![]() |
-<@ GÖnlümÜn Sultani @>- [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Naz makamının Efendisi, gecelerimin lem’ası… Biliyorum bu gece de beni yalnız bırakmadın… Hissedebiliyorum varlığını,Sıcaklığını ve kokunu … Duyuyorum; Gecenin sessizliğinin bile duyulduğu bu zamanda Damlaların tenimle konuştuğunu duyuyorum, Onların dahi Sana, salat ve selamını duyuyorum… Az önce Rabbimi ve Seni andım Ey Sevgili, Boş hayallerim, günahlarım, acizliğim ve gafletimden dolayı Rabbimin af, Senin şefaat kapını gözyaşımla çaldım… Çünkü biliyorum ki; Af ve şefaat fermanın mürekkebi gözyaşıdır. Duası ağlamak ve sermayesi ümit olan bir ÜMMETİN olarak Kapına geldim, Yine diz çöktüm önünde, kerraten beyat ettim… Ümmetin olarak dedim, Dedim çünkü ümit ettim… Senin tarafından sevilmek için, Ümmetin olabilmek için Seni sevmek yetiyorsa Seviyorum, elbette seviyorum, canımdan çok seviyorum Ey Sevgili, En Sevgili, Gönlümün Sultanı… Hem, hem nasıl sevmem ki; Sen, Sevginin kaynağı değil misin, Rabbimin Habibi, Resulü Sensin… Sen, Mevlamın övdüğü değil misin, Dürrü yekta, Hatibi enbiya Sensin.. Sen, Sevginin kaynağı, varlığın sebeb-i vücudu değil misin,? “Levlake levlak, lema halaktul eflak” sözünün muhatabı Sensin… Sen, Hz. İsa’nın müjdelediği, Hz. İbrahim’in muştuladığı değil misin? 18 bin aleme rahmet olarak gönderilen Sensin… Nasıl sevmem Seni Ya Rasulallah… Seviyorum, elbette seviyorum, canımdan çok seviyorum… Bakiliğimiz oldun, faniliğimizin içinde Yolum, Senin yolun olunca Senden başka kime bel bağlayayım. Nurum ve şefaatim Senden gelecekse Seni bırakıp kime gideyim… ALLAH (c.c.) (c.c) ‘ ın duası içinde Sen, Senin duan içinde ben varken Söyle, Seni bırakıp kimi seveyim… Ey Sevgili ; Bak, salati fecr vakti yaklaşmakta… Susma… Ne olur susma, kalbime dokun, bu karanlık odamı nurunla şereflendir. Ey Fahri Kainat; Kapına geldim diyorum, susuyorsun… Şefaat dileniyorum, susuyorsun… Kalkan ellerime dokun diyorum, susuyorsun… Susma, ne olursun susma Sevgili… Biliyorum , ellerim kirli, zihnim bulanık, nefsim hodbin.. Ama yine biliyorum ki Sen, Sana uzanan ellerimi geri çevirmezsin Çünkü Sen Ahmed-i Mahmud-u Muhammed Mustafa (sav) ‘sın, Habibi kibriyasın…Hatemu’n Nebiyyinsin… Sen değil miydin “ Yeryüzünde Allah-ü teala’nın seyyah melekleri vardır, ümmetimin selamını bana ulaştırırlar” buyuran. Sana binler, Sana yüz binler, Sana milyonlar, Sana kainatın zerratı adedince Salat olsun ya Rasulallah, Selam olsun ya Nebiyallah, Salat ve Selam olsun ya Habiballah… Ne olur cevapsız bırakma bu mücrimi Biliyorum günahkarım ama Senin sevginin üzerine hiçbir sevgi tanımadım, Senin kadar hiçbir sevgiliyi arzulamadım, hasret kalmadım… Bak Rasul, bak şu damlalara… İnan, inan senin için akıyor. Rabbim biliyor ki; bir o kadar da içime damlıyor… Bu damlalar hürmetine, Senin sevginin hürmetine şereflendirir misin beni, Alır mısın selamımı… Tıpkı, yıldızlarından olan Hubeyb (r.a) ‘ın Mekke’den Sana gönderdiği selamı Medine’de ayağa kalkarak aldığın gibi benim selamımı da alır, Ümmetinden sayar ve “Ve Aleykes Selam ” der misin… Ve şu gece gibi zifiri karanlık olan yüreğimi nurlandırır mısın… İşte, işte bak karşı apartmandaki komşum Hayrullah amca… Yine beni yalnız bırakmadı, Her gece olduğu gibi aldı penceresi önündeki yerini. Belli, o da bekliyor birisini, O da bekliyor Sevgililer Sevgilisini… 14 asır geçti ama hala talaal bedrularla bekleniyorsun Ey sevgili… Kimileri ümmeti Muhammed karanlıklar içinde diyor Ben inanmıyorum, inanmıyorum Ya Rasulallah. Madem ki Sen karanlığı boğan nurunla doğdun, karanlığın adı anılmaz Sen karanlık gecelerimize sabahsın, Kışta özlenen baharsın, Senli gönüllerde gece yaşanmaz Karanlık Seni görmeyen gözlerde, Kadrini bilmeyen gönüllerde olsa gerek… Ey Nebi… Bilmiyorum, Sana ahir zaman ümmetinin hangi halini şikayet edeyim! Senin aşkınla yanmayan kalpleri mi Senin nurundan mahrum ruhları mı Seni görmeye layık olmayan gözleri mi Senin unutulduğun haneleri mi… Neleri unuttuk şu fani hayat meşgalesi içinde bir bilsen, Ne cürümler işledik utanmadan, Bahaneler yaptık üstüne üstük havadan sudan… Ya Rasul, kapında ümmet olamadık, Gül değil diken dahi olamadık, Toprak değil taş dahi olamadık Belki rıza gösterdik kadere ama Sana layık ümmet olamadık… Sen dünyaya geldiğin anda bile “ümmeti ümmeti” diye ağlarken Biz Sana kısık sesle bile olsa selam gönderemedik, Seni savunamadık, anlatamadık… Buna rağmen biliyorum ki Sen bizi unutmazsın.. Sahi unutmazsın değil mi Sevgili… Ne olur affet bizi… Efendim, artık elim kalemi tutamaz, gözüm kağıdı göremez oldu yaşlardan, Yüreğim ağrıyor artık, yüreğim sızlıyor… Gücüm takatim kalmadı artık, yardım et… Ey şefkat yağmuru, ey mü’minlerin umudu! Şefkat kanatlarınla kucakla beni, Sen sil göz yaşlarımı, Bırakma beni ve bırakmama izin verme Seni… Ve Rabbime sesleniyorum; Ey ahdinde vefalı, ey vefasında kuvvetli, ey kuvvetinde yüce, ey yüceliğinde yakın, ey yakınlığında latif, ey lütfunda şerif, ey şerefinde aziz, ey izzetinde azim, ey azametinde mecid, ve ey yüceliğinde hamid olan Rabbim… Kalbim Sana emanet, biliyorsun beni ve biliyorsun bendeki Seni…. Ulaştır selamımı ve sevgimi… [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Esselatu vesselamu aleyke ya Resulallah, Esselatu vesselamu aleyke ya Habiballah, Esselatu vesselamu aleyke ya Seyyidel evveline vel ahirin Ve selamun alel murselin ve alihim velhamdulillahi Rabbil alemin… |
Cvp: -<@ GÖnlümÜn Sultani @>- Sevgili Peygamberim, kalbimde senin yerini, sana olan sevgimi anlatamam ama insan sevdiğini sevdiğine söyleyemezse bunun bir anlamı olur mu? Sana olan sevgimi nasıl anlatayım. Benim seni sevdiğimi bilmeni o kadar çok isterdim ki, beni tanımanı, beni de senin sevmeni benim varlığımı bilmeni. Bir bilseydin sana olan sevgimi , bir bilseydim senin de beni sevdiğini. Senin sevgini kazanabilmek için ne yapabilirim Ya Rasûlüllah. Kendimi o kadar dünya işlerine kaptırmışım ki ben bile ne yaptığımın farkında değilim. Sanki sonbaharda bir ağaçta kalmış son bir yaprak gibi kendimi yalnız hissediyorum. Ve rüzgar beni almış koparmış uçuyorum bilmediğim yerlere. Rüzgarın eline esir olmuşçasına, dünyanın zevklerine esir olmuşçasına , rüzgarla uçuyorum. Sonra bir nur denizine düşüyorum. O sensin Ya Rasulallah. Seni buldum ya Ya Rasûlüllah rüzgar beni uçurmasın. O nur denizinde boğulayım. Senin nurunla bende nurlanayım. Beni yanından hiç ayırma Ya Rasulallah, beni bırakma. Beni rüzgara bir daha verme. Ağacıma dahi geri dönmek istemiyorum. Senin yanındayken bütün kötülüklerden uzak olurum. Senin yanında olmak sana kavuşmak , seninde beni sevdiğini bilmek. Başka ne isteyebilirim ki. Bütün insanlar senin sevginle yanarken, seninde beni sevdiğini bilmek. Biliyorum ki senin bizi sevmen senin güzel ahlakına sahip olmak demektir. Allah’ım bize peygamber efendimizin ahlakıyla yaşamak nasip et ki, peygamber efendimizin sevgisine layık olalım. Bu dünyada sana hasret yaşıyoruz Ya Rasulallah. Bu dünyada göremedik nur yüzünü, olamadık yanında, savaşamadık ta şehid bile olamadık senin yolunda. Bu aciz ümmetini ne olur sev Ya Rasulallah. Allah’ım ne olur affet bizi. Peygamber efendimizin yüzü suyu hürmetine affet. Bu aciz kullarını ne olur yolunda ayırma, ayırma ki sana kavuşalım. Senin sevginden ver bize ver ki senin sevginle her şeyi unutup sadece senin için yaşayalım. Günahımız binlerce , mağfiretine sığındık ,mağfiret et ne olur, ne olur affet ALLAHIM |
Cvp: -<@ GÖnlümÜn Sultani @>- Ruhânî gecelerde sohbetini özledim, Perdelerin tâkında zuhûrunu gözledim. Yıllar var ki seninle geçerdi günler hani, Her çizgimde sen vardın, unutmadım zevkini... Asırları geçerek mânâ kanatlarınla, Hakikati yaşardık bir giryân heyecanla... Kaç kez lutfetmiştiniz şu fakirhânemize, Cennet boşaltmıştınız Cehennem sinemize... Nedendi bunca sırlı ihsan, layık değildim; Yakışmaz bana, doğru.. utanmadım, hep geldim. Volkanlarda kaynadım, sellerle aktım sana; “Çilesi çok...” demeden, kurşunlandım sevdana. Nefesini kokladım, ak hayallere daldım; Nur kardeşlerinizden selamınızı aldım. Ağladım alev alev, sevinç şaşkınlığında, Al gamzene abandım, kandiller ânlığında... “Ağlamasın...” sözünle iniltimi keserken, “Kazandın...” diyordun, o perdeler ötesinden. Kazandım mı gerçekten, şu perişan hâlimle?.. Taş kalbim, mahmur gözüm ve kementsiz dilimle... Ama ya Rasulallah, niçin hala böyleyim?.. Düşüncelerim gâfil, aklım zâil.. ne’yliyeyim?.. Tutamadım ahdimi; yetişmedi tâkâtım Süründüm izlerinde; vefâ etmedi atım... Yokuşlarda tükendim; muhtacım himmetine! Kötü sürçtüm, eman et; susadım şerbetine... Meğer sensiz dünyalar, ne de kofmuş Efendim?!. Sözler içsiz, duygular kör, sensiz varlık yetim... El ver düşmüşe, n’olur.. kurtar şeytan ağından! Bir damla olsun lutfet, o sırlı dudağından... Korkarım, ya ölürsem aklamadan kirleri, Dar etmezler mi bana melekler kabirleri?.. Yetmiyor, yetmiyorum.. yıkıldım bir başıma; Parçaladı ruhumu, zakkum kattı aşıma... Sille sille üstüne, beynim tıpkı vîrâne; Hep, hep aldandım, lakin, kapındayım yine de… Sahip tanımıyorum inan ki senden başka, Sen, Biricik Sevgilim.. değişmem hiçbir aşka. Vazgeçemem köyünden, toprağından, gülünden. Sensiz; köysüz, topraksız, gülsüz bir dikenim ben... Bir güle kucak kucak güller uzatıyordun Bir sevgime binlerce himaye katıyordun. Özledim o günleri, kutsi muhabbetleri, Gözyaşı dekoru o feyizli saatleri... Kâh göklerde uçardık, kâh zümrüt bir İrem’de, Terketmezdin fakiri, bin defa incitsem de... Uzaklardasın şimdi, herşeyine hasretim... Gel! Hep sanadır böyle hıçkırıktan davetim! Gel! Gözyaşlarıma bak, ateşimi yak da gel! Şu dâğidâr kalbimin âhlarına bak da gel!.. Gel ey günahkârların şefâatkânı, şâfi’i Gel ey yaralıların şifâ eli, şâfii… Görmesem de çehreni, görüyorsun halimi; Hüznümü, kederimi, pür-efgân melâlimi... Hastalandım kışlarda, çamurlandım dağlar boyu; Çöplük gülüne biraz daha iltifat yok mu?.. Öksüz kaldım akrepler sokağında, hem yetim; Yalnızca senin kölen olsam, sen de benim seyyidim... Dua etsem Ravza’nda, girer misin rüyâma? Meftûnum sana meftun.. aldırmazsın riyâma... Ne hafakanmış hasret, böyle sevda bağında!.. Mecnunlar şair olmuş aşkın gurbet dağında... Dar geliyor dünyalar, beni de al yanına... “Gel!..” deyiver bir kere, ölüp geleyim sana. Yüzsüzlük olur zannım, sen “gel” demeden gitmek Vefasızlıktır, seni günahlarla incitmek... Bir teselli sadece, ne yapayım ben sensiz?.. Yıkılsın dünya, çöksün!. Sema ağlasın sensiz!.. Seninle yaşıyorum, seninle huzurluyum; Sensin damarlarımda çağlayan bengisuyum... Şiir sensin, nazım sen; beste sensin, güfte sen! Bahçevan sensin; meyve de, hem çekirdek de sen... Âh ki, bastığın hiçbir toprağı yiyemeden, Mahşere gideceğim bu öldürücü çileden... “Bu yol sarptır!” demeden, ardın sıra koşsaydım; “Tûbâ! Tûbâ!” müjdenle melekleri aşsaydım... N’olaydı, gece-gündüz hep aşkınla dolsaydım; “Kardeşim..” dediğin bir garip de ben olsaydım. Gözlerimde ızdırap, sinemde bin buruk âh... Kabul eder misin artık –huzura– ya Rasulallah?... |
Cvp: -<@ GÖnlümÜn Sultani @>- Ellerimiz boş, ıssız yollarda ilerliyoruz. Seni arıyoruz belki içimizdeki boşlukta. Sana ihtiyacımız var. En çok sana ihtiyacımız var. Çaldığımız her kapı kapandı yüzümüze, üzüldük, yıkıldık geri dönüşlerimizde. Döndük, döndük bulamadık gidip de dönülmeyen kapını. Girmediğimiz yer, aşındırmadığımız yol kalmadı, bir senin yoluna giremedik biz talihsizler. Güneşler battı, nehirler kurudu, uçan kuşlar göçtü başka illere biz arayışların en güzelini yaşadık seni ararken. Aramak bile güzeldi seni. Sana ulaşanlardan dinledik hep destanını. Sen bir daha yaşanmayacak destan oldun dilimizde. Destanını söyleyen diller dudaklar kalpler coştu. Senin adın dudaklara bal kaymak oldu. Senin yanında yaşayanlar ne bahtiyardı, dizinin dibinde olanlar dopdolu senin ruhunla. Senin boyanla boyandı onlar, biz solgun renklerimizle arayıştayız. Yorulduk, yorulduk, çağları aşan sıcaklığını aradık. Sensizlikte kavrulurken bizler bir esinti aradık senden gelen. Şimdi senin doğumunun yıldönümü. Asırların her yılında, yılların her gecesinde sen anıldın ve her geçen yıl sana güzellikler kattı içimizde. Birikti, birikti ve sana ulaştık çaresizliğin, bitişin arefesinde. Sen bu gece doğdun. Sen bu geceye doğdun. Bu gece ay senin için doğdu, yıldızlar geceyi senin için aydınlattı. Aydınlık günlerde seni bulduk ve her fırsatı değerlendirdi sana doğru. Geceye doğan sen bu çağa da doğdun. Bizim ve bütün insanlığın sana ihtiyacı var adına. Söylediğin her sözü can kulağıyla dinleyenlere, sen konuşurken başının üstünde kuş varmış gibi hassas davrananlara hayranlığımızı ifade ediyoruz. Onların yerinde olmak için canımızı feda edeceğimizi asırlar sonra bütün kalbimizle söylüyoruz. Seni aradık ve bulduk. Artık yağmurlar daha bir rahmetle yağıyor üzerimize, yollarda panayırlar kuruldu ve şenlik yapıyor insanlık. Adını söyleyenler heyecanlı ve gittiği yoldan emin. Bir bayram havası var adının anıldığı her yerde. Seni bulmakla, yaşanan her gün ayrı buudlara eriştik. Yıkıldıysak imar edecek sen varsın diye, yapılar yaptıysak senin adını üzerine yazmak, senin güzelliğinle süslemek için. Seni bulduğumuzu okyanuslara, ulaşılmaz sanılan dağlara duyurmak için çıktık yola. Anlattıkça anlattık, anlattıkça anladık seni. Erimez sanılan aysbergleri senin sıcaklığınla erittik. Bütün katı kalbler, buz gibi ruhlar seninle eridi, çağlayanlara dönüştük. Şimdi Fuzuli’yi anıyoruz akışlarımızda. Yeryüzünde senin ayağının değdiği topraklara ulaşmak için başımızı taştan taşa vurarak geziyoruz. Seni anlatmak için kasideler dizdik, na’tlar sunduk. Kullandığımız binlerce kelime senin güzelliğinin bir katresini bile anlatamadı. Bizi asırlar sonra da olsa boynu bükük bırakma. Ziyaret et evlerimizi yanımızda soluğunu hissedelim. Sensiz ve sessiz ağlıyoruz ıssız gecelerde. Sensiz olamayan bizleri sensizlikte bırakma... |
Cvp: -<@ GÖnlümÜn Sultani @>- Medet Medet ey, varlıkların varlık sebebi en yüce varlık, Medet ey kâinatın hem çekirdeği, hem meyvesi olan... Medet ey, kâinat kitabının ayet-ül kübrâsı... Medet ey kâinat kitabını okuyan ve manalandıran... Medet ey, kâinat kitabını yazan kalemin kâtibinin Nur’dan mürekkebi Medet ey Cenab-ı Hakk’ın tercüman-ı natıkı Medet ey kâinatın ruhu... Medet ey evrenin aklı... Medet ey gaye-i hilkat ve hayatın hayatı Medet ey bütün nimet hazinelerinin anahtarı... Medet ey yeryüzü kendisine mescid kılınan... Medet ey yeryüzü bahçesinin andelib-i zîşânı Medet ey Kitab-ı Mübin’de, “Le amrük” hitabıyla hayatı üzerine yemin edilen... Medet ey Amine’nin rüyası, İbrahim’in duası, İsa’nın muştusu... Medet ey Tevrat’ın Münhemenna’sı... Medet ey Şuayb’ın sahifelerindeki müşeffah... Medet ey Zebur’da ki el-muhtar... Medet ey İbrahim’in dilindeki Mazmuz... Medet ey İncil’in Sahib-üt Tac’ı Medet ey Faraklit Medet ey Kuran’ın Muhammedi... Medet ey, “daha dünyaya gelmeden müminleri” bulunan... Medet ey Resullerin seyyidi... Medet ey bütün kitapları, bütün dinleri, bütün yolları kendinde toplayan. Medet ey divan-ı nübüvvetin hâtemi |
Cvp: -<@ GÖnlümÜn Sultani @>- Medet ey damar ve kökleri enbiya Medet ey dal ve budakları evliya Medet ey, şah-ı mümecced Medet ey cümle evliyanın şahı Medet ey seyyid-ül enâm... Medet ey, gidret-ül münteha’nın yegâne konuğu Medet ey kab-ı kaseynin sahibi... Medet ey rahmeten lil âlemin... Medet ey, şefial müznibin Medet ey sadık-ıl va’dil emin Medet ey, beşiran ve nezirâ Medet ey, sirâcen ve münirâ Medet ey vesile-i saadet-i dareyn... Medet ey iccere-i tuba ve tayr-ı hümayun *** Medet ey, hutbesi minber-i iklimi bekada okunan Medet ey, mahkeme-i ruz-i ceza’da sözüne bakılan Medet ey, gelişine arş-ı alâda gülbang-ı kudûm çekilen Medet ey, cömertliğin hududuna nakşedilen mühür... Medet ey vefa çiçeği Medet ey, Medine’nin gülü, güllerin efendisi Medet ey, ay yüzlüm, apaçık sözlüm Medet ey, onulmaz dertlerin dermanı Medet ey, çaresizler çaresi Medet ey, duası reddolunmayan Medet ey, “peygamber imdadı” *** Medet ey, “kıyamet muştucusu” Medet ey ayağının tozu olduğumuz Medet ey adına kurban olduğumuz Medet ey yerde ve gökte ismi dudaklara vird olan Medet ey “salât ü selam” kalplere şeker-şerbet olan Medet ey, bahtına düştüğümüz... Medet ey, iki büklüm kapısına geldiğimiz Medet ey, kapısından asla ayrılmayacağımız Medet “ey sevgili” Medet ey, “en sevgili” Medet ey, canım efendim Medet ey sevgili peygamberim Medet, bırakma bizi |
Cvp: -<@ GÖnlümÜn Sultani @>- Ben Seninle bin beşyüz yıldır yaşıyorum. Herşey değişiyor ama değişmeyen bir Sen varsın yüreğimde.Sen yüreğimdeyken bile Senden ayrı kalmanın ıstırabını duyuyorum. Seninle ayrılığımız, ben Dünya'ya gelince başlamıştı. Derken hayatın savaşında tutsak düştüm. Senden ayrı olan en özgür bilinen hayatların hepsi tutsaktır aslında. Senin dönebileceğin zamanı bekledim hep yıllarca. Senin dönmeyeceğin ve Sana kavuşamayacağımım imkansızlığı içerisinde kıvranıp durdum hep. Senin dönmeyeceğini anlayınca, Sana ait ne varsa yeryüzünde derleyip toplayıp doldurdum yüreğime. Neler yokki şimdi bu ten kafesimde: yaşadığın çöl sıcakları, çöl fırtınaları... Uhud'da yanağından süzülen kan, alnından süzülen ter, gözlerinden akan yaş, şimdi içimde ummanlar kadar oldular. Sonra, Hendek'te kazdığın toprakları da taşıdım içime. O toprakları gözyaşlarımla sulayarak gül yetiştirdim, türlü türlü yemiş dalları yetiştirdim yüreğimde. Seni yetiştirdim. Bir dal bu kadar mı yemiş verirdi? Bir yürek bu kadar mı çarpardı derinden? Sonra Senin bindiğin atları da taşıdım yüreğime. Onlarla kıtalar dolaştım. Onlarla engin denizlere ulaştım. Dostlarınla dost oldum. Kerbela'da hüzün yaşlarıyla doldurdum kuyuları. Ali'nin, Osman'ın bağrına saplanan talihsiz hançerlerle yaralandım. Hamza'nın yüreği söküldüğünde göğsünden, Seninle beraber ben de ağladım. Ah, ten kafesinde hüzün denizlerine daldığım Sevgili! Ne olur gel Dünyama.............. |
Cvp: -<@ GÖnlümÜn Sultani @>- Avucunda kurumus bir gül olmak isterdim SEVGİLİ.., lütfedip de koklasan, sanırdım CENNET kokuları sinmiş üstüme... en güzel kokan benim.. yapraklarım canlanır..içim tazelenirdi.. sanırdım çiçek ben´im, sevda ben´im, hasret ben´im, vuslat ben´im.. canım ben´im..EFENDİM.. Avucunda kurumus bir gül olmak isterdim.. dalından kopmuş, rengi solmuş,o zayıf haliyle ,SEN ´de hayat bulmuş.. EY SEVGİLİ..EY SEVGİLİ ! sanırdım hayat ben´im, ömür ben´im, şafak ben´im, gün ben´im, canım ben´im..EFENDİM.. Avucunda kuruyup,yeniden dirildiğim , EFENDİM...PEYGAMBERİM.. |
Cvp: -<@ GÖnlümÜn Sultani @>- Gel Ey Gül-İ Rana … Kerem kıl,tesellim ol,düş içime cemreler gibi…Bir gelişle gel,bir gülüşle gel,güle düş de gel,hayalde gel,düşte gel… Ayı ikiye bölen kutlu ellerinle gel,şirki kara yere karan tatlı dillerinle gel,saadet muştusunda bahtlı kullarınla gel…Ve ıtır,ıtır tomur tomur güllerinle gel… Gel Efendim,Gül Kokuşlum… Yetiştir suyu çorağa,tutuştur gülü yaprağa…Gül dikilsin yeniden toprağa… Senin bir damla kokuna,bütün aşklarımı fedaya hazırım…! Ve bir kırıntısına nazarının,bütün yüreğimi kanatmaya… Bir gülü koklamak gibi seni anmak… Gel Ey…! Avucumda hep dikenler…Kanıyor…Kanıyor.. |
Cvp: -<@ GÖnlümÜn Sultani @>- Talea'l–Bedru Aleyna" nidalarıyla çağırmıştık seni. Ay'ın doğuşunu bu sözlerle dünyaya haykırmış, tepelerden süzülüşünü bu nidalarla müjdelemiştik âlemlere. Kundaktaki bebekler dahi bir başka ağlamıştı o gün. İçimizden yansıyan, ta yüreğimizden süzülen "müjde" çığlıkları öyle yansımıştı ki, 14 asır sonrasında bile hissediliyor hâlâ. Aman Allah'ım! Bu neyin heyecanıydı? Bu neyin sevdasıydı, neyin müjdesiydi? O gün kalpler neden hareketlenmişti ve neden "Müjde, müjde!" diye bağırıyor ve gözlerden yaşlar niçin akıyordu? Bu neyin çığlığıydı? Defler o gün ne çalıyordu öylesine? Hurma ağacının tepesindeki âşık neyin müjdesini veriyordu? O an oradaki hayvanat bile değişik bir haykırış–sesleniş içerisindeydi. O gün yeşiller daha bir yeşil, maviler daha bir mavi olmuş, bulutlar bir çadır şeklini almış, bize doğru geliyordu. Neden? Kimdi o gelen? Kimlerdi onlar? Onlar nasıl bir yürek taşıyordu ki? O bulut da neydi, neyin nesiydi yaz ortasında? Güneşe meydan okuyuşunda. Tüm kâinata, asırlara bir haykırıştı. Bir müjde seslenişiydi o çığlıklar, sevinçler. Akan gözyaşları, sevinç ve vuslat gözyaşlarıydı. O an yüreklerdeki titreyiş bir seslenişti. Tüm zamanlara ve âlemlere bir sesleniş. Yürekler o an belki de ilk kez böylesine hareketlenmiş ve "Ben de varım bu âlemde!" diyorlardı. Biliyoruz ya Resûlallah. Bu çığlık ve müjdeler, bundan tam 14 asır evvel sana idi. Senin ve dostunun gelişinin müjdesiydi bu sevinç çığlıkları. Seni bir gölgelik gibi gölgeleyen bulutun müjdesiydi bu çığlıklar. Kurtuluşun, ferahın, huzurun, başarının, gücün müjdesiydi o sesler. Müjdendi ya Resûlallah tüm iç titreyişleri. Gözlerden akan yaşlar senin müjdendi ya Resûlallah. Biliyoruz. Biz orada belki fiziken, bedenen yoktuk; ama ruhumuz bu sevdaya bu müjdeye, bu umut çığlığına aşina ya Resûlallah. Kalbimizin en derin noktasında bu haykırışın yansımasını hâlâ duyuyoruz ve hasretle yollarını gözlüyoruz. Gözlerimiz gene o bulutu, dostun dostunu ve seni gözlüyor ya Resûlallah. Umut çığlığımız seni bekliyor. Hasretinle, aşkınla, sevdanla bekliyor ya Nebî! Ne olur, ne olur "Geliyorum!" de ya Resûlallah. Bir daha dönmemesine ve bir daha ayrılmamasına gel. Hem de çabuk gel ya Resûlallah. Sana hasretiz ya Habîballah . |
Cvp: -<@ GÖnlümÜn Sultani @>- Ey Resul ! Ey Rahim, ve Ey Kerim Ey; gözlerinde cenneti saklayan, ayağını bastığı yerler cennet kokan nebi!. Ey; Yaradanın en guzel eseri!. Sen olmasaydın, sen olmasaydın.. alemleri yaratmazdım!.dedigi!. Var oluşunun şerefine, bütün varlığı hediye ettiği!. Ey; insanoğlunun ufku -en güzel insan.. Allah'ın sevgilisi, kainatın gozbebeği!. Sen den şefaat dilenen biçarelerin en sefiliyim, desem.. şefaat edermisin?. Ey; kupkuru çölleri cennete ceviren gül!. Ey; gönlünden gül dökülen resul!. Küçük kız çocuğunun elinden tutup da giden, kuşu ölen çocuğa başsağlığı dileyen.. gözlerinden yaş dökülen devenin gözyaşlarını silen resul!. Benim de gözümün yaşını siler misin?. Küçük kız çocuğunun tuttuğu gibi tutsam elinden; yüreğimden binlerce kuş uctu, bini de öldü desem.. bana cennet kuşlarından bir kuş bahşeder misin?. Ey; Islamın peygamberi!. Sevda ikliminin, en güzel mevsiminin, en guzel çiçeği!.Ama mahzun, ama kederli Daima düşüncede, daima hüzün icinde ömründe, bir defa bile, kahkahayla gülmemiş.. gül yüzlü, güler yüzlü sevgili!. Gözlerimi yumsam, ve; hulyana dalsam.. o gül kokulu gülüşün ile, benim de gözlerimin içine güler misin?. Bir kerecik olsun seni düşünerek başımı koyduğum olmuşsa yastığıma,tutunduğum olmuşsa sana ve senin sevdana.. işte onun, işte onun hatrına!. Ey; gözünü sevdiğim, özünü sevdiğim, sözünü sevdiğim!. Ey; gönlümün sultanı efendim!. Ümidim, muradım, kurtarıcım, mujdecim Seninle Kevser havuzunun başında bulusabilecek miyim?. desem.. bulundugun yerden, yureğime bir damla su serper misin?. Seni sevsem!. Cok, cok sevsem!. Öyle cok sevsem ki; sen koksa özüm, yüreğim.. sen koksa nazım, edam.. gönlüm sen dolsa, benim herşeyim sen olsan ! Ali'n, Fatıma'n gibi olsam!. Seni, onlar gibi seviyor olsam.. sen de; beni, onları sevdiğin gibi sever misin? Ey; bize bizden daha ziyade merhamet eden!. Ümmetim, ümmetim!. diyerek, üstümüze titreyen!. Ey; en ziyade muhtacımız, en cok isteyenimiz!. Bizi, Hak'tan dileyenimiz!. Sen, umanı umutsuzluğa düşürmezsin!. Sen, senden isteyeni geri çevirmezsin!. Asr-ı saadetten değilim!. Kokladığın gül, soludugun hava, yediğin hurma, içtiğin süt, okşadığın kuzu, bindiğin deve, avuçladıgın kum dahi değilim!. Bir kez olsun, yüzüne yüz sürmedim!. Lakin; ben, senin.. Kardeşlerim!. dediğindenim!. Ve; sana ve sünnetine revan olmak isteyenlerdenim!. Ve lakin; daha hala sevgili Veysel Karani'nin tırnağının ucu misali bile değilim, desem.. bana da hırkandan gonderir misin Doğduğun günün, gecenin hürmetine.. bu gün ve gece; yüreğime, bir nur olup düşer misin?. Sevgili Peygamberim!. Rabbim; sana ve, senin al ve ashabına.. ağaçların yaprakları, denizlerin dalgaları ve yağmurların damlaları sayısınca salat, selam ve bereketler ihsan eylesin; AMİN AMİN AMİN |
Cvp: -<@ GÖnlümÜn Sultani @>- Gül yüreklerden yanık kokusuyla dostluğa açılan kapıdan içeri sızan rüzgar...... Ey Gül-i Ranadan kokusunu almış serin rüzgar..... Geldinde buraları gü'l kokularıyla donattın.... Kokunla donanmış rüzgar ağlamakta..... Gül yüreklere bir damla kan sızıyor.... Seni arıyor uğruna feda edilecek Kalpler.... Seni sevmeyen gözlere karşı siper edilecek gözler seni ariyor... Adım adım attığın sokakları, kaldırımları geçiyoruz... Her yer toz duman..Yorgun düşmüş kalp atışları hariç hiç bir şey duyulmuyor.. Seni seviyoruz diyen dudaklarımızın ardında hep bir salat saklı Ümmetiniz...Bak dostluğunda dostluğu bulduk...... Dostluğu bulduğumuz sende kapılarımızı sonuna kadar açtık... Gü'l verdik gül yürek taşıyan, 14 asır öncesi kardeş bellediğin ardeşlerimize..... Hoş buyurduk, güzelliği paylaşmaya geldik güzel olandan öte.... Senin ahlakınla ahlaklanmaya.... Birazcıkda olsa birazcık da olsa sana benzemeye geldik Habibim... Dostluk kapısında heryeri Gü'l kokusuyla bezemeye Gözlerimizi doğruya çevirmeye, senin yolundan gitmeye geldik... Bir amaç, bir gaye düşündük hep.... Titreyen Kalp, Kan damlatan Yürek, Seven Gönül.... Seni sevdigimiz için Rasulüm....Senin gibi olmaya geldik.... Yolda yürürken ayaklarımıza batan dikenleri gönlümüzün en iç dilekleriyle kabul ettik... Allah yolunda, Allah yolunda bizimde ayağımıza bir taş değdi diye sevindik... Seni anmayı istedik, seni görmeyi, seni gül kokunu heryerlere salmayı ... Duyulmadık diyarlara uzattık dost elimizi.... Yiğit üstü yiğitliğini..... Cömert üstü cömertliğini... Dostluk üstü dostluğunu Aşkını...... sevgini..... Allah korkunu... titreyişini.... Şefkatini.... Bizlere olan düşkünlüğünü..... Bizlere olan özlemin kadar bizimde seni özleyişimizi.... Adın anılınca gözlerden dökülen mercanları silmeyipde orda kalmasını.. ALLAH deyince sararan yüzleri, titreyen kalpleri.... Bir elimizdende sen tut istedik YA RASULALLAH Başımızı bir annenin çocuğuna şefkati gibi okşa istedik.... Seni görmeye dayanacak gözlerimiz yok....Utanıyoruz belki mahcubuz... Gözlerimizde bir haya senden kalan bir haya bu.... Yüreklerimizde bir yanık gü'l kokusu senden kalan Gü'l bu.... Gözlerimizde bir kamaşma, ALLAH azze ve cellenin cemalini görmeden olan bir kamaşma bu ... Ve bir Sızı.... Bir inleyiş... Bir vuslat arzusu.... Seni arıyoruz...... Senin kokunun estigi rüzgarla Hep sana salat hep sana selam ediyoruz.... Gü'l yürekli kardeşlerimle.... Güzel islamıin güzel insanlarıyla.... Adım adım ilerlerken burnumuza ulaşan kokunun hiç dinmemesini istiyoruz.... neden biliyormusun habibim.... neden biliyormusun can rasulum.... neden biliyormusun sultanlar sultanı can Ahmedim.... Gül Muhammedim...Canımın cananı..Kainatın gülü..Rahmet sağanağım... Çünkü..... senin adını duyunca yüreğimizde duyunca yüreğimizde hep birşeyler kopuyor sanki.. Birşeyimiz eksikde onunla buluşmayı Bekleyen mecnun gibi.... Dağlardan önce yüreklerimizi kazmayla delip geçen ferhatız sanki.... çünkü can Ahmedim seni seviyoruz.... seni en samimi en pak ve en güzel yüreklerimizle seviyoruz... göz yaşlarımızın en temiziyle seviyoruz Kalbimizin en masum en dolu en gül kokusuyla seviyoruz.... Seni Seviyoruz YA RASÜLALLAH... |
Cvp: -<@ GÖnlümÜn Sultani @>- Soğuktu hava yine… Yarım kalan vedaların serinliği gibi. Kim derdi; Güneş doğarda, artık ısıtmaz olur gönlümü Kim derdi? Ey yar! Ey düşünülen! Ey sevgili! Senden sonra on dört asır geçti, On dört asır boyunca doğdu güneş! Ama ısıtmadı gönlümüzü… Senin sevginin yakıcı ateşinden uzakken, Güneşi neylerim sensiz nefes alırken? On dört asır geçti ey gönlümün sultanı… Medine öksüz, Mekke yetim, Ben öksüz, ümmet yetim… Ağlıyor gök kubbe, yanıyor arş-ı âlem, Yok, bu yaraya merhem! Ey rabbimden efendime ayet getiren! Ey Cebrail! Ümmetinden selam götür sevgilimize, Söyle, söyle ümmetim dediği gibi, Bizde Muhammed’im diye yanıyoruz… Rabbim makam-ı cenneti şereflendirsin efendimizle… Serin ve yarımdı veda edişin, On dört asırdır efendim, sönmedi aşk ateşin… EFENDİME… |
Cvp: -<@ GÖnlümÜn Sultani @>- [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] |
Cvp: -<@ GÖnlümÜn Sultani @>- Oturmak ve düşünmek o zamanları… Nasıldı acaba? Peygamber efendimiz ile aynı mescidde olmak O’nun ağzından Allah kelamı dinlemek nasıl bir duyguydu… O zaman dan bu zaman’a çok şey değişti evet ama değişmeyen bir şey var ki O’nu kainat yansa yok edemez değiştiremezler O Kur’an dır… Allah kelamıdır… Hafızların beyninde hece hece harf harf yazılan, yazdırılan kelamdır… Şimdi şuradan çıksa gelse Efendimiz nasıl da utanırız değilmi bu halimizle… Giydiklerimiz ile, söylediklerimiz ile O örnek alınası Resul bizi bu halimiz ile görse ne yapardı acaba? Örnek alınan o kadar boş İnsan yerine O gül yüzlü Efendiyi örnek alsak hem bu fanii dünya hayatı hemde O Bakii, Zamandan Munezzeh, O Nur aleminin kapılarını açmış olacağız…. Olamıyoruz efendim olamıyoruz… Ama Ümitsizlik haram! Ümidim var ha la O’na kul olmaya… Ve Resulune Ümmet olmaya… O Gül.. O Nur.. O Kimsesizlerin kimsesi.. O Efendi… O Atılan taşa gül uzatan O Örnek O Tek Muhammed Sallalla Hu Aleyhi ve Sellem Sen, fikir kadar güzel; Ve tek, birden daha tek! Itrını süzmüş ezel; Bal sensin, varlık petek… Sensin ölüme hisar; Bâkisi hep inkisar… Sar bizi, çepçevre sar, Rahmet rüzgârı etek!.. |
Cvp: -<@ GÖnlümÜn Sultani @>- EY SEVGİLİ Senin kalbinden sürgün oldum ilkin Bütün sürgünlüklerim bir bakıma bu sürgünün bir süreği Bütün törenlerin şölenlerin ayinlerin yortuların dışında Sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim Af dilemeye geldim affa layıkolmasam da Uzatma dünya sürgünümü benim Aşkın bu en onulmazından koparıp Bir tuz bulutu gibi Savuran yüreğime Ah uzatma dünya sürgünümü benim Nice yorulduğum ayakabılarımdan değil Ayaklarımdan belli Lambalar eğri Aynalar akrep meleği Zaman çarpılmış atın son hayali Ev miras değil mirasın hayaleti Ey gönlümün doğurduğu Büyüttüğü emzirdiği Kuş tüyünden Ve kuş sütünden Geceler ve gündüzlerde Insanlığa anıt gibi yükselttigi Sevgili En sevgili Ey sevgili Uzatma dünya sürgünümü benim Bütün şiirlerde söylediğim sensin Suna dedimse sen Leyla dedimse sensin Seni saklamak için görüntülerinden faydalandim Salome'nin Belkıs'ın Boşunaydı saklamaya çalışmam öylesine aşikarsın bellisin Kuşlar uçar senin gönlünü taklit için Ellerinden devşirir bahar çiçeklerini Deniz gözlerinden alır sonsuzluğun haberini Ey gönüllerin en yumusağı en derini Sevgili En sevgili Ey sevgili Uzatma dünya sürgünümü benim Yıllar geçti sapan ölümsüz iz bıraktı toprakta Yıldızlara uzanıp hep seni sordum gece yarılarında Çatı katlarında bodrum katlarında Gölgendi gecemi aydınlatan eşsiz lamba Hep Kanlıca'da Emirgan'da Kandilli'nin kurşuni şafaklarında Seninle söyleşip durdum bir ömrün baharında yazında şimdi onun birden bire gelen sonbaharında Sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim Af dilemeye geldim affa layık olmasam da Ey çagdaş Kudüs (Meryem) Ey sırrını gönlünde taşıyan Mısır (Züleyha) Ey ipeklere yumuşaklık bağışlayan merhametin kalbi Sevgili En sevgili Ey sevgili Uzatma dünya sürgünümü benim Dağların yıkılışını gördüm bir Venüs bardağında Köle gibi satıldım pazarlar pazarında Güneşin sarardığını gördüm Konstantin duvarında Senin hayallerinle yandım düşlerin civarında Gölgendi yansıyıp duran bengisu pınarında Ölüm düşüncesinin beni sardığı şu anda Verilmemiş hesapların korkusuyla Sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim Af dilemeye geldim affa layık olmasam da Sevgili En sevgili Ey sevgili Uzatma dünya sürgünüm benim Ülkendeki kuşlardan ne haber vardır Mezarlardan bile yükselen bir bahar vardır Aşk celladından ne çıkar madem ki yar vardır Yoktanda vardan da ötede bir Var vardır Hep suç bende değil beni yakıp yıkan bir nazar vardır O şarkıya özenip söylenecek mısralar vardır Sakın kader deme kaderin üstünde bir kader vardır Ne yapsalar boş göklerden gelen bir karar vardır Gün batsa ne olur geceyi onaran bir mimar vardır Yanmışsam külümden yapılan bir hisar vardır Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır Sırların sırrına ermek için sende anahtar vardır Göğsünde sürgününü geri çağıran bir damar vardır Senden umut kesmem kalbinde merhamet adlı bir çinar vardır Sevgili En sevgili Ey sevgili Sezai Karakoç |
Cvp: -<@ GÖnlümÜn Sultani @>- Rûhum sana âşık, sana hayrandır Efendim, Bir ben değil, âlem sana kurbandır Efendim. Ecrâm ü felek, Levh u kalem, mest-i nigâhım, Dîdârına âşık Ulu Yezdân’dır Efendim. Mahşerde nebîler bile senden medet ister, Rahmet, diyen âlemlere, Rahman’dır Efendim. Tâ Arşa çıkar her gece âşıkların âhı, Medheyleyen ahlâkını Kur’an’dır Efendim. Aşkınla buhurdan gibi tütmekte bu kalbim, Sensiz bana cennet bile hicrândır Efendim. Doğ kalbime bir lahzacık ey Nûr-i dilârâ Nûrun ki gönül derdime dermândır Efendim. Ulvî de senin bağrı yanık âşık-ı zârın Feryâdı bütün âteş-i sûzândır Efendim. Kıtmîrinim ey Şâh-ı rüsûl, kovma kapından, Âsîlere lûtfun yüce fermândır Efendim. |
Cvp: -<@ GÖnlümÜn Sultani @>- Yağmur, seni bekleyen bir taş da ben olsaydım Çölde seni özleyen bir kuş da ben olsaydım Dokunduğun küçük bir nakiş da ben olsaydım Sana sırılsıklam bir bakiş da ben olsaydım Uğrunda koparılan bir baş da ben olsaydım Bahira'dan süzülen bir yaş da ben olsaydım Okşadığın bir parça kumaş da ben olsaydım Senin için görülen bir düş de ben olsaydım Yeryüzünde seni bir görmüş de ben olsaydım Senin visalinle bir gülmüş de ben olsaydım Sana hicret eden bir Kureyş de ben olsaydım Damar damar seninle, hep seninle dolsaydım Batılı yıkmak için kuşandığın kılıcın Kabzasında bir dirhem gümüş de ben olsaydım... (O'na(s.a.v.), Hep ona, hep o gözlerime yağan yağmura...) |
Cvp: -<@ GÖnlümÜn Sultani @>- Ey Resul ! Ey Rahim, ve Ey Kerim Ey; gözlerinde cenneti saklayan, ayağını bastığı yerler cennet kokan nebi!. Ey; Yaradanın en guzel eseri!. Sen olmasaydın, sen olmasaydın.. alemleri yaratmazdım!.dedigi!. Var oluşunun şerefine, bütün varlığı hediye ettiği!. Ey; insanoğlunun ufku -en güzel insan.. Allah'ın sevgilisi, kainatın gozbebeği!. Sen den şefaat dilenen biçarelerin en sefiliyim, desem.. şefaat edermisin?. Ey; kupkuru çölleri cennete ceviren gül!. Ey; gönlünden gül dökülen resul!. Küçük kız çocuğunun elinden tutup da giden, kuşu ölen çocuğa başsağlığı dileyen.. gözlerinden yaş dökülen devenin gözyaşlarını silen resul!. Benim de gözümün yaşını siler misin?. Küçük kız çocuğunun tuttuğu gibi tutsam elinden; yüreğimden binlerce kuş uctu, bini de öldü desem.. bana cennet kuşlarından bir kuş bahşeder misin?. Ey; Islamın peygamberi!. Sevda ikliminin, en güzel mevsiminin, en guzel çiçeği!.Ama mahzun, ama kederli Daima düşüncede, daima hüzün icinde ömründe, bir defa bile, kahkahayla gülmemiş.. gül yüzlü, güler yüzlü sevgili!. Gözlerimi yumsam, ve; hulyana dalsam.. o gül kokulu gülüşün ile, benim de gözlerimin içine güler misin?. Bir kerecik olsun seni düşünerek başımı koyduğum olmuşsa yastığıma,tutunduğum olmuşsa sana ve senin sevdana.. işte onun, işte onun hatrına!. Ey; gözünü sevdiğim, özünü sevdiğim, sözünü sevdiğim!. Ey; gönlümün sultanı efendim!. Ümidim, muradım, kurtarıcım, mujdecim Seninle Kevser havuzunun başında bulusabilecek miyim?. desem.. bulundugun yerden, yureğime bir damla su serper misin?. Seni sevsem!. Cok, cok sevsem!. Öyle cok sevsem ki; sen koksa özüm, yüreğim.. sen koksa nazım, edam.. gönlüm sen dolsa, benim herşeyim sen olsan ! Ali'n, Fatıma'n gibi olsam!. Seni, onlar gibi seviyor olsam.. sen de; beni, onları sevdiğin gibi sever misin? Ey; bize bizden daha ziyade merhamet eden!. Ümmetim, ümmetim!. diyerek, üstümüze titreyen!. Ey; en ziyade muhtacımız, en cok isteyenimiz!. Bizi, Hak'tan dileyenimiz!. Sen, umanı umutsuzluğa düşürmezsin!. Sen, senden isteyeni geri çevirmezsin!. Asr-ı saadetten değilim!. Kokladığın gül, soludugun hava, yediğin hurma, içtiğin süt, okşadığın kuzu, bindiğin deve, avuçladıgın kum dahi değilim!. Bir kez olsun, yüzüne yüz sürmedim!. Lakin; ben, senin.. Kardeşlerim!. dediğindenim!. Ve; sana ve sünnetine revan olmak isteyenlerdenim!. Ve lakin; daha hala sevgili Veysel Karani'nin tırnağının ucu misali bile değilim, desem.. bana da hırkandan gonderir misin Doğduğun günün, gecenin hürmetine.. bu gün ve gece; yüreğime, bir nur olup düşer misin?. Sevgili Peygamberim!. Rabbim; sana ve, senin al ve ashabına.. ağaçların yaprakları, denizlerin dalgaları ve yağmurların damlaları sayısınca salat, selam ve bereketler ihsan eylesin; AMİN AMİN AMİN |
Cvp: -<@ GÖnlümÜn Sultani @>- Bir damla da çağlayan ırmakları boğuşu Yakub un, Sukut denizinde dalga olan Meryem in, Fırtınalara sabrı kalkan bilen Eyübün… Rıza bahçesine bir gül ekebilmek, gözyaşlarını teselli vuslatına mazhar olacak kadar samimiyetle dökmektir… Dua tadında akan her damla kelamsız rıza dilencisidir… Ey Zeyd… Ey sevdalı…. Ardından alemlere rahmet olarak gönderdiğine, En Sevdiğine hasret gözyaşları döktürdüğü Mevlanın…. Ey Selman… Ey yüreğindeki aşka harf harf teslim olan…. Hakk tarafından sevilen ve sevildiği Aleme ilan edilen…. Aşkla var olabilmek yollarda, hasrete gamzelerde hayat buldurmak, kirlenmemiş gökyüzü Altında sadık ve vefalı aşıkları, unutulan her heceyi işler cana saadet asrı tadında akan her damla… Asırlar öncesinden bizlere selam eden Efendim… Rüzgar saçını dağıtır diye üzülemediğimize üzülerek sevdasına vurulduğumuz… Hüzün bahçelerindeyiz…..Sensiz..! Nedametin giydirildiği gecelere aydınlığı, vefasızlıkların asıldığı yıldızlara affı,kırgınlıkların Gezdiği sokaklara sevgiyi fısıldar gül tadında akan her damla… Talan edilmiş sokaklarımı sevdirir, Ondandır diye… Aşk dolu hayatların bir huzmesinin canda hayat bulmasını dillendirir sus olup… Ahdimi taşır akan her damla … Bir damla gözyaşında saklı can Bir damla gözyaşı can a hayat bulduran... |
Cvp: -<@ GÖnlümÜn Sultani @>- Avucunda kurumus bir gül olmak isterdim SEVGİLİ.., lütfedip de koklasan, sanırdım CENNET kokuları sinmiş üstüme... en güzel kokan benim.. yapraklarım canlanır..içim tazelenirdi.. sanırdım çiçek ben´im, sevda ben´im, hasret ben´im, vuslat ben´im.. canım ben´im..EFENDİM.. Avucunda kurumus bir gül olmak isterdim.. dalından kopmuş, rengi solmuş,o zayıf haliyle ,SEN ´de hayat bulmuş.. EY SEVGİLİ..EY SEVGİLİ ! sanırdım hayat ben´im, ömür ben´im, şafak ben´im, gün ben´im, canım ben´im..EFENDİM.. Avucunda kuruyup,yeniden dirildiğim , EFENDİM...PEYGAMBERİM.. |
Cvp: -<@ GÖnlümÜn Sultani @>- VAR YA HANE-İ SAADDET'TE KAPI AÇILIR ALEME MİS GİBİ KOKUN SAÇILIR KARŞINDA HER NESNE BİN KAT KÜÇÜLÜR MERDİVENLERDEN NAZLI İNİŞİN VAR YA.! TUTULMUŞ NEFESLER TÜM GÖZLER SENDE NİSA'DA CAN GİTTİ SANKİ BEDENDE CÜBBENE UZANIRKEN İSTEMESEN DE ELLERİN ARASINDAN SEKİŞİN VAR YA.! KULAKLAR SESİNİ DUYDUĞU ZAMAN ZAMAN TÜNELİNDE DURUYOR ZAMAN KARŞINDA ERİMİŞ GÖZ GÖZE O AN 'NASILSINIZ'? DİYE SORUŞUN VAR YA.! HUZURUNDA BİN ÖRTÜYE DOLANSAM BÜKÜLSE BOYNUM, ATEŞTE YANSAM PERİŞAN HALİMDEN BİRAZ UTANSAM YİNE DE MERHAMETLE GÜLÜŞÜN VAR YA.! ADIMIN UZANIR NURLU BİR İZE DÜŞÜRÜR GÖRENİ BİR GARİP KÖZE ADAPTA DURANLAR ÇÖKMÜŞLER DİZE CAMİYE YÜRÜYÜP GİDİŞİN VAR YA.! BİL Kİ GÜLÜNDEDİR CENNET KOKUSU BİL Kİ ELİNDEDİR DÜNYA TAPUSU BİL Kİ AÇILMIŞTIR CENNET KAPISI CAMİDEN İÇERİ GİRİŞİN VAR YA.! DÖKÜLÜR ORADA BÜTÜN GÜNAHLAR FERYATLAR FİGANLAR GÖNÜLDEN AHLAR KIZILDENİZ MİSALİ YARILDI SAFLAR YARATILMIŞA SELAM VERİŞİN VAR YA.! MİHRABA YÜRÜYEN GÜZEL BİR GÖNÜL HUZURA SÜZÜLEN BEDEN SANKİ TÜL KOKUYU TERK ETMİŞ MİLYONLARCA GÜL MİSVAĞI DİŞİNE SÜRÜŞÜN VAR YA.! GURBET ELDE BİR DİYARDA GİBİ İDRAK DIŞI BİR NAZARDA GİBİ HUZURLA DURUŞUN HUZURDA GİBİ TEKBİRLE NAMAZA DURUŞUN VAR YA.! MİHRAPTA İMAMSIN MİHRAPTA MISIN? YOKSA BİR BİLİNMEZ MİHRAKTA MISIN? HUZUR-U İLAHİ'DE YANMAKTA MISIN? SIRRINLA NAMAZI KILIŞIN VAR YA.! SON TAHHİYAT ARTIK SENDEN ESER VAR BEDENDE RUHUNA BİR LATİF YER VAR GÖNLÜNDEN GÖNÜLE BİNBİR SEFER VAR SELAMLA BİZLERE GELİŞİN VAR YA.! TESBİHATA OTURDUN AÇILDI GÜLLER TUTUŞTU KARŞINDA BÜTÜN GÖNÜLLER DUAYA KALKARKEN MÜBAREK ELLER ÖLÜYÜ DİRİLTİR BAKIŞIN VAR YA.! MİHRABA YASLANIP OTURUŞ BİRAZ KARŞINDA SEYYİDLER PÜR EDEP PÜR NAZ BAKIPTA SEYRETMEK NE BÜYÜK BİR HAZ MÜBAREK SAKALINI TUTUŞUN VAR YA.! KABUL VAKTİ,YOLDAN GELEN YOLCU VAR SEFER VAKTİ YOLU OLAN YOLCU VAR BİR YERLERDE HASRET KALAN YOLCU VAR UZATIP ELLERİNİ VERİŞİN VAR YA.! UZATILAN,BU TUTTUĞUM EL MİDİR? NASIL KOKAR,CENNETTEN BİR GÜL MÜDÜR? TUTANLARIN KURTULDUĞU DAL MIDIR? ELİMİ ELİNDE TUTUŞUN VAR YA.! ZİYARETTİR BİR ANDA BİTİVERİR İŞTE ŞİMDİ SIRA ÇOK ÖNEMLİ BİR İŞTE SIRA SIRA DERDİMİZİ DEYİŞTE SESSİZİ KULAĞINA ÇEKİŞİN VAR YA.! VİRDİ OLAN TORPİLLİ ÇOK DİNLERSİN DERDİ OLAN DUA EDER YOLLARSIN BAKIŞINLA UFUKLARI KOLLARSIN ALEMİ SEVGİYLE SARIŞIN VAR YA.! GÜNAHIMIZLA GELDİK EFENDİM, BİZLER ARANDIK,HEP SENİ GÖSTERDİ İZLER HUZURDA YERİNİ ALINCA DİZLER TÖVBE BOHÇASINA DERİŞİN VAR YA.! DERMAN BULDU KALPLER SARILDI YARA ORADA YER DEĞİŞTİ AK İLE KARA GİDERCESİNE YEP YENİ UFUKLARA HEYBETLE YERİNDEN KALKIŞIN VAR YA.! |
Cvp: -<@ GÖnlümÜn Sultani @>- "Keşke kesilip biçilen bir odun olsaydım" derken Efendiler Efendisi, bu kiralık kahkahaları yıkmalı ebedi bir yaralı tebessüm kalmalı geriye bir de O'nun siyeri... |
Cvp: -<@ GÖnlümÜn Sultani @>- Kanadaı kırık bir kuş misali oldumsensizlikten Solgun,kokusuz boynu bükükbir gül oldum Hasretinden Yaprakları dökülen kup korubir ağaç oldum seni özlemekten Hasretinle yanan bir mum oldum güngün erimekten Baharı olmayan bir kış oldumyollarını gözlemekten |
Cvp: -<@ GÖnlümÜn Sultani @>- Ey sevgili; Ben mi sana seni çok sevdiğimi diyeceğim bu halimle, Senin ümmetinmi diyeceğim bu kirli dudaklarımla ? Sana gelmek istediğimi mi söyleyeceğim? Kapına geldiğimde, nasıl huzuruna varacağım bu bedenle.. Utanırım hemde çok.. Ben sana layık bir ümmetim diyemem.. Sığıntı olurum gerekirse, Herkesin arkasından bakarım, sen ordasın bilirim.. Saklanırım herkesin arkasına.. Beni görme bana nazar eyleme diye.. Çünkü bilirim ki gözün gözüme değdiğinde yanarım.. Sadece sana uzaktan bakarım. Sadece seyrederim gül yüzünü.. Ama kimbilir belki merhametin beni de sarar. Belki sende ümmetimdensin dersin, Ne kadar günahkar olsamda.. Bakabilirmiyim acaba o zaman yüzüne..Gözlerine... Ama ben razıyım! Senin ayağının bastığı yerlere yüzümü sürmeye, senin kokunu çekmeye içime buram buram.. Burası oturduğun yer işte, burası namaz kıldığın yer.. Burası yediğin, burası içtiğin yer.. Gözyaşlarımla temizlerim her yeri.. Affedermisin o zaman beni? Ümmetliğe kabul edermisin ? Sen ki Mevlanın sevgilisi, ben ki utanmaz bir kul.. Sanki yaradılmaya sebeb, benki yaradılan sıradan bir mahluk.. Ne olur beni de kabul et, çağır. Koşa koşa geleyim sana.. Utangaç utangaç dolasayım etrafta.. Ne olur çağır beni de geleyim.. Layık olamasam da, hakkım olmasa da seni çok seviyorum.. Çok seviyorum. Çok seviyorum. Çok seviyorum.. Senai DEMİRCİ |
Cvp: -<@ GÖnlümÜn Sultani @>- UTANIYORUZ Gözümün nuru!...Yaradılış sebebim!... Gönlümün huzuru!...Sevgili Peygamberim!... Kalemi elime aldım...Bu kez sana yazıyorum.Ama gözlerim buğulu camlar gibi,satırları göremiyorum!...Ellerim titriyor...UTANIYORUM!..Evet, utanıyorum Sana yazmaya!...Biliyorum Ya Resulallah (s.a.v.)...Adının anıldığı her yerdesin!..Bu halimle huzurunda olmaya utanıyorum! Beni huzuruna kabul eder misin? Ben, bir zamanlar cihanı titreten Osmanlı'nın torunuyum.Ama şimdi Senin mübarek ruhunu inciten hakaretleri yapanlara ,bir "özür" bile diletemediğim için utanıyorum...Seni o insanlara tanıtamadığım için,adını diyar diyar ötelere taşıyamadığım için utanıyorum...Sana saygısızlık edenlerin tepesine balyoz gibi inemediğim için, seni ve Rabbimin Seninle gönderdiği "Yüce İslam Dinini" lâyıkıyla temsil edemediğim için utanıyorum.... Ya Resulallah (s.a.v.)!...Hani bir gün sahabelerinle oturmuş sohbet ediyordun.Onlara "ahir zaman"dan bahsediyordun.Ve ahir zamandaki ümmetin için "Kardeşlerim" demiştin.Sahabelerin sormuştu: "Ya Resulallah kardeşlerin biz değil miyiz?" Demiştin ki . "Siz arkadaşlarımsınız.Kardeşlerim ahir zamanda gelecek olan ümmetimdir." Ya Resulallah ( s.a.v.)!..Bizi bu gamsızlığımızla, bu vurdumduymazlığımızla ve bu dünyaya tutkun halimizle "kardeşlerin "olarak kabul eder misin?Beş vakit minarelerden okunan ilahi çağrıya sağır oluşumuzla,Kur'an-ı Kerim'i okuyamaz, okusak bile anlayamaz,anlasak bile hayatımıza uygulayamaz halimizle de bize "kardeşlerim" der misin? Kur'an-ı Kerim'de övülen gün...Fetih günü...Ulubatlı elinde sancak surlara tırmanıyor.Yağmur gibi ok yağıyor üzerine...Ama o bir kez "Ya Allah! Bismillah!" deyip yüklenmişti surlara!Kimse durduramazdı O'nu!..O kadar çok yara almıştı ki bir ara sendeledi...Tam düşmek üzereyken bir el tutup çekti onu yukarıya...Ve Ulubatlı sancağı dikti surlara!...Sancağımızı surda dalgalanır gören askerimiz coştu...Bu coşkuya dayanamadı surlar!...Ve İstanbul artık sonsuza kadar bizim olmuştu!... Fatih Sultan Mehmet ,Ulubatlı'nın yanına koştu.O'nun başını dizlerine koydu ve gözyaşlarına hakim olmaya çalışarak "Hasanım! İstanbul'u almak seni kaybetmeye değer miydi?"dedi...Ama Ulubatlı'nın yüzünde güller açıyordu.Bir nur vardı simasında...Belliydi Nur'la karşılaştığı....Dedi ki:" Padişahım! Surlara tırmanırken bir ara dengemi kaybettim.Tam düşmek üzereyken bir el tutup çıkardı beni surların tepesine...O el Resulallah'ın (s.a.v.) eliydi!...Bakın şu anda yüzünde büyük bir mutlulukla surların üzerinde dolaşıyor...Padişahım!...Bu manzara için bir değil bin Hasan feda olsun!..." Ya Resulallah(s.a.v)!...Elimizde Senin sancağın,nefis surlarımızı aşmaya çalışıyoruz biz de...Dünyanın câzibedâr okları yağıyor üzerimize her yandan!...Ha bire sendeleyip duruyoruz...Kayıp düşmemiz an meselesi...Farkındayız Ulubatlı'nın imanı yok yüreğimizde...Utanıyoruz bunu söylerken ama...Ya Resulullah (s.a.v.) ,bu halimizle ,bizim de elimizden tutar mısın?Düşmek üzereyken bizi de kurtarır mısın? Hani bir gün Hz. Ebubekir(r.a.),bir bardak soğuk su istemişti yanındakilerden...Suyu içtikten sonra ise hıçkırıklara boğulmuştu...Etrafındakiler de O'nunla birlikte ağlamaya başladılar nedenini sormadan...Hz. Ebubekir biraz sonra dedi ki: "Neden ağladım biliyor musunuz?Bir gün Resululah (s.a.v ) ile oturuyorduk.Eliyle bir şeyleri itiyor gibiydi.Biraz sonra bunun sebebini sorduğumda dedi ki: "Dünya bütün güzelliği ile karşımda temessül etti ve kendini bana kabul ettirmeye çalıştı.Elimle onu itiyordum. Sonra kenara çekildi ve dedi ki:"Sen beni kabul etmesen de , senden sonrakilere kendimi kabul ettireceğim."." İşte şimdi bu bir bardak soğuk su ile dünya bana kendini kabul ettirdi korkusuyla ağlıyorum." Ya Resulallah (s.a.v.)!...Dünyadan "bir bardak soğuk su "kadar zevk alıp da bundan pişman olan bu yüce ruh karşısında ve dünyanın bütün zevklerini elinin tersiyle itişin karşısında; dünyanın kendini bize nelerle kabul ettirdiğini görüp utanıyoruz!...Utanıyoruz ama, Senin doğduğun andan, Rabbimize kavuştuğun ana kadar "Ümmetim" diye inleyişine ümidimizi bağlayıp,yine de diliyor ve dileniyoruz...Bu halimizle de bizi "Ümmetin" olarak kabul eder misin? Bir savaş sonu Hubeyb b.Adiyy (r.a.),kafirlerin eline esir düşmüştü ve ona sormuşlardı idam sehpasında: "Senin yerinde şu an Muhammedin olmasını ister miydin?" Hubeyb'in bu soru karşısında tüğleri ürpermiş ve: "Hayır! Allah şahidim olsun ki, bir değil bin başım olsa hepsi O'nun yolunda feda olsun." demişti.Sonra da "Ya Rabbi! Resulallah'a veda edemeden gelmiştim.Sen selamımı O'na ulaştır.Esselamu Aleyke Ya Resulallah!..."diye sana selam göndermişti... Sen o anda ashabınla oturmuş konuşurken,birden doğrulup " Ve Aleyküm Selam Ya Hubeyb!" demiştin.Yanındakiler ne olduğunu sorunca da gözyaşları içinde "Müşrikler Hubeyb'i şehid ettiler.O da son anında bana selam yolladı." diye cevap vermiştin... Uzaklık bizler için Ya Resulallah (s.a.v)!Biz senden uzağız ama sen bize yakınsın...Uzaklığımızdan utanıyoruz...Sana lâyık bir ümmet olamayışımızdan utanıyoruz...Sana utanmazca saldıranların sesini kesemeyişimizden utanıyoruz...Ve bir elimizle bir demet gülü, diğer elimizle bir avuç gözyaşını sana sunup,özür diliyoruz senden...Özrümüzü kabul buyur Ya Resulallah (s.a.v)... Çağlar ötesinden,kendi uzaklığımızdan sana selam yolluyoruz...Kalbimiz sevginle dopdolu...Belki de tek sermayemiz bu!...Ulaştır Ya Rabbi!... Esselamu Aleyke Ya Resulallah!.. Esselamu Aleyke Ya Resulallah!.. Esselamu Aleyke Ya Resulallah!.._ |
Cvp: -<@ GÖnlümÜn Sultani @>- Ey Resul ! Ey Rahim, ve Ey Kerim Ey; gözlerinde cenneti saklayan, ayağını bastığı yerler cennet kokan nebi!. Ey; Yaradanın en guzel eseri!. Sen olmasaydın, sen olmasaydın.. alemleri yaratmazdım!.dedigi!. Var oluşunun şerefine, bütün varlığı hediye ettiği!. Ey; insanoğlunun ufku -en güzel insan.. Allah'ın sevgilisi, kainatın gozbebeği!. Sen den şefaat dilenen biçarelerin en sefiliyim, desem.. şefaat edermisin?. Ey; kupkuru çölleri cennete ceviren gül!. Ey; gönlünden gül dökülen resul!. Küçük kız çocuğunun elinden tutup da giden, kuşu ölen çocuğa başsağlığı dileyen.. gözlerinden yaş dökülen devenin gözyaşlarını silen resul!. Benim de gözümün yaşını siler misin?. Küçük kız çocuğunun tuttuğu gibi tutsam elinden; yüreğimden binlerce kuş uctu, bini de öldü desem.. bana cennet kuşlarından bir kuş bahşeder misin?. Ey; Islamın peygamberi!. Sevda ikliminin, en güzel mevsiminin, en guzel çiçeği!.Ama mahzun, ama kederli Daima düşüncede, daima hüzün icinde ömründe, bir defa bile, kahkahayla gülmemiş.. gül yüzlü, güler yüzlü sevgili!. Gözlerimi yumsam, ve; hulyana dalsam.. o gül kokulu gülüşün ile, benim de gözlerimin içine güler misin?. Bir kerecik olsun seni düşünerek başımı koyduğum olmuşsa yastığıma,tutunduğum olmuşsa sana ve senin sevdana.. işte onun, işte onun hatrına!. Ey; gözünü sevdiğim, özünü sevdiğim, sözünü sevdiğim!. Ey; gönlümün sultanı efendim!. Ümidim, muradım, kurtarıcım, mujdecim Seninle Kevser havuzunun başında bulusabilecek miyim?. desem.. bulundugun yerden, yureğime bir damla su serper misin?. Seni sevsem!. Cok, cok sevsem!. Öyle cok sevsem ki; sen koksa özüm, yüreğim.. sen koksa nazım, edam.. gönlüm sen dolsa, benim herşeyim sen olsan ! Ali'n, Fatıma'n gibi olsam!. Seni, onlar gibi seviyor olsam.. sen de; beni, onları sevdiğin gibi sever misin? Ey; bize bizden daha ziyade merhamet eden!. Ümmetim, ümmetim!. diyerek, üstümüze titreyen!. Ey; en ziyade muhtacımız, en cok isteyenimiz!. Bizi, Hak'tan dileyenimiz!. Sen, umanı umutsuzluğa düşürmezsin!. Sen, senden isteyeni geri çevirmezsin!. Asr-ı saadetten değilim!. Kokladığın gül, soludugun hava, yediğin hurma, içtiğin süt, okşadığın kuzu, bindiğin deve, avuçladıgın kum dahi değilim!. Bir kez olsun, yüzüne yüz sürmedim!. Lakin; ben, senin.. Kardeşlerim!. dediğindenim!. Ve; sana ve sünnetine revan olmak isteyenlerdenim!. Ve lakin; daha hala sevgili Veysel Karani'nin tırnağının ucu misali bile değilim, desem.. bana da hırkandan gonderir misin Doğduğun günün, gecenin hürmetine.. bu gün ve gece; yüreğime, bir nur olup düşer misin?. Sevgili Peygamberim!. Rabbim; sana ve, senin al ve ashabına.. ağaçların yaprakları, denizlerin dalgaları ve yağmurların damlaları sayısınca salat, selam ve bereketler ihsan eylesin; AMİN AMİN AMİN |
Cvp: -<@ GÖnlümÜn Sultani @>- Selamların en güzeli ile Selamlıyorum Seni Efendim! Kirpiklerime sımsıkı tutunan, Düşmemek için direnen gözyaşlarımla, Çaresiz, yorgun ama Sen dolu bir yürekle yazıyorum Efendim! Sözlerimi huzuruna seriyorum Efendim; Seçilmiş kelimelerin berraklığıyla… Güller sunuyorum Efendim Aşkına armağan edilmeye hazır. Efendim, Canım Efendim Halimi nasıl arz etsem, Ve nasıl sevsem Seni bilemiyorum.. Sen yüreğimde dolup taşarken, Nasıl anlatsa Seni dilim? Seni sevmenin yolunu göster Efendim! Sana ait bir kor taşıyor yüreğim; Ve düşlerimin en güzel renginde Seni saklıyorum Efendim! Sana gelmek ve o gül kokunu ıçerime çekmek istiyorum Ömürlük nefes gibi Efendim! Sen ki nur üstüne nursun, Nurunla çepçevre sarsan beni Efendim! Sen ki güzellik üstü güzelliksin, Güzelliğinle kendimden geçsem Efendim! Özledim Seni Efendim! Sensiz mahzun gülüyor güneş, Yıldızlar, on dört asır evvel ki gibi değil; “Parlamam…!” diyor geceye inat. Sensizliğin adı; karanlık, Adı, hasrettir Efendim! Nurun gerek karanlığıma, Vuslatın gerek hasretime Efendim! Seni özlüyor, Sana gelmek istiyorum. Sen ki mavi umutsun gözlerimde, Sen ki beyaz bir duasın dilimde, Sen ki kızıl bir korsun yüreğimde. Nazenin çiçeğimsin fidanlarımın üstünde, Sana her zamankinden daha muhtacım Efendim! Tüm acizliğim ve mahcupluğumla Sana uzatıyorum Efendim ellerimi, Bırakma ne olur beni! Geliyorum, aç kapını Efendim Yaktım gemileri, yıktım can kafesim |
Cvp: -<@ GÖnlümÜn Sultani @>- Efendimiz s.a.v sevipte duygulanmamak mümkünmü!.Onun mübarek ismini duyupta ağlamak mümkünmü! Rabbim cc razı olsun inşaALLAH. |
Cvp: -<@ GÖnlümÜn Sultani @>- Ey Eşsiz Mâşûk Ey Eşsiz Mâşûk Topraktan çıkan taptaze filiz misâli Dalda açan mis kokulu, ahenge bulanmış çiçekler gibi Ey baharların en güzel çiçeği Gönlümde kal !!! Sıla etme öteleri Sen Gönlümün sâhibi Sen Gönlümün istediği Sen Gönlümün özlediği Sen öyle bir sen ki, bu gönlün doyamadığı Sen öyle bir sen ki, sevdanın adı Ya RasûlALLAH Dilim; dilim dilim olur, anlatamam seni Kelimeler kifayetsiz, ben ise bîçare Ben en aşağılık, ben en hâkîr Ey Sevgili affetsen beni Beni affetsen de girsen düşlerime Sen Ey Sevgilim Sen Enlerin adresi, sen yetimlerin şâhı Küskün bakma bizlere Kızma bizlere Ey ALLAH?ın Hâbîb-î Kibriyâsı Hatamız çok, günahımız had safhada Af dilemek ile geçiriyoruz her an ALLAH?tan Kör bu gözlerimiz, sağır bu kulaklarımız Nefse köle olmuş, elimiz ayaklarımız Sen Sen deyince sustuğum Başımı yoluna feda koyduğum Sen Susup da korktuğum Rızasını alamadığım, her an istediğim, özlediğim Sen Özledi gönlüm eski günleri Aşk ile yanıp tutuştu gittiğinden beri Sen Ey Gönlümün Sultanı !!! Nerelerdesin Sen Ey Aşkımın Sâhibî Kimlerlesin Sen Adını unutmadığım Çöllerden de öte ateşe düşen Mecnûn gibi, yanıp yanıp aradığım İncecik o çizgi bilir misin Seni düşünmek, seni anmak her seferinde Âh !!! Bin âh çeker bu gönül Bilir misin kaç asırdır bekleşir Bir kerecik de Sen !!! Sen, sever misin Bir damla merhamet, beklerim bir adım gelişini Seherlerde bu bülbülün durmaz ötüşü Sen Sen deyince sustuğum, Kupkuru dal gibi sararıp da solduğum Eşsiz mâşuğûm Anlatamıyorum seni Umânında kayboldum !!! |
Cvp: -<@ GÖnlümÜn Sultani @>- [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]] Sen ağlama Sen ağlama Ey Efendim ağlama artık nolur Sen ağlama ağlayınca ümmetin ağlar Ağlayınca meleklerin gözleri dolar Gülleri soldurur bu yaş beni öldürür Bir damlası gözyaşının güller soldurur Gülleri soldurur bu yaş beni öldürür Bir damlası gözyaşının güller soldurur Sen ağlama Ey Efendim Ağlama artık nolur Mübarek gözlerinize bir kere değmeyen benim gözlerim ağlasın İstemem gülü nergisi sümbülü Benim gülüm senin yüzün Gül yüzüne hasret kalan iki gözüm ağlasın Ümmetim ümmettim diyerek Kaç kere bölündü gece yarısı uykuların Ümmetim ümmetim diye yanaklarında süzülen mübarek gözyaşların Gözyaşlarının ıslattığı bir kirpiğinle Efendim deyip sinemden vurulayım Senin yüzüne tebessüm düşsün her vakit Hüzün değmesin gözlerine Annam babam feda olsun Senin yerine ümmetin ağlasın İlk şehidi verince tebliğini etiğin dinin Sümeyye’yi şehit edince mızrağı cehilin kalbi titremişti dolmuştu gözlerin Senin ağladın yerde tebessüm bize haram Sümeyye’nin oğlu Amr bin Yasin ağlasın Onunla bir olup ümmetin ağlasın Bilal Habeşi’nin üzerinde büyük bir kaya Bilal’in gönlünde Allah‘ın aşkı var ey cahil cehil Dünyayı koysan bağrına taşır rabbinin aşkıyla Bilal’in bir arzusu var o eziyetin altında Aman Efendim duymasın beni düşünür gözleri yaşla dolar Kaya ağlasın Bilal ağlasın ama sen ağlama Hicreti emir buyurdunuz Mekke’den gitmek lazım Şimdi Medine’nin hakkıdır tebessüm Sensizliğe mahkûm bırakılan Mekke ağlasın Kardeşlerim dedin ya Ensar Kavmine Bu iltifatın bir ömür yeter onlara Seni anlamayan Mekkeli müşrikler ağlasın Yürüdün yollar örümcek mağara güvercin bahtiyar Sensiz kalan Hira ağlasın Hasretine Kâbe ağlasın Sana kavuşan asabın gülüyor şimdi Sensiz kalan âlem sensiz kalan ümmetin ağlasın |
Şamdan ihdaya eyledim cüret ya Resulallah! Muradımdır Ulyaya hizmet, ya Resulallah! Değildir ravzaya şayeste destavri-i naçizim, Kabulünde kıl ihsan ve inayet, ya Resullallah! Kimim var hazretinden gayrı, halim eyleyem i'lam, Cenabındadır ihsan ve mürüvvet, ya Resulallah! Dahilek, el-eman, sad-el-eman, dergahına düşdüm Terahhüm kıl, bana şefaat eyle ya Resulallah! Dü-alemde kıl istishab han-ı Mahmud-i adliyi, Senindir evvel ve ahirde devlet ya Resulalllah! 2. Mahmut (Adlî) |
SAAT: 05:10 |
vBulletin® Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
User Alert System provided by
Advanced User Tagging v3.2.6 (Lite) -
vBulletin Mods & Addons Copyright © 2025 DragonByte Technologies Ltd.