Medineweb Forum/Huzur Adresi

Medineweb Forum/Huzur Adresi (https://www.forum.medineweb.net/)
-   Makale ve Köşe Yazıları (https://www.forum.medineweb.net/516-makale-ve-kose-yazilari)
-   -   Kur'anın VELİLERİN ARDINA DÜŞMEYİN sözünden ne anlamalıyız? (https://www.forum.medineweb.net/makale-ve-kose-yazilari/18453-kuranin-velilerin-ardina-dusmeyin-sozunden-ne-anlamaliyiz.html)

HALUK GÜMÜŞTABAK 19 Aralık 2010 13:12

Kur'anın VELİLERİN ARDINA DÜŞMEYİN sözünden ne anlamalıyız?
 
Bir kardeşim, benim yazımda velilerin ardı sıra gitmenin, Rabbim tarafından yasaklandığı ayeti hatırlatmam neticesinde bana şöyle bir cevap verdi.

(Yasaklanan veli kavramı, şeytan ve avanelerine davet eden velilerdir. Bu kezzaplardır, belamlardır, putlardır vs..)

Gerçekten Yüce Rabbim aşağıdaki ayette, bizleri velilerin ardına düşmeyin derken, şeytanın yoluna, putlara davet eden, kur’anı inkâr edip peygamberimizi kabul etmeyen kişilerden mi bahsediyor olabilir, gelin onu yine Rabbin yöntemi ile kur’ana danışarak anlamaya çalışalım. Fakat önce şunu hatırlatmakta yarar var. Allah veli sözcüğünü bir başka anlamlar da da kullanmıştır kur’an da. Örneğin bizimde günümüzde kullandığımız bakmakla yükümlü olan, aile büyüğümüz velimiz gibi. Ayrıca dost anlamın da da kullanmıştır. Örneğin şu ayeti verebiliriz.

Maide 55: Sizin gönül dostunuz (veliniz) Allah'tır, O'nun resulüdür, bir de rükû eder bir halde namazı kılıp zekâtı vererek iman edenlerdir.

Fakat bizim bahsettiğimiz VELİ, Rahmanın söz ettiği, din ve iman adına ardı sıra gidilecek, yardım istenecek VELİLER konusudur, gelin birlikte bu sözcükten Rabbim kimlerden bahsediyor ve ardı sıra gitmeyi yasaklıyor onu anlamaya çalışalım.


Araf suresi 3; Rabbinizden size indirilene uyun; O'nun berisinden bir takım velilerin ardına düşmeyin! Siz ne kadar da az öğüt alıyorsunuz.



İlk önce bu ayeti anlamaya çalışalım. Bu ayetin önceki ve sonra ki ayetlere baktığımızda, Rabbimin bizlerin uyması gereken tek rehberin kur’an olduğunu ve bunun dışında hiçbir kişinin ve bilgilerin ardı sıra gidilmemesini istiyor. Dikkat ederseniz burada iman edenlere sesleniyor Rabbim. Yoksa iman etmeyenin kur’an ile bir ilgisi olamaz, o zaten kabul etmediği bir kitaba neden uysun? Şu sözlere dikkat edelim ki daha iyi anlayalım konuyu. Onun berisinden yani Allah tan başka önderlerin velilerin ardından gitmeyin diyor. Çünkü din ve iman adına güvenilecek, dayanılacak her sözüne güvenilecek veliniz yalnız benim diye de belirtiyor. Size hatırlatacağım ayette bakın bizlerin gönül gözü olarak neyi öneriyor?


Enam 104: Gerçekten Rabbinizden size birçok deliller geldi, artık kim gözünü açara, onları görürse kendi lehine, kim de körlük ederse, kendi aleyhinedir. Ve o durumda ben sizin bekçiniz değilim.


Dikkat ederseniz Allah bizleri elçisi kanalıyla gönderdiği birçok delillere YANİ KUR’ANA yönelmemizi emrediyor. Daha da ilginci kim aklını kullanır ve gözlerini açıp kur’an dan nasiplenmeye çalışırsa, kendi faydasına diyor. Kim körlük ederse de kendi zararına. Demek ki aklını kullanan kur’an dan nasipleniyor, anlıyor ki Rabbim bunu söylüyor. Daha sonrada Rabbim elçisine söyle onlara ben size kur’anı, gönül gözünü, güneşi tebliğ ettim, gerisi size kalmıştır, ben sizin bekçiniz değilim diyor. Dikkat edin Allah elçisi bile bir yerden sonra, aradan çıkıyor ki başka birisinin araya girmesini Rabbim asla müsaade etmez.

Aşağıdaki ayette aslında din ve iman adına kimseye kayıtsız şartsız güvenilmeyeceğinin, ikazını yapan bir ayet.


Enam 116: Yeryüzünde olanların çoğunluğuna uyacak olursan, seni Allah'ın yolundan şaşırtıp-saptırırlar. Onlar ancak zanna uyarlar ve onlar ancak 'zan ve tahminle yalan söylerler.

Dikkat edin bu ayette de iman etmeyenlerden bahsedilmiyor. Çünkü hiç iman etmeyenler konusunda zaten çok açık ayetler vardır ve onları zaten dost edinmeyin sakın diye bizleri uyarır Allah. Burada bahsedilenler ne şeytanlar nede iman etmeyen insanlar. Peki, kimler olabilir bu kişiler? Onları da açıkça söylüyor. (Onlar ancak zanna uyarlar ve onlar ancak 'zan ve tahminle yalan söylerler.) Bakar mısınız lütfen kimlermiş? Emin olmadıkları söz ve bilgilerin ardı sıra gidip, dinini imanını zan ve tahminlerle yaşayan insanlar olduğunu söylüyor. Rabbin bu ayetini bu sözlerini, günümüz İslam yaşayışımızla lütfen karşılatırınız, kimler olduğunu, nasıl büyük hatalar yaptığımızı o zaman çok daha iyi anlayacaksınız.


Şimdi yazacağım ayette bakın Rabbim bizi nasıl uyarıyor ve bazı insanların bizi ALLAH İLE ALDATACAĞINI söylüyor.

Fatır 5: Ey insanlar, hiç şüphesiz Allah'ın vaadi haktır; öyleyse dünya hayatı sizi aldatmasın ve aldatıcılar da, sizi Allah ile (Allah'ın adını kullanarak) aldatmasın.


Bizi aldatma ihtimali olacak kimseler, bizim yakınımızda olanlar olduğu anlaşılıyor. Yoksa bizim dinimizden, inancımızdan olmayan bir insanın, zaten ne sözünü dinleriz, nede yanımıza yaklaşabilirler. Demek ki bizi Allah ile aldatacak olanlar içimizden birileri. İşte bunun için Rabbim bizleri uyarıyor.


Şimdi hatırlatacağım ayet ise sorumuzun tam cevabını veriyor.

Yunus 106: Sana ne bir yarar, ne de bir zarar verebilecek durumda olmayan varlıkları Allah'la beraber anıp onlara yalvarıp yakarma: çünkü eğer böyle yaparsan muhakkak ki zalimlerden olursun!


Ayete bakar mısınız lütfen. İşte apaçık sözleriyle anlatmak bu olsa gerek. Bizlere ne fayda nede zarar verecek güce sahip durumda olmayanları yani beşeri, Allah ile birlikte anıp anlardan yardım isteme, bunu yapanlar zalimlerden olur diyor. Peki, bizler günümüzde ne yapıyoruz bunun benzeri şeyleri bir düşünün isterseniz? Allah dostu dedikleri kişilerden şefaat istedikleri, onları Allah huzurunda kurtarıp cennete götüreceklerini söylemiyorlar mı? Hâlbuki Rabbim kimin takvaca üstün olduğunu yalnız ben bilirim dediği halde, yaptığımız yanlışların sonu nereye varır dersiniz? Bakın bu sözlerime açıklık getiren ayeti anlamaya çalışalım şimdide.


Zümer 3: Gözünüzü açıp kendinize gelin! Arı-duru din yalnız ve yalnız Allah'ındır! O’nun yanında birilerini daha veliler edinerek, "Biz onlara, bizi Allah'a yaklaştırmaları dışında bir şey için kulluk etmiyoruz." diyenlere gelince, hiç kuşkusuz, Allah onlar arasında, tartışıp durdukları konuyla ilgili hükmü verecektir. Şu bir gerçek ki, Allah, yalancı ve nankör kişiyi iyiye ve güzele kılavuzlamaz.


İşte konu daha da açıklık kazandı. Demek ki edindiğimiz içimizden çok güvendiğimiz ve bizleri din iman adına yöneten öyle insanları veli edinmişiz ki, bu insanları veli edinmemizin nedenini Rabbim örnekle veriyor, bakın ne diyor?

(Biz onlara, bizi Allah'a yaklaştırmaları dışında bir şey için kulluk etmiyoruz.)

Demek ki bu durumda edindiğimiz veli bizlerin içinde, hatta çok güvendiğimiz bir insan, yoksa neden güvenelim ona da, bizi o kişi Allaha yaklaştıracak diyelim. Rabbin bu sözlerini okuyunca günümüzde veliler edinenlerin kendince sebepleri geldi aklıma, bakın ne diyorlar, Rabbin söylediklerinden hiçbir farkı yok.

( Her insanın bir velisi olmalıdır, hesap günü her Müslüman velisi ile birlikte anılacaktır. Veliler şefaatçidir, onlar bizlere şefaat edeceklerdir.)

İşte Rabbimin çok büyük tehlike gördüğü ve sakın yapmayın, bunlardan sakının dediği olay bu kadar açık gerçekleşmiştir. Hâlbuki bakın onlarca ayette Rabbim tek şefaatçi benim dediği halde bizler, neler söylüyoruz farkında mıyız acı gerçeklerin? Hiç sanmıyorum, çünkü kur’an ile aramıza girenler öyle bir girmiş ki, Rabbin sözleri yerine, beşerin sözleri dinlenir olmuş.


Secde 4: Allah'tır ki gökleri, yeri ve ikisi arasındakileri altı günde yaratmış, sonra arş üzerinde egemenlik kurmuştur. O'nun dışındakilerden size ne bir dost vardır ne de bir şefaatçi. Hâlâ düşünüp ibret almayacak mısınız?


Allah apaçık şefaat tümden bana aittir, kimin takvaca üstün olduğunu yalnız ben bilirim dediği halde, bizlerin şefaatçi edinmemiz, veliler edinip onlara sığınmamızı, onlardan yardım istememizi nasıl açıklarız hesap günü Rabbime? Bugün tarikat ve cemaatleri bir düşünün lütfen. Neler söyleniyor şeyhleri liderleri için. Doğrusu hala aklımızı işletmeyecek miyiz?


Allah hesap günü olacak bir olayın sahnesini bile bizlere bugünden gösteriyor, ama biz hala duymazdan geliyoruz. Bakın mahşer günü yüzü kapkara olan, iman ettiğini zannedip, birilerinin ardına düşen, veliler edinen bir insanın acı feryadını lütfen duyalım artık. Eğer duymazdan gelirsek, bir gün bizlerde aynı feryadı üzülerek yapacağımızı bilelim.

Furkan 28: Yazık bana! Keşke falancayı (batıl yolcusunu) dost edinmeseydim.

29- Çünkü zikir (Kur'an) bana gelmişken o, hakikaten beni ondan saptırdı. Şeytan insanı (uçuruma sürükleyip sonra) yüzüstü bırakıp rezil rüsvah eder.



Rabbin verdiği bu örnek, zerre kadar düşünene gerçek cevabı veriyor. Burada bahsedilen kur’ana iman ettiğini zanneden birisinin feryadıdır. Bu kişi çok güvendiği birisini dost veli edinmiş ve ona o kadar çok güvenmiş ki, sonunda iman ettiği kur’an dan, farkında olmadan sapmış. Tabi işin kötüsü bunu Rabbin huzurunda fark ediyor. Ne kadar kötü bir durum. Bakın işte şeytan burada nasıl bir görevde olduğunu da hatırlatıyor Rabbim. İman edenleri kur’an dan uzaklaştırmak batıla, sanıya, rivayetlere iman etmeleri için var gücüyle çalışıyor. Rabbim açıkça KUR’ANIN İPİNE SARILIN DEDİĞİ HALDE. Ayete dikkatle bakalım burada ardı sıra gittiğimiz, dost edindiğimiz yabancı birisi değil. Tanıdığımız güvendiğimiz hatta bu Allah dostudur, ne söylüyorsa doğrudur diye hiçbir kuşku duymadan, ona güvendiğinden bahsediyor. Peki kur’anı tebliğ aldığını söyleyen kişi kur’an dan nasıl sapar, burası önemli. Dost edindiği kişi kur’anı kabul etmeyen birisi değil, peki nasıl saptırıyor olabilir? Rabbin hüküm vermediği konularda, bunlarda Allah katındandır diyerek dine hurafeler, katıp saf ve temiz İslam ı bulandırmaktır elbette yoldan saptırmak.


Ne yazık ki bizler yalnız ve yalnız Rabbimden yardım istememiz gerekirken, hatta her namazda Elham ayetinde, Yalnız senden yardım isteriz dememize rağmen, acaba şefaati, yardımı kimlerden istiyoruz? Edindiğimiz velilerden nasıl olurda yardın isteriz, şefaat bekleriz. Bakın Rabbim ne diyor?

Nisa 45: Allah sizin düşmanlarınızı daha iyi bilir. Dost olarak, Allah yeter. Yardımcı olarak da Allah yeter.

Tevbe 116….. Sizin için Allah dışında ne bir dost vardır ne de bir yardımcı.



Allah din ve iman adına bizleri kur’ana yöneltir ve ona sarılmamızı ister. Kur’anı rehber alanı hiç kimsenin aldatamayacağını anlatır bizlere. Kur’an dan nasiplenmeyenlerin kolay kandırılacağı örneklerini verir. Aşağıdaki ayette kur’an dan habersizlerin nasıl bir yöntemle kandırıldığını anlatır bizlere.



Bakara 79: Elleriyle (bir) Kitap yazıp sonra onu az bir bedel karşılığında satmak için "Bu Allah katındandır" diyenlere yazıklar olsun! Elleriyle yazdıklarından ötürü vay haline onların! Ve kazandıklarından ötürü vay haline onların.


İşte günümüz İslam’ının içine düştüğü bataklık. Kur’an dan habersiz toplumu aldatma ve kandırma yöntemi. Hatırlayınız bugün bizlere kur’an da her şey yoktur, O özet bilgidir diyenlerin ciltlerce dolusu yazdığı kitaplar acaba nerden almış bilgilerdir dersiniz? Rabbimin hiç bahsetmediği, hüküm vermediği onca bilgileri nerden aldılar da bizlere veriyorlar, bunu hiç düşünen var mı? İşte çok güvendiğimiz hatta Allah dostu ilan ettiğimiz kişilerin yazdığı onca bilgilere, kitaplara karşı, rabbin sözlerini lütfen artık duyalım işitelim. Şunu da unutmayalım, yüzlerce yıl önce yaşamış birçok âlimin sözleridir diye bugün bizlere sunular sözlerin, gerçekten kendilerine ait olup olmadığına emin olan var mı aramızda? Geçmişte yaşamış peygamberimizden feyiz almış, üstat âlimlerin söylemediği sözleri onlar üzerinden yayarak, batıl sözlere inanmakla, bu âlim kişilere atılan iftiraları onayladığımızı unutmayalım. Peygamberimiz bizleri kur’an ile uyarma görevi aldıysa, ondan feyiz alan âlimlerimizin de bu yolu izleyeceğini bilmeliyiz. Bakın Allahın kitabında olmayıp, bunlar Allah katındadır diyenlere Rabbin sözlerini tekrar hatırlatıyorum. ( Bu Allah katındandır" diyenlere yazıklar olsun.) Allah hangi sözlerden bahsediyor bu sözüyle? Elbette Rahmanın kur’an da hiç bahsetmeyip, hüküm vermediği konuları, bunlar Allah katındandır diyerek, RABBİME İFTİRA ATANLARDAN BAHSEDİYOR. Unutmayalım Rabbimin tehdidi bir gün gerçek olacaktır. O gün bir göz açıp kapayınca ya kadar gelecektir, bunun farkına varalım.


Günümüzde Allah tan gayri şefaatçi edinip veliler peşinde koşanlara bakın Rabbim apaçık ne söylüyor?

Enam 51: Rablerinin huzurunda toplanacaklarından korkanları Kur'an'la uyar. Öyle ki, kendileri için O'nun huzurunda ne bir dost ne de bir şefaatçi vardır. Gerekir ki Allah'tan korkarlar.


Şükürler olsun Rabbim e o kadar açık ki her şey. Huzura gittiğimizde, yüzlerinin aydınlık olmasını isteyenleri sen kur’an ile uyar diyor Yaratıcımız. Peki, bugün bizlere ne öğretiyorlar onu hatırlayalım? Kur’an özet bilgidir orada her şey yoktur. İşte şeytanın kur’an dan bizleri uzaklaştırdığı ve inanmasını sağladığı koskoca bir yalan, rabbimin kitabına atılan iftira. Buna inanan şunu asla unutmasın. Huzuru mahşerde bunlara inananların yüzlerinin kapkara olacağını söylüyor Rabbim. Daha da önemlisi ayetin sonunda, Dünyada edindikleri şefaatçileri, hesap günü yanlarında bulamayacaklardır diyor.

Peygamberimiz devrindeki putlara hiç kimse Allah diye tapmıyordu. Hepside ehli kitap insanlardı. O putlar, yaşadıkları dönemlerde çok sevdikleri, saydıkları Allahın sevgili kulları kabul ettikleri kişilerin putlarıydı. İnsanlar bu putlardan şefaat bekliyor ve onları Allah huzurunda cennete götüreceklerine inanıyorlardı. Günümüzde ise yapılan çok mu farklı dersiniz. Belki bugün putlarını yapmıyorlar, ama edindikleri velilerden şefaat dileyerek onların ardı sıra gidip, onlardan yardım isteyerek aynı şeyleri yapmıyorlar mı? Yorum sizlerin.


Sizlere son olarak bir ayeti, Rabbimin verdiği örnekle açıkladığı uyarıyı hatırlatmak istiyorum. Allah bu örneğiyle bizleri o kadar güzel uyarıyor ki, anlayana anlamak isteyene. Tabi birde gözlerinde perde olmayıp, gönülleri mühürlenmeyenlere.


Ankebut 41: Allah'ın dışında başka veliler edinenlerin örneği, kendine ev edinen örümcek örneğine benzer. Gerçek şu ki, evlerin en dayanıksız olanı örümcek evidir; bir bilselerdi.


Bu ayeti ilk okuduğumda doğrusu fazla bir şey anlamamıştım. Sizlerde okuduğunuzda, eğer araştırmadıysanız çok fazla bir şey anlamamış olmanız normaldir. Önce ayette geçen örümcek hakkında sizlere bilgi vermek istiyorum, o zaman Rabbimin ne demek istediğini daha iyi anlayacaksınız.

Canlı türleri genelde evlerini; sıcaktan, soğuktan, düşmanlardan ve her türlü zarardan korumak için inşa ederler. Oysa örümcek evini; yok etmek, zarar vermek, evine yanlışlıkla uğrayanları yemek için inşa eder. Bu yüzden evlerin en güvenilmezi, örümceğin evidir. İşte Allah bizlere öyle bir örnek veriyor ki, zerre kadar aklını kullanan, din ve iman adına Rabbin rehberinden saparak, beşeri veliler edinip ondan yardım ummak, onları şefaatçi edinmenin büyük bir yanlış olduğunu, bunu yapanların sonunu örümceğin evine sığınan insanlara benzetiyor. Sizce böyle bir eve, böyle bir insana sığınmak, bizi Rabbim e ulaştırır mı? Ya da bu kişinin gerçekten Allah dostu olduğunu bilebilecek, garanti veren var mı aramızda?


Kur’anı anlayarak birkaç kez okuyan bir insan şunu çok açık anlar. Allah elçisine, insanlığı kur’an ile uyarma görevi vermiş ve bu görevi esnasında elçisini kontrol altında tuttuğunu, asla onun sizlere yanlış bir şey söylemeyeceğinin garantisini de vererek, elçisine kayıtsız şartsız uyulmasını emreder. Bunun dışında hiçbir beşerin hatasız olamayacağını, hatta gönderdiği peygamberlerin bile hatalar yapabileceğini, ama onları kontrol altında tutup yanlışlarına müdahale ettiği örneklerini verir bizlere. Rehber alacağımız ardı sıra gideceğimiz ve sarılacağımız tek kitabın KUR’AN olduğunu yüzlerce kez hatırlatır kur’an da. Bizlere düşen Rabbin kelamını anlamaya çalışmaktır. Rabbin kitabına anlaşılması zor ve orada her şey yoktur diyenler, bizlerden gerçekleri gizlemeye çalışanlardır bunu unutmayalım. Ben sizlere bize öğretilenlerin, kur’an ile karşılaştırdığımızda ne kadar tutarsız, yanlış bilgiler olduğunu anlatmaya çalıştım. Bende bir beşerim elbette hata yaparım, benim yaptığım Rabbin emrini uygulamaya çalışmaktır o kadar. Allah kur’ana sarıl, onu anlamaya çalış diyorsa, Allaha ulaşacak yolunda kur’an dan geçeceğinden şüphem yoktur. Sizlerinde yapması gereken yazdıklarımı kur’an ile karşılaştırmanız ve imanınızı ona göre yönlendirmek olmalıdır. Bizlere düşen beşerin sözlerini doğrulamaya çalışmak değil, rabbin ne söylediği anlamaya çalışmak olmalıdır. Rabbim cümlemizi gerçekleri gören onun nuruyla nurlanmış, gönül gözleri açık kullarından eylesin.

SAYGILARIMLA Haluk GÜMÜŞTABAK

[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]



iklimya 19 Aralık 2010 14:58

.) Muhterem Gümüstabak yazınızı okudum.
Allah ve Rasulunden baska yar ve yaren elbette yoktur fakat merak ettiğim birsey oldu.
Mevlana Celaleddin Rumi, Hacı Bayram-ı Veli, Hacı Bektaş-i Veli, Yunus Emre....gibi
Hak dostu olduguna can-ı gönülden inandıgımız kisiler kimlerdir?

HALUK GÜMÜŞTABAK 19 Aralık 2010 15:38

Sayın İklimya rumuzlu kardeşim. Yazımı dikkatle okuduysanız Allah din ve iman adına yol gösterici, yardım istenecek ve sorgusuzca ardından gidilecek hiçbir kişiyi önermiyor elçisinden sonra. Fakat rehber olarak kur’anı alıp, onun ışığı ile aydınlanmaya başladıktan sonra, ister saydığınız insanlar, isterse de günümüzde bildiğimiz, tanıdığımız âlim kişilerin tüm yazılarından, bilgilerinden istifade edilmesini normal karşılıyor Allah. Önemli olan kur’anın ışığını alıp, daha sonra bizlere söyledikleri sözleri tartabilecek bilgiye sahip olmamız isteniyor. Bakın siz ne söylemişsiniz ama Rabbim ne söylüyor lütfen karşılaştırınız.

(Hak dostu olduğuna can-ı gönülden inandığımız kişiler..)

İşte Rabbim bu hatayı sakın yapmayın diyor. Ne hatası derseniz, kimin hak dostu olduğunu, kimin takvaca üstün olduğunu Rabbim yalnız ben bilirim diyor. Yani kayıtsız şartsız bilmediğiniz durumlarda fikirler yürütüp kararlar vermeyin diyor.


Mülk 2: O, amel (davranış ve eylem) bakımından hanginizin daha iyi (ve güzel) olacağını denemek için ölümü ve hayatı yarattı. O, üstün ve güçlü olandır, çok bağışlayandır.

İsra suresi 84. ayet; De ki: "Herkes, kendi varlık yapısına uygun iş görür. Yolca daha doğru gidenin kim olduğunu Rabbiniz daha iyi bilir.

İsra Suresi 36. Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme! Çünkü kulak, göz ve gönlün hepsi bundan sorumlu tutulacaktır.



Yukarıdaki üç ayet üzerinde düşünelim. Mülk 2. ayette Allah ben kullarımı, hangisi sözümü tutup daha güzel amel işleyeceğini denemek için ölümü ve hayatı yarattım diyor. Bakar mısınız Rabbimin bileceği bir konuyu bizler de biliyormuş gibi, Allahın imtihanında olan beşer için, kendimizce kararlar verip, O insan Allah dostudur hiç günahsızdır, her zaman doğruyu söyler gibi kararları ne yazık ki bizler veriyor ve yanlışın en büyüğünü yapıyoruz. İsra 84. ayette ise bakın yaptığımız yanlışı apaçık yüzümüze hatırlatıyor Rabbim ve ne diyor?

(Yolca daha doğru gidenin kim olduğunu Rabbiniz daha iyi bilir.)


Allah yalnız ben bilirim dediği halde bizler, kendimizce bilgiçlik tasladığımızın farkında mıyız? İsra 36. ayet ise çok dikkat çekici bir ayet. Hakkında emin olmadığın bilginin ardı sıra gitme, sorumlu tutarım diyor. En emin bilgi kur’an olduğunu söylüyor Allah, onun dışında edindiğimiz bilginin, kur’an gibi korunduğuna dair garanti veren var mı? Hatırlayalım kur’an da olmayan onca rivayetin peşinde gitmiyor muyuz günümüzde?

Her bilgiden yararlanmalı ve güzel sözü örnek almalıyız. Fakat süzgecinden geçireceğimiz mihenk taşı KUR’AN OLMASI ŞARTIYLA. Şunu unutmayalım. Bizlerin bugün bildiği önemli insanların bizlere aktardıkları sözlerin hepsinin, bizzat kendilerine ait olup olmadığını asla bilemeyiz. Bizlere düşen hepsinden yararlanmaktır, ama bir şartla, elimizdeki süzgeçten geçirmek şartıyla. Allah biz kullarını birbirimize muhtaç yaramıştır, onun için her bilginin takipçisi olmalıyız, ama aklımızı ve rehber KUR’ANI yanımızdan ayırmadan.

SAYGILARIMLA Haluk GÜMÜŞTABAK

Yitiksevda 19 Aralık 2010 15:42

Haluk abim sizden ricam hangi İslam Alimi bu güne kadar Allah'ın sıfatlarını beşere indirgemiş?

Allah Resulü Muhammed'den tutunda günümüze değin İbni teymiye kadı abdulcebbar ebu hanife imam şafii imam malik imam ahmet imam caferi sadık imam humeyni şemsi tebrizi muhyiddini arabi ve binlerce Veli olarak islam tarihinde iz bırakmış kişilerin Allah'ın islamına ve Kurana ne tür bir yanlışları oldu onları kim kendine Rabb edinmişte bu veli kavramını bu kadar farklı yormaya gerek duydunuz....

HALUK GÜMÜŞTABAK 19 Aralık 2010 15:57

Önce şunu tekrar hatırlatmak isterim, daha önce verdiğim cevaptada vardır. Bizlere iletilen, ve geçmişte peygamberimizin dostları dahi olan onca kişinin, bugün günümüze kadar ulaşan tüm sözlerinin bizzat kendilerine ait olduğuna emin olabilecek kimse varmı? Olamayacağı aşikar ki, yüzlerce binlerce hadis hurafe diye iptal ediliyor Diyanet tarafından. Peki daha sonra daha kaç yüz tanesine hurafe denecek, bunuda bilen varmı? İşte sorun burada başlıyor. Ben inanıyorumki bahsettiğiniz alimlerin hiç birisi yanlış söz söylemez, ama bizlere yüzlerce yıl sonra bu sözlerin hepsinin doğru ulaştığına nasıl inanırız? Burada yapacağımız kur'ana müracaattır.

Allahın sıfatlarını beşere indirmeye gelince. Söylediğim gibi peygamberimizin yakınında olan hiç kimse bunu yapamaz söyleyemez. Allahın sıfatları nelerdi en önemlisi Hüküm vermek, anayasa kanun koyucu. Bizzat kendisi yanlız ben hüküm veririm diyordu. Peki bugün o bahsetiğimiz alim kişilere atfen söylenen sözler içinde, kur'anın hiç bahsetmediği hükümler yokmu? İşte beşere atfedilen en önemli özellik. Fakat tekrar hatırlatıyorum bu sözler ve bilgiler bahsettiğim peygamberimizin en yakınındaki sahabelerinin söleri asla olamaz, ben buna inanmıyorum, çünkü bunlara inanmak onlarada büyük saygısızlıktır.
Selametle Halukgta

iklimya 19 Aralık 2010 16:08

.) elbette Kur'an ve Sünnetten baska rehberimiz yok ancak siz halifelerden tutunda Allahın yolunda mücadele eden herkesi inkar ediyorsunuz. Bence herkes işini yapmalı, ayetleri müfessirler tefsir eder, işini ehline bırakmak gerekir. Muhterem yitiksevdanın da dediği gibi hangisi Allahın kanununa ters bir harekette bulunmustur. Genelleme yapmak bence yanlıstır.

HALUK GÜMÜŞTABAK 19 Aralık 2010 16:20

Benim hiç bir zaman kimseyi inkar etmediğim halde bu suçu bana yüklediniz. Bunun elbette bir sorumluluğu ve vebali vardır. Bunu bilmenizi isterim. Yazdığım yüzlerce yazımda bunun kanıtını getirirseniz sizden özür dilerim. Dikkat edin benim yaptığım, bahsettiğimiz tüm alim kişilere iftira atanların yalanlarını ortaya çıkarmaktır. Sizin söylemediğiniz bir sözü, siz söylemiş diye topluma nakledenlere siz hesabın görüleceği gün ne dersiniz? İşte bu söylediğimi lütfen iyi düşünün. Peygamberimiz dahi bu ikazı yapmıyormu bizlere. Benim sözüm olup olmadığını kur'an ile karşılaştırınız diyordu. Neden, çünkü onun adına birçok söz uydurdu din düşmanlarıda ondan.

Değerli kardeşim siz istediğiniz yolu seçmekte özgürsünüz. Çünkü hesabınızı kendiniz verecksiniz. Bırakın bende kendi yolumu seçeyim. Ben Rabbin söylediği gibi din ve iman konusunda titiz davranıyorum. Rabbin rehberine uymayan hiç bir bilgiye yönelmiyorum, inanmıyorum. Çünkü bu bilgiler doğru olamazda ondan. Hesap gününü şöyle bir düşünelim. Acaba Rabbim sizleri kur'andan sorumlu tutuyorum dedikten sonra, başka kitaplardan başka hükümlerden de hesap sorarmı? Tam tersine ben sana böyle bir hüküm verdimmi kur'andan, niçin benim indirdiğimin dışında ki sözlere kandın, demedimmi ben sana sorumlu tutarım diye dediğinde ne cevap vereceksiniz? Sorumluluk sizin size başka sözüm yoktur. Çünkü hepimizin çabası imtihanı geçmek ve Rabbin katında mahşer günü yüzlerimizin ak olan kullarından olması değilmi? SAYGILARIMLA

iklimya 19 Aralık 2010 16:30

saygı ve hürmet bizden .)

Medine-web 19 Aralık 2010 18:14

Sayın gümüştabak,
sizin ısrarla dile getirmekten kaçındığınız ve benimde ısrarla üzerinize geldiğim bir konu var.siz peygambersiz bir islam istiyorsunuz.peygamberi 632 yılında vefatıyla vazifesini bitirmiş ve aklımızla ilmimizle kuranı anlıyabileceğimizi,hiç bir şeye ihtiyaç duymuyacak şeklilde kuranın açık olduğunu,düşüncelerinizin ana teması olarak dile getiriyorsunuz.
makalelerinizi okuyan biri eğer yukarıdaki dşüncenize ulaşamıyorsa ya siz çok zekisiniz yada okuyan çok aptal!
açıkça peygamberi devre dışı bırakmıyrosunuz.ama ustaca şunu ileri sürüyorsunuz.
PEYGAMBERDEN GELEN BİLGİLERİN SAHİH OLDUĞUNDAN EMİNMİSİNİZ ile çözüyorsunuz.
bir taşla iki kuş...!
1-peygambersiz bir islam(!) hayaline kavuşuyorsunuz
2-tepki çekmemek için şüphe ekerek 1.maddedeki amacınıza ulaşıyorsunuz vede insanların kafasını şüphe ile bulandırarak hadisler konusunda amacınıza ulaşıyorsunuz.
paygamberi hallettiniz..
sıra kimde?
alimler kutuplar mufesirler mürşitler..
bunlardan nasıl kurtulacaksınız ?
taktik aynı!
şüphe ek.
nasıl mı ?
Bizlere iletilen, ve geçmişte peygamberimizin dostları dahi olan onca kişinin, bugün günümüze kadar ulaşan tüm sözlerinin bizzat kendilerine ait olduğuna emin olabilecek kimse varmı?
bir taşla iki kuş..!

ve diyrosunuz ki
Peygamberimiz dahi bu ikazı yapmıyormu bizlere. Benim sözüm olup olmadığını kur'an ile karşılaştırınız diyordu.

amenna ve sadakna.Resulullah doğru söylemiştir.olması gereken de budur.işiniz geldiğinde bu hadisi şerifi sık sık kullanıyorsunuz ki haklısınız.

peki şu hadisi şerif neden sizin tarafınızdan görülmez!uygulanmaz!dile getirilmez!

kendi kafasına göre kuranı yorumlayan cehennemdeki yerini hazırlasın (hş)


oh ne ala...
şüphe ek kuşku yay hadislerden alimlerden peygambderden topyekun kurtul.
onddan sonra kurana giriş.istediğin gibi bük çek hüküm çıkar.

kurandan çıkardığın hükümlere bakalım ;
1-kadın imam namaz kıldırabilir erkeklere
2-hacc mevsimi diye bi şey yok.her zaman gidilebilir
3-şefaat külliyen yalan
4-salavat getirmek hurafe
5-vs vs vs vs

haaa
yazdıkların makalelerde hiçmi doğru yok.şüğhesiz çok güzel çalışmaların var ama ehliyetsizsin.tüm mesele budur.
ben haddimi bilirim.sizin kadar cesur olamam.

saygılar..

HALUK GÜMÜŞTABAK 19 Aralık 2010 18:37

Sayın Andulmelik benim sözlerimi nereye çekmek isterseniz oraya çekebilirsiniz, ama ben ne söylediğimi biliyorum bana benim söylemediğim bir sözü isnat etmenizden ben sorumlu değilim onu biliyorum.

GELELİM BENİM İÇİN SÖYLEDİKLERİNİZE.

-Bir kadının erkeklere namaz kıdırabileceğini söyledim, doğrudur çünkü böyle bir yasağı Rabbim koymamıştırda ondan. Bir erkeğin arkasında kadın namaz kılıyorsa, bunun tersinin olmayacağını söylemek ne akla, nede kur'ana uymaz. Bunu kabul etmek yada etmemek kişinin şahsına kalmıştır. Ben size benim gibi düşünmediğiniz için size herhangi bir söz söyledim mi? Hayır çünkü böyle bir yetkim yok. Peki siz niçin bu sözleri söylüyorsunuz bana? Benim yanlışımdan yoksa sizmi sorumlusunuz?

-Hac mevsimi diye birşey yok her zaman gidebilirsiniz demişim. Ne zaman ve nerede söyledim. Benim söylemediğimi nasıl olurda bana isnat edersiniz? Yazdığım yazımı okuyunuz Allah haram ayları hac ayı olarak açıkca ayetinde söylemiştir. Kim bu aylarda haccı kendisine uygun görürse diyorsa bizlere başka söz düşmez.

-Şefaat külliyen yalan dediğimi yazmışsınız. Sayın arkadaşım Allahın ayetlerini görmezden mi geliyorsunuz, onlarca ayettinde Rabbim şefaatin yalnız kendisinde olduğunu söylediği ayetlere, siz iman etmiyormusunuz? Allah hem şefaat tümden bana aittir diyecek, daha sonra kur'an içinde bu yetkiyi başkalarınada mı verecek? Bunu söylemekle kur'anda çelişki yarattığınızın farkındamısınız? Tabi bu sizin sorununuz bakın siz başka şefaatçilerde var olduğunu söylediğiniz halde ben, Rabbin ayetlerini hatırlatıyor ve size niçin buna inanmıyorsunuz demiyorum. Peki siz bana niçin soruyorsunuz ve sizin gibi düşünmediğim için bana bu sözleri söylüyorsunuz?

-Salavat getirmek sözde olmaz. Salavat kur'anda peygamberimize destek anlamında kullanılmıştır lütfen önce Allahın ne söylediğini anlayınız. Kimse hurafe demedi, ama siz bana benim söylemediğim şeyleri söylüyorsunuz, bakın bunların vebali vardır arkadaşım bilesiniz.

İnsanların kafasında şüphe oluşturduğumu söylüyorsunuz. Şüphe ne zaman oluşur bir insanda? Bildiği şeylerden emin olmadığında. Bilgisi yanlış olan yada bilgisinden emin olmayan insanların kafaları doğru bir bilgi geldiğinde karışır. Allahın rehberi ile nurlanmış bir insanın asla kafası karışmaz. Onun sözlerinin üstünde hiç bir söz yoktur da ondan. İsterseniz birde bu pencereden bakınız.

SAYGILARIMLA

HALUK GÜMÜŞTABAK 19 Aralık 2010 19:09

Bahsettiğiniz hadis konusunda düşüncemi yazmayı unuttum. Bu konudaki düşüncemide söylemek isterim.

(kendi kafasına göre kuranı yorumlayan cehennemdeki yerini hazırlasın (hş))


Peygamberimizin bu hadisi çok doğru, hiç kimse kendi menfaati için ayetleri saptıramaz, basedilmeyen bir konu ile bağlantı yapamaz. Daha açıkcası öyle anlamlar veripte kur'anda çelişki havası hiç yaratamaz. Kendi kafasına göre yorumlamak ne demektir? Allah ne söylüyorsa onu anlayacaksın, söyleyeceksin demektir. Yok burada aslında Allah başka şeyden bahsediyor siz anlayamazsınız demek, kendi kafasına göre ayetleri anlamaktır. Allah bir ayetinde söylediğinin başka bir yerde tersini söylemez.


İşte şefaat konusuda böyledir. Onlarca ayetinde Rabbin tek şefaatçi benim, benden şefaat dileyin. Hiç bir şefaatçinin olmadığı o günden sakının diyor. Fakat birileri bir ayette bir kelimeye bir anlam verip, başka şefaatçiler yaratırsa, işte bunun da hesabını rabbim e verecektir. Söyleyen Allah resulü ne güzel söylemiş. Bir daha aşk ile söyleyelim. KENDİ KAFASINA GÖRE KUR'ANI YORUMLAYANLAR CEHENNEMDEKİ YERİNİ HAZIRLASIN. Rabbim böyle bir durumdan bizleri korusun. SAYGILARIMLA Halukgta

Medine-web 19 Aralık 2010 19:09

söylemedim dediğiniz tüm iddalarımı ispatlarım hemde sizin makalelerinizle..geçmişte bu konularda azmı mucadele ettik.
neyse...
benim asıl sorduğum soraulara gene es geçmişsiniz.siz bilirsiniz tabii ki..sizi sorgulamak gibi bir iş ne hakkımdır ne haddimdir.
Allah için söyleyın ne olur!

1-siz demiyormusunuz hadislerde şüphe var? o halde ayetle ispatlıyrosunuz ve diyrosunuz ki bilmediğinizin ardına düşmeyın. ayeti delildir.
doğru mu ?

ve bu delilinizle hadislerden uzak durmamız gerektiği,bize kuran yeter demeyenin ayetler karşısında mesul olacağını...

doğru mu ?

2-siz demiyormusunuz ki,kuran olmayan her şey mubah? eğer yasak olsaydı Rabbim bunu kuranda derdi ?
doğru mu ?

bende diyorum ki kuranda cenin yemek haramdır diye bir kural yok..
yiyelim mi ? eşek eti fare eti vs ? yiyelim mi ?

3-siz demiyormusunuz imamların velilerin mürşitlerin söyledikleri,onlara ait olduğundan kuşkuluyum ?
verdiğiniz ayetle bunu çözüyorsunuz? kuşku ardına düşme ayeti ile..

doğru mu ?

4-siz demiyormusunuz her yön kıbledir.dolayısıyla uzun makalenizde kabenin kıble anlamında o kadar da önemli olmadığını ?

doğru mu ?

5-siz demiyormusunuz kadın imam olabilir.böyle bir yasak yok.uygulada görelim ?
doğru mu ?

hangisi size iftiradır haluk bey ?

söylediğim hadisi şerifi görmezden geldiniz..
o hadisi şerif temi uydurma...!?
"kuranıkendi kafasına göre yorumlayan ..."

istediğim sorulara cevap vermiyorsunuz ama ezberlediğimiz cümlelerinizi tekrarlayıp duruyorsunuz...

yapmayın...

eğer ilmi bir munazara taraftarı iseniz,sorularıma cevap vermek zorundasınız.

kaçak güreş ile peynr gemisi yürümüyor!

HALUK GÜMÜŞTABAK 19 Aralık 2010 19:46


Sayın arkadaşım bahsettiğiniz hadis konusunda cevabımda unutmuştum yine günahımı aldınız, ama ben daha sonra hemen cevap verdim. O hadisin ne anlama geldiğini anlayan sorunun cevabını bulacaktır.

Ben haccın her istendiğinde yapılacağını asla söylemedim ama o kısmı cevabınızda almamışsınız. Salâvat hurafe demedim kur’anın bu sözcükle asıl ne anlatmak istediğini anlattım ama bunu da atlamışsınız. Şefaat konusunda da Rabbin apaçık ayetlerini görmezden geldiğinizden de hiç söz etmemişsiniz.

Gelelim son sözlerinize. Evet, ben diyorum ki hadislerin hepsini doğru kabul etmek bizleri dinden saptırır. Burada sizce bir sorun mu var? Yoksa siz eksiksiz kur’an gibi tüm hadislere inanılmasını mı söylüyorsunuz. Eğer hepsi doğru olsaydı Diyanet yüzlerce binlercesini hurafe diye iptal etmezdi. Çok doğru yasağı koyacak helal ve haram emrini verecek Allah tır. Bunu da ayetlerinde Rabbim söylüyor ben değil.

Şimdi gelelim cenin ya da insan eti, eşek ya da at eti yeme konusunda bir yasak yok demişsiniz. İşte kur’an dan nasiplenmek gerçekten birazda niyete bağlı. Eğer anlamak, bilgi almak için bakarsanız her cevabı alırsınız. Cenin ya da insan eti yeme konusunda Rabbim öyle bir örnek verir ki, aklı zerre kadar olan hemen anlar. Nasıl bir örnek verir Rabbim hatırlayınız. İnsanların arkasından konuşup, gıybet edenler için nasıl bir örnek verir Allah? İnsan eti yemiş bir kişiye benzetir ve ne der? Tiksindiniz değimli? Demek ki Rabbim insanın içine genlerine insanın kendi soyundan birisini yemesini tiksindirici olarak yaratmış. Bu örnekten siz hiç mi bir ders almadınız? At eşek ve benzerine gelince. Allah haram demediyse yasaklamadıysa bir nedeni vardır. Bugün Müslüman olan ülkelerin bazıları at eti yer, sütünü içer. İleride Allah yoklukla imtihan etmesin, bir yokluk, kıtlık halinde öyle bir yersiniz ki birde söylediklerinizi unutuverirsiniz. Geçmişte yük taşıyan hayvanlar değerliydi, böyle bir yasağı toplum koymuş olabilir, bunu bilemem. Ama bizlere düşen kendimizce fikirler yürütmek değil, söyleneni anlamaya çalışmak olmalıdır. Hatırlayınız yakın zamana kadar denizden çıkan balık haricinde yani pullular haricinde her şey haram diye o kadar faydalı vitaminli deniz ürünleri yenmezdi. Ama şimdi unutuldu hepsi yeniyor. İşte Rabbin haramlaştırmadığı bir şeyi kimse haram diyemez. Hatta hatırlayalım rabbim ne diyordu böyle yapanlara? Benim haram demediğim bir şeyi kim haram yapmış, şahitleri var mı? Bence bu tür konuları çok iyi düşünmek gerekir. Tabi düşünmek isteyen düşünür.

Her yönün kıble olduğunu Rabbim söylüyor ve diyor ki nereye dönerseniz ben oradayım. Ayetlere bakın bu konudaki yazımı tekrar okuyun ne demek istediğimi anlayacaksınız. Elbette tek bir yöne dönmenin de hiç yanlışı yok. Bende bugün kabul edilen kıbleye dönerek kılıyorum namazlarımı. Fakat Rabbim özellikle böyle bir hüküm vermemiş, neden biliyor musunuz? Yemin ederek kolaylaştırdım dediği kitapta bunu zaten yapması da mümkün değil. Bakın bazı camiler çıkıyor, eyvah kıblemiz yanlışmış diyorlar. Onlarca yıldır kıldıkları namazlar bu durumda kabul olmaz, eğer böyle bir hükmü olsaydı Rabbimin. İşte böyle bir hüküm vermediği için herkesin içi rahat. Eğer Rabbim böyle hüküm vermiş olsaydı. Geçmiş yüzlerce yıl önce, acaba herkes doğru kıbleyi bulabilir miydi? Her kez de bir şüphe olurdu. Kur’an size yemin olsun ki kitabı kolaylaştırdım diyor, ama bizler nasıl zorlaştırırız onun çabası içindeyiz.

Bakın ben Allahın izniyle her sorunuza cevap veriyorum, hatta unutup daha sonra bahsettiğiniz hadise bile özel cevap verdim ama siz bana neler söylediniz. Canınız sağ olsun önemli olan gönüller hoş olsun. Tekrar hatırlatırım siz benim gibi düşünmediğiniz için size tek bir söz söylemiyorum, ama ben sizin gibi düşünmediğim için bana neler söylüyorsunuz. Bunu hiç düşündünüz mü? Peygamberimiz bile söz dinlemeyenlere en sonunda ben sizlerden yükümlü değilim, üzerinize bekçide değilim demiştir. Ne dersiniz. Sizin deyiminizle, ben kaçakmı güreşiyorum bu durumda.SAYGILARIMLA Halukgta

HALUK GÜMÜŞTABAK 19 Aralık 2010 19:58

Bakın bu sözünüze karşı çıkmam.

( bence siz rabbinizin size söylediklerini YANLIŞ anlıyor olabilirsiniz.)

Elbette yanlış anlama ihtimalim her zaman vardır, ben bunu hezaman söylüyorum ama karşımdaki insanında bunu kabul etmesi gerekmezmi? Ben örneklerimi kur'andan alıyorum ve diyorumki Allah böyle söylüyorsa doğrudur. Bunlarıu yanlış anlama ihtimalim her zaman vardır. Benim yolum yöntemim bu. Birileri bana yanlış sizin yönteminiz diyorsa ona saygı duyarım, ama banada saygı durulmasını isterim.

Benim gibi düşünmeyen birisine ben niçin öyle düşünüyorsun dedimmi? Demem, çünkü böyle bir hakkım yok. Ama bana niçin söyleniyor? Benim üzüntüm bunadır.

HALUK GÜMÜŞTABAK 19 Aralık 2010 20:17

Değerli kardeşim ben hiç kimseye düşüncelerinden dolayı bir ithamda bulunmadım, isterimki bana da bir ithamda bulunulmasın. Çoğunluğun sözleri her zaman doğru olmaz. Rabbim bile buna örnek veriyor. Çoğunluğa uyarsan seni yoldan saptırırlar diyor. Elbette sözüm meclisten dışarı. Söylemek istediğim çoğunluk sözü doğru anlama gelmez. Doğru olan kur'ana uyan onun onayından geçen sözdür.

Hepimizin yanılma ihtimali vardır. Bende en az yanılmak için çaba gösteriyorum. Size sorsam ve desemki, en az yanılmak için hangi yöntemi izlemeliyim?

_ Rivayetler yoluyla bizlere gelen hadis, söz her türlü bilgiyi kur'an süzgecinden geçirip daha sonra inanmakmı bizlere enaz hata yaptırır.

_Rivayetler yoluyla gelen hadis ve söz bilgilere kur'an gibi kabul edip, kur'ana nasıl inanıyor ve kabul ediyorsak hadislerede öyle bakarak iman etmemizmi bizlerin en az hata yapmamızı sağlar desem, siz ne cevap verirsiniz?

Herhalde birinci şık dersiniz. Bakın cevabınızı biliyorum eğer yanıldıysam özür dilerim. İşte bende aynen bunu yapıyorum. En az hata yapmaya çaba gösteriyorum. Rabbim yanıltmasın. HAYIRLI AKŞAMLAR ARKAŞIM.

HALUK GÜMÜŞTABAK 19 Aralık 2010 20:29

Gerçekten aşağıdaki sözünüze verecek cevap bulamadım ne diyebilirim ki. Sizleri üzdüysem hepinizden özür diliyorum. Gelin bu söylediklerimizin, sözlerimizin hükmünü Yüce Rabbim e bırakalım, zaten kur'anda böyle yapın diyor. Benim amacım kimseyi üzmek değildir asla, yüce Rabbim şahittir. Rabbin huzurunda nasıl olsa herşeyi göreceğiz.

(abi ben cahilim ve gerçekden kafa karıştırıcı konular bulup sunuyorsunuzzz)

Esen kalınız. Halukgta

Medine-web 19 Aralık 2010 21:16

Haluk Bey,
sizin hakkınızda artniyetli olabileceğimi düşünüyorsanız kul hakkına girersiniz.amacımız berrak islam.Allahın bizden istediği inne dine indellahil islam. bu amaç ve faydasını umarak sizinle ilmi muzakerelerde ,sizi değil düşüncelerinizin doğruluğunu sorguluyoruz.doğrularınıza amenna deriz ,bize göre yalnışlarınıza ise saygı çerçevesinde tepkimizi göstermemiz de elzemdir.bunda alınacak bir şey yok.
Hatırlarmısınız sizinle şu noktada buluşmuştuk;
"mevzu hadis itimali her zaman vardır.bu hadisleri kurana götürerek sıhhat derecesine bakarız.ondan öncede hadis ilmi ile uğraşan alimlerin o hadis hakkındaki ilmi düşüncesini alırız.ve o hadisi alıp almıyacağımıza karar veririz.buraya kadar sorun yok zaten.sizinle ayrıştığımız nokta,ben ayıklıyalım derken,siz şüphe ile yaklaştığınızdan hadisler ile amel etmemeyı ve dolayısıyla toptan bi şekilde red etmesenizde tatbikatınız öyle gösteriyor."

AYRIŞTIĞIMIZ BİRİNCİ NOKTA BUDUR.

İKİNCİ NOKTA İSE ;
ben diyorum ki bazı ilmi mevzular,alimleri ilim adamlarını ve eğitim ortamlarını ilgilendirir.diyanetin bu anlamda yılda bi kez bu muzakereler yapılır ve sonuca bağlanıılır.kamu oyu ile tartışmalar değil SONUÇ paylaşılır.amaç islami ilimlerde olgunlaşmamış kitlelerin kafasının karışmasını önlemektir.siz bu teknik konuları ve hatta bir müslümana ömür boyu lazım olmayacak,faydasız konuları açarak,ham dimağları karıştırıyorsunuz.
kadının imameti gibi,haram ayları gibi,kıble olayı gibi,selavat gibi,şefaat gibi...
BU KONULARINIZ BANA ZEVK VERİR.AMA İSLAMİ İLİM VE KAVRAMLARDA HAM OLAN İNSANLARI DİNDEN UZAKLAŞTIRIR.
bak bak islamda ne kadar ihtilaf var derler.bir insanı öldürmek isterseniz kafasını karıştırınız sözü bu anlamda kullanılmıştır.
umarım anlıyorsunuzdur.
AYRIŞTIĞIMIZ İKİNCİ NOKTA DA BUDUR.

üçüncü nokta ise;
ben diyorum ki,kuran evet kolaydır.her insan kapasitesine göre illaki faydalanabilir.ama yanılma itimalide çok yüksek.bu itimali sıfıra yakın indirmek için başta,RESULULLAH olmak üzere,ashabı kiram ve kuran alimlerinin görüşlerini prensip yaparak,ilerliyelim.bir ayetin meali ile kuran anlaşılması teknik olarak imkansızdır.kuranda onlarca ayet verebilirim ki,o ayetlerde Resulullahın yorumunu yok sayarsak,anlaşılması imkansız.insanların kafası karışmasın diye bunlara girmek istemiyorum.Fıkıh ve mezhepler Kuran yorumudur.kimse babasının vasiyetini bize fıkıh diye servis etmemiştir.hepsininde geçerli delilleri vardır.fakihlerin hepsi beşikten mezara kadar ahlakıyla,yaşantısıyla ömürlerini bu ilim dalına vakfetmişlerdir.bunlardan faydalanmak zorundayız.bize hazır sofra olarak sunan bu muhterem alimlerimize şükran borçluyuz.NANKÖRLÜK,BİLGİÇLİK ETMEYELİM.

AYRIŞTIĞIMIZ ÜÇÜNCÜ NOKTA BUDUR.
dördüncü nokta ise;
islamın iftihar edilecek bir geçmişi vardır.pürüzler olsa da,geçmişimizi bir kalemde silmek,görmezden gelmek doğru olmasa gerek.alimlerimizi,mürşitlerimizi kaale almak,onlardan feyz almak varken,dışlamak yada bende bilirimci olmak doğru olmasa gerek.alimlerimiz doğrusuyla yalnışıyla bizim alimlerimizdir.yahudilerin hristiyanların değil! KISACASI YALNIZ KURAN fikrini benimsemiyorum.kuran sünnet icmau ulema,kıyas benim inancımdır.
BU DÖRT MADDE GELMİŞ GEÇMİŞ ALİMLERİN YÜZDE 95'İNİN HEMFİKİR OLDUĞU ORTAK NOKTASIDIR.
bu konularda ayrıştığımızdan tabiatıyla fikir çatışması kaçınılmaz oluyor.

saygılar..

kurtmehmet 19 Aralık 2010 21:37

HADİS
Hadîs, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellemin akvali, etvarı ve ahvalidir. Akvali, yani bir mesele üzerine söylediği sözleri ki, mânâsı Allah teâlâdan, lafzı Peygamberimiz aleyhissalâtü vesselâmdandır. Etvarı, yani kendine özgü ve bize örnek davranışları. Ahvali, yani işittikleri ve gördükleri karşısındaki durumları. Zira, onun susması da hikmet dolu bir dildir, uygun bulma ve kabul etme mânâsına gelir.
Hadîsler, âyetlerin ilke düzeyindeki hükümlerini uygulanabilir duruma getirir, tamamlayıcı unsurlarla zenginleştirir, kapalı noktalarını açıklar, genel hükümlerini sınırlandırır, dokunulup geçilen bazı anlamlarını pekiştirir. Kurânı sevdirir, müminleri isteklendirir, soyut mânâları örneklendirir, kısacası, o ilahî ruha güzel bir beden olur.
Bir hadîs kitabı, ne tefsir, ne fıkıh, ne tarih, ne siyer, ne de bir ahlâk kitabıdır. Bir bakıma da bunların hepsidir. O, nurlu ilimler annesidir, peygamber kaynaklı anlamlar hazinesidir. Onu başka bir ilim dalının adıyla adlandırmak, sınırlandırmak ve daraltmak olur.
O, Allah tarafından, âlemlere rahmet olarak gönderilen son peygamber Hazreti Muhammed aleyhissalâtü vesselâmın, bize iletilen kutsal mirasıdır.



SÜNNET
Ayrılmaz ikililer: Allah ve peygamber, âyet ve hadîs, kitap ve sünnet... Sünnet, Kurân güneşinden dünyaya yansıyan nurlu aydınlık!
Sünnetin iki mânâsı vardır. Biri genel, biri özel. Özel anlamda sünnet, farzın ve vâcibin hemen arkasından gelen hüküm demektir.
Genel anlamda sünnet ise, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellemin bütün kabulleri, redleri ve hâlleridir. Ondan bize miras kalan ne varsa, bu genel sünnet tanımının içindedir. Onun inanışı, ibadet edişi, yaşayışı, yolu, yordamı, âdetleri ve toptan ifade edersek, onun örnek insanlığıdır.
Biz ümmeti ise, yürüdüğü yoldaki mübarek izlere milimetrik hassasiyetle basarak yürümekle yükümlüyüz. Müslümanlık kalitemiz, ona benzemekteki derecemizle orantılı.
Bu mukaddes yolun sonu ise, cennet!

HADİS DERLEME
Kurân, kendi ifadesiyle "lâ reybe fîh"dir, yani "kendisinde şüphe olmayan" kesin bir kaynaktır. Hadîs ise, belki de hemen kaleme alınmadığı için, sayısı, güvenilirliği ve taşıyıcıları bakımından farklı bir manzara arzetmektedir.
Ancak, hadîsin önemini bilen büyük âlimler, sahabe devrinden hemen sonra derlemelere başlamış ve bu işi büyük bir başarıyla sonuçlandırmışlardır.
Bu vesileyle de, "hadîs usûlü" adı altında son derece özgün ilmî yöntemler geliştirilmiş ve büyük bir ilim alanı ortaya çıkartılmıştır. Bunlar, öyle güvenilir metodlardır ki, daha sonra gerçek anlamda ortaya çıkacak olan tarih ilminin gelişmesinde de en önemli rehber olmuşlardır.
Hadîsler, başta Buhârî ve Müslim olmak üzere, pekçok büyük bilgin tarafından tesbit edilmiş ve sınıflandırılmış, "cerh ve tâdil ilmi" gibi hassas terazilerle tartıldıktan ve nice ince eleklerde elendikten sonra, sarsılmaz birer metin hâline getirilmiş ve günümüze kadar da böylece nakledilmiştir.
[alıntı]

HALUK GÜMÜŞTABAK 19 Aralık 2010 21:51

Değerli arkadaşım art niyet değil, fakat ben isterim ki benim düşünceme de saygı duyulsun. Ben inancımı ve kur’an dan anladıklarımı söylediğimde, öyle bir tepki alıyorum ki şaşırıp kalıyorum. Sorduğunuz soru şekline bir bakın, birde benim size bu tür soruları sorup sormadığımı, ya da nasıl sorduğumu karşılaştırınız. Yoksa elbette güzel bir şekilde tartışmak medeni insanlara yakışır ki, ben bunu çok severim. Saatlerce olsa da bıkmam.

Hadis konusuna gelince, şu ayrıntı üzerinde konuşalım.

(ben ayıklayalım derken, siz şüphe ile yaklaştığınızdan hadisler ile amel etmemeyi ve dolayısıyla toptan bi şekilde red etmeseniz de tatbikatınız öyle gösteriyor.")

Bu sözleriniz üzerinde konuşalım. Ayıklama kur’anın rehberliğinde olacak, buraya kadar hiçbir sorun yok. Daha sonra söylediğiniz konu çok önemli. Kur’an ile karşılaştırdıktan sonra zaten hadislerle amel etmeye gerek yok ki. Allah kur’ana sarılın, sizi ondan imtihan edeceğim demiyor mu? Zaten kur’anın onayından geçtiğine göre mutlaka kur’an da da var demektir. Daha açıkçası amel etmek konusu çok farklıdır. Amel iman etmek anlamını taşır. Allah ta kur’an ile iman edin, amel edin dediğine göre, kur’anın onay vermediği hiçbir bilgi, hüküm ile amel edemeyiz. Peki, kur’ana uyan hadisler nelerdir dersek, hadisler kur’an ayetlerinin hayata geçirilişinde çıkan olaylar, yaşanış şekli ve buradaki bilgilerden faydalanma diyebiliriz. Peygamberimizin hayatında sizler için bir örnek vardır ayetini hatırlayınız. Hadisler kur’anın koymadığı bir hükmü koyamaz ben bunu söylüyorum.


Din adına bilim adamlarının yaptığı çalışmalara elbette ihtiyacımız var. Ama her nedense bilim adamlarımız bile mezheplere göre konuştuklarından, bir noktada buluşamıyorlar. Bu gerçek ilim değildir. Bizim bir noktada kur2anda birleşecek âlimlere şiddetle ihtiyacımız var. Bakın beni neyle suçlamışsınız ama ben sizi benim inandığım gibi söylemediğiniz için aynı suçla isnat etmedim ne dersiniz?

(bir Müslümana ömür boyu lazım olmayacak, faydasız konuları açarak, ham dimağları karıştırıyorsunuz.)


Ömür boyu lazım olmayacak konular arasında, şefaatin tümden Rabbim e ait olduğunu söylemem var mı? Yine kimseye lazım olmayan bilgiler arasında Rabbimin velilerin ardına düşmeyin uyarısını gündeme getirmem var mı? Kur’an ayetlerinde Rabbimin ne anlatmak istediğini anlamaya çalıştığım yazılarım var mı? Belki size bu yazdıklarım ömrünüzde lazım olmaya bilir, ama mahşerde hepimize lazım olacaktır. Haram aylardan Rabbim boşuna söz etmemiştir. 365 günün içinde bir gün hac zamanı olacağını söylemek, o gün orada değilsen haccın kabul olmayacağını belirtmek, hiçbir aklın mantığın kabul edeceği bir konu değildir. Allah ta bunu haram aylarda yapabilirsiniz diyor demem ve kur’an ayetlerini hatırlatmam, neden gereksiz olsun. Bir gün gelecek haccın haram aylarda yapılabileceğini Rabbimin söylediğini fark edecekler, ama o güne kadar insanlar hacca gidemeyecek belki de vefat edecekler. Bunları hatırlatmanın neresi kötü?


İslam da ne kadar ihtilaf var demesinler diye, gerçeklerin üzerini örtmemiz mi gerekir, yoksa İslam da ki yanlışları temizlememiz mi gerekir? Ne dersiniz yorum sizin. Ben yanlışları gördüğüm halde susarsam, Rabbim bana bunun hesabını sorar.

Hiç kimse geçmişi silemez, İslam tarihi güzelliklerle başarılarla doludur. Elbette hatalar ve yanlışlarda vardır. Önemli olan dersler almaktır üstünü örtmek değil.

Fikir çatışması konusuna gelince. Fikirler karşılıklı söylenir ama bir hakem olmalıdır. Hakemde kur’an dır. Bir yerde iki hakem olmaz. Eğer siz benim iki hakemim var diyorsanız, o sizin seçiminizdir saygı duyarım. Dikkat ederseniz ben genelde kur’an dan örnekler veririm, kur’ana uyan hadislerden de faydalanırım. Çünkü gerçek hakem KUR’ANDIR.

Değerli arkadaşım sizde bende düşünce ve inançlarımızı söyledik sanırım. Bu konularda hükmü ben Rabbim e bırakıyorum. Aramızdaki konuşmalar zaten kayıt altına alınıyor Rabbim tarafından. Mutlaka hesap günü bu söylediklerimiz karşımıza çıkacak. O zaman gelinceye kadar sabredeceğiz, Rabbim hükmünü verecektir. Benim söyleyeceklerim bundan ibaret.

Hayırlı akşamlar. Halukgta

bady_boy 21 Aralık 2010 00:03

Bu alimlerin hepsimi sahtekar yalancı sahetekar hepsimi ağız birliği yaptı!!!aklına cok güveniyosun ben liğine kaptırmışsın kendini herşeyde mantıkğına güveniyosun Allah hidayet eylesin
Şefaatin hak olduğunu kabul etmeyen bir tek Ehl-i sünnet âlimi var mıdır?
CEVAP
Bütün Ehl-i sünnet âlimleri, ittifakla, hepsi şefaati kabul etmişlerdir. Sadece nakilden çok akla tâbi olan Mutezile denilen sapık bir fırka ve Vehhabiler şefaati inkâr etmiştir.

Yeni türedi bazı yazarlar da Peygamber efendimize düşmanlık ederek, “Kur'anı getirmekle onun vazifesi bitmiştir. Kimseye faydası olmaz, şefaat edemez” diyorlar. Onun, âlemlere rahmet olarak geldiğini kabul etmiyorlar, Mutezileye, Vehhabilere inanıyorlar da, şefaatin hak olduğunu bildiren âyet ve hadisleri inkâr ediyorlar.

Halbuki Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Resule itaat eden, Allah’a itaat etmiş olur.) [Nisa 80]

(Allah ve Resulüne itaat eden, en büyük kurtuluşa ermiştir.) [Ahzab 71]

(Peygamberin verdiğini alın, yasak ettiğinden sakının!)
[Haşr 7]

(De ki; “Bana uyun ki, Allah da sizi sevsin!”) [Al-i İmran 31]

{Bu âyet-i kerime gelince, münafıklar, “Muhammed kendisine tapılmasını istiyor” dediler. [Şimdiki mezhepsizler de, “Peygamber, Allah’tan üstün tutuluyor” diyorlar.] Bunun üzerine aşağıdaki âyet-i kerime inmiştir. (Şifa-i şerif)}
(De ki; “Allah’a ve Peygambere itaat edin! [İtaat etmeyip] yüz çeviren [kâfir olur] Elbette Allahü teâlâ kâfirleri sevmez.) [Al-i İmran 32]

Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Allahü teâlâ, şefaat edene ve şefaat edilene izin vermedikçe, hiç kimse şefaat edemez. Kalblerindeki müthiş korku giderilince, [şefaat bekleyenler, şefaat edenlere] “Rabbiniz şefaat hakkında ne buyurdu?” diye soracaklar. Onlar [şefaat edenler] ise, “Hak olanı buyurdu [şefaate izin verdi]” diyecekler.) [Sebe 23]

(O gün, kimse şefaat edemez. Ancak Rahman olan Allah’ın izin verdiği ve sözünden hoşlandığı kimse şefaat eder.)
[Taha 109]

(Rahman olan Allah’ın
nezdinde söz ve izin alanlardan başkası şefaat edemez.) [Meryem 87]

(Allah’ı bırakıp da, taptığı putlar şefaat edemez. Ancak hak dine inanıp ona şahitlik eden kimseler şefaat eder.)
[Zuhruf 86]

(Onlar, Onun
[Allah’ın] rızasına kavuşmuş olandan başkasına şefaat etmezler.) [Enbiya 28]

(Sadece Allah’ın dilediği ve razı olduğu kimselere şefaat etmesi için izin verilen, göklerde nice melekler vardır.)
[Necm 26]

(Allah’ın izni olmadan kim şefaat edebilir?)
[Bekara 255]

(Allah’ın izni olmadan hiç kimse şefaatçi olamaz.) [Yunus 3]

(Bütün şefaatler Allah’ın iznine bağlıdır.) [Zümer 44]

Bu âyet-i kerimelerde görüldüğü gibi, şefaat yetkisine sahip olanlar, (Peygamberler, âlimler, şehitler gibi) ancak Allahü teâlânın izni ile şefaat edeceklerdir.

Yukarıdaki âyet-i kerimelerde, Allah’ın izni olmadan kimsenin şefaat edemiyeceği açıkça bildirilmektedir. Ancak Allah’ın izin verdiklerinin bundan müstesna oldukları, yani ancak Allah’ın izni ile şefaat edecekleri bildirilmiştir.

Kimler şefaate kavuşur?
Kâfirlere şefaatçi olmadığını ve putların şefaat edemiyeceğini gösteren âyetleri vehhabiler Müslümanlara yüklemeye çalışıyorlar, Peygamberler de şefaat edemez diyorlar. Şefaate sadece iman ehli kavuşacak, kâfirler şefaatten mahrum kalacaklardır.

Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Artık şefaat edicilerin [Peygamberlerin, meleklerin, salihlerin, şehitlerin] şefaati, onlara [kâfirlere] fayda vermez.) [Müddesir 48]

(O gün zalimler
[kâfirler] için, müşfik bir dost, sözü dinlenecek şefaatçi de yoktur.) [Mümin 18]
(Kâfir için dost ve şefaatçi yok) demek, (Müminler için dost ve şefaatçi var) demektir. Mesela Mümin suresinin 7, 8 ve 9.âyet-i kerimelerinde, meleklerin müminler için dua ettiği bildirilmektedir. Meleklerin duası elbette kabul olur.

(Kitabın haber verdiği sonuçtan başka bir şey mi bekliyorlar? Haber verilenler ortaya çıktığı
gün, önce onu unutmuş olanlar, “Rabbimizin Peygamberleri elbette bize gerçeği getirmişti, şimdi bize şefaat etsin, yahut geriye çevrilsek
[dünyaya tekrar gitsek] de işlediklerimizin başka türlüsünü işlesek” derler. Doğrusu kendilerini mahvetmişlerdir, uydurdukları şeyler [putlar] onları koyup kaçmışlardır.) [Araf 53]

(Orada putlarıyla çekişerek derler ki: “Vallahi biz apaçık bir sapıklıkta idik; çünkü biz sizi âlemlerin Rabbine eşit tutmuştuk; bizi saptıranlar ancak suçlulardır; şimdi şefaatçimiz, yakın bir dostumuz yoktur; keşke geriye bir dönüşümüz olsa da, inananlardan olsak.)
[Şuara 96-102]

(Allah'a koştukları) ortaklarından kendilerine hiçbir şefaatçi çıkmayacaktır. Zaten onlar, ortaklarını da inkâr edeceklerdir.)
[Rum 13]

(Ondan başka ilahlar mı edineyim? O Rahman olan Allah, eğer bana bir zarar dilerse putların şefaati bana hiçbir fayda vermez, beni kurtaramaz.)
[Yasin 23]

Yukarıdaki âyetler, kâfirlere putların şefaat edemiyeceğini göstermektedir. Bu âyetleri ileri sürerek, (Müslümanlara Peygamberler, melekler, âlimler, evliya, şehitler, Kur’an-ı kerim şefaat edemez) diyerek cahilce iftira ediyorlar.

Kur’anı insanlara açıkla
Eşsiz mucize olan Kur’an-ı kerime uyabilmek için, Kur’anın muhatabı olan Peygamber efendimize uymak ve şerefli sözlerini [hadis-i şeriflerini] kabul etmek lazımdır. Allahü teâlâ, Resulüne Kur’anın açıklamasını, hüküm koymasını emredip, iman, itaat ve Kelime-i şehadette de Resulünü kendisiyle birlikte bildiriyor:
(Kur’anı insanlara açıklayasın diye sana indirdik.) [Nahl 44]

(İhtilaflı şeyleri insanlara açıklayasın ve iman eden bir kavme de hidayet ve rahmet olsun diye bu Kitabı sana indirdik.)
[Nahl 64]

(İhtilaflı bir işin hükmünü Allah’tan
[Kur’andan] ve Resulünden [Sünnetten] anlayın!) [Nisa 59]

(Aralarındaki anlaşmazlıkta seni hakem tayin edip, verdiğin hükmü tereddütsüz kabullenmedikçe, iman etmiş olmazlar.)
[Nisa 65]

(Allah ve Resulü, bir işte hüküm verince, artık inanmış kadın ve erkeğe, o işi kendi isteğine göre, tercih, seçme hakkı kalmaz.)
[Ahzab 36]

(Allah’a ve ümmi nebi olan Resulüne iman edin!)
[Araf 158]

(Allah’a ve Resulüne itaat edin!) [Enfal 20]

(Allah’a ve Resulüne inanmayan
[kâfir olur] kâfirler için de çılgın bir ateş hazırladık.) [Feth 13]

(Size kitabı, hikmeti getiren ve bilmediklerinizi öğreten bir Resul gönderdik.) [Bekara 151]

Medine-web 21 Aralık 2010 00:09

Allah Razı olsun.
ArO*
ArO*

Yitiksevda 21 Aralık 2010 08:57

Body kardeşim lütfen sabredin bakalım Mutezileye sapık diyen kişilermi sapık yoksa onlarmı Sizi uyarmıştım Mezheplere sapık dememeniz için Bir hafta sabredin Ehli sünneti adan z ye ben size sunacam Şefaat Yalnızca Allah'a ait olup izin verirse olacaktır onun adına birilerine izin verme hakkı kimsede yoktur....

Yitiksevda 21 Aralık 2010 09:01

Hamdolsun Ehli sinni olmadım hiç bir zaman ...

bady_boy 21 Aralık 2010 23:41

Yitik sevda Ben Sapık demiyorum sapkın kollar diyorum.hem bide Tabikide şefaat Allah (c.c) aittir biz farklı bişiymi dedik şefaat hakkında yazdık larımı okumuyosun heralde.sadece üzüldüğüm yanlışı doğru olarak kabul etmişsin.ehli sünneti iyi araştır doğrularına bi bak möantığına hangisi yatmıyo.sizi ehli sünnete düşman yapan içinizdeki şeytanlarınızdır.Şeytan bizim apacık düşmanımız.yine tekrar lıyorum ehli sünnete yanlış olan hiç bişiy yok.boşuna uğraşmayın ben burda seni altetmeye çalışmıyorum sadece doğruyu söylüyorum hadi selamün aleyküm kardeşim skr

BEDİİ HAMİT 22 Aralık 2010 17:22

Alıntı:

Şefaat Yalnızca Allah'a ait olup izin verirse olacaktır onun adına birilerine izin verme hakkı kimsede yoktur....
__________________

ŞEFAAT İLE İLGİLİ YAZDIKLARIM HALA YERİNDE DURUYOR.

Elbette Allah izin verirse olacaktır. Onun izni olmaksızın kim şefaat edebilir ki ? Bu bir ayettir. Şefaat yetkisine sahip olan kişiler yoktur. Bunlar ancak şefaat duasına yetkili olan kişilerdir.

Rabbimiz Allah izin verdiklerinin Şefaat dualarına icab edecek olandır. Allaha ait olan şefaat yetkisini ALLAH kimseyle paylaşmaz.

Hala anlaşılmadıysa yazdıklarımdan alıntı yapayım


Alıntı

ZÜMER 44- De ki: “Şefaat tümüyle Allah’a aittir. Göklerin ve yerin hükümranlığı O’nundur. Sonra yalnız O’na döndürüleceksiniz.”
( Elbetteki Tek şefaat merci Allahın kendisidir. Şefaat tümüyle Allah’a aittir. Allahtan başka şefaat edici yoktur.)

Ancak Şefaat edici Allah ise , İzni ile şefaat ettirende Allahtır.

Sünetullah gereği Allah kendi şefaati için vasıtalar kullanır. Bu vasıtalar ile kullarına şefaat eder. Bu vasıtalardan biri de en çok sevdiği kul olan, Alemlere rahmet olarak gönderilen sevgili Hz Muhammed ( as ) peygamberimizdir.



Mutlak anlamda şefaatin tamamı Allah’a aittir. Allah Zatına ait olan bu yetkisini hiçbir kişi ya da yarattığı ile paylaşmaz.

Allah ahiret gününde kendisine ait olan şefaat yetkisini ( AF YETKİSİNİ ) kimselerle paylaşmaz. Eğer böyle olursa İLAHLIK YETKİSİNİ PAYLAŞMIŞ OLUR Kİ, haşa bu mümkün değildir. Ne ilahlık yetkisini ,ne şefaat yetkisini kimseye devretmez ve paylaşmaz da .

Allah şefaat yetkisini kimseyle paylaşmaz ve kimseye de devretmez. Ancak

KENDİSİNE YAPILAN ŞEFAAT DUALARINI KABUL ETMEK İLE ŞEFAAT YETKİSİNİ PAYLAŞMAK AYNI ŞEYLER DEĞİLDİR

(Allahü teâlâ, şefaat edene ve şefaat edilene izin vermedikçe, hiç kimse şefaat edemez. Kalblerindeki müthiş korku giderilince, [şefaat bekleyenler, şefaat duası edenlere] “Rabbiniz şefaat hakkında ne buyurdu?” diye soracaklar. Onlar [şefaat duası edenler] ise, “Hak olanı buyurdu [şefaate izin verdi]” diyecekler.) [Sebe 23]

(O gün, kimse şefaat edemez. Ancak Rahman olan Allah’ın izin verdiği ve sözünden hoşlandığı kimse şefaat eder. ( Allah onun şefaat duasını kabul eder.) [Taha 109]

(Rahman olan Allah’ın nezdinde söz ve izin alanlardan başkası şefaat (duası ) edemez.) [Meryem 87]

(Allah’ı bırakıp da, taptığı putlar şefaat edemez. Ancak hak dine inanıp ona şahitlik eden kimseler şefaat eder.( Şefaat duasında bulunur )) [Zuhruf 86]

(Onlar, Onun rızasına kavuşmuş olandan başkasına şefaat (duası ) etmezler.) [Enbiya 28]

(Sadece Allah’ın dilediği ve razı olduğu kimselere şefaat (duası) etmesi için izin verilen, göklerde nice melekler vardır.) [Necm 26]

(Allah’ın izni olmadan kim şefaat edebilir?) [Bakara 255]


(Allah’ın izni olmadan hiç kimse şefaatçi olamaz.) [Yunus 3]


(Bütün şefaatler Allah’ın iznine bağlıdır.) [Zümer 44]

Bu âyet-i kerimelerde görüldüğü gibi, şefaat yetkisine sahip olanlar, ancak Allahü teâlânın izni ile şefaat edeceklerdir.
Yani şefaat duasında bulunacak olanlardır.

Yukarıdaki âyet-i kerimelerde, Allah’ın izni olmadan kimsenin şefaat edemiyeceği açıkça bildirilmektedir. Ancak Allah’ın izin verdiklerinin bundan müstesna oldukları, yani ancak Allah’ın izni ile şefaat edecekleri bildirilmiştir.

Yitiksevda 22 Aralık 2010 23:11

Haluk abime bir sorum olacak...

Siz ey imana ermiş olanlar! Cuma günü namaz için çağrıldığınızda her türlü dünyevi alışverişi bırakıp Allah'ı anmaya koşun! Eğer bilseniz, bu sizin yararınızadır.
Cuma Suresi 9

Ayeti kerimede geçen namaza çağrıldığınızda ifadesini biz nasıl anlayacağız?

Bize davullamı zurnaylamı çanlamı vb ilemi çağrı var bunu Herşey Kur'anda geçer mantığı ile izah edebilirmisiniz ?

Yada Cuma Günü ifadesi hangi vakte denk gelir ....

Bu ve Benzeri hususları Allah Resulü ve Ulul Emr olan otorite sahibi alimlerin açıklaması olmasa idi Ezan'ın Kur'anda geçmediğini hepimiz biliriz Ezan nasıl belirlenmiştir ?

Cevabınızı verdikten sonra inşaAllah yorumda bulunacam....



SAAT: 00:03

vBulletin® Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.

User Alert System provided by Advanced User Tagging v3.2.6 (Lite) - vBulletin Mods & Addons Copyright © 2024 DragonByte Technologies Ltd.


1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306