Medineweb Forum/Huzur Adresi

Medineweb Forum/Huzur Adresi (https://www.forum.medineweb.net/)
-   İslam İbadet Esasları* (https://www.forum.medineweb.net/532-islam-ibadet-esaslari)
-   -   Ilh1002-islam ibadet esasları 1. ünite ders özeti (https://www.forum.medineweb.net/islam-ibadet-esaslari/30982-ilh1002-islam-ibadet-esaslari-1-unite-ders-ozeti.html)

küskün 18 Ocak 2015 04:23

Ilh1002-islam ibadet esasları 1. ünite ders özeti
 
İLH1002-İSLAM İBADET ESASLARI 1. ÜNİTE DERS ÖZETİ
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]

Tanımı: Sözlükte “boyun eğme, alçak gönüllü olma, iteat, kulluk, tapma, tapınma” gibi anlamları vardır. Dinî literatürdeki “ubûdiyet” kavramı ise insanın Allah’a olan teslimiyetini, bağlılığını ve kullukta bulunmasını ifade etmektedir. İbadetin biri geniş biri dar olmak üzere iki anlamı vardır. Geniş anlamda Müslümanlar’ın Allah’ın rızasını kazanmak amacı ile yaptıkları tüm davranış ve hareketler hatta düşünüş ve niyetler ibadet kapsamına girer. Diğer yandan İsra suresi 17. Ayette tüm canlıların herhangi bir şekilde Allah’a ibadet ettiği belirtilmektedir. Dar ve özel anlamda ibadet ise, Allah ve Resulü tarafından yapılması istenen, niyete bağlı olarak yaratana karşı saygı ve boyun eğmeyi ifade eden ve yapana sevap kazandıran belirli davranış biçimleridir. Buna göre ibadet, dinî içerikli belli ve düzenli yapılan davranış biçimleridir. Bunlara sistematik ve şekle bağlı ibadetler (ibâdât-ı mersûme) de denir.
Dini iteratürde ibadet yanında kullanılan iki kavram daha vardır. Bunlardan taat; niyetli, niyetsiz yapılasından dolayı sevap kazanılan iş, emri yerine getirmektir. Kurbet ise; nafile namaz ve sadaka gibi insanı Allah’a yaklaştıran her bir güzel iş anlamında kullanılır. Her üçünün de ortak anlamı Allah’ı Rab olarak ilan etmeleri ve O’na yönelik davranışları bakımındandır.
ÖNEMİ
İbadet insanları Allah’a yaklaştıran, O’nunla buluşturan bütün eylemlerin adıdır. İbadet geniş anlamı ile kulluğun özetidir. İbadet insanın kainat ve diğer yaratılmışlar arasında yerini öğrenmesini sağlayan eylemlerin tümüdür. İnsana diğer varlıklar arasında Rabbine karşı sorumluluğunu hatırlatır ve bu konuda bilinç kazanmasını sağlar. En büyük önemi ise kişiye dünya ve ahiret mutluluğu kazandırmasıdır.
Amaç ve İlkeler
İbadetlerin nasıl yapılması gerektiği ile ilgili olarak Kuran da kesin emirler bulunmamaktadır. Öyle ki zaten Rasulullah(sav) de “Benim namaz kılışıma bakın ve namazınızı öyle kılın” (Buhârî, “Ezân”, 18), “Haccın nasıl yapıldığını benden öğrenin” (Nesâî, “Menâsik”, 220) gibi hadisler ile ibadetlerin nasıl yapılacağını O’ndan öğrenmemizgerektiğini vurgulamıştır. İbadet ancak Allah için yapılmalıdır. Temel ilkesi budur. Bir davranışın ibadet olabilmesi için dünyalık bir menfaat gözetilmeden, inanılarak Allah için yapılması gerekir ki buna “taabbüd” denir. Kaldı ki ibadet ihtiyacı her zaman insanlar için bir ihtiyacı olmuştur. İbadetler yerine getirilirken insanın ruhsal sağlığına zara verecek şekilde aşırıya kaçmak ibadetin ilkelerine aykırıdır. İbadetler yapılırken dünya ve ahiret dengesi itidalli bir şekilde ayarlanmalıdır. İbadetler yerine getirlirken gerçekleştirilmesi gereken ilkelerden birisi de kolaylık sağlamak ve insanları zora sokmamaktır. İbadetlerin amacı da zorluk ve sıkıntı getirmek değil, insanları maddeten ve manen temizlemek ve arındırmaktır (el-Mâide 5/6, el- Hac 22/77-78). İbadetlerde devamlılık esastır. İbadet kabul edilen davranışlardan birisi de duadır. Dua herkes tarafından istenilen dilde uygun bir şekilde yapılabilir. Ancak Namaz gibi farz ibadetler söz konusu olduğunda İslam dininin dili olan Arapça hem Kuran’ın hem de dinin bütünlüğü açısından korunmalıdır.
  • İbadetlerde değişiklik yapılamaması çağın imkanlarına göre kolaylık ilkesini sağlayacak imkanlardan faydalanmaya engel değildir. Ezanı herkes tarafından daha rahat duyulması için hoparlörlerden verilmesi gibi.
İBADETLERİN ÇEŞİTLER
İbadetler farklı açılardan beş kısma ayrılmıştır.
  1. Bedenle ve Malla Yapılmasına Göre
  1. Bedeni ibadet: Ağırlıklı olarak yapılması içi beden sağlığının şart olduğu namaz gibi ibadetlerdir.
  2. Mali ibadet: Yapılması için ağırlıklı olarak belli bir miktar mal varlığını gerektiren zekat, Kurban gibi ibadetlerdir.
  3. Hem bedeni hem Mali İbadet: Hac gibi hem bedeni hem mali yükümlülükler gerektiren ibadetlerdir.
  1. Herkesin Sorumlu Olup Olmamasına Göre:
a)Ayni İbadet: Bir başkasının yapması ile Mükellefin sorumluluğunun ortadan kalkmadığı, her inadetinden mükellefin kendisinin sorumlu olduğu ibadetlerdir. Beş vakit namaz, hac, zekat, oruç gibi.
b) Kifai İbadet: Cenaze namazı gibi tüm Müslümanlara farz olan ibadetlerdir. Eğer kimse yapmazsa tek bir kişi için ayni ibadete dönüşür.
3) Vakte Bağlı Olup Olmamasına Göre:
a) Vakte Bağlı Olanlar: Ramazan orucu, fıtır sadakası, hac ve beş vakit namaz bu tür ibadetlerdendir. Yapılması herhangi bir zaman dilimine bağlanmıştır.
b) Vakte Bağlı Olmayanlar: Vakte bağlı olmamaları dolayısıyla bunlara “mutlak ibadet” adı verilir. Keffâretler, vakti belirlenmemiş adaklar, kazâ namazı ve orucu bu tür ibadetlerdendir.
4) Miktarının Belli Olup Olmasına Göre:
a) Miktarı Belli İbadet: Dinin yerine getirilecek miktar ve sayıyı belirlediği ibadetlerdir. Beş vakit namazın vakit ve rekâtları ile hangi maldan ne kadar zekât verileceği bu kısma girer. Yerine getirilecek miktarın belli olması dolayısıyla bunlara “muhadded ibadet” denir. Bu gibi ibadetler belirlenen ölçü ve miktarda edâ edilmedikçe mükellef sorumluluğunu yerine getirmiş olmaz.
b) Miktarı Belirsiz İbadet: Dinin yerine getirilecek miktar ve sayıyı belirlemediği ibadetlerdir. Allah yolunda mal, mülk ve para harcama (infâk), yoksulların ihtiyaçlarını karşılama, misafire ikramda bulunma gibi ibadetler böyledir.
5) Yapılması istenen fiilin belirli olup olmaması (mükellefe seçim hakkıverilip verilmemesi) bakımından:
a) Belirli Olan İbadet: Din, mükelleften yapmasını istediği ibadeti belirlemiş, ona seçim yapma hakkı ve farklı seçenekler oluşturma imkânı tanımamışsa buna belirli veya muayyen ibadet denir. Beş vakit namaz, bayram ve cuma namazı, Ramazan orucu böyledir.
b) Seçimlik İbadet: Dinin, tek bir belirleme yapmadan, mükellefi birkaç seçenekten birini yapmakta serbest bıraktığı ibadetlerdir. Mükellefin verilen seçenekler arasından yerine getireceği ibadeti seçme hakkı bulunması sebebiyle bu ibadetlere “muhayyer ibadet” de denir. Mesela, yemin keffâreti böyle bir ibadettir.
İbadet Yükümlülüğü
İnsan sahip olduğu akıl nimeti ile diğer canlılardan ayrılır. Bu özelliği ile Allah’ın asıl muhatabıdır. İnsanın yaratılış gayesini gerçekleştirmesi için yapması gereken asıl görev ibadetlerdir. Bunların da keyfi olmaması için bazı ibadetler ve yükümlülükler Allah tarafından insanlar için belirlenmiştir.
✅ İbadetleri yerine getirebiecek kimsenin bedenen ve aklen istenen olgunluğa erişmiş olması gerekir. Buna akıl baliğ olmak denir. Dinin akil baliğ kimseye yüklediği sorumluluklara ise hüküm denir. Hükümleri yerine getirecek olan Müslümanın yapması gereken işlere ise efal-i mükellefin denir.
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]
Hükümler mükellefin hükmün oluşmasında ve uygulamasında payının olup olmamasına göre ikiye ayrılır. Namaz kılmak farzdır, yalan söylemek haramdır gibi hükümler teklifi hüküm bildirir. Bunu yanı sıra mükellefin gücünün ve katkısının olmadığı, namaz için abdestin, oruç için Ramazan ayının girmesinin gerektiği gibi hükümler ise va’di hükümdür.


Mükellefin Fiileri
Teklifi hükümlere mükellefin fiilleri denir. Bunlar Hanefi mezhebinde farz, vacip, sünnet, müstehap, mendup, mekruh , haram ve mubah olmak üzere 7’ya ayrılırken, diğer mezheplerde vacip,mendup, mekruh, haram ve mubah olmak üzere 5’ ayrılır. Kitapta Hanefi mezhebine göre hükümler esas alınmıştır.
  1. Farz: Allah ve Rasulü tarafından kesin delille emredilen hükümler farzdır. Ayet, mütevatir veya meşhur hadis, ya da icmâ gibi kesin delillere dayanır. Farz-ı ayn ve farz-ı kifaye olmak üzere ikiye ayrılır. Bunlar yukarıda gördüğümüz ayni ve kifai ibadetle aynı anlama gelmektedir. Farz-ı ayn her mükellefin kendisinin yapmakla sorumlu olduğu hükümlerdir. Farz-ı kifaye ise Kuran hıfzı, cenaze namazı gibi bir kişinin yapması ile diğer mükelleflerden yükümlülüğü kalkan hükümlerdir. Bazı durumlarda kifai farzlar ayniye dönüşebilir. Mesela tek doktorun bulunduğu bir yerde o doktorun tedavi etme görevi aynidir. Ya da kimsenin yüzme bilmediği bir yerde bilen kişiye boğulan birini kurtarmak farz-ı ayn’dır.
  2. Vacip: Bir çok İslam hukukçusuna göre Farz ile vacip eş anlamlıdır. Vacip; Allah veya Resulü tarafından yapılması kesin olarak istenilen ancak dayanağı farz kadar kesin olmayan fiillerdir. Çünkü bize ulaşan haberlerin bir kısmı haber-i vâhid adı verilen ve kesin bilgi ifade etmeyen bir delile dayanmaktadır. Hanefîlere göre vacip, uygulama bakımından farz gibidir. Farz ile vacip arasındaki farkı daha iyi anlayabilmek için Kevser suresindeki “Rabbin için namaz kıl, kurban kes!” ayeti örnek verilmektedir. “Kurban kes” emri Rasulullah’a inmiştir diğer Müslümanları da kapsadığı kesin değildir bu durumu ancak Hanefi alimler Müslümanlar için de vacip olarak görmüşlerdir. Yani ayet yoruma açık olduğundan farz kadar kesin değildir. Hanefîlerin vacip olarak nitelendirdiği ibadet ve fiillerin bir kısmı diğer mezhep âlimlerine göre farz, bir kısmı ise müekked sünnet olarak adlandırılır. Mesela onlara göre namazda Fâtiha sûresini okumak farz, bayram namazları, vitir namazı ve kurban bayramında kurban kesmek müekked sünnettir.
  3. Sünnet: Onaya dayalı sünnete “takriri sünnet” denir. Fıkıhta ve ibadet alanında sünnet ise, Hz. Peygamber’in farz ve vacip kapsamı dışında kalan yani kesin ve bağlayıcı olmayan ancak tavsiye ve örnek olma niteliği taşıyan söz ve fiillerinin genel adıdır. Sünnet; müekked ve gayri müekked sünnet olmak üzere iki kısma ayrılır. Hz. Peygamber’den sâdır olan davranışların dine dâhil olup olmaması bakımından ise sünnet, sünnet-i hüdâ ve sünnet-i zevâid kısımlarına ayrılmaktadır.
Müekked Sünnet: Pekiştirilmiş ve güçlü sünnet demektir. Abdest alırken ağıza su vermek (mazmaza), sabah, öğle ve akşam namazlarının sünnetleri, ezan, kamet ve cemaatle namaz müekked sünnetlerdendir.
Gayr-ı müekked sünnet: Hz. Peygamber’in çok defa edâ edip, bazen terkettiği sünnetlerdir. İkindi ve yatsı namazlarının ilk sünnetleri gibi. Gayr-ı müekked sünnetlere, “müstehab” veya “mendub” adı da verilir. Bu gruba giren sünneti yapan sevap kazanır, terkeden kınama ve azarlamayı hak etmez.
Sünnet-i hüdâ: Sünnetin müekked ve gayr-i müekked çeşidine “Sünnet-i hüdâ” da denilir. “Sünnet-i hüdâ” ile daha çok, dinî vecibeleri tamamlayıcı özellik taşıyan fiiller kastedilir. Cemaatle namaz kılmak, ezan ve kâmet okumak bu kabildendir.
Sünnet-i zevâid: Hz. Peygamber’in insan olması itibariyle yaptığı, dini tebliğ maksadı taşımayan, normal insanî davranışlarıdır. Bunlara âdet sünneti de denir. Peygamber’in beyaz elbise giymesi, yeme içme alışkanlıkları, sakalını kınalaması zevaid sünnete örnektir.
  • Hanefîler dışındaki İslâm hukukçularının çoğu, bu üç çeşit sünneti ve Kur’ân’da farz ve vacip niteliğinde olmayıp; işlenmesi kesin olarak emredilmeyen
hükümleri ifade etmek için “mendub” terimini kullanmışlardır. Ayrıca İslâm hukuk literatüründe “sünnet”, “nâfile”, “müstehab”, “tetavvu’”, “ihsan” ve “fazilet” kelimeleri mendubla aynı veya yakın manada kullanılır.
  1. Müstehap: Güzel görülen, sevimli ve tercih edilen amel demektir. Hz. Peygamber’in bazan işleyip, bazan terk ettiği, İslâm âlimlerinin dinî bakımdan uygun ve güzel bulup işlediği işlere “müstehab” denir.
  2. Mubah: Allah veya Resulü’nün, mükellefi yapıp yapmamakta serbest bıraktığı fiile “mubah” denir. “Helal” ve “câiz” terimleri de mubahla eşanlamlı olarak kullanılır. Mubahın yapılmasında ve yapılmamasında sevap veya günah yoktur.
  3. Haram: Allah veya Resulü tarafından yapılmaması ve vaz geçilmesi kesin olarak istenilen fiile “haram” denir. Bir fiilin haram niteliğinde olabilmesi için ayet ya da mütevatir veya meşhur hadisle kesin ve bağlayıcı şekilde yasaklanması gerekir. Başkasının malını haksız yere yemek, adam öldürmek, evlilik dışı cinsel ilişki (zina), alkollü içki içmek, yalan söylemek, dinin kesin haram kabul ettiği ve yasakladığı bazı fiillerdir.
✅ Hanefîler dışındaki İslâm hukukçularının çoğuna göre, haram zannî delil sayılan ve kesin bilgi ifade etmeyen haber-i vâhidle de sabit olabilir. Hanefîler, haber i vahidle kesin ve bağlayıcı şekilde yasaklanan fiile ”tahrîmen mekruh”, kesin ve bağlayıcı olmayan yasaklamaya ise “tenzîhen mekruh” derler.
Çeşitleri: Haram fiil, ya kendisi bizzat kötü olduğundan veya kötülüğü iyiliğinden daha fazla olduğu için yasaklanmıştır. Bu kötülük ve fenalık, ya fiilin bizzat kendisindedir veya fiilin beraberindeki diğer hususlardadır. Bu yüzden haram li zatihi(doğrudan haram) ve haram li gayrihi(dolaylı olarak haram) olarak ikiye ayrılır. Doğrudan haramların kapsamına giren fiiller genel olarak; can, mal, akıl, din ve nesilden ibaret olan beş temel maslahatı korumak amacıyla yasaklanmışlardır.
  • Bazı haramlar, çaresizlik ve şiddetli ihtiyaç karşısında mubah olur. Sözgelimi, domuz eti yemek kesin olarak haramdır. Ancak açlıktan ölmek üzere olan bir kimse, domuz etinden başka yiyecek bir şey bulamadığı takdirde ihtiyacı kadar yani açlığını yatıştıracak bir miktarı ondan yiyebilir. Fıkıh literatüründe “ma’siyet” ve “günah” terimleri zaman zaman haramla eş anlamlı olarak kullanılır.
  1. Mekruh: Allah ve Rasulü’nün kesin ve bağlayıcı olmayan bir şekilde yapılmamasını istedikleri fiillere mekruh denir. Haram ayet ve sahih hadislerle kesin olarak yapılması yasaklanmış fiillerdir. Hanefilerde bazı farklılıklar göstererek ikiye ayrılır.
Tahrimen Mekruh: Allah ve Resulü’nün, yapılmamasını kesin ve bağlayıcı tarzda istediği ancak haber-i vahid gibi kesin olmayan zannî delile dayanan fiildir. Harama yakın mekruh demektir. Mesela, Hz. Peygamber başkasının satın almak için müşteri olduğu mala aynı anda müşteri olmayı ve evlenmek için dünür olduğu kadına dünür olmayı yasaklamıştır.
Tenzihen Mekruh: Allah ve Resulü’nün kesin ve bağlayıcı olmayan bir üslupla yasakladığı fiildir. Helala yakın mekruh demektir. Namaz için mescide gidecek kimsenin soğan vaya sarmısak yemesi bu çeşit bir mekruhtur.
✔ Hanefîlerde, “tahrîmen mekruh” hükmü “vacib”in, “tenzîhen mekruh” ise “mendub” un karşıtıdır. Hanefîler dışındaki mezhep imamları Hanefîlerin “tahrîmen mekruh” saydıkları fiilleri de haram kapsamına alırlar. Onlar, haram anlamında yasak edildiğine dair işaret bulunmayan fiiller için yalnız “mekruh” terimini kullanırlar.
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]
Sahih: Kendisi için belirlenmiş şartları tam olarak taşıyan ibadet ve işlemlerdir.
Batıl: Kendisi için belirlenmiş şart ve unsurları hiç taşımayan ibadet ve işlemlerdir. Hanefi alimler haricindeki alimler “fasit” terimini de eş anlamlı olarak kullanırlar. Hanefiler sadece ibadet sahasıında fasit terimini batıl ile aynı anlamda kullanırlar.
Fasit: Kendisi için belirlenmiş şartları eksik olarak taşıyan ibadet ve işlemlerdir. Hanefilere göre “bâtıl sözleşme” ile “fasit sözleşme” aynı anlamda değildir. Bâtıl sözleşme doğmamış kabul edildiğinden kendisinden beklenen sonuçları doğurmaz. Dolayısıyla gerekli unsurlar bir araya getirilerek yeniden yapılması gerekir. Fâsit sözleşme ise unsurlarda değil şartlardaki eksiklik nedeniyle eksik doğmuş kabul edildiğinden bu eksiklikler tamamlandıktan sonra gerekli sonuçları doğurur.
Müfsit: Bir ibadeti bozan veya sakatlayan fiil veya eksikliğe denir. Namaz kılarken konuşmak, oruçlu iken bilerek bir şey yiyip içmek ve abdestli iken uzanarak ya da dayanarak uyumak bu ibadetleri bozan davranışlardır.
Eda: Mükellefin bir yükümlülüğü, belirlenen vakit içinde gerekli şartlara riayet ederek eksiksiz yerine getirmesine “edâ” denilir.
İade: Mükellef, bir yükümlülüğü belirlenen vakit içinde fakat eksik bir şekilde edâ edip, sonra yine vakit içerisinde tam olarak tekrar yerine getirirse buna “iâde” adı verilir.
Kaza: Bir yükümlülüğü vakti çıktıktan sonra tam olarak yerine getirmeye “kazâ” denilir.
Azimet: Sözlükte azîmet, bir şeye kesin olarak yönelmek ve niyetlenmek anlamına gelir. Kısaca azîmet, mükellefin normal durumlarda yerine getireceği aslî hükümleri ifade eder. Mesela namaz, oruç, hac başta olmak üzere Allah’ın kullarını yükümlü tuttuğu bütün dinî vecibeler her mükellef için konulmuş birer azîmet hükmüdür.
Ruhsat: Azimetin tersi anlamında Allah’ın kulların özür ve ihtiyaçlarına göre koyduğu geçici hükümlerdir. Mükellef hasta veya yolcu olursa geçici bir özür durumuyla karşı karşıya gelmiş demektir. Böyle özürlere sahip olanlar azîmet hükmünü yerine getiremeyeceklerinden veya getirirken normalden fazla zorlanacaklarından bunlara oruç tutmayı erteleme ruhsatı verilmiştir. İyileştiklerinde veya yolculukları sona erince oruçlarını kazâ etmeleri gerekir.
Rükun: Mesela abdest namazın şartlarındandır fakat namazın mahiyetine bağlı değildir. Ancak namazın geçerli olması için abdest almak şarttır.
Sebep: Varlığı hükmün varlığına, yokluğu da hükmün yokluğuna alamet olan durumdur. Mesela, vakit namazın, ramazan ayı orucun sebebidir. Varlığı sebebe hüküm bağlanmaması veya sebebin gerçekleşmemesi sonucunu doğuran durumdur. Mesela kan hısımlığı evlenmeye manidir. Nisap miktarı malı bulunan bir kimsenin aynı oranda borcunun bulunması zekât yükümlüsü olmasına manidir.

nurşen35 21 Ağustos 2015 17:57

Cevap: Ilh1002-islam ibadet esasları 1. ünite ders özeti
 
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]


SAAT: 16:41

vBulletin® Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.

User Alert System provided by Advanced User Tagging v3.2.6 (Lite) - vBulletin Mods & Addons Copyright © 2024 DragonByte Technologies Ltd.


1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306