![]() |
Peygamberin şefaati var mıdır ? Peygamberin şefaati yok diyen bir islami grup var ki, dayandıkları ayet Bakara 48 Öyle bir günden sakının ki, o gün hiç kimse başkasının yerine birşey ödeyemez, kimseden şefaat kabul edilmez, hiç kimseden fidye alınmaz, hem onlara yardım da edilmez. Bir tek ayete bakarak Hüküm verilebilir mi ? Bu ayeti tefsir eden, bu ayetin açıklayıcısı başka ayetler yok mudur ? Derler ki, Tek Şefaat merci Allahın kendisidir. Başkası yoktur. 39/43- Yoksa Allah’tan başka şefaatçiler mi edindiler? De ki: “Hiçbir şeye güçleri yetmese ve düşünemiyor olsalar da mı?” 39/44- De ki: “Şefaat tümüyle Allah’a aittir. Göklerin ve yerin hükümranlığı O’nundur. Sonra yalnız O’na döndürüleceksiniz.” Elbetteki Tek şefaat merci Allahın kendisidir. Şefaat tümüyle Allah’a aittir. Allahtan başka şefaat edici yoktur. Ancak Şefaat edici Allah ise , İzni ile şefaat ettirende Allahtır. Sünetullah gereği Allah kendi şefaati için vasıtalar kullanır. Bu vasıtalar ile kullarına şefaat eder. Bu vasıtalardan biri de en çok sevdiği kul olan, Alemlere rahmet olarak gönderilen sevgili Hz muhammede ( as ) peygamberimizdir. devamı var. |
Alıntı:
ZÜMER 44 : De ki: «Şefaatin tamamı Allah’a aittir. Çünkü göklerin ve yerin mülk ve hâkimiyeti de O’nundur. Sonunda da O’nun huzuruna götürülecek, O’na hesap vereceksiniz.» Rablerinin huzurunda toplanacaklarından korkanları Kur’an’la uyar. Onlar için ALLAH’tan başka ne bir dost, ne de bir şefaatçi vardır. ..” [En’am 51 ) Mutlak anlamda şefaatin tamamı Allah’a aittir. Allah Zatına ait olan bu yetkisini hiçbir kişi ya da yarattığı ile paylaşmaz. Allah ahiret gününde kendisine ait olan şefaat yetkisini ( AF YETKİSİNİ ) kimselerle paylaşmaz. Eğer böyle olursa İLAHLIK YETKİSİNİ PAYLAŞMIŞ OLUR Kİ, haşa bu mümkün değildir. Ne ilahlık yetkisini ,ne şefaat yetkisini kimseye devretmez ve paylaşmaz da . Allah şefaat yetkisini kimseyle paylaşmaz ve kimseye de devretmez. Ancak KENDİSİNE YAPILAN ŞEFAAT DUALARINI KABUL ETMEK İLE ŞEFAAT YETKİSİNİ PAYLAŞMAK AYNI ŞEYLER DEĞİLDİR. İzni olmadan huzurunda şefaat edecek olan kimdir ? (Bakara suresi 155. ayet.) MERYEM 87: Rahmân’ın katında söz almış olanlardan başkaları şefaat hakkına sahip olmayacaklardır. Demek ki, O gün Rahmân olan Allah'ın nezdinde söz ve izin alandan başkalarının şefat edemeyecektir. Şefâata güçleri yetmeyecektir. Ve Allahtan izinsiz hiç kimsenin o gün şefaat yetkisi ve gücü olmaz. Ancak ve ancak Sadece Allah katında söz almış olanlar şefaat imkanı bulabilir. O'nun izni olmadan hiç kimse şefaat edemeyecek. Bunu biliyoruz. Peki izin verdikleri kimlerdir, kimler olabiilir ? ZUHRUF-86: O’nu bırakıp taptıkları şeyler şefaat edemezler. Ancak bilerek hakka şâhitlik edenler şefaat edebilirler. TAHA 109: O gün şefaat faide vermez, ancak Rahmân kime izin verirse ve kim için söylemeğe razı olursa o müstesna. Cenneti hak edenlere şefaat ediliyor. Cenneti hak edenlerin derecelerinin artması için de şefaat ediliyor. Allahın Özünden, sözünden razı olduğu kulları için ENBİYA 28: Allah, onların önlerindekini de arkalarındakini de (yaptıklarını da yapacaklarını da) bilir. Onlar, O’nun razı olduğu kimselerden başkasına şefaat etmezler ve hepsi O’nun korkusuyla titrerler. Yani şefaat edecek olanlar ancak Allah'ın rıza göstereceği kimseler için şefaat ederler; SEBE 23: O'nun katında, bizzat kendisinin izin verdiği kimseden başkasının şefaatı/kendisinin izin verdiği kimseden başkası için şefaat yarar sağlamaz. ...... YALNIZ SANA İBADET EDER VE YALNIZ SENDEN YARDIM DİLERİZ...... Ayeti gereği şefati yalnız allahtan dilemeliyiz sadece ondan beklemeliyiz. Çünkü bize yardım edecek, şefaat edecek ve ettirecek de yalnız Allahın kendisidir. (Onlar, Onun [Allah’ın] rızasına kavuşmuş olandan başkasına şefaat etmezler.) [Enbiya 28] (Şefaat yetkisine sahip olanlar bile, ancak Allah’ın razı olduğu kimselere şefaat edebilirler.) Sadece Allah’ın dilediği ve razı olduğu kimselere şefaat etmesi için izin verilen, göklerde nice melekler vardır. [Necm 26] (Demek ki melekler de ancak, Allah’ın razı olduklarına şefaat edebiliyor, Allahü razı olmadığı kullar için onlara şefaat yoktur, kimse de şefaat edemez.) " ...İzni olmaksızın O'nun katında şefaatte bulunacak kimdir? " Bakara 255 "Bu, peygamberlerin, meleklerin vs. Allah'tan şefaat dilerak O'nu bağışlamaya zorlayacaklarını sanan kimselerin yanlış fikirlerini reddederler. Bu tür kimseler, yaratıklarının hiçbirinin, değil O'nu bağışlamaya zorlamak, O'nun önünde duramayacağı ve ona izin verilmedikçe şefaat edemeyeceği konusunda uyarılmaktadırlar. (Yunus 3:... O'nun izni olmadıktan sonra (olmadıkça) bir şefaatçi yoktur. ) Evrenin Hakimi'nin izni olmaksızın hiçbir peygamber, hiçbir melek ve hiçbir aziz (velî) O'nun önünde bir tek söz bile söyleyemeyemez MAHKEME-İ KÜBRÂ’DA İLTİMAS OLUR MU? OLMAZ. ŞEFAAT Cenneti hak etmeyene bir başkasının aracılığı ile cennette girmesi için bir iltimas bir torpil olabilir mi ? ŞEFAAT Cenneti hak etmeyene bir başkasının aracılığı ile cennete girmesi için bir iltimas bir torpil değildir "Şefaat fayda sağlamayacaktır, kendisine izin verilenden başkasına/başkası İÇİN..." KULLARINDAN MÜMİN OLANLARA yaptıkları günahlardan pişman olup tevbe dileyenlere ve kendilerini düzeltenlere günahlarının affı için ŞEFAAT fayda sağlayacaktır. Şefaat ya resullah sözü caiz olan doğru olan söz müdür ? “De ki: Allah’ın dilemesi dışında ben kendime bile bir fayda ve zarar verecek durumda değilim.” (A’raf 7/188) Peygamber’imiz (sav)”Kızım Fatıma! Babam peygamber diye güvenme,sana faydam dokunmaz.” demiştir. Tüm bunlardan sonra Peygamber’imizin (sav) şefaat etmek için izin aldığını farz etsek bu durumda O’nun şefaat edeceği insanlar için Allah’ın izin vermesi ve razı olması gerekiyor.( Ayetleri yazmıştım Bakın 20/109,34/23) Dolayısıyla Peygamberimizin şefaat etmesi garanti olsa bile şefaat edeceği insanların bir garantisi yok.Allah’ı razı etmek için çalışmak doğru ve kaçınılmaz olanı. DEĞİL Mİ ? devamı var |
Alıntı:
Dikkat bu vasıtlardan biri demişim, MERYEM 87: Rahmân’ın katında söz almış olanlardan başkaları şefaat hakkına sahip olmayacaklardır. Demek ki, O gün Rahmân olan Allah'ın nezdinde söz ve izin alandan başkalarının şefaat edemeyecektir. Şefâata güçleri yetmeyecektir. Ve Allahtan izinsiz hiç kimsenin o gün şefaat yetkisi ve gücü olmaz. Ancak ve ancak Sadece Allah katında söz almış olanlar şefaat imkanı bulabilir. O'nun izni olmadan hiç kimse şefaat edemeyecek. Bunu biliyoruz. Peki izin verdikleri kimlerdir, kimler olabiilir ? Alemlere rahmet olarak gönderilen peygamberimize Eğer ona şefaat etmeye izin verilmiyorsa kime verilecek ? Dikkat ! Ayetlerin açıkladığı üzere şefaat Allahın razı olduğu kullarına yapılır. TAHA 109: O gün şefaat faide vermez, ancak Rahmân kime izin verirse ve kim için söylemeğe razı olursa o müstesna. ENBİYA 28: Allah, onların önlerindekini de arkalarındakini de (yaptıklarını da yapacaklarını da) bilir. Onlar, O’nun razı olduğu kimselerden başkasına şefaat etmezler ve hepsi O’nun korkusuyla titrerler. Yazılarım seri halinde peşpeşe gelecektir. Hala ŞEFAAT nedir ? Diye sorarsın. Bu açıklamalarımdan hiç birşey anlamadığın belli oluyor ? ALLAHIN KULLARINDAN MÜMİN OLANLARA ,DÜNYADA İKEN TEVBE EDİP yaptıkları günahlardan pişman olup tevbe dileyenlere ve kendilerini düzeltenlere ahirette Allah tarafından günahlarının BAĞIŞLANIP AFFIDIR ŞEFAAT BEDİİ HAMİTTEN ALINTI ---Cenneti hak edenlere şefaat ediliyor. Cenneti hak edenlerin derecelerinin artması için de şefaat ediliyor. Allahın Özünden, sözünden razı olduğu kulları için ---YALNIZ SANA İBADET EDER VE YALNIZ SENDEN YARDIM DİLERİZ...... Ayeti gereği şefati yalnız allahtan dilemeliyiz sadece ondan beklemeliyiz. Çünkü bize yardım edecek, şefaat edecek ve ettirecek de yalnız Allahın kendisidir. -------MAHKEME-İ KÜBRÂ’DA İLTİMAS OLUR MU? OLMAZ. ŞEFAAT Cenneti hak etmeyene bir başkasının aracılığı ile cennette girmesi için bir iltimas bir torpil olabilir mi ? ŞEFAAT Cenneti hak etmeyene bir başkasının aracılığı ile cennete girmesi için bir iltimas bir torpil değildir. ------KULLARINDAN MÜMİN OLANLARA yaptıkları günahlardan pişman olup tevbe dileyenlere ve kendilerini düzeltenlere günahlarının affı için ŞEFAAT fayda sağlayacaktır. |
Alıntı:
Amacınız üzüm mü yemek yoksa bağcıyı mı dövmek, yazılarınızı asıl siz muallakta bırakmayın. Hz muhammed Allah nezdinde izin verilen en büyük şefaat edecek olanlardandır. Hem kendi dönemine ve hem de gelecek dönemlere olmak üzere . Ama nasıl ? Nasılı var bu sorunun. Eğer sabredip konu üzerindeki çalışmamı bitirmeme izin verirseniz sorularınızın hepsinin cevabını bulabileceksiniz. Ve zaten bir yazar konu açmış iken ve konuyu sonlandırmadan soru sorulup cevap alınmaz ki, Belki o sorunun cevabı konunun içinde olabilecektir. Eğer Yoksa o zaman sorar sorusunu. devam edeceğim |
Alıntı:
Dikkat o halde bundan sonra yazacaklarımı sıkı takip edin, kuranla uyuşmuyan yönleri varsa kuranla uyarın beni beraber doğruyu görelim. |
Alıntı:
ŞEFAAT: ALLAHIN KULLARINDAN MÜMİN OLANLARA ,DÜNYADA İKEN TEVBE EDİP yaptıkları günahlardan pişman olup tevbe dileyenlere ve kendilerini düzeltenlere ahirette Allah tarafından günahlarının BAĞIŞLANIP AFFIDIR ŞEFAAT Şimdi bu tanımda bir yanlışlık veya bir noksanlık var mı ? Ayetlerle yaptığım açıklamalarda ayete ters düşen bir kısım var mı ? Zannedilmesin ki, mahşer gününde Allahın razı olmadığı kimselere başta peygamberimiz ve diğer şefaatçiler olmak üzere Allahın razı olmadığı kimselere bağışlanmaları için dua etsin, onlara verilen bir izinle şefaatçi olabilsin. Onların şefaat duaları bu dünya için geçerlidir. MAHKEME-İ KÜBRÂ’DA İLTİMAS OLUR MU? OLMAZ. ŞEFAAT Cenneti hak etmeyene bir başkasının aracılığı ile cennete girmesi için bir iltimas bir torpil değildir. YALNIZ SANA İBADET EDER VE YALNIZ SENDEN YARDIM DİLERİZ...... Ayeti gereği şefaati yalnız allahtan dilemeliyiz sadece ondan beklemeliyiz. Çünkü bize yardım edecek, şefaat edecek ve ettirecek de yalnız Allahın kendisidir. Alemlere rahmet olarak gönderilen peygamberimize ( Enbiya 107 ) Eğer ona şefaat etmeye izin verilmiyorsa kime verilecek ? Demiştim. Peki Peygamberimizin adını neden verdim ? Kuranda açıkca şefaat edenlerin ismi geçermi ? Kuranda kimin şefaat edeceği yani daha düzgün bir ifade ile Allahın şefaat etmesi için kime izin vereceği ismen açıklanmamıştır. Ancak ayetlerde şefaatçilerin özellikleri hakkında tanım yapılmıştır. İşte bu ayetlerin tanıma uyan ve ayetleri açıklayan ve ayetlerle çelişmeyen hadis şeriflerden çıkardığım sonuç ile peygamberimizin adını verdim. Hz muhammed Allah nezdinde izin verilen en büyük şefaat edecek olanlardandır. Hem kendi dönemine ve hem de gelecek dönemlere olmak üzere . Ama nasıl ? Nasılı var bu sorunun. Bu sorunun Kurana uyan cevabı ile devam edeceğim |
ŞEFAAT: ALLAHIN KULLARINDAN MÜMİN OLANLARA ,DÜNYADA İKEN TEVBE EDİP yaptıkları günahlardan pişman olup tevbe dileyenlere ve kendilerini düzeltenlere ahirette Allah tarafından günahlarının BAĞIŞLANIP AFFIDIR ŞEFAAT İbrahim Suresi, 37-41 ........... Rabbimiz, hesabın yapılacağı gün, beni, anne-babamı ve mü''minleri bağışla İbrahim ( as ) Hem kendisi için, annesi ve babası için ve hem de tüm müminler için şefaat duasında bulunuyor. ŞUARA-82- Hesaplaşma günü günahlarımı affedeceğini umduğum da O'dur. ( Evet, İşte ibrahim as böyle der.) İbrahim ( as ) kendi günahının bağışlanıp affedilmesi için Allahtan şefaat diliyor. Günahların affı ile derecesi yükselir. Yani bir anlamda denilenebilir ki, Allahın mumin kullarına edeceği Şefaat muminlerin derecelerini yükseltir. Demek ki, Günahların affı ve Allahın şefaati ahirette vuku bulacak bir hadisedir ki, kimisi için bir kurtuluş olacak iken kimileri içinde derecelerinin artmasına sebeb olacak.Kimin şefaatının kabul olunacağının ,şefaatların kabul olup olunmaması ahirette belli olur. Kafirler ve münafıklar için af ve bağışlanma söz konusu değil iken durum Büyük günahlardan sakınan, Tevbe etmiş, günahkar müminler için aynı değildir. Şimdi şöyle bir örnek verelim, günahkar bir kul halis bir niyet ve pişmanlıkla yaptıkları kötülükten tevbe etti ve bir daha yapmayacağına dair Allaha söz verdi. Ecel geldi çattı ölüm ona ulaştı. Fakat amelleri tartıldığında günah kefesi daha ağır olduğu görüldü. İşte Allahın meleklere şefaat ettirdiği, peygamberlere şefaat ettirdiği kullar zümresi bunlardır. İşte Allahın şefaati ile onun sözünden ve özünden razı olarak öldüğünde artık Allahın ona vaadi hak olarak, kötü amellerinden doğan günahları affedilir hatta iyiliklere çevrilir ki, artık Allah bu kulunu bağışlamış ona şefaat etmiştir. Furkan 71:Kim de tövbe eder ve salih amel işlerse işte o, Allah’a, tövbesi kabul edilmiş olarak döner. Evet bu ayetle Rabbilalemin biz günahkar kullarına böyle müjde veriyor. Tevbesi kabul edilmiş olarak döner ifadesi artık o günahların amel terazisinde tartılmayacağı, değerlendirilmeyeceği af edileceği anlamına gelir. Böyle olunca da kulun amel terazisinde de günah kefesi sıfır çeker. Bir önceki ayet ise daha müthiş ayettir. Bakın ne diyor ? Furkan 70: Ancak tövbe edip de inanan ve salih amel işleyenler başka. Allah işte onların kötülüklerini iyiliklere çevirir. Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. ZÜMER 53 De ki: «Ey kendi aleyhlerine haddi aşmış kullarım, Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin! Çünkü Allah, bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki O, çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.» Yeter ki ölmeden önce günahlarımız için samimi tevbe edelim. ve tevbeden sonra takva sahibi olma koşulu ile MÜDESSİR 48- Artık şefaatçilerin şefaati onlara fayda vermez. Demek ki şefaat edecek olanlar var. Şefaatçiler var ki, onlar için fayda vermez deniyor. Kimlerdir bunlar şefaat edilmeyecek olanlar. Din günü yalanlayan kafir ve münafıklardır bunlar ( Müddesir 45-46 ) Peki Şefaatçiler kimlerdir ? Devamı var |
yazarımızın konusunu bitirmesini bekliyoruz.. sorular analizler daha sonra gelse daha sağlıklı olur. |
Şefaat konusu , kelam ilminin en tartışılan konularındandır.Ben bu konuda Allah'ın başta Sevgili peygamberimiz olmak üzere isterse salih kullarına da bu yetkiyi verebileceğine inananlardanım.Çünkü Allah c c dilerse bu olabilir, yani şefaat yetkisi Allah'ın iznine tabidir. Kur'an da buna delil olarak gösterebileceğimiz ayetlerin can alıcı noktası ise şefaatten medet umulmamasına teşviktir.Ben aşağıdaki ayetleri şefaat vardır ama buna güvenilmemeli , ümit edilmemeli diye algılıyorum. . “Öyle bir günden korkun ki, o gün hiç kimse kimse için bir şey ödeyemez, hiç kimseden şefaat kabul edilmez, karşılık alınmaz, yardım da göremezler” (2/48,123) Bu anlamdaki ayetler birden çoktur. Bunlara bakıldığında kıyamet günü hiç bir şefaatin olamayacağı anlaşılır. Ancak şu anlamda da ayetler vardır: “O gün hiç kimse şefaat hakkına sahip değildir, ancak Rahman’ın katında bir ahdi olanlar müstesna” (19/87). “O gün şefaat fayda vermez. Ancak Rahman’ın izin verdiği ve konuşmasına razı olduğu kimseler müstesna” (20/109). “O gün şefaat fayda vermez, ancak Allah’ın izin verdikleri müstesna...” (34/23). “De ki şefaat tümüyle Allah’a aittir...” (39/44). “Onlara şefaat edenlerin şefaati fayda vermez” (74/48). Kısacası insanlar kendilerini kurtarmaya bakmazlar ve şefaate layık olmazlarsa Hz. peygamber de dahil olmak üzere ona kimse şeaat edemez. “Ey Abdi Menaf Oğulları! Sizin için Allah katında hiç bir şey yapamam, kendinizi kurtarmaya bakın. Ey Peygamberin halası Safiyye senin için de... Ey Peygamberin amcası Abbas, senin için de... Ey Peygamberin kızı Fatıma, senin için de hiç bir şey yapamam, sen de kendini kurtarmaya bak” buhari Mevlut abinin dediğine de katılıyorum''şefaat ya Rasulallah'' ifadesi yanlıştır.Çünkü Hz. peygamberin bizzat böyle bir yetkisi yok.Ancak Allah dilerse var.Öyleyse bizler şefaat bekleme ve şefaat dileme yerine, Allah’ın razı olduğu kullarından olmaya bakalım.Şefaat olursa da fena olmaz:) |
Alıntı:
alkış000 |
MÜDESSİR 48- Artık şefaatçilerin şefaati onlara fayda vermez. Bu ayetten anlaşılacağı üzere Demek ki şefaat edecek olanlar var. Şefaatçiler var ki, bu şefaatçiler onlar için fayda vermez deniyor. Kimlerdir bunlar şefaat edilmeyecek olanlar. Din günü yalanlayan kafir ve münafıklardır bunlar ( Müddesir 45-46 ) Şuara 100: Artık bizim için bir şefaatçi yoktur. YUNUS 3 : ...O'nun izni olmaksızın, hiç kimse şefaatçi olamaz.... Peki Şefaatçiler kimlerdir ? Şefaat Kuran’da iki anlamda kullanılır: Günahların bağışlanması için Allahın izni ile birilerinin dua ile vasıta olması ve genel anlamda yardım manasında Şefaatı Allah'ın iznine bağlayan ayetleri iki kategoride ele almak mümkündür: Birincisi; Şefaatçı için Allah'ın izin vermesi, ikincisi ise; Allah'ın şefaat edilecek kişi için izin vermesi. Allah, şefaatçı olmak için meleklere, peygamberlere, şefaat edecekleri varlıklar için de mü'minlere izin verdiğini belirtmiştir. Allah'ın izin verdiği dışında şefaat edecek kimse yoktur.Derken Allah burada nokta atışı yapmamış.İsim vermemeiş sadece bir nitelikten bahsetmiş.Biz mi belirliyoruz şefaatçiyi yoksa Allah mı? Peki, Allah katında izin verdiğinden başkası ayetlerini nasıl anlayacağız? Meleklerin şefaatı; dünya üzerinde yaşayan inananların günahlarının bağışlanması şeklinde gerçekleşmektedir. İnananların günahlarının bağışlanması için, kendileri Allah'a dua edebilecekleri gibi, Peygamber ve diğer insanların da onlar adına dua etmeleri, şefaat dilemeleri ayetlerle sabittir. Hz muhammed Allah nezdinde izin verilen en büyük şefaat edecek olanlardandır. Hem kendi dönemine ve hem de gelecek dönemlere olmak üzere . Ama nasıl ? ALLAHIN Sözünden ,özünden en hoşnut olduğu, en sevdiği kulu Alemlere rahmet olarak gönderdiği Makamı Mahmut sahibi Hz muhammedi ( as) tıpkı meleklerini şefaatçi olarak seçmesi vazifelendirip seçtiği gibi şefaatçi olarak seçmesi ve görevlendirmesi pek büyük bir ihtimal değil midir ? Elbette pek büyük ihtimaldir diyeceğiz. Peki Melekler şefaat dualarını nasıl ederler ? Ve Allah nasıl ki meleklerin şefaat dualarına izin veriyorsa , peygamberimize de izin veriyor O, önlerindekini ve arkalarındakini bilir; onlar şefaat etmezler (kendisinden) hoşnut olunandan başka. Ve onlar, O'nun haşmetinden içleri titremekte olanlardır.( Enbiya 28 ) Demek ki, Meleklerin şefaati Allah rızasına kavuşacak kulları içindir. Kafirlere ve günahta israr edenlere şefaat etmezler. Ancak günahlarına tevbe eden muminlere şefaat ederler. NECM-26 Göklerde nice melekler var ki, şefaatler hiçbir işe yaramaz. ALLAH'ın, dilediği ve hoşnut olduğu kimseler için izin vermesinden sonraki durum müstesna Allah dilediğine ve razı olduğuna izin vermediği müddetçe, göklerde bulunan nice meleklerin şefaatı fayda vermez" ayeti ile, meleklerin şefaatının, Allah'ın izin verdiği ve dilediği kimselere fayda vereceğine işaret edilmektedir. Peki peygamberimizin şefaati meleklerden farklı mıydı ? Peygamberimizin şefaatinin meleklerden farklı bir yönü var mı ? Meleklere nasıl ki, bu dünyada muminlere şefaat duası için Allah tarafından izin verilmişse, peygamberimize de ve diğer peygamberlere de verilmiştir. Allahın bir vasfı da mucibtir. Yani ALLAH duaları kabul edendir. Afüvdür. Böyle olunca ahirette değil, daha bu dünyada iken , sözünden ve özünden razı olduklarının kullarının, meleklerinin şefaat dualarını kabul eder. İbrahim Suresi, 37-41 ........... Rabbimiz, hesabın yapılacağı gün, beni, anne-babamı ve mü''minleri bağışla İbrahim ( as ) Hem kendisi için, annesi ve babası için ve hem de tüm müminler için şefaat duasında bulunuyor. ŞUARA-82- Hesaplaşma günü günahlarımı affedeceğini umduğum da O'dur. ( Evet, İşte ibrahim as böyle der.) İbrahim ( as ) kendi günahının bağışlanıp affedilmesi için Allahtan şefaat diliyor. Günahların affı ile derecesi yükselir. Yani bir anlamda denilenebilir ki, Allahın mumin kullarına edeceği Şefaat muminlerin derecelerini yükseltir. Demek ki, Günahların affı ve Allahın şefaati ahirette vuku bulacak bir hadisedir ki, kimisi için bir kurtuluş olacak iken kimileri içinde derecelerinin artmasına sebeb olacak.Kimin şefaatının kabul olunacağının ,şefaatların kabul olup olunmaması ahirette belli olur. YUSUF- 98- Hz. Yakub, oğullarına; "Sizin için daha sonra af dileyeceğim. Hiç kuşkusuz ALLAH affedicidir, merhametlidir" dedi Rasûlüllah Efendimizin de daha hayatta iken mü’minlerin bağışlanmaları için ALLAHın emri ve izni ile dua ediyordu Allâh katında onlara şefaatçi oluyordu. ve ALLAH tarafından müminlere tıpkı meleklerin şefaat ettiği gibi şefaat ettiriliyordu. Bakın ayete ve bakın PEYGAMBERİMİZİN DUASININ ETKİLİ GÜCÜNE, DUASININ KESİN KABUL OLUNACAĞINA DAİR MÜJDEYE BAKIN ! (Onlar nefslerine kötülük ettikten sonra, eğer sana gelerek, ALLAHü teâlâdan af dilerlerse, ALLAHın RESULU DE ONLAR İÇİN AF DİLERSE, ALLAHI TÖVBELERİ ELBETTE (KESİN ) KABUL EDİCİ VE MERHAMET EDİCİ BULURLAR[Nisa 64] PEYGAMBERİMİZİN MÜMİNLERE OLAN ŞEFAAT DUASI Peygamberimiz (sav)'in müminler için bağışlanma dilemesi ve dua etmesi Peygamberimiz (sav)'in müminlere olan sevgisinin ve düşkünlüğünün bir sonucu olarak, onların hataları için ALLAH'tan bağışlanma, şefaat dilemiştir. onun duası ile Muminlere şefaat ettirilmiştir.ALLAH'ın Peygamberimize bu konudaki emirleri ise şu şekildedir: .Mümtehine -12 : ..... onlar için ALLAH'tan mağfiret iste. Şüphesiz ALLAH, çok bağışlayandır, çok esirgeyendir. Muhammed - 19 : Şu halde bil; gerçekten, ALLAH'tan başka ilah yoktur. Hem kendi günahın, hem mü'min erkekler ve mü'min kadınlar için mağfiret dile. Nur Suresi, 62":… onlar için ALLAH'tan bağışlanma dile. Şüphesiz ALLAH, bağışlayandır, esirgeyendir." ALLAH Tevbe Suresi'nde ise, Peygamberimiz (sav)'e müminler için dua etmesini şöyle bildirmektedir: Tevbe-103 :… Onlara dua et. Doğrusu, senin duan, onlar için 'bir sükûnet ve huzurdur.' ALLAH işitendir, bilendir. Ayette bildirildiği gibi Peygamberimiz (sav)'in duası müminler için bir sukunete ve huzura vesile olmaktadır. Şunu hiç unutmamak gerekir ki, kalbe huzur ve sukunet veren sadece ALLAH'tır. ALLAH, müminlerin velisi, koruyucusu olarak vekil kıldığı peygamberinin duasını müminlerin rahatlığı, huzuru için her iki dünya saadeti için vesile etmektedir. Rabbimizin şefkat ve şefaati, müminleri esirgeyen ve koruyan olması Meleklerin ve Peygamberimiz (sav)'in duasıyla, duasına icabet edecek olmasıyla gösterir. Rabbimiz Allahta ( Allahüalem ) Sizin Benim emrim ve iznimle mumin kullarıma af ve bağışlanma diliyordunuz , Şefaata dair dualarınız vardı. Ben de bu ŞEFAAT DUANIZI kabul ettim. Diye buyuracaktır. (Ayetlerin genelinden bunu anlıyoruz.) AYETE VE YARDIMA BAKIN MÜMİN-51- Elbette biz, peygamberlerimize ve inananlara dünya hayatında ve şahitlerin şahitlik edecekleri günde de yardım ederiz. İŞTE BÖYLECE GÜNAHLARININ AFFI İÇİN ALLAHIN ŞEFAATİ, ŞEFAAT ETTİKLERİNİN DUASI VESİLE OLUP FAYDA SAĞLAYACAKTIR . YANİ İŞ İŞTEN GEÇTİKTEN SONRA AHİRETTE PİŞMAN OLDUM VE ŞİMDİ BEN TEVBE EDİYORUM DEMEDEN ÖNCE ŞEFAAT EDECEK VE ŞEFAAT ETTİRECEK OLAN ANCAK ŞEFAAT SAHİBİ ALLAHTIR. Rablerinin huzurunda toplanacaklarından korkanları Kur’an’la uyar. Onlar için ALLAH’tan başka ne bir dost, ne de bir şefaatçi vardır. ..” [En’am 51 ) O, kimsenin kimseye yardım edemeyeceği bir gündür. O gün hüküm yalnız ALLAH’ındır.” [İnfitar19) Ancak onun bir vasfı da mucibtir. Yani ALLAH duaları kabul edendir. Afüvdür. Böyle olunca ahirette değil, daha bu dünyada iken , sözünden ve özünden razı olduklarının kullarının, meleklerinin şefaat dualarını kabul eder. ALLAH ŞEFAATİNİ KİMLERE YAZACAK ? Allahın şefaatinin yazdığı kullar, Allahın rahmet ettiği kullar değil midir ? Evet, Allahın üzerlerine şefaat yazdığı kullar, rahmet ettiği kullarıdır. ARAF-156 "Bize hem bu dünyada güzellik yaz hem de âhirette! Dönüp dolaşıp sana geldik." Buyurdu ki: "Azabıma dilediğimi çarptırırım. RAHMETİME gelince, o her şeyi çepeçevre kuşatmıştır. Ben onu; sakınıp ( GÜNAHLARDAN ) korunanlara, zekâtı verenlere, AYETLERİMİZE İNANANLARA YAZACAĞIM." BURAYA DİKKAT ! ŞEFAAT EDEN YALNIZ ALLAH OLMAKTADIR ARACI OLAN KİMSE YOK. ALLAHIN ŞEFAATİ SÖZÜNDEN ( DUASINDAN ) HOŞLANDIĞI KİMSELERİN DUASINA İCABET EDECEK OLUP, BU DUAYI AFFA VESİLE KILIP KABUL ETMESİ İLE KENDİSİNİ GÖSTERİYOR Kİ, BU DUA PEYGAMBERİN ALLAHIN İZNİ VE EMRİ İLE ETTİĞİ DUADIR( AHİRETTE DEĞİL DAHA DÜNYADA İKEN ) , YİNE ALLAHIN EMRİ İLE MELEKLERİN MÜMİNLERİN AFFI İÇİN ETTİKLERİ ŞEFAAT DUASI GİBİDİR. Şefaat bir ödüldür. Ödül’ün sahibi bizatihi Allah’tır. Ödülü taşıyan kişide şefaatle ödül alan kişi gibi Allah tarafından ödüllendirilen/onurlandırılan birisidir. Yani Ödül alanda, o ödülü taşıyanda her ikiside Allah tarafından şefaat edilmiş olandır. Bu bir onurdur izin verdiği kişilere. Bu onur şefaat dualarının kabulu ile olmaktadır.Mumin kullarım için Şefaat dualarınız vardı. Ben de bu ŞEFAAT DUANIZI kabul ettim ve sizi onurlandırdım Allah'ın kullarından bir kısmının günahlarından birkısmını affedici sıfatıyla bağışlamayı dilerse.Kendi katında değerli gördüğü bir kulu bunun için onurlandırır Nasıl ki, bir güreş maçı ardından 1.,2.,3. Belirlenince, bölgenin seçkin insanları madalya törenine yapar ve madalyaları takar.Fakat, kendiliğinden, hiç bir şey yapamaz ne birinciyi ikinci ne de ikinciyi üçüncü.Sadece, kendine verilen görevi yapar ise İslamoğlu da buna benzer şefaat konusunda şöyle bir yorum yapmıştı Nasıl ki, okulda diploma törenlerin de zaten diplomayı hakedene belgesini etkili bir kişi veriyorsa; ahirette de zaten cenneti hakedene peygamberin eliyle ödül vermesi gibidir... Evet şefaatta tek mevki ve merci Allahın kendisidir. Allahın şefaati Onun izni ile edilen dualara dua ettiklerine olmaktadır. Sevdiklerinin dualarını kabul etmekle olmaktadır. Bu duaları kabul edişi, şefaatine vesile kılmaktadır. KULLARINDAN MÜMİN OLANLARA yaptıkları günahlardan pişman olup tevbe dileyenlere ve kendilerini düzeltenlere günahlarının affı için meleklerin, peygamberlerin ŞEFAATİ fayda sağlar. YANİ İŞ İŞTEN GEÇTİKTEN SONRA AHİRETTE PİŞMAN OLDUM VE ŞİMDİ BEN TEVBE EDİYORUM DEMEDEN ÖNCE ALLAH DAHA BU DÜNYADA İKEN RAZI OLDUĞU KULLARINDAN GÜNAHLARININ AFFI VE MAĞFİRETİ İÇİN BAZI KULLARINI VESİLE EDEREK ONLARA ŞEFAAT ETTİRİYOR VE AHİRETE İSE ARTIK ONLAR ŞEFAAT EDİLMİŞ OLARAK GELİRLER. Kafirlerin ise artık ne bir şefaatçisi ve ne de bir yardımcısı olacaktır. Müminlere Şefaat nasıldır ? Bu soruyu da İbrahim 31 ve Bakara suresi 254. ayeti cevaplamaktadir: İbrahim 31- Mü'min kullarıma de ki; "Namaz! kılsınlar ve ne alışverişin ne de dostluğun geçerli olmadığı gün gelmeden önce kendilerine verdiğimiz rızıktan gizli ve açık biçimde bağışta bulunsunlar. Ayetin ikizi ise Bakara 254 ayetidir. Bakara 245 :Ey iman edenler! Kendisinde hiçbir alış verişin, hiçbir dostluğun ve hiçbir şefaatin bulunmadığı bir gün(AHİRET) gelmeden önce, size verdiğimiz rızıklardan Allah yolunda harcayın. Kâfirlere gelince, onlar zalimlerdir. Ayete lütfen çok dikkat edin. Hitaba dikkat ettiniz mi ? Hitap kime yapılıyor ? kime ? Kafir ve münafıklara değil APAÇIK İNANAN MÜMİNLERE yapılıyor Sakın ve sakın karşıma günahkar olarak gelmeyin. Eğer amel teraziniz hafif gelirse sizi cehenneme ateşinden kurtaracak kimseyi bulamazsınız. Onun için iş işten geçmeden önce günahlarınız için hemen tevbeye yönelin ve salih ameklerde bulunuz ki ahirette olmayacak şefaati bu dünyada hak edin. Ve artık bu dünyada iken şefaata nail olun ve Cenneti hak edin Ve artık bu dünyada iken şefaata nail olun ve Cenneti hak edin. Bize zaten Allah melekleri ile peygamberlerin ve veli kulların duaları ile hatta bir babanın veya ananın çocuğuna cenneti hak etmesi için ettiği hayır duaları ile şefaat ettiriyor. Yeter ki biz bu duaya ve şefaata layık olalım ve üstümüze düşen vazifeyi eksiksiz yapalım ki Allahın rızası ve şefatine kavuşabilelim. BEDİİ HAMİT [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] |
Peygamberimizin şefaati var mıdır ? Konusu ile çalışmalarımı bitirdim, daha iyi anlaşılması için de SEBE 23 AYETİNİN TEFSİRİ de var. Bununla ilgili çalışmamı ayrı başlık altında açacağım inşallah. Yazdığım konuyu analiz edip, soru sorup, eksikleri tamamlayacak ,katkı yapacak arkadaşlarıma teşekkür ederim. |
Yazarımızın çalışması çok güzel ve hiç bir malzemeye ihtiyaç bırakmıyacak şekilde ince ellenmiş sık dokumuş,detaylı bi şekilde hazırlanmış.. Allah Razı olsun.. Acizane Şefaat konusunda,Kuranda sünnete şefaat kavramından anladıklarım ; 1-şefaat kavramına tanım konusunda sıkıntı yaşamasak,şefaatin keyfiyetide sorunsuz anlaşılır kanısındayım.şefaati torpil yandaş adamım hamili kart tarzında sunmak kuran kültürüne terstir.Bu Tanım Allahın adl sıfatına,zilzalın son ayetlerine iftira bir tanımdır. 2-şefaat kavramı,başta Peygamberimiz(sav) olmak üzere,Allah dostu sandığımız,zandığımız,ümit ettiğimiz alimlerden dua beklentisi olarak algılamak en doğrusudur kanatimce.ama bu duanın kabulu veya reddi Allah makamıdır.aksini düşünürsek ayetelkursideki şefaat kavramına,fatihadaki yardım kavramına iftira olur. 3-şefaati yahudileştirme,hristiyanlaştırma hastalığı ise ayrı bir dert.adeta Allah ile kul arasına keşiş papaz haham sokma hastalığı..Müslümanlar bu sakat ve şirk kokan kafalardan düşüncelerden uzaktır.Allah ile kul arasına Peygamber dahil kimsenin girmesine Kuran izin vermemektedir. 4-islami bazı cemaatlerde ise ifrat tefrit konsusunda sorun yaşanmaktadır.özellikle tasavuf alanında şirke küfre varan saçmalıklar mevcuttur.sık sık söylemişimdir,tekrarlıyorum:"tasavuf alanı ilim ehli işi olmalıdır.cahil avam tabakası için şirk batağıdır" tasavuf alim bir insanı zirveye çıkarır.cahil bir insanı uçuruma..cahil kesimlerde sık rastlarım.şeyhini peygamberden üstün bile gören var.öyle ki Allah ile sürekli telefonlaşan(!!!) konumuna oturutmuşlar şeyhlerini.. |
Alıntı:
Bu ayette geçen “Allah'ı bırakıp yalvardıkları şeyler, şefaat edemezler. Ancak hakkı bilip ona şahitlik edenler bunun dışındadır.” Tefsiri şu şekilde olmaktadır. Eğer , Allah dışında tapıp, yalvardıklarınızdan, hakkı bilip, Allaha şahitlik eden varsa, işte bunlar size ahirette değil, bu dünya hayatında iken size dualarıyla şefaat edebilirler. Taptığınız o putlar değil. Hak, Allahtır. Allahın kitabıdır, imandır, hidâyettir. Hakka şahitlik edenler, Allaha ve onun kitabına şehadet edenlerdir. Öyleyse imanlarıyla, imanlarına dayalı yaşadıkları hayatlarıyla hakka şehadet-te bulunanlar, hayatlarıyla imanlarının eylemini gerçekleştirenler, gerçekten Allah’ın istediği biçimde gerçek bir Müslümanlık yaşayarak Allah’ın rızasını kazanmış olanlar bunun dışındadır. İşte bunlar, Allah’ın kendilerinden razı olduğu kimselerdir ki, yine Allah’ın razı olduklarına şefaatte bulunabilir. Buradaki hakka şehadet edip de şefaat edebilecek olanların onların haksız yere putlaştırmaya çalıştıkları Allah’ın salih kulları Hz. Îsâ, Hz. Uzeyr ve melekler olduğu söylenmiştir..Onlar yaşadıkları hayatlarıyla hakka şahitlik etmişler, Allah’ın istediği kulluğu icra etmişlerdir. İşte bunların şefaatleri, kendileri gibi iman eden mü’minlere fayda verecektir. Ya da âyeti bir başka mânâda şöyle anlamaya çalışıyoruz: Hakka şahitlik edenler yine kendileri gibi Yani Allaha, kurana şehadet etmiş, Allah’a, Allah’ın istediği gibi iman etmiş olanlara dualarıyla ( Ahirette değil, ancak bu dünyada iken ) şefaat edebileceklerdir. Allah’tan başkalarına da kulluk etmeye çalışan kimselere şefaatte bulunmazlar. Şefaatin olması için Allahın şahitliği şarttır. Şefaatin olması için Allahın şahitliği Yeter. Kul Neye şahit olacak ? Mumin gibi görünüp münafıklara mı şahitlik edecek. Siz kalplerde olanı bilebilir misiniz ? Kalplerde olanlı bilen, kimin takva sahibi olduğunu bilen yalnız Allahın kendisidir. Allah'ın peygamberleri toplayıp da "Size ne cevap verildi" dediği gün, "Bizim hiçbir bilgimiz yok, şüphesiz gizlilikleri hakkıyle bilen ancak sensin" diyeceklerdir. ( Maide 109) Sanırım bu ayeti de yalnış anlamış ve yorumlamışsınız. Peygamberler kendi milletlerini doğru yola çağırmışlar, bazıları, bu çağrıyı kabul etmiş bazıları da, bu çağrıya sırtlarını dönmüşlerdir. Peygamberler getirdikleri mesaja kimlerin gerçekten sırt çevirdiğini bilseler de kimlerin onu gerçekten kabul ettiklerini bilemezler. Çünkü onlar işin yalnız dış görünüşünü bilirler. İşin iç yüzünü ise yalnız Allah bilir. Şimdi onlar, kendisini en güzel şekilde tanıdıkları ve büyüklüğü karşısında iliklerine kadar titredikleri ve O'nun karşısında bir şey bildiklerini söylemekten haya ettikleri, yüce Allah'ın huzurundadırlar. Herşeyi bilenin herşeyden haberi olanın huzurunda. Peygamberler ise, gerçek ilmin yalnız Allah katında olduğunu ilan ediyorlar ve kendilerinin sahip olduğu bilgilerin ilmin gerçek sahibi huzurunda sözü bile edilemeyeceğini söylüyorlar. Onlar edeplerini ve hayalarını takınıyor ve Allah'ın huzurunda hadlerini biliyorlar. Çünkü, kimin takva sahibi olup olmadığını bilenin allah olduğunu söylüyorlar. NECM 32..... Allah, kimin takva sahibi olduğunu daha iyi bilendir. İşte bu sebeble "Peygamberler de bizim bir şey bildiğimiz yok. Hiç şüphesiz sen gaybleri bilensin, derler." Mahşer gününde ümmettinin bu halini gören peygamberimiz ise hüzünlü bir şekilde Furkan 30. ayetiyle Ey Rab'bim ''Benim ümmetim Kur'an-ı terk etti ! der. Alıntı:
ŞEFAAT ZATEN BAŞLIBAŞINA HAKKA VE HAKİKATE BİR ŞAHİTLİK DURUMUDUR. ANCAK BİRBİRİNE KEFİL OLMA ŞARTI YOK. Birbirine mi ? Kim kime ve nasıl ? ALLAHIN ŞAHİTLİĞİ YETER. Yukarıda yaptığım açıklama yeterli oldu sanırım. Peygamberimiz ahir zaman ümmetini görmedi. Allahın emri ile o tüm müminlere şefaatçıdır. Önceki iletimlerde bunun nasıl olacağını açıklamıştım. Alıntı:
Peygamberin kuranla uyuşan hadislerini görmezden gelemezsiniz. İbrahim Peygamber Allahtan hem kendisine ve hem de anne ve babasına ve hemde tüm muminlere şefaat etmiştir. İbrahim 41- Ey Rabbimiz, hesaba durulacağı günde beni, ana-babamı ve tüm mü'minleri affeyle. Yakup peygamberde oğullarına şefaat dilemiştir. (Yusuf 98 ) Rasûlüllah Efendimizin de daha hayatta iken mü’minlerin bağışlanmaları için ALLAHın emri ve izni ile dua ediyordu Allâh katında onlara şefaatçi oluyordu. ve ALLAH tarafından müminlere tıpkı meleklerin şefaat ettiği gibi şefaat ettiriliyordu. Peygamberimiz (sav)'in müminlere olan sevgisinin ve düşkünlüğünün bir sonucu olarak, onların hataları için ALLAH'tan bağışlanma, şefaat dilemiştir. onun duası ile Muminlere şefaat ettirilmiştir.ALLAH'ın Peygamberimize bu konudaki emirleri ise şu şekildedir: Mümtehine -12 : ..... onlar için ALLAH'tan mağfiret iste. Şüphesiz ALLAH, çok bağışlayandır, çok esirgeyendir. Muhammed - 19 : Şu halde bil; gerçekten, ALLAH'tan başka ilah yoktur. Hem kendi günahın, hem mü'min erkekler ve mü'min kadınlar için mağfiret dile. Nur Suresi, 62":… onlar için ALLAH'tan bağışlanma dile. Şüphesiz ALLAH, bağışlayandır, esirgeyendir." Rabbimizin şefkat ve şefaati, müminleri esirgeyen ve koruyan olması Meleklerin ve Peygamberimiz (sav)'in duasıyla, duasına icabet edecek olmasıyla gösterir. Müdessir suresindeki alıntıladığınız ayette hakka şahitlik ifadesi geçmemektedir bu sizin yorumunuz. Ayette geçen Artık, şefaat edenlerin şefaati onlara bir yarar sağlamaz. İfadesi ayetle sabittir ki, mumin olmayan kullara hiç bir şefaatçinin çıkmayacağıdır. Hiçbir şefaatçinin olmayacağıdır. Melekler ancak Allahın razı olduğu kullara şefaat ederler. ( Enbiya 28, Necm 26 ) ) Çünkü Şefaat eden ve şefaat ettiren Allahtır. Şefaat bir ödüldür. Ödül’ün sahibi bizatihi Allah’tır. Ödülü taşıyan kişide şefaatle ödül alan kişi gibi Allah tarafından ödüllendirilen/onurlandırılan birisidir. Yani Ödül alanda, o ödülü taşıyanda her ikiside Allah tarafından şefaat edilmiş olandır. Bu bir onurdur izin verdiği kişilere. Bu onur şefaat dualarının kabulu ile olmaktadır.Mumin kullarım için Şefaat dualarınız vardı. Ben de bu ŞEFAAT DUANIZI kabul ettim ve sizi onurlandırdım anlamına gelir. Allah'ın kullarından bir kısmının günahlarından birkısmını affedici sıfatıyla bağışlamayı dilerse.Kendi katında değerli gördüğü bir kulu bunun için onurlandırır. İslamoğlu da buna benzer şefaat konusunda şöyle bir yorum yapmıştı Nasıl ki, okulda diploma törenlerin de zaten diplomayı hakedene belgesini etkili bir kişi veriyorsa; ahirette de zaten cenneti hakedene peygamberin eliyle ödül vermesi gibidir... Evet şefaatta tek mevki ve merci Allahın kendisidir. Allahın şefaati Onun izni ile edilen dualara ,dua ettiklerine olmaktadır. Sevdiklerinin dualarını icabet edip kabul etmekle olmaktadır. Bu dualara icabet edip kabul edişi, şefaatine vesile kılmaktadır. Yoksa müdessir suresindeki gibi dini yalanlayanlara değil Din (hesap ve ceza) gününü yalan sayıyorduk." KULLARINDAN MÜMİN OLANLARA yaptıkları günahlardan pişman olup tevbe dileyenlere ve kendilerini düzeltenlere günahlarının affı için meleklerin, peygamberlerin ŞEFAATİ fayda sağlar. |
Alıntı:
Katkılarınız ve fikri paylaşımlarınız için teşekkür ederim. Aynı fikirlerde mutabıkız ,cümlelerimiz aynı cümlelerdir. |
Evlerinizi kabir yapmayınız! Kabrimi bayram yeri yapmayınız! Bana salevat getiriniz! Her nerede salevat getirirseniz, bana bildirilir. [Ebu Davud] (Fisebilillah [Allah yolunda] öldürülenlere ölü demeyin. Bilâkis onlar diridir, ama siz bunu anlayamazsınız.) [Bekara 154] (Tibyan) (Allah yolunda öldürülenleri ölü sanmayın, onlar, Rableri indinde diridir ve Allah’ın bol nimetinden sevinç içinde rızıklanırlar, arkalarından kendilerine ulaşamayanlara [henüz şehid olmamışlara, şehidlikte] korku olmadığını ve üzülmeyeceklerini müjdelemek isterler.) [Al-i İmran 169] Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Uhud’da şehid olan kardeşlerinizin ruhları yeşil kuşlarla Cennete gitmiştir. Onlar Cennetin ırmaklarından su içer, meyvelerinden yiyip Arş’ın gölgesinde asılı altın kandillerle giderler, istirahat ederler. Yiyecek, içeceklerin lezzetini ve orada yaşanan hayatın güzelliklerini tattıkları zaman, “Allahü teâlânın bize neler verdiğini kardeşlerimiz bilselerdi de cihattan çekinmeselerdi” dediler. Allahü teâlâ da, ben onlara, sizin durumunuzu bildiririm buyurdu.) [Müslim, Tirmizi, İbni Mace] (Mirac gecesinde, Musa aleyhisselamın kabri yanından geçirildim. Mezarında, ayakta namaz kılıyordu.) [Buhari, Müslim] Buhari’de ve Müslim’de, (Allahü teâlâ, Mirac gecesinde, bütün Peygamberleri, Peygamberimize gönderdi. Onlara imam olup, iki rekat namaz kıldılar) yazılıdır. Namaz kılmak, rüku ve secde yapmakla olur. Bu haber, diri olarak, ceset ile, beden ile kıldıklarını gösteriyor. Musa aleyhisselamın, kabrinde namaz kılması da, bunu göstermektedir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Bana selam verene, ben de selam veririm.) [Beyheki] (Kabrimin yanında okunan salevatı işitirim. Uzaktakiler bana bildirilir.) [İbni Ebi Şeybe] Abdullah ibni Mesud hazretleri dedi ki, Resulullahtan işittim, buyurdu ki: (Hayatım, sizin için hayırlıdır. Bana anlatırsınız. Ben de size anlatırım. Öldükten sonra, vefatım da, sizin için hayırlı olur. Amelleriniz bana gösterilir. İyi işlerinizi gördüğüm zaman, Allahü teâlâya hamd ederim. Kötü işlerinizi gördüğüm zaman, sizin için af ve mağfiret dilerim.) [Bezzaz] (Yaptığınız işler, mezardaki yakınlarınıza ve tanıdıklarınıza gösterilir. İşleriniz iyi ise, sevinirler. İyi değil ise, ya Rabbi, bunlara iyi işler yapmaları için kalblerine ilham eyle derler.) [Ebu Davud] (İnsanların yaptıkları işler, Pazartesi ve Perşembe günleri, Allahü teâlâya arz olunur. Peygamberlere, Evliyaya ve ana-babaya Cuma günleri gösterilir. İyi işleri görünce sevinirler. Yüzlerinin parlaklığı artar. Allah’tan korkunuz! Ölülerinizi incitmeyiniz!) [Tirmizi] ----------------------------------------------- 43-52-Bütün bu uyarılara karşı müşriklerin yegane tutundukları tutamak şefaat davası olduğu için buyuruluyor ki: Yoksa Allah'tan başka şefaatçiler mi edindiler? Allah'a karşı yalan söyleyen, "Biz onlara ancak bizi Allah'a daha çok yaklaştırsınlar diye ibadet ediyoruz." (Zümer, 39/3) diyen, Allah çocuk edindi diyen o müşriklere "De ki: Onlar hiçbir şeye güç yetiremezler ve akıl erdiremezlerse de mi (böyle yapacaksınız)?" (Zümer, 39/43) Bu önce putların şefaati davasını iptaldir. Diğerleri hakkında da şöyle buyuruluyor: Bütün şefaat Allah içindir. Onun da sahibi O'dur. O'nun izni olmaksızın huzurunda kimse şefaat edemez. Şefaat izni verilenler de hep O'nun rızasını düşünerek şefaat edebilirler. Çünkü "Göklerin ve yerin mülkü O'nundur..." Şefaat dediğimiz hadiseyi, Cenab-ı Hak Peygamberimize başta olmak üzere tüm enbiyaya, melaikeye, Allah’ın sevgili kulları olan velilere, şehitlere ve küçük yaşta vefat eden masum çocuklara vermiştir. Fakat şefaat denilince, Allah’ın cennete koymak istediği kişileri Allah’ın sevdiği kişilerin eliyle ve şefaatiyle yaptırmak irade eder. Burada Allah’ın istemediği ve sevmediği veya kurtulmaya hak kazanamayan kişileri hiç kimse yine kurtaramayacaktır. Dolayısıyla şefaate hak kazanan kişilerin yine Allah’ın rızasını kazanan kişilerdir. Yoksa kafir ve müşrik gibi dünyada Allah’ı razı etmemiş kişiler şefaate istihkak kesp etmeyecektir. şefaate me'zun olanlar kendi dilediklerine değil yine Allahın dilediklerine şefaat imkânını bulabilir. hak dini kuran dili. |
Ve bilin ki, Allah'ın Elçisi aranızdadır. O, her işinizde ve her zaman sizin temayülünüze uysaydı, (toplum olarak) bundan zarar görürdünüz. Ama, görüldüğü gibi, Allah imanı(nızı) size sevdirdi, onu kalplerinizde güzelleştirdi ve hakikati inkar etmeyi, günah işlemeyi ve (güzel olan şeylere) karşı çıkmayı size çirkin gösterdi. İşte bunlar, doğru yönü izleyenlerdir. (Hucurat-7) Allahın elçisi aranızdadır hitabı tüm çağlara hitabtır Ceseden aramızda olmayan Allah resulü Yaşayan Kuran olan Sünneti ile her daim aramızdadır.Şefaat hususunda Bedii abimizin değerli çalışması üzere eklenecek bir şey bırakmamış kendisine teşekkür ederiz bizlere bu güzel çalışmayı sunduğu için Allah daim etsin...Kur'an'ın nuzül dönemi varolan Şefaat anlayışlarına cevap olarak inen ayetler Şefaatin Yalnız ve Yalnız Allah'a ait olduğunu anlatmak ve beyinlere kazımak içindir... |
Alıntı:
efendi ol büyümiyecekmisin sen !!!!!!! kurallara uyacaksan buyur,uymamakta ısrar edersen lütfen kalıcı banlatmak zorunda bırakma RcA* |
Alıntı:
|
ABDULMELİK KARDEŞİMİZDEN ALINTIDIR. 2-şefaat kavramı,başta Peygamberimiz(sav) olmak üzere,Allah dostu sandığımız,zandığımız,ümit ettiğimiz alimlerden dua beklentisi olarak algılamak en doğrusudur kanatimce.ama bu duanın kabulu veya reddi Allah makamıdır.aksini düşünürsek ayetelkursideki şefaat kavramına,fatihadaki yardım kavramına iftira olur. 3-şefaati yahudileştirme,hristiyanlaştırma hastalığı ise ayrı bir dert.adeta Allah ile kul arasına keşiş papaz haham sokma hastalığı..Müslümanlar bu sakat ve şirk kokan kafalardan düşüncelerden uzaktır.Allah ile kul arasına Peygamber dahil kimsenin girmesine Kuran izin vermemektedir. Şefaat dediğimiz hadiseyi, Cenab-ı Hak Peygamberimize başta olmak üzere tüm enbiyaya, melaikeye, Allah’ın sevgili kulları olan velilere, şehitlere ve küçük yaşta vefat eden masum çocuklara vermiştir. Fakat şefaat denilince, Allah’ın cennete koymak istediği kişileri Allah’ın sevdiği kişilerin eliyle ve şefaatiyle yaptırmak irade eder. Burada Allah’ın istemediği ve sevmediği veya kurtulmaya hak kazanamayan kişileri hiç kimse yine kurtaramayacaktır. Dolayısıyla şefaate hak kazanan kişilerin yine Allah’ın rızasını kazanan kişilerdir. Yoksa kafir ve müşrik gibi dünyada Allah’ı razı etmemiş kişiler şefaate istihkak kesp etmeyecektir. şefaate me'zun olanlar kendi dilediklerine değil yine Allahın dilediklerine şefaat imkânını bulabilir. evet000 YİTİKSEVDA KARDEŞİMİZDEN ALINTIDIR. Ve bilin ki, Allah'ın Elçisi aranızdadır. O, her işinizde ve her zaman sizin temayülünüze uysaydı, (toplum olarak) bundan zarar görürdünüz. Ama, görüldüğü gibi, Allah imanı(nızı) size sevdirdi, onu kalplerinizde güzelleştirdi ve hakikati inkar etmeyi, günah işlemeyi ve (güzel olan şeylere) karşı çıkmayı size çirkin gösterdi. İşte bunlar, doğru yönü izleyenlerdir. (Hucurat-7) Allahın elçisi aranızdadır hitabı tüm çağlara hitabtır Ceseden aramızda olmayan Allah resulü Yaşayan Kuran olan Sünneti ile her daim aramızdadır.Şefaat hususunda Bedii abimizin değerli çalışması üzere eklenecek bir şey bırakmamış kendisine teşekkür ederiz bizlere bu güzel çalışmayı sunduğu için Allah daim etsin...Kur'an'ın nuzül dönemi varolan Şefaat anlayışlarına cevap olarak inen ayetler Şefaatin Yalnız ve Yalnız Allah'a ait olduğunu anlatmak ve beyinlere kazımak içindir... evet000 EVET ALLAH RESULU DAİMA ARAMIZDADIR. BEDENEN ARAMIZDA OLMAYAN ALLAH RESULU SÜNNETİ İLE VE DUALARIYLA ARAMIZDADIR. ( Nasıl ? Sağlığında iken hem kendi döneminde ve hem de ahir zaman ümmetine etttiği duasıyla ) BEDİİ HAMİTTEN ALINTIDIR Rasûlüllah Efendimizin de daha hayatta iken mü’minlerin bağışlanmaları için ALLAHın emri ve izni ile dua ediyordu Allâh katında onlara şefaatçi oluyordu. ve ALLAH tarafından müminlere tıpkı meleklerin şefaat ettiği gibi şefaat ettiriliyordu. Şefaat bir ödüldür. Ödül’ün sahibi bizatihi Allah’tır. Ödülü taşıyan kişide şefaatle ödül alan kişi gibi Allah tarafından ödüllendirilen/onurlandırılan birisidir. Yani Ödül alanda, o ödülü taşıyanda her ikiside Allah tarafından şefaat edilmiş olandır. Kafirler ve münafıklar için af ve bağışlanma söz konusu değil iken durum Büyük günahlardan sakınan, Tevbe etmiş, günahkar müminler için aynı değildir. Şimdi şöyle bir örnek verelim, günahkar bir kul halis bir niyet ve pişmanlıkla yaptıkları kötülükten tevbe etti ve bir daha yapmayacağına dair Allaha söz verdi. Ecel geldi çattı ölüm ona ulaştı. Fakat amelleri tartıldığında günah kefesi daha ağır olduğu görüldü. İşte Allahın meleklere şefaat ettirdiği, peygamberlere şefaat ettirdiği kullar zümresi bunlardır. İşte Allahın şefaati ile onun sözünden ve özünden razı olarak öldüğünde artık Allahın ona vaadi hak olarak, kötü amellerinden doğan günahları affedilir hatta iyiliklere çevrilir ki, artık Allah bu kulunu bağışlamış ona şefaat etmiştir. Furkan 71:Kim de tövbe eder ve salih amel işlerse işte o, Allah’a, tövbesi kabul edilmiş olarak döner. Evet bu ayetle Rabbilalemin biz günahkar kullarına böyle müjde veriyor. Tevbesi kabul edilmiş olarak döner ifadesi artık o günahların amel terazisinde tartılmayacağı, değerlendirilmeyeceği af edileceği anlamına gelir. Böyle olunca da kulun amel terazisinde de günah kefesi sıfır çeker. Bir önceki ayet ise daha müthiş ayettir. Bakın ne diyor ? Furkan 70: Ancak tövbe edip de inanan ve salih amel işleyenler başka. Allah işte onların kötülüklerini iyiliklere çevirir. Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. ZÜMER 53 De ki: «Ey kendi aleyhlerine haddi aşmış kullarım, Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin! Çünkü Allah, bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki O, çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.» Yeter ki ölmeden önce günahlarımız için samimi tevbe edelim. ve tevbeden sonra takva sahibi olma koşulu ile, şefaat allahtan gelecektir.ve başta onun habibi sevgili kulu hz muhammedin ( as ) duasını vesile kılacaktır. ALLAHIN Sözünden ,özünden en hoşnut olduğu, en sevdiği kulu Alemlere rahmet olarak gönderdiği Makamı Mahmut sahibi Hz Muhammedi ( as) tıpkı meleklerini şefaatçi olarak seçmesi vazifelendirip seçtiği gibi şefaatçi olarak seçmesi ve görevlendirmesi pek büyük bir ihtimal değil midir ? Elbette pek büyük ihtimaldir diyeceğiz. İHTİMAL DEĞİLDİR DİYENLER KURANI VE HADİSLERİ ANLAMAMIŞ OLAN KİMSELERDİR. |
Kur’ani kerim insanların zihninde varoluştan ahrete kadar hayatın her safhasına ait sorulara verilen ilahi cevaptır. Cevapların geneli hem sorulan sorulara hemde kuşatıcı bir rehberlik için uzatılmış bir rahmet meyvesidir. Sorulan sorulara cevap veren Alemlerin Rabbi Allah, Cevaba muhattab olan Akleden insan türüdür. Çünkü İnsanı diğer varlıklardan farklı kılan anlama ve anlamlandırma yeteneği ile donatılmış olmasıdır. Özellikle Kuran üslubu açısından ‘’GAYBİ’’ olan mevzuların anlatılmasında takip edilen usul Muhkem ve Müteşabih kavramlar ile ortaya koyduğu ona has orijinal yöntem. Şefaat kavramıda gaybi bir mevzu olması hasebi ile Kuranın orijinal üslubu ile ele alınması gereken bir konudur. Nüzul süreci temel alınarak İlahi mesaja muhattab olan saplantılı zihinlerde var olan anlayışlara cevap niteliğindedir. O asırda Kuranın sunduğu Allah ve Ahiret tasavvuruna zıt olan anlayışlara karşı tüm emir ve yasaklarda sunduğu tedricilik, çeşitlilik, gerçeklendirerek reddetme gibi usuller vesile kılınarak Kuranın devre dışı bıraktığı yanlış anlayışlara cevaplardır. Şefaat anlayışının revaçta olma sebeplerinden en önemlisi olan yanlış Allah tasavvurudur. Tevhidi anlayışın arı ve duru izahlarına muhatap olunduğunda bu tür şeylere değer atfedilmez. Ama dini inançların kültürel geleneksel bir hal alması şefaat inancının en temel sebebidir Allah’ı (haşa) krala padişaha benzetme düşünceleri bu kavramın şahıs ve kurumlarının doğuşuna sebep olmuştur. Bu anlayış belirli bir dine ait olmayıp hemen hemen her toplumda var olmuştur. Müşriklerin şefaat anlayışı kendi elleri ile yaptıkları sahte ilahlarından hem bu dünya hem de ahiret boyutu taşımaktadır. Kur’an özellikle Ahiret boyutu üzerinde durmaktadır. Özellikle çerçevesi tablolar çizilerek dinamik bir görünüm ile sunulmakta esas olan husus ise Allah’ın yegane Hakim ve Hakem olduğu insanın ise kendi elleri ile yapıp ettiklerinin hesabını verme noktası olduğudur. Kuran bütünlüğü göz önüne alındığında Mekke müşriklerine yönelik hitaplar ağırlıkta olmakla birlikte Ey iman Edenler! Hitabıyla mü’minler de bu uyarıdan nasiplerini almışlardır. Kısaca Şefaat ile ilgili izlenen Kur’ani yöntem İlahi Yasayı Allah’ın hükümranlığını ifade etmekte izin gibi görülen ayetlerde ise özellikle her durumun nasıl Allah’ın iznine bağlı olduğu vurgusu yine İlahi yasanın ilkelerini açıklamaktadır. Günümüzde Şefaat yetkisini Kullara verme anlayışı cahiliye asrı Arap Müşriklerinin inanç sisteminin kültürel etkisinin yansımasıdır.Allah'ın açıkça belirtmediği bir konuda kimse kimseye yetki veremez.En Güzel Vekil ve Hakim olan Allah'ın sınırlarını aşmamak lazım... |
Alıntı:
Hocam sizde bunu desteklediniz tebrikler Söylediklerinizden Allaha sığınırım. Asla ben böyle birşey söylemedim. Söylemediğim ve bu anlam çıkmayacak açıklamalarımdan bu yorumu bana çıkartmanız beni üzdü. Ard niyetli biri olduğunuza inanmıyorum. Ancak yazdıklarımı iyi okumadığınız belli oluyor. Yazdıklarımı iyi okumanızı tavsiye ederim. Ayrıca Alıntınızda Abdulbedii hamit kullandığınız için de Teşekkür ediyorum. |
Alıntı:
Herkes şefaatçi olabilir mi. Herkes birbirine şefaatçi olabilir mi ? Evet olabilir ama Allahın izin verip kabul etmesi şartıyla Yani Allahın izin vermesi durumuyla şefaatçı olunabilir ve şefaat duaları, şefaate vesile olarak kabul olunur. Aksi takdirde değil. Allahın şefaat dualarına icabet etmesi, duaları şefaate vesile kılması yine onun izni iledir ki, izin verdikleri müstesna denmektedir. Şefaat Dualarınızı kabul etmem yine benim dilememle, benim iznimle olur, diyor. İzni olmadan huzurunda şefaat edecek olan kimdir ? (Bakara suresi 155. ayet.) Evet Allah izin vermedikçe , Kulun şefaat duasını kabul etmedikçe, Allah huzurunda kim şefaatçı olabilir. Kimse olamaz Ancak Şefaat duaları Allah tarafından kabul edilenler hariç Şefaat dualarının kabulu ile şefaat izni verilir. MERYEM 87: Rahmân’ın katında söz almış olanlardan başkaları şefaat hakkına sahip olmayacaklardır. Ayet her iki anlama gelir. Şafaat hakkına sahip olan kimlerdir ? Şefaat hakkına kim sahip olabilir ? Şefaat eden de şefaat edilen de her ikisi Allahın özünden, sözünden, amellerinden razı olduğu kullar ise işte onlardır şefaate hak kazananlar. İşte onlardır Rableri tarafından şefaate ve şefaat edilmeye söz alanlar. SORU:Allah Peygamberimize dualarınla muminlere şefaat dile demiş midir ? Evet duanla onlara şefaat dile demiştir. İŞTE PEYGAMBERİMİZİN MÜMİNLERE OLAN ŞEFAAT DUASI Peygamberimiz (sav)'in müminler için bağışlanma dilemesi ve dua etmesi Peygamberimiz (sav)'in müminlere olan sevgisinin ve düşkünlüğünün bir sonucu olarak, onların hataları için ALLAH'tan bağışlanma, şefaat dilemiştir. ALLAHIN EMRİ İLE onun duası ile Muminlere şefaat ettirilmiştir.ALLAH'ın Peygamberimize bu konudaki emirleri ise şu şekildedir: Mümtehine -12 : ..... onlar için ALLAH'tan mağfiret iste. Şüphesiz ALLAH, çok bağışlayandır, çok esirgeyendir. Muhammed - 19 : Şu halde bil; gerçekten, ALLAH'tan başka ilah yoktur. Hem kendi günahın, hem mü'min erkekler ve mü'min kadınlar için mağfiret dile. Nur Suresi, 62":… onlar için ALLAH'tan bağışlanma dile. Şüphesiz ALLAH, bağışlayandır, esirgeyendir." Rabbimizin şefkat ve şefaati, müminleri esirgeyen ve koruyan olması Meleklerin ve Peygamberimiz (sav)'in duasıyla, duasına icabet edecek olmasıyla gösterir. Zaten Allah bu sözü inananlara şu ayetiyle vermiştir. ARAF-156 ...Buyurdu ki: "Azabıma dilediğimi çarptırırım. RAHMETİME gelince, o her şeyi çepeçevre kuşatmıştır. Ben onu; sakınıp ( GÜNAHLARDAN ) korunanlara, zekâtı verenlere, AYETLERİMİZE İNANANLARA YAZACAĞIM." Allahın rahmet ettiği kullar şefaat ettiği kullar değil midir ? Rahmet edeceğine söz verdiği kullar, şefaat edilecek hakkına sahip kullar değil midir ? O, kimsenin kimseye yardım edemeyeceği bir gündür. O gün hüküm yalnız ALLAH’ındır.” [İnfitar19] O gün peygamberler dahil, kimse kimseye yardım edemeyeceği gündür. Ancak allah hariç. Allah büyük günahlardan kaçınmış günahlarından tevbe etmiş sözünden özünden hoşlandığı mümin kullarına bu günde yardım edecektir. Çünkü Allahın onlara verdiği bir söz var. ( Araf 156 ile birlikte Furkan 70-71, nisa 31, necm 32,, şura 37 ayetlerine bakın ) SEBE 23: O'nun katında, bizzat kendisinin izin verdiği kimseden başkasının şefaatı/kendisinin izin verdiği kimseden başkası için şefaat yarar sağlamaz. ...... Yunus 3:... O'nun izni olmadıktan sonra (olmadıkça) bir şefaatçi yoktur. ( Allah tarafından Şefaat duaları kabul edilmedikçe şefaatçi olunmaz.) MÜDESSİR 48- Artık şefaatçilerin şefaati onlara fayda vermez. ( Demek ki şefaat edecek olanlar var. Şefaatçiler var ki, onlar için fayda vermez deniyor. Kimlerdir şefaat edilmeyecek olanlar. Din günü yalanlayan kafir ve münafıklardır bunlar ( Müddesir 45-46 ) Şefaat için onlara duada bulunanların duası kabul olunmaz., Allahın izin verdikleri şefaatçiler ise onlar için hiçbir şefaate bulunmayıp , onlara bağışlanmaları için dua etmeyenlerdir. (Onlar nefslerine kötülük ettikten sonra, eğer sana gelerek, ALLAHü teâlâdan af dilerlerse, ALLAHın RESULU DE ONLAR İÇİN AF DİLERSE, ALLAHI TÖVBELERİ ELBETTE (KESİN ) KABUL EDİCİ VE MERHAMET EDİCİ BULURLAR[Nisa 64] Bu ayetin günümüze yansıması yok mudur ? Vardır , Şöyle ki Allah resulu sünnetiyle ve bizlere duasıyla her an bizim aramızdadır. AYETİN GÜNÜMÜZE YANSIMASINI AÇIKLIYORUM Onlar nefslerine kötülük ettikten sonra, eğer sana gelerek, ALLAHü teâlâdan af dilerlerse Onlar nefslerine kötülük ettikten sonra, eğer sana gelerek ne demektir ? Peygamberin sünnetine gelerek değil midir ? Peygamberin sünneti ne idi ? Allahın daima onu örnek alın dediği onun kurana uyan yaşantısıdır. Eğer siz peygambere gelerek, onun kurana uyan yaşantısına gelerek, kuran yoluna gelerek ,peygamberin sünnetini yerine getirmiş olursunuz. İşte peygamberin sünnetini yerine getirirseniz, peygamberin sünneti gibi bir hayat yaşantınız olursa Allahtan af dilemiş olursunuz. Allah resulu de onlar için af dilerse ( Dilemiştir - Tekrar Bakınız. Mümtehine -12 ,Muhammed - 19, Nur Suresi, 62 ) Allahı tövbeleri elbette (kesin ) kabul edici ve merhamet edici bulurlar. (Nisa 64 ) |
Alıntı:
Alıntı:
|
Alıntı:
SORU:Allah Peygamberimize dualarınla muminlere şefaat et , onlara şefaat dile demiş midir ? Evet, duanla onlara şefaat dile demiştir. Dikkat ! Allah peygamberine muminlere şefaat dilemesi için izin veriyor ve iznin ötesinde EMREDİYOR. İŞTE PEYGAMBERİMİZİN ALLAHIN EMRİYLE MÜMİNLERE ETTİĞİ ŞEFAAT DUASI Peygamberimiz (sav)'in müminlere olan sevgisinin ve düşkünlüğünün bir sonucu olarak, onların hataları için ALLAH'tan bağışlanma, şefaat dilemiştir. ALLAHIN EMRİ İLE onun duası ile Muminlere şefaat ettirilmiştir.ALLAH'ın Peygamberimize bu konudaki emirleri ise şu şekildedir: Mümtehine -12 : ..... Onlar için ALLAH'tan mağfiret iste. Şüphesiz ALLAH, çok bağışlayandır, çok esirgeyendir. Muhammed - 19 : Şu halde bil; gerçekten, ALLAH'tan başka ilah yoktur. Hem kendi günahın, hem mü'min erkekler ve mü'min kadınlar için mağfiret dile. Nur Suresi, 62":… onlar için ALLAH'tan bağışlanma dile. Şüphesiz ALLAH, bağışlayandır, esirgeyendir." BU AYETLER YALNIZCA KENDİ DÖNEMİNE DEĞİL, EVRENSEL AYETLERDİR. YANİ SADECE KENDİ DÖNEMİNE HİTAP ETMEZ, TÜM ZAMANLARI KAPSAR Rabbimizin şefkat ve şefaati, müminleri esirgeyen ve koruyan olması Meleklerin ve Peygamberimiz (sav)'in duasıyla, duasına icabet edecek olmasıyla gösterir. VE PEK BÜYÜK BİR İHTİMAL Kİ, AHİRETTE, MAHŞER GÜNÜNDE DE BU DUASINI TEKRARLAYACAKTIR |
Alıntı:
buyurun evet000evet000evet000 |
Alıntı:
PES PES HER BİLENİN ÜZERİNDE DAHA İYİ BİR BİLEN VARDIR SÖZÜ BİR AYETTİR. YUSUF-76:....Her bilenden daha üstün bir bilgin vardır. AYET GEREĞİ BELKİ SEN BİZDEN DAHA İYİ BİR BİLEN OLARAK BİLİYORSUN ( ALLAHÜ ALEM ) |
Cevap: Peygamberin şefaati var mıdır ? Cennet Sizin Neyinize Ulan!!! Her gun aşura, her yer kerbela Her yerde kan ve ölüm Her yerde zulüm, mazlumlar Mahzun biçare kalmışlar Vahşet sağnağında Yavrusunu basmış bağrına Bir annenin yırtıyor gökleri feryadı Sarsıyor gökdelenleri Kuduste güneşin tutulduğu bir günde Ağıtlar beddualar karışıyor mavzerlerin çığlığına Kudüs sokaklarında şehadete ayarlı bir saatli bomba olsam Ve savursam yahudi köpeklerini Ve bu umutla kavrulsam kızgın çöller gibi Tüm dünya müstazafları için Mazlumlar hatırına yalnızca Onun adına Onun adiyla hakkı huda aşkına kutlu nebi aşkına Sabaha kadar ağlasam Islansa yanaklarım Düşsem şehid kanıyla sulanan topraklara Ortadoğuda, Güneydoğuda Kardaşlarım ateş hattında Zulmün sıcağında kavrulan, ihanetlerle savrulan Herşeye rağmen heybetli Dağlarcasına dimdik ayakta İnadına direnen, Gözünü kırpmadan zulmün üstüne yürüyen Doğrularla doğrulan Kıyasıya kıyımlara Ölesiye kıyamlarla karşılık veren Şerefli bir ölümü Esaret ve zillet altında Yaşamaktansa tercih eden gardaşlarım Güneydoğuda kangölleri Açmaz olmuş gülleri İki dağ arasında sıkışmış kalmış Masumların biçare yürekleri Kapanmış yollar, Yakılmış evleri İşkenceler katliamlar Perişan bir coğrafya Yetmiş yıldır bu topraklarda katledilen masumlar Bir kalemde geçilir Silahlarla kusulan kanlar Bir haberle ekilir Gel gör ki yürekler işgal altında Koskaca bir tarih ayaklar altında Paramparça bir coğrafya Ve üstünde bilinçsiz yığınlar Seyirci konumunda Yanlış soylemlerle insanları aldatan Fikir yerine zehir üreten Mazlumlara karşı köpüren Gözleri zülme açık, mazluma kapalı Diğerleri üç beş soysuzun tasasında Gizli insan bozması Hoşgörü, kardeşlik masalları Yığınları aldatan Hâmânlar Zalimlerle uzlaşıp Tavizlerle yozlaşanlar Ebu cehil gibi yaşayip, Yezidlere dudak uçurtanlar Bir de utanmadan arlanmadan Hesapsızca cennet hesabı yapanlar Yapmanız gerekirken yapmadıklarınıza , Soylemeniz gerekirken söylemediklerinize Ve şu taptıklarınıza bir bakın ve utanın Hak uğruna gözü yaşlı analar, Şehadeti canından, malından alanlar Sonuna kadar savaşanlar İhsanda , iyilikte doğrulukta yarışanlar, Gelecek nesillere kanları ile suladıkları Topraklar bırakanlar Allaha teslim olanlar Hak uğruna egilen başlar Huda uğruna kesilen başlar Lehvi mahfuzda adları alim, adları şehit ,adları muvahhid, Adları hizbullah ile yazılanlar Darağaclarını, kahpe sehbaları, meydanları kanları ile dolduranlar dururken CENNET SİZİN NEYİNİZE ULAN NEYİNİZE YA EKSİZ İLAVESİZ UZSUZ UZLAŞMASIZ TAVİZSİZ ŞEKSİZ ŞÜPHESİZ DOGRULARLA DOĞRULUR SIRATI MUSTAGIM ÜZERE DOĞRULURSUNUZ KARANLIK GEÇMİŞİNİZİ EŞİKTE BIRAKIR ÜSTÜNE ARINMIŞ BİR RUHLA SAĞLAM BİR TÖVBEYLE GELİRSİNİZ BU YOLA YADA BU SEVDADAN VAZGEÇERSİNİZ ARKADAŞ Ne bu çabalarınız ne bu ekdiginiz nifak tohumları Ne bu çifte standartlarınız Nede bu fani yasalarınız ... Bu yolu yamultmaya yetmez arkadaş Doğru yolda eğri , Eğri yolda doğru yürünmez Alınacak bir emaneti güzelce geri vermek dururken asıl sahibine Mal makam rutbe hasılı post yoluna kurban etmeyin nafile Bunca vahşet ihanet ve ölümlerden sonra geriye Bir şehide mersiye bir gerillanın ağıtı kaldı Şu çatlayan dudaklarımda Bitmeyen tükenmeyen bir sevda ki ağardı bu saçlarımda Adını kanımla yazdım katil duvarlara Ölmeyen öldürmeyen bir kavga ki bu öfkesiyle çatık kaşlarında Boy boy delikanlılar saf tutmuşlar şehadet yarışında Eğmemişler boyun dikilmişler soysuzun karşısına Bir umut huseyni aşk mektebinin kapısında Bir mahkum dunya ve karşısında sembolleşen kerbela Ve biz kerbelayı seçtik Susuz kalma pahasına Hasan ENES |
SAAT: 23:17 |
vBulletin® Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
User Alert System provided by
Advanced User Tagging v3.2.6 (Lite) -
vBulletin Mods & Addons Copyright © 2025 DragonByte Technologies Ltd.