Medineweb Forum/Huzur Adresi

Medineweb Forum/Huzur Adresi (https://www.forum.medineweb.net/)
-   Makale ve Köşe Yazıları (https://www.forum.medineweb.net/516-makale-ve-kose-yazilari)
-   -   KUR'ANDA GEÇEN VELİ SÖZLERİNDEN NELER ANLAMALIYIZ? (https://www.forum.medineweb.net/makale-ve-kose-yazilari/16965-kuranda-gecen-veli-sozlerinden-neler-anlamaliyiz.html)

HALUK GÜMÜŞTABAK 19 Ocak 2010 17:50

Kur'anda geçen veli sözlerinden neler anlamalıyız?
 
Bugün kurandan veliler sözcüğünden yola çıkarak, Allah neler anlatmak istiyor onu anlamaya çalışalım. Önce şu ayete bakalım.

(Araf sur.3: Rabbinizden size indirilene uyun; O'nun berisinden bir takım velilerin ardına düşmeyin! Siz ne kadar da az öğüt alıyorsunuz.)

Bu ayette veli sözcüğüyle kimlerden bahsediyor önce onu düşünmeliyiz, daha sonra kurandan diğer ayetlerle karşılaştırdığımızda her şey ortaya çıkacaktır. Şimdide yazacağım ayetler üzerinde lütfen düşünün.

(Rad sur.7: Kâfirler diyorlar ki: Ona Rabbinden bir mucize indirilseydi ya! (Hâlbuki) sen ancak bir uyarıcısın ve her toplumun bir rehberi vardır.)

(İsra sur.33: Allah'ın saygıya layık kıldığı cana haklı bir sebep yokken kıymayın. Kim haksızlıkla öldürülürse, onun velisine yetki/söz hakkı vermişizdir. Ama o da öldürmede sınır tanımazlık etmesin. Çünkü kendisine yardım edilmiştir.)

Yukarıda üç ayet yazdım, hepsinde geçen sözcük veli ya da benzer anlamlarda kullanılan rehber sözcükleri var. Ama anlamları birbirini tastiklemiyor, tam tersine birinde velilerin ardına düşmeyin, Rabbinden indirilen kurana uyun derken, Rad7 de ise her toplumun bir rehberi vardır dedikten sonrada İsra 33 de ise onun velisine yetki verildiği söyleniyor. Demek ki burada kullanılan tüm anlamlar birbirinden farklı olmalı, yoksa Hâşâ kuranda çelişki yaratmış oluruz tam tersini düşünürsek.

Açıklamaya geçmeden önce Türk Dil Kurumunun sözlüğüne bakarak Veli sözcüğünün günümüzde ne anlamlara geldiğine bakalım. ( Bir çocuğun her türlü davranışından sorumlu olan kimse. Din bilgini, ermiş, türbelerde yatan veliler… ) Osmanlıca sözlüğüne baktığımızda da pek fazla farklı bir şey görmüyoruz oradan da değişik olanları alalım.( Sahip, malik, muhafaza eden, baba ve babanın babası) Şimdide konuya açıklık getirmeye çalışalım Allah ın izniyle. Araf suresi 3. ayete bakalım. Allah, (O'nun berisinden bir takım velilerin ardına düşmeyin!) Önce Allah burada bizlere hangi konuda ve ne maksatla velilerin ardına düşmeyin diyor onu anlamalıyız ki, diğer ayetlerde bahsedilen veli ve rehberle ne anlatmak istiyor daha iyi anlayalım. Bu ayette anlatılmak istenen manayı vereceğim ayet örnekleri ile sizlerin yazdığımda anlayacağınızı sanıyorum. Bakın Allah neler söylüyor bizlere.

(Bakara 107: Bilmedi mi ki göklerin de yerin de mülk ve saltanatı yalnız Allah' ındır. Sizin için Allah'tan başka ne bir veli vardır ne de bir yardımcı.)

(Aliimran 122: Sizden iki takım, korku ile bozulmak üzere idi. Hâlbuki Allah onların velisiydi. Müminler yalnız Allah’a güvenip dayansınlar.)

(Araf 196: "Benim veli'm, o Kitap'ı indiren Allah'tır. O, hayır ve barış seven kulları koruyup gözetir.)

(Ankebut 41: Allah'ın berisinden veliler edinenlerin durumu, bir ev edinen dişi örümceğin durumuna benzer. Ve evlerin en güvensizi/en zayıfı elbette ki dişi örümceğin evidir. Keşke bilselerdi.)

(Şura sur.46: Onların Allah'tan başka kendilerine yardım edecek velileri yoktur. Allah'ın saptırdığı kimse için artık hiçbir yol yoktur.)

(Zümer 3: Gözünüzü açıp kendinize gelin! Arı-duru din yalnız ve yalnız Allah'ındır! O'ndan başkasını veliler edinerek, "biz onlara, bizi Allah'a yaklaştırmaları dışında bir şey için kulluk etmiyoruz." diyenlere gelince, hiç kuşkusuz Allah onlar arasında, tartışıp durdukları konuyla ilgili hükmü verecektir. Şu bir gerçek ki, Allah, yalancı ve nankör kişiyi iyiye ve güzele kılavuzlamaz.)

Şimdide yukarıdaki ayetlerden çıkan sonuca bakalım. Bu ayetlerde özet olarak şunları söylüyor, ayetlerden kısa alıntı yapmak istiyorum anlaşılması için. Allah tan başka veli ve yardımcı yoktur. Müminler yalnız Allah a güvensin ve dayansınlar, bizim velimiz kuranı indiren Allah tır, bizleri koruyup gözeten yalnız odur. Allah ın berisinden veli edinenler dişi örümceğin durumuna benzer, çünkü en güvensiz ev odur diyor Allah. İnananların velisi yalnız Allah tır. Allah tan başka yardımcıda yoktur. Bizi Allah a yaklaştıracağını söyleyerek veli edinenler için hükmü verecektir diyor ve onlar için yalancı ve nankör kişiyi iyiye kılavuzlamaz tanımını yapıyor. Dikkat edin hiç kimse veli dediği kimselere tapmıyor, onu Allah gibi görmüyor ama onun ardına düşüp onun her dediğini yaparak bizi Allaha yaklaştıracak onun rızasına kavuşturacak diye ardından gittiklerini söylüyor. Hatırlayın Rabbim şefaat tümden bana aittir demesine rağmen bu kişilerinde şefaat edeceğini söylemiyorlar mıydı bizlere? Onların mahşer günü bizlere yardım edecekleri anlatılmıyormu? Rabbimde bunu sakın yapmayın diye bizleri uyarıyor. Bu ayetlerden çıkardığımız sonuç olarak, hiç kimseyi bana ulaşmak için aracı kullanma diyor Allah. Sizleri doğruya iletecek, din ve iman adına güvenilecek, dayanılacak benim ve de size gönderdiğim kurandır diyor. Dikkat edin bir daha tekrar ediyorum, Allah a ulaşmak için kimseyi aracı koymayın, ardına düşmeyin doğruya sizleri kuran ulaştıracaktır diyor.

Şimdide Rad suresi 7. ayete gelelim ve sonundan bir alıntı yapalım. (sen ancak bir uyarıcısın ve her toplumun bir rehberi vardır.) Bu sözcükten ne anlamalıyız, hemen kurandan bu ayeti açıklayan ayetlere bakalım.

(İsra sur.71; Gün olur, insan gruplarından her birini kendi önderiyle çağırırız. O gün kitabı kendisine sağdan verilenler, kitaplarını okuyacaklar ve bir kıl kadar haksızlığa uğratılmayacaklar.)


Allah mahşer günü insan guruplarının her birini önderleri ile çağıracağını söylüyor, peki bu önderler kimler olabilir dersiniz? Velilerin ardına düşmeyin diyen Rahman acaba burada tam tersini söyler mi? Elbette hayır, eğer bunu savunursak farkında olmadan kuranda çelişki yaratmış oluruz. Aşağıdaki ayetler aslında her şeyi çok iyi açıklıyor. Birileri bu kelimeye kendilerince anlamlar verip kendilerini önder ilan edip, binlerce insanı peşlerinden koşturmuyorlar mı?

Bakara 124: Hani Rabbi, İbrahim'i bazı kelimelerle imtihana çekmiş, o da onların hakkını vermişti de Rab şöyle demişti: "Seni insanlara önder yapacağım." İbrahim, "soyumdan birilerini de" deyince Allah: "Benim ahdime zalimler eremezler." Buyurdu.

Secde 24: Sabrettikleri zaman içlerinden, bizim emrimizle doğru yola ileten önderler çıkarmıştık. Onlar bizim ayetlerimize gereğince inanıyorlardı.


(Maide suresi 109. ayet; Allah, resulleri bir araya getireceği gün şöyle der: "Size ne cevap verildi?" Şöyle derler: "Hiçbir bilgimiz yok. Gaybları en iyi biçimde bilen sensin, sen!")

Demek ki mahşer günü gönderdiği resullere soruyor ve verdiği cevap ise her şeyi bilen bizzat Allah olduğunu söyleyeceklerini belirtiyor. Burada İbrahim peygamberi insanlara önder yaptığını söylüyor Rabbim. Secde 24. ayette ise bu çok açık anlaşılıyor. Sabrettikleri zaman, bizim emrimizle doğru yola iletecek önderler çıkarmıştık onların içlerinden diyor Rahman. Toplumların liderleri Rabbin gönderdiği elçiler olduğu anlaşılıyor. Demek ki bir araya toplanacağımız gün geldiğinde, bizlere Rahmanın gönderdiği önderlerle yani peygamberlerle, birlikte onların şahitliğinde hesap görüleceği daha iyi anlaşılıyor. Fakat birileri bu sözlerin üzerinden kendilerini önder ilan etmekten çekinmiyorlar, onlar hesabını Rabbim e çok çetin vereceklerdir eminim. Bu sözlerimi daha da iyi anlayabilmeniz için lütfen şu ayeti okuyup iyice düşünelim.

İsra sur.15; Kim yola gelirse kendisi için yola gelmiş olur. Sapıtan da kendi aleyhine sapıtmış olur. Hiçbir günahkâr, bir başka günahkârın yükünü taşımaz. Ve biz, bir resul göndermedikçe azap edici değiliz.

Ayetin sonundaki cümle her şeyi açıklıyor, demek ki Rad suresi 7. ayette geçen her toplumun bir rehberi vardır sözünden bahsedilen rehber peygamberler olduğunu daha da iyi anlıyoruz. Bakın bu ayetlerden de bu söylediklerimi onaylıyor.

Tevbe sur.115. ayet: Allah bir topluluğa kılavuzluk ettikten sonra, sakınacakları şeyleri kendilerine ayan-beyan bildirinceye kadar, onların sapıklığına hükmetmez. Allah her şeyi hakkıyla bilendir.

Bu ayette geçen topluluğa kılavuzluk edecek, sakınacak şeyleri bildirecek, daha açıkçası onlara rehber olacak kimler olabilir, elbette peygamberler ve gönderdiği kitaplar. Bakın bu ayette bu konu ile ilgilidir.

(Araf sur.6.ayet: Yemin olsun, kendilerine elçi gönderilenleri muhakkak hesaba çekeceğiz; gönderilen elçileri de mutlaka hesaba çekeceğiz.)

Şimdi yazacağım ayet ise açıklamaya çalıştığım peygamberler yani rehberler konusuna bilgi veriyor.

Ali İmran 68: Doğrusu, insanların İbrahim'e en yakını, elbette onun izinden gidenler, şu peygamber ve inananlardır. Allah, inananların velisidir.

Ayete baktığınızda İbrahim peygambere en yakını onun izinden gidenlerdir diyor, yani onun tebliğ ettiği Rabbin kitabına uyanlardır. Ama ayetin sonunda yazımızın başında izah ettiğimiz din ve iman adına gerçek rehber ve sığınılacak, güvenilecek, dayanılacak bağışlayıcı tek dost veli olarak Allah kendisinin olduğunu açıklıyor. Şimdi yazacağım ayet ise bahsettiğimiz bu konunun üzerinde, bizleri düşünceye sevk edecek bir ayet.

(Müddesir sur.56: Ve onlar, Allah'ın dilediği dışında, öğüt alamazlar. Sakındırmaya ve affetmeye ehil olan O'dur.)

Dikkat edin Allahın dilediği dışında kimsenin öğüt alamayacağını söylüyor ve sakındırmaya ve affetmeye tek yetkili ve ehil olan ALLAH tır diyor. Ama yukarıda ne demiştik peygamberler bizler için bir rehberdir diyordu ayetlerde. Ayrıca her toplumun rehberleri olduğu açıklamasını yapıyordu. Rehber yani resul göndermedikçe hesapta sormayız açıklamasını yapıyordu. Son ayette ise bence anahtar ayet, rehber göndersek bile Allahın dilediği dışında kimse öğüt alamayacağını sakındırmaya ve bağışlamaya tek yetkili bizzat kendisinin olduğunu söylüyor Rabbim. Bu kısım önemli olduğu için tekrarladım.

Şimdide İsra suresi 33. ayette geçen velinin ne anlamda kullanıldığına bakalım. (onun velisine yetki/söz hakkı vermişizdir.) Burada geçen veli sözcüğünü vereceğim örneklerle daha iyi anlayacaksınız. Buradaki veli din ve inanç bakımından sığınılacak kişi değil, ama kendisinden sorumlu insan, anlamında kullanılmıştır. Örnekler verelim.

(Neml sur 49: Allah adına yeminleşerek şöyle dediler: "Ona ve ailesine bir gece baskını yapalım, sonra da velisine şöyle diyelim: Biz onların ailesinin öldürülüşüne tanık olmadık. Vallahi, doğru söyleyenleriz.)

(Bakara 282: …….Borç altına giren, aklı ermez yahut zayıf-çaresiz biri ise yahut yazdırmaya gücü yetmiyorsa, velisi adaletle yazdırsın. Erkeklerinizden iki kişiyi de tanık tutun……..)

Buradaki ayetlerden çok net anlaşılıyor ki bizlerden sorumlu büyüğümüz anlamında kullanılmış.

Şimdide buna benzer ama lider yönetici anlamında geçen ayetlere bakalım.

(Nisa 58: Şu bir gerçek ki, Allah size emanetleri, onlara ehil olanlara vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğinizde adaletle hükmetmenizi emrediyor. Allah size bu şekilde ne güzel öğüt veriyor. Allah Semî'dir, çok iyi duyar; Basîr'dir, çok iyi görür.)

(Nisa 59: Ey iman edenler! Allah'a itaat edin. Peygamber'e ve sizden olan ülülemre (idarecilere) de itaat edin. Eğer bir hususta anlaşmazlığa düşerseniz Allah'a ve ahirete gerçekten inanıyorsanız onu Allah'a ve Resûl'e götürün (onların talimatına göre halledin); bu hem hayırlı, hem de netice bakımından daha güzeldir.)

Yukarıda geçen iki ayete bakalım. Birincisinde bizleri yönetecek insanları ehil insanlardan seçmemizi emrediyor, bu görevin mahiyeti de devamında zaten açıklanıyor. Bu görevi alan bir insanında bir devlet yöneticisi ya da buna benzer bir göreve seçilmiş bir insanın, adaletle insanları yönetmesi emrini veriyor, dikkat ederseniz aldığı görev konusunda adaletli yönetimden bahsediyor, yoksa bizleri Allah a yaklaştırması ya da din ve iman adına liderlik yapmasından asla bahsetmiyor. Eğer bundan bahsediyor dersek diğer ayetlerin hiçbirisini kabul etmemiş, doğru anlamamış oluruz, tam aksine kuran ayetleri arasında çelişki yaratırız.

Şimdi gelelim ayetin verdiği peygamberimiz örneğine. Bu ayetin içinde peygamberimizin de özellikle zikredilmesinin nedeni, peygamberimizin aynı zamanda o toplumun bir lideri, yöneticisi, aynı zamanda devlet başkanı olmasındandır. Dikkat ederseniz anlaşmazlığa düşüldüğünde onu Allah a ve resulüne götürün diyor ayet. Şimdi düşünelim bu ayetin demek ki anlatmak istediği iki amacı var. Birincisi peygamberimizin sağlığında herhangi bir anlaşmazlıkta ilk müracaat edilecek makam peygamberimiz olduğu anlaşılıyor, ama ya peygamberimiz yoksa? İşte işin ince noktası, yoksa din ve inanç konularında diğer liderlerine sorun demiyor dikkat ederseniz. O zaman Allah a bırakın diyor. Bu sözlerimden tatmin olmayan arkadaşlarımız olabilir, haklıdır da bu sözlerimi destekleyen bakın şu ayetler nasıl sözlerimi doğruluyor, yani günümüzde aramızda din ve iman adına bir anlaşmazlığa düştüğümüzde, hükmünü kime bırakmamızı istiyor Allah.

(Zümer sur.46: De ki: Ey gökleri ve yeri yaratan, gizliyi de aşikârı da bilen Allah! Kullarının arasında, ayrılığa düştükleri şeyin hükmünü ancak sen vereceksin.)

(Şura sur.10: Herhangi bir şeyde ihtilafa düştüğünüzde onun HÜKMÜ Allah'a bırakılır. İşte budur Rabbim olan Allah! Yalnız O'na güvenip dayandım; yalnız O'na yönelirim ben.)

Ayetleri okuduğumuzda ne kadar güzel anlaşılıyor, Allah anlaşamadığımız konuları bakın peygamberimiz varken yani yaşıyorken kendisine danışmamızı, daha sonraki dönemlerde de Allah a havale etmemizi, yani hükmünü ona bırakmamızı emrediyor.

Sanırım konu iyice anlaşılmıştır. Özet yapmak gerekirse dayanılacak ve ardından din iman ve inanç adına gidilecek, güvenilecek, sığınılacak VELİ yalnız benim diyor ALLAH. Hatta bana sizleri yaklaştıracağını söyleyenlere de inanmayın diyor. Bir başka veli ise bizlerin yetiştirilmesinden sorumlu kişiler ki ayetlerden çok net anlaşılıyor. Bir diğeri de peygamberler, onlarda bizlerin uyarıcı ve rehberleridir diyor ayetlerinde. Bizlerde peygamberlere gönülce en yakın olanlar, onlara uyanlar ve takipçileridir diye açıklık getiriyor. Allah müminlerin velisidir diyor kuran.

Son olarak tekrar hatırlatmak istediğim ve üzerinde durmak istediğim bir ayet var. Ankebut suresi 41. ayet önce tekrar yazalım.

(Ankebut 41: Allah'ın berisinden veliler edinenlerin durumu, bir ev edinen dişi örümceğin durumuna benzer. Ve evlerin en güvensizi/en zayıfı elbette ki dişi örümceğin evidir. Keşke bilselerdi.)

Yukarıdaki ayeti sizler okuduğunuzda ne anladınız? Doğrusu ben ilk okuduğumda çok fazla bir şey anladığımı söyleyemem. Dişi örümceği ve özelliklerini araştırdığımda ayetin önemini anladım ve Rabbin o muazzam örneğinin bizlere birer ibret nişanesi olması gerektiğini düşünerek, sizlere kısaca anlatmak istiyorum. Velinin ardına düşen onu Rabbin tabiriyle Allah a yaklaşmak için kullananlara verdiği örnek, dişi örümceğin evine sığınanlar gibidir diyor Rahman. Tabi bu ayetin, sanırım yakın zamana kadar tam anlaşılmadığını, günümüzde ilmin ve bilimin yardımıyla çok iyi anlaşılmış olacağını düşünüyorum. Bakın rabbim bizleri nasıl uyarıyor bu örneğiyle.

Dişi örümcek evini yalnız ve yalnız, barınmak için değil karnını doyurmak için bir kapan, bir aldatmaca olarak kullanırmış. Yaptığı dikkat çekici ve güzel ağına konan, sinek ya da böcekleri avlar ve yermiş. Dişi örümceğin evi erkek örümcek için dahi güvenilir değilmiş. Eşi ile çiftleşen erkek örümcek, eğer eşinden hemen uzaklaşmaz ve kaçmaz ise hemen onu öldürür ve yermiş. Düşünebiliyor musunuz Rabbin verdiği örneği. İşte din ve iman adına Rabbin kelamını bırakıp, veliler edinerek Allah a ulaşmaya çalışanların nasıl bir tehlike altında olduğunu sizce bu örnekten daha güzel nasıl anlatılır?

Zümer suresi 3. ayeti lütfen hatırlayalım ne diyordu Rabbim? (O'ndan başkasını veliler edinerek, "biz onlara, bizi Allah'a yaklaştırmaları dışında bir şey için kulluk etmiyoruz.) Demek ki hiç kimseyi Allah a yaklaşmak için kullanmayacaksın, ona ulaşmak için tek yol, Kuranın ipine sarılmak olduğu belirtiliyor. Rabbim böyle yol izleyenlere nasıl kızıyor ve bakın ayetin sonunda ne diyordu?

(hiç kuşkusuz Allah onlar arasında, tartışıp durdukları konuyla ilgili hükmü verecektir. Şu bir gerçek ki, Allah, yalancı ve nankör kişiyi iyiye ve güzele kılavuzlamaz.)

Bu yolu seçenlere Rabbim yalancı ve nankör olarak nitelendiriyor. Bizler hiç düşünmeden Rabbin ayetlerinden habersiz işin kolayını bulmuş, kendimize veliler, şeyhler edinmiş Allaha ulaşmaya ve bu yolla onun rızasını kazanacağımızı sanıyoruz. Onu öyle yüceltiyoruz ki Allah katında en doğru insan olduğunu söylüyor ve her şeyimizle ona güveniyoruz. Ardından düşünmeden, sorgusuzca gidiyoruz. Hâlbuki Rabbim ayetinde kimsenin ardına düşmeyin derken, kimin doğru yolda olduğunu yalnız ben bilirim diyerek, bizleri nasıl uyarıyor?

İsra suresi 84. ayet; De ki: "Herkes, kendi varlık yapısına uygun iş görür. Yolca daha doğru gidenin kim olduğunu Rabbiniz daha iyi bilir.

Bizler Kur’andan uzak yaşadığımızı yaşamımızda hep göstermişiz, zaten peygamberimiz mahşer günü bunu söyleyeceğini, şimdiden bizlere hatırlatıp dikkatimizi çekiyor Rabbim ve bakın ne söyleyecek diyor?

Furkan Suresi 30 ayet; Ey Rabbim! Benim toplumum bu Kuran' ı devre dışı tuttular.

Sizce Kur’anı devre dışı tutmadık mı? Rabbim her şeyden nice örnekler verdim demesine rağmen, bizlere kur’anda her şey yoktur diyenlere, beşeri ilaveleri kuranda göremeyince haklısınız kuranda gerçekten bakın bunlar, ya da şunlar yokmuş diyerek inanmadık mı? Rabbim yemin billâh ederek bu kitabı sizler için kolaylaştırdım demesine rağmen, birilerinin sizler Kur’anı anlayamazsınız onu veli insanlar anlar dediklerinde Rabbim e inanmamız gerekirken, beşerin sözlerine inanmadık mı? Onlara inandığımızdan, kitabı bizler anlayamayız dediğimizden, kitabı anlama, öğrenme yoluna gideceğimize, saygımızı yüksek bir yere asıp göstermedik mi? Bizler kendimizi arındıracak, temizleyecek, Allah a yaklaştıracak şeyhler, cemaat liderleri, veliler seçip kendimizi temize çıkarıp, bizler doğru yoldayız, hakkın yolundayız diyerek kendimizi temize çıkmış göstermiyor muyuz? Bakın Rabbim bu durumda olanları nasıl uyarıyor?
Necm 32:Ki onlar, ufak tefek günahlar dışında, günahın büyük olanından ve çirkin utanmazlıklardan kaçınırlar. Şüphesiz senin Rabbin, mağfireti geniş olandır. O, sizi daha iyi bilendir; hem sizi topraktan inşa ettiği (yarattığı) ve siz daha annelerinizin karnında cenin halinde bulunduğunuz zaman da. Öyleyse kendinizi temize çıkarıp-durmayın. O, sakınanı daha iyi bilendir.

Kur’anı rehber alan, bir başka kişinin ardından gitmez, kur’anı rehber alan veliler edinmez, Kur’anı rehber alanın velisi yalnız rabbimdir ona ulaşmak içinde Kur’anın ipine sarılır. Elbette kur’anı anlamak için yardımlar alınacak ve daha iyi bilenlerden istifade edilecektir bunda hiç şüphe yok. Eğer bizlere kuranı siz anlayamazsınız deniyorsa o kişiler Rabbin kelamından bizi uzaklaştırmak isteyen, beşeri yalanların ortaya çıkmasını istemeyenlerdir, bunu unutmayalım. Şükürler olsun ki artık Rabbin güneşi bir başka parlıyor, insanlar uyanmaya başladı. Önce Rahmanın kelamına ulaşmaya, anlamaya çalışıyor daha sonra da, daha iyi anlamak adına çabalıyor, uğraşlaş veriyor. Düşünebiliyor musunuz Rabbim elçisini bile hesaba çekeceğini bizlere hatırlatıyor, sizce bunun anlamı ne olabilir?


Ben Kurandan anladıklarımı sizlerle paylaşmaya çalıştım, benim yaptığım yalnız ve yalnız Rabbin ayetlerini hatırlatmak ve üzerinde bir bütün olarak düşünmektir. Bunu yaparken elbette hata yapabilirim. Sizlere düşen Kuranı anlayarak bol bol okuyup onu anlamaya çalışmaktır. Rabbim istemeden yapacağım hatalarımdan dolayı beni bağışla, affet. Bizlere gösterdiği yol, kur’anı bir bütün halinde okuyup daha sonra aklımızı çalıştırıp düşünmektir. Kuran dışından rehberler ve veliler edinmeden Rahmanın yolunu bulmaktır. Rabbim, bende bu emrini yerine getiriyorum ve senin rehberini anlamaya çalışıyorum, yaptığım ve yapacağım hatalarımı bağışla ne olur.

Rahman gönül gözümüzü açık, ayetlerine karşı kör ve sağır olmayan kullarından eylesin bizleri. SAYGILARIMLA Haluk GÜMÜŞTABAK


[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]



kurtmehmet 19 Ocak 2010 19:02

RE: KUR'ANDA GEÇEN VELİ SÖZLERİNDEN NELER ANLAMALIYIZ?
 
Rahman gönül gözümüzü açık, ayetlerine karşı kör ve sağır olmayan kullarından eylesin bizleri
AMİN hocam ALLAH celle celalühü gönül gözünüzü daima açık tutsun inşallah

Yitiksevda 21 Ocak 2010 13:19

RE: KUR'ANDA GEÇEN VELİ SÖZLERİNDEN NELER ANLAMALIYIZ?
 
Şüphe yok ki bu Kur’an, insanları en doğru bir yola sevk eder ve iyi işlerde bulunan inanmış kimselere, gerçekten de büyük bir mükafata nail alacaklarını müjdeler.
(İsra 9)

Kur'an'i kavramların bir çoğu tarihin seyri içinde bir çok kültür ve geleneğin etkisi ile asl olan özünden uzaklaştırılmıştır. Kur'an'i kavramları yerine oturtmalıyız Çünkü ne başımıza geldi ise Bu tür kavramları kendi heva ve hevesleri sonucu kullanan ve müslümanları akletmekten uzaklaştırdılar. kendi menfaatleri için Veli kavramına olağanüstülük vb özellikler yükleyerek kendilerini Allah ile kullar arasına aracılar olarak tayin ettiler.İslami uyanışı durdurmak için, İslami kavramların silik, bulanık ve tereddütlere açık bir biçimde değilde özü ne ise o şekil öğrenmeliyiz.Bizler gerçek manada Kuran'a yönelmedikçe insanları kullanacaklar çok olur.

Teşekkürler haluk abi.

yakuti 22 Ocak 2010 17:26

RE: KUR'ANDA GEÇEN VELİ SÖZLERİNDEN NELER ANLAMALIYIZ?
 
Halûk Gümüşabak Bey'in dikkatlerine !..

Madem ki, Kuranda geçen VELİ kelimesinin ne manâya geldiğini-gelebileceğini irdelemişsiniz bunu yaparken VELİ kelimesinin geçtiği bütün ayetleri ortaya koymanız gerekirdi diye düşünüyorum. Örneğin ; Yunus Sûresi 62-63 ve 64. ayetlerde geçen VELİ kelimesi için hiçbir yorum getirmemişsiniz !

Buyrun Yunus Sûresindeki o ayetlerin mealleri :
62.Haberiniz olsun; Allah'ın velileri, onlar için korku yoktur, mahzun da olmayacaklardır.
63.Onlar iman edenler ve (Allah'tan) sakınanlardır.
64.Müjde, dünya hayatında ve ahirette onlarındır. Allah'ın sözleri için değişiklik yoktur. İşte büyük 'kurtuluş ve mutluluk' budur.

Buradaki VELİ kelimesi için de bir yorum lütfeder misiniz acaba ?

HALUK GÜMÜŞTABAK 22 Ocak 2010 18:00

Re: Kur'anda geçen veli sözlerinden neler anlamalıyız?
 
Değerli Yakuti rumuzlu arkadaşım bu ayeti örnek verip hatırlattığınız için teşekkür ederim. Bakın bahsettiğiniz ayetteki veli sözü ile aktarılan kelimenin gerçek anlamı neymiş isterseniz değişik meallerden onu da anlamaya çalışalım. Rabbim kur’anın birçok yerinde söylediğini, bir başka yerinde tersini söylemez. Bunu asla unutmamamız gerekir.

Diyanet Vakfı meali: Yunus 62: Bilesiniz ki, Allah'ın dostlarına korku yoktur; onlar üzülmeyecekler de.

Elmalı Hamdi Yazır: Uyan! Allah dostlarına ne korku vardır, ne de onlar mahzun olurlar.

Muhammet Esed: Unutmayın ki, Allah'a yakın olanların 84 korkmaları için bir sebep yoktur; onlar acı ve üzüntü çekmeyecekler

Sayın Muhammet Esed bu meali verirken 84 numarayla ek bir nok verip açıklama yapmış. Burada bahsedilen sözün ne anlatmak istediğini çok güzel nakletmiş. Allah ondan razı olsun. Sanırım şimdi tatmin olmuşsunuzdur arkadaşım.

(84: DİPNOT AÇIKLAMASI: Veliye fiili (velî ismi ve bu ismin çoğulu olan evliyâ’ sözcüğü de bu fiilden türetilmiştir) öncelikle bir şeyin bir başka şeye yakın olmasını ifade eder; bu anlamda Kur’an'da (örn. 2:257 ve 3:68'de), Allah'ın “inananlara yakın” (velî) olduğundan söz edilmektedir. Velî terimi münhasıran Allah için kullanıldığında, ya da münhasıran insanlar arası ilişkiyi belirtmek üzere insan için kullanıldığında her ne kadar Kur’an'da “yardımcı”, “dost”, “koruyucu” vb. anlamlar yükleniyor olsa da, sözcüğün bu ikincil anlamlarından hiçbiri -Allah'a karşı gözetilmesi gereken saygıyı zedeler gibi olduklarından- insanın Allah'a karşı tutumunu ya da O'nunla olan ilişkisini tanımlamak için uygun gözükmemektedirler. Sonuç olarak, yukarıda, müminleri Allah'ın evliyası olarak tanımlayan ifadenin, onların Allah'a karşı hep bilinçli ve duyarlı kimseler olması anlamında, “Allah'a yakın olanlar” ifadesiyle aktarılması yerinde olacaktır. Bu aktarım klasik müfessirlerin hemen hepsi tarafından da desteklenmiştir.)

Burada geçen bazı meallerde veli olarak aktarılan kişiler, Allahın emirlerine harfiyle uyan, onun yolundan giden Rabbi veli olarak seçmiş, tüm iman edenlerdir. SAYGILARIMLA Haluk GÜMÜŞTABAK

yakuti 22 Ocak 2010 18:19

RE: KUR'ANDA GEÇEN VELİ SÖZLERİNDEN NELER ANLAMALIYIZ?
 
Sayın H: Gümüştabak ;

Bizim bildiğimiz Yunus Sûrersindeki bu 62. ayetindeki VELİ ve EVLİYÂ tarifleri de aşağıda izah edildiği gibidir.

Bu âyette Cenab-ı Hakkın veliyi imanla ittika eden kimse olmasıyla tarif buyurmasına nazaran v e l i ; itikad-ı sahihle itikad ve amel-i salihle amel edip evamire imtisal ve nevâhiden içtinab eden kimsedir. Bazıları da veliyi şöyle tarif ettiler : V e l i ; evamire imtisal ve nevâhiden içtinapla beraber hubb-u fillâh ve buğz-u fillâha devam eden kimsedir. Bazıları da v e l i ; feraizi eda ile Allah'a takarrub edip ma'rifet-i ilâhiyeyle kalbi dolup, gördüğünde Allah'ın kudretini görüp ve işittiğinde âyât-ı ilâhiyeyi işitip, sözü Allah'ı sena ve özü ibadet olup Allah'ı zikretmekten yorulmaz ve kalbiyle Allah'ın gayriyi tefekkür etmez.
İşte şu sıfatlar kendisinde bulunan kimse Allah'ın velisidir. Binaenaleyh; Allah-u Tealâ onun yardımcısı olur ve böyle olan kimseler için âhirette korku, keder yoktur. Evliyaullah için dünyada havf ve hüzün olmaz. Çünkü; velayet mertebesini ihraz eden kimse indinde az, çok, var ve yok müsâvî olduğundan hiçbir şeye endişe etmez ki, korkusu veya kederi olsun.

HALUK GÜMÜŞTABAK 22 Ocak 2010 18:37

RE: KUR'ANDA GEÇEN VELİ SÖZLERİNDEN NELER ANLAMALIYIZ?
 
[size=large]Sayın arkadaşım her düşünceye saygı duyarım siz yazdıklarınıza inanıyorda rabbin sakın velilerin ardına düşmeyin dediği halde bu ayetten çok özel veliler vardır Allah katında anlamına iman ediyorsanız benim sözüm olamaz. Yanlız yazdığınız parağraftaki sözleri ben pek anlayamadım, öyle kelimeler varki aldığım onca eğitim ve bilgiler o sözleri anlamama yetmedi. Çok merak ettim bu sözlerin anlayacağımız dilden olanı yokmuydu? SAYGILARIMLA [/size]

yakuti 22 Ocak 2010 19:28

Re: Kur'anda geçen veli sözlerinden neler anlamalıyız?
 
Alıntı:

HALUK GÜMÜŞTABAK Üyemizden Alıntı
Sayın arkadaşım her düşünceye saygı duyarım siz yazdıklarınıza inanıyorda rabbin sakın velilerin ardına düşmeyin dediği halde bu ayetten çok özel veliler vardır Allah katında anlamına iman ediyorsanız benim sözüm olamaz. Yanlız yazdığınız parağraftaki sözleri ben pek anlayamadım, öyle kelimeler varki aldığım onca eğitim ve bilgiler o sözleri anlamama yetmedi. Çok merak ettim bu sözlerin anlayacağımız dilden olanı yokmuydu? SAYGILARIMLA

Araf Sûresi 3.ayetindeki Allah'tan başka velilerin arkasına düşmeyin demek :"Allah'ın gayrı sizi küfre ve şirke davet eden dostlarınıza ittibâ etmeyin ki, sizi idlâl etmesinler." demektir. Yoksa, sırat-ı mustakime ve sünnet-i seniyyeye çağıran muttakilerin sözlerine ve çağrılarına uymak bütün mezheplere göre bilittifak vacibtir. Kaldı ki, bizim mesajlarımızdaki ibareler şahsımıza ait sözler değildir. Biz muteber ve doğru bulduğumuz meal ve tefsirlerden onları nakletmişizdir. Bazı ibare ve sözleri anlamadığınızı yazmışsınız; bunda başkasının ne gibi bir suçu olabilir ki ?..Güneş kâniantı aydınlatır,onun ışığını göremeyenlerin güneşi suçlamaları ne derecede tutarlı olabilir. Biz nakillerimizi, bugüne kadar yeyüzünde gelmiş geçmiş en zengin bir lisan olan Osmanlıca'dan yaptık...O Osmanlıca ve bu lisanla kaleme alınmış eserler ki, başlı başına bir edebi ilim ve kültür deryasıdır. Bence, bir müslümanın en önemli amaç ve gayretlerinden biri bu lisana vakıf olmaya çalışmak olmalıdır. Yoksa, bilmemek veya Osmanlıcaya Fransız kalmak , insanlarda asla bir terakkiye vesile teşkil edecek sebep olamaz. Veselâm

dua dilencisi 22 Ocak 2010 22:18

RE: KUR'ANDA GEÇEN VELİ SÖZLERİNDEN NELER ANLAMALIYIZ?
 
Müminler yalnız Allah a güvensin ve dayansınlar, bizim velimiz kuranı indiren Allah tır, bizleri koruyup gözeten yalnız odur. Allah ın berisinden veli edinenler dişi örümceğin durumuna benzer, çünkü en güvensiz ev odur diyor Allah. İnananların velisi yalnız Allah tır. Allah tan başka yardımcıda yoktur. Bizi Allah a yaklaştıracağını söyleyerek veli edinenler için hükmü verecektir diyor ve onlar için yalancı ve nankör kişiyi iyiye kılavuzlamaz tanımını yapıyor. Dikkat edin hiç kimse veli dediği kimselere tapmıyor, onu Allah gibi görmüyor ama onun ardına düşüp onun her dediğini yaparak bizi Allaha yaklaştıracak onun rızasına kavuşturacak diye ardından gittiklerini söylüyor. Hatırlayın Rabbim şefaat tümden bana aittir demesine rağmen bu kişilerinde şefaat edeceğini söylemiyorlar mıydı bizlere? Onların mahşer günü bizlere yardım edecekleri anlatılmıyormu?

Hocam benim yine sorularım olacak inşAllah bu sorular tartışmaya yol açmaz düşünceli000 En baştan burda kast edilen cemaat yada tarikatlar mı ?
Bir sohbette dünyada iyi kişilerle arkadaş olursak ahirette kendi amelinden feragat edip amelinden bize verileceğini dinlemiştim şimdi bu açıklamanız kafam karıştı .

Dikkat edin hiç kimse veli dediği kimselere tapmıyor, onu Allah gibi görmüyor ama onun ardına düşüp onun her dediğini yaparak bizi Allaha yaklaştıracak onun rızasına kavuşturacak diye ardından gittiklerini söylüyor.

Birde bizim niyetlerimiz halisse samimi isek yinede yanlış mı yapıyoruz hocam ?

yakuti 22 Ocak 2010 23:32

RE: KUR'ANDA GEÇEN VELİ SÖZLERİNDEN NELER ANLAMALIYIZ?
 
Kuran-ı Kermde bir kelime çeşitli manâlarda kullanılabilir. Örneğin; "zikir" , "nûr" ve "salât" kelimeleri gibi...Bu keilmeler kullanılış yerlerine göre ; kâh dua, kâh Kuran, kâh kitab, kâh peygamber, kâh hidâyet, ibadet ve yardım manâlarına gelebilir. İşte bu şekilde birden fazla anlamda kullanılan kelimelere "nezâir" denir. Bahsimize konu olan "veli" kelimesi de bir nezâirdir. Çünkü, bu kelime bazı ayetlerde "sahip, dost, yardımcı" anlamlarında kullanıldığı halde, diğer bazı ayetlerde ise, yukarıdaki Yunus Sûresi 62. ayeti celilesini açıklarken beyan edildiği üzere "veli"= "ehlullah" ve "Allah dostu" manâlarında kullanılmıştır. Bu hakiakti ayırd etmeden veli kelimesine sadece sahip, dost ve yardımcı anlamını verirseniz bu ayetlerde hakikati çarpıtmak olur ki, akabinde konunun altından kalkmazsınız. Konuyu bu şekilde tavzih edtmiş olalım ki, yanlış anlaşılmaların ve değerlendirmelerin önüne geçmiş olalım .

Yitiksevda 22 Ocak 2010 23:37

RE: KUR'ANDA GEÇEN VELİ SÖZLERİNDEN NELER ANLAMALIYIZ?
 
1. e lâ : öyle değil mi
2. inne : muhakkak
3. evlîyâe allâhi : Allah'ın dostları
4. lâ havfun : korku yoktur
5. aleyhim : onlara
6. ve lâ : ve olmaz
7. hum : onlar
8. yahzenûne : mahzun
(Yunus 62)

Onlar, imana erişip Allah'a karşı hep bilinçli ve duyarlı kalmaya çalışan kimselerdir.
(Yunus 63)

Yakuti kardeşim bu ayetleri bir bütünlük içerisinde ele alırsak Bu Veli kavramı kimseye bir ayrıcalık sağlamaz yani kimseyi kimseden üstün kılmaz Burda Allah'ın dostları kastı takva sahibi bütün müslümanlaradır birilerine özellik atfetmez ..aynı kanıdamıyız ?

yakuti 23 Ocak 2010 00:06

RE: KUR'ANDA GEÇEN VELİ SÖZLERİNDEN NELER ANLAMALIYIZ?
 
Alıntı:

YitikSevda Üyemizden Alıntı
1. e lâ : öyle değil mi
2. inne : muhakkak
3. evlîyâe allâhi : Allah'ın dostları
4. lâ havfun : korku yoktur
5. aleyhim : onlara
6. ve lâ : ve olmaz
7. hum : onlar
8. yahzenûne : mahzun
(Yunus 62)

Onlar, imana erişip Allah'a karşı hep bilinçli ve duyarlı kalmaya çalışan kimselerdir.
(Yunus 63)

yakuti kardeşim bu ayetleri bir bütünlük içerisinde ele alırsak Bu Veli kavramı kimseye bir ayrıcalık sağlamaz yani kimseyi kimseden üstün kılmaz Burda Allah'ın dostları kastı takva sahibi bütün müslümanlaradır birilerine özellik atfetmez ..aynı kanıdamıyız ?

Bu açıklamanıza katılmam mümkün değildir. Çünkü, yeryüzüne gelmiş-geçmiş veya gelecek ne kadar insan varsa, o kadar da bunlara ait seviye ve makam vardır diye düşünüyorum. Nitekim bu insanlar için böyle olduğu gibi, cinler ve melekler için dahi böyledir. Hz. Ebubekire ait bir hadis-i şerifte geçen "Ebu Bekir'in imanı bütün insanların imanıyla tartılacak olsa, Ebu Bekir'in imanı daha üstün/ağır gelir." ibaresi de buna delil bir beyyinedir. Dolayısıyla, yaratıkların hiçbirinin makam ve seviyeleri bir olmadığı gibi, Allahın veli kulları ile avamın ve havassül havas denilen ulul elbab = ilimde derinleşenlerin dahi seviye ve makamları asla bir değildir ve olamaz. Esasen böyle bir şeyi iddia etmek eşyanın tabiatına ve sünnetullaha dahi aykırıdır. Lütfen araştırma ve tahkiklerimiz daha detaylı yapalım ve dini bilgilerimizi kaynağından öğrenelim .

Yitiksevda 23 Ocak 2010 00:15

RE: KUR'ANDA GEÇEN VELİ SÖZLERİNDEN NELER ANLAMALIYIZ?
 
Canım kardeşim Üstünlük takva iledir bu bağlamda kim takva ehli ise o Allah katında daha üstündür Yaradılış itibariyle herkes eşittir ama yaşamı Kurani olanlar elbette Allah katında üstündür Takva dışında hiç bir makam ile kimse kimseden üstün olamaz

Hz Ebubekir imanı olayına gelince Mecazi bir anlam ile Allah resulünün Hz Ebubekiri övmesidir yani İmanının sağlamlığını belirtme adınadır.

Şimdi kardeşime şu örneği vereyim Allah resulü İmam Aliye Esedullah diyor anlamına bakınca Aslan ama anlayacağımız dile çevirdiğimizde Bir aslan kadar güçlü ve sağlam bir insan profili ile İmanına övgü yapılıyor bu ve benzeri mecazi vurgular Allah resulü tarafından bir çok sahabeye yapılmıştır.


Tağuta tapmaktan kaçınıp da Allah yoluna yönelenlere güzel müjde vardır. Ey Muhammed! Dileyip de en iyi söze uyan kullarımı müjdele. İşte Allah'ın doğru yola eriştirdikleri bunlardır. İşte onlar aklı başında bulunanlardır
(Zümer suresi 17-18)

Bu ayeti kerimede (Ulul Elbab) sizin deyiminizle zikir sahipleri olarak anılan kesim Aklederek düşünerek TAHKİKİ BİR İMAN ile doğru yolu bulanlardır yani özel bir din sınıfına işaret değildir bilakis bu özelliklere sahip olabilen tüm Müslümanlaradır...

Ama derseniz Kırklar yediler üçler vs vardır ben kabul etmem Bular Kurani kavramlar değildir çoğu zaman bu sıfatlar ile anılan kişilere insan üstü özellikler yükleniyor ve hatta tasarruf hakkının olduğu iddia edilen kesimler dahi anlatılıyor bunlar Kurani kavram değildir eğer diyorsanız Kurani kavramlardır buyrun ispatlayın değerli kardeşim Allaha emanet olunuz...

yakuti 23 Ocak 2010 00:28

RE: KUR'ANDA GEÇEN VELİ SÖZLERİNDEN NELER ANLAMALIYIZ?
 
Havassül-Havas demek Ulul-elbâb demektir. Ulul-Elbâb ise, Kuranî bir tabirdir ve Ali İmrân Sûresi 7. ayette geçer. Yani, ilimde derinleşenler manasına gelir ve Kuranda muhkem=açık manâsı pek anlaşılamayan müteşabih ayetleri anlayabilecek seviyede ilim sahibi olanlar manâsına gelir. Ayrıca kurnaı Kerimde herşey bulunup bahsi geçseydi, Sünnete ve ümmetin müçtehid ve fakih alimlerinin icmaına, kıyasına hiç lüzum kalamazdı ! Nitekim, "Muaz Hadisi" diye geçen hadis-i şerifte Peygamberimiz kendisine ;" Ya Muaz ne ile amel edeceksin ?" diye sorduğunda Kitapla diye ceva veri. Kitapyta buılaamzsan...diye başlayan aynı soruların tekrarını en sonda kendi içtihadımal amekl ederim diye sonlandırı. Buradan da anlaşılacağı gibi, herşey kitapta olsaydı Peygamberimiz Hz.Muaz'a (r.a.) "Kitapta bulmazsan !" dye bir soru sormazdı. Şu halde sizin bize sormuş olduğunuz "Kırklar yediler üçler, isimleri Kuranda geçmiyor, o halde yokturlar !" iddianız batıldır. Şahsen bizim de bunalr hakkında ilmimiz yoktur. Ancak, ehline sorup bilgi almak mümkündür. Ben bu kadar biliyorum. evet000

Yitiksevda 23 Ocak 2010 00:42

RE: KUR'ANDA GEÇEN VELİ SÖZLERİNDEN NELER ANLAMALIYIZ?
 
Sana bu Kitab'ı indiren O'dur. Bu Kitab'ın bir kısım ayetleri kesin anlamlı (muhkem)dir, bunlar onun özünü oluştururlar. Diğer kısmı da birden çok anlamlı (müteşabih)dir. Kalplerinde eğrilik olanlar fitne çıkarmak ve keyfi yorumlar yapmak amacı ile bu kitabın birden çok anlamlı ayetlerinin ardına düşerler. Oysa onların yorumunu sadece Allah bilir. Köklü bilgiye sahip olanlar ise «Bu Kitab 'a inandık, O bütünü ile Allah katından gelmiştir» derler. Bunu ancak aklı başında olanlar düşünebilirler.
(Ali İmran 7)

Yakuti kardeşim bakın sizin dile getirdiğiniz ulul elbab olarak bilinmesi gereken kişilik aklı başında olup Allah'ın kelamına şüphesiz iman getirenlerdir .Ama sen öyle inanmak istiyorsan saygı duyarım ben de farklı inanabilirim sorunda yok Allaha emanet olunuz saygılarımla.

HALUK GÜMÜŞTABAK 23 Ocak 2010 11:40

RE: KUR'ANDA GEÇEN VELİ SÖZLERİNDEN NELER ANLAMALIYIZ?
 
Sayın Dua dilencisi kardeşim eğer cemaatler ve tarikatlar bir insanı yüceltip o kişiyi çok özel yüce bir konuma getirip o kişinin bizleri Allah a yaklaştıracağı söyleniyorsa bu topluluk ve oluşum Rabbin onaylamadığı bir durumdur diye sorunuza cevap vermek isterim. Bugün öyle tarikatlar var ki şeyhlerinin kendilerine hesap günü şefaat edeceğine inanıyorlar. Düşünün Allah benden başka şefaatçi yoktur demesine rağmen. Siz eğer benim bildiğim bir cemaat var ki, sırf yardımlaşma ve iman adına kur’anı anlamaya çalışan bir toplum dur diyorsanız, buna kimsenin itirazı olmaz. Bu cemaat hiç kimseyi ön plana çıkarıp yüceltmiyor da, Allah tan istenmesi gerekenler ondan beklenmiyorsa, neden yanlış olsun böyle bir toplum. Buna benzer geçmişte sanırım birçok cemaatler olmuştur ve bence günümüzde en büyük eksikte böyle cemaatlerin ne yazık ki günümüzde örneğinin artık yaşanmaması diye biliriz. Günümüzdekileri bir düşünün ve değerlendirin sanki birer holding, para basan birer merkez bankası gibi. Bu konudaki yorumu size bırakıyorum.

Değerli kardeşim şu cümlenizi önce yazalım ve üzerinde konuşalım. (Bir sohbette dünyada iyi kişilerle arkadaş olursak ahirette kendi amelinden feragat edip amelinden bize verileceğini dinlemiştim şimdi bu açıklamanız kafam karıştı .) Bana arkadaşını söyleyin senin ne olduğunu söyleyeyim diye bir söz vardır. Gerçekten iyi dost insanı doğruya Allaha, kötü dost insanı şeytana yaklaştırır. Cümlenizin son kısmındaki sözleri Kur’an onaylamaz yani kimse kendi amelinden bir başkasına veremez. Bu sorunuzu kur’ana soralım bakın ne cevap verecek?

Bakara 123: Hiç kimsenin hiç kimse adına bir şey ödeyemeyeceği, hiç kimseden fidye alınmayacağı ve hiç kimsenin şefaatinin kabul edilmeyeceği ve yardım görülmeyeceği bir günden sakının.

Bakara 48: Ve öyle bir günden korunun ki, kimse kimsenin yerine bir şey ödeyemez, kimseden şefaat da kabul edilmez, kimseden fidye de alınmaz ve onlara hiçbir yardım da yapılmaz.

Bakara 107:Bilmez misin ki, hakikaten göklerin ve yerin mülkü Allah'ındır, hepsi O'nundur. Size de Allah'dan başka ne bir dost, ne de bir yardımcı vardır

Tevbe 116: Göklerin de yerin de mülk ve yönetimi Allah'ındır. Diriltir de öldürür de. Sizin için Allah dışında ne bir dost vardır ne de bir yardımcı

Yukarıdaki ayetlerden ve daha yazmadığım birçok ayetlerden anlıyoruz ki kimse kimseye yardım edemez, Allah tan başka. Hele kendi sevaplarından bir başkasına aktarmak zaten kur’anın tümüne aykırıdır. Şimdi düşünün İbrahim peygamber babasını bir türlü ikna edememiş ve Allah ın dostu sözleriyle öğülmüş bir peygamberdir. Bu bile babası için bakın ne diyor kur’an da.

Mümtehine 4: Senin için hep af dileyeceğim ama Allah'tan sana gelecek şeyi geri çevirme gücüm yoktur. Ey Rabbimiz! Yalnız sana güveniyoruz, yalnız sana yöneliyoruz! Dönüş yalnız sanadır.

İbrahim peygamber bakın babasına bırakın kendi sevaplarından aktarmayı ya da günümüzde söylendiği gibi peygamberlerinde şefaat yetkisi vardır demeyi. Yalnız senin için Allaha dua edip af dileyeceğim diyor. Çünkü Allah tan sana gelecek şeyi geri çevirmek gücüm yoktur diyor. Rabbim bu örnekleri boşuna vermiyor, bizler düşünüp ibret alalım diye veriyor.

Peygamberimizin vefatından sonra dikkat edin arkasından hiç kimse görevlendirilmemiştir, çünkü ben Müslümanın diyen herkesin bu kitabı ve dini anlayıp anlatmak, bizlerin görevidir de ondan. Her insan aynı kapasitede değildir. Onun içindir ki hepimiz birbirimize yardımcı olmalıyız. Bunu yaparken dikkat edilmesi gereken rehber Kur’an olmalıdır. Onu anlamaya çalışmak ve onun sözlerine ters düşen hiçbir sözü kabul etmemek dikkat edilecek en önemli unsurdur. Eğer bizler cahil, okuma yazma bilmeyen insanları Rabbin kelamındandır diye beşerin sözleriyle kandırırsak, onlara yaptığımız bu yanlışın hesabını Rabbe vereceğimizi de unutmayalım. Bizler iyi ve saf duygularımızla bazen doğru sandığımız kişilerin sözlerini Allah katından zannedip yanıla biliyoruz. Bizlere düşen eğer imkânımız varsa Rabbin kelamına direk müracaat etmeliyiz, onu anlamaya çalışarak çevremizden de elbette yardım almalıyız. Eğer böyle bir imkânımız yoksa en yakınımızın yardımına müracaat edip yardım almalı ve öğrenmeye çaba göstermeliyiz. Allah bu yolda çabalarımızı boşa çıkarmasın inşallah. Rabbim yardımcımız olsun cümlemizin.

Diğer arkadaşımıza benim cevap vermeme gerek kalmadı, çünkü Yitik sevda kardeşim gerekli cevapları vermiş, Allah ondan razı olsun. Bakın tek bir ayet bile nasıl cevap vermiş Yakuti kardeşimize. (Onlar, imana erişip Allah'a karşı hep bilinçli ve duyarlı kalmaya çalışan kimselerdir.(Yunus 63)

Rahman kur’anı rehber alanların yardımcısıdır. Onları asla boş çevirmeyeceğini söyleyen Rabbim e şükürler olsun ve dilerim cümlemizi Kur’anı rehber alan, onu doğru anlayabilmek için çırpınan kulları arasına bizleri alması dileklerimle SAYGILARIMLA Haluk GÜMÜŞTABAK
]

yakuti 23 Ocak 2010 11:52

RE: KUR'ANDA GEÇEN VELİ SÖZLERİNDEN NELER ANLAMALIYIZ?
 
Ulul-Elbâb'ın aklı başında olanlar olduğu hangi tefisrde yazılı acaba ? Ben elimdeki ve rastaldığım hiçbir tefsirde bu ibarenin bu şekilde terceme edildiği bir kitaba rastlamadım. Örneğin merhum Elmalılı Hamdi Yazır Efendinin Hak Dini Kuran Dili adlı tefsirinde bu ibare "İlimde derinleşmiş olanlar, “Ona inandık, hepsi Rabbimiz katındandır” derler. (Bu inceliği) ancak akıl sahipleri düşünüp anlar. " şekinde izah edilmiştir. Dikkat ed,ilirse aklı başında olanlar bu inceliği anlar deniliyor.Yoksa, ayetleri bunlar anlar denilmemiş ! Hem sonra madem ki, aklı başında olan herkes müteşabih ayetleri açıklayabilecek bir durumda, bunlar için ne diye "ulul-elbâb diye bir tabirle ayrı bir ifade kullanılsın ki ? Aklı başında olanlar veya akledenler denilebilirdi !
Galiba sorun gelip dininimizin öğrenildiği kaynakalra dayandı. Siz siz olun, dininizi öğrendiğiniz eser veya kişilere çok dikkat edin derim vesselâm.

dua dilencisi 23 Ocak 2010 12:02

RE: KUR'ANDA GEÇEN VELİ SÖZLERİNDEN NELER ANLAMALIYIZ?
 
Allah c.c. razı olsun hocam açıklamalarınız ve sorularıma verdiğiniz cvplar için.Konu çok güzel soracaklarım var hocam insAllah müsayit zamanda .İlim alalım derken sanki tersi yolda yürüyorum uzgn Hocam Kuranı Kerimi daha iyi anlamak için ne yapmalı en başta nasıl bir yol izlemeli..?

HALUK GÜMÜŞTABAK 23 Ocak 2010 13:13

Re: Kur'anda geçen veli sözlerinden neler anlamalıyız?
 
Kur’anu doğru anlamak ta benim takip ettiğim yol, önce kur’ana daha sonrada akla ve mantığa müracaat olmalıdır diye düşünüyorum. Çünkü rabbim ayetlerini gönderiyor ve bizim düşünmemizi, aklımızı çalıştırmamızı emrediyor. Daha sonrada araştırma ve daha iyi bilenlere danışmak onların düşüncelerinden istifade etmek olmalıdır.
Bu arada muhkem ve müteşabih ayetler konusunda da birkaç söz söylemek isterim. Önce aynı ayeti iki değişik mealden yazalım.

Aliimran 7: Kitap’ı sana indiren O’dur. Onun ayetlerinden bir kısmı muhkemlerdir ki; onlar Kitap’ın anasıdır. Diğer ayetlerse müteşabihlerdir. Şu var ki, kalplerinde bir eğrilik ve bozukluk bulunanlar, fitne aramak, onun yorumuna öncelik tanımak için Kitap’ın sadece müteşabih kısmının ardına düşerler. Onun tevilini ise bir Allah bilir, bir de ilimde derinleşmiş olanlar. Bunlar, “ona inandık, hepsi Rabbimizin katındandır” derler. Gönül ve akıl sahiplerinden başkası gereğince düşünemez.

Bir baka mealde de: Sana bu muazzam kitabı indiren O'dur. O'nun bir kısmı anlamları kesin olup kitabın temelini oluşturan ayetlerdir. Diğer bir takımları da anlamları benzeşik olanlardır. Ama kalplerinde bir yamukluk bulunanlar fitne aramak ve keyiflerince yorumlamak için sadece anlamı benzeşiklerin ardına düşerler. Hâlbuki onun gerçek yorumunu ancak Allah bilir. İlimde derinleşmiş olanlar da: "İnandık, hepsi Rabbimizdendir." derler. Bunları özü temiz olanlardan başkası düşünemez.

Yukarıdaki aynı ayeti ama iki değişik meali anlamaya çalışalım. Ayete dikkat ettiğinizde Rabbim kur’anda iki çeşit ayet olduğunu söylüyor ve muhkem ayetlerin dinin anası olduğu yani dinin temelini anlattığını bizlere söylüyor. Bu konuyu kur’anın birçok ayetinde ise açık ve detaylı anlattığını da belirtiyor. Gelelim müteşabih konusuna, onlardan bahsederken ise çok dikkat çekici sözler söylüyor. Demek ki bu ayetlerin anlamlarını hepimizin bilmediğini söyledikten sonra dikkat çekici uyarıda bulunuyor. Kalplerin de fitne olanlar bu sözleri keyiflerince yorumlamak isteyenler, onların peşine düşerler diyor. Şimdi düşünelim bu ayetler nasıl ayetler dirki herkes anlayamıyor? Dinin temeli ve bizlerin din adına iman adına yapmamızın istendiği ayetler olmadığı çok açık, çünkü bu ayetlerin açıkça muhkem ayetler olduğu zaten söyleniyor. Şimdi ayetin devamını anlamaya çalışalım. İki meal verdim birisinde müteşabih ayetleri bir ben bilirim birde ilim tahsil etmişler diye açıkça belirtmiş. Diğerinde ise yine bunun anlamını bir ben bilirim, ilimde derinleşmiş olanlarda inandık kabul ettik derler diye aktarmış. Burada birlikte düşünelim, acaba Allah kur’an da müteşabih ayetlerin anlamını yalnız kendisinin bileceği bir şekilde mi gönderir, yoksa zamanla ilim adamları da bu ayetlerin anlamını bilecek şekilde mi gönderdiğini anlatıyor olabilir? Rabbim asla bizlerin bilemeyeceği bir ayeti bizlere neden göndersin? Ben buradan müteşabih ayetlerin zamanla anlamlarını, ilim yapan insanların da bileceğini anlattığını anladım. Hatta bu ayetlerin ne anlama geldiğini ilim adamları zaman geçtikçe, buldukça iman edenlerin imanlarını arttıracağı da belirtilmiştir. Şimdi düşünelim madem müteşabih ayetler dinin anası olan temel konular değil, peki neler olabilir? Çünkü muhkem ayetlerin dinin anası ve temel konular olduğunu Rabbim söylüyordu. Burada geçen ilim adamları, ilim ehli insanlar derken kimden bahsediliyor dersiniz? Din adamı dersek zaten İslam dininde din adamı sözü yoktur. Bu Hıristiyan ve Yahudi inancında olup İslam da dini bir sınıf yani Ruhbanlık kabul edilmez. Peki, bu ilim adamları kimler o zaman? Çok açık anlaşılıyor ki isminden de anlaşıldığı gibi gerçek ilim adamı, örneğin gök, uzay ilmiyle uğraşanlar, kimya dalında derinleşenler, tıp ilmi görenler, tarih konusunda ilim yapanlar, deniz ilmi ile ilgilenenler. Tüm bunları çoğaltabiliriz. Şimdi düşünelim acaba günümüze kadar müteşabih olan bir ayeti muhkem hale getiren anlamının açıklanmasını sağlayan bir ilim olmuş mu? Hemen hatırlayalım Rabbim ayetinde( Biz acı suyla tatlı suyu bir araya getirir birbirine karıştırmayız) diye bizlere bildirmiştir. Bu ayet yakın zaman öncesine kadar mecaz anlamında olduğu anlaşılmış ve biz iman edenle etmeyeni karıştırmaz ayırırız anlamında olduğu anlatılırmış. Hâlbuki yakın zamanda bir ilim adamı tarafından bu ayetin gerçekten okyanusta tuzlu suyla tatlı suyun yan yana olduğu bulunmuş ve asla birbirine karışmadığı açıkça tespit edilmiş. İşte anlamını yüzlerce yıl yalnız Rabbim biliyormuş ama bir ilim adamının da bunu bulacağını kuran böylece müjdelemiş oluyor. Rabbim anlamını hiç bilemeyeceğimiz bir ayeti kur’an da bizlere iletmez. Zamanla ilim adamlarının, bulunacak ayetlerin gerçekleriyle gerçek iman edenlerin imanları böylece artacak ve onlara moral verecektir. Yine kur’an da bir ayetinde Freun için etini, kemiğini ibret olsun diye koruyacağız diye açıklanan bir ayet vardır. Bu ayette müteşabih bir ayet olup yakın tarihlerde açıklığa kavuşmuştur. Nil nehrinin altında tarihin derinliklerinden ilim adamları Freun u gerçekten rabbin ayetinde söylediği gibi eti kemiği sapasağlam bulmuş ve şuanda Mısırda müzede sergilenmektedir. Dikkat edin müteşabih ayetler dinin temellerini oluşturmaz ama zamanla ilim adamlarının buluşları ile imanımızı güçlendirir. Gökyüzünün korunduğu, gökyüzünün yedi katmandan oluştuğu ve buna benzer birçok ayetler zamanla müteşabih olup gerçekten ilim adamlarının buluşlarıyla hepsi açıklığa kavuşmuştur.
Birileri Rabbin söylediği gibi dinin temeli apaçık muhkem ayetler dururken müteşabih ayetlerin peşime düşüp, kendilerine deliller arıyorlarsa onların bu çabaları boşuna çıkacaktır bunu rabbim söylüyor.
Dilerim Rabbimden onun ışığıyla aydınlanalım, yine dilerim ki onun rehberliğiyle Rahmana ulaşalım AMİN. SAYGILARIMLA Haluk GÜMÜŞTABAK

esracık 23 Ocak 2010 15:40

RE: KUR'ANDA GEÇEN VELİ SÖZLERİNDEN NELER ANLAMALIYIZ?
 
Haluk kardeş güzel anlatmmışsınız, allah razı olsun, En üstteki Hz. İbrahim ve babası için geçerli olan ayet'e bir ek daha yapmak lazım diye düşünüyorum;

Bakara 124 'de geçer, Allah ibrahim 'i bir takım emirlerle sınamıştı , o da onları yerine getirmişti, Allah ''SENİ İNSANLARA ÖNDER YAPACAĞIM'' demişti, O da, Soyumdan da önderler yap ya rabbi ''... deyince, Allah; Zalimler benim ahdime erşiemez .. Diye buyurur..

Şöyle bir durum var veli / velayet durumu üzerinde :

1: Veli / evliya yoktur diyemeyiz,onlar vardırlar yanlız günümüzde karmaşık bir durum arz etmektedirler. Her önüne gelen velilik iddiasında bulunabilir. Gerçek velilik, allah'a şirk koşmadan yaşlanan bir ömürdür. Lakin insanın veli olması dini yaşamda ileri derecede güçlü olması , o insana şefaat hakkı vermediği gibi, onun dahi kurtulacagına dair hiç bir garanti yoktur.

2: Mümine düşen şey 3'tür , Kuran_ı kerim baştan sona bu 3 'ü üzerinde kurulmuştur der muhammed kutup :

İman, /Şirk ve şüpheye mahal bırakmadan tam teslimiyet
Namaz
Zekat ve İnfak..

Bu üçünü tamamlamak gayesi ile çalışan her insan mümindir, velidir, yol gösterici bir mürşit, bir öğretmen, bir dosttur. Ama hiç bir zaman veli de olsa hata yapmaz diye bir lüksü yoktur. Çünki onlar da sınava tabiidirler.

3: Allah Tealanın Kainatta geçerli kaunlarından biri ve en kesin olanı da, salihlerin soyundan olsun, veli olsun olmasın hiç kimseye AYRICALIK tanımamaktır. Bakın bakara 124'e yine...

Dua dilencisi kardeş'e :

Kafan karışmasın...
Bu dini anlamaya nereden başlamalı sorusunu sormak lazım ...
Eğer bu dini anlamaya LA İLLAHE İLLALLAH kavramı ve ŞİRK kavramını en iyi şekilde anlayarak başlayanlar, emin olun islami iskeletini en sağlam biçimde inşa ederler, ve la illahe ilallah kavramı üzerinde inşa edilen evler kolay yıkılmaz... Belki zaman zaman eğilir, bükülür ama çökmez..

Halık kardeşim;

Velilik yok, keramet yok dersek en baştan bir sapma açısı ortaya çıkartırız. Ben velilik ve keramet 'in varlığına inanıyorum ve onu şöyle açıklıyorum :

Bir insanı, bataklıktan, zilletten ve yaşadığı hayatın pisliklerinden allah için kurtarıp ona islamın en sağlam kalelerinde barınma imkanı veren her mümin velidir. Onun kerameti budur... Veli dediğimiz insanlar, özel bir iş üzerinde değillerdir. Onlar allah'ın kendilerinden istediği gibi tertemiz fıtratlarına uygun bir gaye ile yaşayarak , yaşayışlarıyla, hal ve tavırlarıyla örnek olmaktadırlar. Onlar, imana erişip Allah'a karşı hep bilinçli ve duyarlı kalmaya çalışan kimselerdir.(Yunus 63)


Teşekkürler

HALUK GÜMÜŞTABAK 23 Ocak 2010 17:11

Re: Kur'anda geçen veli sözlerinden neler anlamalıyız?
 
Esracık rumuzlu kardeşim, Allah sizden razı olsun. Yazdığınız tüm sözlerin altına imzamı atarım. Yazdığım yazımın bir başka sözlerle değişik bir anlatımıdır söyledikleriniz. Yüce Rabbim Kur'anı rehber edinenlerin yardımcısıdır. Hepimiz dilerim Rabbimden, sizin söylediğiniz gibi inşallah birer veli insan oluruz bir gün. SAYGILARIMLA Halukgta

esracık 23 Ocak 2010 17:27

RE: KUR'ANDA GEÇEN VELİ SÖZLERİNDEN NELER ANLAMALIYIZ?
 
Alıntı:

yakuti Üyemizden Alıntı
Ulul-Elbâb'ın aklı başında olanlar olduğu hangi tefisrde yazılı acaba ? Ben elimdeki ve rastaldığım hiçbir tefsirde bu ibarenin bu şekilde terceme edildiği bir kitaba rastlamadım. Örneğin merhum Elmalılı Hamdi Yazır Efendinin Hak Dini Kuran Dili adlı tefsirinde bu ibare "İlimde derinleşmiş olanlar, “Ona inandık, hepsi Rabbimiz katındandır” derler. (Bu inceliği) ancak akıl sahipleri düşünüp anlar. " şekinde izah edilmiştir. Dikkat ed,ilirse aklı başında olanlar bu inceliği anlar deniliyor.Yoksa, ayetleri bunlar anlar denilmemiş ! Hem sonra madem ki, aklı başında olan herkes müteşabih ayetleri açıklayabilecek bir durumda, bunlar için ne diye "ulul-elbâb diye bir tabirle ayrı bir ifade kullanılsın ki ? Aklı başında olanlar veya akledenler denilebilirdi !
Galiba sorun gelip dininimizin öğrenildiği kaynakalra dayandı. Siz siz olun, dininizi öğrendiğiniz eser veya kişilere çok dikkat edin derim vesselâm.

Değerli Yakuti ;

Ben bir kaç söz etmek istiyorum :

Kur'an potansiyel akıl varlığını işletilmediği taktirde "aklı var" veya "aklı işliyor" olarak tanımlamaz. Var olan aklı kullanmamak ile akılsızlık arasında bir fark görmez. Kur'anın sık vurguladığı ve başka hiçbir "kutsal" kitapta, hiçbir din öğretisinde akla bu kadar vurgu yapan "aklınızı işletmez misiniz?" türünden muhatabını dürtüp şiyar eden uyarıcı misli bir din kitabı bulamazsınız. Kur'an aklın ne şekilde işletileceğine dair mükemmel bir tanımlama yapmıştır. Hakikati ne şekilde akıl taşıyanların görebileceğine dair misaller verir. Hakikati görebilecekler için Kur'anın yaptığı tanımlama الْأَلْبَابِ "Ulül Elbab" tır. Peki, Kur'anda tam 16 farklı ayette geçen الْأَلْبَابِ "ulül elbab" ne anlama gelmektedir?

Ulül Elbab"ın Lügat Anlamı:

اولو = (ülü) "sahipler ...sahipleri" anlamında olup, sürekli muzaf bir kelimedir. Bu kelimenin tekili yoktur! Fakat tekili olmamakla beraber ( ذو /zu ) kelimesi tekil görevi yapar. Hemen Neml Suresi 35. ayetten bir örnek verelim:

نحن اولو قوة =Biz güçlü kimseleriz.(Kuvvet SAHİPLERİyiz)
Tüm bu tanımlamalardan ve içerisinde "ulül elbab" tanımlaması geçen ayetlere bakarak, Yüce Allah'ın "ulül elbab" derken nasıl bir akıl sahibinden bahsettiğini anlamaya çalışalım. Kelimenin kök ve sözcük anlamlarını gördük şimdide ilgili ayetlere bakalım. Kelimelerin kök anlamı önemli olmakla beraber (bana göre) asıl önemli olan (ayeti ayet açıklar hakikatıyla) vahyin tanımlamasıdır.

2/269 Hikmeti dilediğine verir. Hikmet verilene ise çok büyük bir hayır verilmiş demektir. Bunu ancak ulül elbab anlar/HATIRLAR.

2/179 Sizin için kısasta hayat vardır, Ey! ulil elbab belki ittiqa edersiniz/sakınırsınız.

2/197 Hac, bilinen aylardır. Böylelikle kim onlarda haccı farz eder, (yerine getirir) ise, (bilsin ki) hacda kadına yaklaşmak, fısk yapmak ve kavgaya girişmek yoktur. Siz, hayır adına ne yaparsanız, Allah, onu bilir. Azık edinin, kuşkusuz, azığın en hayırlısı takvadır. Ey! ulil elbab, ittiqa edin/sakının.

3/7 O'dur sana Kitab'ı indiren. Ondan, kitabın anası (ümmül Kitab) olan bir kısım ayetler muhkem'dir; diğerleri de benzeşen (müteşabih) lerdir. Kalplerinde bir kayma olanlar, fitne (ve karışıklık) çıkarmak ve onun olmadık yorumlarını yapmak için ondan müteşabih olanına uyarlar. Oysa onun yorumunu Allah'tan başkası bilmez. İlimde derinleşenler ise: «Biz ona inandık, onun tümü Rabb'imizin katındandır.» derler. ulül elbab tan başkası için öğüt/düşünme/HATIRLATMA olmaz.

3/190 Kesinlikle, göklerin ve yeri yaratılışında ve gece ile gündüzün ardarda gelişinde ulil elbab için gerçekten ayetler/deliller vardır

5/100 De ki: "Habis/Pis ile Tahir/temiz bir olmaz, pis olanın çokluğu tuhafına gitse bile." Ey! ulil elbab olanlar, Allah'a sığının ki, kurtuluşa/felaha eresiniz!

12/111 Gerçekten onların kıssalarında ulül'elbab için bir ibret vardır, bu uydurulur/iftira edilir bir söz değil ve lâkin önündekinin tasdiki ve her şeyin ayrıntılarıyla açıklayıcısı ve iman edecek bir kavim/topluluk için hidayet ve rahmettir.

13/19 Şimdi, sana Rabb'inden indirilenin gerçekten hak olduğunu bilen kişi, o âma/kör gibi midir? Ancak ulül elbab öğüt alırlar/düşünebilirler/HATIRLARLAR..

14/52 Bu belağ (Kur'ân) kendisiyle uyarılsınlar, Allah'ın ancak Vahid/TEK ilâh olduğunu bilsinler ve ulül elbab öğüt/HATIRLATMA olsun diye insanlara...( gönderilmiş bir tebliğdir.)

38/29 Bu, sana indirdiğimiz mübarek bir kitaptır ki, insanlar onun âyetlerini/delillerini düşünsünler ve ulül elbab ibret alsınlar.

38/43 Ve ona, ehline (bütün ailesini ve beraberlerindekilere) bir misli daha tarafımızdan bir rahmet olarak bahşettik ki, ulil elbab için bir ibret olsun.

39/9 Yoksa o gece saatlerinde kalkan secdeye kapanıp kıyam duraran ve Rabb'inin rahmetini uman kimse gibi olur mu? Hiç bilenler ile bilmezler müsavi/denk olur mu? Ancak ulül elbab olanlar anlar.

39/18 Onlar ki sözü dinlerler, sonra da en güzelini tatbik ederler, işte onlar Allah'ın kendilerine hidayet verdiği kimselerdir, ve işte ulül elbab onlardır.

39/21 Allah'ın gökten bir su indirip de onu bir yoluyla yeryüzündeki menbalara koyduğunu görmedin mi? Sonra onunla türlü renklerde bir ekin çıkarır, sonra onun olgunlaşıp sarardığını görürsün. Sonra da onu bir çöpe çevirir. Elbette bunda ulil elbab için bir öğüt/HATIRLATMA vardır.

40/54 Ki O (Kitab) Ulül elbab için bir hidayet rehberi ve bir zikirdir/HATURLATMADIR.

65/10 Allah, onlar için şiddetli bir azab hazırlamıştır; öyleyse ey iman etmekte olan ulil erbab, Allah'tan ittiqa edin, Doğrusu Allah, sizin için bir zikr/Kur'an/HATIRLATMA indirmiştir.

Ayetlerden ulül elbab olmanın özellikleri:

- Hikmet verilmenin kıymetinin ne olduğunu neleri kapsadığını ancak Ulül Elbab bilir.

- Kısas gereği ve yapılacak bir hatanın misliyle karşılık bulacağını bilen Ulül Elbab kesinlikle ittiqa etmesi gerektiğini bilir.

- Ulül Elbab, azığın en hayırlısının gerçek manada takva olduğunu, takva sahibi olmak için de ittiqa etmesi gerektiğini bilir.

- Düşünüp öğüt almak için Ulül Elbab olmak lazım

- Allah'ın imzasını taşıyan her bir mahluk Ulül Elbab için çok net birer ayet/delil teşkil eder.

- Ulül Elbab, kurtuluşun ancak Allah'a sığınmak ile mümkün olduğunu bilir.

- Ulül Elbab geçmiş kavim ve medeniyetlerin çöküşünden ibret alıp ders çıkarır. Helaklarının nedeninin vahyi tanımayıp bir kenara ittiğinden kaynaklandığını bilir ve bu yüzden vahyin/Kur'anın bir hidayet ve rahmet olduğunu anlar/bilir.

- Ulül Elbab Allah'ın ayetleri üzerinde düşünür ve düşüncenin neticesinde ibret alır.

- Ulül Elbab, bir sıkıntıya düşüldüğünde bunun kendisi için sabredilmesi gereken bir sınav olduğunu ve güzelce sabrın sonunda mutlaka hoşnut olacağı bir rahmetin Allah tarafından gönderileceğini anlar/bilir. (Allah'a; böyle bir iman, böyle bir güven sıkıntılı anlarda sabretme gücünü artırır)

- Ülül Elbab, Allah indinde: güzellik üreten ve bilenlerin, üretmeyen ve bilim sahibi olmayanların denk olmadıklarını bilir.

- Söylenen sözleri/hadisleri dikkatle dinlemek sonrada sözlerin en güzeline (Ahsen-el Hadis e) uymak ancak Ülül Elbab olanın yapacağı iştir.

- Ulül Elbab, bütün canlıların yaşayabilmesi için gerekli düzeni kuranın...kısacası yaşatanın ve öldürenin ancak Allah olduğunu bilir.

Bazıları "lüb" kök kelimesine "sır", Elbab kelimesini ise çoğulu olması nedeniyle, "sırlar" anlamını yüklemişler ve böylece Ülül Elbab için "Sırların sahibi" tanımlaması getirmişler. Muhtemelen tarikat şablonuyla bakılarak zorlama bir yakıştırma yapılmıştır. Böyle bir tanımlama ayetlerde geçen ulül elbab kavramıyla asla uyuşmamaktadır.

Özet ile Ulül Elbabın anlamı: Kir ve lekeden arınmış akıldır. Şimdi burayı biraz açıklayalım. Akla ilk gelen doğal olarak kir nedir? Akıl nasıl kirlenir ve/veya kirletilir? sorularıdır.

Bizim çalışmalarımızdan edindiğimiz sonuç odur ki: Birazdan tanımlamaya çalışacağımız akıl kirinin Nahl Suresi 98. ayetle sıkı bir ilişkisi vardır. Nahl/98 i hatırlayalım:

Nahl/98- Kuran okuyacağın zaman, hemen o kovulmuş şeytandan Allah'a sığın.

Bu konuya böylece ufak bir not düşmüş olduk. Daha sonra bu ayetin akıl kiriyle olan ilişkisini açıklayacağız inşaAllah. Şimdi kaldığımız yerden devam ediyoruz. Gözünüzün önünde bir masa ve üzerinde içinde arıtılmış temiz/saf su bulunan bir bardak düşünün. Bunu, ulül elbabın aklı olarak teşbih edin. Sonra elinde damlalık ile biri geliyor ve o bardaktaki suyun içine bir damla idrar damlatıyor. Sonra biri daha elinde bir damlalıkla geliyor ve içine alkol damlatıyor. Sonra biri daha geliyor sanayi atığı sudan bir damla katıyor... Ve böylece saf ve temiz olan su birileri tarafından farklı kirlerlerle kirletilmiş oluyor. Bu haliyle su artık saf olmaktan çıkmış karışım olmuştur. İşte ulül elbab olan ile olmayan arasındaki fark saf/temiz olan su ile kirletilmiş su örneğine benzer. Saf ve temiz su sahibine afiyet verirken, diğeri maraz verir.

Şimdi kir konusunda mecazdan/teşbihten hakikate geçip örnek verelim. Etrafımız aslında ekseriyetle canlı örneklerle doludur. Dolu olmasına dolu da kimse suyu(aklı)nun kirletilmiş ve/veya kirlenmiş olduğunu kabule yanaşmıyor. Çünkü kabul etmek demek: Kur'an tabiriyle putlarına, ama onların zaviyesince, dinde mukaddes ve Allah katında muteber yeri olan ve bu din-i mübini kıyamete kadar asla onlar kadar bilecek birilerinin olmayacağını sandıkları bir takım şahsiyetlere hakaret dolayısıyla dine hakaret anlamına gelecektir. Bu garabetten kurtulmanın ilk adımı dini sadece Allah'a özgüleme idrakinin oluşmasından geçer. Din bugün çoğunlukla Allah'a özgülenmemektedir. Bu dinin sahibi Allah olmasına rağmen, pratikte "müslümanım" diyenlerin "din" diye yaşadıkları ve inandıklarına bakılırsa dinde Allah'ın yeri: peygamberden, belirli sahabelerden, mezhep imamlarından, muhaddislerden, "ünlü" şeyhlerden sonra gelmektedir. Teoride kimse kabullenmemekle birlikte maalesef pratik aynen bu şekildedir.

Çoğu zaman bir "müslüman" başına bir bela duçar olduğunda bundan kurtulmak için varsa önce anne-babasına gider onlardan umduğunu bulamazsa en yakın akrabalarına, oradan da umduğunu bulamazsa güvendiği dostlarına gider ve en nihayet onlardan da kurtuluş için umduğunu bulamayınca avuçlarını açıp yüzünü semaya doğru kaldırarak ağlamaklı ve bir o kadar "samimi/yürekten" bir eda ile ilahına niyaz ederek talepte bulunur. Kur'anın tanımladığı Allah, böyle birinin duasına icabet eder mi? Acaba bu gibi tablolar Allah'a olan imanın yani GÜVENin emaresi olabilir mi? Bunun cevabını ulül elbab olanlara bırakıyorum.

Saf olması gereken aklı kirleten asıl kire gelelim. Bunu din açısından ele alır isek, Akıl kiri: Ön yargı ile Kur'an (veya hakikate) bakmaktır, başkalarına ait (adı-sanı-unvanı ne olursa olsun: Alim, şeyh, müceddid, hacı, hoca....) şablon ile Kur'ana bakmaya çalışmaktır, kendisine ait olmayan kalıplaşmış önermeleri söylemleri sahiplenip bunun bayraktarlığını yapmaktır. Hangi itikada sahip ise onu sorgulanamaz addedip hatadan beri sanmasıdır. Bir takım isimlere/etiketlere kutsiyet verip sorgulanamaz kabul etmesidir. Kısaca Kur'ana (veya hakikate) kendi gözü (aklı) ile değil kendisine öğretilmiş, kendisinin de teslim olduğu zihniyetle bakmasıdır.

Daha sonra ULUL ERBAB olmayanların Kuran hakkındaki tutum ve söylemlerine de geleceğiz...

Şimdilik bu kadarını size KURANDA ULUL ERBAB= AKIL SAHİPLERİ ANLAMINA GELMEZ diyişinizi KURANDAKİ ve TEFSİRLERDEKİ ANLAMLARI ile açıkladık....

Yeterli geldi mi ?

Emin olmadığımız bilgiyi empoze etmeyelim, yaya kalırız....

Teşekkürler

esracık 23 Ocak 2010 19:20

RE: KUR'ANDA GEÇEN VELİ SÖZLERİNDEN NELER ANLAMALIYIZ?
 
Yakuti..

Size verdiğim ayetlerden 13/19 Yani Rad Süresi 19.ayetini 4 ayrı alimin tefsirinden baktım. Tüm ayetler yerine bir tane ayeti seçip bu 4 Alimin tefsirinden Rad /19.ayetini sizin için hazırladım...

Diiğer ayetleri de bu şekilde araştırıp ortaya sunabiliriz. Zaten Ulul Erbab bahsi geçen ayet sayısı : 16..

Bu 16 ayrı ayeti, En az 4 Alim'in tefsirinden okusak ve ortaya koysak ortaya çıkan tablo yine Ulul Erbab'ın akıl sahiplerinden olduguna işaret edecek... Çok zevkli araştırması :)

İmdi;
Yukarıda dediğim gibi 4 ayrı alimin 4 tefsiri

Siz öncelikle Elmalılı Tefsirini baz aldıgınız ve elmalılı da böyle geçer dediğiniz için önceliği Elmalılı'ya verdim.

Sonra İkinci olarak Muhammed Ali ESSABUNİ tefsirine
Üçüncü oolarak Prf. Dr. Seyyid Kutup'a
Ve dördüncü olarak :Mevdudi 'ye verdim...

Bu 4 alimin Rad süresinde geçen o ayeti nasıl tefsir ettiğini araştırdım
Kısa az öz net olsun istedim...

Buyrun hep beraber okuyalım...

esracık 23 Ocak 2010 19:22

RE: KUR'ANDA GEÇEN VELİ SÖZLERİNDEN NELER ANLAMALIYIZ?
 
ULUL ERBAB AYET TEFSİRİ ÇALIŞMASI

HAK DİLİ KURAN DİLİ : Elmalılı Hamdi Yazır / Sizin Bahsettiğiniz ULUL EMR kavramını nasıl açıklamış : BUYRUN…

19- İmdi ey Muhammed! Sana Rabbinden indirilmiş olanın gerçekten hak olduğunu bilen (ve bu suretle Rabbinin hak davetine icabet eden) bir kimse kör olan biri gibi olur mu? Yani o hakkı görmeyen, tanımıyan köre hiç benzer mi? Elbette benzemez. Ama bunu ancak üstün akıllı olanlar düşünürler. Yani üstün zekalı, temiz akıllı kimseler anlayabilirler.

Bu âyetin Hz. Hamza ile Ebu Cehil veya Hz. Ömer ile Ebu Cehil veya Hz. Ammar b. Yasir ile Ebu Cehil hakında nazil olduğuna ilişkin üç ayrı rivayet naklolunmuştur. Bununla beraber anlamının genel olduğunda hiç şüphe yoktur. Nitekim arkasından şu şekilde açıklanıp genellik kazanıyor:

20-O "ülu'l-elbab" denilen üstün akıllılar kimlerdir bilir misiniz? Onlar ki, aşağıda bildirilen şu özelliklere sahip olan kimselerdir:

1. Allah ahdini ifa ederler. Araf Sûresi'nde "Rabbin Âdem oğullarından, onların bellerinden zürriyetlerini almış ve onları kendilerine şahit tutarak: 'Ben sizin Rabb'iniz değil miyim?' (demiştir). 'Evet, (buna) şahidiz' dediler"(âyet 172) ilâhî ifadesinde açıklandığı üzere Allah Teâlâ'nın rablığını itiraf edip hükümranlığını kabul etmek şeklinde kendi öz benliklerinde teahhüt ettikleri tevhid ahdine vefa ederler. Ve o misakı bozmazlar. Vefasızlık edip sözlerinden dönmezler. Şu halde Allah ' a karşı verdikleri hiçbir sözden caymazlar, sözlerinden dönmezler, yeminlerini bozmazlar.

SONUÇ : ELMALILI'ya Göre ULU-L ERBAB : AKIL SAHİPLERİ DEMEKTİR .

yakuti 23 Ocak 2010 19:23

RE: KUR'ANDA GEÇEN VELİ SÖZLERİNDEN NELER ANLAMALIYIZ?
 
Özür diliyorum.
Ulul-Elbâb konsunda yanlış bilgilendirmem dolaysıyla özür dilerim Bu ibarenin yitiksevda ve esracık adlı üyelerin belirttiği gibi "...eğri düşüncelere sapmayan ve baktığını net gören akıl sahipleri ..." olduğu bildirilmiştir.

esracık 23 Ocak 2010 19:23

RE: KUR'ANDA GEÇEN VELİ SÖZLERİNDEN NELER ANLAMALIYIZ?
 
13/19 Şimdi, sana Rabb'inden indirilenin gerçekten hak olduğunu bilen kişi, o âma/kör gibi midir? Ancak ulül elbab öğüt alırlar/düşünebilirler/HATIRLARLAR..

RAD SÜRESİ / Tefsir : MUHAMMED ALİ ESSABUNİ

13/19 : Buradaki hemze, inkâr ifade eden soru için kullanılmıştır. Yani: Ey Muhammedi Sana inene inanıp tasdik eden ile, akılsız olup da kör gibi cehalet ve sapıklık karanlıklarında şaşkın bir halde kalan eşit olur mu? Burada körlükten maksat, kalp gözü körlüğüdür. İbn Abbas şöyle der: Bu âyet Hamza (r.a.) ile Ebu Cehil hakkında indi. Allah'ın âyetlerinden ancak[color] akl-ı selim sahi¬pleri öğüt ve ibret alır. [/color]Bundan sonra Yüce Allah akl-ı selim sahiplerinin özelliklerini sayarak şöyle buyurdu: [51]

20. Onlar, Allah'ın kendilerine tavsiye ettiği ahdi yerine getirenlerdir. Ahid, Allah'ın, kullarını mükellef kıldığı emirleri ve yasaklarıdır. Kendileriyle Allah ve kullar arasında yapmış oldukları sağlam ahitleri bozmazlar. [52]

esracık 23 Ocak 2010 19:24

RE: KUR'ANDA GEÇEN VELİ SÖZLERİNDEN NELER ANLAMALIYIZ?
 
RAD SÜRESİ / Tefsir : SEYYİD KUTUP
19- Rabbin tarafından sana indirilen mesajın gerçek olduğunu bilen kimse hiç kör ile bir olur mu? Ancak sağduyu sahipleri öğüt alırlar.

Rabbin tarafından sana indirilen kitabın gerçek olduğunu bilenin karşıtı, bunu bilmeyen değildir. Aksine karşıtı 'kör'dür bunun. Kalpleri uyarmak ve iki karşıt arasındaki farkı somutlaştırmak için uygulanan eşsiz bir ifade tarzıdır bu. Bu aynı zamanda gerçeğin ifadesidir de. Abartma, olduğundan fazla gösterme ya da saptırma sözkonusu değildir. Çünkü bu büyük ve net gerçeği bilmemenin nedeni, ancak körlük olabilir. Körden başkasına gizli değildir bu gerçek. Bu büyük gerçek karşısında insanlar iki gruba ayrılırlar;

a) görenler, dolayısıyla bilenler, b) körler, dolayısıyla bilmeyenler.

Körlük ise; basiretin kapanması, algılama yeteneğinin körelmesi, kalplerin kilitlenmesi, ruhlardaki bilgi meşalesinin sönmesi ve aydınlığın kaynağından kopması anlamındadır.

"Ancak sağduyu sahipleri öğüt alır."
Kavrama yeteneğine sahip akılları ve kalpleri vardır bunların. Gerçeği anlar ve ibret alırlar. Gerçeğin kanıtlarının farkına varıp düşünürler.
Ve bunlar akıl sahiplerinin sıfatlarıdır.

esracık 23 Ocak 2010 19:27

RE: KUR'ANDA GEÇEN VELİ SÖZLERİNDEN NELER ANLAMALIYIZ?
 
RAD SÜRESİ / Tefsir : mevdudi

19: Peki, sana Rabbinden indirilenin gerçekten hak olduğunu bilen kişi, o görmeyen (a'ma) gibi midir?Ancak temiz akıl sahipleri öğüt alıp-düşünebilirler.

20: Onlar Allah'ın ahdini yerine getirirler ve verdikleri kesin sözü (misakı) bozmazlar.


19:Yani, "İkisinin bu dünyadaki durumları birbirinden nasıl farklı olursa, ahiretteki akıbetleri de aynı şekilde olacak.

20 : Yani, "Allah tarafından gönderilen mesajı dinleyen ve O'nun Rasulünü kabul eden kimseler, gerçek anlamda akıllı olan kişilerdir. Onların bu dünyadaki amelleri, mesajın aydınlığı karşısında körleşen aptallarınkinden kesin şekilde farklıdır. Dolayısıyla onların ahiretteki akıbeti müteakip ayetlerdeki gibidir.

esracık 23 Ocak 2010 19:35

RE: KUR'ANDA GEÇEN VELİ SÖZLERİNDEN NELER ANLAMALIYIZ?
 
Baktık ve fark ettik ki ; ULUL ERBAB = AKIL SAHİBİ anlamına gelmekte...

Ulu'l-Erbâb:

Bakınız : Dr. Cüneyt Eren, Kur’an İlimleri ve Tefsir Istılahları, Ekev Yayınevi, Erzurum, 2001: 127.

Öz, akıl anlamında lüb kelimesinin çoğulu elbâbtan gelir. Kur'ân-ı Kerîm'de akıl sahipleri anlamında kullanılan bir tabirdir.

Yine bakalım başka neler var bu konuda...

Bu kimselerle ilgili diğer ayetlere baktığımızda da ince anlayış ve bunun gereğince istifade , öğüt alma özelliği belirgin haldedir. Kainat üzerinde tefekkür , kurandaki kıssalardan ibret alabilme , kısasta hayatı görme bunlardır.

Kainat üzerindeki olayları kavrayabilme ve onlardan istifade etme özelliğine sahip olan bu kimseler, Allah Taalanın birliğini ve mükemmeliğini , ölümden sonraki hayatın , dünya hayatının geçiciliğini kainat üzerinden misallerle anlatıldığı ayetleri anlama kabiliyetleti yüksek olacaktır ve bunun sonucunda imanda yakine doğru adım atabilecektir.

İnce anlayış sahibi, anladığını kendi istifadesinde kullanabilen bu kimselerin diğer bazı özellikleri hakkında Ali İmran 190-195 ayetleri bizi aydınlatmaktadır.

Kısa bir çalışma olarak kabul ederseniz sevinirim..

esracık 23 Ocak 2010 19:38

RE: KUR'ANDA GEÇEN VELİ SÖZLERİNDEN NELER ANLAMALIYIZ?
 
Alıntı:

yakuti Üyemizden Alıntı
Özür diliyorum.
Ulul-Elbâb konsunda yanlış bilgilendirmem dolaysıyla özür dilerim Bu ibarenin yitiksevda ve easracık adlı üyelerin belirttiği gibi "...eğri düşüncelere sapmayan ve baktığını net gören akıl sahipleri ..." olduğu bildirilmiştir.

Hay allah razı olsun :)
Şükür ki hatada ısrar etmediniz...
Hamd olsun
Allah razı olsun emeklere değdi...

Hayırlı akşamlar....


SAAT: 04:40

vBulletin® Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.

User Alert System provided by Advanced User Tagging v3.2.6 (Lite) - vBulletin Mods & Addons Copyright © 2024 DragonByte Technologies Ltd.


1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306