Medineweb Forum/Huzur Adresi

Medineweb Forum/Huzur Adresi (https://www.forum.medineweb.net/)
-   Kur'ân-ı Kerim Genel (https://www.forum.medineweb.net/200-kur-i-kerim-genel)
-   -   İ’CAZU’L-KUR’AN (KUR’AN’IN EŞSİZLİĞİ) (https://www.forum.medineweb.net/kur-i-kerim-genel/10800-i%92cazu%92l-kur%92-kur%92%92-essizligi.html)

NUR 21 Mart 2009 12:16

İ’CAZU’L-KUR’AN (KUR’AN’IN EŞSİZLİĞİ)
 
İ’CAZU’L-KUR’AN (KUR’AN’IN EŞSİZLİĞİ)


İ’caz kelimesi lügatte, aciz bırakmak anlamına gelir. Bir şeyin benzerini yapmaktan aciz bırakan şeye de mu’cize denir. Bu bakımdan Kur’an-ı Kerim Rasulullah’ın en büyük ve ebedi mucizesidir. Onun bir benzerini meydana getirmek mümkün değildir. Çünkü Kur’an en büyük şairleri ve ünlü hatipleri dahi hayrete düşürmüş, hiç kimse ona benzer veya ona yakın bir eser meydana getirememiştir. Dolayısıyla Kur’an, Rasulullah’a indirilen en büyük sürekli akli mu’cize olma özelliğini kazanmıştır. Geçmiş rasullerin mucizeleri sadece o devirde yaşayanlar ve orada hazır bulunanlar tarafından müşahade edilebilirdi. Kısaca ifade etmek lazım gelirse, onların bu mucizeleri sürekli değil, geçici ve hissi idi. Mesela, sihirin revaçta bulunduğu ve ünlü sihirbazların yaşadığı bir devirde Musa’ya sihirli bir asa verilmiş, bununla sihirbazlar mağlub edilmişti. İsa’nın tıb alanında gösterdiği büyük mucizeler ise, onun zamanında tıbbın ve hazik tabiblerin en yüksek derecelere ulaştıklarını gösteren bir delildir.[372]

Kur’an-ı Kerim’in i’cazını şu yönlerde aramak mümkündür:

1) Uslûbu, Dili ve Fesâhatı: Tüm insanlar bir araya gelip, Kur’an’a benzer bir eser meydana getirmek için çalışsalar bile yine de onun benzerini meydana getiremiyecekleri bizzat Kur’an’ın diliyle açıklanmıştır.[373] Fakat ayetlerin bu şekilde meydan okuyuşuna hiçbir kimse karşılık vermeye cesaret edememiştir. Edebiyatta ileri bir seviyede olmalarına rağmen Arap müşrikleri, üslup, belağat, fesahat ve beyan bakımından Kur’an’ın benzeri kısacık bir sure dahi olsa meydana getirememişlerdir. İşte bu Kur’an’ın en büyük i’caz yönüdür.

Kur’an’ın üslub özelliklerini şöyle özetleyebiliriz:

1) İnsanların te’lif ettiği eserlerin uslubuna benzemediği gibi diğer indirilen kitapların üslubundan farklıdır.

2) Kur’an gönüllere hoş gelen üslubuyla dost ve düşmanın dinlemekten kendini alamadığı kitap olmuştur. Bu yüzden Velid, Lebid, el-A’şa, Ka’b b. Züheyir gibi belağat üstadları hayret ve takdir hislerini gizleyememişlerdir. Ayrıca Velid b. Muğire, Ahnes b. Şerik ve Ebu Cehil gibi İslam düşmanları onu dinlemekten vazgeçememişlerdir.

3) Kur’an’ın üslubuna yalnız müslümanlar değil, arapça bilen ve bilmeyen gayri müslimler, hatta müsteşrikler bile hayran kalmışlardır.

4) Gönüllere hoş gelişi, muhtevası, dünya ve ahiret saadetini sağlayan prensipleriyle Kur’an, Arap dilini de basit mantık alanından ileri seviyede medeniyet ve kültüre kaynaklık edecek seviyeye yükseltmiş, dolayısıyla Arap edebiyatının ilk ve ölmez şaheseri olmuştur.[374]

2) Te’lif yönündeki eşsizlik: 20 yılı aşkın süre içinde aralıklarla parça parça nazil olmasına rağmen ayet ve sureler arasında eşsiz bir vahdet ve insicam vardır.

3) İhtiva ettiği ilimler yönünden i’cazı:

4) Beşeriyetin ihtiyaçlarını karşılaması: Kur’an insanların akidesini, ibadetlerini, ahlaklarını ıslah edip kardeşliği ve üstünlüğün ancak takva yönünden olduğunu bildirir. Adaleti tesis eder, mali işleri ıslah eder, kadın ve zayıfları himaye eder, akıl ve fikirleri hürriyete kavuşturur.

5) Tabiat ilimlerine temas ve işarette bulunması:

6) Geçmiş, gelecek ve hal ile ilgili gaybi haberlerinin gerçekleşmesi: Bu üç çeşittir:

a) Eski milletlerin haberleri.

b) Rasulullah zamanında içyüzleri açığa vurulan münafıkların durumu

c) Bizanslıların İran’la yapacakları savaşta galip gelecekleri, Allah’ın Rasulullah’ı ve Kur’an’ı koruyacağı haberi.

7) Kur’an’ın Rasulullah tarafından tebdil edilmemesi: Rasulullah vahye bağlı kalarak sadakat göstermiş, yer yer kendisinin dikkatini çeken ve tenkid eden ayetleri bile aynen tebliğ etmiştir. İfk hadisesi, Ümmü Mektum olayı, Bedir esirleri meselesi, Tebük seferine gitmek istemeyenlere izin vermesi, Allah’ın helal kıldığı şeyi kendine haram kılması vb.

İşte Kur’an’ın bütün bu özellik ve meziyetlerinden geniş bir şekilde ve delillere dayanarak bahseden ilme “İ’cazu’l-Kur’an” adı verilmiştir.[375]



Kur’an’ın İfade Özellikleri:


1) Edebi Üslubu:


Kur’an edebi açıdan bir şaheserdir. Bu sadece müslüman alimlerin fikri de değildir. İslam’ı din olarak seçmemiş olan pek çok insan da, Kur’an’ın eşsizliğini, i’cazını kabul etmiştir.

Bilindiği gibi Kur’an’ın indirildiği dönemde Hicaz bölgesinde söz sanatları, çok ileri seviyedeydi. Arap dil ve edebiyatı adeta altın çağını yaşıyordu. O dönemde Arap şiirininin en güzel örnekleri Ka’be’nin duvarlarına asılıyordu. Yedi Muallaka (Yedi Aslı Şiir) bunlara bir örnektir.[376] O sıralarda yine Ukaz, Zu’l-Mecaz ve Mecenne gibi panayırlarda şir ve edebiyat müsabakaları yapılıyordu. Kur’an, edebi sanatların böylesine inkişaf ettiği bir bölgede tarih sahnesine çıkıyordu. Bütün güzelliklerin kaynağı olan ve insana dil zevkini, şiir zevkini veren Yüce Yaratıcı’nın kelamı, tabiatıyla çok daha üstün ve büyüleyici olacaktı. Nitekim öyle de oldu. Kur’an’ın ifade kudreti karşısında şairler, acizliklerini itiraf ettiler.

Ömer (r.a.) Kur’an’ın bu eşsiz üslubunun tesiriyle müslüman olmuştur.[377] Velid b. Muğire, Kur’an’dan etkilenip tam müslüman olmak isterken Ebu Cehil, ona mani olmuştur. Fakat Velid, Kur’an hakkında arkadaşlarına şunları söylemiştir:

“Onun hakkında ne diyeyim? Vallahi hiçbiriniz şiiri, onun recezini ve cin şiirlerini benden iyi bilemezsiniz. Vallahi onun söyledikleri bunun hiçbirine benzemiyor. Vallahi sözünde bir tatlılık, bir güzellik var. O, altında olanları kırar, yükselir, onun üstünde bir söz olamaz.”[378]

Kur’an’ın etkileyici, sürükleyici ve büyüleyici üslubu o kadar üst seviyededir ki, Kur’an’ın inzal edildiği ilk dönemlerde müşrikler onu gizli gizli dinlemekten kendilerini alamamışlardır. Bu yüzden aralarında, Kur’an okunurken onu dinlememe ve gürültü çıkarma kararı almışlardır.[379] “Kafirler şöyle dediler: “Bu Kur’an’ı dinlemeyin, onda gürültü edin, belki galip gelirsiniz.” (Fussilet: 41/26)



2) Kur’an İfadelerinin Zihinlere Yaklaştırıcı ve Düşündürücü Özelliği:


Bu şu şekillerde olur:

a) Benzetmelerle

b) Kıssalarla

c) İnsanbiçimci (Antropomorfist) bir dil kullanmakla. Mutlak varlık Allah, Kur’an’da özellikle Zatından bahsederken muhatapların anlayabileceği bir dil kullanmıştır. Allah, kendini, olduğu gibi, hiç benzetme yapmaksızın nazari bir çerçevede tanıtsaydı insanlar O’nun zatı ve sıfatları hakkında, sağlam bir fikre sahip olamazlardı. Bu bakımdan Allah Kur’an’da kendinden bahsederken, insanlarda bulunan bazı uzuvları ve bazı vasıfları, kendine izafe etmiştir. Teknik tabiriyle antrapomorfist (insanbiçimci) bir dil kullanmıştır. Bu, mutlakın mukayyed bir varlığa kendini anlatma, tanıtma zaruretinden doğmuştur.

Allah, el, yüz, göz, nefs gibi kelimeleri kendine izafe etmiştir. Gelmek, yönelmek, istiva etmek gibi tabirleri de, kendine isnad etmiştir. Ayrıca kendisine ait bir kürsi’den ve arş (taht)’tan bahsetmektedir. Yine görmek, işitmek, intikam almak, gazab etmek gibi fiilleri de kendisi için kullanmıştır. Dikkat edilirse bu fiiller de, insanın fiilleridir. Şu halde Allah, kendini insanlara tanıtırken insanlarda bulunan bazı hususiyetleri, kendisi için kullanmada bir beis görmemiştir. Bu anlatma tarzıyla, muhataplar, kendi tecrübe sahaları dahilindeki kavramlar sayesinde, Allah hakkında bir fikre ve tasavvura sahip olmuşlardır.

Allah, kürsisi’nin gökleri ve yeri ihata ettiğinden bahsederken kendini, adeta son derece kudretli bir hükümdar gibi tanıtmaktadır. Böylelikle muhataplar, gökleri ve yeri ihata eden bir kürsiye sahip olan bir varlığın, ne kadar büyük ve ne kadar güçlü olduğunu zihinlerde rahatlıkla canlandırabilmektedirler. Bu ifade onların Allah karşısında ne kadar küçük varlıklar olduklarını da kolayca hissetmelerini sağlamaktadır. Allah, arşa istiva ettiğinden, arşının etrafında meleklerin varlığından bahsederken de yine insanların zihninde, özel adamları olan güçlü bir padişah imajını canlandırmaktadır.



3) Kur’an’ın Bilimsel ve Felsefi Bir Dil Kullanmayışı:


Allah ortalama insanın anlayabileceği, sade, açık ve anlaşılır bir dil kullanmıştır. Ama kullandığı bu dil aynı zamanda sengin ve derin manaları ihtiva eder. Dolayısıyla farklı kültür ve bilgi seviyesinden insanlar, o ifadeleri, kendi zihin ve ruh dünyasında farklı alğılayabilirler.

Mesela Allah “Dağları birer kazık yapmadık mı?” (Nebe: 78/7) ifadesiyle, dağları vasfediyor. Kazık tabiri ilmi bir terim değildir. Dolayısıyla okuyucu dağlara bakıp onların gerçekten kazığa benzediklerini ve onları Allah’ın yarattığını anlamaktadır. Burada Allah’ın asıl anlatmak istediği, tabiatta insanların gözleri önünde bulunan bazı varlıklara dikkat çekmek, bütün bunların, Allah tarafından yaratıldığını ve O’na ait olduğunu anlatmaktır. Ortalama insan, Allah’ın söz konusu ifadedeki bu mesajını algılar.

Öte yandan jeolojik açıdan coğrafi açıdan veya diğer bilimler açısından dağlarla meşgul olan insanlar, söz konusu ayetteki kazık kelimesinden, biraz daha farklı sonuçlara ulaşabilirler.

Mesela onlara göre kazık, bir şeyi sağlama ve emniyete almak için vardır. Dağlar da yerkürenin yörüngesindeki istikrarına, yörüngesinden ayrılmamasına yardım eder. Yeryüzünün alt tabakalarındaki kızgın magma tabakaları için tepeler, çıkış yeri vazifesi görür. Yeryüzünün denge kanununda dağlar, mühim bir unsurdur. Öte yandan yine o insanlara göre dağlar, suyun deposudur. Havayı zararlı gazlardan temizler. Dolayısıyla havanın tarağıdır. Şu halde dağlar, canlıların yaşaması için zaruri şartların oluşmasında rol oynamaktadırlar.[380]



4) Kur’an İfadelerinin İnsanın Zihin, His ve Ruh Dünyasına Birlikte Hitap Edişi:


Allah bazen insanın akılcı yanına, bazen gerçekçi yanına, bazen de onun hissi yanına hitap etmektedir. Mesela Allah, birliğini anlatırken son derece akli bir deli getiriyor:

“Göklerde ve yerde Allah’tan başka ilahlar olsaydı, göklerin ve yerin nizamı bozulurdu.” (Enbiya: 21/22)

Bu ayeti şu ayetle birlikte değerlendirmek daha sıhhatli bir sonuca varmamızı sağlar:

“De ki: “Eğer söyledikleri gibi O’nunla birlikte ilahlar olsaydı, onlar arşın sahibine mutlaka bir yol ararlardı.” (İsra: 17/42)

Bu iki ayeti birlikte değerlendirirsek ayetlerin, gerçekten insanın aklına, mantığına hitap ettiklerini görürüz. Tanrılar çok olsaydı, her bir tanrı üstün bir tanrısal güce sahip olacağından, mutlaka birbirlerine üstün gelmeye çalışırlardı. Çünkü hiçbir tanrı diğer bir tanrının hakimiyeti ve idaresi altında yaşayamaz. Bu taktirde onun tanrılık iddiası anlamsız olur. İnsan, mahlukatın gücüyle mukayese edilemeyecek kudretteki tanrıların alemde birbirleriyle savaşını düşündüğünde gerçekten varlık aleminin kaosa sürükleneceğini ve kainatta nizam diye bir şey kalmayacağını bir anlık bir düşünmeyle kavrayabilir.

Kur’an’ın gönüllere hitap eden bir ifadesini ele alalım:

“Dikkat edin, ancak Allah’ı anmakla kalpler huzur bulur.” (Ra’d: 13/28)

Bu ifade bir tecrübeyi, bir yaşantıyı dile getiriyor. Bu hal yaşanır, tecrübe edilir ve hissedilir. Bu bir gönül işidir. İnsan Allah’ı andıkça, hatırladıkça, gönlünün mutmain olduğunu, huzur bulduğunu, ancak yaşayarak, egzerzis yaparak hiseder. Bu iki ile ikinin çarpımının dört ettiğini bilen akılla ilgili olan ve sadece onun bilmesine ve anlamasına sunulmuş bir ifade değildir.[381]

Yitiksevda 21 Aralık 2009 23:55

RE: İ’CAZU’L-KUR’AN (KUR’AN’IN EŞSİZLİĞİ)
 
4) Gönüllere hoş gelişi, muhtevası, dünya ve ahiret saadetini sağlayan prensipleriyle Kur’an, Arap dilini de basit mantık alanından ileri seviyede medeniyet ve kültüre kaynaklık edecek seviyeye yükseltmiş, dolayısıyla Arap edebiyatının ilk ve ölmez şaheseri olmuştur.[374]


SAAT: 23:28

vBulletin® Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.

User Alert System provided by Advanced User Tagging v3.2.6 (Lite) - vBulletin Mods & Addons Copyright © 2024 DragonByte Technologies Ltd.


1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306