Müslümanlarda Saadet Paradoksu/M.METİN ADIGÜZEL Saadet mutluluk demektir. Asrısaadet mutluluğun yaşandığı asır anlamına gelir. Ezberci Müslümanlar arasında klasikleşen, üzerinde çokça konuşulan ancak anlamı pek bilinmeyen çok fazla kavram vardır. Bunlardan biride saadettir. Sohbetlerde tanık olmuşsunuzdur, islamın fert saadetine, aile saadetine, toplum saadetine çokça önem verdiği uzun uzun konuşulur. Öyle konuşmalar yapılır ki, bu konuşma metinlerinin hepsi sohbet başlamadan önce de az çok tahmin edilen metinlerdir ama konuşulanların bir cümlesi bile orada bulunanlara bir fayda sağlamaz. Çünkü dinleyenlerde İslami ruh üzerine bina edilmiş bir düşünme yapısı gelişmemiştir. Çünkü anlatılanlar yolu kaybetmiş insanlara hitap eder nitelikte değildir. İslamın ruhunu az çok bilenlere yöneliktir. İnsanımızın birinci sorunu günahkâr oluşu değildir, islamı bilmiyor oluşudur yada yarım yamalak bildiklerini kendi hayatına uydurmaya çalışıyor oluşudur. Dolayısıyla bu tür sohbetler İslami ruhu bilen ama günahkâr olan Müslümanlara fayda sağlayabilir, buna karşın islamdan habersiz müslümanlara fayda sağlayamaz. İlkokula giden bir öğrenciye integral anlatırsanız, tıpkı o sohbetlere katılanlar gibi hayranlıkla dinleyecektir, onlar kadar duygulanacak ve onlar gibi hiçbir şey anlayamayacaktır. Dinlemiş olması ile dinlememiş olması arasında hiçbir fark göremezsiniz. Çünkü onun birincil sorunu integral formülleri değildir, matematiğin ne olduğunu bilmiyor oluşudur. Peki ne yapmalı, nasıl anlatmalı İslami saadet konusunu? İnsanoğlunun mutlu olabilmesi isteklerinin yerine getirilmesi ile orantılıdır. Tarihten günümüze bütün toplumlarda insan ne kadar çok isteğine ulaşırsa o kadar mutlu olur düşüncesi hâkim olmuştur. Bu düşünce kısmen doğrudur. İnsanların istekleri üç başlıkta toplanabilir. - Ruhun istekleri; - Bedenin istekleri; - Kendisi dışındaki varlıkların istekleri; İslam dışındaki toplumların kimisinde isteklere ulaşma konusunda bir sınırlama yokken kimisinde dini, toplumsal, iktisadi vs. sınırlar vardır. Hz. Peygamberin öğretisinde ise istekler terbiye ile sınırlandırılmıştır. Önce ruh terbiye edilmeli sonra istekleri yerine getirilmelidir. Beden terbiye edilmeli sonra istekleri yerine getirilmelidir ve dış dünya eğer erdemli bir istekte bulunuyorsa isteği yerine getirilmelidir, böyle yapılırsa saadetli bir kişi ve saadetli bir toplum oluşur. Günümüz müslümanına baktığımızda terbiyenin kaldırıldığını, sıralamanın da tepetaklak edildiğini görüyoruz. Günümüz müslümanında mutlu olma aşamaları İslami listenin tepe üstü oturtulması ve tersten okunması ile oluşturulmuştur. Hem yatayda hem düşeyde terstir, şöyle ki; - Erdemli olmayan bir dış dünyanın isteklerini yerine getirir, çünkü moda, magazin, gelenekler dünyasında itibar sahibi olmayı amaçlar. - Terbiye edilmemiş bir bedenin isteklerini yerine getirir, çünkü günümüz yapısı 1800 yılların materyalist hayat tarzını miras almıştır ve dünyayı yöneten firavunvari zihniyet bunu istemektedir. - Ruhu tanımadığı için, ruhun isteklerinden habersizdir. İnsanımızın mutlu olabilmesi için adım adım önce ruhu tanıması, onu terbiye etmesi, sonra bedeni tanıması ve onu terbiye etmesi daha sonrada dış dünyanın köleliğinden kurtulması gerekir. Aksi takdirde sohbetlerin hiçbir faydasını göremez, göremiyor da zaten. KARAKÖSE |
SAAT: 23:29 |
vBulletin® Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
User Alert System provided by
Advanced User Tagging v3.2.6 (Lite) -
vBulletin Mods & Addons Copyright © 2024 DragonByte Technologies Ltd.