Medineweb Forum/Huzur Adresi

Medineweb Forum/Huzur Adresi (https://www.forum.medineweb.net/)
-   Kıssalar-Hikayeler-Nasihatler (https://www.forum.medineweb.net/649-kissalar-hikayeler-nasihatler)
-   -   Konuş EY AİŞE içimiz ferahlasın...nasıl sus ey ayşe içimiz ferahlasın oldu (https://www.forum.medineweb.net/kissalar-hikayeler-nasihatler/4052-konus-ey-aise-icimiz-ferahlasinnasil-sus-ey-ayse-icimiz-ferahlasin-oldu.html)

akgün 29Haziran 2008 20:19

Konuş EY AİŞE içimiz ferahlasın...nasıl sus ey ayşe içimiz ferahlasın oldu
 
BUNDAN 1400 küsur sene önceydi. ALLAH’ın Resulü bir meseleden dolayı üzgündü. Ağır adımlarla “hane-i saadetlerine” doğru ilerliyordu. Bu, günümüze göre çok fakir saadet evinin kapısını zevceleri Hz Ayşe açtı. Yüzündeki tebessümle Peygamberi içeriye aldı. Selamdan sonra ALLAH’ın elçisi Hz Ayşe’ye yanından ayrılmamasını söyledi. Hz. Ayşe yanına oturdu.

“Konuş ey Ayşe dedi Peygamber! Konuş da biraz içimiz ferahlasın!”

Ve Ayşe konuşmaya başladı. ALLAH’ın rahmetinden, merhametinden, Peygamberin şefkatinden, dünyanın faniliğinden bahsetti. O konuştukça Peygamberin üzüntüsü dağıldı, yüzüne bir tebessüm geldi, ferahladı. Rabbine şükretti…

Yıl 2008. Peygamber ümmetinden Mehmet Bey’in işyerinde canı sıkılmıştı. Yeni aldığı Opel marka arabasıyla evinin önüne geldiğinde park yerinin dolu olduğunu gördü. Canı bir daha sıkıldı. Arabayı kaldırımın kenarına park ederken söyleniyordu. Onuncu kattaki dairesine çıkarken asansör de çok ağır işliyordu. Sonra kapıyı çaldı. Sıcak bir tebessümle hanımı açtı kapıyı. Yemek hazırlıyordu. O da ne yine çocuklar ayakkabılarını evin kapısında bırakmışlar, dolaba almamışlardı. “Nerede bu çocuklar?” diye sordu hanımına. Daha sonra da içerideki çocuklarını çağırıp bir güzel fırçaladı. Zaten her zaman böyle yapıp ayakkabılarını dışarıda bırakıyorlardı. Etraf da hırsız kaynıyordu ve Mehmet Bey o ayakkabılara bir sürü para saymıştı.

Mehmet Bey içeriye girince “kurt gibi açım dedi. Sofrayı hemen hazırla da yiyelim:”

“Ben sofrayı hazırlıyorum, on beş dakikaya kadar yemek de pişer” dedi hanımı. Mehmet Bey kızgınlıkla baktı hanımına: “ Ben bütün gün iş yerinde bir sürü şeyle uğraşıyorum, kaç tane adamın derdini çekiyorum, sen bir türlü ben gelmeden şu yemeği yetiştiremiyorsun” dedi. O lavaboda ellerini yıkayıp üstünü değişinceye kadar hanımı yemeği yetiştirememesi hakkında pek çok mazeret sıraladı. Yemeği biraz da bu fırçalar yüzünden kös kös yediler. Sadece çocuklar aralarında bir iki atıştı. Bu çeşit çeşit yiyeceklerin bulunduğu sofrada pek iştahları da kalmamıştı.

Alelacele televizyonun başına oturdu Peygamber ümmetinden Mehmet Bey. Zira ekonomi yine kötü gidiyordu. Borsadaki küçük yatırımı yüzde otuz değer kaybetmişti. Döviz çıkıyordu. Nasıl da ekonomideki bahar havasına aldanıp dövizdeki parasını borsaya yatırmıştı? İşyerinde durmadan borsayı öven arkadaşını hatırladı kızgınlıkla. Neyse ki başbakan her şeyin kontrol altında olduğunu söylüyordu. Mutfakta işini bitiren hanımı elinde çay tepsisi ile odaya geldi. Çocuklar ders çalışmaya gittiler. Hanımı az önceki olumsuz havayı dağıtmalıydı. Çay içerken biraz havadan sudan bahsetti. Mehmet Bey’in bir kulağı televizyondaydı, bir kulağı hanımında. (Nasıl oluyorsa!) Hanımı birkaç defa “beni dinliyor musun” diye sordu. “tabi tabi dedi Mehmet Bey, istersen son söylediğini tekrar edebilirim”

Biraz sonra yemeğin verdiği rehavetle Mehmet Bey iyice uzandı. Televizyonla hanımı arasında gidip gidip gelmekten de iyice bıkmıştı. Onun gevşediğini fark eden hanımı kafasındaki bambayı patlattı:

- Biliyor musun x şirketi buzdolabını, çamaşır ve bulaşık makinesini ayda yüz liraya veriyormuş.

- İyi bizde bunların üçü de var.

- Olur mu, bak karşıdaki Selda Hanımlar üçünü de değiştirdiler. Her şeyleri yep yeni oldu. Bizim bulaşık makinası öldü ölecek. Buzdolabı da artık yetmiyor. Çocuklar büyüdü. Çamaşır makinesı da çok enerji yakıyor. Şöyle A sınıfı bir şey alalım da elektrikten tasarruf edelim. Bunları da veririz bir fakire, sevap işleriz. Bak zaten….

Mehmet Bey’in kafası karıncalaşmaya başlamıştı. Artık iki kulağı ile hanımını ve televizyonu takip edemez olmuştu. Oysa her ikisi de mütemadiyen konuşuyor ve bir şeyler anlatıyordu. Kendi kendine söylendi

- Sus be Ayşe ya! Sus da biraz içimiz rahatlasın. Ne bu böyle her gün dır dır dır…”

Tabii ki bu sözü Ayşe Hanım duymadı. O hâlâ konuşmasına devam ediyordu. Bu cümleyi 1400 küsur sene önce hanımına “Konuş ey Ayşe!” diyen Peygamber’i duyan melekler işitti. Sonra da yüzyıllar önce hanımına “Konuş ey Ayşe içimiz ferahlasın, diyen bir Peygamberin ümmetinin bugün nasıl olup da, sus ey Ayşe, sus da biraz içimiz açılsın” noktasına geldiklerine şaşırıp durdular…


-alıntı-


SAAT: 04:27

vBulletin® Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.

User Alert System provided by Advanced User Tagging v3.2.6 (Lite) - vBulletin Mods & Addons Copyright © 2025 DragonByte Technologies Ltd.


1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306 307 308 309 310 311 312 313 314 315 316 317 318 319 320 321