Sihirli Cümleler
 

Sen Arapça bilir misin?..

Sen kim, İslam’ı anlatmak kim!..

Yaşın kaç, kimin çocuğusun, aile bağların kime dayanıyor?..

Nasıl bir kariyere sahipsiniz, akademik kariyeriniz var mı?..

Bu konuda almış olduğunuz belge, icazet vs. var mı?

Bu söylemler günümüzde dar çerçeve içine yerleşmiş olan ve kabuklarını kıramayan kimi insanların başvurduğu sihirli cümlelerdir. Böylesi sihir oyunlarıyla karşılaşan kişi eğer gerekli vahiy kültürüne sahipse nasıl ki, Musa(as) asası ile firavunun sihirbazlarının sihirlerini bozduysa o da böylesi sihirli kelimeleri bozar. Eğer muhatap vahiy kültürüne sahip değilse onun anlattıklarının geleneksel din anlayışına sahip olan çevrelerce değer bulması mümkün değildir.

Yıllarca dinini öğrenmek isteyen ve öğrendiklerini toplumla paylaşmak isteyen insanların özellikle gençlerin önüne çıkan bu sihir çeşidi yavaş yavaş kabuğunu değiştirmek zorunda kalmış durumdadır. Yani bir başka anlamda kendilerini yenilemek ihtiyacı hissetmişlerdir. Çünkü artık gençlik okumaktadır, çünkü inandığı dinini bilerek ve öğrenerek yaşamaktadır.

Değişmez ve değiştirilemez kültürel İslam’ı anlayışa sahip olan kimi insanlar, değişen şartlara ayak uydurmak için çoğu zaman inandığı dinden harcamalar yapmak suretiyle ayak uydurmaya çalışırlar. Böylesi bir durum kitaba uymak yerine kitabına uydurulmaya çalışıldığından dolayı çelişkilerle doludur. İslam’ı anlatmak ve İslam’dan anladığını yaşamak isteyen gençlerin önlerinde her zaman var olan böylesi leşler kalkmadığı sürece gençlerin önlerinin açılması mümkün değildir.

Dini belirli kesimlere münhasır kılmak o dine vurulabilecek en büyük zarardır. Bu zarar dinin kendisinden bir şey kaybettirmez kaybedilen şey insanların neye nasıl inandıkları noktasındadır ve nasıl bir alana doğru kaydırılmak istendiği konusudur.

Kendilerini buldukları din üzerinden bilmedikleri bir şeyle karşılaştıklarında bunu nereden çıkardın biz şimdiye kadar böyle bir şeye denk gelmedik. Büyüklerimiz hiç böyle şeyler söylemediler, onlar bilmiyorlar da sizler mi biliyorsunuz? Gibi birçok sihirli sorularla adeta boğmak isterler.

Yukarıda Müslüman gençliğe kimi Müslüman çevrelerce yöneltilen sorular nedeniyle İslam düşmanları İslam’ı kendilerine göre yorumlamak ve isimlendirmek fırsatını ele geçirdiler. Ilımlı İslam, İslam modernizmi, Avrupa İslam’ı, Türk İslam’ı, Arap İslam’ı vs. birçok kavram ortaya atılarak Müslümanların kafalarını karıştırmaya çalışmaktadırlar. Böylesi sihirli kavramlar ise dışarıdan İslam’a saldırmak, İslam’ı karalamak isteyen kesimlerin ortaya attıkları kavramlardır. Bu kavramların vahiy kültürüne sahip olan kesimleri etkilemesi mümkün değildir bunlar ancak dini kendi dar kalıplarına sığdıran insanları avlayabilirler.

Çeşitli adlar altında vahiy İslam’ına yön vermeye çalışanlar, durdukları yer ve kimlikleri İslam’ın dışında bir takım sistemlerle sentezleme ihtiyacı hissedenler her defasında yeni isimlerle bu toplumun karşısına çıkarlar. Bunlar kimi zaman demokratlıkla, yeni oluşumculukla, ulusalcılıkla, kimi modern hurafeler keşfetmekle, kimileri ise ekonomik ve diğer dünyevi hesap ve çıkarları belirleyici hale getirmek için her kılığa rahatlıkla girebilirler. İnsanlar mal, mal, mülk, makam, kredi, ihale peşinde koşmak için en temel ilkelerini çiğnemekten çekinmiyorlar. Çıkara dayalı ilişkiler ve ihtilaflar sürekli bünyeyi kemiriyor.

Sonuç olarak, Müslümanların önemli bir kısmının kendilerini milliyetçi, muhafazakâr olarak tanımladıkları ve kültürel İslam’ın savunuculuğunu yaptıkları bir ortamdan bu günlere gelinmiş olması bir başka anlamda vahiy İslam’ıyla gençlerin tanışmış olmaları önemsenecek bir meseledir. Yeterli midir?...

Elbette ki, hayır!...

Kur-an’ın yalnızca ölülere okunduğu günlerden, artık az da olsa dirileri ilgilendiren bir kitap olduğu algılanmaya başlanıldığı bir duruma gelinmiş olunması, öte yandan duvarlarda kılıflar içerisinde ve tozlu raflardan indirilerek araştırılıp yaşama dönüştürülmesi gerektiği anlayışının yaygınlaşmış olması küçümsenmeyecek bir gelişmedir. Kur-an anlaşılmak için topluma indirgendikçe akıl sahiplerinin varlığı her geçen gün artarak devam etmektedir.

İslam’i kimliğine sadakatini sürdüren, vahyi istikamet üzerinde durabilen, Resulullah(sav)’ı izleyen ve kur-an’ı anlayarak okuyan binlerce Müslüman’ın oluşu da küçümsenmeyecek boyuttadır bütün bunlar gelecek için umut verici gelişmelerdir.

Ümmet olarak gerçekten de durmamız gereken yerde durabilirsek ve yürümemiz gereken yolda da yürürsek Allah’ın müminlere yardım vaadi vardır ve yardım edecektir. “Ey iman edenler, eğer siz Allah'a (Allah adına İslam’a ve Müslümanlara) yardım ederseniz, O da size yardım eder ve sizin ayaklarınızı sağlamlaştırır. (Muhammed:7)”. Eğer müminler olarak bu yardıma mazhar olabilirsek kimsenin bize galebe çalması mümkün değildir.

“Allah'a çağıran, Salih amelde bulunan ve: "Gerçekten ben Müslümanlardanım" diyenden daha güzel sözlü kimdir? (Fusilet:33).”

Nasihatlerin musibetlerden evla olması dileğiyle.

Abdulhelim ALMALI