Medineweb Forum/Huzur Adresi

Medineweb Forum/Huzur Adresi (https://www.forum.medineweb.net/)
-   İslami Kavramlar (https://www.forum.medineweb.net/838-islami-kavramlar)
-   -   Fey' (https://www.forum.medineweb.net/islami-kavramlar/3331-fey.html)

MERVE DEMİR 07 Mayıs 2008 07:43

Fey'
 
FEY'

Geri dönmek, vazgeçmek, gölge yayılmak fâe-yefıu-fey'en fiilinden mastardır. Bir isim olarak fey'; güneşin doğudan batıya dönmeye başlayan gölgesi; güneşin gurubuna kadar olan gölgesi; haraç, cizye, ticaret rusûmu; düşmandan savaşsız elde edilen ganimet; beytü'l-malde bulunan herhangi bir mal anlamlarına gelir.
İslâm arazi hukuku terimi olarak fey'; düşmandan savaşla veya savaşsız ele geçirilen toprakların mülkiyetinin devlette, yararlanma hakkının ise haraç vergisi karşılığında eski sahiplerinde bırakılması demektir. Bu, bir bakıma, geliri toplum ihtiyaçları için harcanmak üzere arazilerin topluca vakfedilmesidir .
Fetihle ele geçirilen araziler üç kısma ayrılır: Savaşla (anveten) elde edilen; düşmanın savaşsız başka yere göç etmesiyle boş kalan ve sulh yoluyla ek geçirilen araziler.
A. Savaşla ele geçirilen araziler.
Düşman toprakları zorla (anveten) ele geçirilmişse, İslâm devlet başkanı, bu topraklara şu üç statüden birisini uygulayabilir:
I) Bu arazileri savaşa katılanlar arasında paylaştırabilir. Hz. Peygamber'in Hayber topraklarını taksim etmesi gibi.
2) Arazileri eski sahiplerinin ellerinde bırakabilir. Bu taktirde onlara şahısları için cizye, arazileri içinde haraç vergisi bağlar. Arazi, haraç arazisi, gayri müslim olan halk da zimmî olur. İhtiyaç olması halinde ganimeti hak sahipleri arasında taksim etmek daha uygundur. Ancak buna ihtiyaç yoksa, gelecekte müslümanlar lehine bir güç oluşturmak için, eski sahiplerinin elinde bırakmak daha uygun olabilir.
İslâm hukukçuları, savaş ganimetlerinin, ganimeti hak eden sahiplerine taksim edilmesinin caiz oluşunda görüş birliği içindedirler.
"Biliniz ki, savaştan ganimet olarak aldığınız herhangi bir şeyin beşte biri, mutlaka Allah'ın, peygamberin ve yakınlarının, yetimlerin, düşkünlerin ve yolcularındır" (el-Enfal, 8/41) ayeti bu konuya delil gösterilmektedir. Bu duruma göre, ganimetlerin beşte biri ayette zikredilenlere veya İslam devletine, beşte dördü ise, diğer hak sahibi gazilere aittir.
Hz. Peygamber'in kavlî ve fiilî sünneti de buna delildir: "Herhangi bir yerleşim merkezine girip yerleştiğiniz zaman, orada sizin hisseniz vardır. Allah'a ve Resulüne karşı gelen bir yerleşim merkezini ele geçirdiğinizde ise, buranın beşte biri Allah'ın, peygamberinin, sonra sizindir" (Ebû Ubeyd, el-Emvâl, Kahira, 1353 H., s.57). Bu hadiste ilk ele geçirilen yerden "fey' " arazileri ikincisinden ise savaşla ele geçirilen "ganimet" toprakları kastedilmiştir. Hz. Peygamber yine zorla fethedilen Hayber topraklarını ganimet haklı sahiplerine taksim etmiştir. Medine halkı İslâm'a girince, menkul ve gayri menkul mallarının sahibi olarak kalmışlardır. Allah Rasûlü Mekke'yi zorla (anveten) ele geçirmiş, fakat topraklarını gazilere taksim etmemiştir (ez-Zühaylî, el-Fıkhu'l-İslâm; ve Edilletüh, V, 533, 534).
Hanefi ve Hanbelilelere göre, İslâm devlet başkanının fethedilen araziler üzerinde, gâzilere taksim etme veya vakıf hâline getirme yetkisi vardır. Nitekim Hz. Ömer hilâfeti zamanında fethedilen Suriye, Irak ve Mısır topraklarını vakıf hâline getirerek, "fey'" hükümlerini uygulamıştır. Burada arazinin kuru mülkiyeti (rakabesi) devletin, yararlanma hakkı ise zilyed olarak daha önceki sahiplerinin olur. Irak toprakları fethedilince gâziler buranın kendilerine taksim edileceğini bekliyorlardı. Hz. Ömer dağıtmak istemeyince, uzun müzâkere ve istişareler oldu. Hz. Zübeyr, Abdurrahman b. Avf ve Bilâl Habeşî ile aynı düşüncede olanlar,.bu toprakların ganimet olarak kabulü ile Resulullah'ın Hayber topraklarını dağıttığı gibi gâzîlere dağıtmasını istediler. Muaz b. Cebel ve Hz. Ali gibi sahabe büyükleri de Hz. Ömer'i desteklediler.
Hz. Ömer şöyle diyordu: "Bu toprakları dağıtırsam sizden sonra gelecek müslümanlara ne kalır. Onlar toprakların ahalisiyle birlikte taksim edilmiş olduğunu, babalardan oğullara miras olarak intikal ettiğini, böylece kendilerinin her şeyden mahrum edilmiş olduklarını görecekler. Bu görüş, görüş değil". Bunun üzerine Abdurrahman b. Avf; "Görüş dediğin nedir? Arazi ve sahipleri Allah'ın gâzilere ihsan ettiği fey' ve ganimetlerden başka bir şey değildir" dedi. Hz. Ömer şöyle cevap verdi: "Onlar senin dediğin gibidir. Fakat ben meseleyi öyle görmüyorum. Allah'a yemin ederim ki, benden sonra müslümanlara çok şeyler sağlayacak bir ülke fethedilmez. Aksine fethedilen ülkelerin müslümanlara maddî bakımdan bir yük ve külfet olması da muhtemeldir. Irak ve Şam arazileri işleyicileri ile birlikte taksim olunursa, o zaman kaleler nasıl korunur? Daha sonra gelen nesillere, yetim ve dullara Irak ve Şam arazisinden ve diğer beldelerden ne kalır?" Toplantıda bulunanlar bu defa; "Allah'ın bize kılıçlarımızla ihsan ettiği ganimetleri savaşa katılmayan, taksime bile yetişmeyen kimselere, onların çocuklarına ve ortada hiç mevcut olmayan daha sonraki çocuklarına mı vakfedeceksin?" dediler.
Muaz b. Cebel; "Vallahi bu toprakları dağıtırsan hoşa gitmeyen şeyler ortaya çıkar. Toprağın büyük bir kısmı müslümanların eline geçer. Sonra bu sahipler zamanla ortadan kalkar ve büyük topraklar bir kişinin elinde toplanır. Onun için bu topraklara şimdiki müslümanların da, sonra gelecek olanların da faydalanmasını sağlayacak bir statü ver."
Hz. Ömer bu arada Kur'an-ı Kerîmden fey' ile ilgili şu ayetleri delil olarak göstermiştir:
"Allah'ın fethedilen diğer düşman ülkeleri ahalisinden peygamberine verdiği "fey' "Allah'a, peygamberine, hısımlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalanlara aittir. Ta ki bu mallar, içinizden yalnız zenginler arasında dolaşan bir devlet olmasın. Peygamber size ne verdi ise onu alın, size ne yasak etti ise ondan da sakının" (el-Haşr, 59/7).
"Bilhassa o fey hicret eden yoksullara ait olup, onlar Allah 'tan fazlu inâyet ve hoşnutluk ararlar" (el-Haşr, 59/8, bkz. ayet, 6, 9, 10).
Yukarıdaki ayetler, umumî olarak ganimetin taksiminden söz eden el-Enfâl Suresi kırkbirinci ayeti tahsis etmiştir. Yani ganimet ayeti, menkul ve gayr-i menkul tüm malları kaps----- alır. Haşr Suresindeki fey' ayetleri ise, ganimeti araziler dışındaki menkullere tahsis etti. Haşir Suresindeki ayetler, savaşla veya savaşsız alınan topraklar üzerinde devlet başkanına maslahata göre tasarruf yetkisi verir. Hz. Peygamber Hayber toprakları için Enfâl ayetiyle, Hz. Ömer ise Suriye, Irak ve Mısır toprakları için fey' ayetleriyle amel etmiştir. Buna göre, fey' ayeti bütün müminleri içine alır. Bu gayri menkuller üzerinde hak sahibi olmada, sonradan gelenler önceden gelenlere ortak olurlar. Bu, ancak arazileri taksim etmemekle gerçekleşir. Bunlar vakıf sayılır, fakat miras yoluyla geçebilir. Gerçek vakıf ise mirasla geçmez (Ebû Yûsuf, Kitabü'l-Harac, Mısır 1352 H, s.75, 83,85; Ebû Ubeyd, el-Envâl, Kahîra 1968, s.94; Muhammed Hamidullah, el-Vesâiku's-Siyâsiyye, s.314, vesika: 325; Ali Şafak, İslâm Arazi Hukuku s.146-149; Fahri Demir, İslâm Hukukunda Mülkiyet ve Servet Dağılımı, s.202-207; Hamdi Döndüren, Delilleriyle İslâm Hukuku, İstanbul 1983, s.572, 573; ez-Zühaylî, a.g.e., V, 532-537) .
Hz. Peygamber bazı beldelerin topraklarını eski sahiplerinin ellerinde bırakmış ve taksim etmemiştir. Meselâ; Mekke'yi kılıç zoruyla fethetmiş, arazilerini gâzilere dağıtmamıştı. Yine Kurayza, Nadîr ve Arap yurtlarından diğer yurtlar fethedilmiş, ancak Hayber dışında bunlardan hiçbirinin toprakları taksim edilmemiştir. Bu konuda Devlet başkanı muhayyerdir. Dilerse, Resulullah (s.a.s.)'in yaptığı gibi taksim eder, dilerse, yine Resulullah'ın Hayber dışındaki toprakları eski sahiplerinde bıraktığı gibi bırakır. Bu ikinciler fey' topraklarını oluşturur (ez-Zühaylî, a.g.e, V, 537).
Hz. Ömer Irak topraklarını eski sahiplerinin elinde bırakırken Haşr Suresi'nin fey' ayetlerine (ayet, 6-10) dayanmıştır. Araziler için haraç, gayri müslim sahipleri için ise cizye vergisi bağlamıştır. Bu uygulama, müzâkere ve istişâreler sonucunda sahabenin icmaı ile ortaya çıkmıştır. İşin başında Bilâl ve Zübeyr (r.anhüma) gibi sahabiler karşı çıkmışsa da, sonradan onlar da bu görüşe katılmışlardır (Ebû Yusuf, Haraç, 27, 35; ez-Zühaylî, a.g.e., V, 537).
Şam ve Mısır toprakları fethedildiği zaman ordu komutanları bu yerlerin hükmünü Hz. Ömer'den sormuşlar, Halife de şu cevabı vermiştir: "Araziyi sahiplerinde bırak, menkul ganimetleri muhariplere dağıt. Böyle hareket, tedbirimiz gereği, müslümanların yararı içindir..." İlk devirlerde başlayan bu fey' uygulaması, sonraki devirlerde aynen devam etmiş, Osmanlılarda mîrî arazi uygulamasının temelini teşkil etmiştir. Emevi halîfesi Ömer b. Abdilaziz valilerine gönderdiği mektuplarında şöyle yazmıştır: "Arazi sahiplerinden kim müslüman olursa o anda elinde bulunanların hepsi kendisinindir. Ama evi ve arazileri müslümanların olmakta devam eder. Çünkü-onlar Allah'ın bir fey'idir" (İbn Zenceveyh, Kitabü'l-Emvâl, Arapça Uzm., Burdur Kütüphanesi, No: 183; Yahya b. Adem, Kitabü'l-Haraç, thk. Ahmed Muhammed şakir, Kahîra 1347 H., s.52, 62'den naklen Ali Şafak, a.g.e., s; 150).
B. Gayrimüslim halkın savaş korkusuyla başka yere göç etmesi sonucu boş kalan araziler. Bunlar da fey' adını alır. Müslümanların bu beldeye girmesiyle arazilerin mülkiyeti beytülmale intikal eder. Bunlar vakfedilmiş devlet mülkü haline gelir. Devlet başkanı bu arazileri ekip-biçen müslüman veya zimmîlerden haraç vergisi alır. Böyle bir beldede düşmandan kalan menkul mallar da fey'e dahil olur. İslâm hukukçularının çoğunluğuna göre bunlar vakfedilir ve müslümanların maslahatı için harcanır (İbn Rüşd, Bidâyetü'l-Müctehid, I, 389; es-Şırâzı, el-Mühezzeb, II, 247; İbnü'l-Hümâm, Fethu'l-Kadîr, IV, 353; el-Mâverdî, el-Ahkâmü's-Sultâniyye, s.133).
C. Sulh yolu ile (savaşsız) İslâm ülkesine katılan topraklar. Diğer sahipsiz topraklar gibi bunlar da devlet mülkiyetine geçer. Bu topraklar devlet n----- işletilip geliri toplum yararına harcanabileceği gibi, devletçe gerekli görülen özel şahıslara da, dağıtılabilir. Nitekim Benî Nadir arazisi (Fedek ve çevresi), servetlerini Mekke'de bırakıp Medine'ye hicret eden yoksul sahabelerle, Medineli üç yoksul sahabeye taksim edilmiştir. Devletin şahıslara tahsis edeceği bu topraklar prensip olarak arazinin bulunduğu bölgeye göre öşür veya haraç vergisine tabi olur (Fahruddin er-Râzı; et-Tefsîru'l-Kebîr, XXIX, 284-285; İbn Abidin, Reddü'l-Muhtar, III, 288).
Sonuç olarak, savaşla veya savaşsız alınan toprakların kuru mülkiyeti (rakabesi) devlete tahsis edilerek, eski sahipleri olan müslüman veya gayrimüslim kimseler kiracı kabilinden bu topraklardan yararlanırlar. Tesbit edilen haracı da beytülmale ödemeye devam ederler. Kiracı durumundaki bu kimselerin araziyi satma, hibe, rehin verme gibi tasarrufları, ve mirasla intikal hükümleri kanunla düzenlenir. (bk. Arazı, Mîrî arazi).
Hamdi DÖNDÜREN

Elem* 12 Mayıs 2009 12:44

RE: Fey'
 
İslâm arazi hukuku terimi olarak fey'; düşmandan savaşla veya savaşsız ele geçirilen toprakların mülkiyetinin devlette, yararlanma hakkının ise haraç vergisi karşılığında eski sahiplerinde bırakılması demektir. Bu, bir bakıma, geliri toplum ihtiyaçları için harcanmak üzere arazilerin topluca vakfedilmesidir .
Fetihle ele geçirilen araziler üç kısma ayrılır: Savaşla (anveten) elde edilen; düşmanın savaşsız başka yere göç etmesiyle boş kalan ve sulh yoluyla ek geçirilen araziler.


SAAT: 22:42

vBulletin® Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.

User Alert System provided by Advanced User Tagging v3.2.6 (Lite) - vBulletin Mods & Addons Copyright © 2024 DragonByte Technologies Ltd.


1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306