Medineweb Forum/Huzur Adresi

Medineweb Forum/Huzur Adresi (https://www.forum.medineweb.net/)
-   Hz.Muhammed(s.a.v) (https://www.forum.medineweb.net/261-hzmuhammedsav)
-   -   Rasullah sav efendimizin in vefat yıldönümü (https://www.forum.medineweb.net/hzmuhammedsav/3739-rasullah-sav-efendimizin-vefat-yildonumu.html)

Faruk 08Haziran 2008 13:55

Rasullah sav efendimizin in vefat yıldönümü
 
miladi 8 haziran 632 pazartesi....

Emekdar Üye 08Haziran 2008 13:58

Cvp: Rasullah sav efendimizin in vefat yıldönümü
 
Kainatın efendisi peygamberimiz Hz.Muhammed (asm) Hicri 9.yılın rebiülevvel'inde (Miladı 8 Haziran 632) ahirete irtihal etmişlerdir.babası Abdullah,annesi Aminedir.Hz.Muhammed (a.s.m) Mübarek gözlerini hayata yumduğu zaman Kuran-ı kerim tamamlanmış,Müslümanlık artık yerleşmişti.Peygamberimiz (asm) medinede en sevdiği eşi hz.Aişenin yanında ruhunu teslim etti.Günümüzde kadar gelen İslamiyet,insanlığa ışık saçmıştır.

ES SELATU VESSELAMUN ALEYKE YA RESULALLAH
ES SELATU VESSELAMUN ALEYKE YA HABİBALLAH
ES SELATU VESSELAMUN ALEYKE YA NEBİYALLAH
ES SELATU VESSELAMUN ALEYKE YA MUHAMMED MUSTAFA...

Belgin 08Haziran 2008 18:57

Cvp: Rasullah sav efendimizin in vefat yıldönümü
 
Alemlerin Efendisi, Efendimiz Aleyhisalâtü Vesselâm'ın Vefat yıldönümü 8 Haziran 632 (12 Rebiu'levvel 10)

Bu görüşme bir bakıma veda etme anlamı taşıyordu. Bu, sadece hayatta olanlarla değil, ölmüş olanların damezarlarını ziyaretle onlara dua ediyor ve vedalaşıyordu.

Artık şimdi doğunun batının şehirleri O'na ağlasın.
Mudar ve Yemen'in bütün kabileleri matem tutsun.

Alemlere rahmet olarak gönderilen son Peygamber Hz.Muhammed Mustafa Sallallahu Aleyhi ve Sellem Efendimizin bu fani alemden ebedi aleme intikaline rastlayan 8 Haziran 2008 ölüm yıldönümü münasebetiyle vefatından bahsedeceğiz. Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyuruluyor: "Her Canlı ölümü tadacaktır. Sonunda bize döndürüleceksiniz."Her canlı gibi canlıların en üstünü olan insan hayatı da sınırlıdır. Başı da sonu da bellidir. Çünkü Cenab-ı Hak herkese belli bir yaşama süresi vermiştir. Bu süreyi yaşayan insan ölecektir. Bu kuraldan hiç kimse ayrı tutulmamıştır. Ayet-i Kerime bu gerçeği ifade etmektedir. Eğer dünyada bir kimse için ölümsüzlük olsaydı her halde bu kimse Peygamberimiz olurdu. Halbuki o da ölmüştür. Nitekim Mekkeli müşrikler kendilerini şu sözlerle teselli etmek istiyorlardı : Hz.Muhammed, yakında ölecek! Ve böylece davası bitecektir. Onların bu sözleri üzerine şu ayet-i kerime, sadece Peygamber değil, siz de öleceksiniz, diyordu. Ayet Şöyle: '(Ey Muhammed!) Senden önce hiçbir insana ebedi hayat vermedik, Sen ölürsen, onlar bâki mi kalacaklar? (Onlar da öleceklerdir).'Ayet-i Kerime, Peygamberimiz dedahil olmak üzere hiç kimseye dünyada ebedi hayat verilmediğini ifade etmektedir.
Cenab-ı Hakk'ın bu değişmeyen kuralı gereğiPeygamberimiz de bu dünyadaki yaşama süresini tamamladıktan sonra dünyaya veda ederek ebedi aleme ahirete intikal etmiştir Peygamberimiz ilk ve son haccı olan veda haccında Peygamberlik görevini tamamladığı ve ahirete intikalinin yaklaştığı ile ilgili işaretlerde bulunmuştur. Arafat'ta hacılara yaptığı ve çok önemli konulara değindiği konuşmasının sonunda şöyle diyordu:
“Ey İnsanlar, size ben sorulacağım, ne diyeceksiniz?”Peygamberliğini tebliğ ettin, görevini yaptın, diyeceğiz., dedilerBunun üzerine Peygamberimiz, şahadet parmağını yukarıya kaldırıp insanlara işaret ederek üç defa:
buyurdu.Peygamberimiz Peygamberliğinin sona erdiğini ilan ediyorken şu ayet-i kerime nazil oluyordu:
Bugün size dininizi ikmal ettim. Üzerinize nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslâmı beğendimPeygamberimiz bu Ayet-i Kerime'yi tebliğ edince, Hz.Ebu Bekir, Peygamberimizin görevinin sona erdiğini ve vefatının yaklaştığını sezerek ağlamıştGerçekten bundan sonra Peygamberimiz 81 veya 82 gün yaşamıştır.Ayrıca Peygamberimiz: ''Haccın menasikini benden öğreniniz. Bilmiyorum, belki bundan sonra bir daha hac yapamam." buyurmuş ve bu haccın son haccı olduğuna işaret etmiştir.Peygamberimiz veda haccında bütün müslümanlarla görüşmek istemiş ve müslümanlara öğütlerde bulunmuştur Bu görüşme bir bakıma veda etme anlamı taşıyordu. Bu, sadece hayatta olanlarla değil, ölmüş olanların da mezarlarını ziyaretle onlara dua ediyor ve vedalaşıyorduNitekim hac dönüşü Uhut şehitlerini ziyaretle onlara dua etmişti. Sonra da okuduğu bir hutbede şöyle demişti: 'Ben sizin Kevser Havuzuna ilk erişeniniz olacağım. Sizin İslâma hizmetlerinize şahadet edeceğim. Vallahi şu anda Havzımı görüyorum. Yine şu anda bana yer hazinelerinin anahtarları yahut yerin anahtarları verildi. Vallahi ben vefatımdan sonra sizin Allah'a ortak koşmanızdan endişe etmiyorum. Yalnız sizin (dünyaya olan ihtirasınız sebebiyle) dünya hakkında yarışacağınızdan korkuyorum."
Peygamberimiz bir gece yarısı da Medine-i Münevvere'deki "Cennetü'l-Baki" mezarlığına giderek orada yatanları da hatırlayarak dua ettiği rivayet edilmektedir.Bütün bunlar, o büyük Peygamberin herkesle vedalaştığını ve ayrılığının yaklaştığını bildiriyordu. Peygamberimiz Medine mezarlığını ziyaretten döndüğü zaman hastalandı. O geceyi muhterem eşi Hz.Meymune'nin yanında geçirecekti. Çünkü sıra onda idi. Günlerden Çarşamba idi.Peygamberimiz rahatsızlığına rağmen eşlerine eşit davranmayı hatırından çıkarmadı. Rahatsızlığımın ilk beş gününü onların yanında geçirdiPazartesi günü hastalığı iyice ağırlaşınca Hz.Aişe'nin yanında kalmak için diğer eşlerinden izin istedi. Yalnız hiç kimsenin hatırını kırmak da istemiyordu. Hz. Aişe'nin yanında kalmak istediğini açık bir şekilde söylememiş, ''yarın nerede kalacağım'' demiş, Pazartesi olduğu ve Pazartesi günlerini Hz. Aişe'nin yanında geçirdiği için kendisine, ''istediğiniz yerde kalabilirsiniz'' denilmişti. Peygamberimizin hastalığı humma hastalığı idi. Bu hastalığında son derece zayıflamıştı, yalnız başına yürüyemiyordu. Bunun için Hz. Ali ile Hz. Abbas koluna girerek kendisini zorlukla Hz. Aişe'nin odasına götürdüler. Hastalığının son sekiz günü burada geçti.
Peygamberimiz sağlığı müsaade ettiği sürece imamlık görevini yapmaya devam ediyordu.Son kıldırdığı namaz akşam namazı idi.7 Yatsı namazının vakti girince, namazın kılınıp kılınmadığını sormuş, kılınmadığı, cemaatın kendisini beklediği haber verilince, yıkanarak ayağa kalkmaya çalışmış fakat bayılarak düşmüştü. Ayıldığında yine namazı sormuş, aynı cevabı alınca tekrar yıkanmış, namaza gitmeye çalışmış fakat yine bayılıp düşmüştü. Ayıldığında aynı soruyu sormuş ve aynı cevabı almıştı. Tekrar yıkanmış fakat yine bayılmış namaza gitme imkanı bulamamıştı. Dördüncü defa ayıldığı zaman: Ebû Bekir'e söyleyin, namazı kıldırsın buyurmuştu. Hz. Aişe, babasının yumuşak kalpli olduğunu, Kur'an okurken ağladığını, makamınıza geçip duramıyacağını, bir başkasının namazı kıldırmasını emredin, demesi üzerine, Peygamberimizin:
Ebû Bekir Cemaate namaz kıldırsın, buyurmuştu. Bunun üzerine Hz. Ebû Bekir de birkaç gün namaz kıldırmıştı.
Peygamberimiz vefatından 5 gün önce Perşembe günü sabahı hastalığı ağırlaştı. Peygamberimiz aynı gün öğle üzeri biraz iyileşinceyedi tulum suyun vücuduna dökülmesini emretmişti. Sonra da Hz.Ali ve Hz.Abbas'ın yardımı ile mescide gelmiş, fakat Hz. Ebû Bekir namazı kıldırmaya başlamıştı. Peygamberimizin geldiğini hissedince imamlıktan çekilmek istemiş, ancak Peygamberimiz, yerinde kalması için işarette bulunmuş ve Hz. Ebû Bekir'in yanında oturmuştu. Hz. Ebû Bekir Peygamberimize, cemaat da Hz. Ebû Bekir'e uyarak namazı kılmışlardı. Namazın sonunda Peygamberimiz cemaate bir konuşma yaptı. Bu O'nun cemaate yaptığı son konuşma idi. Allah'a hamd ve sena ettikten sonra şöyle buyurdu
''Allah Teâlâ kulunu dünya hayatı ile âhiret nimetleri arasında serbest bıraktı (bunlardan birini seçmesini istedi). Allah'ın kulu da âhiret nimetlerini tercih etti, buyurdu. Hz. Ebû Bekir bu sözleri işittiği zaman ağlamış, herkes onun ağlamasına hayret etmişti. Fakat Peygamberin sadık dostu ve mağara arkadaşı O'nun bu sözlerle neyi anlatmak istediğini çok iyi anlamıştı. Peygamberimiz daha sonra sözlerine şöyle devam etti:
Arkadaşlığına ve malına en çok minnet duyduğum insan Ebû Bekir'dir. Ümmetimden bir kimseyi bu dünyada dost edinmem gerekse hiç şüphe yok ki bu dost, Ebû Bekir olurdu. Fakat İslam bağı hepimizi kardeş yapmıştır.Ebû Bekir'in mescide bakan penceresi açık kalsın diğer pencereler kapansın. (Sizden evvelki milletler Peygamberlerin ve evliyanın mezarlarını birer ibadethane edinmişlerdi. Sizi böyle bir şey yapmaktan men ederim.)Peygamberimiz konuşmasını bitirdikten sonra tekrar Hz.Aişe'nin odasına döndü. Peygamberimiz cemaate yaptığı bu son konuşmasında iki önemli hususa dikkat çekmiştir. Birincisi,İslam kardeşliğinin önemine işaret buyurmuş, bunun her türlü dostluktan üstün olduğunu ifade etmiştir.
İkincisi,mezarının namazgâh edinilmemesidir. Çünkü geçmişte böyle yapanlar, Peygamberlerinin mezarlarına aşırı derecede hürmet edenler putperestliğe düşmüşlerdi. Halbuki İslamiyet, birinci hedef olarak putperestliği yıkmıştır. Bunun için Peygamberimiz ölümü ile sonuçlanan bu hastalığında da bu noktaya dikkat çekmiştir. Bu konuda şu hadis-i şerifi hatırlamak yeterlidir. Peygamberimiz buyuruyor:'Allah Yahudi ve Hıristiyanlara gazap etsin ki, onlar Peygamberlerinin mezarlarını mescid edindiler.”Pazartesi günü gün ilerliyorken Peygamberimiz peşpeşe birkaç baygınlık geçirmişti. Hz. Fatıma biricik babasının çektiği sıkıntıdan üzülerek:
Vay babamın sıkıntısına diye (ağlamaya başladı). Peygamberimiz: “Kızım bugünden sonra baban hiç sıkıntı çekmeyecek,buyurdu.İnsanlık şerefine yaratılmış olan yüce Peygamber 8 Haziran 632 Pazartesi sabahı elini kaldırdı, üç kere parmağı ile işaret etti:“Refik-i âlâya- en yüce dosta'' dedi ve bu son kelimelerle mübarek eli düştü Aziz ruhu uçarak Rabbine kavuşmuş olduAllah'ım O'na O'nun âl ve ashabına çok çok rahmet eyleHz. Aişe Validemiz Peygamberimizin 63 yaşında vefat ettiğini söylemiştir.14
Peygamberimizin vefat haberi hemen yayıldı: Bunu duyan herkes şaşırdı kaldı. Medine'nin üstünü derin bir matem havası kapladı. O'nun biricik kızı Hz. Fâtıma'nın şu sözleri bu münasebetle söylenmiştir: “O gün gökyüzünün ufukları bozardı. Günün ortasında güneşin aydınlığı köreldi. İkindi vaktinde kâinatı karanlık içinde bıraktı. Peygamberin vefatından sonra yeryüzü O'na üzüntüsünden bir kum yığını haline geldi. Artık şimdi doğunun batının şehirleri O'na ağlasın. Mudar ve Yemen'in bütün kabileleri matem tutsun.
Evet bu acı haberi duyanlar şaşırmışlardıBazıları bu habere inanmak istemiyordu. Bunların başında Hz. Ömer de vardı. Peygambere olan aşırı derecedeki sevgi ve saygısı sebebiyle O'nun öldüğüne inanmak istemiyor: “Her kim Muhammed öldü derse boynunu vururum",
Hz. Ebû Bekir haberi öğrenir öğrenmez hemen koştu Mescide geldi Orada olanların Peygamberin ölümü konusunda ayrılığa düştüklerini görünce bir konuşma yaptı ve şöyle dedi: 'Kim Muhammed'e tapıyorsa bilsin ki Muhammed ölmüştür. Kim Allah'a tapıyorsa bilsin ki, Allah daim ve bâkidir."dedi ve sonra şu Ayet-i Kerime'yi okudu:
''Muhammed ancak bir Peygamberdir. Ondan önce de Peygamberler gelmiş geçmiştir. Şimdi o ölür ya da öldürülürse gerisin geriye mi döneceksiniz. Kim geri dönerse Allah'a hiçbir şekilde zarar vermiş olmayacaktır. Allah şükredenleri ödüllendirecektir."Şaşkınlık içinde olan müslümanlar bu âyet-i duyunca sanki ilk defa duymuş gibi oldular. Hz. Ebû Bekir'in bu konuşmasından sonra herkes kendine geldi.
Ayet-i Kerime, Peygamberin kendisinden önceki Peygamberler gibi öleceğini haber veriyor ve O'nun getirdiği mesaja sımsıkı sarılmanın gerektiğine işaret ediyordu.
Peygamberimiz Pazartesi günü vefat etmiş, vefatının ikinci günü olan Salı günü yıkanmış ve namazı kılınmıştır. Peygamberimizi Hz. Ali yıkadı, amcası Abbas (r.a.) ile oğulları Abdullah, Fazl ve Kusem (r.a.) yardımcı olmuşlardı. Peygamberimiz vefat ettiği odada yıkandı ve mübarek cesedi bir sedir üzerine kondu. Burada cemaatle değil, herkes içeriye girip cenaze namazını kıldı. Bu sebeple namaz akşama kadar devam etti. Sonra vefat ettiği bu odaya defnedildi.

Evet Peygamberimiz vefat etti ama O'nun s.a.v getirdiği din dünya durdukça yaşayacak ve O'nun getirdiği kitap Kur'an-ı Kerim insanlığı aydınlatmaya devam edecektir.Allahım, bizi o yüce Peygamberin yolundan ayırma ve kıyamet günü şefaatinden mahrum etme. Amin.
1 Ankebût, 57. 3 Müslim, Kitabu'l-Hac, 19.
Mâide, 3.
6 Buhari, Cenâiz, 73; Müslim, Fedâil, 9.
7 Buhari, Salât, 98.
anaBuhari, Salât, 46.Buhari, Kitabu'I-İlim, 39.10 Buhari, Kitabu's-Salât, 80; Müslim, Kitabu'I-Mesâcid, 3.
11 Buhari, Cenâiz, 62; Müslim, Mesâcid, 3.12 Buhari, Meğazî, 83.
13 Buhari, Meğazi, 83.
14 Buhari, Meğazi, 85. 5 Kâmil Miras,Sahih-i Buhari Tecrîd-i Sarih Tercemesi, c. XI, V, XXV, XXVI.
16 Al-i İmran, 144.17 Buhari, Meğazî, 83.Kaynak : Diyanet İşleri Başkanlığı

Medine-web 08Haziran 2008 21:40

Cvp: Rasullah sav efendimizin in vefat yıldönümü
 
Sevgili insanlık,
Senin gerçek halini en son, Sevgiliyle (s.a.v) beraber kol kola görmüşler.
Merhamet, şefkat, hoşgörü ve sevgi de yanınızdaymış.
Zaman zaman bir görünüp bir kaybolsan da o gün bu gündür hiç kimse
görmemiş gerçek halini.
Bir yerlerde saklanıyorsun, bunu biliyoruz. Koluna girecek dost yürekler
arıyorsun belli ki ortaya çıkmak için. Belli ki bir hayli dargınsın bize.

Sevgili insanlık,
Biliyoruz ki şu yaşlı yeryüzü, senin en berrak hâlini Sevgilinin(s.a.v) ışığıyla
gördü.
Daha önceleri de görülmüştün, Yusuf(a.s), Musa(a.s), isa(a.s) ve birçok sevgi
dostlarıyla.
Ama hiç bu kadar güzel tecelli etmemiştin dünyamızda.
Hep böyle defalarca saklanmışken, defalarca belirmiştin yeryüzünde.
En son saklandığında yeryüzünde bir mağarada, Sevgili yle (s.a.v) inmiştin dağın
zirvesinden insanların arasına.
insanlar sana muhtaçtı çünkü, insanlar sana en fazla muhtaçtı.
Ve O Sevgili yle (s.a.v) beraber, milyonlarca parçaya bölünerek yerleşmiştin
yüreklere.

Sevgili insanlık,
Biz biliyoruz ki şimdi, sen Sevgili den (s.a.v) önce diri diri toprağa gömülen
körpe kız çocuklarının feryatlarıyla terk etmiştin insanları ve de şehirleri.
Sırtında kırbaçlar şaklayan çaresiz kölelerin iniltileriyle terk etmiştin.
Alkol kokan, hoyrat şehvet hırıltılarına kulak tıkayarak terk etmiştin.
Zalimin gürleyişleri, mazlumun inleyişleriyle terk etmiştin bizi.
Ve daha önceleri sevgili insanlık,
Yusuf (a.s)la beraber kuyuya atılmış, Eyyüb la (a.s) mağaraya sürülmüş,
Yunus la (a.s) balıklara yem edilmiştin.
Ve her gidişinden sonra; gözyaşlarıyla döndün insanların arasına, bir Sevgilinin
kolunda.

Sevgili insanlık,
insanlar zaten seni, Sevgilinin (s.a.v) gözyaşlarında gördüler önce.
Ve biz gözyaşlarıyla beslendiğini, gözyaşlarıyla büyüdüğünü biliyoruz
yüreklerde.
Ve biz; bir tarafının, bir gözü yaşlıyla sürgünde olduğunu da biliyoruz,
şimdilerde.

Sevgili insanlık,
şimdilerde sana o kadar muhtacız ki... Hangi mağaranın içinde, hangi
kuyunun dibinde, hangi denizin ortasındadır diğer yarın, bilemiyoruz?
Hani çocukluğumuzda; elma dersek çıkar, armut dersek çıkmazdın orta yere.

Sevgili insanlık,
Bugünlerde sana muhtacız. Sana en fazla muhtacız bugünlerde. Ne olur
ortaya çık da göster bizlere gül cemâlini.
Ne olur bir gözü yaşlıyla in artık şehirlerimize. Ne olur karakışa dönmüş
yüreklere bir sıcaklık getir.
Masum bir çocuk edasıyla çağırıyoruz şimdi seni.

Sevgili insanlık,
Elma diyoruz, ne olur ortaya çık!

Sevgili insanlık,
Nedendir bu yüreğimdeki inleyişler bilir misin? Bugün yine; acıyı vurmak
isterken sapan taşlı çocuklar, acıyla vuruldular.
Bugün yine, binlerce çocuğun ekmekleri elinden alındı. Bugün yine, yeni
doğan binlerce bebeğin beşiğine borç senetleri iliştirildi.
Ve bugün yine, siyah tenli çocuklar korkuyla baktılar beyaz tenli adamın
elindeki silaha.
Ve bugün yine, sen girmeyesin diye Filistin kentlerini tanklarla kuşattılar. Ve
kuyulara betonlar döküldü ve mağaralar bombalandı ve denizler yakıldı sen
dönmeyesin diye.

Sevgili insanlık,
Bir çocuk masumiyetiyle çağırıyoruz şimdi seni. Elma diyoruz, çık artık!
Sevgili insanlık,
Akıllar senden uzaklaşmakta senin yokluğunda.
Sen biliyorsun ki; sevgi, merhamet, şefkat ve gözyaşının eşlik etmediği bir
akıl, et yığınından başka bir şey değildir.
şimdi, et yığınlarının inşa ettiği çelik paletler arasında ezilmektedir merhamet.
Ve merhametin öldüğü bu dünya, kanlı bir dünya oldu.
Ve gözyaşlarından mahrum bu dünya, kurak bir çöle döndü.

Sevgili insanlık,
Gözyaşları sendedir bunu biliyoruz artık. Elma diyoruz, ne olur ortaya çık!
Sevgili insanlık,
Sen gittin; cimrilik, cehalet, kabalık, budalalık, enâniyet, nefsâniyet,
şehvâniyet boy verdi gönül vadilerinde.
Ayrık otları gibi sardılar ruhları. Ve sevgi, bir kuş gibi uçup gitti beden
kafeslerinden.
Sen gittin; dertsizler dertlileri, sağlıklılar hastaları, zenginler fakirleri, sahipliler
sahipsizleri unuttu.
Sen gittin, büyük balıklar küçük balıkları yuttu. Sen gittin; benlikler nefislere
kaptırıldı ve ruhların içi boşaldı.
Ve benlikler, içi boşalmış ruhlara put olarak dikildi. Ve şimdi insanlar kendi
benliklerinin firavunluğunu yaşıyorlar.
Ve dünün putperestlerinden daha vahim bir durumdalar.

Sevgili insanlık,
Bizler de sensizlikten düşen payımızı aldık. Elma diyoruz, ne olursun çık artık!
Sevgili insanlık,
Belki bir yetim yürekte büzülüp kaldın, belki başı okşanası masum bir çocuğun
yüreğinde.
Belki sürgün yemiş gönüllerin içine akıttığı gözyaşlarında saklısın, belki bir
kutlunun hüzünlü yüreğinde.
Yine insanların yüreğindesin, biliyoruz. Ve seni, kavminin Yunus'u (a.s) araması
gibi arıyoruz.

Sevgili insanlık,
Bir çocuk masumiyetiyle bir kez daha elma diyoruz. Ne olur, dön artık!

salat selam sana ey gözlerin nuru kalplerin sururu insanlığın iftihar tablosu..

Seleme 08Haziran 2008 22:01

Cvp: Rasullah sav efendimizin in vefat yıldönümü
 
''bugÜn Peygamber Efendİmİzİn ÖlÜm YildÖnÜmÜ''

Bugün Kainatın efendisi peygaberimizin ölüm yıldönümü. O, son konuşmasında ashabı ile böyle helalleşti ve demokrasi dünyasındaki dünyadaki tüm yöneticilere böyle örnek oldu.


Bugün 8 Haziran... Miladi takvime göre Efendimiz (sas) Hazretleri’nin 632’de Medine’de vefat ettiği gündür.


(Kainattaki zerrelerin sayısınca salat-ü selam olsun O’nun yüce Zatına, âl ve ashabına...) İki cihanın fahr-i ebedisi Medine’de 13 gün süren ateşli hastalığının şiddetlendiği on birinci gününde mescidine çıkar ve en mühim son konuşmasını yapar. Acaba O’nun âlemindeki en mühim konular nelerdi? Neleri anlatacaktı bu son konuşmasında yönettiği halkına?.. Bu mühim konuşmayı takdimden önce o günkü dünyanın iki büyük devletindeki halk ile yönetici münasebetine (mukayese için) bir göz atalım. Sonra bu eşsiz örneğin üzerinde düşünme imkanı bulmuş olalım...

O günkü dünyanın iki büyük devletinden biri olan İran’ın ateşperest hükümdarı, koyduğu vergileri anlatmak için halkına konuşurken, fakirin birinin şöyle bir feryadına muhatap olur:

-Efendimiz, susuz araziden de vergi alacağım, diyorsunuz. Kurak arazide yaşayan fakir, yağmur yağmazsa mahsul vermeyen araziden ne gelir elde edecek ki size vergi versin?..

Halkın içinde isyan teşvikçiliği yaptığı gerekçesiyle İran hükümdarı, zavallı fakiri kalabalığın gözleri önünde ateşe attırarak yaktırmaktan çekinmez, kimse de buna karşı çıkma cesaretini kendinde göremez.

Doğu Roma İmparatorluğu’nun merkezi olan Bizans’ta, yani İstanbul’da da durum farklı değildir. İmparator, Süleyman aleyhisselamı geçmek iddiasıyla inşasına başlattığı Ayasofya kilisesinde ülkesinin halkını karın tokluğuna çalıştırıyordu. Bu cebrî çalışmaya katılmak istemeyenler ise Sultanahmet Meydanı’ndaki o günkü hipodromda yağız atların kuyruğuna bağlanarak paramparça ettiriliyor, karın tokluğuna çalışmak istemeyen halka böylece gereken ders verilmiş oluyordu.

İşte o günkü iki büyük devletin yönetiminin halka karşı uygulaması böyle idi...

Şimdi bir de aynı günlerde Müslümanların Medine’de yaşadıkları yönetimle halk münasebetine bir göz atalım. Bakalım onlar nasıl bir yönetim örneği yaşıyorlardı?..

Efendimiz (sas) Hazretleri vefatından iki gün önce halka hitap ettiği son hutbesinde bakın onlarla nasıl bir gönül birliği sağlamayı düşünüyor, ne türlü bir titizlikle helallik istiyordu?

-Ey insanlar! Yönetiminizde bulunduğum ilk günden bugüne gelinceye kadar kimin sırtına bir kamçı vurmuşsam işte sırtım gelsin o da bana vursun!.. Kimin kalbini kıracak bir söz söylemişsem işte kalbim, gelsin o da bana aynı sözü söylesin!.. Kimin bir dirhem hakkını almışsam işte malım, gelsin o da benden hakkını alsın!..

Sadece bu teklifle kalmıyor, isteklerine şu ikazları da ekliyordu: Sakın içinizden biriniz demesin ki, hakkımı isteyecektim; ama Resulullah’ın darılacağından korktum da isteyemedim. Şunu kimse unutmasın ki, benim inancımda hakkını isteyene darılmak yoktur. Hatta benim en çok sevdiğim kimse, benden hakkını alan yahut da helal eden kimsedir. Ancak bu suretle Rabb’imin huzuruna üzerimde kul hakkı olmadan çıkabilirim! Bu sırada dinleyenlerden biri ayağa kalkarak: Ya Resulallah, der, öyle ise benim zatınızda üç dirhem alacağım var, onu istiyorum!.. ‘Borcum nereden kaldı hatırlatır mısın?’ sorusuna adam şu cevabı veriyor: Size çölden gelen bir fakir yardım istemişti de, sizde bulunmadığından emriniz üzerine ben vermiştim üç dirhemi. İşte onu talep ediyorum. Bu hatırlatmadan sonra Efendimiz’in (sas) cevabı aynen şöyle olur: Amcamın oğlu Fazlı! Borcum sabit olmuştur, hemen öde, beni kul hakkından kurtar!..

Evet... Vefatından iki gün önceki son konuşmasında böyle helalleşiyor, böyle örnek oluyordu demokrasi dünyasındaki tüm yöneticilere ve halka... Acaba bu hedefe 21. asrın insanı bugün varabilmiş, yöneticilerle halk böyle bir demokrasi örneğiyle kucaklaşıp helalleşebilmişler mi?.. Yoksa ufukta bu örnek mi var, varabilirse oraya varacak, nefesi yeterse orada mı karar kılacak?..

alıntı
Ahmet Şahin / Zaman


SAAT: 18:13

vBulletin® Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.

User Alert System provided by Advanced User Tagging v3.2.6 (Lite) - vBulletin Mods & Addons Copyright © 2024 DragonByte Technologies Ltd.


1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306