Medineweb Forum/Huzur Adresi

Medineweb Forum/Huzur Adresi (https://www.forum.medineweb.net/)
-   Hz.Muhammed(s.a.v) (https://www.forum.medineweb.net/261-hzmuhammedsav)
-   -   Cihana Bedelsin Sultanım (https://www.forum.medineweb.net/hzmuhammedsav/3761-cihana-bedelsin-sultanim.html)

Huzurİslam 09Haziran 2008 14:04

Cihana Bedelsin Sultanım
 
ARINMAYA muhtaç gönlümüz; varlığınla güneş buldu ısındı içimiz, aydınlandı yüzümüz… Kulağıma küpe olur her işte, her adımda, bir güzel sözün Senin.
Eğiten, öğreten, kaynağı su gibi berrak, temiz sözlerin.
Ülke ülke sınırsız nice kalpleri fethedersin.
Ey ölümsüz Sevgili…
Sen ki, her daim bir bulutun gölgelemek için beklediği,
Görevli meleklerin koruduğu,
Her yetimin, sesini duymak istediği.
Sen ki her suçlunun, her günahkârın sığınağı,
Teselliyi Sende bulduğu korunağı, barınağı oldun.
O denli emin, o denli yakın bildiler Seni.
Reddetmedin hiç, yanına geleni.

Abdurrahman b. Cübeyr ebu Tavil anlatıyor:

Bir gündü ki, iri yapılı bir adam Resulullah’a (s.a.v.) geldi.
(Başka bir rivayette: Kaşları gözlerinin üzerine sarkmış, bastonuna dayanarak gelen yaşlı bir adam Hz Peygamber’in önünde durup)
“Küçük büyük hiçbir şey bırakmayıp, her tür günahı işleyen bir adam hakkında ne dersiniz?”
(Başka bir rivayette:“Günahları yeryüzü halkına dağıtılsa onları helak edecek derecede olan birine, tövbe imkânı var mıdır?”) dedi.
Resulullah (s.a.v.):
“Sen İslâm’a girdin mi?” dedi
Adam:
“Ben şahadet ederim ki, Allah’tan başka ilah yoktur ve Sen de O’nun Resulüsün” dedi.
Resulullah (s.a.v.):
“Hayırları yap, kötülüklerden kaçın ki, Allah (c.c.) tüm bunları senin için hayır yapsın.” buyurdu.
Adam:
“Bozduğum sözler, hainlikler ve yaptığım tüm kötülükler de mi?” dedi
Resulullah (s.a.v.):
“Evet” dedi.
Adam:
“Allahuekber, Allahuekber…” diyerek gözden kaybolup gitti.
(Heysemî, Mecma; 1/36; İbni Hacer, İsabe; 4/149)
...
Senin isminle süsleriz, Senin sevginle içimizi,
Senleşiriz, büyürüz.
O kadar ki, yerde çiçek, gökte yıldız olur parlarız.
Sığmaz içimizdeki bu sevgi, taşarız,
Yeryüzüne, göklere, ve ötelere...
Cennetlere.
Sen oluruz biz,
Sen ki; cihana bedelsin Sultanım.

Nasıl olduysa oldu, nasıl sardıysan sardın, ufkumuzu kuşattın.
Emrin olur Sultanım, çıkmayacağız buyruğundan, ayrılmayacağız kapından.
Sen nasıl dersen, baş göz üstüne.
Sen, ‘kal’ dedikçe Seninleyiz
Sen ki, sevgilerden, sevmelerden, bu gibi kelimelerden çok çok yücesin
Lakin başkaca halimi anlatacak sözcük de yok.
Bir şairin dediği gibi hani:
“Seni sevmek haddim değil ama severim yâ Resulallah,” seveceğim yâ Resulallah…
Yazmak ne haddimize ama bu kalem, bu dil, bu gönül, Seni anlatmak için yorulsun izin ver de Şahım.
Sen ki, cihana bedelsin Sultanım.

Bir sabah vakti aydınlığa çok az kala minarelerden sesin yankılanır
Kapılırım bu çağrıya ağlamaklı olurum.
“Essalâtu vesselâmu aleyke yâ Resulallah…”
“Essalâtu vesselâmu aleyke yâ Habiballah…”
Derim, defalarca bıkmadan söylerim.
İçimin acıları diner.
Hafifler ruhumu yakan ateşler.
Anlarım, “Yanan kalbe devasın Sen. Bulunmaz bir şifasın Sen. Muhammed Mustafa’sın Sen” diye diye...
•••
Gül yüzüne hasretiz.
Gül yüzünü dünyada göremedik ya.
Bari rüyada olsun, lütfet de görelim bir kerecik yâ Resulallah.
O yüceler yücesi, tertemiz sevginle yanarken içim,
Yine yetiştin imdadıma, yine benim oldu gökyüzü,
Mutluluğun en verimli gündüzü,
Şafak içimde söktü
Bir namaz, bir miraç öncesi.
Bir meleğin eliyle yıkanan için gibi.
Yıkandım, bir bulut olup aklandım
O bulut, yağmur olup yağdı içime.
Sonra da gökten yağan değil, “göğe yağan yağmur” oldum o vakit.
Senin için Sevgilim.
Sen ki, Ahmed-i Mahmud-u Muhammed’sin Efendim
Sen ki, cihana bedelsin Sevgilim.
Demek istediğim o ki;
Bir cümle, belki de o tek kelime yeter de artar bile binlerce derdime.
“Essalâtu vesselâmu aleyke yâ Resulallah.”
Yudum yudum bal özü sunuyorsun ruhuma.
Sen ki, cihana bedelsin Sultanım

Bir kitap bıraktın, öksüz bırakmadın bizi.
İyi bildiğin için, ümmetin de çeksin, istemediğin için
Hiçbir peygamberin bırakmadığı, ebedî ve sonsuz bir mucize bıraktın.
Öksüz bırakmadın ümmetini.
Rahman’dan armağandı, O Kur’an’dı.
“Sıkı sıkı yapışın, bağlanın O’na, kopmayın,” dedin
Öğüdün kalbimizdedir, kulağımıza küpedir.
Sen hiç güzelden, doğrudan yana olmayan bir şeye çağırmadın bizi
“El Emin”di bir ismin. Böyle bilir, tanırlardı Seni. Hatta gençlik yıllarında, Kâbe’nin yeniden onarılıp, Hacerü’l-Esved’in yerine konulması sırasında, birbirine girmek üzereyken kabileler, sonra: “Sabahleyin Kâbe’ye ilk gelen hakem olsun da bize bir yol göstersin,” diye uzlaşmışlardı ya. Ve sen sabah vakti ufukta belirince, Kâbe’nin avlusundan içeriye o mübarek adımını atınca, hep birden sevinçle bağırmışlardı: “El-Emin, el-Emin geliyor!” diye.
Geldin, hakem oldun. Geniş bir örtünün içine o mübarek taşı koydurup, her bir kabileye ucundan tutturdun. Hepsini bu şereften hissedar eyledin. Az zaman sonra, kâinatın şeklini değiştirecek bir davetle geldiğinde ise, bazıları gözünü kapadı, bazıları nasipsiz kaldı nurundan.
Olsun, “azın bereketi çok olur” derler. Bir avuç insanla kâinatı fethe çıktın. Ne insanlardı onlar.
Güneş oldun hayatlara. Odalara, ovalara sığmadı nurun, kıt’alar dolaştı yâ Resulallah.
Sen ki, cihana bedelsin Sultanım.
Ne zaman Senden, ve Senin binbir hatıranın biriciğinden bahsetsek;
Isınırız hemen üşüyorsak, çoğalırız hemen azsak.
Nice can, nice ervah doluşur, cinler melekler saf saf oluşur, sarar dört bir yanımızı
Soluk soluğa kalırız, susarız.. susarız..
Nefesler tutulur ve kalpler o tek bir cümlede buluşur.
Sana dair o sevgi sözünde..
“Essalâtu vesselâmu aleyke yâ Resulallah!”

Bir yıldız bıraktın söyleşelim diye gökyüzünde
Gökyüzünü severim yâ Resulallah…
Babamın öldüğü günün gecesi pırıl pırıldı gökyüzü. Yeryüzü karlarla kaplıydı. Her yer ışıl ışıldı.
Babamın tabutunu taşırken üşümedim o soğuk günde bile
Güneş oldun ısıttın içimi, o Şubat’ın birinde bile.
Ölümü sevdiren Sen oldun. Giden ahbabın adresi Sen oldun. Hepsini yanında, halkanda sohbetinde bildik. Teselli bulduk.
Canlar canını, ballar balını bulduk. Kovanımız yağma olsun... Yâ Resulallah.
Allah’ım bu sevgiyi Sen koydun kalbime.
Sevdirmeseydin sevebilir miydim?
Şimdi içimde nurdan bir çağlayan var.
Bu coşkuya tercüman olmakta zorlanıyor dilim.
Rahmet oldun ey yağmur; ey Rahmeten lil âlemin olan Sevgilim...
Sen ki, cihana bedelsin Sultanım.

Bir cümleyle, bir koca dünyayı seyre getirdin Şahım:
“Essalâtu vesselâmu aleyke yâ Resulallah…”

Vazgeçmemi istediğin, yasak dediğin nice arzular emrin üzre terk edildi...
Rabbim istediği için.
Birinin ihaneti, birinin tuzağı olacaktı içimizden. İmtihanın gereğiydi bu, lâkin.
Şeytan ve nefsin tuzağına ışık oldun, set çektin, erittin, kül ettin
Yeter ki adın dilimden hiç düşmesin. Kutlu bir meşale gibi yansın önümde.
İçimde ışık ışık yanarken sözlerin. Benim derdim, Sendin.
Kim nerden bilecekti?
Gece yarıları uyanıp, ellerimde tuttuğum ellerin olduğunu.
Cihana bedelsin Sultanım

Gökyüzünle konuşmayı bana Sen öğrettin.
Yıldızlarla konuşmayı, ayla konuşmayı,
Şahit tuttuğun her şeyle konuşmayı, Sen öğrettin.
Ne çok şahidin var yâ Resulallah, hadde hesaba, sayıya gelmez.
Her şeye rağmen karanlık, zulmet artsa, zorluklar çoğalsa, ne gam.
Sığınırım o engin şefkatine, şefaatine. Uhud’da Hz. Ali gibi savaşın şiddetlendiği anda Senin arkana sığındığı gibi sığınırım.
Nurundan nasibim ziyadeleştikçe, korkum yok, pervam yok bir elemden.
Kat kat dökülse üstüme katran olup en siyah geceler bile.
Bir damla bulaşmadan, sahil-i selâmete ulaşırım inşaallah o imanla, o ümitle.
Cihana meydan okurum. Değil mi ki, yeryüzü Allah’ımın; Tarık bin Ziyad gibi gemilerimi yakarım. Yürürüm denizlerden.
Çekilen denizlerin ardında, kumlarda kalan yazılar gibi
İçimin denizleri çekildiğinde adın, ismin belirir...
İki yüz trilyon hücremle beraber:
“Essalâtu vesselâmu aleyke yâ Resulallah…”
Cihana bedelsin Sultanım.
Sen olmasaydın, kendi sonsuzluğuma inanmak da zordu
Sen ki, cihana bedelsin Sultanım.

Ey benim canlı güneşim
Kutuplar kadar soğumuş
Isıt içimi.
Buzlar, içimin ateşinde erisinler
İklimler önce içimde değişsinler.
Eğer olacaksa bir değişim, böyle olsun isterim.
Sen ki ilk olduğun için sona geldin Şahım.
Sen ki cihana bedelsin Sultanım.
Ezanlar, Sana çağırıyor.
Bir kuş hızla geçti, selam durdu çağrına.
Sen taşan bir deniz,
Biz kırık bir testiyiz.
Cılız fideler gibi, en hafif rüzgârda sallanır ruhum.
Titreyen bedenim Sana tutundu son çarem oldun.
Sarmaşığım oldun.
Çok geç anladık, çok geç...
Dualarında bizi dilediğini, “kardeşlerim” dediğini, çok geç anladık ya Resulallah
Geç olmadan yetiş.
Soframızdaki her nimetin, havanın, suyun, güneşin,
Hasılı bir yudum nefesin bile Sendenmiş beti bereketi meğer.
Dargeçitleri geçerken,
Yanımdaymışsın da haberim yokmuş.

Bir kuş oldu kanatlandı dualarım.
“Essalâtu vesselâmu aleyke yâ Resulallah…”
Sen ki, cihana bedelsin Sultanım.
Son söz:
Allah’ım affet, adınla güzel et...

Alıntı:




SAAT: 19:42

vBulletin® Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.

User Alert System provided by Advanced User Tagging v3.2.6 (Lite) - vBulletin Mods & Addons Copyright © 2025 DragonByte Technologies Ltd.


1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306 307 308 309 310 311 312 313 314 315 316 317 318 319 320