Medineweb Forum/Huzur Adresi

Medineweb Forum/Huzur Adresi (https://www.forum.medineweb.net/)
-   Kadın-Aile-Çocuk (https://www.forum.medineweb.net/190-kadin-aile-cocuk)
-   -   şiddet aslen nereli??? (https://www.forum.medineweb.net/kadin-aile-cocuk/24069-siddet-aslen-nereli.html)

Nesli_Nur 02 Ocak 2013 13:55

şiddet aslen nereli???
 
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]


Şiddet aslen nereli?

Tüm dünyanın ortak sorunu aile içi ve toplumsal şiddet. Bu derdimizi konuşmak ve farkındalık oluşturmak adına 15 ülkeden 30 konuşmacı Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’nın misafiriydi. Düzenlenen konferansta ‘aile ve şiddet’ masaya yatırıldı.


Yumruk-tokat atmak, tekmelemek, itip kakmak, üzerinde sigara söndürmek, üzerine kaynar su dökmek, bağırmak, hakaret etmek, küfretmek, tehdit etmek, korkutmak, aşağılamak, başkalarıyla kıyaslamak, kişilik özelliklerini, kökenini, yaptığı işi, mesleğini, maaşını küçümsemek, sürekli sözünü kesmek, kendini geliştirmesine izin vermemek, her an kişisel yaşamının her alanını kontrol edip sınırlandırmak, sağlık hizmetlerinden yararlanmasına engel olmak, eve yetersiz para bırakmak… İki hafta önce İstanbul Kongre Merkezi’nde zikredilen şiddet çeşitlerinden bazıları bunlar. Okuyunca içimizi acıtsa da hepsi hayatın içinden canlı kareler maalesef.

Hindistan’dan Polonya’ya, Amerika’dan Japonya’ya, Tayvan’dan İtalya’ya tüm toplumların ortak sorunu olan aile içi ve toplumsal şiddete yönelik farkındalığı artırmak amacıyla 15 ülkeden 30 konuşmacı, 24-26 Kasım 2012 tarihlerinde İstanbul’da buluştu. ‘Aile ve Şiddet’ konulu sempozyumda zikredilen farkındalık kelimesinin altını çizmekte fayda var. Çünkü bu tarz konferanslar daha çok çözüm bulmaya yöneliktir. Durum o kadar vahim ve büyük olduğu halde fark edilemiyor ki öncelikle ‘farkındalık’ oluşturma ihtiyacı duyuluyor. Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı (GYV) Kadın Platformu’nun ikincisini gerçekleştirdiği sempozyumda, dünyanın farklı kültürleri ve coğrafyalarında yaşayan insanların aile ve şiddet hakkındaki deneyimleri üzerine geniş çaplı araştırma yapan akademisyenlerin sunduğu çarpıcı örnekler dikkat çekti. Üç gün boyunca “Aile ve Şiddet: Uluslararası Yaklaşımlar, Aile İçi Şiddet ve Hukuki Boyutu, Çocuğa Karşı Şiddet ve Sonuçları, Aile ve Şiddet: Dini Perspektifler, Aile İçi Şiddet ve Toplumsal Boyutu” başlıkları altında konular ele alındı.
EVLENMEK, ARABA KULLANMAKTAN DAHA BASİT DEĞİL


Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin’in açılış konuşmasında sarf ettiği “Nasırlaşmış yüreklerle bu işi çözemeyiz. Sevgi toplumu, vicdan toplumu olmak zorundayız.” cümlesi çok basit ama bir o kadar da uygulaması zor bir çözüm önerisi toplumumuz için. Çünkü vicdanların bozulduğu, pek çok ahlâkî değerin yok olduğu ve farklı farklı sevgi tanımlarının yapılabildiği günümüzde bunu başarmak kolay değil. Şahin, birçoğumuzun hemfikir olduğu evlilik okullarının önemine değindi. Çünkü bekârların idrak edemediği bu okulların ehemmiyetini evli çiftler daha iyi anlıyor. Şahin, bu konuda çalışma başlattıkları müjdesini verdi: “Eğitim şart. Evlilik kararı ehliyet almaktan daha önemsiz olamaz.Bu kişiler karşılaşacakları sorunlarla nasıl başa çıkabilirler? Nerelere başvurabilirler? Bakanlık olarak evlenmek için bir araya gelen bireylere eğitim vereceğiz. Evliliğin ilk 5 yılında boşanmalar daha fazla olduğundan bu eğitim çok istifadeli olacak.” Şiddeti ne panik butonu ne uzaklaştırmalar ne de polis kontrolü engelleyebiliyor. Bunlar sadece geçici birer çözüm olmaktan öteye gitmiyor maalesef. Aslında bu da sadece Türkiye değil dünya toplumlarında dinî ve ahlâkî değerlerin bozulduğunu gösteriyor.

Konferansa Hindistan’dan katılan Ekonomi Profesörü Laxmi Narsimha Swamy, şiddetin ekonomik sebeplerini sıraladı. Swamy’a göre yoksulluk, işsizlik ve gelir eşitsizliği kişilerarası şiddete sebep olan en güçlü etkenler. Araştırmalar da işsiz ve yoksul kadınların, eğitimli ve çalışan kadınlara kıyasla daha yüksek oranda aile içi şiddete maruz kaldığını ispatlıyor. ‘Aile ve Şiddet’ konferansının en dikkat çekici konuklarından biri Belçika’nın en genç ve başörtülü milletvekili olarak tanıdığımız Mahinur Özdemir’di. Özdemir, günümüzde kadınlara karşı kaba kuvvetin, dünyada insan haklarına karşı yapılan en yaygın ihlali teşkil ettiğine değindi. Şiddetin tüm aile sistemini (eşler, çocuklar, akrabalar) etkilediğini, “Bu, ekonomik, fiziksel, psikolojik, cinsel veya sözlü olabilir. Aile içi şiddetin tüm sosyal sınıfları, her yaş ve her kültürü kapsadığını hatırlatmak önemlidir.” ifadeleriyle nazara verdi. Zira çevremizde gördüğümüz mutsuz aile tablolarında sadece çiftler değil çocukların ve yakın çevrenin bile psikolojik problemler yaşadığına şahit oluyoruz. Konferansta söz alan Sosyolog Nilüfer Narlı ise çarpıcı bir rakamı kamuoyuyla paylaştı. Narlı, Türkiye’de her 10 kadından birisinin, gebeliği süresinde fiziksel şiddete maruz kaldığını aktardı. Oturumlarda anlatılan en ilgi çekici konularından biri Yeni Zelanda’da gerçekleştirilen ‘Çocuk Hattı’ projesiydi. Çocukların, akranlarıyla konuştukları yardım hattı için her yıl gönüllü lise öğrencileri eğitim alıp kuruma dâhil oluyorlar. İstismara uğrayan çocukların rahatlıkla konuşabildikleri bu gönüllüler sayesinde daha önce ihbar edilemeyen onlarca olay çözüme kavuşturulmuş. ‘Çocuğa Karşı Şiddet ve Sonuçları’ oturumunda söz alan Auckland Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde müfredat geliştiricisi olan Psikoterapist Dr. Jill Yielder de, çocukların gördükleri şiddet sonucu yaşadıkları ruhsal çöküntülerden bahsetti. Yielder, bu çöküntülerin çocukların tüm hayatlarını etkilediğinin altını çizerken, şiddetin temelinde yine şiddetin yer aldığına dikkat çekti.
DİNDE ŞİDDETİN YERİ YOK

GYV’nin düzenlediği programı, aile ve şiddet üzerine yapılan onlarca konferanstan ayıran en büyük özelliği konunun dinî perspektifini geniş çaplı bir şekilde ele almasıydı. Çünkü görülen bazı şiddet vakalarında, kaba kuvvet uygulayanlar dini referans gösterilerek, ruhsat sahibi olduklarını iddia edebiliyor. Dini kullanan bu davranış biçiminin meşru olan hiçbir tarafı yok aslında. Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi ve Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. İsmail Hakkı Ünal, Efendimiz’in (sallallahu aleyhi ve sellem) hayatından örnekler vererek böyle bir davranışın kesinlikle tasvip edilmediğini ifade etti: “Namazı nasıl O’nun öğrettiği gibi kılıyorsak, eşimize de, O’nun davrandığı gibi davranmak durumundayız. ‘Sizin en hayırlınız kadınlarına karşı iyi davrananlarınızdır’ buyuran ve ‘Gece birlikte olduğunuz kadınları nasıl döversiniz?’ diyerek hayretini ifade eden bir Peygamber’in tutum ve davranışı bizim için yegâne örnek olmalıdır.” Ülkemizdeki namus cinayetlerine de değinen Ünal, namus adına işlenen cinayetlerde yalnızca suçu işleyen değil, bu karara iştirak eden tüm aile fertlerinin dinimizce katil durumunda olduğunu söyleyerek konunun ciddiyetini vurguladı.
Aile ve şiddet. Birbirine hiç yakışmayan bu iki kelimenin, yan yana zikredilmesi bile içimizi acıtıyor. Hayatın bu acı gerçeği ile yüzleşmek ise bilinçli ve çözüm arayışında olan bireylere düşüyor. Konferans sadece bir farkındalık oluşturmadan ibaret olsa da çözüm adına atılan büyük bir umut niteliğinde. Temennimiz ise toplum nezdinde kalıcı formüllere imza atılması.
Bildirgede öne çıkan sonuçlar


Devlet, aile birliğinin korunması ve kendisinden beklenen fonksiyonu yerine getirmesi için şiddet konusunda aktif görev üstlenerek caydırıcı ve önleyici her türlü tedbiri ivedilikle almalı.
Tedbir olarak şiddet uygulayan failin psikolojik destek alması, özel ya da devlet çatısı altında danışmanlık ve terapi merkezlerinin açılması, aile ombudsmanlık sisteminin yaygınlaştırılması sağlanmalı.
Bu konuda sivil toplum kuruluşları, hem birbirleriyle hem de devletin ilgili kurumlarıyla işbirliğine gitmeli.
Aileyi bir bütün olarak kabul etmekle birlikte, ailedeki her bir bireyin hakları olduğu ve korunması gerektiği dikkate alınmalı.
Aile içi şiddetin örtülü yapısı, daha sürekli, sistematik ve bireyin şahsiyeti üzerindeki yıkıcı etkisinden ötürü özel olarak ele alınmalı.
Şiddetin yaygınlaşması ve sıradanlaşmasında medyanın büyük etkisi var. Oysa toplumu en çok etkileyen medya, şiddetin önlenmesinde aktif rol almalı.
Eğitimin her aşamasında, özellikle erken dönem eğitim sürecinde şiddetin toplumsal yayılımı önlenmeli. Barışçıl çözüm alışkanlıklarının kazandırılması konusu müfredat programlarında yer almalı.
Töre cinayetlerinin ‘cinayet’ olduğu, örf, âdet ve dinî inançların şiddetin gerekçesi olmadığı; aksine bunların toplumsal barışı sağlamada olumlu rol teşkil ettiği ön plana çıkarılmalı. Bir insan hakları ihlali ve haysiyet sorunu olan şiddet ve istismar konusunda toplum da duyarlı olup yapılacak çalışmalara destek vermeli.


elif kaya(yenibaharder.)(:


SAAT: 04:51

vBulletin® Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.

User Alert System provided by Advanced User Tagging v3.2.6 (Lite) - vBulletin Mods & Addons Copyright © 2025 DragonByte Technologies Ltd.


1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306 307 308 309 310 311 312 313 314 315 316 317 318 319 320