![]() |
ümitsizlik hastalığı- Bazen insan kelimenin tam anlamıyla iflas etmiş; kalbindeki ve elindeki bütün değerlerini kaybetmiş olabilir. Durum öyle bir hal alır ki, ne yapsa önü tıkanır; çare için çaldığı her kapı üzerine kapanır.[/size] Herkes farklı bir hedefle hayata bağlanır. Ümitlerin olduğu gibi, ümitsizliklerin temelinde de çoğunlukla şeçilen bu hedef bulunur Hedef ne kadar aldatıcı ise, hayal kırıklıkları ve ümitsizlik de o kadar yakın demektir. Keza günah bataklığına düşen bir kimse, elindeki bütün taat ve ibadetlerini şeytana çaldırsa bile Rahim olan Yüce Rabbine imanını muhafaza etmelidir O’na olan sevgisini korumalıdır, affedilme ümidini kaybetmemelidir. Aldığı nefes son nefesi değilse, bu halden kurtulacağını, güzel bir tevbe edebileceğini, hayırlı işler yapabileceğini ve Allahu Tealâ’ya sevilebileceğini kesinlikle aklından çıkarmamalıdır. Çünkü zerre kadar iman ve Allah sevgisi bile insanı Cehennemden kurtarmaya yeterlidir. Kalbin gizli bir köşesinde saklanan bu iman ve sevgi o kula Allah’ın yardımını çekecektir. |
RE: ümitsizlik hastalığı- MÜMİN VE ÜMİTSİZLİK Dert ve çileler başkalarına hayatı zehir ederken, müminin yüzü bu ümidin tebessümüyle ışıldar. O, korkusunu da nefis ve şeytanın yoldan çıkarıcılığına karşı siper eder; onlardan gelen tehlikeyi sevgiyle savamazsa, korkuyla engeller ve her işinde dua ve zikirle Rabbinden yardım ister. Belini büken bir fakirlik veya hastalığa düşen müminin devası, [size=medium]Alemlerin Rabbi’ne iman ve teslimiyettedir[/size]. Yüce Rabbinin onu terk ettiğini veya azap verdiğini asla düşünmez. Meşru sınırlar içinde elinden geleni yaptıktan sonra, sabır ve rıza ile karşılanan fakirliğin bir şeref, hastalığın da bir terbiye ve yükselme sebebi olduğununun farkındadır. Tevekkülle karşılanan mahrumiyetlerin, Dar-ı Beka’da sınırsız nimetlerle telafi edileceği bilinciyle hayata sarılır, dünyayı kendine zehir etmez. Olgun mümin bilir ki, işlerin başı değil sonu önemlidir. Ve her şey dünyadan ibaret değildir. Kazanan ve kaybeden beka yurdunda bellidir. Ebedi ölçülere göre, kimisi kazandığı zaman kaybetmiş olur; zulüm ve haram işler yapanlar gibi. Kimisi de kaybetti gözükürken kazançlı çıkar. Allah yolunda canını ve malını verenler, yıkımlara, acı musibetlere sabredenler gibi. |
RE: ümitsizlik hastalığı- Sıkıntıların Hikmeti Cenab-ı Allah, kulunu çok sevdiği halde neden sıkıntıya düşürür? Elbette nefsinin acizliğini ve azamet sahibi Allah’ın yüceliğini anlaması ve böylece olgunluk kazanıp ilahî mükafatlara erişmesi için. İşte mümin bunu anladığı zaman yeni bir imanla tekrar dirilir. Bir tarafta nefsi feryat ederken ruhu ve kalbi sevinir. Çünkü, [size=medium]çekilen acılar kalbe idrak ve marifet kapısını açar[/size]. Böylece [size=medium]kul ölmeden önce uyanmış[/size], Rabbini tanımış ve nefis engelini aşmıştır. İşte dünyada kazanılacak en büyük zafer budur. Ve en büyük ilahî yardım da böylece gerçekleşmiş olur. |
RE: ümitsizlik hastalığı- Hizmet ve Ümitsizlik Yeryüzünde İslâm emanetini ve güzel ahlâkı muhafaza ile görevli olan müminler, bütün alemin fesada gittiğini, çoğunluğun şeytana arkadaş olduğunu gördüğü zaman, “ahir zamandır, ne yapsak boş”deyip ümitsizliğe düşebilir mi? Asla! Allahu Tealâ, batıl karşısında kendilerini zayıf hisseden müminlere şöyle sesleniyor: “Gevşeklik göstermeyin, üzüntüye kapılmayın. Eğer gerçekten inanmışsanız, üstün gelecek olan sizsiniz.” (Al-i İmran/139) Sevgi ve ümitle davasını gözeten, gücü yettiği kadar kulluk yapıp hizmetini yürüten her mümin muhakkak başarıya ulaşacaktır. Bütün başarılar Allahu Tealâ’dandır. O, sıkıntılarla nefsi terbiye etmek ister; bunu anlayanlar ise her zaman kârlı çıkarlar. Sonuç olarak, müminin ne sıkıntıda, ne rahatlıkta kaybedeceği hiçbir şey yok. Yeter ki içinde bulunduğu durumla ilgili vazifelerini bilsin ve yerine getirsin. Yaşadığı her halin geçici olabileceğini, asıl önemlisinin akibet olduğunu bilsin. Kalbî teslimiyetini kaybedip, isyana yönelmesin. |
RE: ümitsizlik hastalığı- eline emeğine sağlık.. çok güzel dile getirmişsin hastalığın teşhisinide tedavisinide...hastalıklar hijyen olmayan ortamların eseridir,yada bakımsızlık ihmakarlık veya cehaletlerin eseri.. müslümanın hayat kataloğu olan KUR'ANI KERİM VE SÜNNETİ RESULULLAH sav dışında kalan her şey gayri hijyendir.tabiat boşluk kabuş etmez illaki dolar.Allaha inanmayan ineğe inanır veya taşa toprağa.. bildiğimiz gibi islam dini vasat dinidir.korku ümit arası dinidir.ne korkudan emin neden ümitsizlik... ikisinin arasındaki denge;islamın ilk emri olan İKRA (oku,cahil olma,önce bilmelisin).. bilmeyenlerin yaşadıkları atmosfer zaten hastalık yuvası değil mi.. allah razı olsun |
RE: ümitsizlik hastalığı- bilmeyenleri de kınamamak gerekir, gün doğmadan neler doğar derler, düşmeden insan kalkmayı bilemez, Allah bu durumda olanların yardımcısı olsun, herkesin mutlak bazen ümitsizliğe kapıldığı olur. |
RE: ümitsizlik hastalığı- haklısınız...Allah ilimden irfandan mahrum etmesin cümlemizi.. |
RE: ümitsizlik hastalığı- Amin ********************************************______ _______________ [size=medium]Cehennem ehli çığlık çığlığa azap çekerken[/size]* "kurtuluşa ve mutluluğa eren"ler* yani müminler de cennetin nimetleri içindedirler. Ve cehennem ehlinin çektiği manevi azapların birini* söz konusu cennet ehli ile olan diyaloğu oluşturur. İnkarcılar* cehennemin korkunç azapları içinde işkence görürken* özel olarak yaratılan bir sistem ile cenneti görür* oradaki büyük nimet ve ihtişamı izlerler. Dünyada iken kendileriyle alay ettikleri müminlerin büyük bir rahatlık içinde* görkemli mekanlarda* muhteşem evlerde* nefis yiyecek ve içecekleri tattıklarını görürler. Kendi yaşadıkları azab ve aşağılanmaya karşılık* müminlerin böylesine büyük bir nimet* övülmüşlük ve huzur içinde olduğunu fark ederler. Bu ise yaşadıkları azabı daha da şiddetlendirir. Duydukları pişmanlık* dayanılmaz boyutlara varır. Dünyada iken iman etmemiş* müminlerin aksine Allah'ın hükümlerine itaat etmemiş olmalarının kahredici pişmanlığı içinde boğulurlar. Bu psikoloji içinde cennet ehliyle diyalog kurmaya* hatta onlardan yardım dilemeye de çalışırlar. Yalvarırlar* ancak yine boşunadır. Kuran'da* cennet ve cehennem ehli arasındaki bu diyalog şöyle haber verilir: Onlar (müminler) cennetlerdedirler; birbirlerine sorarlar. Suçlu-günahkarları; "Sizi şu Cehennem'e sürükleyip-iten nedir[/size]?" Onlar: "[size=medium]Biz namaz kılanlardan değildik[/size]" dediler. "[size=medium]Yoksula yedirmezdik[/size].(Batıla ve tutkulara) Dalıp gidenlerle biz de dalar giderdik. Din (hesap ve ceza) gününü yalan sayıyorduk. Sonunda yakîn (kesin bir gerçek olan ölüm) gelip bize çattı." Artık* şefaat edenlerin şefaati onlara bir yarar sağlamaz. (Müddesir Suresi* 40-48) |
RE: ümitsizlik hastalığı- Yaşanacak olan diyalogların en ilginçlerinden biri de* müminler ile münafıklar arasında olanıdır. Münafıklar* dünyada iken bir süreliğine de olsa müminlerin yanında bulunmuş kimselerdir. İman etmedikleri halde* çeşitli çıkar hesapları gereği kendilerini mümin gibi göstermeye çalışmış ve böylece "ikiyüzlü" sıfatını kazanmışlardır. Ahirette ise cehennemde yanarken* müminleri görür ve yardım istemeye* yalvarmaya kalkarlar. Kuran'da* arada geçen diyalog şöyle aktarılır: O gün* münafık erkekler ile münafık kadınlar* iman edenlere derler ki: [size=medium]"(Ne olur) Bize bir bakın* sizin nurunuzdan birazcık alıp-yararlanalım."[/size] Onlara: "Arkanıza (dünyaya) dönün de bir nur arayıp-bulmaya çalışın" denilir. Derken aralarında kapısı olan bir sur çekilmiştir; onun iç yanında rahmet* dış yanında o yönden azab vardır. (Münafıklar) Onlara seslenirler: "Biz sizlerle birlikte değil miydik?" Derler ki: "Evet* ancak siz kendinizi fitneye düşürdünüz* (Müslümanları acıların ve yıkımların sarmasını) gözetip-beklediniz* (Allah'a ve İslam'a karşı) kuşkulara kapıldınız. Sizleri kuruntular yanıltıp-aldattı. Sonunda Allah'ın emri (olan ölüm) geliverdi; ve o aldaltıcı da sizi Allah ile (Allah'ın adını kullanarak* hatta masumca sizden görünerek) aldatmış oldu. Artık bugün sizden herhangi bir fidye alınmaz ve inkar edenlerden de.. Barınma yeriniz ateştir* sizin veliniz (size yaraşan dost) odur; o ne kötü bir gidiş yeridir." (Hadid Suresi* 13-15) |
RE: ümitsizlik hastalığı- Ümitsizliği Doğuran Şeytani Ses: "Vesvese Vesvese şeytanın telkinleri sonucunda kişinin zihninde oluşan boş şüphe ve kuruntulardır. Vesvese kişinin doğru karar almasını engeller. Onu şüpheye düşürüp oyalar, kararsızlığa sürükler, içini sıkar, anlamsız korkulara sebep olur, aklını ve düşünebilme yeteneğini bozar, kendine olan güvenini kaybettirir. Kişi endişeli, kararsız, ürkek, ümitsiz, karamsar bir ruh haline bürünür. Vesvese ve beraberinde gelen psikolojik sorunlar, özellikle kader hakkında bilgisi olmayan, Allah'a tevekkül etmeyi bilmeyen, zayıf imanlı kişilerin yaşadıkları problemlerdir. Vesvese, sebep olduğu kararsızlık ve küçük-büyük çeşitli kuruntularla birçok insanın zamanının çoğunu, dolayısıyla da hayatının büyük kısmını tahrip eden bir beladır. Kararsızlık ve şüphelerin sebep olduğu boş kuruntular sonuçta stresli, gergin bir ruh haline sebebiyet verir. Eğer vesvese duyan kişi, Allah'a iman etmeyen veya Allah'ın varlığına iman etse de O'nun gücünü takdir edemeyen bir kişi ise, bu durumda vesvesesi ve kuruntuları büyüdükçe büyür. Kendisini yaratmış olan Rabbine dayanıp güvenmediği için, şeytanın telkinlerinden kurtulamaz ve sahip olduğu vesveseler içini kaplayıp hiç durmadan onu sıkar. Herkesin yakın çevresinde, zaman zaman da kendisinde fark ettiği bu ruh hali çok yaygın olarak yaşanmaktadır. Vesveseli bir ruh haline sahip olan kişi doğru ile yanlışı, iyi ile kötüyü, yapması ya da yapmaması gerekenleri de birbirine karıştırır. Başına geleceklerle ilgili sürekli bir kuruntu, korku ve şüphe içindedir. Aldığı kararların doğruluğu konusunda da devamlı tereddüt halindedir. Bu durum onun zihninde yoğun bir baskı oluşturur ve mantıklı düşünmesini, sağlıklı kararlar almasını, muhakeme yapmasını engeller. Bu önemli sorunun çözümü, güçlü bir Allah sevgisi ve korkusu, imandan kaynaklanan sağlam bir teslimiyet duygusudur. |
RE: ümitsizlik hastalığı- REÇETESİ 1- Gaybın anahtarları O'nun katındadır, O'ndan başka hiç kimse gaybı bilmez. Karada ve denizde olanların tümünü O bilir, O, bilmeksizin bir yaprak dahi düşmez... (Enam Suresi, 59) Ayette bildirildiği gibi, Allah'ın bilgisi ve dilemesi dışında yeryüzünde bir yaprak dahi düşmez. Yani yeryüzünde her olay Allah'ın bilgisi ve kontrolü altındadır. İşte insanlar dünyanın özel olarak var edilmiş bir imtihan yeri olduğunu bilmeli ve bu özel ortamda birçok imtihan vesilesinin Allah tarafından özel olarak yaratıldığı da unutulmamalıdırlar. Allah yeryüzündeki imtihanın gereği olarak insanları her türlü olayla deneyebilir. Nitekim Kuran'da bu gerçek şöyle bildirilmiştir: Andolsun, biz sizi biraz korku, açlık ve bir parça mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle imtihan edeceğiz. Sabır gösterenleri müjdele. (Bakara Suresi, 155) Yukarıdaki ayetin yanısıra, Kuran'da insanların çeşitli denemelerden geçeceğinin haberini veren birçok ayet vardır. Başa gelen tüm bu olaylarda gösterilmesi gereken doğru tavır, şükretmek, sabretmek ve Allah'tan hayır ve güzellikleri ümit etmektir. Başına gelen bir zorluğun çok kısa sürede geçip gideceğini bilen, karşısına çıkan bu olayla denendiğini ve güzel ahlak gösterirse cenneti umut edebileceğini bilen müminler böyle durumlarda hiç sarsılmazlar. Sıkıntı, üzüntü duymaz, ye'se kapılmaz, tedirgin bir ruh haline girmezler. Ancak şunu da unutmamak gerekir ki, şeytanın vesveselerine kapılmamak konusunda insan kesin bir kararlılık içinde olmalıdır. Çünkü şeytan, insana akla gelmeyecek yüzlerce farklı noktadan yaklaşarak vesvese vermeye çalışabilir. Örneğin sık sık hata yapan bir insana, bu hatalarından asla kurtulamayacağını fısıldar. Eğer kişi Allah'a karşı bir hataya düşmüşse, ne kadar tevbe etse de bunun geçerli olmayacağı, doğrusunu yapmaya niyet etse bile Allah'ın kendisini affetmeyeceği yalanını söyler. Bu, şeytanın insanları ümitsizliğe düşürerek tevbe etmekten uzaklaştırmak için oynadığı pek çok sinsi oyundan biridir. Ey iman edenler, şeytanın adımlarına uymayın, kim şeytanın adımlarına uyarsa, (bilsin ki) gerçekten o, çirkin utanmazlıkları ve kötülüğü emreder. Eğer Allah'ın üzerinizdeki fazlı ve rahmeti olmasaydı, sizden hiçbiri ebedi olarak temize çıkamazdı. Ancak Allah dilediğini temize çıkarır. Allah, işitendir, bilendir. (Nur Suresi, 21) Şeytanın bu konudaki gizli taktiklerinden biri de, olayları içinden çıkılmazmış gibi göstermeye çalışmaktır. Eğer bir olay kolay olarak görülürse onun çözümünün de kolay olacağı açıktır. Bu nedenle şeytan olayları zor ve karmaşık göstermek ister. İnsanların karşısına çıkan zorlukları bir daha atlatamayacakları büyük olaylar olarak göstermeye çalışır ki insanlar ümitlerini yitirsinler ve karamsar, neşesiz bir ruh haline bürünsünler. Çünkü neşeli, umut dolu bir insanın vesveselere kapılması daha zordur. Vesveseden kurtulmak için, o ruh halinden hoşlanmamak ve onu yaşamayı istememek çok önemlidir. İnsanlardan bazısı böyle yaşamaktan çok sıkıldıklarını, ancak bir türlü bundan kurtulamadıklarını söylerler. Bu nedenle ümitsiz ve sıkıntılı bir şekilde yaşamlarına devam ederler. Buna bir de günlük yaşam içinde dinledikleri şarkılardaki, izledikleri filmlerdeki hüzünlü ve ümitsiz sözler eklenince iyice bunalırlar. Kendilerine doğrular anlatılsa bile 'ne yapayım elimde değil, üzülüyorum' gibi, mantığı ve açıklaması olmayan bir saplantıyla böyle bir yaşam sürmeleri gerektiğine inanırlar. Açıkça söylemeseler de, aslında böyle bir hayattan hoşlanan insanlar olduğunu ibretle görmekteyiz. Her ne kadar sıkıntı çekseler de, "melankolik" olarak isimlendirilen bu tür insanlar kederlenmekten bilinçaltlarında garip bir haz duyarlar ve bu ruh halinin bir nevi bağımlısı olurlar. Şartlar düzelse dahi bu şeytani ruh hali kendilerinde bir alışkanlık yaptığından bırakmak istemezler. Şeytan cehennem ehlinin özelliği olan bu gaflet içindeki ruh halini insanlara beğendirmek için çalışır. Onların daha dünyadayken cehennemin manevi azabını yaşamalarını sağlamak ve onları doğru yoldan, cenneti ve Allah'ın rahmetini ummaktan uzaklaştırmak ister. Bu da şeytanın önemli taktiklerinden bir tanesidir. Bu ruh halinden kurtulmanın çözümü ancak Allah'ın kudretini, şefkatini ve merhametini doğru tanıyan, kendi var oluş amacını bilen, insanları tuzağa düşürmeye çalışan şeytanın oyununa gelmeyecek bir imana sahip olmakla mümkün olur. İşte bu yüzden de Allah'a kendini teslim etmiş, kaderi izleyicisi olduğunun farkında olan bir kişi asla vesveselere kapılarak ümitsizliğe düşmez |
RE: ümitsizlik hastalığı- REÇETESİ 2- Allah Kuran'da tek bir korkunun insanları doğruya götüreceğini bildirmiştir. Bu da Allah korkusudur. Sonsuz akıl sahibi olan Allah, kendisinden gereği gibi korkanlara doğruyu yanlıştan ayırt edecek bir anlayış vereceğini bildirmiştir. Bu, insanların sahip olması gereken en önemli özelliklerden bir tanesidir. İman sahibi basiretli bir kişi, doğrunun ve yanlışın ne olduğunu bilir. Bu nedenle kendisini türlü korkularla kandırmaya çalışan şeytanın oyunlarına kanmaz. Şeytan insanların zayıf noktalarını iyi bildiği için, onları bu zaaflarından yakalamaya çalışır. Her insana aynı taktik ve yöntem ile yaklaşmaz. Kimi insanı gelecek korkusu ile, kimi insanı ölüm korkusu ile, kimi insanı cimrilik ve açlık korkusu ile korkutmaya çalışır. Allah'ın sonsuz gücünü ve herşeyin üzerindeki mutlak kontrolünü kavrayamayan kişiler, birçok farklı varlığa benlik verip, onları müstakil güç sahibi gibi gördükleri için her yandan tehlike içinde olduklarını zannederler. Kötülüğün kimden ve nereden geleceğini bilemez ve dolayısıyla sürekli korku ve endişeyle yaşarlar. Dinden uzak yaşayan insanlar gelecek korkusunu çok yoğun hissederler. Sürekli ileride nasıl bir hayat süreceğini düşünmek, türlü ihtimaller üzerine endişelenmek sıkça yaşadıkları bir ruh halidir. "Acaba başıma bir şey gelir mi, ya hastalanırsam, ya genç yaşta ölürsem, acaba rahat bir hayat sürebilecek miyim?" gibi tamamen yersiz endişeler, sık sık rastladığımız ve yüzlerce farklı örneğini çoğaltabileceğimiz, kişiyi boş yere meşgul eden konulardan sadece birkaçıdır. Henüz olmamış bu olayları çeşitli ihtimalleri düşünerek kurgulamak, insana yaşadığı anda da büyük bir sıkıntı ve ümitsizlik verir. Şeytanın insanlara verdiği kuruntu ve vesveselerin doğal bir sonucu olarak kişide aşırı endişeli bir ruh hali oluşur. Sakin, tevekküllü bir ruh hali ile değerlendirildiğinde kolayca çözümlenecek basit bir sorun, vesveseli yapıda düşünen insanlar için içinden çıkılmaz hale gelir. Bu yanlış bakış açısı kişiyi korku ve endişelere sürükleyen bir belaya dönüşür. Müminlerin gücünün ve kesinlikle bozulmayan moralinin kaynağı ise, bu gerçekleri çok iyi bilmeleri ve Allah'ın yarattığı kadere samimi olarak iman etmeleridir. |
RE: ümitsizlik hastalığı- REÇETESİ 3- VESVESEDEN KURTULMAK ALLAHA GÜVEN, OLUMLU DÜŞÜN,ALLAHI AN İnsan da bu suni sorunları çözmesinin mümkün olmadığını görüp umutsuzluk ve karamsarlığa kapılır. Oysa Kuran gözüyle olaylara baksa, herşeyi her an yaratanın Allah olduğunu ve dilediği takdirde herşeyi yaratmaya gücünün yettiğini bilir, her konuda O'na yönelir ve ondan yardım ister. Allah'ın, samimi kullarını içinde bulundukları sıkıntıdan kurtaracağını ve onlara Kendisi'ne yönelmelerinden ve güvenmelerinden dolayı iç huzuru ve mutluluk nasip edeceğini umut eder. Rablerinden gafil yaşayan insanlar ise herşeyi kendilerinin çözmeleri gerektiğini düşünür ve güçlerinin tükendiği noktada yıkılır kalırlar. İnsan daima olumlu düşünmeli, var oluş gayesine uygun bir çaba içinde olmalıdır. İşte böyle bir çaba gösteren kişi, Allah'ın dilemesiyle dünyada ve ahirette güzellik bulur. Allah'a imanın, kadere teslimiyetin huzurunu fark eden bu kişinin şeytanın oyununa gelmesi mümkün değildir. Yani vesvese belasından kurtulmanın yolu, Allah'a sığınmak, O'nu aklından çıkarmamak ve O'nun istediği gibi yaşamak ve davranmaktır: (Allah'tan) Sakınanlara şeytandan bir vesvese eriştiğinde iyice düşünürler (Allah'ı zikredip anarlar), sonra hemen bakarsın ki, görüp bilmişlerdir. (Araf Suresi, 201) Şeytanın boş kuruntularından kurtulmanın yolu bir başka ayette de şöyle belirtilmiştir: Eğer sana şeytandan bir kışkırtma (vesvese) gelirse, hemen Allah'a sığın. Çünkü O, işitendir, bilendir. (Araf Suresi, 200) Görüldüğü gibi müminler için şeytanın vesveseleri hiçbir sorun teşkil etmez. Sahip oldukları iman ve sürekli Allah'ı anmaları, şeytana ve onun vesveselerine asla kapılmamalarını sağlar. Fakat tutunacak hiçbir dalı olmayan inkarcıların vesveseyle ve şeytanın oyunlarıyla mücadele edebilecek güçleri de yoktur. Şeytanın oyuncağı olmaktan asla kurtulamazlar. Nitekim şeytanın iman edenler üzerinde hiçbir gücü olmadığı ancak inkar edenlere gücünün yettiği ayetlerde de belirtilmiştir: (Şeytan) Dedi ki: "Rabbim, beni kışkırttığın şeye karşılık, andolsun, ben de yeryüzünde onlara, (sana başkaldırmayı ve dünya tutkularını) süsleyip-çekici göstereceğim ve onların tümünü mutlaka kışkırtıp-saptıracağım." "Ancak onlardan muhlis olan kulların müstesna." (Allah) Dedi ki: "İşte bu, bana göre dosdoğru olan yoldur." "Şüphesiz, kışkırtılıp-saptırılmışlardan sana uyanlar dışında, senin benim kullarım üzerinde zorlayıcı hiçbir gücün yoktur." (Hicr Suresi, 39-42) |
Cevap: ümitsizlik hastalığı- Ümit; İyi ve faydalı bir şeyin gerçekleşeceği beklentisi ve inancı taşımaktır. Güven duygusunun kaynağıdır. Üç zaman diliminden geçmiş zaman elimizden çıktığına ve şimdiki zaman da elimizden çıkmak üzere olduğuna göre, ancak gelecek zaman hakkında ümitler taşıyabiliriz. Çiftçi, ektiği tohumdan ne kadar verim alacağını bilemez ve diktiğimiz ağacın meyve verip veremeyeceğini bilemeyiz. Zira bir bela ve musibet engel olabilir. Ama çiftçi olsun, öğrenci olsun, anne olsun, hemen herkes yaptığı işi, ümitle, yani “BİRŞEYLER UMARAK” yapmaktadır. İşlerimizi ümitle yapar, hedeflerimize doğru ümitle yol alırız. Ümitsizlik iradenin felç olması demektir. Teknik direktör futbol sahasına ölüleri sürmez, çünkü ölüden hiç bir ümidi yoktur. Ölü insanın yapacağı hiç bir hareket olamaz. Ümitsiz insanda da ölü gibi pasifize bir durum görülür. Ümitsizlik hissi için Bediüzzaman’ın "Kanser gibi bir hastalıktır" demesi ibret vericidir. “Her şeyimi bir yangında kaybettim” diyen birine, bilge bir zat “bende sandım ki sen ümidini kaybetmişsin. Ümit ile her şeyi kazanabilirsin ama kork ki ümidin giderse asıl o zaman bitersin” demiştir. Gözümüzü, kapadığımızda bile rüya vasıtasıyla ya da hayal ile aydınlık bir dünyada yolculuğa devam ederken ümitsizlik karanlığında kendini bırakmak niye! Rabb-i Rahim’in hitabına kulak verelim. bakın ne ferman ediyor. - Allahın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Çünkü kâfirler topluluğundan başkası Allah’ın rahmetinden ümit kesmez. (Yusuf, 87) - İnsanlara bir nimet, bir bolluk tattırdığımızda onunla sevinip şımarırlar. Şayet kendi yaptıkları sebebiyle başlarına bir fenalık gelirse, hemen ümitsizliğe düşerler. (Rum, 36) Bu ayetlerde ve daha başka ayetlerde ümitsizlik kâfirlerin bir sıfatı sayılmış, müminde olmaması gerektiği vurgulanmıştır. Çünkü mümin; Bediüzzaman’ın değerlendirmesine göre hedefine yürürken önüne çıkan engeller karşısında “Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin” ilahi sözünü kılıç gibi kullanmalı, ümitsizliğin başını kesmelidir. Bir hadis-i kutside "kulumun zannı üzereyim" buyuran Rabbimize itimat etmeli, rahmetini ittiham etmemeliyiz. Her şeyde bir hayır olduğunu düşünmeli "Rahmetim her şeyi kuşatmıştır" (Arâf, 156) fermanını hatırlamalıyız. MÜMİNLERİN SİGORTASI (Hasbünallahü ve ni’mel vekil) Başımıza gelecek her türlü belâ ve musibete karşı Allah bize yeter. O, ne güzel dost ve ne güzel bir vekildir “Hasbünallahü ve ni’mel vekil” diyen bir insan, Allah’a sığınır ve “Müminlere yardım etmek, bizim üzerimize hak olmuştur”(Rum, 47) ayetini hatırlar, hadiselerin dağ gibi dalgaları da olsa engellere takılmadan yürür gider. Olayları hayra yorar, hayata iyi yönden bakar "Güzel gören güzel düşünür, güzel düşünen hayatından lezzet alır" rahatlığına ulaşır. alıntıdır.. |
Gaybın anahtarları O'nun katındadır, O'ndan başka hiç kimse gaybı bilmez. Karada ve denizde olanların tümünü O bilir, O, bilmeksizin bir yaprak dahi düşmez... (Enam Suresi, 59) |
Eğer sana şeytandan bir kışkırtma (vesvese) gelirse, hemen Allah'a sığın. Çünkü O, işitendir, bilendir. (Araf Suresi, 200) |
MÜMİNLERİN SİGORTASI (Hasbünallahü ve ni’mel vekil) |
Kendisini yaratmış olan Rabbine dayanıp güvenmediği için, şeytanın telkinlerinden kurtulamaz ve sahip olduğu vesveseler içini kaplayıp hiç durmadan onu sıkar. Herkesin yakın çevresinde, zaman zaman da kendisinde fark ettiği bu ruh hali çok yaygın olarak yaşanmaktadır. |
SAAT: 17:49 |
vBulletin® Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
User Alert System provided by
Advanced User Tagging v3.2.6 (Lite) -
vBulletin Mods & Addons Copyright © 2025 DragonByte Technologies Ltd.