Medineweb Forum/Huzur Adresi

Medineweb Forum/Huzur Adresi (https://www.forum.medineweb.net/)
-   Kıssalar-Hikayeler-Nasihatler (https://www.forum.medineweb.net/649-kissalar-hikayeler-nasihatler)
-   -   Sır Kullar İçindir (https://www.forum.medineweb.net/kissalar-hikayeler-nasihatler/19227-sir-kullar-icindir.html)

Esma_Nur 16 Mayıs 2011 18:19

Sır Kullar İçindir
 
Metin KARABAŞOĞLU'nun kaleminden...
İKİ KİŞİNİN bildiği, sır değildir.
Bu söz, nice nice tecrübeyle sınanmış bir gerçek olarak, sıklıkla çıkar karşımıza.
Hele ki, şu yeryüzünde bir ikinci kişiye bir sır aktarmamıza karşılık, o ikinci kişinin de bir ikinciye aktarması derken bize mahsus kalması gereken bir sır fâş olmuş, bu ifşa yüzünden de bir dizi mesele zuhur etmiş ise, bin kere duymuş ve öğrenmiş olsak bile bir kere daha, öyle ki kafamıza vururcasına tekrarlanır bu söz: “Bilmiyor musun: İki kişinin bildiği, sır değildir.”
Allah’ın arzında Allah’ın kullarına dair bir sırrı ‘sır’ olarak muhafaza edebilmemiz için, bu tecrübenin bize söylediği çok şey vardır. İster kendimize ait olsun ister bir başkasına, bir şey gerçekten ‘sır’ ise tek bir ikinci kişiye dahi aktarılmamalıdır. Bu sır bize ait ise, neyse; sırrın fâş olmasından dolayı bir zarar hâsıl olacaksa, bu zarar sırrın sahibi ile sırrı fâş eden aynı kişi olacağı için, yürek üzüntüsü için bir ‘hafifletici sebep’ vardır. Ama hele ki bir başkasına ait bir sır bize emanet edilecek ise, eğer taşıyamayacak isek, o emaneti hiç yüklenmemek en iyisidir. Yok eğer bu sırrı emanet olarak yüklenmişsek, bize düşen, o emanete hıyanet etmemek, hangi şart altında olursa olsun, o sırrı bir başka kişiye ifşa etmemektir.
İnsanların insan olarak kimliği ve kişiliği, işte bu ince noktada bir sınanmadan geçer.
Kimisi vardır ki, bildiği veya kendisine aktarılmış bir sırrı, şartlar ne olursa olsun, fâş etmez. Sırrını bildiği veya sırrını aktaran kişi gün gelip kendisine en yaman düşman kesilse bile, sır olarak aktarılanı sır olarak muhafaza etmeyi bilir.
Kimisi vardır, bildiği veya kendisine aktarılmış bir sırrı, şartlar değiştiğinde, ya hemencecik fâş eder veyahut ‘fâş edebilme potansiyeli’ne dikkat çekerek sonuç almaya yeltenir.
Sonuçta, şu yeryüzünde, kendisine emanet edilen sırları fâş etmediği ama kendisine ait sırlar fâş edildiği için olduğundan daha düşük görülen nice hakikat erleri vardır.
Yine bu sebepten, niceleri, onlar hakkında fâş ettiklerine karşılık kendileri hakkında onların fâş etmemeyi tercih ettikleri sırlara binaen, yeryüzünde adam itibarı görür, itibarla gezinirler.
Öyle ya da böyle, ‘sır,’ bir büyük yüktür insan için. Taşıyamadığı için bir başkasına aktardığı bir sırrı, gün gelir, çirkin ellerde ve çirkin dillerde kimliğini ve kişiliğini, izzetini ve hayatını târumâr eden bir silah olarak kendisine geri dönebilir.
Bir büyük yüktür sır. Gün gelir, başka bir insanın taşıyamadığı için kendisine aktardığı bir sırrı, öylece içinde saklamak yahut bir öfke anında, bir arkadan hançerlenme hüznü yüreğine çöreklendiği anda, maazallah hele ki bir içten pazarlıklılık halini kuşanmanın sonucunda fâş edip iki dünyada da kendisini insaniyeten perişan edecek bir hıyanete girişebilir. Sırra ihanet, mala ihanetten bile daha büyük bir keyfiyettir.
Peki, ne yapmalıdır insan? Sırdan da kaçmanın mümkün olmadığı şu yeryüzünde, sır ile yaşanacak bir sınanmadan yüzünün akıyla çıkmak için nasıl bir yol almalıdır?
“Koşar dağlara çıkardım olmasa Settarlığın” diyen bir mü’min şair, bunun ipucunu veriyor olsa gerek. İnsanın kelimenin tam anlamıyla insan olması Rabbinin esmâsına ayna olabilmesiyle mümkün oluyor ise eğer, âlemler Rabbinin bu ismi de insanın iç dünyasına ve davranışına yerleşmiş olmalıdır. Allah Rahîm ise, kula da yakışan, merhamettir. Allah Cemîl ise, kula da yakışan, işini güzel yapmaktır. Allah Âdil ise, kul da adaleti gözetme durumundadır. Allah Afuvv ve Gafûr ise, kul da affedici ve bağışlayıcı olmalıdır. Ve Allah Settar ise, kulları da sırları örten, ifşa etmeyen kişiler olma durumundadır.
Zaten, tam da burada, yatay düzlemde ‘sır’ olan her şeyi dikey düzlemde sır olmaktan çıkaran bir gerçek vardır: Madem ki, iki kişinin bildiği sır değildir, o halde hiçbir hal ve şartta şu yeryüzünde bir sır mevcut değildir. Çünkü, insan tek başına iken, Allah ikinci kişidir. İki kişi kendi arasında konuşurken, Allah o ikinin üçüncüsüdür. Üç kişinin beraberliğinde, dördüncüleri olarak Allah orada hâzır ve nâzır haldedir.
Yani, kula karşı sır olan hiçbir şey, o Semî’, Basîr, Alîm ve Latîf Zât-ı Zülcelâl için sır değildir. Kur’ân-ı Hakîm’inde âlemler Rabbinin “Biz size şahdamarınızdan daha yakınız” haberini verdiği gibi, “Allah kalblerin gizlediğini bilir” diye de haber veriyor olması, işte bu sebeptendir.
Yani, sır, kullar içindir. Kullara sır olan her şeyi, Allah apaçık bilmektedir.
Ama Settâr isminin bir cilvesi olarak, bu sırları ‘şimdilik’ örtmektedir.
İçtenlikle af dilenen, samimiyetle istiğfarı yapılan günahlar ism-i Settar’ın bir cilvesi olarak hiç ifşa edilmemek üzere örtülecek; ‘yanıma kâr kalıyor’ diye görülen her şey ise Kur’ân’ın “Yevme tüble’s-serâir” diye haber verdiği Büyük Günde ifşa edilecektir.
Bu dünyada adam kalıbıyla dolaşıp O Gün mahcup olmak istemeyen ise, Allah için ‘sır’rın sözkonusu olmadığını; Allah’ın bir kişinin ikincisi, iki kişinin üçüncüsü, üç kişinin dördüncüsü olduğunu bilmelidir...


eğerki arkadaşınız kimseyle paylaşamadığı şeyleri sizinle paylaşıyorsa bunun değerini bilin .

Esma_Nur 17 Mayıs 2016 20:59

Cevap: Sır Kullar İçindir
 
Sırrını ifşa etme sakla
Sirke de lezzetini saklı olduğu küpünden almamış mıydı
Tohumda toprağa gizlenince fidan olur
Dua duâ ümit olur sevda......


SAAT: 02:38

vBulletin® Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.

User Alert System provided by Advanced User Tagging v3.2.6 (Lite) - vBulletin Mods & Addons Copyright © 2024 DragonByte Technologies Ltd.


1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306