Medineweb Forum/Huzur Adresi

Medineweb Forum/Huzur Adresi (https://www.forum.medineweb.net/)
-   İslam Ahlak Esasları* (https://www.forum.medineweb.net/528-islam-ahlak-esaslari)
-   -   İslam Ahlak Esasları 4. /6. Ünite Özetleri (https://www.forum.medineweb.net/islam-ahlak-esaslari/32229-islam-ahlak-esaslari-4-6-unite-ozetleri.html)

nurşen35 28 Ağustos 2015 10:44

İslam Ahlak Esasları 4. /6. Ünite Özetleri
 

İlahiyat 1.Sınıf - İslam Ahlak Esasları Konu Özetleri

*Sorumluluk kavramı, bu sebeple ahlâkın önemli kavramlarından birisidir. Sorumluluk, ancak içeriği belli bir talep söz konusu ise mümkün olduğu için, vazifeyi ve teklifi (yükümlü kılmayı) iktiza eder (gerektirir). Hiçbir vazifesi ve mükellefiyeti olmayanın herhangi bir sorumluluğu da olmaz.

*Kur’an-ı Kerim’de “dünya hayatı” ile “ahiret hayatı” birbirinden ayrı olarak zikredilir. Hayat, sadece “bu dünya”da olan değil bunun ötesinde ahret hayatı denilen ve öldükten sonra gerçekleşecek “öteki dünya”da olacak olanı da ifade eder.

*İnsan alternatifler arasından tercihte bulunabilecek, sahip olduğu imkânları geliştirebilecek, ne yaptığını bilebilen, bunlara bağlı olarak da vazifeleri olan ve vazifelerinden sorumlu bir varlıktır. Bu ve bunların yanında sayılamayacak çok özelliği, insanı özel bir varlık haline getirmiştir. İnsanın bu özelliğini ifade etmek için, eşref-ı mahlûkat (=yaratılmışların en şereflisi) ve halifetullah fi’l-arz (=yeryüzünde Allah’ın halifesi) tabirleri kullanılır.

*Halife bir taraftan sonradan gelen anlamına gelse de, bunun ötesinde, sonradan gelerek öncekinin en azından bir cihetten vazifesini veya benzer vazifeleri üstlenen kişi anlamına gelmektedir.

*Halife, “başkası adına işleri yürüten” demektir. Burada insandan önce, insanın adına iş yapabileceği başka bir varlık olmadığına göre, hilafetin müteallakının Cenab-ı Hakk olduğu ortaya çıkmaktadır. İnsan Allah’ın yeryüzündeki halifesidir, kısaca yeryüzünde Cenab-ı Hakk adına iş yapmak üzere yaratılmıştır. Bunu gerçekleştirebilmesi için kendisinin buna uygun özelliklerinin bulunması lazımdır ve Cenab-ı Hakk ona bu özellikleri vermiştir

*İnsanın ayırıcı hususiyeti, ahlâki bir varlık olmasıdır. Onun kendi iradesiyle Allah yolunu tercih edip, o yolda hem yaşayıp hem yaşatması; daha doğrusu yaşamaktan çok yaşatmaya yönelmesi ve kendi varlığını ancak diğer insan ve varlıkları muhafaza üzerinden koruması, kendi güvenliğini
başkalarının güvenliğini sağlayarak güvenceye alması anlamına gelmektedir. Bu hayat veya “davranış düzeni”ne, İslâm ahlâkı denir.

*Cenab-ı Hakk mutlak anlamı ile irade sahibidir; O’nun iradesine küllî veya mutlak irade denir. Buna karşılık insanın iradesi mutlak değildir; insan sürekli verili şartlarda ve alternatifler arasından tercih imkânına sahiptir ki, bu onun iradesinin mutlak olmadığını, sahip olduğu imkânlarla sınırlı olduğunu göstermektedir.

*İnsan, klasik dilde söyleyecek olursak, fail-i muhtardır (yaptıklarında özgürdür). Alman filozofu Kant insanın bu özelliğini mutlaklaştırarak, “ahlâki otonomi” (özerklik) kavramını geliştirmiştir. İnsanın herhangi bir fiilinin ahlâki olabilmesi için gerekli ve yeterli şart olarak, insanın kendi istediğini sırf kendisi istediği için yapması ve bunun da genelleştirilebilir olmasını zikretmiştir. Kant, bu ilkesi gereği, insanın kendi kendisi hakkında vereceği kararların “zulüm” olarak nitelenemeyeceğini; insanın kendi kendine zulmetmeyeceğini varsayarak ahlâk ve hukuk felsefesini temellendirmiştir.

*Kur’an-ı Kerim’deki pek çok ayet-i kerimede nefse zulüm, insanların büyük ve küçük günah işlemesi ile irtibatlı olarak kullanılmıştır.

*İnsan Allah’ın isim ve sıfatlarının tecelligahıdır. İnsanın hayatında Cenab-ı Hakk’ın isimleri ve sıfatları tecelli eder. Bu sebeple de insan, varlıkların en şereflisidir; eşref-i mahlûkattır.

*İnsanın hür olması, irade özgürlüğü olarak ifade edilir. İrade özgürlüğü, genel olarak, insanın hangi fiili yapacağına ve neyi tercih edeceğine kendisinin karar verebilmesi imkânı olarak tanımlanabilir.

*İslâm ahlâkında vazife, hürriyeti nefy etmeden (olumsuzlamadan), hürriyet de vazifeyi nefy etmeden muhafaza edilmiştir. Amaç vazifeyi kendi iradesiyle, özgür iradesiyle üstlenen insanların yetişmesidir. Klasik ahlâk eserlerinin amacı, sadece iyi ve kötü hakkında malumat vermek değil, iyi ve kötünün bilgisini insanlara ulaştırarak, insanların kendi iradeleri ile iyi davranışları gerçekleştirmeleri ve kötü davranışlardan da uzak durmalarına yardımcı olmak, insanları ahlâki cihetten yetiştirmek, onların ahlâkını güzelleştirmektir.

*Hürriyet İslâm ahlâkının, daha doğrusu ahlâki varlık olarak insanın mütemmim cüzüdür (mütemmim cüz=bütünü oluşturan tamamlayıcı parça).

*Tasavvuf ahlâkında çoğunlukla insanın manevi benliğinin yüksek tarafını temsil eden ruh meleğe, nefis ise şeytana benzetilir. Gazzali, "İnsan ihtiraslarıyla savaşır, nefsini bunların baskısından korur ve bu suretle meleklerin ahlâkına benzer huylar kazanırsa kalbi meleklerin evi haline gelir" demektedir

*Mutasavvıflar, insanın şuurunu meşgul eden Allah'tan başka her şeyin hürriyeti kısıtladığı ilkesinden hareketle cennet nimetlerini arzulamayı bile gerçek hürriyete aykırı görmüşlerdir. Kuşeyri'ye göre hürriyet, kulun üzerinde Allah'tan başka hiçbir şeyin etkili olmamasıdır. Gerçek hürriyet tam kulluktadır. İbrahim b. Edhem ise hürriyeti, ölmeden önce dünyadan çıkmak şeklinde açıklamıştır.

*Tasavvufî anlayışa göre insanın iradesi daima Allah'ın iradesine bağımlıdır. Hatta bu açıdan sûfînin kendi iradesinden söz etmesi bile tasavvufî edeple bağdaşmaz. Hücviri, "Tevhid ehli sözüyle cebri, ameliyle kaderi (hürriyetçi) olandır" derken bu ikilemi anlatmak istemiştir”.

*İnsan ihtiyaç sahibi ve bu ihtiyaçlarına bağımlı bir varlıktır. Bağımlı varlık, özgür değildir. İnsanın özgürleşebilmesi için, bağımlılıklarından kurtulması gerekir. O halde özgürleşmenin yolu, ihtiyaçları azaltmaktır. Bir insanın ihtiyacı ne kadar az ise, o kadar özgürdür. İnsanın bütün ihtiyaçlarından veya ihtiyaçlarının tamamından kurtulması mümkün olmadığı için, mutlak bir özgürlük mümkün değildir.

*Vicdanın etkin olamadığı yerde insanın dostlarından başlayarak sosyal çevresi devreye girer ve kademe kademe bütün toplum, nihayet adalet kurumları insana, bütün ahlâki karar ve davranışlarından olmasa bile, başkalarını doğrudan ilgilendirenlerinlerden dolayı sorumluklarını hatırlatır; gerekirse çeşitli yaptırımlar derece derece etkin olur.

*İnsanlara yardım etme, Orta Asyalı büyük âlim Azizüddin en-Nesefi tarafından insan-ı kâmilin en önemli vazifesi olarak sayılmıştır.

*Vazife ile hürriyet arasındaki dengenin muhafaza edilebilmesi için vazifenin içeriğinin bir “fayda” boyutunun olması gerekir. Vazife, fayda esasında değil, fayda, vazifeyi yerine getirmenin bir neticesi olarak gerçekleşmelidir.

*İslâm dininde mekasidü’ş-şerî’a olarak ifade edilen beş maksad, esas itibariyle hep “muhafaza”ya işaret eder. Bunlar aklı muhafaza, dini muhafaza, nesli muhafaza, nefsi muhafaza ve nihayet malı muhafazadır. Dikkat edilecek olursa dinin amaçları olarak belirlenmiş olan ilkelerin hepsi, elde olanı
muhafaza etme ve güçlendirip geliştirmeye matuftur.

*Türkçe’de iyi ve kötü olarak ifade ettiğimiz kavramlar Arapça’da birden çok kelime ile ifade edilmiştir. Kur’an-ı Kerim’de “birr”, “hasene”, “maruf” gibi tabirler iyiyi ifade etmek için “ism”, “seyyie”, “münker” gibi tabirler de kötüyü ifade etmek için kullanılmıştır.

*Kuranı kerimde yerküreyi ifade etmek için ARZ kelimesi kullanılır..

*İnsan kendi kendine zulmedebilir.

*Ahlakın EN TEMEL kavramı iyi ve kötüdür.

*Kelam eserlerinde iyi ve kötü hüsün ve kubuh olarak bazende hayr ve şer olarak ele alınmıştır.

*Hz.Peygamberde en güzel örnek vardır cümlesi islam ahlakının bir ilkesidir.

5.Ünite - İslâm Ahlâkının Bireysel Boyutu 1: Güzel Ahlâk (Faziletler)

*Güzel davranışlar erdemleri, kötü davranışlar reziletleri temsil etmektedir. Fazilet-rezilet kavramları
gerçekte iyi-kötü kelimelerine tekabül etmektedir.

*İslâm ahlâkının asıl kaynağı Kur’an ve onu yaşantısında tecessüm ettirmiş peygamberin hayatı, sünnettir. Hz. Peygamber’in ahlâkının “Kur’an ahlâkı” olduğunu söyleyen hadisler bu gerçeğe işaret etmektedir.

*Kur’an’da güzel ahlâk veya fazilet için hasene, hidâyet, sıdk, amel-i salih ve ihsan gibi pek çok kavramın kullanıldığı dikkati çekmektedir.

*Endülüs’te yetişmiş olan âlimlerden İbn Hazm Ahlâk, -el-ahlâk ve’ssiyer fî müdâvâti’n-nüf’us- isimli eserinde akıllı olmayı, kulluk bilincinde olma ve kulluğu yerine getirme, dolayısıyla da erdemli olma olarak tanımlar.

*İmam Gazali Mîzân el-‘Amel isimli ahlak eserinde, ilm ve amelin âhirete hazırlık ve mutlu olmanın yegâne yolunun iman ve salih amel olduğunu söylemektedir. Bu cümleden olmak üzere ahlâk ilminin nihaî hedefi de, ilm ve amel terkibini vurgulamaktan geçer.

*İslâm düşüncesi dindarlık ile ahlak arasındaki irtibatı keşfederken, varlıkbilgi-değer düzlemlerinde son derece tutarlı ve dayanıklı algılama biçimi ortaya koymuştur.

*Kur’an’da kulluk (ibadet ve ubudiyet), inanan kişinin Allah’a bağlılığını eylemleriyle göstermesi, bilgi (marifet) anlamında kullanılır. Allah’ın insanı yaratış amacı, insanın onu bilmesidir.

*Seven ruh, tam bir rikkat içinde olduğu için aynı zamanda adalet duygusu da etkin durumdadır. Din (iman), kendinde gücü, sevgiyi ve adaleti birleştirdiği için insanın kendini gerçekleştirmesini mümkün kılar. Dolayısıyla dinin dinamizmi, sevgi, güç ve adaletin birliği olarak, ölçü, cesaret, cömertlik ve saadeti teminat altına alır. Kâbe bu anlamda dinin bir özetidir. İlk insanın yaratılmasından (sevgi),
insanın ölümlülüğünün bir ifşasına ve emre itaatten (benlikten azad oluştan/Hz. İbrahim’in Kurban olayı), insan olmanın farkına varılmasına ve insanın şeytanın tuzağından kaçışına kadar, insanî vasıflar vetiresi sergilenmektedir.

*İslâm ahlâkının en belirgin özelliklerinden biri, Allah ve insan arasındaki ilişkinin özel ve şahsi olmasıdır. Bu, Hıristiyanlıkta olduğu gibi kilise benzeri herhangi bir kurumun kontrulü ve tasarrufu altında değildir.

*Fazilet kavramı insanın kabiliyetleri ile alakalı olarak kullanılmaktadır. İnsanın muhtelif kabiliyetleri vardır ve bu kabiliyetler doğuşta “kuvve” olarak, yani potansiyel olarak mevcutturlar. Bu kabiliyetlerin etkin olması ile hayat gerçekleşir.

*Müslüman filozoflara göre nefsi 3 ayrı bölüme ayırırlar :
-Nebati/bitkisel nefis
-Hayvani nefis
-İnsani nefis

*Nebati nefsin özellikleri, cisimlerden farklı olarak, beslenme, büyüme ve üreme özellikleri bulunmaktadır. Hayvani nefiste ise kendi idrak ve isteğiyle yer değiştirme/hareket özellikleri bulunmaktadır. İnsani nefiste ise, hem nebati/bitkisel nefsin hem de hayvani nefsin özelikleri bulunduğu gibi, bunlara ek olarak “düşünme ve konuşma kabiliyeti” (kuvve-i natıka) bulunmaktadır.

*İnsanın sırf nutuk/konuşma ve düşünme cihetini dikkate alarak insani nefsin bu cihetine MELEKİ NEFİS denilir.

*Bilme/öğrenme kabiliyeti olarak isimlendirilen konuşma /düşünme kabiliyetine NATIK NEFİS denir.

*İnsanda 3 nefis birlikte bulunur:
-Nebati
-Hayvani
-Meleki

* Bunların her birisi insanda bir kuvve tarafından temsil edilir: nebati nefis şehevi kuvvede, hayvâni nefis gadabi kuvvede, meleki nefis ise nutuk kuvvesinde.

-Nebati nefis:şehevi kuvve -Hayvani nefis:gadabi kuvve -Meleki nefis:nutuk kuvve

*İnsanî nefsin iki gücü vardır:

-İdrak gücü: Bu güç sayesinde nefis, aklın idrak gücünü gerçekleştirir.
-Hareket Ettirici Güç: Bu güç sayesinde beden itki veya motivasyon gücü kazanır.

*İdrak gücünün 2 görünümü vardır :

-Nazari Güç: Bunun aşırılığa veya eksikliğe gitmemesi, yani orta düzeyde/itidal üzerine olması sayesinde hikmet meydana gelir.
-Amelî Güç: itidal üzerine fiiller, yani “orta yol” çıkarırsa adalet meydana gelir.

*Nazari güç itidalli olursa HİKMET meydana gelir...

*Ameli güç itidalli olursa ADALET meydana gelir...

*Hareket Ettirici Gücün 2 görünümü vardır:

- Arzu Gücü (Şehvet)
- Saldırgan Güç (Gazap)

*Arzu gücü / şehvet itidalli olursa İFFET meydana gelir.

*Saldırgan güç itidalli olursa CESARET meydana gelir.

*Hikmet, eşya hakkın bilgi edinme gücüne özgü erdemdir.

*Hikmet Erdeminin Altında Yer Alan Erdemler:

a) Zekâ
b) Çabuk anlama
c) Zihin açıklığı
d) Kolay öğrenme
e) İyi düşünme
f) Ezberleme
g) Hatırlama

*Cesaret ; Üstünlük sağlama güdüsünden kaynaklanan bir erdemdir.

*Kindî’ye göre, cesaret, yapılması gerekeni yapmak ve ortadan kalkması gerekeni de önlemek için her türlü riski göze alabilmektir.

*Cesaret Erdeminin Kapsamına Giren Erdemler :
a) Olgun nefs
b) Olayları cesur karşılama
c) Yüksek gayret
d) Sebat
e) Yumuşak huyluluk
f) Ölçülü olmak
g) Yüreklilik
h) Dayanıklılık, katlanmak
i) Tevazu
j) Onur duygusu
k) Yufka yüreklilik (Rikkat)

*İffet ; Bedenin korunması ve geliştirilmesi için gerekli olan şeyleri sağlama, gereksiz olanlara da ilgisiz kalma erdemidir.

*İffet faziletinin kapsamına giren erdemler:
a) Hayâ
b) Merhamet
c) Yumuşaklık
d) Nefsin güzel ahlâkla donanmaya rağbet etmesi
e) Uyumlu ve geçimli olmak
f) Arzuları dizginlemek
g) Sabır
h) Kötülük sebeplerine karşı dirençli olmak
i) Musibet ve belaya karşı sabır
j) Kanaat
k) Vakar
l) Fedakârlık etmek
m) Cömertlik
n) Kerem

*Adalet ; bütün aşırılıkların ortası ve genel olarak rezîlet demek olan aşırılıklardan kurtulmayı sağlayan bir erdem olduğu için bütün erdemlerin en tam olanı ve adeta ortak olanıdır.

*Adalet ve vahdet kavramı arasındaki derin bağlantıya işaret eden islam ahlakçısı İBN MİSKEVEYH'tir.

*İbni Rüşd'e göre erdem ve adalet aynı noktada kesişir.

*Adalet Erdemine Dâhil Olan Erdemler:
a) Sadâkat
b) Ülfet (uzlaşma, kaynaşma)
c) Vefâ
d) Şefkat
e) Yakınlarıyla ilgilenmek,
f) Mükâfat
g) Müşterek işlerde insaf ve itidal üzerine davranmak
h) Herkese karşı dürüst davranmak
i) Yakın ve dostlarının sevgisini kazanmak
j) Teslim (her şeyi ile ilâhî iradeye dayanmak)
k) Tevekkül
l) İbâdet

*İbn Hazm’a göre faziletleri kazanma ve reziletlerden de uzak durmanın nihai olarak insanın bunlara alışarak bunlarla arasında bir yakınlığın oluşmasına bağlı olduğunu ifade etmektedir.

*Ünsiyet ; alışkanlıktan öte, insanların birbirleri ile olan irtibatlarını, bağımlılıklarını fark ederek, bunu şuurlu bir bağ haline getirmelerini ifade eder.

*Alışkanlık ile meleke arasındaki temel farkın, melekenin iradeye bağlı olduğu; buna karşılık alışkanlığın iradeyi devre dışı bırakmasıdır.

*Ülfet; uzlaşma kaynaşma demektir.

*İslam ahlakında; adalet erdeminin zıddı ZÜLUM 'dür.

*İslam ahlakında, erdemlerin temel amacı SAADET'tir.

*Yusuf Has Hacibin, mutluluk bilgisi olarak kaleme aldığı eserin adı KUTADGU BİLİG'dir.

*Kaşgarlı Mahmûd’un Divanü Lugâti’t-Türk, isimli eseri de Yusuf Has Hâcib’le mutabıktır.

6.Ünite - İslâm Ahlâkının Bireysel Boyutu 2: Çirkin Ahlâk (Reziletler)

*Kur’an’da çirkin ahlâk veya rezilet için dalâlet, fısk, israf ve zulüm gibi terimleri kullanmıştır.

*Konu ile ilgili eserler de bu temel kaynaktan beslenmek suretiyle, faziletler için hüsnü'l-huluk, mehâsinu'l-ahlâk, el-ahlâku'l-hasene, gibi tabirlerin kullanıldığını; kötü huylar ve fena hareketler ya da reziletlerin ise, sûü'lhuluk, el-ahlâku'z-zemîme, el-ahlâku's-seyyie gibi terimler kullanılır.

*Gazali, ruh, akıl, nefs ve kalp kavramlarını farklı ve ayrıntıda değişen anlamlarıyla birlikte genellikle akıl anlamında kullanmıştır. Gazali (tasavvufi bakış/nazari akıl) ve onun gibi düşünen diğer ahlâkçılar akıl, gönül, nefs ve ruh arasında bir temasa ya da özdeşliğe giderken Kur’an’dan beslenmişlerdir.

*Kur’an faziletler bakımından hikmet ve adaleti; reziletler açısından da cehalet ve zulmü bir araya getirerek kayıt altına almıştır.

*Dört temel erdemin zıddı rezilet olarak görülebileceği gibi; onların aşırısı ve azlığı da rezilet olarak değerlendirilmektedir. Ancak ifade etmeliyiz ki, hem faziletler konusu hem de reziletler bahsi nazari tartışmanın bir alanını teşkil etmektedir.

*İslâm ahlâkının bireysel boyutu, faziletler bahsinde ifade edildiği gibi, varlığı yerli yerince görebilme ve hakkı teslim edebilme anlamına gelen adalete (adl) en yakın kavram vicdandır. Çünkü o da kendinde bilgi, ahlâk ve varlığı tıpkı adalet gibi birleştirebilmektedir. Vicdan, ilahi iradenin sesini, vecde gelerek duyabilme, varlığı görebilme ve bulabilmedir.

*İnsanın faziletleri gerçekleştirmesi reziletlerden de uzak durması ile tamamlanır.

*Bütün iş ve davranışlarımızda orta yolu tutmak fazilet sayılır. Faziletlerin de esasını teşkil eden huylarda aşırılık (ifrat) ve bunlardan yoksunluk (tefrit) rezilet sayılmıştır. Rezilete düşmüş olan insanlar arasında ihtilaf ve çatışma esas iken, fazilet sahibi insanlar arasında daima anlaşma, ülfet ve âhenk görülür.

*Temel Erdemler : Hikmet, Adalet, İffet ve Cesaret

* Reziletler : Cehalet, Zulüm, İffet İffetsizlik ve Korkaklık

* Kınalızâde’de diğerlerinde olduğu üzere iki çeşit rezilet kavramı karşımıza çıkmaktadır. Bunlardan biri reziletlerin erdemlerin zıddı olması, diğeri de itidal olan orta derecenin erdem, bunun ifrat ve tefritinin rezilet olmasıdır.

* Tûsî'ye göre reziletlerin faziletlerin zıddı olmaması gerekir. Bir şeyin zıddı bir olur, iki olmaz. Çünkü zıt zıdda en yüksek (kemal) derecede uzak ve zıt olmalıdır. Bu kemal derecesindeki uzaklık iki şey ile bir şey arasında olmaz. Mesela siyahın zıddı ancak beyazdır, zira kemal derecede uzaklık ancak bunlar arasında bulunur. Yeşil ve kırmızı siyahın zıddı değildir, çünkü aralarında kemal derecesinde uzaklık yoktur. Bu durumda faziletin ifrat ve tefrit olan iki tarafı fazilete zıt olmaz. Fakat aşırılık rezileti eksiklik reziletine zıt olabilir.

*Nefs Çeşitleri :
1. Nefs-i melekî, melekî nefs: Bu nefs ile reziletler arasındaki ilişki şöyledir: Burada, temyiz ve idrak gücü düşük olursa rezilet olarak cehalet gerçekleşir. Ancak melekî güç, itidal sınırında olup ifrat ve tefrite/eksiklik ve aşırılığa düşülmezse bu huy, hikmettir. Dolayııyla cehaletin zıddı olarak karşımıza hikmet çıkmaktadır.
2. Nefs-i seb'î, yırtıcı veya saldırgan nefs: Makam, üstünlük taslama, başkalarını etki altında bırakma, intikam ve öfke güçleri bu nefse aittir. Yırtıcı/saldırgan güç, orta düzeyde olursa bundan meydana gelen huy şecaat (cesaret) olarak kabul edilir. Böylece saldırganlık huyunun zıttı da cesaret olarak açığa çıkmaktadır. Dahası saldırganlığın altında ise korkaklığın yattığını söyleyebiliriz.
3. Nefs-i behimî, hayvani nefs: Bu nefs kişiyi, lezzetlere sürükleyen; yeme, içme ve cinsel hayat gibi isteklere yönelten bir aracıdır. Hayvani nefsin orta olma durumu -aşırılık ve eksiklikten uzak oluşu- iffettir.
4. Amelî nefs: Adaleti temel erdem olarak almıştık. Bunun aşırılığından ya da eksikliğinden doğacak bir erdemden ya da erdemsizlikten söz edilmemektedir. Bunun sadece zıttından bahsedilmektedir. O da “adalet” olarak karşılığını bulmuştu.

* Maslow, "özürlü, gelişmemiş, olgunlaşmamış, sağlıksız, kendi kişiliklerini tayin edememiş, insan ilişkileri çarpık, agresif (saldırgan), provokatör, kompleksli, tutarsız, kaypak süjelere dayalı araştırmaların, özürlü bir psikoloji ve felsefeye temel oluşturacağını" savunmuştur. Tıpkı İslâm ahlâkçılarının adaletsiz bir hâkimin adil kararlar veremeyeceği için, onun da adaleti gerçekleştirmiş olmasını savunmaları gibi.

* Cehalet: Genel olarak eşya hakkında bilgi edinme gücüne özgü bir erdem olan hikmet faziletinden yeterince/orta düzeyde pay alamama cehalet rezileti olarak karşımıza çıkmaktadır.

* Korkaklık: Üstünlük sağlama güdüsünün orta düzeyde etkinliğini gerçekleştirememesi sonucu korkaklık meydana gelir. Çoğu zaman bu güdüye öfke gücü denmektedir. Bu güçten kaynaklanan erdeme ise cesaret denilmektedir. Cesaretin zıddı ise korkaklıktır.

* Kindî’ye göre, cesaret, yapılması gerekeni yapmak ve ortadan kalkması gerekeni de önlemek için ölümü bile göze alabilmektir. Rezilet durumunu dikkate alırsak, yapılması gerekeni gerçekleştirememektir korkaklık.

* İffetsizlik/Ölçüsüzlük: Bedenin korunması ve geliştirilmesi için gerekli olan şeyleri sağlama, gereksiz olanlara da ilgisiz kalma erdemine iffet dediğimizi anımsarsak; iffetsizlik ise bir tür ölçüsüzlüktür. Bundan daha çok beden zarar görecektir. Zira ya şehvet eksikliği ya da şehvet hastalığı şeklinde aşırı arzu düşkünlüğü hâsıl olacaktır. Her iki rezilet de bedene zarar verecektir.

* Zulüm: Zâlim, adalet erdemini gerçekleştiremeyen kişidir. Adalet erdemine bütün aşırılıkların ortası ve genel olarak rezîlet demek olan aşırılıklardan kurtulmayı sağlayan bir erdem olduğu için bütün erdemlerin en tam olanı ve adeta ortak olanıdır.

* Ahlâkî Hastalıklar
A- Basit Hastalıklar
1) Temyiz Gücünün Hastalıkları
(a) Fazlalık yönünde
(b) Eksiklik yönünde
2) Öfke Gücünün Hastalıkları
(a) Fazlalık yönünde.
(b) Eksiklik yönünde
3) Arzu Gücünün Hastalıkları
(a) Fazlalık yönünde
(b) Eksiklik yönünde

B-Bileşik Hastalıklar
1) Temyiz Gücünün Hastalıkları
(a) Fazlalık yönünde: Şaşkınlık (hayret),
(b) Eksiklik yönünde: Basit cahillik
2) Öfke Gücünün Hastalıkları
(a) Fazlalık yönünde: Öfke
(b) Eksiklik yönünde: Korkaklık
3) Arzu Gücünün Hastalıkları
(a) Fazlalık yönünde: Arzunun fazlalığı (şehvet hastalığı)
(b) Eksiklik yönünde: Tembellik , Üzüntü, Kıskançlık

*Bedensel hastalıklar bedensel tıp ile tedavi edildiği gibi nefisten ve nefsin alışkanlıklarından kaynaklanan hastalıklar ahlâk ilmi yani ruhanî tıp ile tedavi edilmelidir.

*Adalet erdemi ile "tevhid" ve ibadetler arasındaki ilişki reziletlerin tedavisi konusunda da ipucu verebilir. İman ruhun aydınlanması için en önemli ışıktır. İbadetler de sınırları bulmada, orta yolu tesis etmede, kısaca adaleti gerçekleştirmede en önemli kılavuzdur.


Alıntı...


SAAT: 03:29

vBulletin® Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.

User Alert System provided by Advanced User Tagging v3.2.6 (Lite) - vBulletin Mods & Addons Copyright © 2024 DragonByte Technologies Ltd.


1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306