Medineweb Forum/Huzur Adresi

Medineweb Forum/Huzur Adresi (https://www.forum.medineweb.net/)
-   Makale ve Köşe Yazıları (https://www.forum.medineweb.net/516-makale-ve-kose-yazilari)
-   -   DÜRİYE' MİN GÜĞÜMLERİ (https://www.forum.medineweb.net/makale-ve-kose-yazilari/16947-duriye-min-gugumleri.html)

NİLGÜN YAZAR 16 Ocak 2010 22:05

DÜRİYE' MİN GÜĞÜMLERİ
 
DÜRİYE’MİN GÜĞÜMLERİ

*Az sonra okuyacağınız yazıda geçen kişi ve olaylar gerçekle alâkası olmayan kuru bir kurgudur*

Adamın biri tren yolunun kenarından ev almaya niyetlenir. Ev sahibi evin tek dezavantajının; her yarım saatte bir geçen dayanılması güç, alışılması kolay tren sesi olduğundan üstü kapalı söz eder. Ancak en fazla bir hafta sonra bunu da duymayacağını garanti eder. Alıcının ise cevabı nettir:
-O halde ben bir hafta sonra taşınayım.

Alışmanın, kuşatılmış çaresizliğini anlatan bu fıkra bana hep üst komşumu hatırlatır. Aslında üst komşum bana hep bu fıkrayı hatırlatır demem daha gerçekçi bir ifade olacaktır. İmge insanın burnunun dibinde olunca, çağrışım da hiç üşenmez kalkar Fizan’dan gelir.

Üst kata bizden yaklaşık üç beş ay sonra taşındılar. Memur bir aile olduklarını duyunca gayri ihtiyari müsterih olmuştuk. En azından rahatımızın muhtemelen bozulmayacağını düşünmüştük.
Taşındıkları ilk günden itibaren cehennem azabının nasıl bir şey olabileceği konusunda fikir yürütmemi sağladıklarından; daha az günah işleyip, daha çok tövbe etmem gerektiğinin bilincine vardım.
Özellikle ilk günleri unutmamın mümkünü yok. Yeni sahip olduğum (borcu henüz bitmese de en azından kapıma gelerek, gözlüklerinin üstünden bana bakıp işaret parmağını sallayarak “Ola ki duvara çivi çakarsınız haa!!” diyen bir gudubetin olmadığı) bir mekanda huzur içinde uykuya dalma niyetiyle başımı yumuşacık yastığıma yerleştirirkene…
Aman Allah’ımm!!O sesi ilk duyduğumda üstüne karabasan çökmüş lohusa misali yatağın ortasına çakılıverdim. Yatak odaları bizimkinin hemen üstünde olduğundan ses üst kattan çıksa da, efekti bizim odadan yapılıyormuş gibiydi.
Her yarım saatte ve her saat başı kilise çanı gibi öten, ortasından sarkaçlı dev bir saatin gong sesleriydi gelen.
Dong..dong..dong.sesleri tepemden aşağıya vurdukça, elleri ve gözleri sıkıca bağlanmış, kafasına damla damla su akıtılan bir savaş esirinden farkım kalmıyordu. O gece de, ertesi gece de, daha ertesi gece de..
Yatağa girdiğimde her gece gelen o sesi obsesif bir sabırsızlıkla bekler oldum. İstasyon şefi gibi hissediyordum kendimi. Her saat başı trenin gelmesini bekleyen bir DDY memuruydum sanki.
Tam on gün boyunca sabaha kadar tefekkür ettim. Sabah ezanını dinleyip güneşin doğuşunu izledim. Face book’ da aramam gereken eski dostlarımı zihnimin arka odalarında aradım durdum.
Kimbilir her biri nerede ne yapıyordu. Çocukluk arkadaşım Yasemin, beş yıl evvel boşanmış olduğu eski kocasına şimdilerde geri dönme hazırlığındaymış.
Ne ümit ediyordu acaba? “Ümit en büyük kötülüktür. Çünkü işkenceyi uzatır.” Diye tevekkeli dememiş aziz dostum Nietzsche. Bunu düşünmek iyice asabımı bozuyordu. “Aynı suyla iki defa yıkanılmaz” der bizim Asiye de. Tanıdığım en yerli halk bilgelerindendir Asiye Sultan. Yaman kadın vesselam. Adı gibi asidir de. Haksızlığa, sünepeliğe hiç tahammülü yoktur.


Gündüz asla zaman ayıramayacağım düşünceler gong sesiyle beraber Veliefendi hipodromundaki işareti almış beygirler gibi yarışmaya başlıyorlardı zihnimde. Sıradaki gonga saniyeler kala saçma sapan düşüncelerimi çil yavrusu gibi dağıtabiliyor, düzeneğin harekete geçmesiyle beraber sil baştan yapıyordum.
Pavlov’un köpeği ile Notre Dame’ın kamburu arası bir şey olmuş çıkmıştım.

İlerleyen gecelerde değil çocukluğuma inmek, cenin halime kadar tüm gelmişimi geçmişi kronolojik sıraya dizdim.
İyide nereye kadar!

Gece uykusuzluğuyla kalsam yine iyiydi. Çok zaman olmuştu nitekim uzun monologlar yapmayalı. Bu işin iyi yanıydı. Ertesi gün mesai olmasa belki bir süre daha dayanacaktım. Sabahında zehirlenmiş fare gibi ortalıkta dolanmak, bir süre sonra iş yerinde nâhoş dedikodulara sebebiyet verebilirdi. Bu riski göze alamazdım. Akşamdan kalma halime acilen bir çözüm bulmalıydım.
Bizimkine göre hava hoştu tabii. Başını yastığa koyar koymaz, ondan geriye sayacak olsam beşi bile gördüğü olmayan sezaryene hazır bir hasta kadar uykuyla barışık bir adam, bu durumdan ne kadar rahatsız olabilirdi? Mesele benim meselemdi.
Müslüm Baba’nın değil.
İş başa düşmüştü yine. Bütün gücümü toplayıp ertesi sabah soluğu üst katta alacaktım. Sabahı dar ettim.
Günlerdir uyuyamamanın verdiği yüksek bir gerilimle kapıyı çaldım. O an bende pozitif olan tek şey kan grubumdu.
Kapıya evin hanımı Düriye Hanım çıktı. Kapı açıldığında göz hizamda bir çift göz bulacağımı umarken, başımı yaklaşık 80 derecelik bir açıyla yukarı kaldırmak zorunda kaldım. Şu tıfıl halimle soğan cücüğü gibi kalmıştım kapıda.
Çizgi film karakterinden farkım yoktu o an. Kedinin, fareyi kovalarken “İşte yakaladım!” dediği anda kuyruğunu tuttuğu şeyin, aslında güçlü bir köpek olduğunu görmesi ve bu beklenmedik karşılaşma ile zavallı kediciğin yüzünde beliren o sakil tebessüm..
Aynı tebessüm gelip suratıma yapışmıştı.

Düriye Hanım’ın beni konuşmaya buyur etmesiyle birlikte; karşımda duran güçlü ve kaslı ellerin her an yumruk olup kafama iniverecekmiş korkusu da içime düşmüştü. Öte yandan heyecansız ve seri bir konuşma yapabilmek için kendimi zorluyordum.
Aklıma ilk gelen “Sizin elleriniz neden bu kadar büyük? Sorusuna hiç yüz vermedim. En tehlikeli anlarda en muzır cümlelerin beynimi istila etmesine bir türlü çare bulamadım.
-Şeeyy, şu sizin saatin dong dongları.. Gündüzleri gerçekten çok sevimli. İnsan ruhunu okşayan bir yanı var âdeta.
Hatta alın sizin saatin dong donglarını, vurun Bethowen’ın 7. senfonisine! Ama Allah sizi inandırsın geceleri aynı etkiyi bırakmıyor insanda. Ben de anlamadım nedenini.
Düriye Hanım:
-Eee..
-Yani şey diyorum, sizin o yatak odasındaki gonglu saati bir şey etsek, onun için şey ettiydim..
Allaasen bir çözüm bulun buna!
Ohh bee! Dedim gitti işte.
Yarım yamalak cümleme noktayı koyduğumda ağzımdan çıkanı kulağımın duyduğuna emin olmak için, içimden bir kez daha tekrar ettim. Çünkü karşımdaki surat ifadesi “Derdin ne senin evlat!” cinsindendi.
İstifini bozmadan cevap verdi Düriye Hanım:
-Bir hal çaresi buluruz elbet..

Aynı sabahın gecesinde yatağa değil, pusuya yattım. İlk yarım saat sonra anladım ki; hal çaresi denen şey dev bir cisim olarak hayal ettiğim gonglu saatin, yatak odasından kucaklanıp salona taşınmasıymış.
Dâhiyâne! Daha yaratıcı olunamazdı doğrusu. Ya da daha lütufkâr.

Derinlerden de olsa o ses, günlerce, pardon gecelerce kulağımı tırmaladı durdu.
Bir gün, bir de baktım ki alışmışım.
Çok şeye olduğu gibi..

Onlar nasıl dayanıyorlardı peki bu sese?
Dayanmak mı? Ama bunun adı, benim algıma göre dayanmaktı. Karşı cephede durum; dayanılması gereken değil, vazgeçilmemesi gerekendi.


Küçük bir hatırlatma; Siz siz olun, bir eve taşınırken alt veya üst katınızda bir köşe yazarı oturup oturmadığına özellikle dikkat edin.
Bir dost!

Yazarın diğer yazıları için www.kadinnews.com

Hazan Mevsimi 16 Ocak 2010 23:04

RE: DÜRİYE' MİN GÜĞÜMLERİ
 
Teşekkür ediyorum keyifle okudum cümleleriniz çok uyumlu evet000


SAAT: 03:22

vBulletin® Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.

User Alert System provided by Advanced User Tagging v3.2.6 (Lite) - vBulletin Mods & Addons Copyright © 2024 DragonByte Technologies Ltd.


1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306