Medineweb Forum/Huzur Adresi

Medineweb Forum/Huzur Adresi (https://www.forum.medineweb.net/)
-   Kur'ân-ı Kerim Genel (https://www.forum.medineweb.net/200-kur-i-kerim-genel)
-   -   Kur’ân ancak sünnetle anlaşılır (https://www.forum.medineweb.net/kur-i-kerim-genel/19216-kurve8217an-ancak-sunnetle-anlasilir.html)

Medineweb 11 Mayıs 2011 17:26

Kur’ân ancak sünnetle anlaşılır
 
KUR’AN ANCAK SÜNNETLE ANLAŞILIR

Nebi (s.a.v.)’i aradan çıkarmak isteyen bazı kimseler Hz. Muhammed (s.a.v.)’in sadece bir nakilci, diğer bir ifâdeyle bir “postacı” olduğu, vazifesinin, sadece Kur’ân’ı teblîğden ibaret bulunduğunu; Kur’ân’ın dinle ilgili her şeyi açıkladığını, sünnetin veya başka bir şeyin dinî hükümlere kaynaklık etmesine, Kur’ân’ı açıklamasına gerek kalmadığını savunurlar.

Din kardeşim iyi düşün Nebi (s.a.v.) , Kur’ân-ı Kerîm’de toplu bir şekilde bildirilenleri, ya’nî kısa ve kapalı olarak bildirilenleri açıklamasaydı, Kur’ân-ı Kerîm kapalı kalırdı. Nebi (s.a.v.)’in vârisleri olan mezheb imâmlarımız Hadîs-i şerîflerde üstü kapalı olarak bildirilenleri açıklamasalardı, Nebi (s.a.v.)’in sünneti kapalı kalırdı.

Böylece, her asırda gelen âlimler, Nebi (s.a.v.)’e tâbi olarak, kısa ve üstü kapalı anlatılanları açıklamışlardır. Meselâ Nebi (s.a.v.), abdesti nasıl alacağımızı Hadîs-i şerîfleri ile bize bildirmeseydi, nasıl abdest alacağımızı Kur’ân-ı Kerîm’den çıkaramazdık. Namazların kaç rek’at oldukları ve orucun, haccın, zekâtın hükümleri, nisâb mikdârları, şartları ve farzları ve sünnetleri, Kur’ân-ı Kerîm’den çıkarılamazdı.

İmrân bin Husayn (r.a.)’e bir kimse, bizimle yalnız Kur’ân’la konuş (Kur’ân’dan delîl getir) deyince, İmrân (r.a.) ona: “Sen tam ahmaksın. Kur’ân-ı Kerîm’de farzların rek’atlarının sayısı açık olarak var mı? Yâhud bunda sesli okuyun, diğerinde sessiz deniyor mu?” buyurarak onu susturdu.

Hz. Ömer (r.a.)’e yolculukta namazın kasr edilmesi, ya’nî dört rek’atlı farzları iki rek’ât olarak kılmaktan soruldu ve: “Biz, azîz kitabda korku namazını buluyoruz, fakat seferî namazı bulamıyoruz” denildi. Sorana: “Ey kardeşimin oğlu, Allahü Teâlâ bize Peygamber (s.a.v.)’i gönderdi. Biz bir şey bilmeyiz. Ancak biz, Resûlullah (s.a.v.)’in yaptığını gördüğümüz şeyi yaparız. O, seferde, dört rekatlı farzları iki kılardı. Onu teşrî’ eden (şer’i hüküm olarak belirleyen) Resûlullah (s.a.v.)’dir” buyurdu. (Beyhâki, Sünen)

(İmâm Şârânî, Mîzân’ül Kübrâ, Mukaddime Bölümü)

SÜNNETE SARILAN KURTULUR

Sünnetten yararlanabilmek için her şeyden önce Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in “en güzel örnek” olduğuna, sünnetinin yaşanabilirliğine, insan özüne ve ihtiyaçlarına en üst seviyeden cevaplar getirdiğine inanmak gerekir. Zîrâ Hz. Peygamber (s.a.v.) âlemlere rahmet ve hidâyet rehberi olarak gönderilmiştir. Sünnetin kurtarıcılığından şüphe etmek Hz. Peygamber (s.a.v.)’in risâletine karşı çıkmak anlamına gelir. Nitekim Abdullah İbni Mes’ûd (r.a.) bir defâsında “Peygamberiniz’in sünnetini terk ettiniz mi saptınız gitti demektir” tenbîhinde bulunmuştur.

“Gerçekten sen doğru yola çağırıyorsun” (Mü’minûn s.23), ve “Eğer o peygambere itaat ederseniz doğru yolu bulmuş olursunuz.” (Nûr s. 54) âyetleri, sünnetin kurtarıcılığını ortaya koyan Kur’ânî delîllerdendir.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Ben sizi bel bağınızdan tutmuş ateşe düşmekten kurtarmaya çalışıyorum; siz ise, elimden kurtulup ateşe girmeye çalışıyorsunuz” buyurmuştur. Başka bir hadîste:

“Benim ve Allah’ın benimle gönderdiği İslâm’ın durumu, bir topluluğa gelip şöyle diyen kişinin durumuna benzer:

- Ey Milletim, gerçekten ben, üzerinize gelmekte olan bir orduyu gözlerimle gördüm. Ben, size bu tehlikeyi bildiren apaçık bir haberciyim. Binaenaleyh canınızı kurtarmaya bakın!

Bu sözler üzerine ahâlinin bir kısmı ona itaat etti ve akşamdan yola çıkarak tabiî bir yürüyüşle bulundukları yeri terk edip gittiler, kurtuldular. Bir kısmı da onu yalanladı, yerlerinde kaldılar. Ordu onlara sabaha karşı baskın verdi ve hepsinin kökünü kazıdı. İşte bu hâl, bana itaat, getirdiklerime ittiba edenler ile bana isyan ve Hakk’tan getirdiklerimi yalanlayan kimselerin durumunun ta kendisidir” (Buhârî, İ’tisâm 2)

(Süyûtî, Miftâhü’l-cenneh, 53-54.s.)

İSLAM’DAKİ DERİN HASSÂSİYET

Peygamber (s.a.v.) Efendimiz’in harb-sulh, ibâdet-ticaret, hak ve adâlet, suç-cezâ gibi ciddî ve önemli konularla meşgûl olması hemen herkes tarafından pek tabiî karşılandığı halde, onun, günlük insan hareketlerinin biçim ve şekilleriyle de meşgûl olmasını bazıları akıllarına sığdıramayabilirler. Nitekim Selmân-ı Fârisî (r.a.)’e bir müşrik biraz da alaylı bir edâ ile şöyle dedi:

“Görüyorum ki dostunuz Muhammed, size her şeyi, ama her şeyi, hatta helâya nasıl oturacağınızı bile öğretiyor?”

Selmân, gayet ciddî bir edâ ile:

“Evet, gerçekten de öyle”, diyerek onu tasdîk ettikten sonra Peygamber (s.a.v.) Efendimiz’in tuvalet âdâbıyla ilgili tavsiyelerini sıraladı.” (Müslim, Tahâret 57-58)

Peygamber (s.a.v.) Efendimiz ümmetine bir baba gibi her konuyu öğretmiş, onların izzet ve şerefine yaraşır davranışları göstermiştir. Bunda “küçük işlerle meşgûliyet” gibi bir basitlik değil, “en küçük ayrıntıyı bile ihmal etmeme derecesinde bir ciddiyet, sorumluluk ve insanı bir bütün olarak değerlendirmek” gibi derin ve anlamlı bir hassâsiyet yatmaktadır. İşte Selmân (r.a.), bunun farkındaydı ve aklınca alay etmek isteyen “Bir peygamber de böyle şeylerle uğraşır mıymış?” demeye getiren devrin çağdaş müşrik zihniyetine gerçeği bütün safiyeti ve açıklığı ile haykırıyordu: “Evet, herşeyi bize O (s.a.v.) öğretiyor!”
(İmâm Nevevi, Riyazüs Sâlihin, 1.c. 16-36.s.)




alıntıdır..

**** 11 Mayıs 2011 23:21

Cevap: Kur’ân ancak sünnetle anlaşılır
 
Yorumda bulunmayacam yalnız başlıkta sıkıntı var '' Sünnet ancak Kuran ile Anlaşılır '' Olmalı Kuransız Sünnet Sünnetsiz Kuran Peygamberi ve Kuran'ı anlayamamaktır.

Medineweb 12 Mayıs 2011 11:17

Cevap: Kur’ân ancak sünnetle anlaşılır
 
bu sitenin en çok bu yönünü seviyorum :) diğer sitelerde sadece emeğinize sağlık!! diyip okunmayan bir çok konu burda tamamen okunuyo ve mutlaka ayet le hadis le açıklanıyo...bütün fikirler için teşekkürler..hepsi başka bir fikri çıkarıyo çünkü..


yazdığım gibi bu konu alıntıydı ben yazmadım..başlık için hatalı demişsiniz olabilir..
Kur'an ı ve sünneti ayrı tutanların yorumlarını merak ettiğim için paylaştım konuyu..sünneti ayrı tutanlar için..sanırım anlaşılmıştır..:)

Kur'an ve sünnet ayrı olmaz.birbirinin tamamlayıcısıdırlar

kamer34 12 Mayıs 2011 16:53

Cevap: Kur’ân ancak sünnetle anlaşılır
 
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]

Mecnun editörüm konu burada geniş şekilde açıklanmıştır bir göz ateverin inşallah.

Medineweb 12 Mayıs 2011 18:49

Cevap: Kur’ân ancak sünnetle anlaşılır
 
Alıntı:

kamer34 Üyemizden Alıntı (Mesaj 132239)
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]

Mecnun editörüm konu burada geniş şekilde açıklanmıştır bir göz ateverin inşallah.


okudum abi çok güzel bilgiler verilmiş gerçekten

Sedat11 02 Eylül 2012 22:47

Cevap: Kur’ân ancak sünnetle anlaşılır
 
huzeyfe kardeşim çok güzel açıklamşsın teşekkür ederim

Sedat11 02 Eylül 2012 22:50

Cevap: Kur’ân ancak sünnetle anlaşılır
 
iyi akşlamlar kardeşler naber

Sedat11 02 Eylül 2012 23:04

Cevap: Kur’ân ancak sünnetle anlaşılır
 
KUR’AN ANCAK SÜNNETLE ANLAŞILIR

Nebi (s.a.v.)’i aradan çıkarmak isteyen bazı kimseler Hz. Muhammed (s.a.v.)’in sadece bir nakilci, diğer bir ifâdeyle bir “postacı” olduğu, vazifesinin, sadece Kur’ân’ı teblîğden ibaret bulunduğunu; Kur’ân’ın dinle ilgili her şeyi açıkladığını, sünnetin veya başka bir şeyin dinî hükümlere kaynaklık etmesine, Kur’ân’ı açıklamasına gerek kalmadığını savunurlar.

Din kardeşim iyi düşün Nebi (s.a.v.) , Kur’ân-ı Kerîm’de toplu bir şekilde bildirilenleri, ya’nî kısa ve kapalı olarak bildirilenleri açıklamasaydı, Kur’ân-ı Kerîm kapalı kalırdı. Nebi (s.a.v.)’in vârisleri olan mezheb imâmlarımız Hadîs-i şerîflerde üstü kapalı olarak bildirilenleri açıklamasalardı, Nebi (s.a.v.)’in sünneti kapalı kalırdı.

Böylece, her asırda gelen âlimler, Nebi (s.a.v.)’e tâbi olarak, kısa ve üstü kapalı anlatılanları açıklamışlardır. Meselâ Nebi (s.a.v.), abdesti nasıl alacağımızı Hadîs-i şerîfleri ile bize bildirmeseydi, nasıl abdest alacağımızı Kur’ân-ı Kerîm’den çıkaramazdık. Namazların kaç rek’at oldukları ve orucun, haccın, zekâtın hükümleri, nisâb mikdârları, şartları ve farzları ve sünnetleri, Kur’ân-ı Kerîm’den çıkarılamazdı.

İmrân bin Husayn (r.a.)’e bir kimse, bizimle yalnız Kur’ân’la konuş (Kur’ân’dan delîl getir) deyince, İmrân (r.a.) ona: “Sen tam ahmaksın. Kur’ân-ı Kerîm’de farzların rek’atlarının sayısı açık olarak var mı? Yâhud bunda sesli okuyun, diğerinde sessiz deniyor mu?” buyurarak onu susturdu.

Hz. Ömer (r.a.)’e yolculukta namazın kasr edilmesi, ya’nî dört rek’atlı farzları iki rek’ât olarak kılmaktan soruldu ve: “Biz, azîz kitabda korku namazını buluyoruz, fakat seferî namazı bulamıyoruz” denildi. Sorana: “Ey kardeşimin oğlu, Allahü Teâlâ bize Peygamber (s.a.v.)’i gönderdi. Biz bir şey bilmeyiz. Ancak biz, Resûlullah (s.a.v.)’in yaptığını gördüğümüz şeyi yaparız. O, seferde, dört rekatlı farzları iki kılardı. Onu teşrî’ eden (şer’i hüküm olarak belirleyen) Resûlullah (s.a.v.)’dir” buyurdu. (Beyhâki, Sünen)

(İmâm Şârânî, Mîzân’ül Kübrâ, Mukaddime Bölümü)

SÜNNETE SARILAN KURTULUR

Sünnetten yararlanabilmek için her şeyden önce Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in “en güzel örnek” olduğuna, sünnetinin yaşanabilirliğine, insan özüne ve ihtiyaçlarına en üst seviyeden cevaplar getirdiğine inanmak gerekir. Zîrâ Hz. Peygamber (s.a.v.) âlemlere rahmet ve hidâyet rehberi olarak gönderilmiştir. Sünnetin kurtarıcılığından şüphe etmek Hz. Peygamber (s.a.v.)’in risâletine karşı çıkmak anlamına gelir. Nitekim Abdullah İbni Mes’ûd (r.a.) bir defâsında “Peygamberiniz’in sünnetini terk ettiniz mi saptınız gitti demektir” tenbîhinde bulunmuştur.

“Gerçekten sen doğru yola çağırıyorsun” (Mü’minûn s.23), ve “Eğer o peygambere itaat ederseniz doğru yolu bulmuş olursunuz.” (Nûr s. 54) âyetleri, sünnetin kurtarıcılığını ortaya koyan Kur’ânî delîllerdendir.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Ben sizi bel bağınızdan tutmuş ateşe düşmekten kurtarmaya çalışıyorum; siz ise, elimden kurtulup ateşe girmeye çalışıyorsunuz” buyurmuştur. Başka bir hadîste:

“Benim ve Allah’ın benimle gönderdiği İslâm’ın durumu, bir topluluğa gelip şöyle diyen kişinin durumuna benzer:

- Ey Milletim, gerçekten ben, üzerinize gelmekte olan bir orduyu gözlerimle gördüm. Ben, size bu tehlikeyi bildiren apaçık bir haberciyim. Binaenaleyh canınızı kurtarmaya bakın!

Bu sözler üzerine ahâlinin bir kısmı ona itaat etti ve akşamdan yola çıkarak tabiî bir yürüyüşle bulundukları yeri terk edip gittiler, kurtuldular. Bir kısmı da onu yalanladı, yerlerinde kaldılar. Ordu onlara sabaha karşı baskın verdi ve hepsinin kökünü kazıdı. İşte bu hâl, bana itaat, getirdiklerime ittiba edenler ile bana isyan ve Hakk’tan getirdiklerimi yalanlayan kimselerin durumunun ta kendisidir” (Buhârî, İ’tisâm 2)

(Süyûtî, Miftâhü’l-cenneh, 53-54.s.)

İSLAM’DAKİ DERİN HASSÂSİYET

Peygamber (s.a.v.) Efendimiz’in harb-sulh, ibâdet-ticaret, hak ve adâlet, suç-cezâ gibi ciddî ve önemli konularla meşgûl olması hemen herkes tarafından pek tabiî karşılandığı halde, onun, günlük insan hareketlerinin biçim ve şekilleriyle de meşgûl olmasını bazıları akıllarına sığdıramayabilirler. Nitekim Selmân-ı Fârisî (r.a.)’e bir müşrik biraz da alaylı bir edâ ile şöyle dedi:

“Görüyorum ki dostunuz Muhammed, size her şeyi, ama her şeyi, hatta helâya nasıl oturacağınızı bile öğretiyor?”

Selmân, gayet ciddî bir edâ ile:

“Evet, gerçekten de öyle”, diyerek onu tasdîk ettikten sonra Peygamber (s.a.v.) Efendimiz’in tuvalet âdâbıyla ilgili tavsiyelerini sıraladı.” (Müslim, Tahâret 57-58)

Peygamber (s.a.v.) Efendimiz ümmetine bir baba gibi her konuyu öğretmiş, onların izzet ve şerefine yaraşır davranışları göstermiştir. Bunda “küçük işlerle meşgûliyet” gibi bir basitlik değil, “en küçük ayrıntıyı bile ihmal etmeme derecesinde bir ciddiyet, sorumluluk ve insanı bir bütün olarak değerlendirmek” gibi derin ve anlamlı bir hassâsiyet yatmaktadır. İşte Selmân (r.a.), bunun farkındaydı ve aklınca alay etmek isteyen “Bir peygamber de böyle şeylerle uğraşır mıymış?” demeye getiren devrin çağdaş müşrik zihniyetine gerçeği bütün safiyeti ve açıklığı ile haykırıyordu: “Evet, herşeyi bize O (s.a.v.) öğretiyor!”
(İmâm Nevevi, Riyazüs Sâlihin, 1.c. 16-36.s.)ArO*


SAAT: 02:23

vBulletin® Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.

User Alert System provided by Advanced User Tagging v3.2.6 (Lite) - vBulletin Mods & Addons Copyright © 2024 DragonByte Technologies Ltd.


1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306