Medineweb Forum/Huzur Adresi

Medineweb Forum/Huzur Adresi (https://www.forum.medineweb.net/)
-   İslami Kavramlar (https://www.forum.medineweb.net/838-islami-kavramlar)
-   -   Emekli ,Emeklilik (https://www.forum.medineweb.net/islami-kavramlar/3278-emekli-emeklilik.html)

MERVE DEMİR 07 Mayıs 2008 01:35

Emekli ,Emeklilik
 
EMEKLİ, EMEKLİLİK

Başkasına ait bir işi ücret karşılığında yapmayı üstlenen kimseye "işçi" "ecîr" * başkasını bir ücret karşılığı çalıştıran kimseye de "işveren" "müştecir" denir. İslâm'da, emeğini başkasına kiralayan tüm çalışanlar aynı statü içinde değerlendirilmiş ve iş akdi, icâre akdi içinde yer almıştır. Bugünkü uygulamada işçi, memur, subay, kamu görevlisi olma veya olmama gibi ayırımlar yapılmaksızın tüm çalışanlar aynı hükümlere tâbi tutulmuş, ancak iş ve mesleğin durumuna göre emeğin değeri üzerinde durulmuştur. Yalnız bir gerçek kişi veya devlet, vakıf gibi tüzel kişi için çalışan kimseye özel işçi (ecir-i hâs), belirli gerçek veya tüzel kişiye değil de herkese iş yapan boyacı, terzi, marangoz gibi zanâatkârlara, doktor, avukat, muhâsebeci gibi serbest meslek sahiplerine ise ortak işçi (ecir-i müşterek) adı verilmiştir.
İşçi ve memurlar iş sözleşmesinde belirlenen veya örfleşmiş bulunan şartlara göre çalışır ve yine belirlenen ücret veya maaşı alırlar. Bu durum iş devam ettiği sürece, işçi hastalanıncaya belli yaşa ulaşıncaya veya işi göremeyecek yaslılığa varıncaya kadar devam eder. Bazan işçi hasta veya sakat olmadığı halde belli bir çalışma döneminden sonra yaslanır ve verimsiz hale gelebilir. Bu durumu devam edeceğinden sonunda işi bırakmak zorunda kalır. İşçi, aldığı ücretin büyük bir bölümünü hemen harcar. Çoğu zaman aldığı ücretle ancak geçimini sağlar. Çalışamayacağı devreyi hesaba katmaz. Artık çalışamayacak bir yaşa veya duruma gelen işçi veya memurun geçimini kim sağlayacaktır? İşveren, iş akdinin gereği olan ücreti ödediğine göre, onun emekli işçiye bakma yükümlülüğü bulunmaz.
İslâm'da hastalığı veya yaşlılığı sebebiyle çalışamayan ve bir geliri de bulunmayan kimseler için önce nafaka * hükümleri cereyan eder. Ana-baba, yoksul düşünce, çocukları onlara bakmak zorundâdır (el-İsrâ, 17/23; el-Ankebût, 29/8; Lokman, 31/14-15; es-Serahsı, el-Mebsût, V, 222-229; el-Kâsânı, Bedâyiu's-Sanâyi', IV, 30; İbnü'l-Hümâm, Fethu'l-Kadir, III, 349 vd.). Kardeşler ve diğer hısımlar arasında da mirastaki hisse durumlarına göre nafaka ödenir (el-İsrâ, 17/26; Hamdi Döndüren, Delilleriyle İslâm Hukuku, İstanbul 1983, s.294-321). Hısımları yoksa veya onlar da yoksulsa, İslâm ülkesinde bütün vatandaşlar yoksulluk, yaşlılık, iflâs vb. durumlar karşısında devletin himayesi altında yaşarlar. Bu bakımdan yaslanmış ve bir geliri bulunmayan işçi, memur ve bütün yoksullar için temelde ayrıca emeklilik müessesesine ihtiyaç duyulmaz. Yoksulun zekât dâhil, devletin bütün mal; kaynakları üzerinde hakkı vardır. Ancak bu kapsamlı sosyal sigortanın işlemediği yerlerde işçilere, memurlara ve esnafa mahsus emeklilik müesseseleri de kurulabilir.
İslâm hukuku prensip olarak emeklilik müessesesine karşı değildir. Emeklilik bir çeşit yardımlaşma sigortasıdır. Sigorta*; her bir kişinin yükünü azaltmak amacıyla mümkün olduğu kadar çok kimse üzerine bir tek kişinin yükünün dağıtılması demektir. İslâm. sermayeye dayanan sigorta şirketleri yerine, mütekabiliyet ve işbirliği ile zirvesinde devletin bulunduğu bir sosyal sigorta teşkilini öngörmüştür.
Hz. Peygamber Medine'ye hicret edince yapılan 47 maddelik ilk anayasada bir sosyal güvenlik kuruluşu olan "maakil" sistemine yer verilmiştir. Kuruluş şöyleydi: Bir kimse savaşta esir düşerse kurtarılması için bir fidye vermek gerekliydi. Yine yaralama ve kasten olmayan öldürmelerde, zarar ve ziyanın yahut kan bedelinin ödenmesi gerekliydi. Bunların miktarları çoğu zaman esir veya suçu işleyen kimsenin gücünü aşıyordu. Hz. Peygamber şöyle bir yardımlaşma teşkilatı kurdu:
Herkes kendi kabilesinin hazinesine bu iş için para yardımı yapacak; esirlik, yaralama veya öldürme hallerinde, yardımlaşma amacıyla kurulan bu fondan destek bekleyecekti. Bir kabîlenin bütçesi yeterli olmazsa, diğer komşu kabîleler destek yapacaktı (M. Hamidullah, İslâm'a Giriş, Çev: Kemal Kuşçu, İstanbul 1973, s.201-202).
Daha sonra hadislerle maâkil sistemi, tazmini tek kişiye ağır gelen durumlarda hısımlar arasında yardımlaşma şekline dönüşmüştür. Bir kimse diyet gerektiren bir suç işlerse, diyet miktarı ailenin ergenlik çağına gelmiş erkekleri arasında bölüşülür ve bunu eşit taksitlerle üç yılda öderlerdi. Bir kişinin hissesine düşen diyet miktarı yılda dört dirhemi geçerse, mirastaki sıraya göre asabe * adı verilen diğer erkek hısımlar da âkîle * kaps----- alınır. Eğer suçlunun hiç hısımı yoksa, diyeti kendi malından üç eşit taksitle üç yılda öder. Yeterince malı yoksa diyeti devlet öder (İbn Âbidin, Reddü'l-Muhtâr, V, Maâkil bahsi; Ö.N. Bilmen, Hukuk-ı İslâmiyye, III, 52-58) .
Hz. Ömer, karşılıklı yardımlaşmayı bir kimsenin mensup olduğu meslek, askerî, mülk; idare esaslarına veya bölgelere göre teşkilatlandırdı. İhtiyaç sırasında bir fonun yetersiz olması halinde merkezî hazine veya vilâyet idârelerinin mahallî hazineleri bu üniteye yardım ederdi. Diğer yandan Hz. Ömer ihtiyaç sahibi olan bütün tebâ için bir maaş sistemi geliştirmişti. Bu teşkilata "divan"* adı verildi (M. Hamidullah, a.g.e., s.201-203). Bu yardımlaşma ünitelerinde biriken ve kullanılmayan sermayenin çoğaltmak amacıyla gelir getiren işlere yatırılması mümkündür. Fonun geliri artınca, üyeler katılma payı ödemekten muaf tutulabilir. Hatta büyük gelirler sağlanırsa onlara kâr da dağıtabilir.
İşçi, memur, esnaf ve serbest meslek mensuplarından kesilecek primler bir fonda toplanınca, bu sermayenin gelir getiren yatırımlarda üretilmesi gerekir. Böyle bir fon giderek kendine yeterli hâle gelir ve üye ya da ortaklarına, katılma payı olarak aldığı primlerden çok daha fazlasını geri verebilir. Bir ücret karşılığı çalışanların ücretinden kesilen primlerin bir fonda toplanmasıyla oluşan sermayenin işletilmesine Hz. Peygamber'in mağara hadisinde işaret edilmiştir. Allah Resulu, eski toplumlarda işçilerin haklarının gözetildiğini belirtirken özet olarak şöyle demiştir:
"Geçmiş kavimlerden üç kişi bir yere gitmekte iken, yolda fırtınaya yakalanarak bir mağaraya sığınırlar. Fırtınanın getirdiği büyük bir kaya parçası mağaranın ağzını kapattığı için, içeride mahsur kalırlar. Kendi aralarında konuşarak, 'Allah katında, en değerli olması muhtemel amellerini öne sürüp, kurtuluş için dua etmeye' karar verirler. İlk ikisinin duasıyla kaya parçası biraz aralanır. Bir işveren olan üçüncüsü şöyle niyaz eder:
'Ey Rabbim, ben birtakım işçiler çalıştırmıştım. Ücretlerini ödedim. Ancak içlerinden birisi ücretini almadan bırakıp gitmişti. Onun hakkını ticaretle işletip arttırdım. Birçok malı oldu. Bir süre sonra bana gelerek ücretini istedi. Ben; 'gördüğün şu deve, sığır, koyun ve hizmetçiler senin ücretinden meydana geldi' dedim. 'Benimle alay etme' diye cevap verdi. 'Seninle alay etmiyorum' dedim. Bunun üzerine bütün malını alıp, gitti, hiçbir şey bırakmadı. 'Ey Rabbim, bunu sırf senin rızanı kazanabilmek için yapmışsam bizi bu mağaradan kurtar". Bu duanın arkasından mağaranın ağzını kapatan taş yuvarlanır ve oradan kurtulurlar (Buhâri, İcâre, 12; Tecrid-i Sarih Tercümesi, VII, 37-41).
Mağara hadisinde ücret ve bu ücretin işletilmesi sonucu elde edilen kârın tamamı işçiye ait olunca, işçiden sosyal güvenlik için kesilen primlerin bir fonda işletilmesi sonucu,verdiğinden fazlasını geri almak mümkün ve câiz olur. Yeter ki fonun işletilmesi İslâm; ölçüler içinde olsun.
İşçi, memur, esnaf ve serbest meslek sahipleri, emekli yardımlaşma kuruluşuna bağlılık gerektiren bir işe intisab ederken, kendisinden emekli oluncaya kadar prim kesileceğini ve bunların bir fonda toplanarak işletileceğini bilerek seçimini yapar. Örfen de bu rızanın varlığını kabul etmek gerekir. Çünkü bazı meslek kuruluşları, bu mesleğe girmek isteyenlere belli kurallar uygulamıştır. Tarihte bunun örnekleri çoktur. Osmanlılarda Ahîlik, Lonca ve Gedik gibi meslek kuruluşları bunlar arasında sayılabilir (Neşet Çağatay, Ahilik, Ankara 1974, s.101; Hamdi Döndüren, İslâm Hukukuna Göre Alım-Satımda Kâr Hadleri, s.184-185).
Bir sosyal güvenlik kuruluşunu ortaklık olarak değerlendirmek mümkündür. şöyle ki, bir işçi veya memurun maaşından sosyal yardımlaşma kuruluşu için her ay yüzde yirmi emekli primi kesilse, yirmibeş yıl devam eden çalışma süresince, fonda on milyon lira prim biriktiğini farz edelim. Bu primlerin gelir getiren yatırımlarda çalıştırılarak yirmibeş yılda yavaş yavaş birkaç katına çıkmış olması gerekir. Fonun toplam bilançosu; kesilen primler toplamı yirmimilyar, fonun mal varlığı ise yüzmilyar olsa, onmilyon emekli keseneği biriken işçi ve memurun, toplam fon üzerindeki hakkı, beş katına yükselmiştir. Hak, on milyondan elli milyona çıkmıştır. Böyle bir işçi fondan kıdem tazminatı, emekli maaşı, ölümünden sonra da eş ve çocukları maaş olarak elli milyona kadar alabilir. Fon üyeleri kâr ve zarara ortak oldukları için, İslâm hukukunda inan şirketi ortağı gibidirler. Kârın anlaşmaya göre, kesilen primlerin miktarına bakılmaksızın yüzde üzerinden değişik oranlarda paylaşılması bu ortaklıkta mümkün olduğu için, üyelerin farklı emekli maaşı alması statüyü bozmaz (es-Serahsı, el-Mebsût, XI, 152-154; el-Kâsânı, Bedâyiu's-Sanâyi', VI, 57 vd.; İbnü'l-Hümâm, Fethu'l-Kâdir, V, 20 vd.).
Hamdi DÖNDÜREN

Elem* 12 Mayıs 2009 08:36

RE: Emekli ,Emeklilik
 
Başkasına ait bir işi ücret karşılığında yapmayı üstlenen kimseye "işçi" "ecîr" * başkasını bir ücret karşılığı çalıştıran kimseye de "işveren" "müştecir" denir. İslâm'da, emeğini başkasına kiralayan tüm çalışanlar aynı statü içinde değerlendirilmiş ve iş akdi, icâre akdi içinde yer almıştır


SAAT: 20:02

vBulletin® Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.

User Alert System provided by Advanced User Tagging v3.2.6 (Lite) - vBulletin Mods & Addons Copyright © 2024 DragonByte Technologies Ltd.


1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306