Medineweb Forum/Huzur Adresi

Medineweb Forum/Huzur Adresi (https://www.forum.medineweb.net/)
-   Makale ve Köşe Yazıları (https://www.forum.medineweb.net/516-makale-ve-kose-yazilari)
-   -   Peygamberimizin ümmi oluşundan ne anlamalıyız? (https://www.forum.medineweb.net/makale-ve-kose-yazilari/17797-peygamberimizin-ummi-olusundan-ne-anlamaliyiz.html)

HALUK GÜMÜŞTABAK 15 Temmuz 2010 12:13

Peygamberimizin ümmi oluşundan ne anlamalıyız?
 

Kur’an da geçen ümmi kelimesinin anlamını ayetleri birlikte düşünerek anlamaya çalışalım. Çünkü bu konuda İslam âlemi açıkça ikiye bölünmüş durumda. Bir kısmı ümmi sözünden peygamberimizin okuma yazma bilmeyen bir insan olduğunu, bir diğeri ise ümmi sözünden ehlikitap olmayan, o günün değişmiş yozlaşmış dinlerin hiç birisine tabi olmayan anlamının anlaşılması gerektiğini savunmaktadırlar. Bizde kur’an ayetlerinden yararlanarak, onu bir bütün olarak düşünüp, ümmi kelimesini Rabbim ne anlamda kullandığını anlamaya çalışalım. Sözlüğe baktığımızda ümmi kelimesinin anlamı olarak şunlar yazıyor.

(Anasından doğduğu gibi kalmış ve tahsil görmemiş, mektep ve medresede okumamış kimse. Ümmi yalnız okuyup yazmak bilmeyendir. Cahil ise, okuyup yazmak bilse de, bir şey bilmeyen kimsedir, her ümmi cahil değildir. )

Acaba kur’an da geçen ümmi kelimesinden bunlarımı anlamalıyız, çünkü Allah peygamberimizi ümmi peygamber olarak niteliyor. Okuma yazma bilmeyen bir insanımı elçi olarak gönderdi dersiniz Allah, yoksa günümüzde sözlük anlamında geçen anasından doğduğu gibi sözcüğünden yola çıkarak doğruluk, dürüstlük adına bozulmamış, aklın ve mantığın gerçeklerini arayan, çevresindeki din adına yanlışları, bozulmuşluğu gördüğünden sözde ehli kitap ehlinden uzak duran bir insan olarak mı anlamalıyız, gelin birlikte ayetlerden anlamaya çalışalım Allahın izniyle.

Bakara 78: Onlardan bir kısmı ümmidir. Kitabı bilmezler; (bildikleri) bir sürü asılsız şeylerden başkası değildir ve yalnızca zannederler.

Bu ayete baktığımızda ümmi insanlardan bahsederken kitabı bilmezler diyor. Buradan okuma yazma bilmez anlamını çıkarmak yanlış olur. Çünkü ehlikitap toplumunda da okuma yazma bilmeyen zaten çoğunluktaydı. Peki, kitaptan kasıt ne olabilir? Rabbin peygamberler aracılığıyla gönderdiği kitaplar olmalı ki, ümmi olanların bunlardan uzak ve bunlara tabi olmadığını söylüyor. Hem kitaptan habersiz onunla ilgilenmez hem de bilmeden bir sürü asılsız şeylerin ardına giderler diyor, ümmilerden bahsederken. Elbette her ehli kitap içinde bir sürü yalana, yanlışa, hurafeye uyan ve ardı sıra giden olduğu gibi olmayanda vardı, ümmiler içindede Rabbin doğrularını arayan örnek insanların olacağını unutmadan konuya bakmalı ve öyle yaklaşmalıyız. O devri düşünelim, Yahudi ve Hıristiyan inancı vardı ehli kitap olarak. Eğer Rabbim ehli kitap inancı bozulmasaydı, kitabı kendi elleriyle yazıp kendilerince bir din yaratmamış olsaydılar, neden Allah yeni bir peygamber yeni bir kitap gönderme gereği duysun? Bu ayetten de anlaşıldığı gibi kur’an ümmi sözcüğünü okuma yazma bilmeyen anlamında kullanmıyor. Devrin bozulmuş dinlerine tabi olmayan fakat onlarında birçoğunun, kendilerince uydurdukları temel dayanakları olmayan, asılsız inançların peşinde koşan bir toplum olduğunu söylüyor. Şimdide aşağıdaki ayete bakalım.


Aliimran 75: Ehl-i kitaptan öylesi vardır ki, ona yüklerle mal emanet bıraksan, onu sana noksansız iade eder. Fakat onlardan öylesi de vardır ki, ona bir dinar emanet bıraksan, tepesine dikilip durmazsan onu sana iade etmez. Bu da onların, "Ümmîlere karşı yaptıklarımızdan dolayı bize vebal yoktur" demelerindendir. Allah adına bile bile yalan söylüyorlar.

Yukarıdaki ayeti anlamaya çalışalım. Kendilerine kitap tebliğ edilmiş ve ona iman eden kitap ehli insanların bir kısmının doğru ve dürüst güvenilir olduğundan, bir kısmının da asla güvensiz olduğunu söylüyor ve bu kişiler borçlarında sadık olmamalarının nedeni olarak ta, kendilerince uydurdukları bir sebepten, ümmilere karşı yaptığımız yanlışlardan, haksızlıklardan sorumlu değiliz diyorlar. Peki, bu durumda ümmi kişilerin özelliği nedir ki bunlara karşı yapılacaklar için sorumluluktan kaçmaya çalışıyorlar? Demek ki bu insanlar Ehli kitap halkı değil, yani kendi inançlarına ters düşen bir toplum olmalı ki onlara kötülük yapmayı bile mubah görebilenler var. Onların inandıklarına iman etmiyorlar ki, böyle bir kızgınlık var onlara karşı. Ya onlara bu kitaplar tanıtılmamış, uzak bırakılmış, ya da o günün yalan ve yanlışlarla yaşanan bozulmuş ehlikitap inancına tabi değiller. Çünkü ümmi kelimesine bizler okuma yazma bilmeyen toplum dersek, neden bazı ehli kitap halkı ümmilere karşı yapılacak haksızlıklardan sorumlu değiliz desin? Kendi inancı içinde okuma yazma bilmeyeni kandırmayı aldatmayı neden normal karşılasın. Cahillik aldatılmayı gerektiren bir durum değil ki. Bu sözlerden yola çıkarak ümmilik, ehli kitap halkından olmayan bir toplum olduğu anlaşılıyor. Geçmişten gelen tarihi bilgilerden aldığımız bilgilerde Yahudilerin Arap toplumuna ÜMMİ topluluk olarak hitap ettikleri söylenir. Buda kendilerince Allah katından inen bir kitaba tabi olmayan toplum anlamındadır. Peki, buradan ümmiliği Allah a iman etmeyen kâfir insanlar anlamında mı anlamalıyız. Bana göre asla böyle anlamamız mümkün değil. Çünkü lütfen düşünün kur’anın indirildiği dönemi. Ehli kitaba inananlar Yahudi ve Hıristiyanların geneli zaten Rabbin indirdiği kitap yerine, din ile hiçbir alakası kalmamış hurafelerin hüküm sürdüğü bir inanç içindeler. Allah tan başka şefaatçiler yaratıp dini yolundan çıkarmışlar. Sadece isimleri kalmış Ehli kitap toplumu diye. Aklı başında hiç kimsenin ardı sıra gitmeyeceği bir din oluşmuş adeta. Ayete dikkat edin ehli kitap tan olan bazı düzenbaz insanlar ümmi adıyla anılan topluma karşı hilekâr olabileceklerini savundukları halde, Allah bunların yapılmasının doğru olmadığını hatta Allah adına yalan söylüyorlar diyor, çünkü zaten bozulan bir dinden uzak yaşayan ve Rabbin indirdiği yeni dine, kitaba daha kolay tabi olabilecek bir toplumdan bahsediliyor olabilir. Şimdide aşağıdaki ayeti anlamaya çalışalım.

Aliimran 20: Eğer seninle tartışmaya girerlerse de ki: "Bana uyanlarla birlikte ben kendimi Allah'a teslim ettim." Ehl-i kitaba ve ümmîlere de: "Siz de Allah'a teslim oldunuz mu?" de. Eğer teslim oldularsa doğru yolu buldular demektir. Yok, eğer yüz çevirdilerse sana düşen, yalnızca duyurmaktır. Allah kullarını çok iyi görmektedir.

Ayetin başında Allah elçisiyle tartışmaya girmek isteyenlere bakın ne söylemesini istiyor Allah. Bana uyanlarla birlikte ben kendimi Allah a teslim ettim. Ehlikitap yani daha önce gelen kitaplara iman ettiğini söyleyenlere ve ümmilere de sizde Allah a teslim olun de diyor. Dikkat ederseniz burada iki insan toplumu var. Birisi daha önceki dinlere tabi olduğunu söyleyenler, diğeri de bunlara tabi olmayanlar toplumu var ki, onları ayrı bir sınıfta zikrediyor. Burada düşünelim acaba ümmi toplum cahil okuryazar olmayan bir toplum olabilir mi? Her ihtimali düşünelim ki en doğruya ulaşalım. Önce şunu araştıralım, neden ehli kitaba tabi olmamış olan bir toplum var. Buna birçok cevap vermek mümkün, ama benim kanımca yüzlerce yıldır ehli kitap toplumunun dinlerini Allah yolundan saptırıp, kendilerince hurafelere dayalı bir din yaratmış olmalılar ki, bunun farkında olan bazı insanlar onlara tabi olmaktansa uzak olmak evladır düşüncesiyle ve kendince yalan yanlış bir inanç yaratmış olmaları mümkün görünüyor. Çünkü ümmilerden bahsederken kitabı bilmezler bir sürü asılsız şeylere inanırlar diyordu Allah. Yaratan dikkat ederseniz hem ehlikitap hem de ümmi topluma bu dini, kitabı tebliğ ediyor ve ona uyulmasını istiyor. Eğer ümmiler okuryazar olmasa onlara tebliğ etmenin başka bir yolu izah edilirdi. Cahil insanla cahil olmayan bir topluma tebliğ aynı olmasa gerek. Şöyle düşünelim ümmi sözcüğüne okuryazar olmayan toplum dersek, Ehli kitap arasında da o günün çoğunluğu okuryazar değildi, onları nasıl bir konuma oturtmalıyız o zaman? Bakın ümmi kelimesine okuryazar olmayan anlamı verdiğimizde diğer ayetlerle bütünlük sağlamıyor, yani kur’an ayetleri ümmi sözünün cahil okuryazar olmayan insanlar anlamını onaylamıyor. Demek ki ümmiliğin okuryazarlıkla bir ilgisi yok demektir bu durumda. Aslında bana göre Müslümanlığı seçmekte hiç zorlanmayan, direnmeyen toplumun ümmi toplum olduğunu düşünüyorum. Diğer ehli kitap toplumu inandıkları dinden ve kendilerince koydukları kurallardan, geleneklerinden, menfaatleri gereği koyduğu ve bunlar Allah katındandır dedikleri inançlardan kolayca vazgeçmeleri mümkün olmayacaktır. Çünkü akılları, kafaları yanlış inançlarla o kadar dolu ki, doğrulara fazla yer kalmamış diyebiliriz. Bunun örneklerini de zaten kur’andan görüyoruz. Bunun benzerini de günümüzde çok açık görmekteyiz. Rabbin apaçık ayetleri dururken, hala kur’ana uymayan atalarından öğrendiklerinden vazgeçemeyen, sözlerin peşinde koşan o kadar büyük bir topluluk var ki. Peygamberimizin devrini hatırlayınız, Rahman elçisine ne diyordu isra suresi 74. ayetinde? (; Eğer biz seni sağlamlaştırmamış olsaydık, yemin olsun, onlara birazcık meylediverecektin.) demek ki ehli kitap, eski inançlarından vazgeçmemek için elinden geleni yapıyor ve peygamberimize direniyormuş. Fakat hiçbir dine tabi olmayan ümmi toplumun aklın, mantığın ön plana çıktığı bir dini, özellikle peygamberinin de kendileri gibi ümmi olmasından dolayıdır ki, ilk önce onların iman ettikleri daha akla yatkın görünüyor. Bozulmuş sapmış, kitaptan uzaklaşmış Ehli kitap toplumun inanmamakta ısrar etmesinin bir nedeni de, sanırım Allah resulünün kendi içlerinden değil de, ümmi bir toplumdan gelmesi etkili olmuştur. Bakın bu düşüncemi şu ayetle açıklamak isterim.

Ankebut 48: Sen bundan önce herhangi bir kitap okumuyordun; onu sağ elinle de yazmıyorsun. Eğer öyle olsaydı batıla saplananlar mutlaka kuşku duyacaklardı.

Yukarıda örnek verdiğimiz ayetlerde ümmi kelimesiyle Ehli kitap olmayan onlara tabi olup onları okumayan insanlar olduğunu söylemiştim. Bakın aynı sözleri ve anlamı çıkarabileceğimiz şekilde Rabbim elçisine sesleniyor. Sen peygamber olmadan önce o devrin hiçbir ehli kitabına tabi değildin, ellerindeki kitapları da okumuyordun, o kitaplarla ilgili yazılar yazan birisi olarak ta tanınmıyordun çevrende. Eğer öyle bir insan olsaydın sana indirdiğimiz kitabı sen daha önceki kitaplardan faydalanıp yazdın diye şüphe duyacaklardı senden diyor Rabbim. Çünkü buradaki ümmi sözünden sen okuryazar değildin dersek, insanların kuşkulanacağı inanmayacağı daha büyük bir neden, sebep oluşturmuş olmuyor muyuz dersiniz? Sizce okuması yazması olmayan cahil bir insanı gönderir mi Allah topluma lider olsun diye? Eğer böyle göndermiş olsaydı bunu da söylerdi. Peygamberimizin hayatını düşünün ticaretle uğraşan, çevresinde güvenilen, sevilen onca ticari işler yapıp mal alan ve satan bir insan nasıl okuryazar olmaz, bu size mantıklı geliyor mu? Kendimize bile yakıştıramadığınız okuryazar olmamayı, cahilliği nasıl olurda peygamberimize yakıştırıyoruz anlamakta güçlük çekiyorum doğrusu. Sayın Muhammet Esed Ankebut 48. ayeti mealinde bakın ne kadar açık ve düşüncemi doğrular bir şekilde yazmış.

(çünkü [ey Muhammed,] sen bu [vahyin gelmesi]nden önce herhangi bir ilahî kelâmı okumuş ya da onu kendi ellerinle yazmış değildin.)


Bu ayeti lütfen çok iyi düşünelim ve kur’an bütünlüğünde Rabbin ne söylemek ne anlatmak istediğini anlamaya çalışalım. Allah eğer bu ayetinde elçisine sen okuma yazma bilmeyen biriydin demek istemiş olsaydı böylemi söylerdi? Günümüzde bu ayet gösterilip Allah ın en son elçisinin okuma yazma bilmeyen biri insan olduğu söylenmesi kur’ana uyuyor mu yorum sizlerin. Ayetten ben bunları anladım Rabbim yanıltmasın. Demek ki Rabbim özellikle ümmi bir elçi seçmiş, Rabbim bunun la bizlere neleri anlatmak istiyor, bunu çok iyi düşünmeli ve anlamaya çalışmalıyız.

Şimdide günümüzde bazı düşüncenin kabul ettiği gibi ümmi okuryazar olmayan, fikrinden yola çıkalım ve düşünelim. Peygamberimiz okuryazar değildi diyelim. Bu ayetin sonunda ne söylüyor Rabbim? Eğer böyle olsaydı batıla sapanlar kuşku duyacaktı. Peki, okuması yazması bile olmayan bir insan için daha çok kuşku uyanmaz mı sizce insanlarda? Cahil okuma yazması bile olmayan bir insanın sözüne mi kulak verirsiniz ardı sıra gidersiniz, yoksa bozulmuş dinlere tabi olmayan onların ardı sıra gitmeyen, kendisini anasından doğduğu gibi tertemiz yetiştiren, koruyan, kollayan ama bilgisi ile, çevresinde güvenilir bir insanın mı sözlerine inanırsınız?

Peygamberimiz İslam dininin lideriydi. Liderin özelliğini düşünün lütfen. Sizce okuma yazması olmayan bir insanı Rahman lider olarak gönderir miydi bu dini yaymak, tebliğ etmek için kullarına? Kur’an her şeyden nice örnekleri verdim der bizlere. Kur’anın hiçbir yerinde elçisinin okuma, yazma bilmediğini ona okuma yazmayı biz öğrettik demez. Yalnız ona kur’anı ve hikmeti biz indirdik der. Kur’an ile birlikte ilmi verdik ki onu topluma iyice anlatsın, açıklasın ikna etsin der. Kur’anı okuma yazması olmayan birisine neden indirsin Allah? Okuma yazması olmayan bir insana ilim vermeden önce, ona okuma yazma öğretilmesi gerekmez mi? Rabbim her şeyden nice örnekleri değişik ifadelerle verdim diyorsa, gönderdiği elçisi eğer okuma yazma bilmeyen bir insan olsaydı, bunun birçok örneğini de bizlere iletirdi ki toplum bunu açıkça bilsin ve ona göre iman etsin, tüm kuşkular ortadan kalksın. Allahın adıyla oku derken nasıl olurda bu konuda aksi bir bilgi olmadığı halde, bizler peygamberimiz okuma yazma bilmezdi diyebiliriz? Bana mantıklı gelmiyor kur’anın bütünlüğüne de uymuyor doğrusu. Çünkü peygamberimiz okuma bilmiyor idiyse, Rabbim bunun bir mucizeyle ona okumayı biz öğrettik diye bildirmesi gerekmez mi? Kur’an buna benzer birçok mucizevî açıklamalarla doludur. Eğer böyle olsaydı bununda açıklamasını rabbim mutlaka yapardı bizlere. Bakın şimdi hatırlatacağım ayette Allah özellikle elçisi için ümmi bir peygamber olduğunu açıksa nasıl belirtiyor.

Araf 158: De ki: 'Ey insanlar, ben Allah'ın hepinize gönderdiği bir elçisi (peygamberi) yim. Göklerin ve yerin mülkü yalnız o’nundur. O'ndan başka ilah yoktur, O diriltir ve öldürür. Öyleyse Allah'a ve ümmi peygamber olan elçisine iman edin. O da Allah'a ve O'nun sözlerine inanmaktadır. Ona iman edin ki hidayete ermiş olursunuz.

Buradan da anlaşılıyor ki Allah özellikle elçisi için, ümmi kelimesini üstüne basa basa söylüyor. Peki, neden yapıyor olabilir bunu? Daha önce Ehlikitaba iman eden birisinden değil de, ehli kitapla ilgili olmayan bir elçi gönderiyor. İşte burada sanırım çok düşünmemiz gereken bir konu var, bununla bizlere bir mesaj vermek istiyor Rabbim. Peygamberimiz dönemini hatırlayınız toplumun elinde hem, Tevrat hem de İncil var. Peki, toplum ne durumda dersiniz? Hurafelerle ve dinde birçok sapkınlıklara yönelmiş Rabbin emretmediği onca şeyler, din diye önlerine serilmiş ve işin en kötüsü bunlar Allah katındandır denilerek Rabbin istemediği bambaşka bir din yaratılmış. Kız çocuklarını diri diri toprağa gömen bir inanç yaratılarak, ehli kitap sözcüğünün yalnız adı kalmış. İnsanlar o derece kötü bir inanç içindeki, Allah bu durumdan kullarını kurtarmak için son bir şans veriyor. Kendi inançlarına sahip çıkmayan onu hurafelerle bozan toplumun içinden elçi görevlendirmek yerine, Rabbim bir ümmi peygamber göndererek bizlere çok önemli bir mesaj veriyor. Allah Benim için önemli olan, hurafelere iman ederek, dinden olduğunu söylediği halde din dışından bilgilere iman edip, benim gönderdiğim kitabımdan sapan bir insan olmaktansa, benim kitabımdan habersiz doğru, dürüst, barışsever, Allah ın doğru yolunu arama çabasını gösteren, çevresinde saygın örnek bir insan olmak, daha önemlidir diyor bizlere. Ama bizler bunun farkında bile değiliz. Neden değiliz diyorum biliyor musunuz? Bizler kur’andan habersiz ben Müslüman’ım diyen herkez cennete gidecek diyerek, ne yazık ki kendimizi temize çıkarıyor, diğer dinlere mensup olanlarında hükmünü kendimiz verip, cehennem ehli yapıveriyoruz. Yaptığımız onca kötülükleri bir çırpı da nefsimizce siliveriyoruz. Ama dikkat edin Yüce Rabbim dinden sapmış, hurafelere iman eden bir ehli kitap arasından elçi göndermek yerine, din ile ilgili olmayan hatta ehli kitap olmayan ama çevresinde sevilen, doğruluğuyla tanınmış, sözüne güvenilen bir ümmi insanı seçip elçi olarak görev veriyor. Bunun üzerinde çokkkk ama çok düşünmeliyiz. Artık kendimizi temize çıkarmak yerine, temiz bir insan olmanın yolunu aramalıyız. Oda apaçık kur’anı anlayarak onun rehberliğinden istifade ederek olacaktır. Kur’an apaçık söyler ama düşünmeyen, aklını kullanmayan asla anlayamaz. Aklını kullanmakta yetmez, önemli olan anladığını uygulamak ve topluma örnek bir insan olmaktır amaç. İşte peygamberimiz ümmi bir insan olarak, elçilik görevini alıncaya kadar, Rabbin verdiği zekâ ve akılla hayatını örnek bir insan olarak doğru yaşamayı başaran, nadir insanlardan olduğu anlaşılıyor. Allah elçisi peygamber olduktan sonra diğer iman etmeyen ehli kitap toplumunu dahi, ellerindeki müracaat etmeyi bıraktıkları, kendi elerliyle yazdıklarına iman edenlere, Rabbin gönderdiği kitaplara yönlendirmeye çalışmış ve bu hareketiyle de örnek olmuş bir peygamberdir. Biraz düşündüğümüzde bu hareketinden de çok şeyler çıkarmamız gerekiyor. Peygamberimiz her zaman ellerini gökyüzüne açarak dua eden, rabbin doğru yolunu aradığı özlemini Rahmana ileten çok özel bir insan olduğunu kur’andan anlıyoruz. Bizler elimizde korunmuş apaçık bir rehber olduğu halde bunu yapamıyorsak, demek ki dinimizi, imanımızı yaşarken akla, mantığa zerre kadar yer vermiyoruz demektir. Allah ayetini gönderir ve bizlerin düşünmesini akıl yürütmemizi emreder. Fakat bizler ne yazık ki düşünmeyi, aklı bir kenara bıraktığımız için, içinde bulunduğumuz yanlışların farkında bile değiliz. Buradan çıkaracağımız çok dersler var.

Bizler kur’anda geçen ümmi sözünden Rabbin verdiği gerçek anlamı, manayı anlamak sanırım pek işimize gelmemiş. Peygamberimizi ehli kitap dışında görmek de hoşumuza gitmemiş ki, onu okuma yazma bilmeyen cahil bir insan konumuna sokmak daha çok işimize gelmiş. Böyle yaparak o güzel şanı yüce peygamberimize nasıl büyük bir saygısızlık yaptığımızın hala farkında değiliz. Biz bu tür yanlışları hep yapmışız ne yazık ki, günümüzde de farkında olmadan yapıyoruz. Rabbin anlatmak istediklerinin dışında, kelimelere başka anlamlar verip dine, kitaba uymak, Rabbin ne söylediğini anlamak yerine, kitabı kendimize uydurmak hep işimize gelmiş. Hem atalarımızdan gelen inançları yaşatmışız böylelikle, hem de kur’ana uyduğumuzu söyler olmuşuz. Artık İslam âlemi olarak kendimize gelmemizin zamanı geldi ve geçiyor. Rabbim yardımcımız olsun ve gönül gözümüzü kur’an nuruyla nurlandırsın ki, gerçekleri apaçık görebilelim.

Ben kur’an bütünlüğünde peygamberimizin ümmi oluşunu ve bu sözden Rabbim ne demek istiyor bunları anladım. Sizlerde bu sözlerimi kur’ana müracaat ederek, aklın ve mantığın süzgecinden geçirip anlamaya çalışınız. Ben kendi söylediklerimden, inandıklarımdan sorumluyum sizlerde kendinizden sorumlusunuz bunu unutmayınız. Aklı devrede tutmayan bir Müslüman ın yanılma payı her zaman yüksektir. Rabbin tebliğini anlayarak bizzat kendisinden alalım ve bize öğretilenleri Rabbin sözleriyle karşılaştıralım, bakın o zaman gerçek doğruyu, güneşi, aydınlığı nasıl göreceğiz. Peygamberimiz okuma yazma bilmeyen cahil birisi değil, toplum içinde tüm liderlik vasıfları ile donatılmış örnek bir insan, örnek bir lider olduğunu da unutmayalım. Rabbim yanıltmasın ben kur’andan bunları anladım. Yanılıyorsam ne olur beni affet RABBİM. SAYGILARIMLA Haluk GÜMÜŞTABAK

[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]



Yitiksevda 17 Temmuz 2010 00:04

Kur'an'da 2 yerde tekil, 4 yerde de çoğul (ümmiyyun, ümmiyyin) olarak geçer

Ümmi Arap dilinde okuma-yazma bilmeyen değil, okuma ve yazma ile elde edilen bilgilerin özellikle Ehli kitap olanların ellerindeki bilgi ve kaynakları öğrenmeyen ve bu doğal hal üzere tertemiz bir bilgi ile kalan kişiyi ifade eder.

Kelimenin kökeni ‘’Ümmi’’ yani anne buradaki temel noktadır, anne tarafını tutan, anneye mensup vb anlamlara gelir. Yani yaradılıştaki berraklığı, saflık ve merhameti ifade etmesi ehemmiyetini arttırır.

Bu hususta son peygamberin ümmilik vasfı üzerinde ısrarla durması o asırda Peygamberin hitap ettiği neslin ümmiliği üzerinde de durulur. Bu iki önemli nokta Vahyin insan hayatına aktarılması hususunda önem taşır.

Onlar ki, ellerindeki Tevrat’ta ve (daha sonra da) İncilde tanımlanmış bulacakları Elçinin, ümmi Habercinin izinden gidecekler (ve o Elçi ki) onlara yapılması doğru olanı buyurup yapılması yanlış olanı yasaklayacak; yine onlara temiz ve hoş şeyleri helal, kötü ve çirkin şeyleri haram kılacak; onların sırtlarına vurulmuş yükü indirip boyunlarına geçirilmiş zincirleri çözecek. Ve sonuç olarak, ona inanan, onu yüce tutup destekleyen ve yücelerden bahşedilen ışığın ardına onunla birlikte düşenler; işte böyleleri, nihai kurtuluşa, esenliğe erişen kimseler olacak".
(Araf/157)

Peygamberler akılla elde edilen bilginin değil, duyular üstü olan idrak ile kazandıkları üstün bilginin temsilcisidir. Çünkü Peygamberlerin sözlü yada yazılı olan duyulara bağlı olan bilgilerden korunması gereklidir. Aksi halde Peygamberlerin farklı bir yanı olmayacağı gibi vahyinde sıradan duyulara bağlı olan bir bilgiden üstünlüğü kalmazdı. Peygamberlerin gönlü ve beyni tam bir berraklık içinde olmalı ki Vahyin tam bir berraklık içinde heva ve heveslerden arınmış bir benliğe yerleşmesi ve nakşolması için gereklidir.

Ümmiler arasından kendilerine Allah'ın ayetlerini okuyan, onları arındıran, onlara kitabı ve hikmeti öğreten bir peygamber gönderen Allah'tır. Hâlbuki onlar daha önceleri apaçık bir sapıklık içindeydiler.
(CUMA/2)

Onlar arasında ilahi kelamın gerçek bilgisine sahip olmayan, kitap ile ilgisiz insanlar var; (ki bunlar) sadece bir takım kuruntular(a tabi olurlar) ve zanna dayanırlar.
(BAKARA/78)

Peygamber efendimize atfen sözü edilen ‘’Ümmilik’’ İlahi kelam hususunda gerçek bir bilgiye sahip olmayan bir kişilikten bahseder yoksa okuma-yazma bilmeyen biri anlamında değildir. Çünkü İlk Ayet ile Oku emri üç kez tekrarlandıktan sonra ben okuma-yazma bilmem diyen Resul ilahi kelam bazında okuma-yazma bilmediğini ifade etmek için söylemiştir. Bunun sonucunda ‘’Yaradan Rabbinin Adı’’ ile oku emri ilahiyesi onun ne hakkında ümmi olduğunun delilidir.

HALUK GÜMÜŞTABAK 17 Temmuz 2010 09:30

Bir konuyu Kur'an bütünlüğünde düşündüğünüzde bu kadar net anlaşılıyor. Teşekkür ederim arkadaşım sizde çok net örnekler vermişsiniz. Bizler Rabbin ayetlerini rivayetlere tercih eder olmuşuz ne yazıkki. Peygamberimize saygıdan ve sevgiden bahsederiz ama onu okuma yazma bilmeyen bir insan konumuna sokan yanlış rivayetleride kur'an ile bağımız koparıldığından ne hikmetse hiç araştırmadan kabul etmişiz. İçinde yaşadığımız İslam ın gerçekten Rabbin istediği İslam olup olmadığını, yada ne kadarının kur'an ile uyumlu olduğunu sanırım sorgulamamızın zamanı geldi ve geçiyor. Allah cümle Müslüman aleminin yardımcısı olsun. İşimiz çok ama çok zor. Dün televizyonda bir haber vardı, Müslüman bir ülkede yine bir müslüman, camide kur'an okuyan namaz kılanlara karşı canlı bomba ile öldürüyor. Bu nasıl bir inanç ki din kardeşini ibadet ederken öldürebiliyor. Bu düşünceyi sorgulamadığımız sürece gerçekleri görmemizde mümkün olmayacaktır. SAYGILARIMLA Halukgta

Abdulhamit 1 17 Temmuz 2010 17:43

Tefsirlerimizde "ümmi" kelimesi üç anlamda kullanılıyor:

1. "Ümm", anne anlamına gelen bir kelimedir. "Ümmi" kelimesi de, buradan türetilmiş bir isimdir. Böylece ümmi, anasından doğduğu hal üzere kalan, okuma yazma bilmeyen, yaratılışı yeni bir şey öğrenmekle değişmeyen insan"a denir.

2. Arap milletine de "ümmi" denirdi. Eskiden beri Araplar, yazı ve hesap bilmeyen bir millet olarak tanınır. Peygamberimiz (a.s.m.) bir hadiste, "Biz yıldızların hareketinden hesap çıkarmayan ve yazı yazmayan bir milletiz" buyurarak bu durumu dile getirir.

3. "Ümmi" Ümmü"l-Kurâ anlamına da gelir, "Mekkeli" ( ANAKENTLİ ) demektir.

AYETLERE BAKTIĞIMIZDA BİLHASSA ANKEBUT 48 AYETİ AÇIK VE NETTİR.

Ayet mücmel ayet değil ki, bir başka ayet tarafından açıklansın veya bir başka ayetin açık ve net anlamına bakılsın. Kuranda bazı ayetler var ki, tam açık ve net değil. İşte biz buna mücmel ayet diyoruz. Mücmel ayeti tefsir eden muhakkak açık ve net bir veya birkaç ayet vardır.

Peygamberimiz KURANDAN ÖNCE bir kitap veya yazıya bakarak okuyamıyordu, fakat ONA İNEN KURAN AYETLERİNİ EZBERİNDEN VEYA SONRADAN ÖĞRENDİĞİ OKUMA İLE DE OKUYORDU.

Kur"ân okumasını ona Cebrail Aleyhisselam öğretmişti. Bu konuda lâ Suresi"nde, "Bundan böyle sana Cebrail"in öğreteceği üzere Kur"an"ı okutacağız da, unutmayacaksın"buyurulur. ALA 6

Peygamberimizin "ümmi" oluşunun pek çok hikmeti vardır. Bunlardan birisi şudur: Şayet Peygamberimiz yazı yazıp okuyabilseydi, Kureyşliler, "O, bu kadar bilgiyi eski kitapları okudu da, oradan öğrendi, Kur"an"ı da eski bilgilerine dayanarak yazdı" diyeceklerdi. Bu konuyu Kur"an-ı Kerim şöyle dile getirir: "Sen Kur"an"dan önce hiçbir kitabı okur değildin, elinle de onu yazmadın. Böyle olsaydı müşrikler elbette şüphelenirdi." (Ankebut Suresi, 48.)

(FURKÂN suresi 5-6 ayet) Yine dediler ki: «Bu eskilerin masallarıdır, onları yazdırtmış da akşam sabah onlar kendisine okunuyor.». De ki: «Onu göklerdeki ve yerdeki sırrı bilen indirdi. Gerçekten O, çok bağışlayandır, merhamet edendir.»

BENCE SORULACAK ÖNEMLİ BİR BAŞKA SORU:

OKUMA YAZMA BİLEN BİR PEYGAMBER NEDEN AYETLERİ VAHİY KATİPLERİNE YAZDIRSIN. KENDİ YAZAMAMIŞ MIYDI ?


Vahyin katipler eliyle yazdırılmasının sebebi NEDİR ?

Peygamber'e vahiy değişik zamanlarda geldi. Yanında vaihiy kâtipleri bulunmadığında eğer okuma-yazma bilseydi kendisi vahyi yazardı. O, gelen vahyi ezberleyerek zaptetmeye çalışıyordu. Nitekim bu husus Kur'ân'da da ifade edilmektedir (el-Kıyame, 75/16; el-A'lâ, 87/6).

PEYGAMBERİMİZ İLAHİ EMİR GEREĞİ KENDİ GAYRETİ VE ALLAHIN YARDIMI İLE OKUMA YAZMAYI ÇOK KISA BİR SÜREDE ÖĞRENMİŞ OLMASI VEYA İLAHİ BİR LUTUF İLE OKUMA YAZMAYI BİLMİŞ OLMASI GEREKİR.

Okuma-yazmayı teşvik eden bir dinin peygamberinin okuma-yazmayı öğrenmemiş olması düşünülemez. Huzurunda kâtipler vahyi yazıyorlardı ve o da yazdıklarına şahit oluyordu. Normal bir yeteneğe sahip olan biri bile o müddet içerisinde okuma-yazmayı öğrenirdi. Kaldı ki, Peygamber (s.a.s) gayet zekî ve kabiliyetli biriydi.
Peygamber (s.a.s)'in okuma-yazmayı bilip bilmediği tarih boyunca münakaşa konusu olmuştur. Bu konuda kesin bir sonuca varmak da kolay değildir. Ancak onun peygamberlikten önce okuma-yazma bilmediği nass ile sabit olup bu konuda herhangi bir ihtilaf da yoktur.

HALUK GÜMÜŞTABAK 17 Temmuz 2010 19:09


Değerli arkadaşım, Arap toplumuna ümmi diye hitap ediliş nedeni okuma yazma bilmediğinden değildi. Bu hitabı Yahudiler kendi inançlarından olmayan Araplara söylüyorlardı, çünkü Yahudiler tek ehli kitap toplumu olarak kendilerini görüyorlar ve kendi inançlarından olmayanlara da, kitap ehli olmayan yani ümmi toplum diyorlardı. Dikkat ederseniz Allah ayetinde peygamberimize ne diyor hatırlayınız. Kitap ehline ve ümmi topluma tebliğ et. ( Aliimran 20: ." Ehl-i kitaba ve ümmîlere de: "Siz de Allah'a teslim oldunuz mu?" de.) Buradan da anlaşılıyor ki ümmi toplum ve ehli kitap toplumu ikisi de farklı toplummuş. Okuryazar olmayan toplum olsa bu şekilde ayrım yapılmazdı. Çünkü her toplum içinde okuryazar olmayan çoğunluktaydı.

Bakara 78. ayeti hatırlayın ne diyordu Rabbim ümmiler için? (Onlardan bir kısmı ümmidir. Kitabı bilmezler.) Bu sözlerden okuma yazma bilmeyen diye mi anlamamız gerekiyor? Elbette hayır, eğer okuma yazma bilmeyen anlarsak ehli kitaptan olduğunu söyleyip, okuma yazma bilmeyen toplum çoğunluktaydı. Demek ki farklı bir toplum ümmi toplum.

Ankebut 48. ayeti doğru anlarsak çözüme de doğruya ulaşırız. Bakın Muhammet Esed nasıl anlamış ki mealinde şöyle vermiş.

(çünkü [ey Muhammed,] sen bu [vahyin gelmesi]nden önce herhangi bir ilahî kelâmı okumuş ya da onu kendi ellerinle yazmış değildin.)

Buradan da anlaşılıyor ki peygamberimizin okumadığı ve yazmadığı, herhangi bir ilahi kelammış. Eğer bunlarla ilgin olsaydı daha önce, bu kitabı sen onlardan öğrenip yazdın diyerek şüphe duyacaklardı diyor Allah. Yoksa sen okuma yazma bilmiyorsun demiyor.


Şimdide gelelim Furkan suresi 5. ayete, örnek vermişsiniz ve burada geçen sözlerden vahiy kâtibi tarafından yazıldığı anlatılıyor demişsiniz. Gelin birkaç meali alalım ve ayet bunumu kast ediyor anlamaya çalışalım.

Elmalı Hamdi: Yine dediler ki: "Bu eskilerin masallarıdır, onları yazdırtmış da akşam sabah onlar kendisine okunuyor.

Diyanet Vakfı: Yine onlar dediler ki: (Bu ayetler), onun, başkasına yazdırıp da kendisine sabah-akşam okunmakta olan, öncekilere ait masallardır.

Diyanet İşleri Başkanlığı (Yeni): “(Bu Kur’an, başkalarından) yazıp aldığı öncekilere ait efsanelerdir. Bunlar ona sabah akşam okunmaktadır” dediler.

Ali Bulaç: Ve dediler ki: 'Bu, geçmişlerin uydurduğu masallardır, bir başkasına yazdırmış olup kendisine sabah akşam okunmaktadır.

Süleyman Ateş: Dediler: "Evvelkilerin masalları, onları yazmış, sabah akşam onlar kendisine yazdırılıyor."

Aynı ayet ve değişik mealler. Burada anlatılmak istenen ana konu, kur’anın geçmişten gelen bilgilerden derlenmiş bir kitap olduğunu söylemeleri. Hatta bu bilgileri sen yazamazsın başkalarına yazdırmış olmasın diyorlar. Çünkü içinde ki bilgilerden o kadar etkilenmişler ki bunu peygamberimiz için o yazamaz diyorlar, açıkçası peygamberimizi kıskanıyorlar bu kitap ona geldi diye. Bu ayetlerdeki sözlerden yola çıkarak peygamberimizin okuma yazma bilmediğine dair delil aramamız ne kadar kur’ana uyar, yorumunu size bırakıyorum. Ayetlerin meallerine baktığımızda hiçbirisinde kendisi okuma yazma bilmez onun için kâtiplerine yazdırır izlenimi dahi yok. Bir lider, önder her işi kendisi yapmaz yani kur’anıda bizzat kendisinin yazması gerekmez. Zaten kur’anın hemen yazılmadığını, önce yüzlerce insana ezberletildiğini, başta peygamberimize hepimiz biliyoruz. Kur’an iyice bellenmesi ezberlenmesi için yavaş yavaş inmiştir, çünkü kimsede korku yoktu, koruması Rabbin tekelindeydi. Daha sonra yazılmıştır. Peygamberimizin ve yakınlarının kur’anın hemen yazılmadığı, hepsinin okuryazar olmadığının kanıtı, delili asla olamaz. Daha sonrada bizzat kendisi oturup yazacak da değildir. Elbette kontrol onun elindedir.

Ala suresi 6. ayete gelince. Buradan yola çıkarak kur’an okumasını Cebrail aleyhi selamın öğrettiğini söylemişsiniz. Doğrusu böyle bir açıklama da göremedim ben kur’anda. Bakın Allah çok açık ve net ne diyor? (Sana Kur’an’ı okutacağız ve sen onu unutmayacaksın.) Nasıl olurda buradan bu bilgiyi çıkartıp, peygamberimiz okuma yazma bilmiyordu ona okumayı Cebrail öğretti diyebiliriz? Doğrusu ben bunu kabul edemem, elbette kabul edene de saygı duyarım. Çünkü kimse kimseden sorumlu değildir.

Yine örnek verdiğiniz Kıyamet suresi 16.17.18 ayete bakalım.

( Onu (Kur'an'ı, kavrayıp belletmek için) aceleye kapılıp dilini onunla hareket ettirip-durma. Şüphesiz onu, toplamak (senin kalbine yerleştirmek) ve onu okutmak bize aittir. O halde, biz onu okuduğumuz zaman, sen onun okunuşunu takip et.)

Yukarıdaki sözlerin hiç birisinde sen okuma yazma bilmiyorsun onun için sana bunu biz öğreteceğiz anlamında tek bir söz yoktur. Burada anlatılan peygamberimizin heyecana kapılması ve Rabbin elçisini sakinleştirip ona güven vermesi anlatılır. Buradan yola çıkarak peygamberimizin okuma yazma bilmediğini söylemek ne kadar mantıklı olur onun yorumunu da size bırakıyorum. Çok ilginçtir ki Allah kur’anın hiçbir yerinde açıkça peygamberimizin okuma yazma bilmediğini söylemediği halde, bizler onun okuma yazma bilmediğini kanıtlama yarışına girmişiz. Bunun nedenini anlamakta zorlanıyorum doğrusu.

Değerli arkadaşım ben bu konuda tüm düşüncelerimi söyledim başkada söyleyecek sözüm sanırım yok. Hepimiz düşüncelerimizi, inançlarımızı, kur’andan anladıklarımızı söyledik, gerçek doğruyu Rabbim bilir. SAYGILARIMLA Halukgta

Emekdar Üye 17 Temmuz 2010 19:25

ümmi kelimesi farklı anlamlara gelir eyvallahta şimdi burda efendimiz okuma yazma biliyordu iddiasımı var?

Abdulhamit 1 17 Temmuz 2010 19:41

Alıntı
Değerli arkadaşım, Arap toplumuna ümmi diye hitap ediliş nedeni okuma yazma bilmediğinden değildi. Bu hitabı Yahudiler kendi inançlarından olmayan Araplara söylüyorlardı, çünkü Yahudiler tek ehli kitap toplumu olarak kendilerini görüyorlar ve kendi inançlarından olmayanlara da, kitap ehli olmayan yani ümmi toplum diyorlardı

BEN ZATEN ÜMMİ SÖZÜNDEN OKUMA YAZMA BİLİP BİLMEYECEĞİNİ AÇIKLAMA OLARAK KURANDAN ANLAŞILIP ANLAŞILMAYACAĞINI SÖYLEMEDİM Kİ, AÇIK VE NET AYET VAR Kİ O DA ANKEBUT 48 AYETDİR.

DİĞER AYETLER ÜZERİNDEKİ YAPTIĞINIZ YORUMLARIN HEPSİ ZORLAMA VE ANKEBUT 48 AYETİ İLE İLGİSİ OLMAYAN YORUMLARDIR.

Abdulhamit 1 17 Temmuz 2010 19:42

Alıntı
Ankebut 48. ayeti doğru anlarsak çözüme de doğruya ulaşırız. Bakın Muhammet Esed nasıl anlamış ki mealinde şöyle vermiş.

(çünkü [ey Muhammed,] sen bu [vahyin gelmesi]nden önce herhangi bir ilahî kelâmı okumuş ya da onu kendi ellerinle yazmış değildin.)

Buradan da anlaşılıyor ki peygamberimizin okumadığı ve yazmadığı, herhangi bir ilahi kelammış. Eğer bunlarla ilgin olsaydı daha önce, bu kitabı sen onlardan öğrenip yazdın diyerek şüphe duyacaklardı diyor Allah. Yoksa sen okuma yazma bilmiyorsun demiyor.

TEK BİR MEALA BAKARAK BU DÜŞÜNCENİN ARKASINDA MI YORUMLADINIZ BU AYETİ GELİN O HALDE AYETİN ORJİNALİNE BAKALIM

Abdulhamit 1 17 Temmuz 2010 19:47

İŞTE AYETİN ARAPÇA ORJİNALİ

Ve mâ kunte tetlû min kablihî min kitâbin ve lâ tehuttuhu bi yemînike izen lertâbel mubtılûn(mubtılûne).

1.ve mâ kunte: ve sen olmadın
2.tetlû: okuyorsun
3.min kabli-hi: ondan önce
4.min kitâbin: Herhangi bir kitaptan
5.ve lâ tehuttu-hu: ve onu yazmıyorsun
6.bi yemîni-ke: sağ elinle
7.izen: öyleyse, o zaman, öyle olsa
8.lertâbe (le irtâbe): mutlaka şüphe ederler
9.el mubtılûne: bâtılda olanlar

Sen bundan önce herhangi bir kitap okumuyordun; onu sağ elinle de yazmıyorsun. Eğer öyle olsaydı bâtıla saplananlar mutlaka kuşku duyacaklardı.

Abdulhamit 1 17 Temmuz 2010 20:11

Alıntı
İŞTE AYETİN ARAPÇA ORJİNALİ

Ve mâ kunte tetlû min kablihî min kitâbin ve lâ tehuttuhu bi yemînike izen lertâbel mubtılûn(mubtılûne).

1.ve mâ kunte: ve sen olmadın
2.tetlû: okuyorsun
3.min kabli-hi: ondan önce
4.min kitâbin: Herhangi bir kitaptan
5.ve lâ tehuttu-hu: ve onu yazmıyorsun
6.bi yemîni-ke: sağ elinle
7.izen: öyleyse, o zaman, öyle olsa
8.lertâbe (le irtâbe): mutlaka şüphe ederler
9.el mubtılûne: bâtılda olanlar

Sen bundan önce herhangi bir kitap okumuyordun; onu sağ elinle de yazmıyorsun. Eğer öyle olsaydı bâtıla saplananlar mutlaka kuşku duyacaklardı

Diyanet İşleri : Sen şu Kur’an’dan önce hiçbir kitap okumuyor ve onu sağ elinle yazmıyordun. (Okuyup yazsaydın) o takdirde batıl peşinde koşanlar, şüpheye düşerlerdi.

Abdulbaki Gölpınarlı : Ve sen, bundan önce hiçbir kitap okumazdın ve sağ elinle de bir şey yazmamıştın, öyle olsaydı, bâtıl şeylere kapılanlar mutlaka şüpheye düşerlerdi.

Adem Uğur : Sen bundan önce ne bir yazı okur, ne de elinle onu yazardın. Öyle olsaydı, bâtıla uyanlar kuşku duyarlardı.

Ali Bulaç : Bundan önce sen hiç kitap okuyan değildin ve onu sağ elinle de yazmıyordun. Böyle olsaydı, batılda olanlar kuşkuya kapılırlardı.

Ali Fikri Yavuz : Sen bundan önce (Kur’an’ın nüzulünden evvel inen kitablardan) hiç bir kitab okur değildin ve elinle de onu yazmazdın. (Eğer okur yazar olmuş olsaydın), o vakit müşrikler, (Kur’an’ı başkasından okuyup yazdın ve öğrendin diye) elbette şübhelenirlerdi.

Bekir Sadak : Sen daha once bir kitabtan okumus ve elinle de onu yazmis degildin. Oyle olsaydi, batil soze uyanlar supheye duserlerdi.

Celal Yıldırım : (Ey Peygamber!) Sen bundan önce bir kitaptan okur değildin ve elinle de yazı yazar değildin ; öyle olsaydın bâtılı savunanlar şüpheye düşerlerdi.

Diyanet İşleri (eski) : Sen daha önce bir kitabtan okumuş ve elinle de onu yazmış değildin. Öyle olsaydı, batıl söze uyanlar şüpheye düşerlerdi.

Diyanet Vakfi : Sen bundan önce ne bir yazı okur, ne de elinle onu yazardın. Öyle olsaydı, bâtıla uyanlar kuşku duyarlardı.

Edip Yüksel : Sen daha önceki kitaplardan hiç birini okumuyordun ve onları elinle de yazmıyordun. Bu durumda, yanlışı savunanların kuşkulanması için bir bahane oluşacaktı.

Elmalılı Hamdi Yazır : Sen bundan evvel kitab okur değildin, hâlâ da elinde yazı yazmazsın öyle olsaydı mubtıller şübhelenebilirlerdi.

Elmalılı (sadeleştirilmiş) : Sen bundan önce kitap okur değildin, hala da elinle yazı yazmazsın; öyle olsaydı batıla uyanlar şüphelenebilirlerdi.

Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : Sen bundan önce, ne bir yazı okur, ne de elinle onu yazardın. Öyle olsaydı, batıla uyanlar kuşku duyarlardı.

Fizilal-il Kuran : Sen Kur'an'dan önce hiçbir kitap okumuş ya da eline kalem alarak yazmış biri değilsin. Öyle olsaydı batıl yanlısı inkârcılar kuşkulanırlardı.

Gültekin Onan : Bundan önce sen hiç kitap okuyan değildin ve onu sağ elinle de yazmıyordun. Böyle olsaydı, batılda olanlar kuşkuya kapılırlardı.

Hasan Basri Çantay : Sen bundan evvel hiçbir kitâb okur değildin. Elinle de onu yazmadın. Böyle olsaydı baatıl söyleyenler elbet şübhelenir (ler) di.

İbni Kesir : Daha önce sen hiç bir kitab okur değildin. Sağ elinle de onu yazmıyordun. Öyle olsaydı; batılda olanlar şüpheye düşerlerdi.

Muhammed Esed : çünkü, (ey Muhammed,) sen bu (vahyin gelmesi)nden önce herhangi bir ilahi kelamı okumuş ya da onu kendi ellerinle yazmış değildin; öyle olsaydı, (sana vahyetmiş olduğumuz) hakikati çürütmeye çalışanlar, insanları (onun hakkında) kuşkuya sevk edebilirlerdi.

Ömer Nasuhi Bilmen : Ve sen ondan evvel hiçbir kitap okur olmadın ve sağ elin ile onu yazmadın. Öyle olsa idi elbette iptale çalışanlar, şüpheye düşmüş olurlardı.

Şaban Piriş : Daha önce sen, hiç bir kitap okumuş değildin. Onu sağ elinle de yazmadın, öyle olsaydı, batılcılar şüphe ederlerdi.

Suat Yıldırım : Ey Resulüm! Sen vahyimizden önce kitap okuyan veya yazı yazan bir insan değildin; eğer böyle olsaydı, batıl iddia peşinde olanlar şüphe edebilirlerdi.

Süleyman Ateş : (Ey Muhammed) Sen bundan önce bir Kitap okumuyordun, elinle de onu yazmıyorsun. Öyle olsaydı o zaman (Allâh'ın sözlerini boşa çıkarmaya çalışan) iptalciler, kuşkulanırlardı.

Tefhim-ul Kuran : Bundan önce sen hiç bir kitap okuyan değildin ve onu sağ elinle de yazmıyordun. Böyle olsaydı, batılda olanlar kuşkuya kapılırlardı.

Ümit Şimşek : Bundan önce sen ne bir kitap okumuş, ne de eline kalem almıştın. Öyle olsaydı, âyetlerimizi çürütmek isteyenler elbette şüpheye düşerdi.

Yaşar Nuri Öztürk : Sen bundan önce herhangi bir kitap okumuyordun; onu sağ elinle de yazmıyorsun. Eğer öyle olsaydı bâtıla saplananlar mutlaka kuşku duyacaklardı

İŞTE MEALLER AYETİN ORJİNALİNE ( GERÇEK ANLAMINA ) NE KADAR UYUYOR ( Parentezlere dikkat
Yorum katılmış olanlara dikkat )

HALUK GÜMÜŞTABAK 18 Temmuz 2010 10:56



Değerli arkadaşım elbette ben bir meali örnek verip kendi düşünceme asla onay aramam, bunu yapmak bizi yanlışa götürür. Kur’an meali yazanların bir kısmı parantez içine açıklama yapmayı önemserler. Bir kısmı da bunun yanlış olacağı düşüncesiyle yazmazlar. Bu konu tartışılır haklı yönleri de vardır her iki düşüncenin. Sizde zaten açıkça ümmi kelimesinden okuma yazma bilmeyen anlamını çıkaramadığınızı söylemişsiniz. Fakat verdiğiniz Ankebut 48. ayetin bunu açıkladığını söylüyorsunuz. Bu meali sizde bende birçok mealden aktardık. Dikkat ederseniz değişik anlamlara gelebilecek manalara çekilmiş. Şimdide hiç parantez içine düşünceleri koymadan yazalım ve düşünelim, kur’an bütünlüğünde.

(Sen daha önce bir kitaptan okumuş ve elinle de onu yazmış değildin. Öyle olsaydı, batıl söze uyanlar şüpheye düşerlerdi.)

Yukarıdaki sözleri analiz edelim önce. Peygamberimiz ne maksatla ve ne için görevlendirildi? Elbette Rabbin dinini, kitabını tebliğ etmek için. Önce tebliğ edicinin bu özelliklere haiz olması çok önemli. Bu durumda okuma yazma bilmemesini ben hiç düşünemiyorum. Devam edelim, burada bahsedilen sen daha önce bir kitaptan okumuş ve elinde yazmış değildin diyor, peki neyi okumuş ve yazmış değilmiş, burasını düşünelim. Demek ki bir konu var okumadığı, yazmadığı. Yoksa böyle söylemezdi. Hiçbir şey mi yoksa görevi ile ilgili yani din ile ilgili konularda kitaplar okumadığı ve yazmadığımı? İşte üzerinde düşünmemiz gereken burası. Eğer Allah burada sen zaten okuma yazma bilmezsin deseydi, böylemi indirirdi ayetini? Demek ki dikkat edin Diyanet mealinden aldığım sözleri dikkatle düşünelim. Sen daha önce bir kitaptan okumuş ve elinle yazmış değildin derken eğer hiçbir şey yazmaz ve okuyamazdın, çünkü okuma yazma bilmiyordum demek istese böyle söylemesi bana göre mümkün değil. Demek ki peygamberimiz okuma yazma biliyormuş ki sen din adına hurafelere sapmış kitapları daha önce ne okuyordun nede yazıyordun demek istiyor olmalı. Çünkü ayetin devamında bakın ne diyor? (Öyle olsaydı, batıl söze uyanlar şüpheye düşerlerdi.) Peki, şüpheye düşülen konu ne olabilir? Şimdi iki konuyu da düşünüp mantığımızı çalıştıralım. Diyelim ki peygamberimiz okuma yazma bilmiyordu onun için bunu zaten o yazamaz diyerek inanacaklar. Fakat zaten birçok ayette onu başkalarından almış diğerlerinin masallarıdır diyorlardı. Yani zaten bu kitabı kendisi derletip toplattı eski masallardan demiyorlar mı ayetlerde? Hem böyle olsaydı bu okuma yazma bilmeyen insana mı inanacağız demezler miydi? Şimdide benim söylediğim düşünce etrafında yorum yapalım. Peygamberimiz ümmi oluşuyla batıla sapmış dinlere tabi olmayıp kendisini anasından doğduğu gibi tertemiz korumuş, hiçbir batıla sapmamış bozulan kitapları okumamış hatta yazmamış, daha açıkçası ruhbanlar arasına hiçbir zaman girmemiş bir insan olduğun için, senden şüphe etmeleri de ortadan kalkıyor demek istemesi, bana çok daha mantıklı geliyor. Eğer daha önce ruhbanlar arasında olsaydın, bu kitabı sen yazdın, onlardan esinlenerek diyerek sana inanmayacaklardı diyor Allah.

Allah kur’anda her şeyden nice örnekleri değişik ifadelerle verdim ki anlayasınız der bizlere. Eğer peygamberimiz okuma yazma bilmeseydi bunu dolaylı değil açıkca söylerdi. Kur’anın hiçbir yerinde buna rastlamak mümkün değildir, bugün söylenenler kelimelerin ardı sıra yapılan yorumlardır. Dikkat ederseniz hiçbir parantez içinde yorum yapmadan, kendi düşüncelerimizle ayeti anlamaya çalıştık, Rabbin açıkca vermediği bir hüküm den yola çıkmadan, yararlanmadan.

Hatırlayalım zaten kur’an hemen yazıya dökülmemiş ve önce peygamberimize daha sonrada yüzlerce insana ezberletilmiştir. Bunun sebebi kur’anın bütün olarak indirilmeyip parça parça çok uzun bir zaman içinde indirilmesidir. Daha sonra gerekliliği görüldüğünden yazıya geçirilmiştir. Bu durumu düşünelim şimdide, sizce peygamberimiz ve çevresindeki yüzlerce insan okuma yazma bilmiyordu da mı ezberletildi önce ayetler? Bu elbette mümkün değil, eğer böyle olsaydı bu konuda Rabbim bizlere açıklama yapardı. Açıklama yoksa yorum yaparak yanlışa yönelme ihtimalinden uzak kalmalıyız diye düşünüyorum.

Ankebut 48. ayetten peygamberimizin açıkca okuma yazma bilmediğini anlamamız asla doğru olamaz. Eğer Allah bunu bu ayette dolaylı anlatmış olsaydı kur’anın bir başka yerinde de bunu söylerdi. Bakın bu ayetten ben ne anlıyorum siz ne anlıyorsunuz. Allah elçisinin okuma yazma bilmediğini söylemek isteseydi, sen okuma yazma bilmezsin onun için senden kimse şüphelenmez derdi. Ama böyle söylemiyor ve bizlerin düşünmesini akletmesini istiyor bu ayette.

Değerli arkadaşım ben ayetlerden anladıklarımı yazdım sizde anladıklarınızı yazdınız. Ben kur’anın hiçbir yerinde peygamberimizin okuma yazma bilmeyen cahil bir insan olduğunu yazan ayet görmedim. Tam tersine kendisini anasından doğduğu gibi tertemiz korumuş, çevresinde sevilen sayılan güven veren bir insan olduğunu anladım. Siz ise bahsettiğiniz ayetlerden peygamberimizin okuma yazma bilmediğini anladığınızı söylemişsiniz, elbette saygı duyarım. Gerçek doğruyu yalnız Yüce Rabbim bilir. Sanırım bu konuda da her şeyi konuştuk. Rabbin huzuruna gittiğimizde inşallah Rahman nasip ederde O güzel peygamberimize sorarız bu durumu. Rabbim cümlemizin yardımcısı olsun. SAYGILARIMLA Haluk GÜMÜŞTABAK

Abdulhamit 1 18 Temmuz 2010 19:26

Alıntı:

Fakat verdiğiniz Ankebut 48. ayetin bunu açıkladığını söylüyorsunuz. Bu meali sizde bende birçok mealden aktardık. Dikkat ederseniz değişik anlamlara gelebilecek manalara çekilmiş. Şimdide hiç parantez içine düşünceleri koymadan yazalım ve düşünelim, kur’an bütünlüğünde.
(Sen daha önce bir kitaptan okumuş ve elinle de onu yazmış değildin. Öyle olsaydı, batıl söze uyanlar şüpheye düşerlerdi.)
MEALLERİ Hem hiç parentez içine düşünceleri koymadan yazalım demişsiniz ve hem de MEALLERİN değişik manalara çekildiğini kendiniz tarafından söyledikten sonra kendi düşüncenize uygun bir mealle ayeti açıklamanız nasıl izah edilebilir acaba ?.

Tabii ki Bu meala göre açıklama yaptığınızda görüşlerinizin bir kısmı haklılık arzeder..

ÇÜNKÜ MEALDEKİ BİR DEĞİŞİKLİK ŞÖYLE YANSIMIŞTIR: BİR KİTAP OKUMUŞ İLE BİR KİTAPTAN OKUMUŞ ARASINDA ANLAM OLARAK DAĞLAR KADAR FARK VARDIR. KİTABA, TAN EKİ GETİR BAKALIM ANLAM NASIL BİR ANDA DEĞİŞİVERİR
.
Acaba yazdığınız meal gerçeğinin aynısı gibi midir ? Diyanetin meali olduğunu söylemişsiniz.

AYETİN MEALİ YANLIŞ OLURSA, TEFSİRİ DE YANLIŞ OLUR

BAKIN DİYANETİN İKİ FARKLI MEALİ DAHA VAR.

Diyanet İşleri (eski) :Sen daha önce bir kitaptan okumuş ve elinle de onu yazmış değildin. Öyle olsaydı, batıl söze uyanlar şüpheye düşerlerdi (SİZİN YAZDIĞINIZ MEAL- KİTAP, KİTAPTAN OLMUŞ )

Diyanet İşleri : Sen şu Kur’an’dan önce hiçbir kitap okumuyor ve onu sağ elinle yazmıyordun. (Okuyup yazsaydın) o takdirde batıl peşinde koşanlar, şüpheye düşerlerdi.

Diyanet Vakfi : Sen bundan önce ne bir yazı okur, ne de elinle onu yazardın. Öyle olsaydı, bâtıla uyanlar kuşku duyarlardı.

MEALLERİ DÜŞÜNCEMİZE GÖRE ŞEKİLENDİRİRSEK O ZAMAN HER DÜŞÜNCE SAHİBİNİN KURANI ANLAMASI BİRBİRİNDEN ÇOK FARKLI OLUR.

SİZ ANLAŞILAN DİYANET İŞLERİ VE DİYANET VAKFININ MEALİNİ GÖRMEMİŞSİNİZ VEYA GÖRMEMEZLİKTEN GELMİŞ OLMALISINIZ.

HALBUKİ BEN BU SATIRLARA DAHA ÖNCE AYETİN ARAPÇA ORJİNALİNİ ÇEVRİSİ DAHA KOLAY OLSUN DİYE YAZMIŞTIM.

HALUK GÜMÜŞTABAK 19 Temmuz 2010 10:36



Değerli arkadaşım haklısınız ben kur’an bütünlüğünde bahse konu ayetin ne anlama geldiğini anlayabilmek için kur’anın genelini düşünerek, Rahman burada ne söylemek istiyor olabilir diye düşündüğümde, meallerin arasından özellikle seçtim. Bakın bana şöyle sormuşsunuz.

(MEALLERİ Hem hiç parantez içine düşünceleri koymadan yazalım demişsiniz ve hem de MEALLERİN değişik manalara çekildiğini kendiniz tarafından söyledikten sonra kendi düşüncenize uygun bir mealle ayeti açıklamanız nasıl izah edilebilir acaba ?)

Söylediğim gibi ben bir ayeti anlamakta zorlandığımda, bu ayetin konusu ile ilgili deliller ararım kur’anın bütünlüğünde. Haklısınız bu ve buna benzer mealleri özellikle seçtiğim doğrudur. Bende birkaç sene öncesine kadar sizin gibi düşünüyordum ümmi konusu hakkında bunu önce söylemeliyim. Fakat şuanda farklı düşünüyorum. Çünkü Allah ÜMMİ sözcüğünü cahil okuma yazma bilmeyen anlamında değil, ayrı bir toplum, topluluk olduğunu söylüyor ve diyor ki elçisine Aliimran 20. ayetinde.( Ehl-i kitaba ve ümmîlere de: "Siz de Allah'a teslim oldunuz mu?" de.) Buradan da anlaşılıyor ki ümmi bir topluma verilen isim, eğer cahil okuma yazma bilmeyen insan manasında olsaydı, Allah ehli kitaba ayrı tebliğ, ümmi topluma ayrı tebliğden bahsetmezdi. Çünkü ehlikitap içindede okuma yazma bilmeyen o devirde zaten çoğunluktaydı.

Şimdide Aliimran 75. ayetin son kısmını düşünelim, bakın nasılda ümmi sözcüğünden ehlikitap olmayan bir toplumdan bahsettiği anlaşılıyor.

(Onlar: “ümmilerin, bizim aleyhimize yol bulmaları mümkün değildir.” demişlerdir. Onlar, bilip durdukları halde, Allah hakkında yalan söylerler.)

Ayetin başında ehlikitaptan bazı insanların borçlarına sadık, bir kısmının sadık olmadıkları anlatılır. Sadık olmayanlarda dikkat edin ÜMMİ topluma karşı bu haksızlığı yapıyorlar. Şimdi düşünelim, burada ümmi toplum derken, cahil okuma yazma bilmeyen bir toplumdan mı bahsediyor, yoksa kendi inançlarına tabi olmayan insan toplumundan mı bahsediyor? Okuma yazma bilmeyen anlamında olması hiç mümkün değil, çünkü ehlikitap içinde zaten çoğunluk okuma yazma bilmiyordu. Buradaki yorumu size bırakıyorum. Çünkü ben düşüncemi hiç kimseye kabul ettirmek gibi bir düşüncem yok. Yalnızca Rabbin kelamından anladıklarımı yazıyorum o kadar. Bende bir beşerim her zaman yanılabilirim, fakat Rabbin verdiği aklı kullanıyor da kur’ana öyle yaklaşıyorsam, Allah bizlerin yardımcısı olacağını da biliyorum. Rahman yanıltmasın.

Araf suresi 157. ayetin başından bir cümle aktarmak istiyorum.

(Onlar ki, yanlarındaki Tevrat ve İncil'de yazılmış bulacakları ümmi peygambere uyarlar.)

Burada geçen söz dizimindeki uyumundan yola çıkalım şimdide. Allah daha önce gönderdiği Tevrat ve İncil den bahsediyor, hepsi yüce hikmetlerle dolu, ilimle mücehhez kılınmış kitaplardan bahsediyor. Daha sonrada onun getirdiği içinde, zaten ellerindeki kitaplardan bilgileri onaylayacak sözleri görecekler diye de açıklıyor. Peki, bu kadar önemli ilim, bilim ve yüceliği haber veren bilgilerden söz ederken, okuma yazması olmayan elçiye uyarlar mı diyor Allah, yoksa anasından doğduğu gibi tertemiz kalan, hurafelere sapmamış, hiçbir yanlışa meyletmemiş, ruhban sınıfına tabi olmayan elçiye uyarlar mı diyor? Bunun yorumunu da size bırakıyorum.

Değerli arkadaşım her yazımın sonunda söylediğim gibi, bu yazdıklarım benim kur’andan anladıklarımdır yalnız beni bağlar diyorum. Rabbim eğer okuma yazma bilmeyen bir elçi göndermiş olsaydı bunu apaçık söylerdi ve derdi ki, sen okuma yazma bilmiyordun sana yüceliğimizin bir nişanesi olarak okumayı, yazmayı biz öğrettik. Bu konu ile ilgili tek bir bilgiye rastlamadığımız halde bizler Başöğretmenimize okuma yazma bilmezdi diyebiliyoruz, doğrusu bu beni çok üzüyor. Peki, bunu neden yapıyoruz dersiniz? Aslında çok önemli sebepleri vardı. Daha o devirde bile karşı çıktıkları, Allah eğer bir peygamber gönderseydi bizim içimizden gönderirdi diyorlardı. Allah sözde değil, özde kendisini temiz tutanın yanındadır ama hala farkında bile değiliz. Biz Müslüman olduğumuzu söylediğimizde cennete gideceğimizi söyleriz, ama Allah böyle söylemez. Her şeyin en ince noktasına kadar karşılığının verileceği anlatılır, neyi hak edersek onun karlığı verilecektir. O günde peygamberimizin kendi içlerinden olmamasına kızanlar, bugünde aynı üzüntü içinde Rabbin söylediği gerçek anlamı anlamakta zorlanıyorlar diye düşünüyorum. Fakat işin ilginci peygamberimizi o kadar çok sevdiğimizi söylememize, onun adına o kadar güzellikler anlatmamıza rağmen ve hatta ondan şefaat dilememize rağmen, onun okuma yazma bilmeyen bir peygamber olduğunu söyleyebiliyoruz. Düşünün kur’anda da diğer kitaplarda da hiçbir peygamber için cahildi, okuma yazma bilmezdi diye bir bilgiye rastlanmaz. Peki, neden Allah açıkça söylemediği halde, bizim peygamberimiz okuma yazma bilmeyen bir elçi olsun? Bunun da yorumunu sizlere bırakıyorum. Ben söyleyeceğimi söyledim, bu konuda ikimizde söyleyeceklerimizi söyledik bu konuyu uzatmanın artık yararı olduğunu sanmıyorum. Gerçek doğrular bir gün gözlerimizin önünde sergilenecektir. Rabbim doğrunun peşinde koşan kulları arasına alsın inşallah bizleri. SAYGILARIMLA Haluk Gümüştabak.

Abdulhamit 1 19 Temmuz 2010 15:24

DEĞERLİ ARKADAŞIM HEP AYNI ŞEYLERİ TEKRARLAYIP DURDUNUZ.

ÜMMİ ÜMMİ DİYE AYETLERİN NE MANAYA GELDİĞİNİ SÖYLEDİNİZ. EVET KABUL UMMİ SÖZÜNÜN GEÇTİĞİ YERLERDE OKUMA YAZMA BİLMEZ ANLAMI YOKTUR

FAKAT ANKEBUT 48 AYETİNİN ANLAMI SON DERECE AÇIK VE NET OLDUĞU HALDE ÜMMİ AYETLERİ İLE İLİŞKİLENDİRİP BİR ANLAM ÇIKARTMAYA ÇABALAMIŞSINIZ.

ANKEBUT 48 AYETİNİN MEALİNİ HATALI YAZDIĞINIZDA DAHİ PEYGAMBERİN OKUMA YAZMA BİLDİĞİ AÇIK, NET DEĞİLDİR. BU YORUM OLARAK ANCAK SİZİ BAĞLAR.

DOĞRU BİR MEAL İLE İNCELEDİĞİMİZDE İSE OKUMA YAZMA BİLMEDİĞİ KESİN ORTAYA ÇIKMAKTADIR .

alıntı
Tabii ki Bu meala göre açıklama yaptığınızda görüşlerinizin bir kısmı haklılık arzeder..

DEMİŞTİM

Bu sözümü açayım

Bir önceki aldığınız mealde

Alıntı:

Ankebut 48. ayeti doğru anlarsak çözüme de doğruya ulaşırız. Bakın Muhammet Esed nasıl anlamış ki mealinde şöyle vermiş.
Alıntı:


(çünkü [ey Muhammed,] sen bu [vahyin gelmesi]nden önce herhangi bir ilahî kelâmı okumuş ya da onu kendi ellerinle yazmış değildin.)

Buradan da anlaşılıyor ki peygamberimizin okumadığı ve yazmadığı, herhangi bir ilahi kelammış. Eğer bunlarla ilgin olsaydı daha önce, bu kitabı sen onlardan öğrenip yazdın diyerek şüphe duyacaklardı diyor Allah. Yoksa sen okuma yazma bilmiyorsun demiyor.
sen bu [vahyin gelmesi]nden önce herhangi bir ilahî kelâmı okumuş ya da onu kendi ellerinle yazmış değildin.)

Ayetin meali bu olsa bile ( Oysaki hatalı ) okuma yazmayı bildiği anlamı kesinlikle çıkarılamaz, okuma yazmayı bilmediği de çıkarılamaz. YANİ NE OKUMA YAZMASI VARDIR DA DENİLEBİLİR NE DE YOKTUR DA

Okumamasının ve yazmamasının nedeni okuma yazmasını bilmediği için de olabilir.

Okuma yazma bildiği halde de okumamış ve yazamamış da olabilir. Okuma ve yazmasını bildiği halde veya bilmediği hallerde de onları hiç okumamış olabilir. Böylece kesin anlam çıkarılamaz.

Yine aynı şeklilde verdiğiniz bir başka hatalı mealden de kesin anlam çıkmaz. Bakın verdiğiniz meale

(Sen daha önce bir kitaptan okumuş ve elinle de onu yazmış değildin. Öyle olsaydı, batıl söze uyanlar şüpheye düşerlerdi.)

Mealinden de bir kitaptan okumamasının, yazmamasının nedeni okuma yazmayı bilip bilmemesi olarak çıkarılamaz. Kitaptan okuyamamasının nedeni okuma ve yazmayı bilmemesi de olabilir, okuyup yazmayı bildiği halde de bu kitapları okumamış da olabilir.

ŞİMDİ DE AYETİN SON DERECE AÇIK VE NET ANLAMINA BAKALIM TABİİ Kİ DOĞRU BİR MEALLE

Ankebut 48: Sen bundan önce herhangi bir kitap okumuyordun; onu sağ elinle de yazmıyorsun. Eğer öyle olsaydı batıla saplananlar mutlaka kuşku duyacaklardı.

Ayetin anlamı çok açık ve net. Herhangi bir kitap ?

Hangi kitap ? Herhangi bir kitap

Hangi kitap, Yalnız Tevrat ve incil değil. O zamana ait okunacak herhangi bir kitap, edebiyat kitabı , hekimlik kitabı vs.vs. vs ( Dolayısıyla vahiyden önce Hiçbir kitabı ne okuyabiliyor ne de yazabiliyordu.

O okuyamadıklarını da sen yazmış değilsin ve olamazsın da. Şayet okuma yazama bilseydin batıla saplananlar bu defa senden şüphelenmeyecekler miydi ? Mutlaka şüpheleneceklerdi.


Bir de sizden ricam söylemlerinizle Silahınızı kendinize doğrultun . Kendi silahınızı kendinize doğrultun. Yani bu sözlerinizi bir de siz kendinize yöneltin.

Alıntı:

Allah kur’anda her şeyden nice örnekleri değişik ifadelerle verdim ki anlayasınız der bizlere. Eğer peygamberimiz okuma yazma bilmeseydi bunu dolaylı değil açıkca söylerdi. Kur’anın hiçbir yerinde buna rastlamak mümkün değildir, bugün söylenenler kelimelerin ardı sıra yapılan yorumlardır.

DEMİŞSİNİZ.

BENDE AYNI METOD VE SÖYLEMENİZLE ŞÖYLE DİYORUM.

Eğer peygamberimiz okuma yazma bilseydi kuran bunu dolaylı değil açıkca söylerdi. Kur’anın hiçbir yerinde buna rastlamak mümkün değildir, bugün sizin gibi söyleyenler kelimelerin ardı sıra TAHMİNİ yorumlar yapıyorlardır.

SAYGILARIMLA

HALUK GÜMÜŞTABAK 19 Temmuz 2010 20:14


Değerli arkadaşım bakın ne güzel yazmışsınız işte bende bunu söylüyorum zaten.
(okuma yazmayı bildiği anlamı kesinlikle çıkarılamaz, okuma yazmayı bilmediği de çıkarılamaz. YANİ NE OKUMA YAZMASI VARDIR DA DENİLEBİLİR NE DE YOKTUR DA.)

Benim anlatmak istediğim de bu zaten, Ümmi kelimelerinin geçtiği hiçbir ayetten ümmi sözcüğünün okuma yazma bilmeyen anlamını çıkarmak mümkün değil. O halde neden söylüyoruz tüm bunları? İşte bunun analizini yapmamız gerekir.
İşin ilginci bu sözleri yazdıktan sonra bakın tekrar ne yazmışsınız.

(ŞİMDİ DE AYETİN SON DERECE AÇIK VE NET ANLAMINA BAKALIM TABİİ Kİ DOĞRU BİR MEALLE.)

Size sormak isterim kimin mealine göre? Kimin meali doğru? Hani daha önce bir noktada mutabık kalmıştık Allah kur’anda bir konuyu anlatıyorsa Kur’anın başka yerin de de aynı konu hakkında açıklama yapar demiştik hatırlayınız. Siz diğer ayetlerde geçen ümmi kelimesinden okuma yazma bilmediğini anlamıyorsunuz ama sizin uygun gördüğünüz meali ele alarak bakın ne diyorsunuz.

Ankebut 48: Sen bundan önce herhangi bir kitap okumuyordun; onu sağ elinle de yazmıyorsun. Eğer öyle olsaydı batıla saplananlar mutlaka kuşku duyacaklardı.

Sayın arkadaşım siz bu ayette hiç ümmi kelimesi gördünüz mü? Elbette hayır. Demek ki ümmi= okuryazar olmayan değilmiş. Şimdide sizin bu ayetten peygamberimizin okuma yazma bilmediğini anlamanıza gelelim. Siz aynı silahı kendinize doğrultun demişsiniz ve bakın bana cevabınızda ne söylüyorsunuz.

(Eğer peygamberimiz okuma yazma bilseydi kuran bunu dolaylı değil açıkça söylerdi. Kur’anın hiçbir yerinde buna rastlamak mümkün değildir.)

Buda değişik bir bakış akışı şimdide onu düşünelim. Amacımız doğruyu aramaksa neden bu yolu da araştırmayalım. Biz herhangi bir insandan bahsetmiyoruz, Allahın güvenine mazhar olmuş bir liderden, tebliğ ediciden, elçiden bahsediyoruz. Böyle bir insanın elbette üstün meziyetleri olacaktır eğer bir eksiği varsa söylenir yoksa, tüm becerilerini saymaya gerek yoktur. Örneğin Bir ülkenin Başbakanı olan bir insanın hiç kimse eğitimsiz olacağını düşünmez. Hatta hangi okul mezunu olduğunu bile soran aramızda pek çıkmaz. Çünkü bu zaten olması gereken bir meziyetidir. Eğer liderin eksiği bulunursa o zaman açıklanır ve bu eksiklik söylenir.

Şimdide Ankebut 48. ayeti bir başka açıdan ve daha dikkatle anlamaya çalışalım. Tüm meallerde bu ayet açıklanırken Sen bundan önce diye başlıyor. Bazı meallerde bu kur’andan önce diye başlıyor. Peki, sen bundan önce derken acaba neyden önce demek istiyor Allah bunu düşündünüz mü? Hayatın tamamında mı yoksa bu KUR’AN dan önce sözüyle kur’anın benzerlerini mi? Allah elçisine bakın ne diyor, sen sana gönderdiğimiz kur’andan önce okumuyordun yazmıyordun neyi okumuyor yazmıyordu? Bu kitabın benzerlerini. Diyanetin yeni mealinde de bakın ne diyor? (Sen şu Kur’an’dan önce hiçbir kitap okumuyor ve onu sağ elinle yazmıyordun.) Demek ki peygamberimizin okuyup yazmadığı kur’an dan önce gelen kitaplar olduğu anlaşılıyor. Dikkat edin karşılaştırma var ayette. Okuma yazma bilmeseydi peygamberimiz, sen kur’an indirilmeden önce okumasını yazmasını bilmiyordun, sana biz öğrettik derdi. Fakat böyle bir açıklama kur’anda asla yoktur. Eğer bir konu açıkça söylenmiyorsa bunu kabul etmemiz de mümkün değildir. Hatırlatırım siz bana bir ayetten yola çıkarak sonuca ulaşamayız demiştiniz, gerçekten çok da doğruydu. Çünkü bir bilgi açıkça verilmemiş ise onun detayını kur’anın başka yerlerinde aramalı ve doğrulamalıyız, bunu söyleyen Rabbimdir. Bahsettiğimiz ayette dikkat edin bir karşılaştırma var örnek verme var. Sen kur’andan önce okumuyordun yazmıyordun neyi? İşte gizli yüklem. Buna benzer kitapları okumadığı, yazmadığı çıkıyor ortaya. Daha doğrusu sen sapmış din adamları gibi ruhbanların içinde değildin diyor.

Daha öncede yazmıştım, Allah gönderdiği hiçbir peygamber için, elçisi için, okuma yazmasını bilmezdi bilgisini vermemiştir. Peygamberimiz bundan 1400 yıl önce yaşamıştı, ya diğer peygamberler. Düşünebiliyor musunuz çok daha eskiden gelmiş peygamberler için siz hiç okuma yazmasını bilmezdi sözcüğünü, bilgisini duydunuz mu? Ben duymadım. Belki bilir belki de bilmezdi onu elbette bilemeyiz. Önemli olan açıkca söylenmeyen bir bilginin bizler tarafından da söylenmesinin doğru olmayacağını düşünüyorum. Ayetin sonundaki açıklamayı lütfen tekrar düşünmenizi rica edeceğim sizden. Bu sözleri iyice düşünelim.( Eğer öyle olsaydı batıla saplananlar mutlaka kuşku duyacaklardı.) O devri düşünelim, batıla saplananlar okuma yazması dahi olmayan birisinin getirdiği kitaba mı kuşku ile bakarlardı? Yoksa batıl inancın içine batmadan kendisini koruyan, çevresinde saygın bir insan olan, dinleri kendi menfaatine saptıran ruhbanların içine girmemiş, sözüne güvenilir ahlaklı adaletli bir insana mı kuşkuyla bakılırdı sizce? Sanırım bunu düşündüğümüzde bile ayet anlaşılıyor.


Sayın arkadaşım ben tekrar aynı konularda düşüncelerimi anlatmaya çalıştım. Konuyu aslında devam ettirmek istemiyorum ama siz devam ettiğiniz için cevap vermek zorunda kalıyorum. İkimizde düşüncelerimizi söyledik. Daha önce söylediğim gibi hiç kimsenin benim gibi düşünmesi gerekmez. Sizinde benim gibi düşünmenizi hiç istemedim zaten. Çünkü ne ben sizden sorumluyum, nede siz benden. Sanırım aynı şeyleri tekrarlamamıza gerek yok. Gerçekleri Rabbin huzurunda göreceğiz nasıl olursa. SAYGILARIMLA Haluk GÜMÜŞTABAK

Yitiksevda 19 Temmuz 2010 23:13

Kuran’da Ümmi olarak vasıflandırılan Allah Resulünün bu hususiyeti üzerinde neden bu kadar durulmuştur.?


Allah Resulünün okur-yazar olup olmadığı net bir şekilde ortaya konulması Kuranın ÜMMİ bir peygamber tarafından insanlığa tebliğ edilmiş olması Kur’anın mucizevi yönünü ispatlama ve destekleme bazında düşünülüyor ise Kur’anın bu tür bir ispata ve desteğe ihtiyacı yoktur.

Lakin Kur’an her daim Kur’an hakikatlerine meydan okumaya kalkışanlara mucize olduğunu beyan ederken bu hususta sayısız örnekler sunması hasebi ile hiçbir kanıt ve desteğe ihtiyaç duymamaktadır.

Allah Resulünün şanını yüceltmek için risaletten sonra okuma-yazma öğrendiğini ispatlamaya çalışmada gereksiz bir davranıştır. Çünkü okuma yazma bilip bilmemek her tür şeyden mahrum olmak değildir öyle görülmemelidir. Şöyle düşünelim günümüz bilgi kaynaklarına ulaşma hususunda her tür imkan mevcuttur ama o asırda bilgi kaynaklarına ulaşma okur yazar olma hususu toplum içerisinde bir eksiklik olarak görülmemekteydi diye düşünüyorum? Okuma yazma bilipte Allah’ı tanımayanların bildikleri okuma ve yazmanın ne kadar değeri vardır ki asıl Ümmiler bana göre hakikati göremeyenlerdir.

Günümüz şartları ve Allah resulünün yaşamış olduğu asra baktığımızda günümüzde okuma-yazma hususu bir erdem olarak görülmekte ama bütün varlık alemini en ufak bir benzerini getirme hususunda aciz bırakan Kuran’ı insanlara tebliğ etme hususunda Peygamber efendimizin okuma-yazma bilmesi yada bilmemesi insanlar için ne öneme haiz olabilir sorusuna cevap vermeye çalışalım:

Meselenin neden bu kadar önemsendiğini ve bu hususta tartışmaların kaynağını tespit etmeye çalışalım:

Bilhassa ‘’ÜMMİNİN’’ anlamının daraltılarak sadece ‘’Ehli Kitap’’ olmayan Araplar anlamında ele alınması hususu Allah Resulünün yalnızca Arap bir toplumuna geldiğini iddia eden ve okuma-yazma biliyor bilmiyor olmasının kabul edilmesi Kuranın daha önceki kitaplardan derlendiğini ileri sürülmesi iddialarına karşın konuyu önemli hale getirmektedir.

Bizler bu konuya nokta koyma adına fikrimizi şöyle beyan edebiliriz. Allah resulü Muhammedin (s.a.a) okuma ve yazma bilmediğine dair deliller oldukça güçlüdür bu hususta Ankebut suresindeki ayete dikkat etmemiştim ve yorumum diğer ayetlerin açılması bazında idi ama Ankebut suresindeki ayeti incelediğimde Allah resulünün okuma ve yazma bilmediği açıkça ifade edilmektedir.

Allah resulünün 23 yıllık peygamberliği boyunca okuma-yazma bilmediğini iddia etmek yanlış olur bu hususta Kuran ile yönlendirilen Allah resulünün bir çok defa vahiy katiplerine yazdırdıktan sonra yazılanları kontrol edip imla hatalarını düzelttiği hususunda rivayetler mevcuttur. Okuma yazma bilmeyen veya öğrenmeyen birinin bunu yapması düşünülemez.

Ayrıca Allah resulü savaş esirlerini serbest bırakma karşılığında okuma yazma şartını her daim tekrarlamakta idi sahabelerine okuma yazma öğretilmesi hususunda bu kadar titiz davranan Resulün öğrenmemiş olduğunu düşünemiyorum.

Allah Resulünün okuma-yazma bildiğine kesin olarak İşaret eden bir şey yoktur. Ağırlıkta olan ve delilleri incelediğimizde okuma-yazma bilmediği sonucuna varıyoruz.

Abdulhamit 1 20 Temmuz 2010 19:12

Alıntı:

Değerli arkadaşım bakın ne güzel yazmışsınız işte bende bunu söylüyorum zaten.
(okuma yazmayı bildiği anlamı kesinlikle çıkarılamaz, okuma yazmayı bilmediği de çıkarılamaz. YANİ NE OKUMA YAZMASI VARDIR DA DENİLEBİLİR NE DE YOKTUR DA.)

Kelime oyununlarıyla sizinle baş çıkmam mümkün değil Haluk Bey kardeşim, ben bu sözlerimi sizin hatalı mealden yaptığınız alıntı üzerine yapmıştım. Bu meala göre tabii ki böyle bir anlam çıkar.

Alıntı:

ŞİMDİ DE AYETİN SON DERECE AÇIK VE NET ANLAMINA BAKALIM TABİİ Kİ DOĞRU BİR MEALLE.)

Size sormak isterim kimin mealine göre? Kimin meali doğru?


HALBUKİ BEN SİZE AYETİN ARAPÇA ORJİNALİNİ VERMİŞTİM, İNCELERSİNİZ VE MEALLERİ KARŞILAŞTIRIRSINIZ DİYE, HİÇ KİMSENİN MEALİNE BAKIP VE BAĞLI KALMADAN ORJİNALİNDEN ÇEVİRİ YAPMANIZ İÇİN

Alıntı:

Hatırlatırım siz bana bir ayetten yola çıkarak sonuca ulaşamayız demiştiniz, gerçekten çok da doğruydu. Çünkü bir bilgi açıkça verilmemiş ise onun detayını kur’anın başka yerlerinde aramalı ve doğrulamalıyız, bunu söyleyen Rabbimdir

AYET AÇIK VE NET DEĞİL İSE YANİ MÜCMEL İSE ELBETTE YUKARIDAKİ SÖZLERİMİ KURAN ONAYLAR.

AYETLERE BAKTIĞIMIZDA BİLHASSA ANKEBUT 48 AYETİ SON DERECE AÇIK VE NETTİR.

Ayet mücmel ayet değil ki, bir başka ayet tarafından açıklansın veya bir başka ayetin açık ve net anlamına bakılsın. Kuranda bazı ayetler var ki, tam açık ve net değil. İşte biz buna mücmel ayet diyoruz. Mücmel ayeti tefsir eden muhakkak açık ve net bir veya birkaç ayet vardır.

HALUK GÜMÜŞTABAK 21 Temmuz 2010 10:35

Değerli arkadaşım sanırım bana kızdınız, çünkü kelime oyunları ile sizinle başa çıkamam demişsiniz. Doğruyu Rabbim bilir, onun için kendim hakkında yorum yapamam, hiç kimse kendisini kötü görmez belkide siz haklısınızdır.
Cevabınızda ayetin Arapça orjinalini verdiğinizi söylemişsiniz. Halbuki onca meal yazanlarda benim yazdığım Arapça orjinalidir diyorlar. Bunu da Rabbin huzurunda göreceğiz.

Ankebut 48. ayet hakkında gayet açık ve net demişsiniz. Peki ben ve benim gibi düşünenler neden sizin anladığınız gibi anlamadı? Bir ayeti doğru anlamak için kesin ve net diyebilmemiz için kur'anın diğer ayetlerinden onay almalıyız. Bunu sizde biliyorsunuz. Fakat siz bu ayet çok açık başka ayete gerek yok diyerek işin kolayına kaçmıyormusunuz? Sizde kabul ediyorsunuz ki bir ayet tam anlaşılmıyorsa bir başka ayet mutlaka vardır kur'anda. Hatta açıkca anlaşılsa bile birbaşka örneği de vardır. Çünkü ne diyordu Rabbim? Herşeyden nice örnekleri değişik ifadelerle verdik. Her neyse konuyu kapatmak istiyorum onun için uzatmayacağım. Çünkü ben kelime oyunları ile başa çıkılmayan birisiyim ya(!) Canınız sağolsun size kızmam belki biraz üzülürüm okadar. Çünkü sizinle bana göre güzel bir geçmişimiz var. Bununda böyle kalmasını isterim. Bu güzel Dünyada eğer hoş bir seda bırakıyorsak bizden güzeli yok demektir. En güzel günlerin sizlerin olması dileklerimle. Halukgta

Abdulhamit 1 21 Temmuz 2010 15:27

Alıntı:

Ankebut 48. ayet hakkında gayet açık ve net demişsiniz. Peki ben ve benim gibi düşünenler neden sizin anladığınız gibi anlamadı? Bir ayeti doğru anlamak için kesin ve net diyebilmemiz için kur'anın diğer ayetlerinden onay almalıyız. Bunu sizde biliyorsunuz. Fakat siz bu ayet çok açık başka ayete gerek yok diyerek işin kolayına kaçmıyormusunuz? Sizde kabul ediyorsunuz ki bir ayet tam anlaşılmıyorsa bir başka ayet mutlaka vardır kur'anda. Hatta açıkca anlaşılsa bile birbaşka örneği de vardır. Çünkü ne diyordu Rabbim? Herşeyden nice örnekleri değişik ifadelerle verdik

DEĞERLİ HALUK BEY KARDEŞİM,

Peki ben ve benim gibi düşünenler neden sizin anladığınız gibi anlamadı? DEMİŞSİNİZ.

İŞTE SORUN BURDA YA. AÇIK VE NET OLAN KURAN AYETLERİNİ MAALESEF DEĞİŞİK ANLAMDA ANLAYANLAR VAR. BAŞÖRTÜSÜ DE BUNLARDAN BİRİ DEĞİL MİYDİ ? ZANNEDERSEM KURANI ANLAMA YÖNTEM VE METODU İLE İLGİLİ BİR DURUMDUR BU.

Alıntı:

Sizde kabul ediyorsunuz ki bir ayet tam anlaşılmıyorsa bir başka ayet mutlaka vardır kur'anda. Hatta açıkca anlaşılsa bile birbaşka örneği de vardır. Çünkü ne diyordu Rabbim? Herşeyden nice örnekleri değişik ifadelerle verdik.

DEMİŞSİNİZ

AYET SON DERECE AÇIK VE NET AYETTİR, ANLAŞILMAYAN AYET DEĞİLDİR. AMA SİZ ÜMMİ AYETLERİ İLE BAĞLANTISINI BU AYETLE DEĞERLENDİRMİŞSİNİZ. ARALARINDA BENZERLİK VE YAKIN İLGİ YOK. DAHA ÖNCE SÖYLEDİĞİM VE SİZİN DE İZAH ETTİĞİNİZ GİBİ KURANDA GEÇEN ÜMMİ SÖZÜNDEN PEYGAMBERİN OKUMA YAZMA BİLMEDİĞİ ANLAŞILMAZ. ONLARIN İÇERDİĞİ ANLAMLAR DEĞİŞİKTİR.

Sen bundan önce herhangi bir kitap okumuyordun; onu sağ elinle de yazmıyorsun. Eğer öyle olsaydı bâtıla saplananlar mutlaka kuşku duyacaklardı

Ankebut 48. ayetinden Herhangi bir kitaptan okumuyordun sadece İlahi kitapların herhangi birisini Tevrat , incili okumuyordun anlamını çıkarmak Son derece yanlış , hatalı ve ayetin verdiği mesaja aykırı bir durumdur..

Neden mi ?

Peygamber vahiyden önce de okuma yazma biliyordu iddasında bulunanlar şu soruyu cevaplamak zorundadırlar.

İnsan okuma ve yazmayı neden öğrenir ? Bilgi sahibi olmak , daha çok kültürlü ve daha çok bilen olmak için değil mi ? Peki Okuma yazma bilen bir insan hiç okumayacak mıdır, ?

Ne okuyacaktır. Kitap demeyecek misiniz? Veya kitaplardan herhangi bir kitap okuyacaktır denmez mi ? ve okumuştur da denmez mi? İlk okulda alfebeyi öğrenen minikler bile en azından bir kitap okumuşlardır. Akıl ve mantık çerçevesinde bu soruya ancak böyle cevap verilemez mi. Verilir.

Peygamberin okuma yazması olması durumunda kendisi hakkında böyle mi hitap edilir ? Edilmez .Böyle mi ayet iner. İnmez. Neden ?

Deniliyor ki, Tevrat ve incilin bozuk hükümlerini ne okumuş ne de yazmış onlardan uzak durmuş çevresindekiler de onu bu özelliğle tanıyorlardı.

Şimdi lütfen aşağıdaki alıntınıza dikkat edelim, Ne demişsiniz

Alıntı:

Peygamberimiz ümmi oluşuyla batıla sapmış dinlere tabi olmayıp kendisini anasından doğduğu gibi tertemiz korumuş, hiçbir batıla sapmamış bozulan kitapları okumamış hatta yazmamış, daha açıkçası ruhbanlar arasına hiçbir zaman girmemiş bir insan olduğun için

Demek ki peygamberimiz okuma yazma biliyormuş ki sen din adına hurafelere sapmış kitapları daha önce ne okuyordun nede yazıyordun demek istiyor olmalı. Çünkü ayetin devamında bakın ne diyor? (Öyle olsaydı, batıl söze uyanlar şüpheye düşerlerdi.)
Ruhbanlar arasında olması şart mı ? Ruhbanlar arasında olmasının şartı mı var ?

Yine son derece yanlış anlayış ve izah tarzıdır. O dönemler Tevrat ve İncilin aslı da mevcut ve korunmuş idi. Henüz daha bozulmaya yüz tutmamış sahifeler vardı.. Ancak ruhbanlar tarafından değiştirilme çabasına girişilmiş ve bozuk hükümler aslına monte ediliyordu.

Alıntı:

Sen bu ilahi kitapları okumuyordun ve içindeki bilgileri de yazmıyordun seni bilenler yoksa senden şüphelenirdi
.
Allah aşkına Nasıl bir yorum , nasıl bir anlayış, nasıl izah tarzı bu ? Seni bilenler seni her an , her dakika didik didik gözlüyorlar mıydı ne okuyor ne yazıyor diye ? Ne kadar zorlama bir yorum. Yorumun böylesine katılmam hiç mümkün değil

Şayet nebi okuma yazma bilseydi kendine bu tarz hitap edilir miydi ? Edilmez. Neden edilmez ?

Mekkede yerleşik olan ve son derece zeki ve Okuma yazması olan nebi pekala yanıbaşındaki tevratı da incili de okurdu. Okuyamaz mıydı ? Ruhbanlar arasında olmasının şartı mı vardı ?

Ne Okuduğundan kimin haberi olurdu ? Okur da kimsenin haberi olmazdı. Sen daha önce kitap bilmezdin ifadesi de bunun en güçlü kanıtı değil midir ?.

ŞURA-52- İşte böylece sana da emrimizle Kur'an'ı vahyettik. Sen kitap nedir, iman nedir bilmezdin...

SEN OKUMA YAZMA BİLDİĞİN HALDE, Allahın kitablarından hiç birini okumuş değilsin anlamımı var yoksa

Sen okuma yazma bilmediğinden hiçbir kitap okumadığın gibi ilah kitapları da okumuş değildin, içindeki iman hakikatlerini de bilmiyordun. Şayet okumuş olsan elbette bilirdin anlamı mı vardır?

Bence okuma yazma bilmediğinden hiçbir kitap okumadığın gibi ilah kitapları da okumuş değildin, içindeki iman hakikatleri ni de bilmiyordun anlamı vardır. (Ankebut 48 ayeti ile yakın bağlantılı )

Okuma yazması olan nebi pekala yanıbaşındaki Tevratı da incili de okurdu. Okuyamaz mıydı ? Okurdu, hem aslını hem de bozuk olan hükümlerini de okurdu, okuduğunda da hem kitap ve hem de iman hakikatlerinden bilgi sahibi olurdu


Alıntı:

alıntı
Değerli arkadaşım ben ayetlerden anladıklarımı yazdım sizde anladıklarınızı yazdınız. Ben kur’anın hiçbir yerinde peygamberimizin okuma yazma bilmeyen cahil bir insan olduğunu yazan ayet görmedim
SİZ OKUMA YAZMA BİLMEYEN HER İNSANA CAHİL Mİ DERSİNİZ ? HALBUKİ PEYGAMBERİMİZİN VAHİYDEN ÖNCE OKUMA YAZMA BİLMEMESİ ONUN CAHİL OLDUĞUNA İŞARET DEĞİLİDİR. ÜSTELİK İLK İNEN VAHYİN IKRA AYETİNİ BİZZAT KENDİSİ UYGULUYARAK KISA ZAMANDA OKUMA, YAZMA ÖĞRENEREK SAHABELERİNE VE TÜM MUMİNLERE ÖRNEK OLMUŞTUR. (ALLAH TA AHZAB AYETİ İLE DE ONDA SİZİN İÇİN GÜZEL ÖRNEKLER VAR , ONU ÖRNEK ALIN DEMİŞTİR.?

Alıntı:

Siz ise bahsettiğiniz ayetlerden peygamberimizin okuma yazma bilmediğini anladığınızı söylemişsiniz, elbette saygı duyarım. Gerçek doğruyu yalnız Yüce Rabbim bilir. Sanırım bu konuda da her şeyi konuştuk. Rabbin huzuruna gittiğimizde inşallah Rahman nasip ederde O güzel peygamberimize sorarız bu durumu. Rabbim cümlemizin yardımcısı olsun. SAYGILARIMLA Haluk GÜMÜŞTABAK


SONUNU GÜZEL BAĞLAMIŞSINIZ ELBETTE SORARIZ, BELKİ DE SORMAMIZA GEREK KALMADAN O SÖYLEYECEKTİR.

Alıntı:

Her neyse konuyu kapatmak istiyorum onun için uzatmayacağım. Çünkü ben kelime oyunları ile başa çıkılmayan birisiyim ya(!) Canınız sağolsun size kızmam belki biraz üzülürüm okadar. Çünkü sizinle bana göre güzel bir geçmişimiz var. Bununda böyle kalmasını isterim. Bu güzel Dünyada eğer hoş bir seda bırakıyorsak bizden güzeli yok demektir. En güzel günlerin sizlerin olması dileklerimle
SÖZLERİMDEN ALINDIĞINIZ İÇİN EĞER HAKKINIZ BANA GEÇTİ İSE HAKKINIZI HELAL EDİNİZ. KEŞKE BU İFADEYİ KULLANMASAYDIM. SİZDEN ÖZÜR DİLERİM.
HER İKİ DÜNYADA DA EN GÜZEL GÜNLER SİZİN OLSUN.

SAYGILARIMLA

HALUK GÜMÜŞTABAK 21 Temmuz 2010 18:50


Değerli arkadaşım kendi söylediklerinize yine kendiniz cevap vermişsiniz. Bakın verdiğiniz ayet örneği ne kadar yerinde olmuş.

ŞURA–52- İşte böylece sana da emrimizle Kur'an'ı vah yettik. Sen kitap nedir, iman nedir bilmezdin...

Bu ayet içinde düşüncenizi yazmışsınız şimdide ona bakalım.

(Sen okuma yazma bilmediğinden hiçbir kitap okumadığın gibi ilah kitapları da okumuş değildin, içindeki iman hakikatlerini de bilmiyordun. Şayet okumuş olsan elbette bilirdin anlamı mı vardır?

Bence okuma yazma bilmediğinden hiçbir kitap okumadığın gibi ilah kitapları da okumuş değildin, içindeki iman hakikatleri ni de bilmiyordun anlamı vardır.)

Sizin ayet hakkında düşüncenize bakalım şimdide. Allah sen kitap nedir iman nedir bilmezdin derken sen okuma yazma bilmezdin onun için habersiz din mi demek istiyor sizce? Bunu söylersek o devrin toplumunun genel çoğunluğu zaten okuryazar değildi. Bu durumda okuma yazması olmayan insanların dinden imandan habersiz olduğunu söyleyebilir miyiz? Asla söyleyemeyiz, çünkü bir insan okuma yazma bilmeyebilir ama çevresinden öğrendikleri ile iman eder. Çevremizde ki eski büyüklerimizi düşünün, birçoğu okuma yazma bilmiyordu, şimdi onlara dinden imandan habersizdi diyebilir miyiz? Benim dedem okuma yazma bilmiyordu ama babama eline geçirdiği tüm kitapları okuturdu. Bu durumda nasıl olurda peygamberimize sen kitap nedir iman nedir bilmiyordun sözlerinden bunu anlarız? Düşünebiliyor musunuz peygamberimiz sizin savınızdan yola çıkarak düşünelim. Allah elçisine sen okuma yazma bilmediğin için diğer kutsal kitapları okumadın ve bundan dolayı dinden imandan habersizdin, sana da biz kur’anı vah yettik der mi? Madem okuma yazması yok, madem okuyamadığı için diğer kutsal kitapları okuyamamış Rabbin indirdiği kur’anı nasıl okusun. Neden Rabbin ilk emri OKU olsun o zaman? Eğer okumasını bilmiyor olsaydı, sen okumasını bilmiyorsun ama biz yüceliğimizin göstergesi olarak sana öğrettik diye açıklama yapmaz mıydı Yaratan? Var mı böyle bir açıklama? Bakın sizin ayetin açıklamasına uymuyor mu?

Gelelim o devrin insanlarının ellerindeki kutsal kitaplarına. Eğer hiç değiştirilmeden ellerinde olsaydı ve uyguluyor olsalardı, zaten ne yeni peygambere ne de belki de yeni bir kitaba ihtiyaç olmayabilirdi. Bunu Allah bilir. Demek ki peygamberimiz bozulmuş dinin ve kitabın ne okuru nede inananı değilmiş. Fakat kendisini öyle bir yetiştirmiş ki, gerçek doğrular bunlar değil diyerek, Allaha yüzünü gökyüzüne çevirip yakardığını, yalvardığını biliyoruz kur’andan. Daha açıkçası her zaman doğruların arayıcısı olduğunu, çevresinde yaşantısı ile örnek bir insan olduğundan anlıyoruz.

Okuma yazması olmayan her insana cahil demek doğru olmaz ama okuma yazma bilmemek insanı ileri ye götürmez. Kısıtlı imkânlarla yaşaması da insanın kendisini yenilemesini önler. Siz peygamberimizin okuma yazma bilmediğini ayetten çıkardığınız için bakın Rabbin oku emrini nasıl savunmuşsunuz.( ÜSTELİK İLK İNEN VAHYİN IKRA AYETİNİ BİZZAT KENDİSİ UYGULUYARAK KISA ZAMANDA OKUMA, YAZMA ÖĞRENEREK SAHABELERİNE VE TÜM MUMİNLERE ÖRNEK OLMUŞTUR..) Düşünebiliyor musunuz Allah okuma yazması olmayan elçisine oku diyor ve o elçi okuma bilmediği için hemen kısa zamanda okuma yazma öğreniyor öylemi arkadaşım? Ben doğrusu bunu ne söylerim nede savunurum. Ama siz böyle düşünüyor da ayetlerden bunları anlıyorsanız, size de saygı duyarım. Lütfen benimde buna inanmamı beklemeyiniz.

Değerli arkadaşım ben sizin o sözü isteyerek söylemediğinizi zaten biliyorum onun için özür dilemenize de gerek yok. Bizler beşeriz her zamanda şaşmamız çok normal, bazen bende böyle hatalar hayatımda yapıyorum. Düşüncelerinize saygı duyarım ama benimde düşüncelerime saygı duyulmasını isterim. Son olarak şunu söylemek istiyorum. Rabbim elçisi için okuma yazma bilmeyen bir elçi gönderdiğinden bahsetmez. Hatta kur’anda diğer peygamberlerden de bahsederken, hiç birisi hakkında böyle bir bilgiden söz edilmez. Daha doğrusu ben böyle bir anlamı göremedim. Eğer Rabbim bundan bahsetmiyorsa bende bunu söylemeyi doğru bulmuyorum. Belki de benim gözlerimde perde vardır da ondan göremedim, bunu yalnız yüce Rabbim bilir. Eğer öyleyse yüce Rabbim beni affetsin.

Dilerim Yaratan cümlemizi her iki cihanda sağlıklı, mutlu ve göğsünde gerçek iman taşıyan, çevresine aydınlık ve neşe saçan kulları arasına bizleri alması dileklerimle. SAYGILARIMLA Haluk GÜMÜŞTABAK

Abdulhamit 1 21 Temmuz 2010 19:08

Alıntı:

Sizin ayet hakkında düşüncenize bakalım şimdide. Allah sen kitap nedir iman nedir bilmezdin derken sen okuma yazma bilmezdin onun için habersiz din mi demek istiyor sizce? Bunu söylersek o devrin toplumunun genel çoğunluğu zaten okuryazar değildi. Bu durumda okuma yazması olmayan insanların dinden imandan habersiz olduğunu söyleyebilir miyiz? Asla söyleyemeyiz, çünkü bir insan okuma yazma bilmeyebilir ama çevresinden öğrendikleri ile iman eder
Allah sen kitap nedir iman nedir bilmezdin derken sen okuma yazma bilmezdin onun için habersiz din mi demek istiyor sizce? EVET BU ANLAM VERİLECEĞİ GİBİ

Alıntı:

Bunu söylersek o devrin toplumunun genel çoğunluğu zaten okuryazar değildi. Bu durumda okuma yazması olmayan insanların dinden imandan habersiz olduğunu söyleyebilir miyiz? Asla söyleyemeyiz, çünkü bir insan okuma yazma bilmeyebilir ama çevresinden öğrendikleri ile iman eder
ZATEN ÇEVRESİNDEN ÖĞRENDİĞİ İLE İMAN ETMİŞTİR SEVGİLİ PEYGAMBERİMİZ, ANCAK KULAKTAN DUYDUKLARI İLE, KİTAP VE İMAN HAKİKATLERİNİN NE OLDUĞU HAKKINDA FAZLA BİR BİLGİYE SAHİP DEĞİLDİ

Alıntı:

Gelelim o devrin insanlarının ellerindeki kutsal kitaplarına. Eğer hiç değiştirilmeden ellerinde olsaydı ve uyguluyor olsalardı, zaten ne yeni peygambere ne de belki de yeni bir kitaba ihtiyaç olmayabilirdi
BU DÜŞÜNCENİZE KATILMAM HİÇ HİÇ MÜMKÜN DEĞİL ! TEVRAT VE İNCİL NE ZAMAN VE NASIL DEĞİŞTİ ESER SAYILABİLECEK BİR ÇALIŞMAM VAR


Alıntı:

ÜSTELİK İLK İNEN VAHYİN IKRA AYETİNİ BİZZAT KENDİSİ UYGULUYARAK KISA ZAMANDA OKUMA, YAZMA ÖĞRENEREK SAHABELERİNE VE TÜM MUMİNLERE ÖRNEK OLMUŞTUR..) Düşünebiliyor musunuz Allah okuma yazması olmayan elçisine oku diyor ve o elçi okuma bilmediği için hemen kısa zamanda okuma yazma öğreniyor öylemi arkadaşım? Ben doğrusu bunu ne söylerim nede savunurum. Ama siz böyle düşünüyor da ayetlerden bunları anlıyorsanız, size de saygı duyarım. Lütfen benimde buna inanmamı beklemeyiniz.


İSTER İNANIN , İSTER İNANMAYIN DEĞERLİ DOSTUM, İSA PEYGAMBERİ DAHA BEŞİKTE İLE KONUŞTURAN ALLAH PEYGAMBERİNE DE OKUMAYI YAZMAYI ÖĞRETMESİ AKIL VE İHTİMAL DIŞI MIDIR VELAKİN ÖĞRETMEMİŞ OLSA BİLE PEYGAMBER KURANIN UYGULAYACISI VE MUMİNLERE ÖRNEK OLARAK OKUMA VE YAZMAYI HEMEN ÖĞRENMESİ GEREKİR Mİ GEREKMEZ Mİ ?

HALUK GÜMÜŞTABAK 21 Temmuz 2010 19:18

Tartışmayı devam ettirmek istemiyorum çünkü söylenecekler söylendi. Bakın yazınızın en sonunda Hz. İsanın beşikte konuşması örneğini vermşsiniz bu ve buna benzer birçok olayları kur'andan biliyoruz, eğer peygamberimizide okuma yazma bilmediği halde Rabbim emriyle öğretmiş olsaydı bunuda kur'anda apaçık görmezmiydik dersiniz? Tüm bunların doğrusunu Rahmanın huzurunda göreceğiz inşallah. Aslında biran durdum ve düşündüm. Biz neyin tartışmasını yapıyoruz diye. Birimiz peygamberimiz okuma yazma bilmeyen bir elçiydi diyor ve bunu savunuyor, bir diğerimizde hayır peygamberimiz okuma yazma bilmeyen birisi değil tam tersine tüm liderlik vasıflarını üzerinde taşıyan okuma yazmada bilen birisiydi diye tartışıyoruz. Düşündüğümüzde bu tartışma ne kadar mantıklıdır bilemiyorum. Bizler liderimizi, önderimizi, örnek aldığımız insanı bu durumda yüceltiyormuyuz dersiniz? SAYGILARIMLA Haluk GÜMÜŞTABAK

Abdulhamit 1 21 Temmuz 2010 19:30

Alıntı:

Tartışmayı devam ettirmek istemiyorum çünkü söylenecekler söylendi. Bakın yazınızın en sonunda Hz. İsanın beşikte konuşması örneğini vermşsiniz bu ve buna benzer birçok olayları kur'andan biliyoruz, eğer peygamberimizide okuma yazma bilmediği halde Rabbim emriyle öğretmiş olsaydı bunuda kur'anda apaçık görmezmiydik dersiniz?



Görür müydük acaba ? Allah biz insanlara herşeyi bildirmek ve açıklamak zorunda mıdır ?

Şayet öyle olsaydı 7 kat deniz mürekkeb olsa onun sözleri tükenmeden o deniz biter tükenirdi .

Kehf Suresi, ayet 109:

"De ki: "Rabbimin sözleri için denizler mürekkep olsa ve bir o kadar mürekkep ilâve etseydik dahi rabbimin sözleri bitmeden önce mutlaka deniz tükenirdi."

Lokman Suresi'nin 27. ayetinde de yeryüzündeki ağaçlar kalem, denizler mürekkep olsa, bunlar gibi yedi kat daha deniz olsa yine Allah'ın kelimelerini yazmağa yetmeyeceği anlatılır.

VELAKİN ALLAH ONA VAHİYLE ÖĞRETMEMİŞ OLSA BİLE PEYGAMBER KURANIN UYGULAYACISI VE MUMİNLERE ÖRNEK OLARAK OKUMA VE YAZMAYI HEMEN ÖĞRENMESİ GEREKİR Mİ GEREKMEZ Mİ ?



Alıntı:

Bizler liderimizi, önderimizi, örnek aldığımız insanı bu durumda yüceltiyormuyuz dersiniz
ONU YÜCELTEN ALLAHTIR BİZ DEĞİL

İNŞİRAH SURESİ
AYET 4 : Biz şanını da yükseltmedik mi?-Yine senin için zikrini, nam ve şanını yükseltmedik mi?.

Abdulhamit 1 21 Temmuz 2010 19:40

PEYGAMBER ANCAK VAHİYDEN SONRA tüm liderlik vasıflarını üzerinde taşıyan VE okuma yazmada bilen birisi OLMUŞTUR .

HALUK GÜMÜŞTABAK 21 Temmuz 2010 19:41

Evet yüceler yücesi rabbim şanını yüceltmiş sizin verdiğiniz ayette olduğu gibi.
( AYET 4 : Biz şanını da yükseltmedik mi?-Yine senin için zikrini, nam ve şanını yükseltmedik mi?)

Peki Rabbin elçisi için okuma yazma bilmediğini açıkca söylemediği halde bizler başöğretmenimiz, örnek aldığımız kişi için okuma yazma bilmezdi dersek onun şanını yüceltmiş mi oluruz dersiniz? Bunun yorumunu size bırakıyorum. Dünya tarihinde ardı sıra gidilen, çok önemli konulara imza atmış tarihe adını yazdırmış ama okuma yazma bilmeyen tek bir lider yokken, biz Rabbin elçisine bu yakıştırmayı yaparsak onu yüceltmişmi oluruz? Selametle kalın.

Abdulhamit 1 21 Temmuz 2010 19:56

Alıntı:

Evet yüceler yücesi rabbim şanını yüceltmiş sizin verdiğiniz ayette olduğu gibi.
( AYET 4 : Biz şanını da yükseltmedik mi?-Yine senin için zikrini, nam ve şanını yükseltmedik mi?)

Peki Rabbin elçisi için okuma yazma bilmediğini açıkca söylemediği halde bizler başöğretmenimiz, örnek aldığımız kişi için okuma yazma bilmezdi dersek onun şanını yüceltmiş mi oluruz dersiniz? Bunun yorumunu size bırakıyorum. Dünya tarihinde ardı sıra gidilen, çok önemli konulara imza atmış tarihe adını yazdırmış ama okuma yazma bilmeyen tek bir lider yokken, biz Rabbin elçisine bu yakıştırmayı yaparsak onu yüceltmişmi oluruz? Selametle kalın.

SANIRIM SON YAZDIĞIMA İYİ DİKKAT ETMEMİŞSİNİZ.

ONUN LİDERLİK VASFI VAHİYDEN ÖNCESİNE DEĞİL VAHİYDEN SONRASINA AİTİR, ŞAYET VAHİY İNMESE İDİ LİDER OLABİLECEK MİYDİ ?

PEYGAMBER ANCAK VAHİYDEN SONRA tüm liderlik vasıflarını üzerinde taşıyan VE okuma yazmada bilen birisi OLMUŞTUR .

HALUK GÜMÜŞTABAK 21 Temmuz 2010 21:36

Değerli arkadaşım bu sizin düşünceniz ve görüşünüz. Yani peygamberimiz Rabbin görevini tebliğ etmeden önce liderlik vasvı tam yoktu da, daha sonra görev verildiğinde liderlik vasıfları ile donatıldı demek kur'anın onay verdiği bir düşünce değildir. Kur'an dışındanda böyle bir hadis yada bilgi yoktur. Tam tersine vahiy gelmeden önce peygamberimiz çevresinde çok sevilen örnek gösterilen adalet timsali bir insandı. Rahman görev verdiği hiç bir elçisi için okuma yazma bilmediğine dair bir bilgide yoktur.

Vahiyden hemen sonra peygamberimizin okur yazar olduğunu söylemişsiniz, bunu söyleyen bir bilgi yoktur ancak bu bir yorum. Allah ilk indirdiği ayette OKU diyorsa, bu elçi okumasını bilmeyen birisi asla olamaz. Daha sonra öğrendi demek bizlerin sözleridir. Rahman böyle bir açıklama yapmamıştır. Eğer böyle olsaydı sana okumayı biz öğrettik yada sen okumayı daha sonra öğrendin diye açıklama olurdu. Her neyse yine aynı şeyleri söylemeyelim. Benim için konu kapanmıştır. Başka bir değerlendirme yapmadığınız taktirde benim size bu konuda son sözlerimdir. SAYGILARIMLA Halukgta

Abdulhamit 1 22 Temmuz 2010 18:41

Alıntı:

Vahiyden hemen sonra peygamberimizin okur yazar olduğunu söylemişsiniz, bunu söyleyen bir bilgi yoktur ancak bu bir yorum.
Yorumdan öte bir gerçek, bir vakıa

Neden mi ?

Kuranın uygulayacısı ve muminlere örnek olmakla emredilen nebi Allahın emrini yerine getirmeyecek miydi ?

Bu bilgi de size yetmezse daha ne söyleyeyim size.

Çünkü, ilimi, bilgilenmeyi emreden ayetler karşısında, bu emirlere ilk muhatap ve ilk teslim olan insan olarak onun bu emirlere kayıtsız kalması ve bu süre içinde okuma yazma öğrenmemesi mantıksızdır. Kaldı ki peygamberimizin, Bedir Savaşı esirlerini, okuma yazma bilmeyen Müslümanlara okuma yazma öğretmeleri karşılığında serbest bırakması gibi, Kur’an emirleri doğrultusunda ilmi ve irfanı tavsiye eden bir çok önerisi ve uygulaması vardır.

DAHA NE SÖYLEYEYİM SİZE

Liderlik vasfına gelince her peygamber ancak vahiyle lider olmak şerefine ermiştir.

Vahiy inmeden önce de onun çevresinde lider olduğunu söylemek safihane bir düşüncedir.

Her görüş sahibini bağlar, unutmayalım ki peygamberlikten önce okuma-yazma bilmediği nass ile sabit olup bu konuda herhangi bir ihtilaf da yoktur,

KALDI Kİ İHTİLAF SİZDEDİR,

Tartışma o noktaya geldi ki adeta çırpınarak benim görüşüm sizden üstündür aşamasındadır , her defasında son sözlerimi söyledim diyorsunuz arkasından hemen o bitmez tükenmez yazılarınız geliyor.

BUYRUN İSTEDİĞİNİZ KADAR YAZIN, VE ARTIK OKUMAYACAĞIM

HALUK GÜMÜŞTABAK 22 Temmuz 2010 19:10

Sayın arkadaşım eğer cevap vermemi gerektiren bir şey yazmadığınız takdir de benim için konu bitmiştir demiştim. Fakat yine cevap vermem gereken sözler sarf etmişsiniz. Yazınızın sonundan başlamak isterim. İstediğim kadar yazayım okumayacağınızı söylemişsiniz nedenini anlayamadım doğrusu. Yine cevabınızın son kısmında;
(Tartışma o noktaya geldi ki adeta çırpınarak benim görüşüm sizden üstündür aşamasındadır, her defasında son sözlerimi söyledim diyorsunuz arkasından hemen o bitmez tükenmez yazılarınız geliyor.)

Diyerek benim düşüncelerimi söylemem neden sizi bu kadar yıpratmış, üzmüş anlayamadım. Çünkü ben hiçbir zaman benim sözüm en doğru demedim hatta sizin sıkça kullandığınız kesin ve gerçek bir vaka, bu konuda çoğunluk böyle düşünüyor sözlerini ben hiç kullanmadığım halde tam tersine siz kullanıyorsunuz. Bu durumda hangimiz çırpınıyor dersiniz? Ben hatırlayın yanılabilirim çünkü ben bir beşerim diyor, her zaman açık kapı bırakıyorum ve bunlar benim kur’andan anladıklarımdır diyorum. Bunları bana nasıl söylediniz hala inanamıyorum. Yoksa sizin yerinize başkası mı yazdı bu sözleri.

Peygamberimiz Rabbin görevini tebliğ almadan önce de çevresinde tanınan çok özel ve güvenilir bir insandı, bunu da zaten hadislerden öğreniyoruz. Ben olsaydım şu sözleri söylemezdim doğrusu peygamberimiz için.

(Vahiy inmeden önce de onun çevresinde lider olduğunu söylemek safihane bir düşüncedir.)

Normal bir insan düşünelim, O insana liderlik verilmemiş olabilir, hatta çevresinde onun değeri bilinmeyip takdir de görmemiş olabilir. Böyle bir insanın diyelim ki kıymeti bilinmedi, acaba buna liderlik özellikleri yok diyebilir miyiz? İllaki çevresinde onun farkına varıp onu göreve mi getirince liderlik özellikleri ona verilecek. Yüce Rabbim Dünyayı yaratmadan önce olacakların hepsini elbette biliyordu ve elçisini çok özel yeteneklerle donattı ki çevresinde sözü dinlenen bir lider olsun. Peygamberimizde aynen böyle bir insandı, tüm liderlik özellikleri Rabbim tarafından verilmişti.
Sizde söylüyorsunuz bakın ilimden, bilimden söz eden ve bu ayetleri tebliğ eden birisini nasıl olurda okuma yazma bilmeyen birisi olduğunu söyleriz. Allah okuma bilmeyen elçisine neden Allahın adıyla OKU desin.

Sayın arkadaşım ben inanıyorum ki bu yazdıklarımı da okuyacaksınızdır, o sözleri yine sinirle söylediniz. Fakat lütfen kızmak, sinirlenmek yok. Amacımız beşerin sözlerini doğrulama çabasında değil, rabbin ne söylediğini anlama çabasında olmalıyız. Çoğunluk böyle söylediği için değil, Rahman böyle istediği için inanmalıyız. Huzura çıktığımızda kimse bizlere yardım edemeyecek bunu da unutmamalıyız. SAYGILARIMLA

Abdulhamit 1 22 Temmuz 2010 19:28

Evet dayanamadım okudum.

Evet sizin görüşleriniz doğru, PEYGAMBER VAHİYDEN ÖNCE DE LİDERDİ VE OKUMA YAZMAYI DA GAYET ÇOK İYİ BİLİYORDU.


OH BE ARTIK BU SON OLDU İNŞALLAH


SAAT: 20:15

vBulletin® Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.

User Alert System provided by Advanced User Tagging v3.2.6 (Lite) - vBulletin Mods & Addons Copyright © 2025 DragonByte Technologies Ltd.


1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306 307 308 309 310 311 312 313 314 315 316 317 318 319 320 321