Medineweb Forum/Huzur Adresi

Medineweb Forum/Huzur Adresi (https://www.forum.medineweb.net/)
-   İslami Kavramlar (https://www.forum.medineweb.net/838-islami-kavramlar)
-   -   Akile (https://www.forum.medineweb.net/islami-kavramlar/3081-akile.html)

MERVE DEMİR 02 Mayıs 2008 23:20

Akile
 
ÂKİLE
Diyet anlamında kullanılan bir İslâm ceza hukûku terimi.
Diyet ödemek anl----- gelen 'akl' mastarından ism-i fâil olup, diyet ödemeyi yüklenen kimse veya kimseler demektir. Kasten birisini öldürmekten veya bir organa karşı kasten işlenen cinayetten dolayı ödenmesi gereken diyet, suçu işleyenin malından ödenir. Öldürme fiili kasta benzer şekilde veya yanlışlıkla (hata yoluyla) işlenmiş ise diyeti 'âkile' öder.
Kasten öldürmekten doğan diyetin, öldürenin malından ödeneceği konusunda İslâm hukukçuları arasında görüş birliği vardır. Çünkü prensip olarak her insanın, mala verdiği zararların tazmininde olduğu gibi cana veya bedene verdiği zararlardan da şahsen sorumlu olması, başkasının bundan sorumlu tutulmaması gerekir. Cezalarda asıl olan şahsî sorumluluktur. Ayetlerde şöyle buyurulur: "Herkes kazandığına karşılık bir rehindir" (el Müddessir, 74/38). "Herkesin kazandığı günah ancak kendi aleyhinedir. Hiç bir kimse başkasının günahını taşımaz" (el-En'âm, 6/164; Bk. İsrâ, 170/15; el-Fâtır, 35/18; ez-Zümer, 39/7; en-Necm, 53/38). "Sen onlara şöyle de. Ne siz bizim işlediğimiz suçlardan sorumlu olacaksınız,, ne de biz sizin işlediklerinizden sorumlu olacağız" (Sebe', 34/25). Hadiste: "Bir suçlu ancak kendi aleyhine suç işlemiş olur" buyurulur. (Tirmizî, Fiten, 2, Tefsîru Sûreti't-tevbe, 2; İbn Mâce, Menâsik, 76, Diyât, 26, 76; İbn Hanbel, IV, 14). Hz. Peygamber yanında çocuğu bulunan bazı sahâbîlere, "Bu senin oğlun mudur?" diye sormuş, "Evet" cevabı üzerine şöyle buyurmuştur: "Bu çocuk senin aleyhine suç işleyemez; Sen de onun aleyhine suç işleyemezsin" (Ebû Dâvud, Diyât, 2; Nesâî, Kasâme, 42; İbn Mâce, Diyât, 26).
Kasten öldürme, kölenin öldürmesi, diyetin sulh veya suçlunun itirafı sonucu belirlenmesi hallerinde âkılenin diyet ödeme yükümlülüğünün bulunmaması sünnetle sâbittir. (Zeylaî, Nasbü'r-Râye, IV, 379). Mâlikîler dışındaki İslâm hukukçuları kasta benzer (şibhü'l-amd) ve yanlışlıkla (hatâen) öldürmelerde diyetin âkileye yükletilmesinde görüş birliği içindedirler (el-Kâsânî, Bedâyetu's-Sanâyi, VII. 256; İbn Abidîn, Reddü'l-Muhtar, V, 400; İbn Kudâme, el-Muğnî, VII, 764-770). Küçük çocuğun ve akıl hastasının kasten öldürmesi hâlinde de diyet âkileye âittir. Çünkü bunların kasıt ve hatası eşittir. Hz. Ali, suç işleyen akıl hastasının diyetini âkilesine yüklemiştir.
Âkile veya maâkil sistemi, Medîne'deki Arap kabilelerinin Hz. Peygamber tarafından yeniden teşkilâtlandırılması ile birlikte düzenli bir şekil almıştır. Çünkü bir kimse savaşta esir düşse, onun kurtarılması için fidye*; öldürme ve yaralamalarda ise diyet * ödenmesi gerekiyordu. Bunların miktarları çoğu zaman esir ve suçluların ödeme gücünü aşıyordu. Hz. Peygamber bu durumu çözüme kavuşturmak için, karşılıklı yardımlaşma esasına dayanan âkile veya maâkil sistemini kurdu. Buna göre, bir kabîlenin mensupları kabîle bütçesi için para yardımı yapacak; buna karşılık ödeme gücünü aşan bir tazminatla karşılaşırsa bu bütçeden yardım bekleyecekti. Hatta, kabîle bütçesi de yeterli olmazsa diğer akraba ve komşu kabîleler onların yardımına gelecekti. Daha sonra âkile sistemi Hz. Ömer tarafından geliştirilmiş; insanların mensubu bulunduğu meslekler, askerî, mülkî idâre esaslarına veya çeşitli bölgelere göre bir düzenleme yapılmıştır. Hür, âkil, baliğ erkeklerden oluşan âkile listesi deftere yazılınca, bunlara "dîvan" adı verilmiştir. Bazı müellifler, dîvan uygulamasının Hz. Peygamber tarafından, Mustalikoğulları gazasından sonra, ganimetlerdeki devlet hissesi olan Humus'u* (beşte bir) idare etmek üzere Mahmiye b. Cez'i tayin etmesiyle başladığını söylerler. Hanefilere göre diyet yükümlüsü, suçlu dîvan ehlinden ise, divandır. Bu durumda diyet, divan üyelerinin ata veya rızık (maaş) larından kesilir. Hz. Ömer'in uygulaması bu şekilde olmuştur. Eğer suçlu dîvan üyesi değilse, bunun âkilesi; kabîlesi, hısımları ve ödeme gücünü aşan tazminatlarda yardımlaşacağı diğer kimselerdir. Kendi kabîlesi diyeti ödemeye yeterli olmazsa 'asabe' sırasına göre en yakın nesep hısımları buna ilâve edilir. Ancak buluntu çocuk, harbi ve zimmî gibi âkilesi olmayanın âkilesi ise 'beytülmal'dir. Suçu işleyen de âkileye dahildir. Ancak suçlunun eşi babaları ve oğulları âkileye girmez. Baba ve oğulları âkileye dahil sayanlar da vardır. Kadınlar, küçük çocuklar ve akıl hastaları da âkile kapsamı dışındadır. Çünkü âkilenin diyeti yüklenmesi teberrû niteliğindedir. Bu kimseler ise teberrû ehlinden değildir. Ödenecek kan bedeli normal diyetin beşte birinden daha az ise, bu, suçlunun malından ödenir (elKâsânî, a.g.e, VII, 255 vd.; el-Meydânî, el-Kitap maa'l-lübâb, III, 178 vd.; ez-Zeylâî, a.g.e., IV, 398; İbn Âbidîn, V, 454). Burada asabe, ana baba bir veya baba bir erkek kardeşlerle, bunların oğulları, sonra amcalar ve bunların oğullarıdır.
Hanefîler dışında diğer İslâm hukukçularına göre âkile, suçlunun baba tarafından hısımlarıdır. Bunlar asabe adını alır. Ana-baba bir veya baba bir erkek kardeş ve amcalar gibi. Delil, Muğîre b. Şu'be (r.a.)'den nakledilen şu hadistir: "Nebî (s.a.s.) öldürülen bir kadının diyetini, katilin asabesi aleyhine hükmetti"(Buhârî, Diyât, 26; Müslim, Kasâme, 37, 38; Ebû Dâvud, Diyât, 19; Nesâî, Kasâme, 40, 41; Ahmed b. Hanbel, II, 274, IV, 246, 249; eş-Şevkânî, Neylü'lEvtâr, VII, 69).
Diyet yükümlüsünün hiçbir âkilesi yoksa, onun diyetini beytülmâl yani İslâm devletinin bizzat kendisi yüklenir. Hz. Peygamber "Ben mirasçısı olmayan kimsenin mirasçısıyım. Bu kimsenin diyetini öderim ve ona mirasçı olurum" buyurmuştur. (Ebû Dâvud, Ferâiz, 8; ibn Mâce, Diyât, 7, Ferâiz, 9; Ahmed b. Hanbel, IV, 131). Diyet, âkile mensuplarına, yakını uzağı, hazır olanı olmayanı, sağlamı veya hasta olanı arasında bir ayırım yapmaksızın üç yılda, üç eşit taksitler hâlinde ödenir. Yıllık ödeme üç veya dört dirhemi (2,8 gr. gümüş para) geçemez. Şâfiî'ye göre, zengin yarım dinar (1 dinar=4 gr. altın para), orta hâlli dörtte bir dinar öder. Hz. Peygamber (s.a.s.) devrinde bir koyunun fiyatı yaklaşık beş dirhem veya yarım dinar kadardır. Diyet miktarları Hz. Peygamber ve dört halife devrinde 100 deve, 1000 dinar (4 kg. altın), 10.000 veya 12.000 dirhem (28 veya 33.6 kg. gümüş), 200 sığır, 2000 koyun veya 200 takım elbise olarak uygulanmıştır. Yalnız kasta benzer öldürmede diyetin deve cinsinden hesap edilerek verilmesi (ed-diyetü'l-müğallaza ağırlaştırılmış diyet) zorunlu sayılmıştır. Diyet, âkilenin; fakir, kadın, çocuk ve akıl hastası olan üyelerinden alınmaz. Çünkü diyeti yüklenme yardımlaşma içindir. Yoksulun ise, yardıma gücü yetmez. Yıl sonu gelmezden önce âkileden birisi ölse veya yoksul düşse yahut akıl hastası olsa, onun bir şey ödemesi gerekmez. Günümüzde, üyesinin ödeme gücünü aşan tazminatını üstlenen yardımlaşma kuruluşları meydana gelse, bu kuruluş Hanefîlere göre, onun âkilesi sayılır (el-Kâsânî, a.g.e. VII, 251 vd.; eş-Şîrâzî, el-Mühezzeb, II, 211; İbn Kudâme, el-Muğnî, VIII, 97; İbn Rüşd, Bidâyetü'lMüctehid, II, 783-791; İbnü'lHümâm, Fethu 'I-Kadîr, VIII, 251 vd.; el-Meydânî, a.g.e., III, 178; Abdulkadir Ûdeh, et-Teşrû'l-Cinâî'l İslâmî, Beyrut (t.y.),II 195 vd.; Bilmen, İstilâhât-ı Fıkhiyye Kâmusu, İstanbul 1967, II, 32 vd.; Salih Tuğ, İslâm Ülkelerinde Anayasa Hareketleri, İstanbul 1969, s. 30-45; Muhammed Hamidullah, İslâm'a Giriş, İstanbul 1973, s. 200-203; Celâl Yeniçeri, İslâm'da Devlet Bütçesi, İstanbul 1984, s. 384-386; Süleyman Akdemir, Ceza Hukukunda Mağdurun Korunması, s. 52-71).
Hamdi DÖNDÜREN

Emekdar Üye 02 Mayıs 2008 23:20

Akile
 
ÂKİLE
Diyet anlamında kullanılan bir İslâm ceza hukûku terimi.
Diyet ödemek anl----- gelen 'akl' mastarından ism-i fâil olup, diyet ödemeyi yüklenen kimse veya kimseler demektir. Kasten birisini öldürmekten veya bir organa karşı kasten işlenen cinayetten dolayı ödenmesi gereken diyet, suçu işleyenin malından ödenir. Öldürme fiili kasta benzer şekilde veya yanlışlıkla (hata yoluyla) işlenmiş ise diyeti 'âkile' öder.
Kasten öldürmekten doğan diyetin, öldürenin malından ödeneceği konusunda İslâm hukukçuları arasında görüş birliği vardır. Çünkü prensip olarak her insanın, mala verdiği zararların tazmininde olduğu gibi cana veya bedene verdiği zararlardan da şahsen sorumlu olması, başkasının bundan sorumlu tutulmaması gerekir. Cezalarda asıl olan şahsî sorumluluktur. Ayetlerde şöyle buyurulur: "Herkes kazandığına karşılık bir rehindir" (el Müddessir, 74/38). "Herkesin kazandığı günah ancak kendi aleyhinedir. Hiç bir kimse başkasının günahını taşımaz" (el-En'âm, 6/164; Bk. İsrâ, 170/15; el-Fâtır, 35/18; ez-Zümer, 39/7; en-Necm, 53/38). "Sen onlara şöyle de. Ne siz bizim işlediğimiz suçlardan sorumlu olacaksınız,, ne de biz sizin işlediklerinizden sorumlu olacağız" (Sebe', 34/25). Hadiste: "Bir suçlu ancak kendi aleyhine suç işlemiş olur" buyurulur. (Tirmizî, Fiten, 2, Tefsîru Sûreti't-tevbe, 2; İbn Mâce, Menâsik, 76, Diyât, 26, 76; İbn Hanbel, IV, 14). Hz. Peygamber yanında çocuğu bulunan bazı sahâbîlere, "Bu senin oğlun mudur?" diye sormuş, "Evet" cevabı üzerine şöyle buyurmuştur: "Bu çocuk senin aleyhine suç işleyemez; Sen de onun aleyhine suç işleyemezsin" (Ebû Dâvud, Diyât, 2; Nesâî, Kasâme, 42; İbn Mâce, Diyât, 26).
Kasten öldürme, kölenin öldürmesi, diyetin sulh veya suçlunun itirafı sonucu belirlenmesi hallerinde âkılenin diyet ödeme yükümlülüğünün bulunmaması sünnetle sâbittir. (Zeylaî, Nasbü'r-Râye, IV, 379). Mâlikîler dışındaki İslâm hukukçuları kasta benzer (şibhü'l-amd) ve yanlışlıkla (hatâen) öldürmelerde diyetin âkileye yükletilmesinde görüş birliği içindedirler (el-Kâsânî, Bedâyetu's-Sanâyi, VII. 256; İbn Abidîn, Reddü'l-Muhtar, V, 400; İbn Kudâme, el-Muğnî, VII, 764-770). Küçük çocuğun ve akıl hastasının kasten öldürmesi hâlinde de diyet âkileye âittir. Çünkü bunların kasıt ve hatası eşittir. Hz. Ali, suç işleyen akıl hastasının diyetini âkilesine yüklemiştir.
Âkile veya maâkil sistemi, Medîne'deki Arap kabilelerinin Hz. Peygamber tarafından yeniden teşkilâtlandırılması ile birlikte düzenli bir şekil almıştır. Çünkü bir kimse savaşta esir düşse, onun kurtarılması için fidye*; öldürme ve yaralamalarda ise diyet * ödenmesi gerekiyordu. Bunların miktarları çoğu zaman esir ve suçluların ödeme gücünü aşıyordu. Hz. Peygamber bu durumu çözüme kavuşturmak için, karşılıklı yardımlaşma esasına dayanan âkile veya maâkil sistemini kurdu. Buna göre, bir kabîlenin mensupları kabîle bütçesi için para yardımı yapacak; buna karşılık ödeme gücünü aşan bir tazminatla karşılaşırsa bu bütçeden yardım bekleyecekti. Hatta, kabîle bütçesi de yeterli olmazsa diğer akraba ve komşu kabîleler onların yardımına gelecekti. Daha sonra âkile sistemi Hz. Ömer tarafından geliştirilmiş; insanların mensubu bulunduğu meslekler, askerî, mülkî idâre esaslarına veya çeşitli bölgelere göre bir düzenleme yapılmıştır. Hür, âkil, baliğ erkeklerden oluşan âkile listesi deftere yazılınca, bunlara "dîvan" adı verilmiştir. Bazı müellifler, dîvan uygulamasının Hz. Peygamber tarafından, Mustalikoğulları gazasından sonra, ganimetlerdeki devlet hissesi olan Humus'u* (beşte bir) idare etmek üzere Mahmiye b. Cez'i tayin etmesiyle başladığını söylerler. Hanefilere göre diyet yükümlüsü, suçlu dîvan ehlinden ise, divandır. Bu durumda diyet, divan üyelerinin ata veya rızık (maaş) larından kesilir. Hz. Ömer'in uygulaması bu şekilde olmuştur. Eğer suçlu dîvan üyesi değilse, bunun âkilesi; kabîlesi, hısımları ve ödeme gücünü aşan tazminatlarda yardımlaşacağı diğer kimselerdir. Kendi kabîlesi diyeti ödemeye yeterli olmazsa 'asabe' sırasına göre en yakın nesep hısımları buna ilâve edilir. Ancak buluntu çocuk, harbi ve zimmî gibi âkilesi olmayanın âkilesi ise 'beytülmal'dir. Suçu işleyen de âkileye dahildir. Ancak suçlunun eşi babaları ve oğulları âkileye girmez. Baba ve oğulları âkileye dahil sayanlar da vardır. Kadınlar, küçük çocuklar ve akıl hastaları da âkile kapsamı dışındadır. Çünkü âkilenin diyeti yüklenmesi teberrû niteliğindedir. Bu kimseler ise teberrû ehlinden değildir. Ödenecek kan bedeli normal diyetin beşte birinden daha az ise, bu, suçlunun malından ödenir (elKâsânî, a.g.e, VII, 255 vd.; el-Meydânî, el-Kitap maa'l-lübâb, III, 178 vd.; ez-Zeylâî, a.g.e., IV, 398; İbn Âbidîn, V, 454). Burada asabe, ana baba bir veya baba bir erkek kardeşlerle, bunların oğulları, sonra amcalar ve bunların oğullarıdır.
Hanefîler dışında diğer İslâm hukukçularına göre âkile, suçlunun baba tarafından hısımlarıdır. Bunlar asabe adını alır. Ana-baba bir veya baba bir erkek kardeş ve amcalar gibi. Delil, Muğîre b. Şu'be (r.a.)'den nakledilen şu hadistir: "Nebî (s.a.s.) öldürülen bir kadının diyetini, katilin asabesi aleyhine hükmetti"(Buhârî, Diyât, 26; Müslim, Kasâme, 37, 38; Ebû Dâvud, Diyât, 19; Nesâî, Kasâme, 40, 41; Ahmed b. Hanbel, II, 274, IV, 246, 249; eş-Şevkânî, Neylü'lEvtâr, VII, 69).
Diyet yükümlüsünün hiçbir âkilesi yoksa, onun diyetini beytülmâl yani İslâm devletinin bizzat kendisi yüklenir. Hz. Peygamber "Ben mirasçısı olmayan kimsenin mirasçısıyım. Bu kimsenin diyetini öderim ve ona mirasçı olurum" buyurmuştur. (Ebû Dâvud, Ferâiz, 8; ibn Mâce, Diyât, 7, Ferâiz, 9; Ahmed b. Hanbel, IV, 131). Diyet, âkile mensuplarına, yakını uzağı, hazır olanı olmayanı, sağlamı veya hasta olanı arasında bir ayırım yapmaksızın üç yılda, üç eşit taksitler hâlinde ödenir. Yıllık ödeme üç veya dört dirhemi (2,8 gr. gümüş para) geçemez. Şâfiî'ye göre, zengin yarım dinar (1 dinar=4 gr. altın para), orta hâlli dörtte bir dinar öder. Hz. Peygamber (s.a.s.) devrinde bir koyunun fiyatı yaklaşık beş dirhem veya yarım dinar kadardır. Diyet miktarları Hz. Peygamber ve dört halife devrinde 100 deve, 1000 dinar (4 kg. altın), 10.000 veya 12.000 dirhem (28 veya 33.6 kg. gümüş), 200 sığır, 2000 koyun veya 200 takım elbise olarak uygulanmıştır. Yalnız kasta benzer öldürmede diyetin deve cinsinden hesap edilerek verilmesi (ed-diyetü'l-müğallaza ağırlaştırılmış diyet) zorunlu sayılmıştır. Diyet, âkilenin; fakir, kadın, çocuk ve akıl hastası olan üyelerinden alınmaz. Çünkü diyeti yüklenme yardımlaşma içindir. Yoksulun ise, yardıma gücü yetmez. Yıl sonu gelmezden önce âkileden birisi ölse veya yoksul düşse yahut akıl hastası olsa, onun bir şey ödemesi gerekmez. Günümüzde, üyesinin ödeme gücünü aşan tazminatını üstlenen yardımlaşma kuruluşları meydana gelse, bu kuruluş Hanefîlere göre, onun âkilesi sayılır (el-Kâsânî, a.g.e. VII, 251 vd.; eş-Şîrâzî, el-Mühezzeb, II, 211; İbn Kudâme, el-Muğnî, VIII, 97; İbn Rüşd, Bidâyetü'lMüctehid, II, 783-791; İbnü'lHümâm, Fethu 'I-Kadîr, VIII, 251 vd.; el-Meydânî, a.g.e., III, 178; Abdulkadir Ûdeh, et-Teşrû'l-Cinâî'l İslâmî, Beyrut (t.y.),II 195 vd.; Bilmen, İstilâhât-ı Fıkhiyye Kâmusu, İstanbul 1967, II, 32 vd.; Salih Tuğ, İslâm Ülkelerinde Anayasa Hareketleri, İstanbul 1969, s. 30-45; Muhammed Hamidullah, İslâm'a Giriş, İstanbul 1973, s. 200-203; Celâl Yeniçeri, İslâm'da Devlet Bütçesi, İstanbul 1984, s. 384-386; Süleyman Akdemir, Ceza Hukukunda Mağdurun Korunması, s. 52-71).
Hamdi DÖNDÜREN

Elem* 11 Mayıs 2009 23:53

RE: Akile
 
Bağlamak, engel olmak, tutmak, diyet vermek, idrak, muhakeme kabiliyeti, kavrayış, zeka. insanların tehlikeye düşmesine engel olan şey. Düşünme, kavrama ve bilgi elde etme gücü.


SAAT: 07:06

vBulletin® Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.

User Alert System provided by Advanced User Tagging v3.2.6 (Lite) - vBulletin Mods & Addons Copyright © 2025 DragonByte Technologies Ltd.


1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306 307 308 309 310 311 312 313 314 315 316 317 318 319 320