Medineweb Forum/Huzur Adresi

Medineweb Forum/Huzur Adresi (https://www.forum.medineweb.net/)
-   Makale ve Köşe Yazıları (https://www.forum.medineweb.net/516-makale-ve-kose-yazilari)
-   -   Muhtaç Olduğun Vahdet, Fıtratındaki Asil Ruh’ta Mevcuttur! (https://www.forum.medineweb.net/makale-ve-kose-yazilari/17915-muhtac-oldugun-vahdet-fitratindaki-asil-ruhve8217ta-mevcuttur.html)

BİLAL HATTAB 08 Eylül 2010 16:09

Muhtaç Olduğun Vahdet, Fıtratındaki Asil Ruh’ta Mevcuttur!
 
(O gün) Cennet muttakilere yaklaştırılmıştır.
Azgınlar için de cehennem hortlatılmıştır.
Onlara, "Allah'ı bırakıp da taptıklarınız, hani nerede? Size yardım edebiliyorlar mı veya kendilerini kurtarabiliyorlar mı?" denilir.
Ve arkasından hep onlar (putlar ve azgınlar) o cehennemin içine fırlatılmaktadırlar.
Ve bütün o İblis orduları onun içinde birbirleriyle çekişirlerken dediler ki:
"Vallahi biz, gerçekten apaçık bir sapıklık içindeymişiz."
"Çünkü biz sizi, âlemlerin Rabbi ile bir seviyede tutuyorduk."
"Ve bizi hep o günahkârlar saptırdı."
"Bak bizim için ne şefaatçiler var,"
"Ne de yakın bir dost."
"Ah keşke (dünyaya) bir kere daha dönebilsek de, müminlerden olabilseydik."
Şüphesiz bunda bir âyet (alınacak bir ders) vardır; oysa çokları iman etmiş değillerdir.
Ve şüphesiz Rabbin, işte O, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir. (1)


Bu ayet-i kerimeler ahiret gününü tasvir ederek anlatmaktadır. Kıyamet gününü ve o günde yaşananları; takva sahiplerinin mükâfatını, isyankârların cezasını ve dünyadaki sapıklıklarından dolayı müşriklerin pişman olmaları durumunu tavsif etmektedir (vasıflandırmaktadır).

Kur’an’ın her ayeti gibi, bu mucizevî ayetler de üzerinde düşünülmesi (tefekkür), akledilmesi (ta’akkul) ve derinlemesine incelenip tekrar tekrar düşünülmesi (tedebbür) gereken ayetlerdendir. Bu çalışmamızda, farklı tefsirlerden yararlanarak bu ayetlerin bizlere ne anlatmak istediğini sizlerle paylaşmaya çalışacağız. Gayret bizden, yardım ve başarı Allah’tandır (cc).

Muttakîn: Takva; lügat itibariyle, kuvvetli bir himayeye girmek, korunmak, kendini muhafaza altına almak demektir. (2) Aynı mânâyla ilgili olarak, "takî" ve "muttaki" isimleri de takva fiilini işleyen, onunla muttasıf olan kimse demektir. (3)

Ğâvîn/ğâvûn: Bu kelimeden maksat, putlara tapanlardır. Bu tapanlara “gavun” denilmiş, fakat “âbidun” denilmemiştir. Bunun sebebi dalâlet, bataklık, felâket vasfını tescil etmek içindir. (4)
Katâde, el-Kelbî ve Mukatil(rh.a.ecmain); “azgınlardan kasıt şeytanların kendileridir” demişlerdir. (5)

Meal ve tefsirlerde genel olarak “azgınlar” olarak çevrilen bu kelime; şeytanı ve şeytanın adımlarına uyup, haddi aşıp sapıklık içerisinde kalanları tavsif etmektedir. Tağutun karşısında hiçbir icraat gösteremeyen dilsiz şeytanları önder, âlim, şeyh, hoca, lider kabul edenler, Kur’an ve Sünnet’ten habersiz yaşayarak, önder kabul ettiklerinin her dediğini tartışılmaz “din” kabul edenler; bu kavramı ve bu ayetleri özel bir ilgi ile tefekkür etmelidirler. Zira tağut, en büyük şeytandır ve tağut’a karşı durmayan herkes de birer dilsiz şeytandır. (6)


Ta’budûn: “Abd/kulluk” kökünden türeyen bu isimle, “kulluk/ ibadet edilenler” kastedilmektedir. İbâdet kelimesinin türediği “abd” kökü, şu anlamlara gelir:

a- Hürün karşıtı olan köle,
b- Boyun eğmek ve itaat etmek,
c- Kulluk etmek, ilâh tanımak, tapmak,
d- Bir şeye bağlanıp, ondan ayrılmamak.

Yani; Allah’tan (c.c) başka boyun eğilen, itaat edilen, körü körüne bağlanıp ayrılınmayan her şey, Allah (c.c) ile edindiğimiz (O’na eş koştuğumuz) ma’budlar/ ilahlardır. Ve ayette belirtildiği gibi, Allah’tan(c.c) başka ma’bud edinenlere; “Allah’ı bırakıp taptıklarınız/ibadet ettikleriniz hani nerede?” diye sorulacaktır. Buradaki bu ifade, bu soru; onları küçümseme, kınama ve bir azarlamadır.

Put: İnsanların, Allah Teâlâ’ya yapmaları gereken ibadet, göstermeleri gereken saygı, sevgi ve korkuyu, O’nun (c.c) dışında herhangi bir mahluku ma’bud kabul ederek ona yöneltmeleri halidir. Ayet ve hadislerde “sanem” ve “vesen” şeklinde de isimlendirilmektedir. Bu, müşriklerin taptıkları taşlar için kullanılabildiği gibi, Allah'ın(cc) nizamına ve hâkimiyetine engel olan tüm tağutlar manasına da kullanılmaktadır. (7)


Nitekim; kabirlere tevessülde bulunmak, o kabirden(veya sahibinden) bir ihtiyacının görülmesini istemek de, onları “put” edinmek demektir. Müşrikler, ihtiyaçlarının karşılanması ve Allah’a(c.c) yaklaştırdıklarını zannettikleri için “put”lara müracaat ediyorlar ve onlar aracılığıyla bu emellerine ulaşacaklarını zannediyorlardı. Aynı amaçla bir kabre yönelmek ya da salih addedilen bir insandan bunları beklemek de, aynı şekilde şirktir; sakınılması gerekir. Zira şeriatta isimlerin herhangi bir etkisi yoktur. Kim şarap içer de, onu su olarak adlandırırsa; o su değil, ancak şarap içmiş olur ve cezası şarap içenin cezasıdır. Hatta o, şarabı başka isimle isimlendirip içtiği için de, sahtekârlık ve yalan söylemesinden ötürü daha fazla ceza görür. Bunun gibi; kabirlere “meşhed” denilmesi ve orada yatanlara “veli” denilmesi, onları “sanem” ve “vesen” adının kapsamından çıkarmaz. (8) Maide 90. ayetteki “el-ensâb/dikili taşlar” lafzı da, Allah’tan (cc) başka kendisine ibadet edilmek(karşısında boyun eğip bağlanılmak, bir şeyler beklemek) üzere dikilen her şeyi kapsar. Bu, bir ağaç, bir taş, bir heykel veya bir kabir olabilir. Bu dikili taşların en büyük fitnesi, kabir ehli fitnesidir. Sahabe ve tabiînin de dediği gibi; bu, puta tapma fitnesinin de başıdır. (9)

Cünudü iblise ecmeun: “İblis'in orduları” kimdir sorusuna şu cevabı vermek mümkündür ki; putlara tapmaya çağırdığında kendisine uyan herkes onun ordusudur ve onunla birlikte cehenneme atılacaklardandır. (10)

Bu ayetlerde anlatılan, Hz. İbrahim(as) ile kavmi arasındaki bir kıssadır. Onun kavmi kendi yonttukları taştan putlara tapıyorlardı. Rabbimiz önceki ayetlerde bunlardan bahsettiği halde, bu ayette onlarla şeytanın askerlerini(ordularını) bir zikretmiştir ve hepsinin tepesi taklak, üst üste cehenneme atılacaklarını beyan etmiştir. Burada dikkatimizi çeken şey, bu ayetleri sadece Hz. İbrahim’in (a.s) kavmi ve o kavmin taptığı putlara has kılarak anlamanın önünü, Rabbimizin kapadığıdır. Yani; “bu ayetler puta tapan o kavme indi; bize niye okuyorsun” diyenlere, Rabbimiz bir kaçış kapısı bırakmamaktadır. Bu, önce bir ayrıntıyı ifade edip sonra genel ifadeye varma sanatıdır. Yani sadece o ağaçtan-taştan putlar değil; şeytanın adımlarına uyarak kendilerini putlaştıranlar ve bunlara körü körüne uyanlar da, cehennemin içine atılacaklara dâhildir.






Mücrimûn: Cürm; günah işlemek, haddi aşmak demektir. Aynı kökten gelen mücrim ise; suçlu, günahkâr, günah işleyen, haddi aşan kimse demektir. Yerine göre bir kişi, bir grup, bir kavim, hatta bir millet hakkında kullanılmıştır. (11) Ayette kullanılmasından maksat, putlara ibadeti süslü gösteren şeytanlardır. Kendilerini taklid ettiğimiz bizden önceki atalarımız diye de açıklanmıştır. (12)
Onlar ayette bahsedilen sözü söylemekle(yani “bizi, o mücrimlerden başkası saptırmadı” sözünü söylemekle) kendilerini putlara tapmaya sevk eden, cinleri ve insanları kastetmişlerdir. Bu da tıpkı onların, “Ey Rabbimiz biz, liderlerimize ve büyüklerimize uyduk. Onlar da bizi yoldan saptırdılar” (Ahzab/67) şeklindeki sözleri gibidir. (13) Bizi ancak o günahkârlar, o kendilerine tâbi olduğumuz reislerimiz, büyüklerimiz sapıtmış oldular; onların sözlerine baktık, izlerine düştük, o yüzden sapıklık içinde yaşamış olduk. (14)

Burada, dünyadayken halkın ilâh gibi sayıp hizmet ettikleri, sözlerini ve davranışlarını otorite saydıkları ve kendilerine her türlü arz ve takdimde bulundukları dinî lider ve önderlerine nasıl davranacakları anlatılmaktadır. Ahirette halk, önderlerinin kendilerini saptırmış ve helâklerine yol açmış olduğunu anlayınca, durumlarından onları sorumlu tutacaklar ve onlara lanetler yağdıracaklardır. Kör izleyiciler, dünyada önderlerinin kendilerini doğruya mı, yoksa yanlışa mı götürdüklerine dikkat etsinler diye, Kur'an bu dehşetli ahiret manzarasını çeşitli yerlerde sunmaktadır. (15)

Ayetlerin devamında da, Allah’tan(c.c) başkasını ma’bud edinenlerin pişmanlıkları, dünyadayken şefaat edeceklerine inandıkları reislerinin, önderlerinin, putlarının, bırakın onlara yardım etmeyi, kendilerine dahi bir yardımda bulunamayacakları ve tekrar dünyaya dönüp mü’min (yüzde yüz Müslüman) olmak isteyecekleri, acz içinde bunu temenni edecekleri anlatılmaktadır.




Bunların başımıza gelmesinden sakınmamız için, Rabbimiz sürekli tekrarladığı uyarıyı burada da yapmakta ve anlatılan bu olayda alınılacak bir ibret, bir ders olduğunu beyan buyurmaktadır. Bu açıklamalarımız ışığında, almamız gereken dersi aldık mı? Bu çabamızın karşılığı olarak, sizlerden sadece bu soruyu kendinize yöneltmenizi istiyoruz. İnşallah, Rabbimizin beyanı üzere, çokları gibi, dilde iman iddiasında bulundukları halde, özde imandan nasipleri olmayanlar zümresine dahil olmaz, gerekli dersleri alıp hayatımızı bu Kur’an’î derslerle inşâ etmeye azamî gayret sarf edenlerden oluruz. Zira; muhtaç olduğumuz Vahdet, fıtratımızdaki asil ruhta; yani İslam’da; yani Kur’an’da mevcuttur. (16) Müslümanlar arasındaki birlik, İslam erleri arasındaki kardeşlik; ancak ve ancak Kur’an’î derslerdeki ve Nebevî metoddaki “hikmet”i anlayıp, bu hikmet üzere inşâ edilecek davetle mümkündür.

Şüphesiz Allah(c.c) mutlak galip ve sonsuz merhamet sahibidir. Galibiyetinden şüphe duymuyor, hatalarımız ve bilmeden işlediklerimiz için de sonsuz merhametine sığınıyoruz.




Dipnotlar:

1- Şuarâ Suresi, Elmalılı M. Hamdi Yazır Sadeleştirilmiş Meali 2- Elmalılı Hamdi Yazır, Hak Dini Kur'ân Dili, 1/168
3- İbn Manzûr, Lisânü'l-Arab, 15/401; Ebu'l-Bekâ, Külliyât, 219
4- Ali Arslan, Büyük Kur’an Tefsiri, 12/343
5- Bkz: İmam Kurtubi, el-Camiu’l-Ahkami’l-Kur’an, 13/50-55
6- Tağut; azgın, sapık, kötülük ve sapıklık önderi, zorba, şeytan, put, puthane, kâhin, sihirbaz; Allah'ın hükümlerine sırt çeviren kişi ve kuruluşların tümüdür. Allah'ın indirdiği hükümlere muhalif olan ve onların yerine geçmek üzere hükümler icad eden her varlık tağuttur. Tağut, Allah(cc)'a karşı isyan etmekle beraber O'nun kullarını kendisine kul edinmek gayretinde olandır. Bu ise şeytan, papaz, dinî veya siyasî lider veyahut da kral olabilir. Bu sebepten bir insanın hakiki mümin olabilmesi için tağutu reddetmesi gerekmektedir. [Bkz: Şamil İslam Ansiklopedisi, Tağut md.]
7- bkz: Şamil İslam Ansiklopedisi, Putperestlik md.
8- bkz: İmam es-San’anî, Tathiru’l İ’tikad an Edrani’l İlhad; Akide Üzerine İki Risale, 76-78
9- İmam Birgivî, Ziyaretu’l Kubûrî Bid’iyyetuhâ ve’stihbâbuhâ, 69-71
10- İmam Kurtubi, el-Camiu’l-Ahkami’l-Kur’an, 13/50-55
11- bkz: Şamil İslam Ansiklopedisi, Mücrim md.

12- İmam Kurtubi, el-Camiu’l-Ahkami’l-Kur’an, 13/50-55 13- İmam Fahruddin Er-Râzi, Tefsir-i Kebir Mefâtihu’l-Gayb, 17/352-353
14- Ö. Nasuhi Bilmen, Tefsir, 5/2474
15- Ebu’l A’lâ el-Mevdudî, Tefhimu’l Kur’an, 4/40
16- Sünnet’i zikretmedim; zira ona itaat de Kur’an’da mevcuttur.

Bilal Hattab


[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]


SAAT: 20:34

vBulletin® Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.

User Alert System provided by Advanced User Tagging v3.2.6 (Lite) - vBulletin Mods & Addons Copyright © 2025 DragonByte Technologies Ltd.


1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306 307 308 309 310 311 312 313 314 315 316 317 318 319 320