Medineweb Forum/Huzur Adresi

Medineweb Forum/Huzur Adresi (https://www.forum.medineweb.net/)
-   Kur'ân-ı Kerim Genel (https://www.forum.medineweb.net/200-kur-i-kerim-genel)
-   -   KURAN DA -KİTAP ve KUR-AN- KAVRAMLARI (https://www.forum.medineweb.net/kur-i-kerim-genel/36763-kuran-da-kitap-ve-kur-kavramlari.html)

FECR 09 Ağustos 2020 10:23

KURAN DA -KİTAP ve KUR-AN- KAVRAMLARI
 
KUR’AN’DA KİTAP ve KUR’AN KAVRAMLARI


Kuranda kitap kelimesin türevleri ile kaç yerde geçiyor?
الْكِتَاب EL KİTAB= 230 yerde
كِتَابًا KİTABEN = 12 yerde
كِتَابَكَ KİTABEKE (Senin kitabın)= 1 yerde (İsra-14)
بِكِتَابِكُمْ Bİ KİTABİKUM (Sizin kitabınız)= 1 Yerde (Saffat-157)
كِتَابُنَا KİTABUNA (Bizim kitabımız)= 1 yerde (Casiye-29)
كِتَابَهُ KİTABEHU (Onun kitabı)= 5 yerde
كِتَابِهَا KİTABİHA (Onun kitabı) = 1 yerde (Casiye-28)
كِتَابَهُمْ KİTABEHUM (Onların kitabı) = 1 yerde (İsra-71)
كِتَابِي KİTABİİ (Benim kitabım) = 1 yerde (Neml-28)
كِتَابِيَهْ KİTABİYEH (Onun kitabı) = 2 yerde ( Hakka-19-25 )

Kur’anda KUR’AN kelimesi türevleri ile kaç yerde geçiyor?
الْقُرْآنِ EL KUR’ANİ = 58 yerde
قُرْآنًا KUR’ANEN = 10 yerde
قُرْآنَهُ KUR’ANEHU = 2 yerde geçer
Bilindiği gibi Kur'an-ı Kerim'de pek çok kelime birden fazla manada kullanılmıştır. Bunlara "zû vücûh" (pek çok manaya sahip) kelimeler denir. Bu tür kelimelerin tanınması ve hangi anlamlarda kullanıldığının bilinmesi, tefsir ilmi açısından çok önemlidir. Zira Kur'an'ı yorumlayacak kişi, bunları bilmediği takdirde hata yapabilir. Bu tür kelimelere her geçtiği yerde aynı manayı verirse, yanlış anlamlar ortaya çıkar. Bu açıdan bu tür kelimelerin kullanıldığı manaları iyi bilmek gerekir. İşte, "kitap" kelimesi de bu tür kelimelerden biridir. Müştaklarıyla beraber Kur'an'da zikredilen bu kelimeye, kullanıldığı yere göre farklı anlamlar yüklenmiştir. Kelime çoğu zaman "kitap" şeklinde, bazen de "ketebe" fiilinden türeyen başka kelimeler biçiminde geçmektedir. Kitap kelimesi etimolojik yapısı itibariyle Arapça kökenli bir kelime olup"yazmak" anlamına gelen ketebe fiilinden türemiştir. Kitap, "fıal" vezninde fiilin masdar halidir, yazılan bir araya toplamak demektir. Bu anlamından hareketle harfleri çeşitli biçimlerde birleştirmekten oluşan yazıya da kitab denmiştir. Faydalı bir anlam elde etmek için eşyanın birbiriyle raptedilip bir araya getirilmesine de kitap denmiştir. Kur'an da kendisinde öncekilere ait haberler, kıssalar, hükümler, mevizalar, meseller, emir, nehiy, , inzar, i'zar, tahzir, tebşir vb. şeyleri cem ettiği için kitap diye isimlendirilmiştir. Yazının yazıldığı yapraklara, içindekilerle beraber sahifeye de Kitap denilmiştir. Nisa suresi 153. ayet ile En'am suresi 7. ayette bu anlamda kullanıldığı söylenmiştir. Esas manası itibariyle ise Kitab, Allah'ın kullarına gönderdiği vahiyleri ihtiva eden eserdir.
Kitap Kelimesinin isme Bitişik Olarak İzafet Terkibi Halinde Geçtiği Haller:
Kitâbullâh (Allah’ın kitabı): Kur'an'da dokuz yerde bu terkib kullanılmaktadır. Bu terkipte sözü geçen kitap ile bazen Tevrat, bazen Allah'ın emri, farz kılması, hükmü, taksimi, bazen Levh-ı mahiuz, bazen Kader, yazgı bazen de Kur'an-ı Kerim murad edilmiştir.
Kitâbu Mûsâ (Musa’nın kitabı) : Hud-17; el-Ahkaf,-12). Tevrat kast ediliyor
Kitâbu'İ-Fuccâr (Günahkarların kitabı) (Muttaffifin-7) Burada sözü edilen kitab yazı olabileceği gibi, kötülerin amellerinin yazıldığı kitab da olabilir
KitâbuM-Ebrâr (İyilerin kitabı) (Mutaffifin-18) İyilerin amellerinin sayılıp döküldüğü yer.

Kitab kelimesi şu anlamlarda da kullanılmıştır:

1-Mektup=Hz.Süleyman ve Hüdhüd kuşunun geçtiği diyalog:
“Şu kitabımı (mektubumu) götür, onu kendilerine ver..." (Neml-28)
"Beyler, bana çok önemli bir kitap (mektup) bırakıldı" (Neml-29)
2-Okuyup yazmak
"Allah o zaman şöyle diyecek: Ey Meryem oğlu îsa, Sana ve annene verdiğim nimetimi hatırla! Hani seni mukaddes ruh ile desteklemiştim; (bu sayede) sen beşikte iken de, yetişkin çağında da insanlarla konuşuyordun. Sana kitabı (okuyup yazmayı), hikmeti, Tevrat ve İncil'i öğretmiştim..(Maide-110)
3-Farz edilmiş müddet
İddet beklemekte olan kadınlarla ilgili hususların dermeyan edildiği Bakara suresi 235. ayette geçen kitab kelimesi bu anlamdadır: "... Farz olan bekleme müddeti (kitab) dolmadan nikah kıymaya kalkışmayın..”
4-Takdir edilmiş zaman
"Hiç kimse yoktur ki, ölümü Allah'ın iznine bağlı olmasın. (Ölüm) belli bir süreye göre yazılmıştır”(Ali İmran-145)
"Her ecel için bir kitap (takdir edilmiş bir zaman) vardır." (Rad-38)
5-Kader, yazgı
"Helak ettiğimiz her ülkenin mutlaka malum bir yazgısı (kitabı) vardır."(Hicr-4)
6-Farz edilmiş ibadet
"Namazı bitirince de ayakta, otururken ve yanınız üzerinde yatarken (daima) Allah'ı anın. Huzura kavuşunca namazı dosdoğru kılın; çünkü namaz, mü'minler üzerinde vakitleri belli olan farz bir ibadettir (kitab tır) (Nisa-103)
7-Allah'ın emri:
"(Harp esiri olarak) sahip olduğunuz cariyeler müstesna, evli kadınlar da size haram kılındı. Allah'ın size emri (kitabı) budur..(Nisa-24)
8-Hüküm, Allah'ın hükmü
“Allah tarafından önceden verilmiş bir hüküm (kitab) olmasaydı, aldığınız fidyeden ötürü size mutlaka büyük bir azab dokunacaktı” (Enfal-68)
9-Köle ile efendi arasındaki anlaşma:
"Ellerinizin altında bulunan (köle ve cariyelerden) sizinle belli şartlar karşısında hürriyetine kavuşmak üzere anlaşma yapmak (Kitap)isteyenlerle, bunun onlar hakkında hayır getireceğine inanıyorsanız mükâtebe yapın”Nur-33)
10-Burhan, Hüccet
“Eğer doğru iseniz, kitabınızı getirin” (Saffat-157)

KUR'AN'DA GEÇEN KİTAPLAR

1- Müşahhas (somut) kitaplar
Kur'an-ı Kerim kitap sözünü kullanırken bununla bazen elle tutulan, okunabilen, anlaşılabilen somut kitapları kasdeder.
A-Herhangi bir kitap:
"Elleriyle bir kitap yazıp sonra onu az bir bedel karşılığında satmak için 'bu Allah katındandır' diyenlere yazıklar olsun”(Bakara-79)
“Yoksa size ait bir kitap var da (bu batıl inanışları) onda mı okuyorsunuz” (Kalem-37)
B-Sahife (Sayfa) şeklindeki kitaplar:
Kur'an-ı Kerim'de birkaç yerde sahifelerden bahsedilmektedir. Bu sahifelerden birinin Hz.İbrahim'e, diğerinin Hz.Musa'ya ait olduğunu bizzat Kur'an açıklamaktadır. Diğerlerinin ise hangi peygambere ait olduğuna dair sarih bir açıklama yoktur.
"Yoksa Musa'nın ve ahdine vefa gösteren İbrahimin sahifelerinde yazılı olanlar kendilerine haber verilmedi mi?”(Necm-36-37)
"Şüphesiz bunlar, ilk gönderilen sayfalarda; İbrahim ve Musa'nın sayfalarında da vardır” (Ala-14-19)
C-İlahi Kitaplar
Kur'an-ı Kerim'de kitap kelimesi en çok ilahi kitapları ifade etmek için kullanılmıştır.
A-Tevrat
"Yola gelesiniz diye Musa'ya kitab ve furkan vermiştik.”(Bakara-53)
“Andolsun Musa'ya kitabı verdik”(Bakara-87)
Ve buna benzer ayetler vardır
B-Zebur:
Zebur Hz.Davud'a verilen ilahi kitabın adıdır
"Davud'a da Zebur'u verdik”(Nisa-163)
Zebur'dan ise Kur’anda sadece üç yerde söz edilmektedir. Zebur'dan kitab diye söz edilmemektedir. Bununla beraber, bazı müfessirlerimiz onun bir kitap olduğunu belirtmektedirler.
C-İncil
Kur'an-ı Kerim'de Hz.İsa'ya İncil'in verildiği açıkça zikredilmektedir
"(Çocuk) Ben Allah'ın kuluyum dedi. (O) bana kitab verdi, beni peygamber yaptı." (Meryem-30)
D – Kur’an
Kur’an’da “Kitap” diye en çok kendisinden söz edilen ilahi kitap Kur’an’dır
Kur’anın kitap olarak vasıflandırıldığı ayetlere baktığımızda kitabın şu özelliklerini görüyoruz:
ı Kerim'in kitap olarak tavsif edildiği yerlerde işaret edilen Özellikleri şunlardır.
“Onda asla şüphe yoktur” “Doğru yolu gösteren bir hidayet kaynağıdır” Kendinden önceki kitapları tasdik eder” Öğüt verir” “Rahmet kaynağıdır”Mübarek bir kitaptır”Hikmet doludur” “Ayetleri sağlamdır” “İçinde hiç tezad, eğrilik yoktur”” Karanlıktan aydınlığa götürür” Her şey için bir açıklamadır” Bir müjdedir,” “İbret belgesidir”,Bir nur” Bir ruhtur”,” Eşsiz”, Değerli” ve apaçık bir kitaptır” (Ayetlerden çıkarılmıştır)
"Muhakkak ki Biz sana Kur'aıı'ı indirdik”(İnsan-23)
“Andolsun sana ... bu büyük Kur'an'ı verdik”(Hicr-87)
“Biz sana böyle Arapça bir Kur'an vahyettik ki...”(Şura-7)

2 - Mücerred (Soyut) Kitaplar
A-Amel Defteri
"Yaptıkları her şey kitaplarda (amel defterlerinde) mevcuttur. Küçük büyük her şey satır satır yazılmıştır” (Kamer-52-53)
"Bu, yüzünüze karşı gerçeği söyleyen kitabımızdır. Şüphesiz ki Biz yaptıklarınızı kaydediyorduk”(Casiye-29)
"Kitabını oku! Bugün sana hesap sorucu olarak nefsin yeter”(İsra-14)
B-Levhi Mahfuz
Kur'an-ı Kerim'in en gizemli ve en dikkat çekici kavramlarından biri budur. Levh-ı Mahfuz, Korunmuş levha anlamına gelmektedir
Levh-ı Mahfuz ibaresi Kur'an-ı Kerim'de yalnızca bir yerde geçmektedir. İlgili ayette şöyle deniliyor: "Bilakis o şerefli bir Kur'an'dır; Levh-ı mahfuzdadır." (buruc-21-22)
Kur'an-ı Kerim'de levh-ı mahfuz yerine kullanılan ve onunla aynı manaya gelen ifadelerden biri de kitab-ı meknundur
“Şüphesiz ki o değerli bir Kur'an'dır. Kitab-ı meknûn'dadır” (Vakıa-77-78)
Kur'an-ı Kerim'de levh-ı mahfuz yerine kullanılan ve onunla aynı manaya gelen ifadelerden biri de “İmamı Mübin”dir.
“"Şüphesiz Ölüleri ancak biz diriltiriz. Onların yaptıkları her işi, bıraktıkları her izi yazarız. Biz her şeyi imâm-ı mübînde sayıp yazmışızdır.” (Yasin-12)
Kur'an-ı Kerim'in değişik ayetlerinde levh-ı mahfuzu ifade etmek üzere “Kitab-ı Mübin” ifadesi geçer.
“Yaş ve kuru ne varsa hepsi kitâb-ı mübîndedir”(En’am-59)
“Ne yerde ne gökte zerre ağırlığınca bir şey Rabbinden uzak (ve gizli) kalmaz. Bundan daha küçüğü ve daha büyüğü yoktur ki kitâb-ı mübînde bulunmasın” 8hud-6)
Kur'an-ı Kerim'de bu ifade de Levh-ı mahfuz yerine kullanılan bir ifade de “Kitabı Hafız” dır.
"Biz toprağm onlardan neleri eksilttiğini kesinlikle bilmekteyiz. Yanımızda kitâb-ı hafız vardır”(Kaf-4)
Yine Kur'an-ı Kerim'in pek çok yerinde levh-ı mahfuzu ifade etmek üzere kitap kelimesinin kullanıldığına da şahit oluyoruz.
Ayetlerde levh-ı mahfuzu ifade etmek üzere geçen kitap kelimesi, bazen "el-kitab" şeklide marife, bazen de "kitap" biçiminde nekra olarak kullanılmıştır. En'am, 38; Yunus, 37;, İsra, 58; Ahzab, 6 ve Zümer, 69. ayetlerde kelime marifeli olarak geçmektedir. Ra'd, 38; Ta-Ha, 52; Hacc, 70; Mu'minun, 62; Fatır, 11; Hadid, 22 ve Nebe', 29. ayetlerde ise kelime nekra haldedir.
Kur'an-ı Kerim'de levh-ı mahfuzu ifade etmek üzere kullanılan terimlerden biri de ummu'l-kitâbtır.
"O katımızda bulunan ummul-kitapta mevcut, yüce ve hikmet dolu bir kitaptır."(Rad-39)
Kitap kelimesinin Kuran’da kullanışlarından bir kısmını yazdık. Kur’an’da Kur’an kelimesinin anlamına ve geçtiği yerlere bir göz atalım:
KUR’AN ; Allah’ın kitabının özel adıdır.Kur’an kelimesi için iki ayrı kökten bahsedilir. Bunlardan birisi okumak anlamına gelen “karee” قَرَأ, diğeri ise toplamak, kompoze etmek anlamına gelen قَرَنَ “karene” kökünden gelir.
قَرَأَ = okumak , mütalaa etmek , kıraat etmek , incelemek , bir şeyi biriktirip birbirine katmak , ilhak etmek , bir araya getirmek, derlemek, biriktirmek, yığmak, biriktirip dağıtmak; anlatmak, açıklamak, izah etmek, nakletmek; araştırmak, soruşturmak, incelemek.
قَرَنَ = Bir nesneyi bir nesneye bağlamak , koşmak , yaklaştırmak , çatmak , birleştirmek , satmak , toplamak, kompoze etmek

“Kur´an okunduğu zaman onu dinleyin ve susun ki, size rahmet edilsin.”(A’raf-204)
“Kur´an´ı okuduğun zaman, o kovulup taşlanmış şeytandan Allah´a sığın!” (İsra-14)
“Kur´an okuduğunda, seninle, âhirete inanmayanlar arasına gizli bir perde çekeriz” (İsra-45)
“Ramazan o aydır ki; insanlara kılavuz olan, iyi-kötü ayrımıyla hidayetten kanıtlar getiren Kur´an, onda indirilmiştir.”(Bakara-185)
“Kur´an´ı, iyice okuyup düşünmüyorlar mı? Eğer o, Allah´tan başka birinin katından gelseydi, elbetteki onun içinde birçok ihtilaf bulacaklardı.”(Nisa-82)
“Ey iman sahipleri! Size açıklandığında canınızı sıkacak şeylerle ilgili soru sormayın. Kur´an indirilmekte iken onları sorarsanız size açıklanır. Allah onlardan vazgeçmiştir. Allah Gafûr´dur, Halîm´dir.”(Maide-101)
“Biz onu sana, aklınızı çalıştırasınız diye, Arapça bir Kur´an olarak indirdik.”(Yusuf-2)
“Elif, Lam, Ra. Bunlar Kitap'ın ve apaçık olan Kuran'ın ayetleridir. Hicr-1)
“Onlar ki Kur´an´ı parça parça/bölük bölük/falcılık aracı yaptılar.”(Hicr-91)
“Biz Kur´an´dan, inananlar için şifa ve rahmet olacak şeyler indiriyoruz. Ama bu, zalimlerin yıkımını artırmaktan başka katkı sağlamıyor.”(İsra -82)
“De ki: "Yemin olsun, eğer insanlar ve cinler şu Kur´an´ın bir benzerini getirmek üzere bir araya toplansalar, birbirlerine de destek olsalar, onun bir benzerini yine de ortaya getiremezler." (İsra-88)
……..Buna benzer bir çok ayet var
Sözün özü;
Kitap kelimesi Kuranda bir çok anlamları kapsayan bir kelime olur, Kuran kelimesini de kapsıyor. Yani Kuranda kimi ayetlerde kitaptan kasıt Kur’an olduğu gibi , kimi yerde Tevrat, İncil , levhi mahfuz , amel defteri gibi anlamları içeriyor. Kitaptan kasıt KUR’AN değildir demek Kuran bütünlüğü içinde ayetleri göz önüne almak demek olur. Kitap kelimesinin kullanıldığı yerdeki anlamını göz önüne almak gerekir. Hicr 1.ayete bakalım:
“Elif, Lam, Ra. Bunlar Kitap'ın ve apaçık olan Kuran'ın ayetleridir.”
الر تِلْكَ آياتُ الْكِتابِ وَقُرْآنٍ مُبِينٍ
Bu ayette hem kitap gelmiş, hem de Kur’an gelmiştir. Bu ayette Kitaptan kasıt Taberi’ye göre –bugün Kitâb-ı Mukaddes diye anılan– Tevrat ve İncil gibi önceki kitaplardır; “Kur’an” ise Kur’ân-ı Kerîm’in (o zaman henüz tamamlanmadığı için bütününü değil) inzal edilmiş olan kısmını ifade eder. Zemahşerî hem “kitap” hem de “Kur’an” kelimesiyle Hicr sûresinin kastedildiğini belirtir. Râzî’ye göre ise her iki kelimeden maksat Kur’ân-ı Kerîm’dir; fakat ilki onun yazılı şeklini, ikincisi de okunuşunu ifade eder. İbn Âşûr da bu görüşü tercih etmiştir.
Kur’an kelimesi vahyin tamamlanmasıyla birlikte artık özel/ has bir isim olarak yerleşmiştir. Kelime anlamını artık aşmıştır, kavram anlamı almıştır. Bunu günümüzde artık kelime anlamlarıyla değil kavram anlamıyla yani Allah’ın Hz.Muhammed a.s ‘a vahyin kitaplaşmış şeklidir. Kuranın korunmasını Allah kendi üzerine almıştır. Hicr-9.ayette bunu görüyoruz.

ÂlâLeyl 13 Ağustos 2020 16:09

Kur'an ile aynı kökten gelen Kıraat kelimesi ile Tilavet arasındaki fark nedir?

Biri sesli biri sessiz okuma mı?

Biri ezberden diğeri sayfadan okumak mı?

Biri emir, yasa okumak diğeri bir şeyler okumak mı?





Mesela Neml 92:

Veen etluve-lkur-ân(e)(s) femeni-htedâ fe-innemâ yehtedî linefsih(i)(s) vemen dalle fekul innemâ enâ mine-lmunżirî.

Burada tilavet geçiyor.






Kıyamet 17/18/19

İnne ‘aleynâ cem’ahu ve kur-âneh
Fe-iżâ kara/nâhu fettebi’ kur-âneh
Śumme inne ‘aleynâ beyâneh

Burada ise kıraatı görüyoruz.





Son bir soru: Neml 92. ayette "Kur'an" kelimesi ile "tilaveti" yan yana görüyoruz. Peki "Kitap" kelimesi ile "Tilavet" kelimesinin birlikte kullanılışı var mı? Ya da kıraat kelimesi "Kitap" ile geçiyor mu?

FECR 15 Ağustos 2020 11:16

Yine önemli kavramların birbiriyle ilişkisini sormuşsunuz. Ancak bu kıraat ve tilavet kavramlarına ek olarak TERTİL kavramını da eklemeniz gerekirdi =)

Bu konuda daha önce ufak bir çalışma / araştırma yapmıştım. Onu aktarayım. Aklına takılı kalan bir şey olursa sormaya devam edebilirsiniz

TİLAVET
Telahu;bir kişiyi,aralarında hiç kimsenin bulunamayacağı kadar yakın bir şekilde izlemek ve ona uymaktır.bu bazen bizzat bedenle izlemeyi bazen de hükümde birine uymayı ifade eder.Bazen de okumak ve manayı düşünmek şeklinde izlemek anlamına gelir.Mastarı tilavettir
91/Şems -2 de telahu ifadesi uymak,makamına tabi olmak anlamında kullanılmıştır.
11/Hud-17 de Yetlu ifadesi ve 3/Ali İmran-113 deki yetlu ifadesi söze uyar ve gereğini yaparlar anlamındadır.

Tilavet sadece Yüce Allah’tan gelen kitaplara bağlılık için kullanılır.Bu bazen okumak,bazen de orada yer alan emir ve yasakları ,teşvik ve sakındırmaları ciddiye alıp gereğini yapmak ya da orada olduğuna kanaat getirilen şeyleri yapmaktır.bu okumaktan daha özel bir anlam ifade eder.Buna göre,her tilavet bir kırattir ama her kıraat bir tilavet değildir
108/Yunus-30
8/Enfal-31
29Ankebut-51
10/Yunus-16
8/enfal-2
18/Kehf-27
5/Maide-27
,37/Saffat-3
Bu ayetlerde bahsedilen kıraat edilecek şeylerdir

2/Bakara-121 de tilavet;ilim ve amelle ona bağlanmak
3/Ali İmran-58 indirmek anlamında
2/Bakara-102 de söz anlamında kullanılmaktadır (Ragıp El İsfahani


Elmalı Hamdi Yazır Tilavetle ilgili şöyle diyor:
Tilavet iki manaya gelir:
,1-Takip etmek,bir şeyin ardına düşmek
2-Satır satır okumak


TERTİL

Rettele:Bir şeyi bir doğrultuda sıralamak ve düzenlemek
Tertil;Kelimenin ağızdan akıcı ve düzgün bir şekilde çıkmasıdır
73/Müzemmil-4
25/Furkan-32

Mustafa İslamoğlu:
Rettelnahu tertila ifadesinin açılımı şudur:Bütünlüğü olan öğretiyi,onun iç bütünlüğünü bozmadan anlaşılmasını,öğrenilmesini,yaşanmasını ve korunmasını sağlamak için bir süreç ve sıra içerisinde talim ettirmek. Furkan 30.ayette Allah Rasulunun kıyamette şikayet edeceği “hecr”in panzehiri “tertil”dir. Zira tertil vahyi hayata okumaktır





KIRAAT
Kıraat;Kalpte yazılı veya kayıtlı olanı bilinen bir lisanla dillendirmek İbni AŞUR
.


Kıraat-tertil ve tilavet ilişkisi nasıldır?

Buna en iyi örnek olarak şunu verebiliriz.
Ashab'tan şöyle rivayet edilir:
"Biz on ayet okur ,onu hayatımıza aktarır sonra diğer ayetlere geçerdik"
İşte Ashab'ın yaptığı eylem içerisinde hem kıraat var hem tertil var hem de tilavet vardır
Ashab Kur'an'ı kıraat ediyorlardı yani sözsel boyutuyla,ağızdan çıkma ile okuyordu:Bu okuma işini beli bir düzen ile yani on ayet on ayet ile yani tertil üzere kıraat ediyorladı. Ayrıca bu kıraatlerini o ayetleri amellerine çevirerek tilavet gerçekleştiriyorlardı,yani ayetleri hayatına aktarıyorlardı.Bunu yaparken bir sıralamaya-tertile yada tedrice dikkat ediyorlardı.

Bu üçlü birbirini tamamlayarak olması gerekeni ortaya koyuyor.Ehli Kitap bunu bildikleri halde 3 lü halkada kopukluk yapıyorlardı.Bugün Müslümanların yaptığı gibi.
Bugün insanlar Kuranı tertil üzere tilavet etmeyi tecvide çevirmişler,öyle anlamaya ve anlatmaya çalışmışlardır.
Bugün insanların Kur'an okumaktan maksadı onu metninden tecvide uygun olarak okumaktır.Biz de böyle anlarsak "ikra" ile kastedilenin ne olduğunu tam olarak anlayamayız.
Hani halk arasında şöyle bir söz vardır:
"Benim oğlan bina okur,döner döner yine okur"
Biz de yıllarca Kuranı yüzünden okuruz,döner döner yine okuruz ama bir türlü tertil ile tilavet kısmına giremeyiz.
Tertil ile tilavet kısmına girmeyen okuma ancak "bina" okumaktan farksızdır.

ÂlâLeyl 15 Ağustos 2020 19:40

Çok teşekkür ederim )

Bakara 44. Ayette "tetlûne" kelimesi geçiyor. Tilavetten gelen bir kelime mi bu ayrı bir kelime mi anlayamadım.

Bir diğer sorum ise Bakara 53. Ayette diyor ki Allah

"Ve bir zamanlar Musa'ya kitabi ve furkan'ı verdik gerekirdi ki doğru yolda gidesiniz,"

Bu ayet ile kitap ve furkan kelimelerini etimolojik olarak karşılaştırır mısınız?

FECR 16 Ağustos 2020 12:27

Öncelikle Bakara 44.ayete bakalım:
اَتَأْمُرُونَ النَّاسَ بِالْبِرِّ وَتَنْسَوْنَ اَنْفُسَكُمْ وَاَنْتُمْ تَتْلُونَ الْكِتَابَۜ اَفَلَا تَعْقِلُونَ

"Siz Kitabı okuduğunuz / tilavet ettiğiniz halde, insanlara iyiliği emredip kendinizi unutuyor musunuz? Aklınızı kullanmıyor musunuz?"

Bu ayette "tetlune" fiiline "tela" fiilinin muzari muhatap cemi müzekker bir fiildir. Siz okuyorsunuz/ tilavet ediyorsunuz demektir. Tilavetin anlamını yukarıda vermiştik:Telahu;bir kişiyi,aralarında hiç kimsenin bulunamayacağı kadar yakın bir şekilde izlemek ve ona uymaktır.bu bazen bizzat bedenle izlemeyi bazen de hükümde birine uymayı ifade eder.Bazen de okumak ve manayı düşünmek şeklinde izlemek anlamına gelir.Mastarı tilavettir
Yani Siz Tevratı okuyup , onu takip ettiğiniz , Hz.Musa'nın yolunu takip ettiğinizi , O'na uyduğunuzu söylediğiniz halde insanlara Hz.Musanın öğretilerini , iyiliği anlatıp dururken siz o öğretilere uymuyorsunuz , Hz.Musa'nın yolunu takip etmiyorsunuz, başkalarına şeriata uymalarını tavsiye ederken siz kendiniz şeriata uymuyorsunuz, insanlara din anlatarak dinden çıkar sağlıyorsunuz , dinden para kazanıyorsunuz da dinin emirlerine kendiniz uymuyorsunuz. Az bir paha karşılığı dininizi satmayın.
Bu ayet Ehli Kitap hakkında hakkında nazil olmasına rağmen müminleri de ilgilendiren bir ayettir. Müminlerin alimleri başkalarına iyilik yapmasını tavsiye edip de kendileri iyilik yapmazlarsa Ehli Kitaba olan ikazlar aynen Müminler için de geçerlidir.

Bakara 53.ayete bakalım:
وَاِذْ اٰتَيْنَا مُوسَى الْكِتَابَ وَالْفُرْقَانَ لَعَلَّكُمْ تَهْتَدُونَ
"Doğru yolu bulasınız diye, Musa'ya Kitap'ı ve Furkan'ı verdik"

Bu ayet dışında FURKAN kelimesinin geçtiği ayetler:
1-Al-i İmran Suresi, 4. ayet: Bundan (Kur'an'dan) önce (onlar) insanlar için bir hidayet idiler. Doğruyu yanlıştan ayıran (Furkan)ı da indirdi. Gerçek şu ki, Allah'ın ayetlerini inkar edenler için şiddetli bir azap vardır. Allah güçlüdür, intikam alıcıdır.
2-Enfal Suresi, 29. ayet: Ey iman edenler, Allah'tan korkup-sakınırsanız, size doğruyu yanlıştan ayıran bir nur ve anlayış (furkan) verir, kötülüklerinizi örter ve sizi bağışlar. Allah büyük fazl sahibidir.
3-Enbiya Suresi, 48. ayet: Andolsun, Biz Musa'ya ve Harun'a, takva sahipleri için bir aydınlık ve bir öğüt (zikir) olarak, hak ile batılı birbirinden ayıran (furkan)ı verdik.
4-Furkan Suresi, 1. ayet: Alemlere uyarıcı olsun diye, kuluna Furkan'ı indiren (Allah) ne Yücedir.
5-Bakara suresi 185.ayet : Ramazan ayı, ki onda Kuran, insanlara yol gösterici ve doğruyu yanlıştan ayırıcı belgeler (FURKAN) olarak indirildi. Sizden bu ayı idrak eden, onda oruç tutsun; hasta veya yolculukta olan, tutamadığı günlerin sayısınca diğer günlerde tutsun. Allah size kolaylık ister, zorluk istemez. Bu kolaylıkları, sayıyı tamamlamanız ve size yol gösterdiğine karşılık O'nu ululamanız için meşru kılmıştır; ola ki şükredersiniz.
6-Enfal suresi 41.ayet: Eğer Allah'a ve hakkı batıldan ayıran (FURKAN ) o günde, iki topluluğun karşılaştığı günde kulumuza indirdiğimize inanıyorsanız, bilin ki, ele geçirdiğiniz ganimetin beşte biri Allah'ın, Peygamber'in ve yakınlarının, yetimlerin, düşkünlerin ve yolcularındır. Allah her şeye Kadir'dir.

Kuran’da yedi kez tekrarlanan ‘furkân’ kavramı, Müslüman alimler ile Oryantalistlerin, kökeni ve anlamı üzerinde pek uzlaşamadıkları Kuran
kavramlarından biri sayılır. Müslüman alimler , her ne kadar bazen bağlam gereği değişik anlamlar vermiş olsalar bile genellikle, ‘furkân’ kelimesinin öz Arapça bir kelime olduğunu, ‘f-r-k’ kökünden türediğini, aslen ‘gerçek/ doğru (hakk)’ ile ‘sahte/ yanlış (bâtıl)’ olanı vb. ‘ayıran’ anlamına geldiğini kabul etmektedirler.
Müslüman alimlerin aksine Oryantalistler genel olarak, ‘furkân’ kelimesinin öz Arapça bir kelime olmadığını, zira eski Arap şiirinde görülmediğini, kelimenin kökeninin ‘kurtuluş’ anlamındaki Aramca ‘purkân’ ya da Süryanca ‘purkâna’ kelimeleri olduğunu ve dolayısıyla bu dillerden ödünç alınmış olabileceğini iddia etmektedirler. Bir kısım Oryantalistlerin iddiasına göre ise ‘furkân’ kelimesi İbranca ‘pirke avot’ tamlamasındaki ‘pirke’ kelimesinden alınmadır.

Ekseri Müslüman alime göre kelime özellikle Furkan ve Ali İmran surelerinin başlarında Kuran’ı tanımlamakta, bazılarına göre ise Kuran’ın yanı sıra Tevrat, İncil ve diğer kutsal metinleri tanımlamak için de kullanılmaktadır ve aynı zamanda Kuran’ın isimlerinden biri olmaktadır

Bakara 53.ayette geçen kitap ve furkandan kasıt ne olabilir?

Kur'an'da açık bir ifadeyle Hz.Musa'ya Tevrat'ın verildiği belirtilmiyor, ancak bir çok ayette ona kitab verildiği ifade ediliyor. "Yola gelesiniz diye Musa'ya kitab ve furkan vermiştik." "Andolsun Musa'ya kitabı verdik..." Bu durum, doğal olarak Musa'ya verildiği belirtilen kitap ile Tevrat'ın aynı veya ayrı şeyler olup olmadığı konusunda zihinlerde bir soru uyandırıyor.
"Kur'an ayetlerinden, Tevrat'la, Musa'ya verilen "Kitab"ın mı, yoksa Eski Ahid'in mi kasd edildiğini anlamak zordur. Muhtevası ve kapsamı hakkında detaylı bilgi bulunmadığından, bugün Yahudilerin elinde mevcut olan Eski Ahid'le karşılaştırıp hangi bölümüne tekabül ettiğini çıkarmak da kolay değildir. Kur'an'da Musa'ya verilen "kitap" için "Tevrat" isminin kullanılmaması ve sadece "el-Kitab" denilmesi bu zorluğu daha da arttırmaktadır
Müfessirlerimizin Kur'an'da geçen "el-kitab" lafzı ile neyin murad edildiği konusundaki farklı yorumları da sorunu iyice zorlaştırmaktadır.
Kur'an, Tevrat'ın Musa'ya verildiğini açıkça bildirmediği gibi, Tevrat'ın muhtevası hakkında detaylı bilgi de vermemektedir. Bunun yanında, Yahudilerin elinde mevcut olan kitapların hangilerinin Tevrat'a dahil olup olmadığı hususunda bir açıklama da bulunmamaktadır. Bu yüzden Tevrat'ın mahiyeti ve kapsamı hakkında açık bir şey söylemek mümkün görünmemektedir.
Fakat İsa döneminde derlenen Eski Ahid'in, Kur'an'ın geldiği dönemde son şeklini almış olduğu tarihen sabittir. O zamanki Yahudiler, "Tevraf'ın İbranice karşılığı "Torah"dan, Eski Ahid'in tümünü anlamaktadırlar. Dolayısıyle Yahudilerle münazarada Kur'an, onların diliyle hitap etmiş, bir tashihde bulunmamış ve "Tevrat" lafzını onların anladığı anlamda kullanmıştır."' İçinde "Tevrat" lafzı geçen ayetlere baktığımızda, bunlarm hitap zamanının çoğunlukla Hz.İsa' ve Hz.Muhammed'in nübüvvet dönemi olduğu farkedilmektedir. içinde "Tevrat" lafzı geçen ayetlerin muhatabı, bu iki peygamber dönemindeki Yahudilerdir. Daha önceki Yahudilerin söz konusu edildiği ayetlerde ise, "Tevrat" yerine, "el-Kitab" lafzı geçmektedir.Bununla birlikte Hz.Muhammed dönemindeki Yahudilere hitab eden bazı ayetlerde de "el-Kitab" lafzı bulunmaktadır. Bu ayetlerdeki el-Kitab lafzının Tevrat'tan bedel olduğu188 anlaşılmaktadır.Hem Hz.İsa ile ilgili olup onun zamanındaki Tevrat'ı ifade eden ayetlerden, hem de Hz.Peygamber'e hitap edip onun zamanındaki Tevratı ifade eden ayetlerden, bu iki peygamber döneminde yahudilerin elinde bulunan Tevrat'ın kasdedildiğini anlamak mümkündür.
Buralarda herhangi bir istisna söz konusu edilmemiştir: "Meryem oğlu İsa "Ey İsrailoğullan, ben size Allah'ın elçisiyim, benden Önce gelen Tevrat'ı doğrulayıcı ve benden sonra gelecek Ahmed adında bir peygamberi müjdeleyici olarak (geldim)."(Saf-6)- demişti..." "De ki: Doğru iseniz Tevrat'ı getirip okuyun."(Ali İmran-93) "İçinde Allah'ın hükmü bulunan Tevrat yanlarında dururken seni nasıl hakem yapıyorlar da ondan sonra da dönüyorlar (verdiğin hükme razı olmuyorlar?) Onlar inanıcı değillerdir" (Maide-43)Bu dönemlerde Yahudilerin elinde bulunan kitabın tümü Kur'an tarafından Tevrat olarak tesmiye edilmiştir. Bunlara dayanarak Tevrat kelimesinin Kur'an semantiğinde Yahudilerin elinde o dönemlerde mevcut olan bütün kitapları ifade ettiğini söylemek mümkündür.
Hadis külliyatındaki "Tevrat" lafzının kapsamı da, Kur'an'da olduğu gibi kapalıdır. Hadislerde Kur'an'dan farklı olarak Tevrat'ın Musa'ya verildiği açıkça ifade edilmektedir. Ancak Musa'ya verilen "Tevraf'la, Eski Ahid'in ilk beş kitabının mı, yoksa tümünün mü kasd edildiği anlaşılmamaktadır. Zira Yahudilerin elinde o zamanlar mevcut olan kitapların hangilerinin Musa'ya verilen "Tevraf'a dahil olduğu hususunda, hadislerde de herhangi bir açıklama bulunmamaktadır
Buna benzer bir karışıklık Tevrat'ın İbranice karşılığı olan Torah için de söz konusudur. Torah ile neyin kasdedildiği veya Musa'nın Kitabının neye tekabül ettiği hususu Yahudilikte de net değildir ve bu konularda farklı görüşler bulunmaktadır.Bütün bunlar nazar-ı itibare alındığında Kur'an'da geçen Tevrat ile Ahd-ı Atik'in kasd edildiği söylenebilir
Bununla birlikte müfessirlerimizin çoğunluğu, Kur'an'da İsrailoğullarının söz konusu edildiği ayetlerde geçen el-Kitab ile Tevrat'ın murad edildiği kanaatindedhier. Bunlara göre buralarda geçen kitap ile yine Kur'an'da sözü edilen Tevrat, aynıdırlar; ikisi de Hz.Musa'ya verildiği belirtilen ilahi kitabı ifade etmektedir
Ayrıca Tevrat ile Hz.Musa'ya verildiği belirtilen kitabın farklı şeyler olduğu da söylenmiştir. Bu görüşe göre Tevrat, Hz.Musa'ya verilen yazılı ilahi emirlerdir. Bu emirler yazılmış vaziyette hazır olarak Tur dağında ona verilmiştir. Musa'ya verildiği belirtilen kitab (Mitzva, Mişna, Talmud, Neviim ve Ketubim kitapları) ise, bundan ayrı olarak Hz.Musa'ya verilen sözlü emirleri geleneği ifade eder20'. Esasen Yahudilerdeki anlayış da bu istikamettedir. Yani onlara göre de Torah, yazılı ve şifahi olmak üzere ikiye ayrılır; Yazılı Torah ile, Sina Dağında Yahve tarafından Hz.Musa'ya bildirilen beş kitab, Şifahi Torah ile de Musa'ya atfedilen ve ondan nakledilerek gelenlerle (Mitzva, Mişna, Talmud, Neviim ve Ketubim kitaptan) Yazılı Torahı tamamlayan açıklamalar kasdedilmektedir.

Ayette geçen Furkan kelimesi için genelde şu anlamlar verilmiştir:
1-Furkan -Ayrılma, hakkın batıldan ayrılması
2-Furkan- Zafer günü
3-Furkan -Musa'ya verilen mucizeler ( Yedi beyza, asa , çekirge, denizin yarılması vs.)

Bu ayetin tefsirini Arapça sitelerden araştırırken karşıma şöyle bir açıklama da çıktı. Bu açıklama en başta benim aklıma gelmiştir. Ama bizim Türkçe tefsir kitaplarda bu açıklamayı hiç göremedim. Eğer ayette geçen cümlede ki الْكِتَابَ وَالْفُرْقَانَ "vav" harfi olmasaydı o zaman bizim müfessirlerde hiç bir ihtilafa gerek kalmadan ""furkan" kelimesini sıfat olarak tercüme ederlerdi. Yani furkan / hakkı batıldan ayıran kitap olarak tercüme edilirdi.
Arapçada zaid / fazlalık harfler bazen kullanılır. Eğer cümlede o zaid harfi kaldırdırdığımızda anlam bozulmuyorsa o harf zaiddir, anlam bozulursa zaid harf değildir. Bu ayette geçen "vav" harfini, alimlerden EL KESANİ zaid olarak kabul ederek "furkan" kelimesini sıfat olarak vermiştir.
Buna göre de ayetin anlamı şu şekilde tercüme edilebilir.
"Doğru yolu bulasınız diye, Musa'ya furkan olan kitabı verdik"

En doğrusunu Allah bilir


SAAT: 00:00

vBulletin® Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.

User Alert System provided by Advanced User Tagging v3.2.6 (Lite) - vBulletin Mods & Addons Copyright © 2024 DragonByte Technologies Ltd.


1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306