEYT

Hz. Peygamber (s.a.s.)'in ev halkı. Ehl-i Beyt, bir evde yaşayan aile fertleri, aile demektir. İslâm fıkıh terminolojisinde bir terim olarak Hz. Peygamber (s.a.s)'in hısımlarından kendilerine zekât verilmesi yasaklanan aile fertlerinin tamamını ifade etmek için kullanılmıştır. Bu anlamda ehl-i beyt; Hz. Peygamber (s.a.s.) ve ailesi, Ca'fer, Âkil, Abbâs ve aileleridir. Şia'ya göre ise; Hz. Peygamber (s.a.s.)'in ailesi, eşleri ve çocuklarıyla Hz. Ali, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin'dir (Sahih-i Müslim, II . 751-752; .IV, 1873).

Rasûlullah (s.a.s.) ile ehl-i beyt'e de salât ve selâm getirmek müslümanların bir görevidir (Ahmed b. Hanbel, Müsned, VI, 323).
Ehl-i beyt terimi Kur'ân-ı Kerîm'de Ahzâb sûresindeki şu âyette açıklanmıştır: "Ey Peygamber hanımları, evlerinizde oturun; eski câhiliyedeki gibi açılıp saçılmayın; namazı kılın, zekâtı verin;Allah'a ve Peygamber'e itâat edin. Ey Peygamber'in ev halkı, Allah sizden kusuru giderip sizi tertemiz yapmak ister" (el-Ahzâb, 33/33). Rasûlullah (s.a.s)'in eşlerinin, diğer bir deyimle mü'minlerin annelerinin ev halkından olduğu bu âyetten anlaşılmaktadır. Ayette, "Ey ev halkı" ifadesiyle onlar kastedilmektedir. Çünkü âyetin başında "Ey Peygamber'in hanımları" hitâbı vardır (Mevdûdî, Tefhîmu'l-Kur'ân terc. İstanbul 1983, IV, 370). Bu terim, bir adamın hanımlarını ve çocuklarını kapsamaktadır. İbn Abbâs, Urve b. Zübeyr ve İkrime bu âyetteki ehlü'l-beyt lâfzından Hz. Peygâmber (s.â.s)'in hânımlarının kastedildiğini söylemişlerdir.

Hz. Ali ve ailesi de ehl-i beyt'tendir.
Enes b. Mâlik'in rivâyetine göre: Hz. Peygamber (s.a.s), altı ay boyunca Fâtıma'nın kapısının önünden geçtiğinde, sabah namazına giderken, "Ey ehl-i beyt namaz, namaz..." demiş ve Ahzâb suresinin otuzüçüncü âyetini okumuştur. Ebû Ammâr'ın ve başkalarının rivâyet ettiği hadis de şudur:

''...Rasûlullah (s.a.s.), beraberinde Ali, Hasan ve Hüseyin olduğu halde geldi. Her birinin elini kendi eli içine almıştı. İçeri girdi ve Hz. Ali ile Fâtıma'yı önüne oturttu; Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin'i de kucağına aldı; sonra elbisesini onların üzerine örterek şu âyet-i kerimeyi okudu: 'Ey ehl-i beyt, Allah sizden eksikliği gidermek ve sizi tertemiz kılmak ister... ' Sonra devamla, 'Allah'ım, bunlar benim ehl-i beytimdir. Benim ev halkımın temizlenmeye en fazla hakları vardır' diye dua etti." Bu hadis, çeşitli muhaddisler (Ahmed b. Hanbel, İbn Cerû et-Taberî, Müslim...) tarafından birçok râvîden rivâyet edilen sahih bir hadistir. Hâdislerde, Rasûlullah (s.a.s.)'in eşleri Ümmü Seleme veya Hz. Âişe'nin, Hz. Peygâmber'e kendilerinin de ehl-i beyt'ten olup olmadıklarını sorduğu, bunun üzerine Rasûlullah'ın ona: ''Sen benim için seçilmişsin" buyurduğu nakledilmiştir. Zeyd ibn Erkam, "Rasûlullah (s.a.s.)'in hanımları da ev halkındandır. Ancak onun ehli beyti kendisinden sonra onlara zekât verilmesi haram kılınmış olan Ali, Akîl, Ca'fer ve Abbâs aileleridir" demiştir. Mevdûdî, Rasûlullah'ın bir örtü altına alarak ehl-i beyt'ine dua ettiğine dâir hadisler Müslim, Tirmizî, İbn Hanbel, İbn Cerir, Hâkim, Beyhâki gibi muhaddislerin ve Ebû Said el-Hudrî, Hz. Âişe, Hz. Enes, Hz. Ümmü Seleme ve başka birçok râviden bu hadisin nakledildiğine değinerek; Kur'ân'ın Hz. Peygamber'in hanımlarının ev halkından olduğunu açıklıkla beyân ettiğini, Hz. Peygamber'in buna ilâveten Hz. Ali, Hz. Fâtıma, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin'i de dahil ettiğini vurgulamaktadır (Mevdûdi, a.g.e. aynı yer).

Seyyid Efendi, bey, mevla, ileri gelen baş, reis. Nesebi Hz. Hüseyin (r.a) yoluyla Rasûlüllah (s.a.s)'e ulaşan kimseleri ifade eden arapça bir sıfat.

Rasûlüllah (s.a.s), Seyyidu's-Sakaleyn (iki âlemin efendisi), Seyyidul-En'am (yaratılmışların en büyüğü), Seyyidul-Enbiya (bütün peygamberlerin efendisi) gibi sıfatlarla vasıflandırılmıştır. Rasûlüllah (s.a.s)'den nakledilen hadis-i şeriflerde şöyle buyurulmaktadır: "Ben Ademoğlunun seyyidiyim" (Ebu Davud, Sünne, 13; İbn Mâce, Zühd, 37).

"Ben kıyamet gününde insanların seyyidiyim" (Buharî, Enbiyâ, 3; Müslim, İman, 367, 369).
Hadis-i Şeriflerde seyyid kelimesi, kabile başkanı, topluluğun ileri gelen seçkin kimseleri, kölenin efendisi gibi anlamlarda kullanılmaktadır. Ayrıca, cuma günü günlerin seyyidi olarak vasıflandırılmakta (İbn Mâce, İkame, 79). İstiğfarın seyyidi olarak da: "Allahümme ente.....” duası zikredilmektedir (Buharî, Daavat, 2). Ayrıca ashab seyyid kelimesini aralarındaki faziletli kimseleri övmek için kullanmışlardır. Hz. Ömer (r.a); "Ebu Bekir seyyidinizdir. "Seyyidiniz (Bilâl (r.a)'i azad etmiştir" demekteydi (Buhari, Fedailul-Ashab, 23).

Rasûlüllah (s.a.s), minberde bulunduğu bir sırada yanındaki Hasan (r.a)'ı işaret ederek, "Bu oğlum Seyyiddir. Umulur ki Allah onun vasıtasıyla iki müslüman fırkanın barışmasını sağlar" (Buhari, Sulh, 9; Fedailul-Ashab, 22; Tirmizi, Menakıp, 31). Bir defasında da; "Hasan ve Hüseyin cennet ehlinin gençlerinin iki seyyididirler" (Tirmizi, Menâsık, 31) buyurmuştur. Enes b. Malik (r.a), Rasûlüllah (s.a.s)'ı "Biz, Abdulmuttalib'in çocukları cennet ehlinin seyyidleriyiz. Ben, Hamza, Ali, Cafer, Hasan, Hüseyin ve Mehdî" derken dinlediğini söylemektedir (İbn Mace, Fiten, 34). Fatıma (r.a) ise, cennetteki kadınların seyyidesidir (Buhârî, Fedâilul-Ashâb, 29; Menâkıb, 25). Hz. Ebu Bekir (r.a) ile Hz. Ömer (r.a)'de cennet ehlinin nebi ve resuller hariç iki yaşlı seyyididirler (İbn Mâce, Mukaddime, 11).

Rasûlüllah (s.a.s)'in Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin'i seyyidler olarak vasıflandırması, müslümanlarca, onların ve onların soyundan gelenlerin seyyid olarak isimlendirilmelerine sebep olmuştur. Müslümanların kalplerinde yaşattıkları, coşkun ehl-i Beyt sevgisi, onların tarih boyunca, Rasûlüllah (s.a.s)'ın torunlarının soyundan gelenlere aşırı bir sevgi beslemelerine ve onları diğer insanlardan ayırd ederek dünyevî muamelelerde farklı bir yere oturtmalarına sebep olmuştur. Başlangıçta, Hasan (r.a) ve Hüseyin (r.a)'ın her ikisi ve onların çocukları için seyyid ifadesi kullanılmaktaydı. Ancak sonraları Hasan (r.a)'ın soyundan gelenlere şerif, Hüseyin (r.a)'in soyundan gelenlere de seyyid denilmeye başlanmıştır. Seyyid ve şerifler, Emevîler döneminin sert ve acımasız muameleleri hariç tutulursa, şekli ne olursa olsun sonraki bütün yönetimlerce, layık oldukları şekilde saygı görmüşlerdir. Tarihteki bütün İslâm devletlerinde bu zümrenin işleriyle ilgilenen bir müessesenin bulunması ve bunun başında bulunan kimsenin (Nakîbul-Eşrâf) en yüksek makamlarından sayılması bunun en açık delilidir.

Samanî'ler, seyyidlere tahsis ettikleri mülkî arazileri vergiden muaf tutmuşlardır (İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Devlet Teşkilatına Medhal, Ankara 1984, 237 n. I, 413). Fatımîler zamanında Mısır'da, Nikabetu't-Talibiyyin adlı bir müessese kurulmuştur. Bu müessesenin görevi, seyyid ve şeriflerin, neseplerini incelemek, teftiş etmek, aralarında çıkan ihtilafları çözümlemek ve onları neseplerine yakışmayacak, ahlâk dışı hareketlerden sakındırmaktı (Uzunçarşılı, a.g.e., 388-389). İlhanlılar, müslüman olduktan sonra Gazan Han zamanında "Nakıb-ı Nukabayı Sadât" adında bir müessese teşkil etmişlerdir. Bu kurumun görevi yine, Hz. Hasan (r.a) ve Hz. Hüseyin (r.a)'in soyundan gelen kimselerin şecerelerini tutmak, onlara ait işleri görmek, onları eğitmek, haklarını korumaktı (Uzunçarşılı, a.g.e., 246-247).

Osmanlılar zamanında da seyyid ve şerifler, saygı görmüş ve onların toplum içindeki üstün ve saygın yerlerini korumaları için Nakıbul-Eşraflık adı altında bir memuriyet ihdas edilmiştir. Nakıbul-Eşraf, Müftil-Enam ve Şeyhül-İslam'dan sonra en yüksek makam olarak telakki edilmiştir.

Osmanlılarda Nakıbul-Eşraflık makamı Yıldırım Bayezid (1389-1402) zamanında ortaya çıkmıştır. Seyyid Ali Netta' b. Muhammed, Nakıbul-Eşraf tayin olunarak, Osmanlı hudutları içerisinde bulunan Hz. Ali (r.a) evladının riyaseti ona tevdi edilmiştir. Seyyid ve şerifler halk arasında "emir" olarak isimlendirilmiş, onları diğer insanlardan ayıran yeşil sarıklarına da "emir sarık" denilmiştir. Ey zümreden olan kimseler bir suç işledikleri zaman, Nakıbul-Eşraf tarafından cezalandırılırlardı. Seyyid ve şeriflerin kayıtlı olduğu "şecere-i mutayyibe" adındaki defterler bulunmaktaydı. Nakıbu'l-Eşraf'ın devlet protokolü içinde önemli bir yeri vardı. Cumhuriyetin kurulmasından sonra, halifeliğin kaldırılmasıyla diğer bir çok dinî müessese ile birlikte Nakıbul-Eşraflık kurumu da kaldırılmıştır.

Seyyidler ve ehli beyt büyükleri her dönemde ümmete ışık tutmuş ve irşadla meşgul olup ümmete rehber olmuşlardır tarih bunun örnekleriyle doludur. Günümüzde halen bu nurlu silsile ümmete ışık tutuyor ve hizmetle meşgul oluyorlar. Tahminen şuan bir milyona yakın seyyid olduğu zannediliyor ve bu rakamın büyük çoğunluğu şuan doğu illerimizdedir. Allah dinine hizmet eden Rasulullahın (s.a.v) evlatları ve torunlarından binlerce kez razı olsun bizi şefaatlerinden mahrum etmesin.


Allah sırlarını artırsın ....amin


SAAT: 23:33

vBulletin® Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.

User Alert System provided by Advanced User Tagging v3.2.6 (Lite) - vBulletin Mods & Addons Copyright © 2024 DragonByte Technologies Ltd.


1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306