Medineweb Forum/Huzur Adresi

Medineweb Forum/Huzur Adresi (https://www.forum.medineweb.net/)
-   İslami Haberler (https://www.forum.medineweb.net/500-islami-haberler)
-   -   Necip Fazıl Kısakürek rahmetle anılıyor (https://www.forum.medineweb.net/islami-haberler/29329-necip-fazil-kisakurek-rahmetle-aniliyor.html)

EyMeN&TaLhA 26 Mayıs 2014 11:26

Necip Fazıl Kısakürek rahmetle anılıyor
 
Necip Fazıl Kısakürek, vefatının 31'inci, doğumunun 110'uncu yıl dönümünde anılıyor
Kimi "Zindan iki hece, Mehmed'im lafta / Baba katiliyle baban bir safta" dizeleriyle, kimi "İnsan bu, su misali kıvrım kıvrım akar ya" sözleriyle başlayan Sakarya Türküsü'yle onu tanıdı. Kimileri "Sultanüş-şuara" unvanını layık görürken, kimileri "Üstat" diye çağırdı. "Kaldırımlar şairi", en çok şiirleriyle üne kavuşsa da hem Büyük Doğu idealiyle hem de Türk fikir hayatına kazandırdıklarıyla akıllara kazındı.

Türk milletinin gönlünde kendine farklı bir yer edinen Necip Fazıl Kısakürek, vefatının 31'inci, doğumunun 110'uncu yıl dönümü dolayısıyla belediyeler, sivil toplum kuruluşları ve üniversitelerde düzenlenen etkinliklerle anılıyor.

Hayatı boyunca şiirinin gücü, Nazım Hikmet ile arkadaşlığı, hazır cevaplılığı, Nakşibendi tarikatını benimsemesi, Büyük Doğu ideali, hatta vasiyetiyle gündemi etkileyen usta kalem, bugün de referans alınan en etkili isimlerden biri.

Başbakan, konuşmasını onun şiiriyle açtı

Daha önce çeşitli konuşmalarında Necip Fazıl Kısakürek'ten alıntılar yapan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, dün Köln'deki programını şairin "Gurbet" şiiriyle açtı:

"Dağda dolaşırken yakma kandili / Fersiz gözlerimi dağlama gurbet / Ne söylemez akan suların dili / Sessizlik içinde çağlama gurbet / Titrek parmağınla tutup tığını / Alnıma işleme kırışığını / Duvarda emerek mum ışığını / Bir veremli rengi bağlama gurbet / Gül büyütenlere mahsus hevesle / Renk renk dertlerimi gözümde besle / Yalnız annem gibi o ılık sesle / İçimde dövünüp ağlama gurbet"

Şiirlerinden

Şiirle biraz haşır neşir olan herkesin mutlaka bildiği bir Necip Fazıl şiiri vardır. Şiir portallarında popülerleşen "Beklenen" bunlardan biri:

"Ne hasta bekler sabahı / Ne taze ölüyü mezar / Ne de şeytan bir günahı / Seni beklediğim kadar. / Geçti, istemem gelmeni / Yokluğunda buldum seni / Bırak vehmimde gölgemi / Gelme artık neye yarar."

İsmini geniş kitlelere duyuran "Kaldırımlar" şiirindeyse şair şöyle iç döküyor: "Sokaktayım, kimsesiz bir sokak ortasında / Yürüyorum, arkama bakmadan yürüyorum / Yolumun karanlığa saplanan noktasında / Sanki beni bekleyen bir hayal görüyorum / Kara gökler kül rengi bulutlarla kapanık / Evlerin bacasını kolluyor yıldırımlar / İn cin uykuda, yalnız iki yoldaş uyanık / Biri benim, biri de serseri kaldırımlar /İçimde damla damla bir korku birikiyor / Sanıyorum, her sokak başını kesmiş devler / Üstüme camlarını, hep simsiyah, dikiyor / Gözüne mil çekilmiş bir âmâ gibi evler / Kaldırımlar, çilekeş yalnızların annesi / Kaldırımlar, içimde yaşamış bir insandır / Kaldırımlar, duyulur, ses kesilince sesi / Kaldırımlar, içimde kıvrılan bir lisandır."

Necip Fazıl deyince akla ilk gelenlerden "Sakarya Türküsü"nü, edebiyatçıları zekasına hayran bırakan "Sanki burnum değdi burnuna yokun, Kustum öz ağzımdan kafa tasımı" dizelerinin yer aldığı "Çile" ve "Zindandan Mehmed'e Mektup" şiirlerini ise anmamak olmaz.

Anne duası şair yaptı

Peki bugün 7'den 77'ye hala en çok okunan eserlerin sahibi usta kalem, nasıl şair oldu?

Bazı insanları aşk acısı şair yapar, bazılarını gurbet, yokluk yada ölüm; ancak Necip Fazıl'ı ise annesinin hasta yatağındaki duası. Kısakürek, şairliğe adım atışını şöyle anlatmıştı:

"Şairliğim on iki yaşımda başladı. Bahanesi tuhaftır: Annem hasta. Ziyaretine gitmiştim. Beyaz yatak örtüsünde, siyah kaplı, küçük ve eski bir defter… Bitişikte yatan veremli genç kızın şiirleri varmış defterde. Haberi veren annem, bir an gözlerimin içini tarayıp 'Senin' dedi, 'Şair olmanı ne kadar isterdim'. Annemin dileği bana, içimde besleyip de on iki yaşıma kadar farkında olmadığım bir şey gibi göründü. Varlık hikmetinin ta kendisi… Gözlerim, hastahane odasının penceresinde, savrulan kar ve uluyan rüzgara karşı, içimden kararımı verdim: 'Şair olacağım' ve oldum."

Hayatının dönüm noktası

Necip Fazıl, 26 Mayıs 1905't İstanbul'da doğdu. İlk ve orta öğrenimini Amerikan ve Fransız kolejlerinde yaptı. Bahriye Mektebi'nde 3 yıl okuduktan sonra diploma almayı beklerken okul 4 yıla çıkarılınca bıraktı. İstanbul Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü'nü bitirdikten sonra Fransa'da Sorbonne Üniversitesi Felsefe Bölümü'nde okuyan Necip Fazıl, bu dönemde Paris'te bohem hayatı yaşadı.

Şiirleriyle şöhret kazanan Kısakürek, hayatının dönüm noktasında, Beyoğlu Ağa Camisi'nde vaaz veren Abdülhakim Arvasi ile tanıştı ve onun yanından bir daha hiç ayrılmadı.

Ardından hayat tarzını tamamen değiştiren Necip Fazıl, hemen tümünde üstün bir ahlak felsefesinin savunulduğu Tohum, Para, Bir Adam Yaratmak gibi tiyatro eserlerini birbiri ardına Türk edebiyatına kazandırdı.

Çıkardığı dergiler ve buradaki fikir yazılarıyla da dikkatleri üzerine çeken usta kalem, özellikle Büyük Doğu dergisindeki yazılar dolayısıyla tek parti dönemince hakkında açılan çok sayıda davada yüzlerce yıl hapsi istendi. Kısakürek, farklı davalarla dönem dönem hapis hayatı da yaşadı.

Yaşamı boyunca büyük bir fikir mücadelesi veren, konferanslarla Anadolu'yu canlandıran ve eserleriyle pek çok ödüle layık görülen Kısakürek, 25 Mayıs 1983'te vefat etti.

"Cenazemde, namazıma durmayacak kimseyi istemiyorum"

Kısakürek, vasiyetinde ise şunlara yer verdi:

"Cenazeme çiçek ve bando muzıka gönderecek makam ve şahıslara uzaklığımız ve kimsenin böyle bir zahmete girişmeyeceği malum. Fakat bu hususta bir muziplik zuhur edecek olursa, ne yapılmak gerektiği de beni sevenlerce malum. Çiçekler çamura ve bando yüzgeri koğuşuna.

Cenazemde, namazıma durmayacaklardan hiç kimseyi istemiyorum! Ne de, kim olursa olsun, kadın. Ve bilhassa, ölü simsarı cinsinden imam! Ve 'bid'at' belirtici hiçbir şey! Başucumda ne nutuk, ne şamata, ne medh, ne şu, ne bu... Sadece Fatiha ve Kur'an.

Mezarımda ilahi ve ulvi isim ve sıfatlardan ve benim beşeri ve süfli isim ve sıfatlarımdan hiçbir iz bulunmayacak. Mevlit de istemem!. Onu, uhrevi rüşvet vasıtası yapanlara bırakınız! Sadece Kur'an."

alıntıdır
AA

GÖKCEN_AZRA 26 Mayıs 2014 16:20

Cevap: Necip Fazıl Kısakürek rahmetle anılıyor
 
Allah razı olsun

Bildiğim ilk siiri "Kaldırımlar" di.

Okuyunca şairi ve hayatını çok merak etmistim

Rabbim mekanını cennet etsin

umut628 26 Mayıs 2014 17:12

Cevap: Necip Fazıl Kısakürek rahmetle anılıyor
 
Üstad Necip Fazıl'dan Nazım Hikmet'e İlk ve Son Hitap

Nâzım Hikmet!
Nafile çabalıyorsun.
Sana kızmıyorum. Kızmıyacağım.
Hiç bir operatör, ameliyat masasından kendisini yumruklıyan kanserliye, hiç bir gardiyan, parmaklığı içinden kendisine deli diye bağıran çılgına, hiç bir hâkim darağacı önünde küfürler savuran mahkûma kızamaz.

Ben kendimi, ne kanser operatörü, ne deli gardiyanı, ne de ağır ceza hâkimi şeklinde görmüyorum. Fakat görüyorum ki her hareketim, seninle hiç de alâkadar olmadığı halde, ciğerine neşter gibi saplanıyor, seni delilerin parmaklığı gibi bir azap çerçevesine hapsediyor ve başının üstünde ip varmış gibi kudurtuyor. Beni, doktor, gardiyan ve hâkim şeklinde gören sensin! Senin bu halini sezer sezmez artık sana kızmıyorum. Merhamet ediyorum.

Sanma ki ben öfke kabiliyetini kaybetmiş bir adamım. İnsan başiyle fare kafasını birbirinden ayıran tek hassa, bence fikir öfkesidir. Bir hiç için ölçüsüz öfkeler duyacak kadar alıngan ve hassas bir mizaç taşıdığımı sen de bilirsin. Fakat bu öfke, iyi kötü bir kudreti, bir şahsiyeti, bir mesuliyeti kalmış insanlara ve hadiselere karşıdır. Sen mazursun.

Çünkü iflâs nedir, onu bütün hacmiyle idrak ettin.
O kadar yalnızsın ki, etrafında bir sürü (namı müstear) dan başka kimse yok. O kadar konuşulmuyorsun ki, isminden ancak kendi (namı müstear) ların bahsediyor. Eskiden herkesin dilinde bir problem gibi gezinmeyi tercih eder ve bir dedikoduya, bir ankete doğrudan doğruya iştirak etmeyi Greta Garbo esrarına aykırı bulurdun. Şimdi bir yerde anket oldu mu, kıymeti ve seviyesi nedir, hiç düşünmeden, kapısı önünde aç biilâç bekleşen yedi sekiz kişinin başına en evvel sen geçiyorsun ve sıranı kaybetmemek için kimbilir nelere baş vuruyorsun? Fıkraların baş sahifelerden moda sahifelerine atılıyor, gene yazıyorsun. Hatırlanmak şartı ile ne hakaretlere razı değilsin? Tükürüğü bile uzun zaman gıda edindin. Şimdi o da yok. Bir zamanlar, şiirlerinde (kıllı ve kalın) olduğunu ilân ettiğin sarışın ve pembe ensenden, şunun bunun tokat izleri bile uçmuş. Zaman seni değil, yüz karalarını bile ötürmüş. Ne hazin bir manzaran var. Akşamları, beyoğlu sokaklarında, yüzlerinde kalın bir duvak, ayaklarında bir çift siyah bot, ellerinde köpek başlı bir şemsiye, ağır ağır geçen sabık Rum aşüfteleri bile senin kadar merhamete şayan değildir. Artık nefret vermiyorsun. Zamanın hainliği önünde insanları tefekkür ve merhamete çağırıyorsun.

Bundan bir kaç ay evvel Bâbıâlide, Ştaynburg lokantasında seninle şöyle konuşmadık mı:
Ben - Gazetelere yazdığın bu fıkraları nasıl yazıyorsun, bu kadar adileşmeye nasıl tahammül ediyorsun?
Sen - Ne yapayım, ekmek paramı kazanıyorum. Başka ne yapabilirim?
Ben - Kendinden ve haysiyetinden bu kadar fedakârlık edeceğine niçin potin boyacılığı etmeyi tercih etmiyorsun?
Sen - Potin boyacılığı etsem, bir şey zannederler de beni bu işten menederler.
Kendisini bu kadar saçma bir mazeretle teselli ediveren, hakikatte tesellisi olmıyan seninle görüyorsun ki ben hiç bir gün kavga etmedim. Sana selâm verdim. Sana acıdım. Bu kadar düşmene -acısını ben duyuyormuşum gibi- razı olmadım.
Şimdi bana -tam da senden bekliyebileceğim bir tarzda- çatıyorsun. Devlet günlerinde seni rakip diye almaya tenezzül etmeyen adam, bu perişan halinde sana nasıl tenezzül eder? Artık sen benim gözümde hiç bir şeyi temsil etmiyorsun. Ne hokkabaz şiirini, ne işporta komünizmanı, ne hile ustalığını, ne 24 saatlık reklâm açık gözlülüğünü... Senin nene mukabele edeyim?

Aynı ideoloji içinde vaktiyle sarma dolaş olduğun ve içlerinde fikirlerine taban tabana zıt olmama rağmen konuşulabilecek insanlar bulduğum gruplar, yani sana benden daha yakın zümreler bile seni, fikir ve sanat âdiliğinin, dolandırıcılığının prototipi diye gösteriyorlar. Bana ne düşer?

İşte açıkça söylüyorum: Ben senin kâbusun, geceleri uykuna giren umacın, her an yokluğunu hissettiren şeytanınım. Sana acıyorum. Fakat elimden ne gelir?
Çektiğin yokluk ıstırabına hürmeten, sana vaktile vermediğim şerefi veriyorum. Seninle ilk ve son defa olarak konuşuyorum. Fakat hepsi bu kadar. Dediğim gibi sen, bence artık mazursun. Seni affediyorum, ve ne yapsan affedeceğim. Bu vaade güvenerek istediğini yap! Sakın bu fırsatı kullanmamazlık etme!

Yalnız bil ki, sönmüş ve pörsümüş hüviyetine, o kadar muhtaç olduğun ve elde etmek için ne yapacağını bilemediğin hayatı nefhedemiyeceğim.
Ölü diriltmek ve müflis kurtarmaktan âcizim.

Benim hakkımda, içinde hapsettiğin şeylerin hacmini bilmiyorum. Rivayete göre üç perdelik bir piyes, rivayete göre bir roman...

Fakat sana karşı hiçbir taktiği kalmamış adamın, bütün bir samimiyet ve açıklıkla içini tasfiye etmesine rağmen söyleyebileceği her şey ve sırf sana hitap etmekle düşebileceği bayağılık burada toptan ve ebediyen nihayete eriyor.
İşte görüp göreceğin rahmet!

(11 Nisan 1936)

*****

Kısakürek'e sorarlar: Ne var, ne yok? Üstad cevap verir: Kağıt yok, fikir yok, bilgi yok, sanat yok, gaye yok, hamle yok,okuyucu yok.
Camekanlarda çeşit çeşit mecmua var, Allah var, kitap var, tarih var, anane var, mahkeme var, aile var, mektep var, ruh var, ama ahlak yok. Ahlakın olmadığı yerde insanlık yok.
Ahlakın bittiği yerde medeniyetler yok olmuş, insanlık karanlığa yuvarlanmıştır. Onun için her şeyin başı Önce ahlak ve maneviyattır. Ahlaki hamideden mahrum milletlerin ilanihaye yaşadığı görülmemiştir. Ahlaksızlık milletlerin inhidat sebeplerindendir. Ahlak hem nurdur, hem de kuvvettir. Zira, insan ahlakı sayesinde temayüz eder, saygınlık kazanır, itibar görür. Üstadın havadan sudan sorulmuş bir soruya bile cevabı budur.. varın düşünün..

*****

Rabbim mekanını cennet eylesin..

ece seymen 26 Mayıs 2014 20:32

Cevap: Necip Fazıl Kısakürek rahmetle anılıyor
 
YA İSLAMLA YÜKSELİRSİN ,
YA İNKARLA ÇÜRÜRSÜN,
BU YOL MEZARDA BİTİYOR,
GİTTİGİNDE GÖRÜRSÜN
necip fazıl kısakürek
bayılıyorum bu adamın sözlerine rahmetle anıyoruz seni büyük üstat

Mihrinaz 25 Mayıs 2018 21:06

Üstadın Cenazesine uzaklardan gelip evine başsağlığına gidenlerden biri olan Ahmed Kaplan'ın,
ölüm anında Üstad'ın başında bulunan oğlu Ömer Kısakürek'ten naklettiği cümleler aynen şöyle:

"Çok güzel öldü" dedi, Ömer.
"Gece saat biri on geçiyordu.
Fenalaştı. Beni yanına çağırdı.
Beni kaldır ve oturt dedi.
Kaldırdım, oturdu.
Elini alnıma götürdü. Ufuklarda bir yolcu ararcasına uzaklara baktı.
Tebessüm etti ve beni yatır dedi. Yatırdım Bana Kur'an oku dedi; Yasin sûresini oku...
Okumaya başladım. Yüzünde boncuk boncuk ter. Kelime-i Şehâdet getirmeye başladı.
Ruhunu teslim etti." 😢

(Erciyes, Haziran 1983 Necip Fazıl Kısakürek Özel Eki).
#NecipFazılKısakürek

Vefatının sene-i devriyesinde dualar ve rahmetle anıyoruz...

[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]


SAAT: 23:16

vBulletin® Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.

User Alert System provided by Advanced User Tagging v3.2.6 (Lite) - vBulletin Mods & Addons Copyright © 2024 DragonByte Technologies Ltd.


1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306