Medineweb Forum/Huzur Adresi

Medineweb Forum/Huzur Adresi (https://www.forum.medineweb.net/)
-   Kıssalar-Hikayeler-Nasihatler (https://www.forum.medineweb.net/649-kissalar-hikayeler-nasihatler)
-   -   Kalpten Gelir Kelimeler, Kalpten Söylenir Söylenesi Bütün Kalbî Sözler… (https://www.forum.medineweb.net/kissalar-hikayeler-nasihatler/22640-kalpten-gelir-kelimeler-kalpten-soylenir-soylenesi-butun-kalb%EE-sozler%85.html)

su damlası 31 Temmuz 2012 21:25

Kalpten Gelir Kelimeler, Kalpten Söylenir Söylenesi Bütün Kalbî Sözler…
 
Mevzû kalp ise eğer; kalpten gelir kelimeler, kalpten söylenir söylenesi bütün kalbî sözler…
Kalp kalbe karşıdır derler.
Kalpten kalbe yollar vardır derler.
Kalp sevmekten yorulmaz derler.
Kalbin sularında yolculuklara çıkarlar.
Kalpten gelen ne varsa kalbe hitâbendir ve kalplerden kalplere akıp giden kalbî esintilerdir…
Kalp dendiğinde ilk olarak sadırlarımızda her daim hareketini hissettiğimiz, atıp duran hayatî uzvumuzu hatırlarız.


Hayatîdir; çünkü hayatta olduğumuzu ilân eden tek organımızdır. O durduğunda hayat da durur. Bu bakımdan Rabbimiz’in “Hayy” ismine ayinedir.


Alenen hareket ettiğine de şahit olduğumuz tek organımızdır kalp. Hayat devam ettiği sürece durmayan, uyumayan ve hiç susmayandır. Tıpkı; hiç durmayan, uyumayan ve susmayan bütün kusurlardan münezzeh olan Halik’ımız gibi, O’ndan küçük bir cüz, minicik bir numûne gibi…
Çıkardığı ritmik sesler itibariyle de hep bir sesleniş, anış ve zikir halindedir.


Orası vücudumuzun merkezi hükmündedir. Her nefes alışımızda temiz kan pompalar kalp, her bir yanımızı sarmalayan damarlarımıza. Temizleme ve temizlenme yeridir, kâinatın merkezi olan Kâbe ile bir tutulur kalbimiz. Yani temizlik ve temizlenme yeri olduğu kadar kutsaldır da. Bu da yine “Kuddüs” isminin bir ayinesi olsa gerektir ki görüldüğü üzere kalpten zuhur edenler hep O’nu göstermektedir…

Zâhirin ötesindeki sevgi ve sevme makâmı diye bildiğimiz kalp ise ayrı bir derinlik ve mâneviyat içerir ki, onunla ilgili sayfalar ve kitaplar vardır, anlatımı hâlâ bitirilememiş…
Kalbin bir özelliği de vahye muhatap oluşudur. Yaratıcı’dan gelen vahiy ve ilhamların nüzul ettiği mekândır…


Sevgiler, sevdalar, merhametler, acılar, sızılar ve aşk orada yaşanır. Orası hisler, duyuşlar, kanatlanıp uçuşlar, yokluklarda kayboluşlar, hüzünlerle bulutlanışlar, sevinçlerle çiçeklenişlerin yaşandığı zaman ötesi bir mekândır. Elbette en önemlisi Yüce Kudret’in “Mü’min” isinin tecelli ettiği îmânımızın kutsal evidir.


Diyor ya bir Hak aşığı:
“Gitse dünya, gitse ukba yok keder /

Kalp giderse cevheri îman gider”


Bir maneviyat medresesi olan bu güzel kalbimizi, diğer maddi kalbimizden ayırmak için farklı isimlerle de anılır. Yürek denir, gönül denir ve ne de güzel denir. Bu ifadelerde ayrı bir derinlik gizlidir. Gizlerin olduğu yerdir zaten kalbimiz. Öyle ki çoğu zaman biz bile bilmeyiz orada olup bitenleri. İnsanın iradesiyle müdahale edemediği yeridir yüreği. Orası bir sevgi ve hisler âlemi ise, elbette her âlem gibi oranın da sahibidir Âlemlerin Rabbi. Onun Esmâ-ül Hüsnası’nın bir Hüsnasıdır ki tecelli eden, kendisi bize Vedûd diye bildirmiştir o güzel ismini.


El-Vedûd’un tasarrufundadır kalbimiz. Onu dilediği gibi evirip çeviren Mukallibel Gulûb’dur. Kalbin bir manâsı da çevirme ve değiştirme merkezi anlamını taşır ki, bizler de çok şahit olmuşuzdur onun o değişken hallerine…


Her ne kadar tasarruf kalbin Malik’inde olsa da cüzî irademize düşen iki vazife vardır: Birincisi kalbimizin gıdasını, yani zikiri ve ikinci olarak da temizliğini, yani tevbeyi ihmal etmediğimiz müddetçe oradan haseneler, hayırlar ve hoşsadâlar zuhûr eder dünyamıza…


Yüreğimize gelen her şeyi O’ndan bilir, O’ndan kabul eder ve O’na emanet etmek üzere en güzel konukluğa mekân ederiz konukları. O vakit derki gönül:
“Hoştur bana senden gelen / Lütfun da hoş, kahrında hoş”…Bizler kalbimizi en çok sevgiyle bilir, tanırız. Ancak sevgiyi de kalbimizle bilip tanıyabiliyor muyuz?
Asıl sevgi özden sevgidir. Kalpte, yürekte, gönülde olan sevgidir. Aşk’a giden yoldaki küçük egzersizlerdir sevgiler. Sevdaların birer numûnesidir. Gerçek sevgi unutulan, bir gün nefrete dönüşen sevgi değildir. Kalp unutmaz, çünkü orda unutmayan vardır…


Kalbin tasarrufu sahibindedir demiştik. Öyle ya! Kimi seveceğimizi seçebiliyor muyuz?

Sevilecek olan vakti zamanı geldiğinde gelir düşer yüreğe.

Dağlarda eriyen kar suları gibi latif ama çaresiz bir süzülüşle süzülür ağırlanacağı misafirhaneye doğru. Yürek toprağında yeşerecek tohumlara can suyu olur. Filizlenip boy verdiğinde içinde bir parçan olur artık, seninle birlikte sonsuzluk yolcusudur. Sevilen gitmiş olsa da sevgisi yüreğinde, yüreğin var oldukça seninledir.


Sevmek için onun kaşı gözü aranmaz, sevmek için boyunu posunu görmek gerekmez, ellerini tutmadan da sıcaklığını hissedersin sevdiğinin. Kalbinin derinliklerinde ince bir frekans dokunuşuyla hayat sürer gerçek sevgi. Özlemler olur, hasretler olur, kimi zaman sitemler sarar filizlenen dalları…


Ne de olsa fani bir vücudun yoldaşıdır kalp, onun nazları ve sızlanmaları sevgiyi de kuşatır çoğu zaman. Ancak selim olan kalptir ki silkinmesini ve ayağa kalkmasını bilir sahibini tanıyor ve O’na dayanıyorsa…
Bir sevgi daha vardır, coşturan, koşturan, acıtan ve yaralayan. Nihayetinde unutulan ya da “aslında hiç sevmemiştim” diye hatırlanan. Demiştik ya kalbin yol arkadaşıdır fani beden. Çatışsalar da çoğu zaman birbirlerine uyum sağlamaktan başka çıkar yolları yoktur. Bu bakımdandır ki kimi zaman kalbin dediği olur, kimi zaman nefsin. Kalpten farklı olarak nefsin bir de sevilme hassesi vardır. Bu onun benlik olma istidadının bir gayreti ve arzusudur. Sevilmek ister, çünkü sevildiğinde “var” olduğunu hisseder.


Hüsrana çıkan sevgiler nefsin sevdikleridir. Onun sevmeleri geçici şeyleredir kendisi gibi. Gördüğünü sever; göremediğinde hasrete düşer ve zamanla unutur sevdiği yüzü… Duyduğunu sever; konuşamadığında hüsrana düşer ve hatırlayamaz olur sevdiğinin sesini… Dokunabildiğini sever; ellerini kaybettiğinde de acı çeker…



Bu sevgilerden geriye kalbe düşen hüzün ve acı damlacıklarıdır…
İnsan sonsuzluğa ayarlı yaratılmıştır, bu bakımdan bitenleri, yitenleri ve gidenleri hiç algılayamaz…
Bütün bu sevgi analizleri biraz olsun kalbimizi ve nefsimizi anlayabilmemize vesile olabildiyse, şimdi sevgilerimiz ve sevdiklerimiz adına daha sağlıklı düşünebilme ve müşahede edebilme kapısını aralama zamanıdır…
Görmeden, duymadan ve bilmeden sevebildiklerimizdir kalbî iletişim içinde olduklarımız. Ya da artık göremediğimiz ve artık duyamadığımız halde bir vesile ile bu kalbî iletişimi devam ettirebildiğimiz sevgilerdir bizimle sonsuzluğa uzanacak olanlar…


Devamında gelecek olan sevdalar ve en nihayetindeki “aşk” bu sağlıklı kalp ritimleriyle oluşacaktır.


Öyle ki; kalbindeki “dost”un, ateşi serin ve selametli hale çeviren “Halil”i olabilmektir kalbin maksadı…


Öyle ki; Yûsuf kuyudadır. Ama bir yerlerde var olduğunu bilmek yeterlidir sevmek için, uğruna gözlerini feda eden Yakûb olabilmektir sevgi…
Yûsuf zindandadır, ama zindanları medreseye çeviren sarsılmaz îmanıdır sevilen ve sevdirilen…


Yûsuf kalbin Mısır’ına sultan olur bir gün, onun tahtı, tâcı değil, idaresi altında olmak yeterlidir sevmek için…


Yûsuf’u yüreğiyle sevebilenler onun güzelliğinden nasiplenebildi, nefis gözleriyle bakanların ise ellerine yazık oldu…


Yûsuf en sonunda aşkıyla yananları Hak aşkına götüren bir sevgili oldu, Züleyha’nın kalbini özüne döndüren bir gönül eri ve aşka teslimiyetiyle varan kalbin emanetçisi olarak, sevilmeye ve anılmaya devam eden güzelliğiyle bilinir oldu…


Ve kalpleri nurlandıran “Nur”, tüm sevgileri O’nun kalbinde cem ettirdiği En Sevgili’yi, biz kalp tekkesinin garip dilencilerine en muhteşem bir mürşîd eyleyerek, kendi sevgisini tüm hücrelerimizde ve ruhumuzun görünmeyen zerreciklerinde hissettirme lütfuna mazhar eyledi…

Son olarak şu duayı eklemek gereklidir yüreknâmemizin kırık dökük defterine…

Sevgi ve aşk mekânımıza en çok yakışan ve her şeyin sahibi olan Sübhan! Senin mülkünde, senin tüm Esma’n ile tecelli ettiğin kutsal mekânında her daim seninle ve senin sevdiklerinle hemhal eyle bizleri…

Senden gayrı olan her ne var ise onlardan senin bitip tükenmeyen sevgi ve merhametine sığınırız, sığınılacak senden gayrı hiçbir yer bulunmayan Sultan!

"Alıntı"

su damlası 08 Aralık 2012 20:45

Cevap: Kalpten Gelir Kelimeler, Kalpten Söylenir Söylenesi Bütün Kalbî Sözler…
 
Kalp kapılarınızı açın..

[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]

Her şey gönlün derinliklerinden geleni fark etmekle başlar. Onu anlamakla
kemale erişir. Ondan nasiplenebilmekle de zirveye tırmanır.

Allah herkesin kalbine bir kapı koymuştur, derinliklerde gizli. Bu kapıdan
girenler hüsrana uğramazlar, o kapıya erişenler nasipsiz kalmazlar. Bu kapı
Hak kapısıdır.

Vermeyi istemeseydi istemek duygusunu vermezdi. Önce istemekle başlar her
şey. Cüzi irade ile başlangıcı bizim yapmamız gerekir. Gerçi Allah sebepler
dairesi dışında bazı kullarına özel lütuflar verebilir ve kapılarını kendi
açabilir ama bu istisnai durumdur, genele mal edilemez.

İradeniz ile almanız gereken yolu aldığınızda inayet-i ilâhi tecelli eder ve
Allah kendisinden başka kapılara yönelmenizi, rahmeti ile engeller.

Kul muhabbet kapısından girince o güne kadar hiç görmediği, belki sadece
duyduğu bir sevgi çağlayanına ulaşmış olur. Sevdiğinden daha fazla seven,
onu ondan daha iyi bilen ve her ihtiyacını verebilme kudretinde olan Zata
ulaşır.

Bu, dünyadan ve çevremizden yüz çevirmek değildir. Sevginin merkezine tüm
sevgilere en layık olan oturtulur, tüm sevmeler de O’nun çevresine. Yani
önce O sevilir, sonra her şey O’nun için sevilir.Bir kalpte iki sevgi olmaz
sözünü de bu doğrultuda anlamak gerekir.

Bu kapının anahtarı tefekkürdür ki bilinen ibadetler içerisinde semeresi en
çok olanlardan biridir.

O’nu bulmak marifet iledir. Marifet de tefekkür ile olur. Önce kendi içinize
dönmeyi öğrenin. Kafanızda sizi meşgul eden tüm problemler ve muhakemeleri
bir tarafa bırakın. Dupduru olun. Sonra kalbinizin derinliklerine doğru yola
çıkın. O bize, bizim tahmin ettiğimizden daha yakındır.

Açılın kalp kapıları! Rabbimi bulmaya geldim deyin. Rabbinizi orada sizi
bekler bulacaksınız.

Hiçbir şey söylemeyin isterseniz. Kalbinizin tüm burukluğu, içinizin tüm
susamışlığı ve günahlar altında iki büklüm olmuşluğunuzla sadece Ya
Rabbi!deyin, yetecektir.

Kulunun kendisine dönmesi kadar O’nu hoşnut eden başka bir şey olmayan
Rabbimizin,Lebbeyk Kulum! Söyle ne istiyorsun? Nedir seni üzen? Beni bulan
ve rızamı alan kulumu ne mahsun edebilir ki? Sen mahsun olma. Ben senin
vekilinim dediğini duyarsınız belki Rabbim nasip ederse.

Bu öyle bir lütuftur ki onu elde edenin kapısını çalacağı başka bir merci,
açamayacağı hiçbir kapı kalmamıştır.

Öyle bir sevgiliyi sevin ki size her şeyi vermeye gücü yetsin, her
ihtiyacınızı görsün, sizi hep gözetsin. Öyle bir sevgiliye kendinizi
sevdirin ki O sevdi mi kainattaki tüm kullarına da sizi sevdirsin. O’nun
adıyla çaldığınız tüm kapılar ardına kadar açılsın. Muhabbetiniz muhabbetle
mukabele bulsun.

İşte insanın yaradılış gayesinin başlangıç noktası budur. Diğerleri onun
arkasından gelir.

Unutulmaması gereken bir fark vardır. Allah’ı bilmek ayrıdır, O’nu idrak
etmek ayrıdır. Bilmek marifetle, idrak tefekkür ile olur.

Her şeyde esma-i ilahiyeyi görmek marifettir. Allah’ı her yerde görmenin,
bilmenin belli bir mantığı yoktur. Bu his dünyası ile ilgilidir. Allah’ı
bilmek ancak onu hissetmekle olur.

O tecellileri tefekkür etmek de idrake götürür. Allah’ı idrak ettiğinizde
kemalâta ermiş, kalbinizde mutmainliği yakalamışsınız demektir. Artık kalp
kapılarınız ardına kadar açılmıştır. Attığınız her adım sizi ayrı bir
muhabbete, gördüğünüz her lütuf ayrı bir hayrete götürecektir.

Artık her anınızda O’nun büyüklüğünü ve muhabbetini gözyaşları içerisinde
seyre koyulacak, Sübhanallah ile ayrı bir tefekkür, Allah-u Ekber ile başka
bir hayret, Elhamdulillah ile de şükür ufuklarını yakalayacaksınız Rabbimin
izniyle.

Rabbim bizleri kendini hakkıyla idrak eden kullarından eylesin
Amin..




(Gülay Öztürk )

su damlası 15 Nisan 2025 12:04


Yüreğimize gelen her şeyi O’ndan bilir, O’ndan kabul eder ve O’na emanet etmek üzere en güzel konukluğa mekân ederiz konukları. O vakit derki gönül:
“Hoştur bana senden gelen / Lütfun da hoş, kahrında hoş”…Bizler kalbimizi en çok sevgiyle bilir, tanırız. Ancak sevgiyi de kalbimizle bilip tanıyabiliyor muyuz?
Asıl sevgi özden sevgidir. Kalpte, yürekte, gönülde olan sevgidir. Aşk’a giden yoldaki küçük egzersizlerdir sevgiler. Sevdaların birer numûnesidir. Gerçek sevgi unutulan, bir gün nefrete dönüşen sevgi değildir. Kalp unutmaz, çünkü orda unutmayan vardır…


SAAT: 15:59

vBulletin® Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.

User Alert System provided by Advanced User Tagging v3.2.6 (Lite) - vBulletin Mods & Addons Copyright © 2025 DragonByte Technologies Ltd.


1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306 307 308 309 310 311 312 313 314 315 316 317 318 319 320