Medineweb Forum/Huzur Adresi

Medineweb Forum/Huzur Adresi (https://www.forum.medineweb.net/)
-   Kur'ân-ı Kerim Genel (https://www.forum.medineweb.net/200-kur-i-kerim-genel)
-   -   Kur an ve Bilim (https://www.forum.medineweb.net/kur-i-kerim-genel/1114-kur-ve-bilim.html)

NUR 19 Ekim 2007 22:31

Kur an ve Bilim
 
Evrendeki Kusursuzluk
"O, biri diğeriyle 'tam bir uyum' içinde yedi gök yaratmış olandır. Rahman'ın yaratmasında hiç bir 'çelişki ve uygunsuzluk' göremezsin. İşte gözü(nü) çevirip-gezdir; herhangi bir çatlaklık (bozukluk ve çarpıklık) görüyor musun? Sonra gözünü iki kere daha çevirip-gezdir; o göz umudunu kesmiş bir halde bitkin olarak sana dönecektir." (Mülk Suresi, 3-4)
Evrendeki milyarlarca yıldız ve galaksi mükemmel bir uyum içinde kendileri için tesbit edilmiş yörüngelerinde hareket eder. Yıldızlar, gezegenler ve uydular hem kendi etraflarında, hem de bağlı oldukları sistemlerle birlikte dönerler. Hatta bazen içinde 200 -300 milyar yıldız bulunan galaksiler birbirinin içinden geçip giderler. Bu geçişte, evrendeki büyük düzeni bozacak herhangi bir çarpışma olmaz.

Evrende hız kavramı dünya ölçüleriyle karşılaştırıldığında akıl durduracak boyutlardadır. Milyarlarca, trilyonlarca ton ağırlığındaki yıldızlar, gezegenler ve sayısal değerleri ancak matematikçilerin anlayabileceği büyüklükteki galaksiler ve galaksi kümeleri uzay içinde korkunç bir süratle hareket ederler.
Örneğin, dünya saatte 1670 km. hızla kendi ekseni çevresinde döner. Bugün en hızlı merminin saatte ortalama 1.800 km.lik bir sürate sahip olduğu düşünülürse dünyanın dev boyutlarına rağmen süratinin ne denli büyük olduğu anlaşılır.

Dünyanın güneş etrafındaki hızı ise merminin yaklaşık 60 katıdır: saatte 108.000 km. (Böylesine büyük bir süratle yol alabilen bir araç yapılabilseydi dünyanın çevresini 22 dakikada dolaşacaktı.)

Verdiğimiz bu sayılar sadece dünya içindir. Güneş sistemi ise daha da ilginçtir. Bu sistemin sürati mantık sınırlarını zorlayacak derecededir. Evrende sistemler büyüdükçe sürat artar. İşte güneş sisteminin galaksi merkezi etrafındaki dönüş sürati: -Saatte tam 720.000 km., 200 milyar yıldızı bünyesinde bulunduran "Samanyolu Galaksisi"nin uzay içindeki hızı ise saatte 950.000 km. dir

Bu başdöndürücü hız, aslında dünya üzerindeki yaşamımızın pamuk ipliğine bağlı olduğunu gösterir. Böylesine karmaşık ve hızlı bir sistem içinde dev kazaların oluşması normalde oldukça mümkündür. Ancak, ayette dendiği gibi, tüm bu sistem içinde hiç bir 'çelişki ve uygunsuzluk' yoktur. Çünkü evren de, her şey gibi, "başıboş"değildir ve Allah'ın koyduğu dengeye göre işlemektedir.
düşünenler için ne ibretler var değil mi?

Medine-web 19 Ekim 2007 23:01

Cvp: Kur an ve Bilim
 
yağmur kuranın mesajını ihtişamını mücizesini anlamayanlara eşşeki mahluk der kesin:)

AŞK'ÜL İSLAM 19 Ekim 2007 23:09

Cvp: Kur an ve Bilim
 
Hiççç Çekinmem Admin Abii Hiiç :))
Eşşeki Mahluk Olmak bile bir makam aslında, Eşref olmaya doğru bir basamak :)

İman VE ilim insanı eşşeki mahluktan kurtarıp eşrefi mahluk yapar.
Esfelden eşrefe terfi yani....

NUR 19 Ekim 2007 23:13

Cvp: Kur an ve Bilim
 
herkesin bir üslubu vardır tabi ki.aslında söylediğiniz insnlarıda anlamak lazım onlar gönül gözleri bağlı kimseler.bakmadıkları için de göremiyorlar maalesef.

Emekdar Üye 23 Ekim 2007 23:37

Cvp: Kur an ve Bilim
 
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]



Allah'ın dışında başka veliler edinenlerin örneği, kendine ev edinen örümcek örneğine benzer.
Gerçek şu ki, evlerin en dayanıksız olanı örümcek evidir; bir bilselerdi.


Bilimsel açıklaması;Örümcek evi bir demir çubuktan 10 kat daha güçlüdür.Ancak bir o kadar da çürüktür.
Çünkü dişi örümcek kendisini gebe bırakan eşini bile yer.
Böyle bir dosttan bir veliden kimseye hayır gelmez.
İşte Allah'tan başka dost yolu gözleyenlerin sonu böyledir.


NUR 28 Ekim 2007 09:40

Cvp: Kur an ve Bilim
 
Sfenks tarafından yazılmıştır:

?Biz, yeryüzünü bir döşek kılmadık mı?
Dağları da birer kazık??

(Nebe Suresi, 6-7)

Dağlar yer üstünde olduğu kadar yeraltının derinliklerineki uzantılarıyla da yerkabuğunun farklı tabakalarını adeta birer kazık gibi birbirine perçinler. Yerkabuğu sürekli hareket halinde olan tabakalardan oluşmaktadır. Dağların bu perçinleme özelliği son derece hareketli bir yapısı olan yerkabuğunu adeta sabitleyerek sarsıntıları büyük ölçüde engeller.

.................................................. .................................................. .................................................

?... Ve kendisinde çetin bir sertlik ve insanlar için
(çeşitli) yararlar bulunan demiri de indirdik...?

(Hadid Suresi, 25)

Ayette, demir için özel olarak kullanılan "indirme" kelimesi, mecazi olarak insanların hizmetine verilme anlamında düşünülebilir. Fakat kelimenin, "gökten fiziksel olarak indirme" şeklindeki gerçek anlamı dikkate alındığında, ayetin çok önemli bir bilimsel mucize içerdiği görülmektedir.

Çünkü modern astronomik bulgular, Dünyamız'daki demir madeninin dış uzaydaki dev yıldızlardan geldiğini ortaya koymuştur.


.................................................. .................................................. ..................................................

kurtmehmet 27 Nisan 2009 21:12

RE: Kur an ve Bilim
 
ALLAHcc kainata sunduğu en son din islamdır.
Anayasasıda KUR'AN dır.
bundan başka kim ne derse desin yalandır.

İnceSızı 16 Nisan 2012 12:15

Cevap: Kur an ve Bilim
 
Alıntı:

NUR Üyemizden Alıntı
Evrendeki Kusursuzluk

"O, biri diğeriyle 'tam bir uyum' içinde yedi gök yaratmış olandır. Rahman'ın yaratmasında hiç bir 'çelişki ve uygunsuzluk' göremezsin. İşte gözü(nü) çevirip-gezdir; herhangi bir çatlaklık (bozukluk ve çarpıklık) görüyor musun? Sonra gözünü iki kere daha çevirip-gezdir; o göz umudunu kesmiş bir halde bitkin olarak sana dönecektir." (Mülk Suresi, 3-4)
Evrendeki milyarlarca yıldız ve galaksi mükemmel bir uyum içinde kendileri için tesbit edilmiş yörüngelerinde hareket eder. Yıldızlar, gezegenler ve uydular hem kendi etraflarında, hem de bağlı oldukları sistemlerle birlikte dönerler. Hatta bazen içinde 200 -300 milyar yıldız bulunan galaksiler birbirinin içinden geçip giderler. Bu geçişte, evrendeki büyük düzeni bozacak herhangi bir çarpışma olmaz.

Evrende hız kavramı dünya ölçüleriyle karşılaştırıldığında akıl durduracak boyutlardadır. Milyarlarca, trilyonlarca ton ağırlığındaki yıldızlar, gezegenler ve sayısal değerleri ancak matematikçilerin anlayabileceği büyüklükteki galaksiler ve galaksi kümeleri uzay içinde korkunç bir süratle hareket ederler.
[SIZE=1]Örneğin, dünya saatte 1670 km. hızla kendi ekseni çevresinde döner. Bugün en hızlı merminin saatte ortalama 1.800 km.lik bir sürate sahip olduğu düşünülürse dünyanın dev boyutlarına rağmen süratinin ne denli büyük olduğu anlaşılır.

Dünyanın güneş etrafındaki hızı ise merminin yaklaşık 60 katıdır: saatte 108.000 km. (Böylesine büyük bir süratle yol alabilen bir araç yapılabilseydi dünyanın çevresini 22 dakikada dolaşacaktı.)

Verdiğimiz bu sayılar sadece dünya içindir. Güneş sistemi ise daha da ilginçtir. Bu sistemin sürati mantık sınırlarını zorlayacak derecededir. Evrende sistemler büyüdükçe sürat artar. İşte güneş sisteminin galaksi merkezi etrafındaki dönüş sürati: -Saatte tam 720.000 km., 200 milyar yıldızı bünyesinde bulunduran "Samanyolu Galaksisi"nin uzay içindeki hızı ise saatte 950.000 km. dir

Bu başdöndürücü hız, aslında dünya üzerindeki yaşamımızın pamuk ipliğine bağlı olduğunu gösterir. Böylesine karmaşık ve hızlı bir sistem içinde dev kazaların oluşması normalde oldukça mümkündür. Ancak, ayette dendiği gibi, tüm bu sistem içinde hiç bir 'çelişki ve uygunsuzluk' yoktur. Çünkü evren de, her şey gibi, "başıboş"değildir ve Allah'ın koyduğu dengeye göre işlemektedir.
düşünenler için ne ibretler var değil mi?

ArO* DÜŞÜNENLERDEN OLMA DUASIYLA...

Esma_Nur 02 Şubat 2014 15:15

Cevap: Kur an ve Bilim
 
YAĞMURUN OLUŞUMU

Yağmurların oluşması için gerekli evrelerin neler olduğu ancak 1935’te hava radarlarının keşfiyle ortaya çıkarıldı. Buna göre yağmur 3 evreden geçerek oluşuyordu: Birincisi rüzgarın oluşması, ikincisi bulutların meydana gelmesi, üçüncüsü yağmur damlacıklarının ortaya çıkışı.

Kuran'da yağmurun oluşması ile ilgili olarak aktarılanlar da, sözkonusu bilimsel bulgularla büyük bir paralellik gösteriyor:

"Allah rüzgarları gönderir (1. evre), böylece bir bulut kaldırır da onu nasıl dilerse gökte yayıp dağıtır ve onu parça parça kılar (2. evre); nihayet onun arasından yağmurun akıp çıktığını görürsün (3. evre). Sonunda kendi kullarından dilediğine verince hemen sevince kapılıverirler. " (Rum Suresi, 48)

BİRİNCİ EVRE: "Allah rüzgarları gönderir..."

Okyanuslardaki köpüklenme ile oluşan sayısız hava kabarcığı sürekli patlamakta ve su damlacıkları sürekli gökyüzüne fırlamaktadır. Bu tuzca zengin damlacıklar daha sonra rüzgarlarla taşınır ve atmosferde yukarı doğru yol alırlar. Aerosol adı verilen bu küçük parçacıklar, su tuzağı işlevi görür ve yine denizlerden yükselen su buharını kendi çevrelerinde minik damlalar halinde toplayarak bulut damlalarını oluştururlar.

İKİNCİ EVRE: "...böylece bir bulut kaldırır da onu nasıl dilerse gökte yayıp dağıtır ve onu parça parça kılar..."

Tuz kristallerinin ya da havadaki toz zerreciklerinin etrafında yoğunlaşan su buharı sayesinde bulutlar oluşur. Bu bulutlar içerisindeki su damlacıkları çok küçük olduklarından (0.01 ila 0.02 mm çapında) havada asılı kalırlar ve göğe yayılırlar. Böylece gök bulutlarla kaplanır.

ÜÇÜNCÜ EVRE: "...nihayet onun arasından yağmurun akıp çıktığını görürsün."

Tuz kristallerinin veya toz zerreciklerinin etrafında bir araya gelen su parçacıkları iyice yoğunlaşır yağmur damlalarını oluştururlar. Böylece havadan daha ağır bir konuma gelen damlalar buluttan ayrılır ve yağmur şeklinde düşmeye başlarlar.


YAĞMURUN TATLI KILINMASI

Kuran, yağmurun "tatlı" oluşuna da dikkatimizi çekmektedir:

"Şimdi siz, içmekte olduğunuz suyu gördünüz mü? Onu sizler mi buluttan indiriyorsunuz, yoksa indiren Biz miyiz? Eğer dilemiş olsaydık onu tuzlu kılardık; şükretmeniz gerekmez mi?" (Vakıa Suresi, 68-70)

"... Size tatlı bir su içirmedik mi?" (Mürselat Suresi, 27)

"Sizin için gökten su indiren O’dur; içecek ondan, ağaç ondandır (ki) hayvanlarınızı onda otlatmaktasınız. " (Nahl Suresi, 10)

Bilindiği gibi, yağmur suyunun kaynağı buharlaşmadır ve buharlaşmanın %97’si "tuzlu" okyanuslardan olmaktadır. Oysa yağmur tuzsuzdur. Yağmurun tatlı olmasının sebebi Allah'ın koyduğu başka bir kanundur. Bu kanuna göre, su, ister tuzlu denizlerden, ister mineralli göllerden, ya da çamurların içinden buharlaşsın yanında başka hiçbir yabancı madde taşımaz. "Biz, gökten tertemiz su indirdik..." (Furkan Suresi, 48) hükmü gereği, duru ve tertemiz bir biçimde yere iner.

nurşen35 03Haziran 2018 15:36

Dünyamız/ Bilim ve Teknoloji/ Kur'an'da "Bilim"

KUR'AN'DA "BİLİM"


O(Allah) ki, Arz'da ne varsa, tamamını sizin için yarattı. Sonra, Göğe yöneldi; yedi Gök olarak onları düzenledi. Ve O, her şeyin Âlimi'dir.

[BAKARA(2)/29]

Muhakkak, göklerin ve Arz'ın yaratılmasında, gece ile gündüzün arka arkaya gelmesinde, insanlara yararlı şeylerle, denizde yüzen gemilerde, Allah'ın Gök'ten indirdiği suda ve onunla Yeryüzü'nü, ölümünden sonra diriltmesinde, her canlıyı orada üretip-yaymasında, rüzgârları estirmesinde, bulutların Gök'le Arz arasında, müsahhar(boyun eğdirilmiş) kılınmasında, akleden bir topluluk için ayetler(deliller) vardır.

[BAKARA(2)/164]

Muhakkak Allah, habbeyi(taneyi) ve çekirdeği patlatandır. O, diriyi ölüden, ölüyü de diriden çıkarır. İşte Allah böyledir. (Öyleyse) nasıl çevriliyorsunuz?

(Allah), aydınlığı patlatıp- çıkarandır. Ve geceyi, sakin(dinlenme) kıldı. Güneş ve Ay'ın (hareketleri) 'hesap' iledir. Bu, Aziz(üstün-şerefli) ve Âlim(bilen) Allah'ın takdiridir.

O (Allah) ki, yıldızları, karanın ve denizin karanlığında yol bulasınız diye yarattı. Anlayan bir kavim için âyetleri (böyle) açıklarız.

[EN'AM(6)/95-97]

Gözler O'nu idrak edemez; O ise bütün gözleri idrak eder. O, 'Latif'tir(her şeye nüfuz eden), 'Haberdar'dır.

[EN'AM(6)/103]

Allah, kimi hidayete erdirmek isterse, onun göğsünü İslam'a açar; kimi saptırmak isterse, onun göğsünü sanki Göğe yükseliyormuş gibi daralmış ve sıkıntılı kılar. Böylece Allah, iman etmeyenleri (şirk) pisliğinde bırakır.

[EN'AM(6)/125]

Sana, Saat'in(Kıyamet'in) ne zaman demir atacağını(geleceğini) soruyorlar. De ki: "Onun ilmi, ancak Rabb'imin yanındadır. Onun vaktini, Allah’tan başkası ifşa etmez. 'Gökler-Arz'(Evrenler) ağırlaştı('kritik kütle'ye yaklaştı). Saat(Kıyamet), size ansızın gelir." Sanki sen, (Kıyamet'in vaktinden) haberdarmışsın gibi, sana soruyorlar. De ki: "Onun ilmi, ancak Allah'ın yanındadır, insanların çoğu bilmezler."

[ARAF(7)/187]

O (Allah) ki, Güneş'i bir ışık(foton) kaynağı, Ay'ı ise nur(yansıma-aydınlık) kıldı. Seneleri ve 'hesabı' bilesiniz diye, (Ay'a) menziller(duraklar) takdir etti. Allah, bunları ancak hak ile yarattı. (Allah), anlayan bir kavim(topluluk) için ayetlerini bu şekilde açıklar.

[YUNUS(10)/5]
Arz'da birbirine 'komşu kıtalar', üzüm bağları, ekinler, çatallı ve çatalsız hurmalıklar vardır. Öyle ki, bunlar aynı su ile sulandığı halde; ürünlerden bazısını, bazısından üstün kılıyoruz. Muhakkak bunda, akledecek bir kavim için, ayetler vardır.

[RAD(13)/4]
Ve rüzgârları, aşılayıcılar olarak gönderdik. Gök'ten su indirdik, onunla sizleri suladık, siz o suyun muhafızları (koruyucuları) değilsiniz.
[HİCR(15)/22]

Sizi sarsmasın diye Arz'a dağlar bıraktı. Irmaklar ve yollar (kıldı). Umulur ki doğru yolu bulursunuz.

[NAHL(16)/15]

Hakkı örtenler görmedi mi, muhakkakGökler ve Arz bitişik(aynı) idi, o ikisini 'ayırdık'. Ve her canlı şeyi sudan kıldık(yarattık), iman etmiyorlar mı?

Ve onları sarsmasın diye, Arz'da dağları kıldık(yarattık). Yine onda(dağlarda) yollar açtık, umulur ki hidayet(doğru yolu) bulurlar.

Ve Arz(Dünya) Göğünü, korunmuş tavan kıldık, onlar, onun(Göğün) ayetlerinden yüz çevirirler.

Ve O(Allah) ki, geceyi, gündüzü, Güneş'i ve Ay'ı yarattı. Her biri, bir yörüngede yüzerler.

[ENBİYA(21)/30-33]

Bilakis Biz, onları ve babalarını, onların 'ömrü uzayınca'ya kadar yararlandırıp-yaşattık. Görmüyorlar mı, Biz Arz'a geliyoruz ve Arz'ın etrafından(kutuplarından) eksiltiyoruz. Onlar mı, galip gelecekler?

[ENBİYA(21)/44]

O (Kıyamet) günü, Biz, 'Göğü'(Evreni), kitabın sahifelerini dürüp-büker gibi, bükeriz. ('Büyük Patlama'yla) ilk önce yaratmaya başladığımız gibi, yine onu, (hiper karadelik tekilliğinde), iade ederiz. Bu, Bizim üzerimize bir vaattir. Elbette Biz, bunu yapacak olanlarız.

[ENBİYA(21)/104]

Ey insanlar, şayet dirilişten yana bir kuşku içindeyseniz, bilin ki: Biz sizi, (önce) topraktan; sonra 'nudfe'den(meniden), sonra bir 'alak'tan(zigotdan), sonra biçimi, belirli- belirsiz bir 'muzğa'dan(embriyodan) yarattık. (Bu) sizin için apaçık bir beyandır. Dilediğimizi, tayin edilmiş bir süreye kadar, rahimlerde tutuyoruz, sonra sizi bebek olarak çıkarıyoruz, sonra da erginlik çağına eriştiriyoruz. Sizden, kiminizin hayatına son verilmekte, kiminiz de, ilimden bir şey bilirken, hiçbir şey bilmez durumuna; yani ileri yaşlılığa döndürülmektedir. Yeryüzünü, kupkuru-ölü görürsün, ancak Biz, onun üzerine su indirdiğimiz zaman; titreşir, kabarır ve her güzel çiftten bitirir.

[HAC(22)/5]

Onlar, senden, azabın gelmesini acele istiyorlar. Elbette Allah, vaadine muhalefet etmez. Muhakkak senin Rabb'inin katında 'bir gün', sizin saydığınız (yıllardan) 'bin yıl' gibidir.

[HAC(22)/47]

Muhakkak Biz, insanı, çamurdan; bir özden yarattık.

Sonra onu(özü), 'nudfe'(meni) olarak, sağlam bir karar yerine yerleştirdik.

Sonra meniyi, bir 'alak'(zigot) olarak yarattık. Sonra zigotu, 'muzğa'(embriyo) kıldık. Daha sonra, embriyodan, 'izam'(kemik) kıldık. Arkasından da kemiğe, et giydirdik. Sonra onu, başka bir yaratılışla inşa ettik. Yaratıcıların en güzeli olan Allah, ne yücedir.

[MÜ'MİNUN(23)/12-14]

De ki: "Her şeyin melekutu (en temel yapıtaşı-özü-ruhu), kimin elindedir? Ki O, (her şeye) yakın-komşuyken, Kendisine yakın-komşu olunamaz, şayet biliyorsanız."

[MÜ'MİNUN(23)/88]

Allah, 'Göklerin-Arz'ın (evrenlerin) 'Nuru'dur. 'Allah'ın Nuru'nun misali, 'Oyuk' içinde bulunan bir 'Lamba' gibidir. Lamba, bir 'sırça' içerisindedir ve sırça, sanki 'incimsi bir yıldız'dır(nötron yıldızı). O(Lamba) ki, ne doğuda, ne de batıda bulunmayan, 'mübarek bir zeytin ağacı'ndan yakılır. Neredeyse, ateş dokunmasa da, onun 'yağı', 'ışık verir'. (Bu), 'Nur üzeri Nur'dur. Allah, kimi dilerse onu, Kendi Nuru'na doğrultur. Allah, insanlar için misaller verir. Allah, her şeyin Âlimi'dir.

[NUR(24)/35]

Görmedin mi! Muhakkak Allah, bulutları yürütür, onların arasını birleştirip-kaynaştırır, sonra onu yoğunlaştırır, arkasından onun arasından yağmur damlalarının çıktığını görürsün. (Allah), Gök'ten içinde buz bulunan dağlar(buz dağı-kuyruklu yıldız) indirir. Onu(kuyruklu yıldızı), dilediğine isabet ettirir. Dilediğini ondan korur. Neredeyse onun ışığı, gözleri giderir(kör eder).

[NUR(24)/43]

Allah, her canlıyı(hayvanı) sudan yarattı. Bunlardan kimisi, karnı üzerinde, kimisi, iki ayağı üzerinde ve kimisi de dört ayağı üzerinde yürümektedir. Allah, neyi dilerse, onu yaratır. Muhakkak Allah, her şeye güç yetirendir.

[NUR(24)/45]

O (Allah) ki, iki denizi karıştırır, şu, tatlı-rahatlatıcı; bu da tuzlu-acıdır. İkisinin arasında, bir berzah(engel-perde) ve yasaklayan bir sınır kıldı.

O (Allah) ki, sudan bir beşer(insan) yaratıp, ona bir nesep(soy) ve sıhriyyet(akrabalık) yaratan O'dur. Senin Rabb'in, Kadir'dir(her şeyi takdir edendir).

[FURKAN(25)/53-54]

Sen dağlara bakınca, sabit sanırsın; oysa onlar, bulutların yürümesi gibi yürürler. Her şeyi muhkem-sağlam yapan Allah'ın sanatı böyledir. Muhakkak O, yaptıklarınızdan haberdardır.

[NEML(27)/88]

O Allah ki, rüzgarları gönderir; böylece bir bulut kaldırır. Arkasından onu(bulutu), Gök'te nasıl dilerse öyle yayar ve onu yoğunlaştırır. Nihayet o (yoğunlaşmış) bulutun arasından yağmur damlalarının çıktığını görürsün. Sonunda kölelerinden dilediğine onu(yağmuru) isabet ettirir. O zaman onlar sevinirler.

[RUM(30)/48]

(Allah), gökleri, dayanak olmaksızın yarattı, siz onu görüyorsunuz. Sizi sarsmasın diye Arz'a dağlar bıraktı ve orada her canlıdan yaydı. Biz Gök'ten su indirdik, böylece orada her kerim(güzel) çiftten bitki bitirdik.

[LOKMAN(31)/10]

Gök'ten, Arz'a doğru işleri O yönetir. Sonra (işler) sizin saymakta olduğunuz 'bin yıl' miktarı(karşılığı) olan 'bir gün'de O'na yükselir.

[SECDE(32)/5]

Onlar, Gök'ten ve Arz'dan, arkalarında(geçmişte) ve önlerinde(gelecekte) olacakları görmüyorlar mı? Şayet dilersek onları 'Arz'a batırırız' veya üzerlerine 'Gök'ten bir kütle(göktaşı)' düşürürüz. Muhakkak bunda (Allah'a) yönelen köleler için bir ayet vardır.

[SEBE(34)/9]

(Allah), Geceyi gündüze, gündüzü de geceye uzatıp-katar. Güneş'e ve Ay'a boyun eğdirdi. Her biri (yörüngesinde), belirli bir süreye kadar hareket eder. İşte bu şekilde (yapan) Allah, sizin Rabb'inizdir ve mülk O'nundur. O'ndan başka (yardıma) çağırdıklarınız, 'bir çekirdek zarına' bile malik olamazlar.

[FATIR(35)/13]

Arz'ın bitirdiklerinden, onların kendilerinden ve bilmedikleri her şeyden 'çiftler'(eşler) yaratan (Allah), ne Yüce'dir!

[YASİN(36)/36]

Güneş de, kendisi için (takdir edilmiş) olan 'karar yeri'ne doğru akıp gitmektedir. Bu, Aziz ve Âlim olan Allah'ın takdiridir.

Biz, ona(Ay'a), menziller(haller) takdir ettik, ta ki 'kurumuş bir hurma dalına benzer bir yol' izleyinceye kadar.

Ne Güneş, Ay'a erişip-yetişebilir, ne de gece, gündüzün önüne geçebilir. Her biri, bir yörüngede yüzmektedir.

[YASİN(36)/38-40]

Bir şeyi dilediği zaman, (Allah'ın) emri, yalnızca ona, 'Ol' demesidir. O da hemen oluverir.

Her şeyin melekûtu(en temel yapıtaşı-özü-ruhu) elinde bulunan (Allah) ne Yüce'dir! Sizin dönüşünüz O'nadır.
[YASİN(36)/82-83]


"O (Kur'an), âlemler için ancak bir zikirdir(öğüt-hatırlatmadır)."

"Elbette 'O'nun Haberi'ni, bir vakitten sonra bileceksiniz."

[SAD(38)/87-88]

(Allah), gökleri ve Arz'ı, hak olarak yarattı. Gece, gündüzün üstünü; gündüz de, gecenin üstünü; 'küresel biçimde kaplar.' Güneş'e ve Ay'a boyun eğdirdi. Her biri (yörüngesinde), belirli bir süreye kadar hareket eder. Dikkat et! O (Allah), Aziz(üstün-şerefli) ve Ğafur(bağışlayan)'dır.

[ZÜMER(39)/5]

Onlar, Allah'ın Hak Kadrini, takdir edemediler. Oysa Kıyamet Günü, Arz, tamamen O'nun kabzasındadır (elindedir). Gökler, O'nun sağ eliyle, 'dürülüp-bükülmüştür'. (Allah), onların koştukları şirkten münezzeh ve Yüce'dir.

[ZÜMER(39)/67]

(Arz'ın) üstünde sarsılmaz dağlar kıldı, orada bereketler yarattı ve isteyip-arayanlar için 'eşit-dengeli' olmak üzere dört günde(devirde) rızıklar takdir etti.

Sonra, oraya Göğe yöneldi o, duhan(gaz) halinde idi. Böylece (Göğe) ve Arz'a dedi ki: "İsteyerek veya istemeyerek gelin!" İkisi de: "İsteyerek (itaat ederek) geldik" dediler.

Böylece onları, iki günde(devirde) 'yedi Gök' olarak tamamladı ve her bir göğe emrini vahyetti. Biz 'Dünya Göğü'nü de, lambalarla(yıldızlarla) süsleyip-donattık ve muhafaza ettik(korunmuş tavan kıldık). İşte bu, Aziz(üstün-şerefli) ve Âlim olan Allah'ın takdiridir.

[FUSSİLET(41)/10-12]

'Sarmal yollar ve yörüngeler' sahibi Göğe andolsun!

[ZARİYAT(51)/7]

Arz'da, yakın ilim (sahipleri) için ayetler vardır.

Ve kendinizde de, görmüyor musunuz?

'Rızkınız' da, size yapılan 'vaadler'(tehditler) de Gök'tedir.

[ZARİYAT(51)/20-22]

Biz Göğü kudretle bina ettik ve muhakkak O'nu 'genişletmekteyiz'.

[ZARİYAT(51)/47]

Ve Biz, her şeyden 'iki eş(çift)' yarattık. Umulur ki, öğüt alıp-düşünürsünüz.

[ZARİYAT(51)/49]

Karışmak üzere iki denizi salıverdi.

İkisi arasında 'berzah'(perde-engel) vardır, birbirlerine karışmazlar.

[RAHMAN(55)/19-20]

Ey cin ve insan toplulukları, eğer göklerin ve Arz'ın sınırlarından nüfuz etmeye(aşıp-geçmeye) güç yetirebilirseniz, yapın! Nüfuz edemezsiniz, ancak bir 'sultan'(üstün bir güç) müstesna.
[RAHMAN(55)/33]

Hayır, yıldızların çöktüğü yere(karadeliğe) yemin ederim.

Şayet bilirseniz, bu azim(büyük) bir yemindir.

[VAKIA(56)/75-76]

Gök'teki o kimsenin(Mikail'in), sizi Arz'a geçirmeyeceğinden emin mi oldunuz? O zaman Arz sarsılır(depremler olur).

O'nun, üzerinize 'taş-dolu kasırgası' göndermeyeceğinden emin misiniz? Yakında bileceksiniz, Benim uyarım(korkutmam) nasılmış?

[MÜLK(67)/16-17]
Melekler ve Ruh(Cebrail), 'elli bin sene' karşılığı olan 'bir gün'de O'na(Allah'a) yükselirler.

[MEARİC(70)/4]

Muhakkak onlar, o (kıyamet) gününü uzak görüyorlar.

Biz ise onu yakın görüyoruz.

O gün Gök, 'kızgın zeytinyağı' gibi.

Dağlar da, atılmış yün gibi olur.

[MEARİC(70)/6-9]

(Cinler): "Doğrusu biz Göğü yokladık, ancak onu, 'güçlü koruyucular' ve 'ışın topları'yla dolu bulduk."

"Oysa biz, duymak(kulak hırsızlığı yapmak için), (Göğün) oturma yerlerinde otururduk. Ancak şimdi, kim dinleyecek olursa, onu gözleyen bir 'ışın topu' bulur."
[CİN(72)/8-9]

Ay kararır.

Güneş ve Ay birleşir.

[KIYAMET(75)/8-9]

İnsan, kendisi anılmaya değer birşey değilken; üzerinden, 'dehr'den(evrenin başlangıcından) bir (hayli) süre geçmedi mi?

[İNSAN(76)/1]

Güneş, 'körleştirildiği' zaman!

Yıldızlar, 'söndürüldüğü' zaman!

Dağlar, 'yürütüldüğü' zaman!

[TEKVİR(81)/1-3]

Gök, 'soyulup-söküldüğü' zaman!

[TEKVİR(81)/11]

Hayır! Yemin ederim 'Hunnasa'(karadeliğe)!

'Künnasın' civarına(kozmik süpürgeye-olay ufkuna)!

[TEKVİR(81)/15-16]

Gezegenler 'dağılıp-saçıldığı' zaman!

Denizler 'fışkırdığı' zaman!

[İNFİTAR(82)/2-3]

Göğe ve 'Tarık'a(burgulu yola) andolsun!

Nedir 'Tarık' bilir misin?

Delik yıldızdır(karadelik)!

[TARIK(86)/1-3]

'Dönüşümlü' olan Göğe andolsun!

[TARIK(86)/11]

Güneş'e ve onun ışığına,

(Güneş'i) izlediği zaman Ay'a,

(Güneş'in) ortaya çıkardığı gündüze andolsun!

[ŞEMS(91)/1-3]

Mihrinaz 11 Ocak 2022 16:00

Kur’an’da İlim (el-İlm) Modern Dünyada Bilim (Science)

Kur’an’ın ihbârî ifadeleri muhataplarını belli bir zihnî ve amelî tutuma sevk eder niteliktedir. Mesela, “Yeryüzünü [ayağınızın altına âdeta bir halı gibi] seren, orada sabit ve sarsılmaz dağlar var edip ırmaklar akıtan, Allah’tır. Keza türlü meyveleri çift [erkek-dişi] olarak yaratan, sürekli olarak geceyi gündüze bürüyen de Allah’tır. İşte bütün bunlarda aklıselimle düşünenler için nice ibretler var!” mealindeki 13.Ra‘d 3. ayet ilk bakışta bilgi verici gibi görülebilir; fakat son cümleden de anlaşılacağı gibi, bu ayet muhataplarına bilgi vermekten ziyade onlardan tevhide iman talep etmektedir.

Kur’an’daki en temel kavramlardan biri “ilim”dir (el-ilm). Hem Mekkî hem Medenî ayetlerde isim, fiil ve mastar olarak yaklaşık 750 kere kullanılan bu kavram Kur’an’daki toplam kelime sayısının takriben yüzde birine tekabül etmektedir. Bu oran Kur’an’da ilim kavramına ne denli önem atfedildiği hususunda manidar bir veridir. Hâl böyle iken ilim, modern dönemdeki Müslümanlar arasında kasıtlı veya kasıtsız olarak yanlış ya da gelişigüzel biçimde kullanılan Kur’an kavramlarının başında gelmektedir. Bilimselci tefsir anlayışına göre Kur’an’da geçen “ilm”, büyük ölçüde bilim, dolayısıyla “âlim” de “bilgin” ya da “bilim insanı” demektir. Buna göre denebilir ki literal olarak, “Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?!” diye çevrilen 39.Zümer 9. ayet, “Hiç okuma yazma bilenler ile bilmeyenler bir olur mu?!” ve/veya “Hiç iyi eğitim-öğretim sahibi olanlarla bu vasıfta olmayanlar bir olur mu?!” gibi bir mana içerir. Bu seküler semantikte “âlim” de bilim insanına tekabül edince, haliyle 35.Fâtır 28. ayet de, “Allah’tan ancak akademisyen kulları layıkıyla korkar” gibi bir manaya gelebilir. Oysa Kur’an’da geçen “ilm”, “âlim”, “ulema” gibi kavramların bugünkü yaygın anlam ve kullanımlarıyla hiçbir ilişkisi yoktur. İlmin bir anlamda din olması, vahyin ilme nüfuz edip onu aydınlatması demektir. Aydınlatmada vahyin ilme kazandırdığı iman boyutu kendini gösterir. Vahiy-iman-ilim ilişkisi içerisinde âlimin kesbettiği tutum, sahip olunan bilgiye lakayt kalmayı salık veren tutumdan çok farklıdır. Zira âlim ile sahip olduğu ilim arasındaki ilişki, aydın ya da aydınlatıcı bilgi olarak tabir edebileceğimiz çok özel nitelikli bir bilgiyle kurulur. Bu bilgi aynı zamanda pratik yaşantıya yansır ve bu yansıma tam da “ilimle amel” yahut “ilmiyle amil olmak” diye ifade edilen tecrübeye karşılık gelir.

İslam’da bilgi salt “bilim için bilim” ya da doğayı ve insanlığı fesada götürecek öldürücü bir teknoloji için değil, Allah’a kulluk etmek ve O’nun rızasını kazanmak için edinilir.

İlmi ibadetten, adaletten, ıslahtan, zikirden ayrı düşünmek mümkün değildir. Kur'an’ın kavramı bilim değil ilim’dir. İlim, hakikatin Müslümanlarca en iyi şekilde nasıl algılanabileceğini ve en iyi bir toplumun nasıl oluşturulup geliştirileceğine ilişkin tanımlar ortaya koymuştur. Müslümanlar ilmi, İslam medeniyetinin esası sayarlar. İlim Müslümanlar için aynı zamanda tabiatla, eşyayla, hayvanlarla, insanlarla, tüm evrenle ve hatta yaratıcı ile bütünleşmenin, bir biçimde iletişim kurmanın yoludur.


Bugün bilgi, geleneksel yüklemi olan “varlık”tan kopmuş ve değerden bağımsız bir hale gelmiştir. Bu yüzden, bilim hidayet ve yüksek hakikati aramakla uğraşmaz. Bu yüzden onun buluşları ve gerçekleri Kur’an’ın ayetleri ile aynı geçerliliğe sahip olamaz. Bilim bir sorun çözme girişimidir; verili bir model ve dünya görüşü içinde problemleri çözmek için geliştirilmiş bir metot ve bir tekniktir. Kaldı ki bilimsel metodun içerdiği değerden arınmış gözlem, düpedüz bir masaldır. Zira orada hiçbir şey dünya görüşümüz ve kültürümüz içinden süzülmeksizin kavranılamaz. Ayrıca, bilimsel verileri din ile doğrulamaya çalışmak, bir anlamda vahyin ontolojik statüsünün de sorgulanması demektir. Bu itibarla, iki ayrı hakikatin alanlarını birbirinden ayırmamak, sadece Kur’an’ın ontolojik statüsünü değil, epistemolojik statüsünü de sorgulamak ve elbette sorgulandığı için de örselemek anlamına gelir.


Ziyaeddin Serdar gayet haklı olarak der ki, “modern bilimi Kur’an’la eşit hale getirerek meşru kabul etmeye ya da bilimsel değeri olan gerçekleri taşıdığı için Kur’an’ın ilahi kaynaklı olduğunu kanıtlamaya dayanan girişimler, yüzeyde zararsız, hatta takdir edilecek birer harekettir. Ancak bu tehlikeli olabilecek bir metottur. Kur’an ve bilimin karşılaştırılmasından varılan sonuç iki katlıdır: Eğer 1400 yıl önce indirilen Kur’an’da değinilen gerçek ve teoriler modern bilim tarafından destekleniyorsa Kur’an’ın ilahi kaynaklı olduğu tasdik edilmiş olur (eğer onaylama gerçekten isteniyorsa); ve tersine, eğer modern gerçek ve teoriler Kur’an’da bir yanlış buluyorsa, modern bilim de aynı evrensel ve ebedi geçerliliğe, aynen Kur’an gibi sahip demektir. Benim itirazlarım basittir ve gerçi sona doğru daha derin tartışılacak ama şimdilik, yol gösterici bir kitap olan Kur’an’ın başka hiçbir kaynaktan onay almaya gerek duymadığını söylemek yeterlidir. Bilimi Kur’an’da bulmaya yönelik her girişim, ebedi kutsal kitabı bilime vasıta kılar ve bilimi hakikatin ne olup olmadığına karar verecek bir hakem seviyesine çıkarır. Dahası, bilimsel teorilerin tarafsız, evrensel ve daima geçerli olduğunu savunan mitolojik görüşü doğrular. Bunun ötesinde, bilim gerçeklerinin Kur’an’ın teşbihî, mecazi ve sembolik ayetleri içinde bulunmaya çalışması, sık sık birbirini tutmayan sonuçlara götürür.”

Kuran'da bilimsel bilgi ve buluşları okumaya çalışanların din telakkileri de problemlidir. Çünkü bu telakkiye göre bilim de dâhil her şey dine ve dinin kutsal metnine refere edilmelidir. Oysa bu çok yanlış bir telakkidir. Dinin temel amacı insanı ahlaken arındırmak, Allah’a yakınlaştırmaktır. Kur’an’daki bütün ifadeler ve dolayısıyla öğüt ve ibret meyanında dış dünyaya yönelik tüm göndermeler hep bu temel hedefe yöneliktir. Diğer bir deyişle, Kur’an’ın ifadeleri erekselcidir ve işlevi gereği öğüt, ibret, tavsiye kipindedir. Bu tür ifadelerin bilimsel önermeler gibi algılanması ve/veya bilimsel önerme formuna dönüştürülmeye çalışılması, bizatihi Kur’an’ın varlık sebebine aykırı olduğu gibi bilimsel ve ahlaki bir çaba da değildir.

Tabiatı gereği her an değişim, dönüşüm ve yanlışlanma gibi ihtimallere açık olan bilimsel bilgi, daha önce de belirttiğimiz gibi, Kur’an metninde bilimsellik içerdiği sanılan bir beyanın tefsiri sayıldığında, ilgili bilimsel bilgideki her değişim ve yanlışlanma Kur’an’daki beyanın da yanlışlanması anlamına gelecektir.

Bunun içindir ki Fahreddîn er-Râzî’nin “Dünya sabittir” fikrini 2.Bakara 22. ayete dayandırmasından ötürü, Mefâtîhu’l-Ğayb tefsirinin mütercimleri, yukarıda sözünü ettiğimiz sakınca ve sıkıntıyı bertaraf etmek, yani bu bilgi yanlışının Kur’an’dan kaynaklanmadığını belirtmek üzere, “(Râzî) o zamanki ilmî anlayışın tesirinde kalarak dünyanın döndüğünü bilmemektedir” şeklinde bir açıklamada bulunmuşlardır.Sonuç olarak, bilimselci yorum anlayışı, temelde lâdînîlik düşüncesinin bir semeresi olan modern Batı medeniyetine özgü sosyal ve bilimsel değerleri, İslam’ın temel kaynaklarına yeni yorumlar getirmek suretiyle sözüm ona ehlileştirmek, böylelikle İslam mantalitesinde bir travma yaşamadan modernleşmek gibi bir düşünceyi de tazammun etmektedir. Aslında bu tarz bir düşünce hem İslam dininin hem de Batı mantalitesinin temel prensiplerine yapılan bir saygısızlık, hatta ihanettir. İnsan ve madde temeli üzerinde kurulmuş bir felsefeyi, Tanrı ve vahiy bilgisi çerçevesine oturtmak, zıtları barıştırmak gibi ucube bir safsatadan ibarettir.11 Keza, din dilinin kalıpları ve/veya Allah merkezli bir dil dizgesi içinde sırf dinî-ahlakî mesajlar sunan ve bütün mesajlarında insanlığın dünyada salah ahirete felah bulmasına vurgu yapan Kur’an’ın bilhassa Allah’ın mutlak kudret ve mükemmel yaratma sanatına işaret meyanındaki beyanlarını, doğruluk ve yanlışlığı kesinlik arzetmeyen ve dolayısıyla her an için bilim tarihinin çöplüğüne atılması muhtemel olan bilimsel bilgi ve teorilerle irtibatlandırmak da ilâhî mesaja karşı bir ihanet olsa gerektir.
Prof Dr Mehmet Görmez.

Yazının tamamı

[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]


SAAT: 06:51

vBulletin® Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.

User Alert System provided by Advanced User Tagging v3.2.6 (Lite) - vBulletin Mods & Addons Copyright © 2024 DragonByte Technologies Ltd.


1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306