![]() |
Ramazan orucunun farz olmasının sebebi ve ayın görülmesi (rü’yet-i hilal) meselesi RAMAZAN ORUCUNUN FARZ OLMASININ SEBEBİ VE AYIN GÖRÜLMESİ (RÜ’YET-İ HİLAL) MESELESİ Diğer ibadetler gibi oruç da Allah’ın emri olduğu için farzdır. Bu manada ramazan orucunun farz olmasının sebebi, Allah’ın onu emretmiş olmasıdır. Fakat fıkıh usûlünde “sebep” kelimesinin özel bir anlamı vardır. Buna göre sebep, Allah veya Peygamber tarafından bir hükmün varlığına alâmet olmak üzere tespit edilip açıklanan zâhir durumdur. Bir vakte bağlı olan ibadetlerde o vaktin girmesi aynı zamanda o ibadet yükümlülüğünün doğmasının sebebidir. Buna göre ramazan orucunun sebebi de ramazan ayının başlamasıdır. Ramazan ayının başlaması, bu aya ait hilalin doğması ile belli olur. Dinî günlerin tespitinde gökyüzündeki ayın hareketleri esas alınır. İlk gün küçük bir hilal şeklinde kısa bir süre görülen ay, günden güne büyüyerek ve görülme süresi de uzayarak ayın ortasında dolunay halini alır. Bundan sonra tekrar küçülmeye başlar ve bazen 29 bazen de 30 gün sonra yeni hilal görülür. Ramazan orucuna bu aya ait yeni hilalin görülmesiyle başlanmasını ve bir sonraki ay olan şevval hilalinin görülmesiyle de bayram yapılmasını emreden hadisler vardır (Buhârî, “Savm”, 11; Müslim, “Sıyâm”, 3–20). Hz. Peygamber (s.a.) zamanında ve onu takip eden ilk asırlarda ayın bu hareketi gözle izlenirdi. Bu izlemeye göre ramazan ayı başlayınca oruç tutulur ve şevval ayı başlayınca da oruca son verilir, bayram yapılırdı. Hz. Peygamber zamanındaki bu uygulamanın fıkha yansıması özetle şöyle olmuştur: Ramazandan önceki ay olan şaban ayının 29. gününün sona erdiği akşam yeni ayın doğup doğmayacağı gözle izlenir. Eğer yeni ay görülürse ramazan ayı girmiş sayılır ve o gece terâvih namazına, imsâkten itibaren de oruca başlanır. Yeni ay görülmezse ertesi günü şaban ayının otuzu kabul edilir ve sonraki gün oruca başlanır. Aynı işlem ramazanın 29. gününün sonunda da yapılır ve bunun sonucuna göre o seneki ramazan ayının 29 veya 30 gün olduğuna karar verilir. Gözlemi herkes yapabilir fakat bunun sonucunun karara dönüşmesi Müslüman toplumun en üst temsilcisinin (devlet başkanı) onayı ile olur. Bu onay için gökyüzünün berrak olduğu zamanlarda hilalin bir iki kişi tarafından görülmesi yeterli sayılmaz, çok sayıda kişinin görmesi şartı aranır. Hava bulutlu ise ramazanın başlangıcında bir Müslümanın sonunda ise en az iki Müslümanın şahitliği aranır. Böylece Müslümanlar ramazana birlikte başlarlar ve yine birlikte bayram yaparlar. Günümüzde teknolojik imkanlar hayli gelişmiştir. Uzun yıllardır ayın ve diğer gök cisimlerinin hareketleri, çok çeşitli amaçlarla uzman kişiler tarafından ve teknolojiden yararlanılarak takip edilmekte, elde edilen sonuçlar ilan edilmektedir. Bu açıklamalarda yeni ayın fiilen doğuş zamanı (kavuşum/ictima anı) ile gözle görülebilecek hale geleceği zaman da ayrıca bildirilmektedir. Müslümanların bu tespit karşısındaki tutumlarının ne olacağı yani dinî günlerin ve vakitlerin tespitinde bu bilgileri kullanıp kullanamayacakları meselesi son zamanlarda Müslüman alimler arasında tartışılmaktadır. Kimi ülkelerde uzmanların raporlarına dayanan takvimlere kimi ülkelerde çıplak gözle görmeye itibar edilmektedir. Türkiye’deki takvimler yeni ayın çıplak gözle görülebilecek hale geleceği an esas alınarak hazırlanmaktadır. Buna göre takvime esas alınan ölçüm ve hesaplamalar doğru olduğu takdirde yeni ayın belirtilen zamandan önce doğmaması gerekir. Buna rağmen kimi ülkeler yeni ayı, takvimde belirtilen bu günlerden önce gördükleri iddiasıyla ramazana başlamakta veya bayram yapmaktadır. Bu durumda ya ölçümde ya da gözlemde bir hata akla gelebilir. İkisinde de hata yoksa ölçüm ile gözlem arasında bir farklılık meydana gelmemelidir. Bilindiği gibi güneşin veya ayın doğuş zamanı her yerde aynı değildir. Bazan ayın doğuş zamanı ile ilgili bu farklılık (ihtilâf-ı metâli) ramazanın başlangıcı konusunda bir günlük farka sebep olabilir. İslâm hukukçuları arasında eskiden beri tartışılan bir konu da yeni ayın bir ülke veya şehirde görülmesinin diğer şehirlerdeki Müslümanlar için geçerli sayılıp sayılamayacağı meselesidir. Zamanımızdaki iletişim imkanlarının ve teknolojilerinin gelişmişliği, dünya Müslümanlarının birlik içinde olma ihtiyacı, dünyanın küçük bir köye dönüştüğü gerçeği karşısında bu tartışma eski önemini kaybetmiştir. Ramazan ve bayram gibi vakitlerin Müslümanların kişisel ibadet hayatında olduğu gibi aynı zamanda onların ortak heyecanı bakımından da önemi vardır. Bilhassa bayramların birlikte yaşanması onların bu ortak heyecan ihtiyacını karşılayacak, aralarındaki birlik ve beraberlik, sevgi ve saygı bağlarını kuvvetlendirecektir. Bu sebeple Müslümanların çoğunluk teşkil ettiği ülkelerde, ramazana birlikte başlamak ve hep beraber bayram yapmak için onların temsilcisi durumunda olan resmî kurum veya devletin ilan ettiği ve halk tarafından da umumi kabul gören günlerin esas alınması, ferdî tercihlerin Müslümanlar arasında huzursuzluk vesilesi yapılmaması tavsiye edilir. Hz. Peygamber’in de ramazan ve kurban bayramlarını Müslümanların ortak heyecanla geçirmelerini istediği anlamına gelen sözleri vardır (Tirmizî, “Savm”, 78; İbn Mâce, “Sıyâm”, 9). |
SAAT: 05:36 |
vBulletin® Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
User Alert System provided by
Advanced User Tagging v3.2.6 (Lite) -
vBulletin Mods & Addons Copyright © 2025 DragonByte Technologies Ltd.