Medineweb Forum/Huzur Adresi

Medineweb Forum/Huzur Adresi (https://www.forum.medineweb.net/)
-   Kıssalar-Hikayeler-Nasihatler (https://www.forum.medineweb.net/649-kissalar-hikayeler-nasihatler)
-   -   Verdiğin -acı-Lar için Sana HAMD oLsun Allah ' ım (https://www.forum.medineweb.net/kissalar-hikayeler-nasihatler/8268-verdigin-aci-lar-icin-sana-hamd-olsun-allah-im.html)

Aysima 26 Kasım 2008 16:25

Verdiğin -acı-Lar için Sana HAMD oLsun Allah ' ım
 
Gün gelecek Allah’a bana yaşattığı bu sıkıntılar için HAMD edeceğimi biliyorum”

demişti bir arkadaşım.

Belki de hayatının en zor günlerini yaşıyordu.

Zorlukların insana ne kadar büyük dersler vereceğini zamanı gelince anladık anlamalıydı herkes..

Okuyalım ve acıların sonucunu görelim..

Yaşlı kadın, bir antika dükkanından aldığı yüzyıllık fincanı özenle salon vitrinine yerleştirdi.


Fincanın biçimi, üzerindeki işlemeler, renkler onun bir sanat eseri olduğunu söylüyordu. Ödediği fiyatı hatırladı; hayır, hiç de pahalıya almamıştı.



Hayranlıkla fincanı seyretmeye devam etti. Derken, birden fincan dile geldi ve kadına şöyle dedi;


“Bana hayranlıkla baktığının farkındayım. Ama bilmelisin ki, ben hep böyle değildim. Yaşadığım sıkıntılar beni bu hale getirdi.


Kadın şimdi hayret içindeydi. Önündeki kahve fincanı konuşuyordu!


Kekeleyerek: “Nasıl? Anlayamadım?” diyebildi yaşlı kadın.

“Demek istiyorum ki, ben bir zamanlar çamurdan ibarettim ve bir sanatkâr geldi. Beni eline aldı, ezdi, dövdü, yoğurdu. Çektiğim sıkıntılara dayanamayıp:


“Yeter! Lütfen dur artık!” diye bağırmak zorunda kaldım.

Ama usta sadece gülümsedi ve; “Daha değil!” diye cevapladı beni.

“Sonra beni alıp bir tahtanın üzerine koydu. Burada döndüm, döndüm, döndüm. Döndükçe başım da döndü. Sonunda yine haykırdım:


“Lütfen beni bu şeyin üzerinden kurtar. Artık dönmek istemiyorum!”

Ama usta bana bakıp gülümsüyordu:


“Henüz değil!”

“Derken beni aldı ve fırına koydu. Kapıyı kapayıp ısıyı arttırdı. Onu şimdi fırının penceresinden görebiliyordum.

Fırın gitgide ısınıyordu. Aklımdan şöyle geçiyordu: Beni yakarak öldürecek”


Fırının duvarlarına vurmaya başladım. Bir taraftan da bağırıyordum:

“Usta usta! Lütfen izin ver buradan çıkayım!”


“Pencereden onun yüzünü görebiliyordum. Hala gülümsüyor ve “Daha değil!” diyordu.


“Bir saat kadar sonra, fırını açtı ve beni çıkardı.


Şimdi rahat nefes alabiliyordum, fırının yakıcı sıcaklığından kurtulmuştum.


Beni masanın üstüne koydu ve biraz boyayla bir fırça getirdi.


“Boyalı fırçayla bana hafif hafif dokunmaya başladı. Fırça her tarafımda geziniyor ve bu arada ben gıdıklanıyordum.

“Lütfen usta! Yapma, gıdıklanıyorum!” dedim. Onun cevabı ise aynıydı: “Henüz değil!”


“Sonra beni nazikçe tutup yine fırına doğru yürümeye başladı. Korkudan ölecektim. “Hayır! Beni yine fırına sokma, lütfeeen!” diye bağırdım.


Fırını açıp beni içeri iteleyip kapağı kapattı. Isıyı bir öncekinin iki katına çıkardı.


“Bu sefer beni gerçekten yakıp kavuracak!” diye düşündüm. Pencereden bakıp ona yine yalvardım, ama o yine “Daha değil!” diyordu.


Ancak bu defa ustanın yanaklarından bir damla gözyaşının yuvarlandığını gördüm.

“Tam son nefesimi vermek üzere olduğumu düşünüyordum ki, kapak açıldı ve ustanın nazik eli beni çekip dışarı çıkardı.

Derin bir nefes aldım, hasret kaldığım serinliğe kavuşmuştum. Beni yüksekçe bir rafa koydu ve usta şöyle dedi:

“Şimdi tam istediğim gibi oldun. Kendine bir bakmak ister misin?”

Ona “Evet” dedim.

Bir ayna getirip önüme koydu. Gördüğüme inanamıyordum.


Aynaya tekrar tekrar baktım ve “Bu ben değilim. Ben sadece bir çamur parçasıydım.”


“Evet bu sensin!” dedi usta. Senin acı ve sıkıntı diye gördüğün şeyler sayesinde böyle mükemmel bir fincan haline geldin.


Eğer seni bir çamur parçası iken üzerinde çalışmasaydım, kuruyup gidecektin.

Döner tezgahın üstüne koymasaydım, ufalanıp toz olacaktın.

Sıcak fırına sokmasaydım, çatlayacaktın.


Boyamasaydım, hayatında renk olmayacaktı.


Ama sana asıl güç ve kuvveti veren ikinci fırın oldu.


Şimdi arzu ettiğim her şey var üzerinde.”



Ve ben kahve fincanı, şu sözlerin ağzımdan çıktığını hayretle fark ettim:

“Ustam! Sana güvenmediğim için beni affet!

Bana zarar vereceğini düşündüm.


Beni benden fazla sevip iyilik yapacağını fark edemedim.

Bakışım kısaydı, ama şimdi beni harika bir sanat eseri yaptığını görüyorum.

Benim sıkıntı ve acı diye gördüğüm şeyleri bana verdiğin için teşekkür ederim…

Teşekkür EderiM




Usta fincanı, yaratıcı insanı şekillendirir. Yeter ki acı da ki hikmeti görelim.

Kahrın da hoş, lûtfun da hoş demesini bir öğrenebilsek…



İster ağlat ister güldür
İster yaşat ister öldür
Aşık paşa sana kuldur
Kahrında hoş lütfunda hoş

Cana cefa kıl ya vefa
Kahrında hoş lütfunda hoş
Ya dert gönder yada deva
Kahrında hoş lütfunda hoş

Hoştur bana senden gelen
Ya hilat-u yahut kefen
Ya taze gül yahut diken
Kahrında hoş lütfunda hoş

Ey padişah hulem yezel
Zatı evvel hayyı ezel
Ey lütfu bol kahrı güzel
Kahrında hoş lütfunda hoş


Altın, ateş ile; iyi kul da belâ ve musibet ile tecrübe edilir. (Hz. Ali r.a.)


Eğer Allah'tan bir şey isterseniz ve O size başka bir şey verirse O'na güvenin.



Allah dileklerinizi her zaman yerine getirir, o yüzden kuşkulanmadan veya şikayet etmeden O'na inanmaya devam edin. Allah seçimi O'na bırakanlara en iyisini verir

AşıkıZehra 26 Kasım 2008 23:55

Cvp: Verdiğin -acı-Lar için Sana HAMD oLsun Allah ' ım
 
Allah razı olsun, gerçekten çok önemli bir konu..Rabbim belanın en büyüğünü en çok sevdiklerine vermiştir.

Tarihe bir baktığımızda hemen hemen tüm peygamberler büyük acılar çekmişler, işkence görmüşler, şehit olmuşlardır.

Keza Peygamberimiz,Ehlibeyti ve ashabı da çeşit çeşit işkence ve sıkıntılar içinde yaşamışlardır.


"İnnallahe meassabiriyn"

KayıpKentli 27 Kasım 2008 04:27

Cvp: Verdiğin -acı-Lar için Sana HAMD oLsun Allah ' ım
 
Başlık çok etkileyiciydi kardeş..Dikkatimi çekti konuyu inceledim...Birden bir çalışmamın satırlarında buldum kendimi..Onu paylaşmak istyrm bu çalışmana yorum olarak..

RABBE SAYIKLAMALAR

1)
ah Rabbim!

Şöyle olacakmış, böyle olacakmış...
Olur...o da geçer!?
Acılar sürmezmiş; zaman en güzel çareymiş;unuturmuşum!?
Ya zamanın kapılarını hiç çalmadığı acılar...?

Zaman sadece alışmayı öğretiyor
Kim hatırladıklarını unutabilmiş ki?

Ah Mersin! Ah Mersin! Ah Mersin!
Denizlerine gözyaşı nehirlerimi bağladığımı biliyorsun değil mi?
Ah Mersin! Senin denizinde tuz..benim gözlerimde suskunluk...

-zaman! Nereye gidiyorsun böyle?
-!...

Ey Sübhân! Nerdeyim ben?Kim bunlar?
Kalbimi çevir Sübhân
Geceme ve gündüzüme hükmet, rüyalarıma sahip çık
Beni aklımla ve yüreğimle kuşat
Aklımla, bilgimle, hikmetimle, inancımla, sevgimle,cesaretimle ve
gayretimle
Bir şeyler yaptır bana...

Ey sübhan! Ben bildiklerimle amel edecek olursam
Sen bana bilmediklerimi öğretecekmişsin doğru mu?

Beni yeryüzünün varisi kılmak istiyormuşsun öyle mi?
Oysa bana “Hayr” gibi gelen şeyde “Şer”,”Şer gibi gelen şeyde de
“Hayr”var öyle mi?
Ben ne bilirim Rabbim? Ben bilmem sen bilirsin öyle mi?

Ah Rabbim! Yaralıyım ben
Ben den ne istiyorsun sen?Ne istiyorsun benden?
Benden ne istiyorsan, istediğin şey olabilmem için
....güç ver bana, yol ver, kudret ver,melhem ver bana
yalan ver, dolan ver, acı ver, ziyan ver
Ah Rabbim..Yaralıyım ben!!!





2)

Kitab’a sahip çıkarsam sen de bana sahip çıkar mısın?
Ne olursa olsun, imanımı korursam sonun da yine kazanan ben olur
muyum?

Çıkartır mısın yanaklarıma saplanan ve yüzyıllardır benimle ağlayan
Kerbelâ’yı

Ey Sübhân!
Ben ahirete/ din gününe ve gaybe iman ediyorum.
Ve ben biliyorum ki bu dünyada yalnız değilim
Melekler, cinler, şeytanlar ve onların askerleri ile dolu bir
dünyada yaşamaktayım

Ey Sübhân!
Seni sevdim...seni sevenleri sevdim..sevdiklerim seni sevenlerdi(!?)
Yaralıyım..seni sevenlerin terkettiğiyim(!)

Bana kalemle yazı yazmasını öğreten sen
Yazdıklarımı, geçmişimi silmesini neden öğretmedin?
Ah ben bilmem sen bilirsin...

Ah Rabbim! Ne yaptın sen bana?
Ne istedin benden?
Ah Rabbim! Ne yaptım ben sana? Ne istedim senden?
Öyle yorgunum ki...
Ah Rabbim
Söyle peygamberlerine gece yarıları baş ucumda ağlayıp saç diplerime
gözyaşı okyanusları bırak(ma)sınlar..kaldır(am)ıyorum saç
diplerimi...

Ah Rabbim..
Bana katır dışkısındaki arpa tanelerini yiyen ecdadımın yaşama
gücünden ver
Bahtım kapalı kaç yüzyıldır
Beni cennetinden kov
Ne olur?
Buna çok ihtiyacım var
Beni kuyulara at
Beni sat iki kuruşa
Söyle beni katletsinler Rabbim..

Ah Rabbim şükürler olsun ki
Verdiğin hiçbir yara iyileşmedi
Verdiğin hiçbir yarayı da kurutmadım!
Ahh Rabbim.. Ahh Rabbim..Ahh Rabbim...Ahh Rabbim..Ahh Rabbim...

Esma_Nur 20 Ağustos 2013 18:48

Cevap: Verdiğin -acı-Lar için Sana HAMD oLsun Allah ' ım
 
Alıntı:

Aysima Üyemizden Alıntı (Mesaj 46010)
Gün gelecek Allah’a bana yaşattığı bu sıkıntılar için HAMD edeceğimi biliyorum”

demişti bir arkadaşım.

Belki de hayatının en zor günlerini yaşıyordu.

Zorlukların insana ne kadar büyük dersler vereceğini zamanı gelince anladık anlamalıydı herkes..

Okuyalım ve acıların sonucunu görelim..

Yaşlı kadın, bir antika dükkanından aldığı yüzyıllık fincanı özenle salon vitrinine yerleştirdi.


Fincanın biçimi, üzerindeki işlemeler, renkler onun bir sanat eseri olduğunu söylüyordu. Ödediği fiyatı hatırladı; hayır, hiç de pahalıya almamıştı.



Hayranlıkla fincanı seyretmeye devam etti. Derken, birden fincan dile geldi ve kadına şöyle dedi;


“Bana hayranlıkla baktığının farkındayım. Ama bilmelisin ki, ben hep böyle değildim. Yaşadığım sıkıntılar beni bu hale getirdi.


Kadın şimdi hayret içindeydi. Önündeki kahve fincanı konuşuyordu!


Kekeleyerek: “Nasıl? Anlayamadım?” diyebildi yaşlı kadın.

“Demek istiyorum ki, ben bir zamanlar çamurdan ibarettim ve bir sanatkâr geldi. Beni eline aldı, ezdi, dövdü, yoğurdu. Çektiğim sıkıntılara dayanamayıp:


“Yeter! Lütfen dur artık!” diye bağırmak zorunda kaldım.

Ama usta sadece gülümsedi ve; “Daha değil!” diye cevapladı beni.

“Sonra beni alıp bir tahtanın üzerine koydu. Burada döndüm, döndüm, döndüm. Döndükçe başım da döndü. Sonunda yine haykırdım:


“Lütfen beni bu şeyin üzerinden kurtar. Artık dönmek istemiyorum!”

Ama usta bana bakıp gülümsüyordu:


“Henüz değil!”

“Derken beni aldı ve fırına koydu. Kapıyı kapayıp ısıyı arttırdı. Onu şimdi fırının penceresinden görebiliyordum.

Fırın gitgide ısınıyordu. Aklımdan şöyle geçiyordu: Beni yakarak öldürecek”


Fırının duvarlarına vurmaya başladım. Bir taraftan da bağırıyordum:

“Usta usta! Lütfen izin ver buradan çıkayım!”


“Pencereden onun yüzünü görebiliyordum. Hala gülümsüyor ve “Daha değil!” diyordu.


“Bir saat kadar sonra, fırını açtı ve beni çıkardı.


Şimdi rahat nefes alabiliyordum, fırının yakıcı sıcaklığından kurtulmuştum.


Beni masanın üstüne koydu ve biraz boyayla bir fırça getirdi.


“Boyalı fırçayla bana hafif hafif dokunmaya başladı. Fırça her tarafımda geziniyor ve bu arada ben gıdıklanıyordum.

“Lütfen usta! Yapma, gıdıklanıyorum!” dedim. Onun cevabı ise aynıydı: “Henüz değil!”


“Sonra beni nazikçe tutup yine fırına doğru yürümeye başladı. Korkudan ölecektim. “Hayır! Beni yine fırına sokma, lütfeeen!” diye bağırdım.


Fırını açıp beni içeri iteleyip kapağı kapattı. Isıyı bir öncekinin iki katına çıkardı.


“Bu sefer beni gerçekten yakıp kavuracak!” diye düşündüm. Pencereden bakıp ona yine yalvardım, ama o yine “Daha değil!” diyordu.


Ancak bu defa ustanın yanaklarından bir damla gözyaşının yuvarlandığını gördüm.

“Tam son nefesimi vermek üzere olduğumu düşünüyordum ki, kapak açıldı ve ustanın nazik eli beni çekip dışarı çıkardı.

Derin bir nefes aldım, hasret kaldığım serinliğe kavuşmuştum. Beni yüksekçe bir rafa koydu ve usta şöyle dedi:

“Şimdi tam istediğim gibi oldun. Kendine bir bakmak ister misin?”

Ona “Evet” dedim.

Bir ayna getirip önüme koydu. Gördüğüme inanamıyordum.


Aynaya tekrar tekrar baktım ve “Bu ben değilim. Ben sadece bir çamur parçasıydım.”


“Evet bu sensin!” dedi usta. Senin acı ve sıkıntı diye gördüğün şeyler sayesinde böyle mükemmel bir fincan haline geldin.


Eğer seni bir çamur parçası iken üzerinde çalışmasaydım, kuruyup gidecektin.

Döner tezgahın üstüne koymasaydım, ufalanıp toz olacaktın.

Sıcak fırına sokmasaydım, çatlayacaktın.


Boyamasaydım, hayatında renk olmayacaktı.


Ama sana asıl güç ve kuvveti veren ikinci fırın oldu.


Şimdi arzu ettiğim her şey var üzerinde.”



Ve ben kahve fincanı, şu sözlerin ağzımdan çıktığını hayretle fark ettim:

“Ustam! Sana güvenmediğim için beni affet!

Bana zarar vereceğini düşündüm.


Beni benden fazla sevip iyilik yapacağını fark edemedim.

Bakışım kısaydı, ama şimdi beni harika bir sanat eseri yaptığını görüyorum.

Benim sıkıntı ve acı diye gördüğüm şeyleri bana verdiğin için teşekkür ederim…

Teşekkür EderiM




Usta fincanı, yaratıcı insanı şekillendirir. Yeter ki acı da ki hikmeti görelim.

Kahrın da hoş, lûtfun da hoş demesini bir öğrenebilsek…



İster ağlat ister güldür
İster yaşat ister öldür
Aşık paşa sana kuldur
Kahrında hoş lütfunda hoş

Cana cefa kıl ya vefa
Kahrında hoş lütfunda hoş
Ya dert gönder yada deva
Kahrında hoş lütfunda hoş

Hoştur bana senden gelen
Ya hilat-u yahut kefen
Ya taze gül yahut diken
Kahrında hoş lütfunda hoş

Ey padişah hulem yezel
Zatı evvel hayyı ezel
Ey lütfu bol kahrı güzel
Kahrında hoş lütfunda hoş


Altın, ateş ile; iyi kul da belâ ve musibet ile tecrübe edilir. (Hz. Ali r.a.)


Eğer Allah'tan bir şey isterseniz ve O size başka bir şey verirse O'na güvenin.



Allah dileklerinizi her zaman yerine getirir, o yüzden kuşkulanmadan veya şikayet etmeden O'na inanmaya devam edin. Allah seçimi O'na bırakanlara en iyisini verir

Müslümannın çektiği her acıda bir hikmet saklıdır...Bu güzel paylaşım için emektarımıza czk* diyoruz...

Beytül Ahzan 28 Eylül 2014 01:53

Cevap: Cvp: Verdiğin -acı-Lar için Sana HAMD oLsun Allah ' ım
 
Alıntı:

KayıpKentli Üyemizden Alıntı (Mesaj 46109)
Başlık çok etkileyiciydi kardeş..Dikkatimi çekti konuyu inceledim...Birden bir çalışmamın satırlarında buldum kendimi..Onu paylaşmak istyrm bu çalışmana yorum olarak..

RABBE SAYIKLAMALAR

1)
ah Rabbim!

Şöyle olacakmış, böyle olacakmış...
Olur...o da geçer!?
Acılar sürmezmiş; zaman en güzel çareymiş;unuturmuşum!?
Ya zamanın kapılarını hiç çalmadığı acılar...?

Zaman sadece alışmayı öğretiyor
Kim hatırladıklarını unutabilmiş ki?

Ah Mersin! Ah Mersin! Ah Mersin!
Denizlerine gözyaşı nehirlerimi bağladığımı biliyorsun değil mi?
Ah Mersin! Senin denizinde tuz..benim gözlerimde suskunluk...

-zaman! Nereye gidiyorsun böyle?
-!...

Ey Sübhân! Nerdeyim ben?Kim bunlar?
Kalbimi çevir Sübhân
Geceme ve gündüzüme hükmet, rüyalarıma sahip çık
Beni aklımla ve yüreğimle kuşat
Aklımla, bilgimle, hikmetimle, inancımla, sevgimle,cesaretimle ve
gayretimle
Bir şeyler yaptır bana...

Ey sübhan! Ben bildiklerimle amel edecek olursam
Sen bana bilmediklerimi öğretecekmişsin doğru mu?

Beni yeryüzünün varisi kılmak istiyormuşsun öyle mi?
Oysa bana “Hayr” gibi gelen şeyde “Şer”,”Şer gibi gelen şeyde de
“Hayr”var öyle mi?
Ben ne bilirim Rabbim? Ben bilmem sen bilirsin öyle mi?

Ah Rabbim! Yaralıyım ben
Ben den ne istiyorsun sen?Ne istiyorsun benden?
Benden ne istiyorsan, istediğin şey olabilmem için
....güç ver bana, yol ver, kudret ver,melhem ver bana
yalan ver, dolan ver, acı ver, ziyan ver
Ah Rabbim..Yaralıyım ben!!!





2)

Kitab’a sahip çıkarsam sen de bana sahip çıkar mısın?
Ne olursa olsun, imanımı korursam sonun da yine kazanan ben olur
muyum?

Çıkartır mısın yanaklarıma saplanan ve yüzyıllardır benimle ağlayan
Kerbelâ’yı

Ey Sübhân!
Ben ahirete/ din gününe ve gaybe iman ediyorum.
Ve ben biliyorum ki bu dünyada yalnız değilim
Melekler, cinler, şeytanlar ve onların askerleri ile dolu bir
dünyada yaşamaktayım

Ey Sübhân!
Seni sevdim...seni sevenleri sevdim..sevdiklerim seni sevenlerdi(!?)
Yaralıyım..seni sevenlerin terkettiğiyim(!)

Bana kalemle yazı yazmasını öğreten sen
Yazdıklarımı, geçmişimi silmesini neden öğretmedin?
Ah ben bilmem sen bilirsin...

Ah Rabbim! Ne yaptın sen bana?
Ne istedin benden?
Ah Rabbim! Ne yaptım ben sana? Ne istedim senden?
Öyle yorgunum ki...
Ah Rabbim
Söyle peygamberlerine gece yarıları baş ucumda ağlayıp saç diplerime
gözyaşı okyanusları bırak(ma)sınlar..kaldır(am)ıyorum saç
diplerimi...

Ah Rabbim..
Bana katır dışkısındaki arpa tanelerini yiyen ecdadımın yaşama
gücünden ver
Bahtım kapalı kaç yüzyıldır
Beni cennetinden kov
Ne olur?
Buna çok ihtiyacım var
Beni kuyulara at
Beni sat iki kuruşa
Söyle beni katletsinler Rabbim..

Ah Rabbim şükürler olsun ki
Verdiğin hiçbir yara iyileşmedi
Verdiğin hiçbir yarayı da kurutmadım!
Ahh Rabbim.. Ahh Rabbim..Ahh Rabbim...Ahh Rabbim..Ahh Rabbim...

..


SAAT: 02:01

vBulletin® Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.

User Alert System provided by Advanced User Tagging v3.2.6 (Lite) - vBulletin Mods & Addons Copyright © 2024 DragonByte Technologies Ltd.


1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306