Medineweb Forum/Huzur Adresi

Medineweb Forum/Huzur Adresi (https://www.forum.medineweb.net/)
-   Makale ve Köşe Yazıları (https://www.forum.medineweb.net/516-makale-ve-kose-yazilari)
-   -   Sünni veya Şii olmak Zorundamıyız ? (https://www.forum.medineweb.net/makale-ve-kose-yazilari/17774-sunni-veya-sii-olmak-zorundamiyiz.html)

Yitiksevda 11 Temmuz 2010 00:09

Sünni veya Şii olmak Zorundamıyız ?
 
Irak’taki durum giderek içinden çıkılmaz bir hal alırken, en son Saddam’ın idamı ile Şiî-Sünnî gerilimi ve saflaşması bir kez daha tetiklendi.
Büyük Şeytan”, daha önce Şiîlere saldırttığı, Kürtlere kimyasal bomba attırttığı Saddam’ı, döndü Kürtlere yargılattı, Şiîlere astırdı. Malum, yargılayanlar Kürt, asanlar Şiîydi.
Hani o tipik “emperyalist” taktik vardı ya; böl, parçala, yut politikası…
Tıkır tıkır işliyor.
Ve hiç birimiz hiçbir şey yapamıyoruz.
Müslüman dünya tam bir akıl tutulması yaşıyor.
Şiîlik veya Sünnîlik artık para da etmiyor.
Iraklı ve İranlı Ayetullahlar “Sünnînin kanı Şiîye haramdır” diye açıklama üstüne açıklama yapıyor. Mekke’de Şiî ve Sünnî alimler toplantısından ortak beyanatlar çıkıyor; ama nafile…
Türkiye’de bir zamanlar, sağcı ve solcu kahvehanelere “aynı silahla” ateş edildiğinin ortaya çıkması gibi, Sünnî ve Şiî camilere “bir el” aynı silahlarla ateş ediyor, bomba atıyor. Tam anlaşma sağlanmışken, bir de bakıyorsunuz patlamalar, kurşunlamalar yeniden başlıyor.
“Büyük Şeytan”, zayıf karnımızla oynamayı, oraları deşmeyi çok iyi beceriyor. Buldu kaynağı, keyifle deşeliyor, yarayı kanatıyor, kışkırtıyor, bizimle oyum oyum oynuyor.
Ve biz, hepimiz çaresizlik içinde seyrediyoruz.
***
Peki, suçu büyük şeytana atıp, işin işinden çıkmak öyle kolay mı?
Düştüğümüz bu halden Müslüman dünyanın hiç mi kabahatı yok?
Bir “yara” var ki adamlar deşeleyip duruyor.
Bu yarayla sen zamanında yüzleşmemiş, yangına körükle gitmişsin. Şiî ve Sünnî itikatları oluşturmuşsun. “Şiî veya Sünnî olunmadan Peygamberin yolundan gidilemez” demişsin yıllarca. “Şiî veya Sünnî olmak zorunda mıyız?” diyenlere mezhepsiz, telfikçi, itikadı bozuk vs. diyerek dışlamışsın. Velhasıl Şiîliği veya Sünnîliği bütün zamanların “imanı” haline getirmişsin, din yerine koymuşsun.
Şimdi çek ceremesini, dövünmek vaktidir bu an.
***
Hz. Peygamber, veda hutbesinde “Bu söylediklerimi, burada olanlar olmayanlara anlatsın, belki onların içinden daha iyi anlayan çıkar” buyurmuş…
Bu ümmetin başı mı sonu mu hayırlıdır bilinmez” demiş…[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]
Ne demek bunlar?
Bunu, Şiîliğin veya Sünnîliğin rantını yiyenler söyleyemez, ben söyleyeyim:
Öncekiler de yanlış yapabilir” demek!
Öncekiler de sonrakiler de…
Demek ki “Öncekiler hep iyi yaptı, ne yaptılarsa iyiydi. Biz onlardan farklı bir şey yapamayız” diye bir şey yok.
Akif’in dediği gibi “Böyle gördük dedemizden” sözü dinen merdud.
Şimdi, kendisine Şiî veya Sünnî diyerek, İslam’ı iyi anlamanın yegane yolu olarak bu ikisinden birine tabi olmayı şart görenlere soruyorum: Elinizde “Böyle gördük dedemizden” mazeretinden başka ne var?
Boşuna ayet hadis sıralayarak Şiî veya Sünnî olmamızın vacip olduğu edebiyatı yapmaya kalkmayın. Bunların hepsinin yeri tarihin çöp sepetidir. Tarih ve hayat bunun böyle olmadığını göstermiştir. İspatı işte Irak’tır. Dahası Çaldıran’dır, hatta Sıffin’dir.
Bütün o küf bağlamış sayfalar, varaklar, Şiî ve Sünnî itikatları, amentüleri fostur.
İstediğiniz kadar ayet, hadis sıralayın. 72 fırka edebiyatı yapın, fırkay-ı naciyeler düzün. Hz. Peygamber ne Şiî idi, ne de Sünnî. Ne Hz. Ali Aleviyim dedi, ne de Hz. Ebubekir Sünnîyim.
Bütün bunlar hep onlardan sonra ve “onlara rağmen” ortaya çıktı.
Fakat gel gör ki onları geçti.
İnsanlar şu an Şiî veya Sünnî olduğu için mutlu mu oluyorlar?
Ne işe yarıyor sizin bu Şiîliğiniz veya Sünnîliğiniz?
Hesaplaşma, kan, revan, kıyım…
Tarihte de böyleydi. Çünkü işin doğuşu sakat, yanlış.
Bunların hepsi tarihin altında ezilmek, geçmişi kutsamak, öncekileri yanılmaz kabul etmek, zamanı onların çağında dondurmaktan başka bir şey değil.
Tarih, şu an derin bir sessizlik içinde değil mi?
Kulak ver dinle; bir ses, bir seda işitebiliyor musun Çaldıran’dan, Sıffin’den, Cemel’den…
Tarih bir olaylar yığınından, tecrübe ve birikimden, bundan dolayı da zenginlikten başka nedir ki? Ve bu olaylar yığınından, zenginlik, tecrübe ve birikimden bir sonuç çıkaramıyor, tarihi tekerrür ettirip duruyorsan, müstahaksın, çek ceremeni, dövünmek vaktidir bu an.
***
Tabiîki bu tarih, o geçmiş, şu kalbura dönmüş coğrafya her şeye rağmen bizim. Acısıyla tatlısıyla, günahı ile sevabı ile üstleneceğiz. Geçmişin yükünden kaçmayacağız. Yenilmiş ve yıkılmış bir uygarlığın sorumsuz nesilleri olmak bize yakışmaz. Bu tarihin ve coğrafyanın, varsa insanlığa bir borcu hepsi bizimdir, üstleneceğiz. Varsa bir suçu, hepsi bizimdir onlar adına hesabını vereceğiz. “Bize ne” demiyeceğiz. Bu tarihi sahipleniyorsak, kendimizi onların yerine koyuyoruz demektir. Onlar adına insanlığın önünde şu an biz varız ve onları savunmasız ve yapayalnız bırakmayız. Bizden sonrakilerin, bize de aynısını yapmasını istemiyorsak bu sürekliliği gözetmek zorundayız.
Bu cennet bu cehennem bizim.
***
Fakat bütün bunlar tarihin altında ezileceğimiz anlamına gelmez.
Geçmişe “sünger” çekmekten değil “süzgeç” olmaktan bahsediyorum.
Tarih akıyor ve “Zamanın Sahibi” her an yeni bir iş ve oluşta…
Yepyeni alemler/durumlar mümkündür. Yeniden doğuş, tazeleniş muhal değildir. İbret geçmişte olabilir; ama umut bugünde ve gelecektedir.
Şurası bir gerçek ki, bir mağarada varoluş sancıları çeken bir öksüzün dünyaya getirdikleri, bir güneş gibi insanlığın şafağında doğan o muazzam mesaj, ne yazık ki doğduğu topraklara gömülmüştür. Pers’in ve Bizans’ın köhnemiş telakkileri onu istila etmiştir. “Rum” suresinin öncesine dönülerek, Pers-Roma rekabetinin, İslâm içinde Şiî-Sunnî kılıfı altında yeniden hortlatılmasına mani olunamamıştır. Buna çanak tutulmuş ve fakat farkına bile varılamamıştır. Dünya, var gücüyle, içerden ve dışarıdan o mağaradan yükselen sesin üzerine yürümüş, onu boğmak ve yok etmek için elinden geleni ardına koymamıştır. “Söyletmen vurun” diyerek, “Böyle gördük dedemizden, bu de nereden çıktı” diyerek saldırmışlardır; hala da saldırmaktadırlar.
Oysa o mağaradan dünya semalarına yayılan, karanlık dehlizleri yırtarak yükselen bir insanlık parıltısıydı.
Bunları şunun için söylüyorum:
Kur’an’da şöyle bir ayet var: “Size söz verilen şey de rızkınız da göktedir (sema). (Zariyat, 51/22)
Yani:
1- Size sözü edilen cennet ve cehennem ile yediğiniz rızıkların kaynağı göktedir.
2- Kendine bak, yeryüzüne bak, kendine güven ve göklere yönel. İstikbalin, geleceğin, rızkın, sana söz verilen engin ufuklar oradadır.
3- Bir şeyi aşmanın yolu ondan daha yükseğe (sema) sıçrayabilmektir. Bu nedenle içinde bulunduğun durumdan ümitsizliğe kapılma. Tarihin, geleneğin, tabiatın, kendinin ve konjoktürün zindanlarından kurtul. Bunların seni ezmesine fırsat verme. Tıkandığın yerde, tıkanıklığı aşacak yeni bir hamle yap; tıkanıklığa neden olan şartları aş, gerilimin dışına çık, seni boğan karanlık dehlizleri yırtarak yüksel…
***
Şimdi, şu Şiîlik-Sünnîlik gerilimini “yırtarak aşmanın” zamanı gelmedi mi?
Hep böyle geçmişin olumsuz mirası altında ezilip duracak mıyız?
Tarihin tortularını sürdürmek zorunda mıyız?
Bizim olmadığımız bir dünyada ortaya çıkmış gerilimleri, ayrılıkları, gayrılıkları, hataları, yanlışları sürdürüp durmak akıl tutulması değilse nedir?
Rızkımız (ekmeğimiz, aşımız, geleceğimiz, hayatımız) ve bize vaat edilen şey (vahdet, birlik, güç, kudret) bu gerilimleri aşmada, yeni bir hamle ile sıçrama yapmada değil midir?
Bu sıçramayı yapmaya engel olan nedir?
İran devrimi günlerinde söylenen ve fakat kendilerinin de aşamadığını gördüğüm o sloganı tarihî, siyasî, mezhebî bütün gerekleri ile birlikte hayata geçirmenin zamanı çoktandır geldi geçiyor; “la Şiîyye la sünniye İslâmiyye İslâmiyye…”
Ben bunu laf olsun, birlik beraberlik mesajları versin diye söylemiyorum. Bütün gerekleri ile birlikte teorik ve pratik olarak yaşıyorum: “Şiî imamet mitolojisini” ve “Sünnî saltanat ideolojisini” aşmadıkça İslam dünyasının önünde yeni ufuklar açılmayacaktır!
İnşa çağında, ihya çağlarından kalma bu gerilimleri artık aşmalıyız. İnşa çağının Müslümanı kendini Şiî veya Sünnî olarak adlandırmak zorunda değildir. Hele bu davaları sürdürmek zorunda hiç değildir.
Geçmişin iyilikleri, güzellikleri, doğrulukları bizim; hepimizin, yanlışlıkları kendilerinindir. Hesabı bize kalsa da, ceremesini biz çekiyor olsak da yanlışlar ilelebet süremez; iyilik, güzellik, doğruluktur baki olan.
Şu Şiî-Sunnî davası Müslüman dünyanın bir yanlışıydı. Bunu kabul edelim. Tevhid dinine, bölgeyi ve insanlığı Pers-Roma rekabetinden kurtaran vahdet dinine hiç yakışmadı, yakışmıyor. Hala dava edip durmanın kime ne faydası var?
Makus talihi çevirecek, yaraları saracak, tekrar Rum suresinin o muazzam mesajını diriltecek bir önder, bir fikriyat, bir heyecan, bir topluluk çıkacak elbet bu ümmetten; yeter ki bu ülküye çağırın, icabet edilecektir.
Allah’a ve ahiret gününe inanan, doğrudan doğruya Kur’an’dan ilham alan, bizzat peygamberi uyulacak en güzel örnek kabul eden, doğruluk ve dürüstlük yolundan (sırat-ı müstakim) şaşmayan, saf bir yürek temizliği içinde (ihlas) yüzünü fıtrat dinine çeviren, ana insanlık yolundan (hablun minennas) yürüyen, bunu aynı zamanda Allah’ın yolu belleyen sade bir “Müslüman” olmak yetmiyor mu? Bundan daha güzel ne olabilir?
Akif’ten ilhamla, söz geldi, tam yeri:
Ne Sünnî ne Şiî, bırakınız, sade Müslüman olunuz.
Ben ki “Sünnî” bir muhittenim bunu benden duyunuz.
Her hizip kendinde olanla sevinir; bense kurtuluşu O’nda buldum.
“Hâşa, asla” derseniz, başka bir şey diyemem işte perişan yurdum.
Recep İhsan Eliaçık

Emekdar Üye 31 Ağustos 2010 21:13

türkiyedeki peygamber soyuna gösterilen saygı neden sadece alevilerin tekelinde.
kendini sünni olarak lanse eden kesim neden bu konuda sessiz.
onlar gibi yas tutup kendilerini zincirlere vursunlar demiyorum ama hiç değilse suya sabuna dokunmama yanlışlığını yapmasınlar..

bununda sebebi var elbet yanlız algılamayan nokta büyük imamların neden hayatları tecrid ve şehadetle sonuçlandı?

hz.hasanın hilafet devri sırasında hucr b.adiyye ne söylemiştir?
ebu hanife'yi zeyd bin aliye ne şekilde destek vermiştir?destek verme sebebi neydi?
abbasi halifesi mansur onu neden cezaevine göndermiştir?
imam maliki zorlama altında biata kabul ettiren hangi zihniyetlerdi?
ahmet bin hanbele görüşünü zorla benimsetmeye çalışan mu'tasım neler yaptmıştır ?
imam şafiide aynı çizgide neler olmuştur?
saltanat avukatlığını yapan zihniyettir bu imamların ekolünümü yaşatmaya çalışıyor?

ehli sünnet imamları bile bunlara izin vermemişken Kİ YAŞAMLARIYLA SABİTTİR.

bizim ehli sünnetçiler nasıl bunu destekler enteresan....


bir kesim olayı ifrat tefrite ulaştırarak yanlış yaparken diğer kesimde ssuya sabuna dokunmayarak yanlış yapmıştır.

iyisimi yitiksevda abi gibi her telden takılmak...

Yitiksevda 31 Ağustos 2010 23:51

iyisimi yitiksevda abi gibi her telden takılmak...

Ecrin ablam Abin her telden takılmıyor Abinin takıldığı tek yol Kur'an Yoludur ve Kur'anın onayladığı esaslardır. Tüm ekolleri benimsediğim gibi tümünün benimsemediğim yönleride vardır.Kimi Zaman Şia fikrini savunurken Kimi Zaman Mutezile Vahhabi Kimi Zaman Şafii Kimi Zaman Hanifi Hanbeli Maliki vb asla hiç birini birinden üstün tutmadan. Muamelet hususunda hangisi Kur'an ve Allah Resulünün öğretisine yakın buluyor isem onu alırım Taklidi İmanı Benimsemem Tahkiki İmanı elde etmek içinde hiç bir hakikati söylemekten çekinmem a veya b hususunda asla isimlere takılmam Esas Temel Kaynak Kur'an ve Allah Resulünün öğretileri temelimdir. Gerisi sadece teferruattır...

Emekdar Üye 01 Eylül 2010 00:02

Edip yükselde öyle diyor
tek referansım kuran :)

Yitiksevda 01 Eylül 2010 00:10

Tek Referanstan ziyade Temel Kaynak derim ben Tek değil bu ayrımı iyi yapmak lazım. Tek dediğimiz zaman mealcilerden farkımız kalmaz. Kur'anı siyak-sibak-nüzul vb Kavramlar ile ele almadığımızda günümüz Hanif denilen kesimin hatalarına düşeriz .Kur'anı evlere sandıklara kutsal ! günlere ölülere hasreden tüm anlayışlara karşı Kur'anı baş ucu temel kaynak yapmak lazım Fikirlerimi sen çok iyi bilirsin Ecrin tüm kesimlerin doğruları yalnızca beni bağlar gerisi benim için çöp malzemesidir değer de vermem.

Günümüzde bilgiye ulaşmak çok kolay ama bu bilgiye ulaşayım derken bir çok kirli bilgi mevcut bunun ayrımını yapmakta Akıl sahiplerine derin kavrayışa sahip olanlara düşer. Akletmezmisiniz hitabını her daim şiar edinmişimdir AKIL bende öncüdür Akıl ile elde edilmeyen her bilgide sakatlık mevcut olur. Aklımı kiraya vermeye hiç niyetim yok...

Medine-web 01 Eylül 2010 00:21

bir konuda,ibadet anlamında,itikat anlamında yada siyasi anlamında,şii sünni alevi yada mutezili gibi düşünmek bizi bu ekolun holiganımı yapması gerekir ?
ben namaz konusunda kategori olarak şafii olsam...
hacc konusunda kategori olarak hanefi olsam...
siyasi olarak şii olsam...
itikadi olarak maturidi olsam...
ki bunlar fıkhen doğudur ve kabul da görür..4 mezhep imam aynısını düşünüyor zaten..
o halde;
referanduma evet desem akp li mi oluyorum?
bunları aşmamız lazım...
saygılar..

HALUK GÜMÜŞTABAK 02 Eylül 2010 13:28

Değerli Yitiksevda dostum, yazı çok çok güzel. İslamın acı gerçeklerinin açık bir ifadesidir. Tamamına katılıyorum. Bu konuda her Müslüman üzerine düşen görevi yapmadığı sürece, bu böyle devam edip gidecektir.Sanırım mahşere bakar. Çünkü peygamberimiz hesap günü;( Benim ümmetim kur'anı devre dışı bıraktılar.) diyecekse, bizlere düşen bıkmadan, usanmadan görevimizi yapmak ve devre dışı bırakanlardan olmamak için çaba göstermek olmalıdır. SAYGILARIMLA Halukgta

Yitiksevda 02 Eylül 2010 21:56

[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]

Şu makaleyi okursanız Mezhepler hakkındaki görüşlerimi analiz edersiniz Yeniden yazmaya gerek yok....

Yitiksevda 02 Eylül 2010 21:59

Fikrinize katılmakla beraber 4 kısıtlamasını kabul etmiyorum Şia ve Mutezile bana bir çok hususta otoritedir.

Yitiksevda 02 Eylül 2010 22:09

Ne şia nede sünni değilim bunu belirteyim hepsinin Kuran ve Peygamber eksenli doğruları beni bağlar hiç birini kutsamam ...


SAAT: 01:03

vBulletin® Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.

User Alert System provided by Advanced User Tagging v3.2.6 (Lite) - vBulletin Mods & Addons Copyright © 2025 DragonByte Technologies Ltd.


1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306 307 308 309 310 311 312 313 314 315 316 317 318 319 320 321